Browsing by Author "Kiran, Songul Gundogdu"

Now showing 1 - 5 of 5

Cerebellar Cognitive Affective Syndrome: a Case Report
(Kure Iletisim Grubu A S, 2008) Besiroglu, Lutfullah; Gulec, Mustafa; Kiran, Songul Gundogdu; Polat, Nermin
Although the role of the cerebellum on motor control has been well recognized in studies of functional neuroanatomy, the influence of the cerebellum on cognition and emotion has been neglected until recent years. In the last decades studies that have described the role of the cerebellum on cognitive functions and emotion have been published. In patients with impaired executive dysfunction and visuo-spatial cognition, personality changes, affective symptoms and linguistic difficulties due to different cerebellar lesions, this clinical entity was described as Cerebellar Cognitive Affective Syndrome. In this paper, we present a case with Cerebellar Cognitive Affective Syndrome, and with neuroradiological evidence of a chronic cerebellar lesion.
Kesitsel Bir Ön Çalışma: Müzik Dinlemenin Yeme Davranışı Üzerinde Olumsuz Bir Etkisi Var Mıdır
(2023) Kurhan, Faruk; Cim, Emine Fusun Akyuz; Kiran, Songul Gundogdu
Amaç: Kortikal işitsel ve tatsal merkezlerin birbirleriyle etkileşim içinde olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalar müziğin yeme davranışı üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışmanın amacı, müzikle geçirilen zamanın yeme davranışı üzerindeki etkisini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma, randomize kesitsel özelliklere sahiptir. Çalışmaya Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Müzik Bölümünde öğrenim gören 40 gönüllü lisans öğrencisi katılmıştır. Tüm katılımcılara bir anket (müzikle uğraşma süresini değerlendirmek için), Yeme Tutumları Testi (EAT-40) ve Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (STAI) uygulanmıştır. Her katılımcı için beden kitle indeksi (BKİ) hesaplanmıştır. Bulgular: Katılımcıların 11’inde (%27,5) yeme davranışı bozukluğu (YDB) tespit edilmiştir. EAT-40 puanları, haftalık müzik için harcanan toplam süre (Toplam-T) ile pozitif bir korelasyon göstermiştir (r= 0,413, p<0,01). Ortalama Toplam-T puanı, YDB olan katılımcılarda YDB olmayanlara kıyasla anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (16,45±15,896’ya 6,24±6,418 saat/hafta) (p=0,006). Ayrıca, ortalama haftalık enstrüman çalma süresi (Inst-T) puanı YDB olan katılımcılarda YDB olmayanlara kıyasla anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (5,00±5,254’e 2,72±1,412 saat/hafta) (p=0,036). Sonuç: Bu çalışma verilerine göre, müzikle uğraşarak geçirilen zaman yemek yeme davranışını olumsuz yönde etkilemektedir.
Relationship Between Chronotype and Depression Schemasand Sensitivity To Depression in Medical Students
(2021) Cim, Emine Fusun Akyuz; Atli, Abdullah; Kiran, Songul Gundogdu; Kurhan, Faruk
Aim: We aimed to investigate the relationship between chronotype and depression schemas and sensitivity to depression in healthymedical students with sensitivity and cognitive scales. Materials and Methods: The study included 38 healthy fifth-year medical students enrolled in Van Yuzuncu Yil University MedicalFaculty. All the participants were administered a sociodemographic background questionnaire, followed by the Morningness Eveningness Questionnare (MEQ), the Dysfunctional Attitude Scale (DAS), and the Leiden Index of Depression Sensitivity-Revised(LEIDS-R). Results: The average total MEQ score was 51.60 ± 8.71. No significant correlation was found between total DAS score total LEIDS-Rscore (p: 0.5847; r: 0.09154) and LEIDS-R type (p: 0.9081, r: 0.01936). Both MEQ type and total MEQ score established a significantcorrelation with the ‘perfectionism’ parameter on LEIDS-R. Moreover, the correlation between total MEQ score and ‘perfectionism’was at a moderate level (p: 0.0014, r: 0.50021), it indicated that the level of perfectionism increases with the increase in the tendencytowards morningness. Conclusion: No relationship was found between chronotype and tendency to depression among medical students. It was determinedthat the perfectionism scheme was strengthened with the increasing tendency towards the morningness. Hypothetically, thehyperactivation of morning-type features can be a protective factor against depression.
Serabellar Bilişsel Duygulanımsal Sendrom: Bir Olgu Sunumu
(2008) Gulec, Mustafa; Polat, Nermin; Beşiroğlu, Lütfullah; Kiran, Songul Gundogdu
Serebellar bilişsel duygulanımsal sendrom: Bir olgu sunumu Fonksiyonel nöroanotomi çalışmalarında serebellunnun motor sistem üzerindeki rolü iyi bir şekilde ortaya konmakla birlikte, bilişsel ve duygulanımsal işlevler üzerine etkisi uzunca bir zaman ihmal edilmiştir. Son yıllardaki çalışmalar serebellumun bilişsel işlevler ve duygulanım üzerindeki rolünü ortaya koymaktadır. Serebellar lezyonlar nedeniyle bozulmuş yönetici işlevler, görsel-uzaysal algı, kişilik değişiklikleri, duygulanım belirtileri ve dil işlevleri olan hastalarda bu klinik tablo Serebellar Bilişsel Duygulanımsal Sendrom adı ile tanımlanmıştır. Bu yazıda nöroradyolojik olarak kronik serebellar lezyona ait kanıtı olan, Serebellar Bilişsel Duygulanımsal Sendromlu bir olgu tanımlanmıştır.
Traumatic Sexuality After Intrafamilial Sexual Abuse: a Case Report With Compulsive Sexual Behaviour
(Yerkure Tanitim & Yayincilik Hizmetleri A S, 2011) Selvi, Yavuz; Ozdemir, Pinar Guzel; Atli, Abdullah; Kiran, Songul Gundogdu
Intrafamilial child sexual abuse is one of the most diffucult issue to be talked over and studied. All instances of abuse are not recognized or reported because of shame and guilt feelings, or hidden from other family members. It can lead to both immediate and long-term adverse behavioral and psychological effects that carry over into adulthood. A causal model identifying rehationship among sexual abuse situation characteristics, based on Finkelhor and Browne's traumagenic model of childhood sexual abuse has four traumatic dynamics, including traumatic sexuality with abuse, feeling of betrayal, weakness and stigmatization. Traumatic sexuality can be defined as deviation of the development of sexual feelings and attitudes from normal. The documented long-term effects of childhood sexual abuse on adult functioning include affective disorders, self destructive behaviors, posttraumatic stress disorder and disturbed interpersonal relationships. In this article, we present a case with sexual obsessions and compulsive sexual behaviours, which developed after intrafamilial sexual abuse.