Browsing by Author "Kiris, Muzaffer"

Now showing 1 - 20 of 32

Akut Maksiller Sinüzitte Sinüs Ostium Açıklığına Medikal Tedavi ile İlişkisi: Deneysel Çalışma
(2002) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, A. Faruk; İnalkaç, Emin; Akpolat, Nusret; Kutluhan, Ahmet
Amaç: Deneysel olarak oluşturulan akut maksiller sinüzit modelinde, ostium açıklığının tıbbi tedavi ile olan ilişkisi araştırıldı. Çalışma Planı: Kırk adet, sağlıklı, Yeni Zelanda beyaz tavşanından iki grup oluşturuldu. Bir grupta (n=20) sol maksiller sinüs ostiumları emilebilir jelatin sponge ile dolduruldu. Diğer grupta, ostiumların yarısı kemik parçaları ve doku yapıştırıcısı (Histoakril) ile kapatıldı. Akut maksiller sinüzit oluşturulmasından sonra her bir grup dört adet altgruba bölündü. İlkine tedavi uygulanmadı (kontrol). Diğer altgruplara 10 gün süreyle sistemik antibiyotik yanı sıra topikal olarak sırasıyla serum fizyolojik, topikal dekonjestan ve topikal steroid tedavileri uygulandı. Tavşanlar dört hafta izlendi. Her hayvandan alınan haftalık nazal smear örneklerinde nötrofil ve lökosit sayımı yapıldı. Son hafta maksiller sinüs biyopsi örnekleri de alınarak iyileşme kontrol edildi. Bulgular: Ostiumları aynı durumda olan altgruplar arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Ostiumları açık ve yarı kapalı altgrupların ortalama nazal smear skorları arasında ikinci haftadan başlayarak anlamlı fark bulundu. Yarı kapalı ostiumlu altgruplarda nazal smear ve biyopsi skorları anlamlı derecede yüksek seyretti. Sonuç: Sinüs ostium açıklığının derecesi akut maksiller sinüzit tedavisinde iyileşmeyi anlamlı derecede etkilemektedir.
Analysis of Sinonasal, Pharyngeal and Allergy-Related Risk Factors for Chronic Suppurative Otitis Media
(Carbone Editore, 2013) Bozkus, Ferhat; Bozan, Nazim; Iynen, Ismail; Sakin, Yunus Feyyat; Kiris, Muzaffer
Aim: To evaluate potential sinonasal, pharyngeal and allergy-related risk factors that may be associated with the risk of chronic otitis media development. Methods: After a detailed anamnesis, serum eosinophilic cationic protein levels, total and allergen-specific IgE levels and nasal smear samples were assessed for allergy-related findings. Paranasal sinus computed tomography was performed for rhinologic abnormalities. Results: The present study showed more frequently in patients suffering from chronic otitis media, several abnormalities in different allergic parameters such as eosinophil levels in the smear, serum eosinophilic cationic protein, total and specific serum IgE levels, which might cause nasal stuffiness, as hypertrophy of adenoid tissue, and presence of imaging findings consistent with obstruction of osteomeatal unit. Conclusion: This study demonstrates that the role of sinonasal abnormalities and allergic rhinitis in the pathogenesis of chronic otitis media is still prevalent. We have concluded that although medical history, and physical examination are considered mandatory procedures during the initial evaluation of the patients with chronic otitis media, radiological, endoscopic, and other auxiliary diagnostic tools should be used in the objective assessment of the patients, and lesions of the nasal cavity, and the nasopharynx must be always taken into consideration in the differential diagnosis.
Anestezinin Abr Üzerine Etkileri
(1996) Kiris, Muzaffer; Dediler, Rıza; Erdem, N. Mehmet; Egeli, Erol
Bu çalışmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çeşitli nedenlerle genel anestezi altında öpere edilen 26 hastaya preoperatif peroperatif ve postoperatif ABR yapıldı ve genel anestezinin ABR üzerine etkileri incelendi. Peroperatif I, III, V dalga latanslan ile III-V, I-V, I-III interpik latanslannda istatistiksel olarak anlamlı uzamalar kaydedilmiştir. Posto¬peratif dalga ve interpik latanslarda ise, preop. latanslara göre istatistiksel olarak fark saptanmamıştır.
Basit Ranula: Olgularımız ve Tedavi Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi
(2001) Kutluhan, Ahmet; Çankaya, Hakan; İçli, Murat; Kiris, Muzaffer
Ranula ağız tabanının ön bölümünde yer alan retansiyon kistidir. Bebeklik çağdan itibaren hemen her yaşta görülebilen ranulaların tedavisinde marsupializasyondan başlayarak kitlenin yada sublingual bezin parsiyel yada total eksizyonları uygulanmaktadır. Bu çalışmada 1996-2000 yılları arasında kliniğimizde tanı konularak tedavileri yapılan beşi kız, üçü erkek sekiz basit ranulalı olguyu inceledik. Yaş ortalaması 7±2.62 ve en sık şikayetleri dil altında ağrısız, yumuşak, fluktuan kitle olan olguların altısı ilk defa başvururken iki vakada geçirilmiş ameliyat hikayesi mevcuttu. İlk defa başvuran altı vakaya nıarsupializasyon, operasyon hikayesi olan iki vakaya ise total eksizyon uygulandı. Ortalama 18 ay takip edilen hastalardan hiç birisinde nüks görülmedi. Daha önce opere edilmemiş basit ranulalı vakalarda marsupializasyonu, operasyon hikayesi olan vakalarda total sublingual bez eksizyonun gerekli olduğu sonucuna vardık.
Bilateral Kronik Otitis Mediada Üç Yıl Arayla Gelişen Bilateral Fasiyal Paralizi:olgu Sunumu
(2001) Çankaya, Hakan; İçli, Murat; Kutluhan, Ahmet; Kıroğlu, Faruk; Kiris, Muzaffer
Bu olguda önce sağ kolesteatomlu kronik otitis nıediaya, üç yıl sonra ise sol kulakta kolesteatomasız kronik otitis mediaya bağlı olarak gelişen fasiyal paralizi tartışıldı.
Bir Olgu Nedeniyle Sklerodermanın Otolaringoloik Belirtileri
(2005) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, Ahmet Faruk; Yuca, Köksal; Çankaya, Hakan
Skleroderma konnektif dokunun anormal sentezi sonucunda ortaya çıkan skleroz ile karakterize, sebebi bilinmeyen, değişik seviyelerdeki organ ve sistemleri tutmaya eğilimli sistemik ve ilerleyici bir hastalıktır. Hastalık genellikle Raynaud fenomeni ile başlar. Kalp böbrek ve akciğer gibi organlardaki yaygın visseral tutulum nedeniyle ölüm görülebilir. Yutma güçlüğü ve ağız açmada kısıtlılık şikayetleri ile gelen sklerodermalı bir hastada bu hastalığın otolaringolojik belirtileri literatür bilgileri ile karşılaştırılarak sunuldu.
Changes in Serum Igf-1 and Igfbp-3 Levels and Growth in Children Following Adenoidectomy, Tonsillectomy or Adenotonsillectomy
(Elsevier Ireland Ltd, 2010) Kiris, Muzaffer; Muderris, Togay; Celebi, Sezgin; Cankaya, Hakan; Bercin, Sami
Objective: The aim of this study is to determine the effect of adenoidectomy, tonsillectomy or adenotonsillectomy on growth. For this purpose, we prospectively reviewed the postoperative changes in serum levels of insulin-like growth factor-1 (IGF-1) and insulin-like growth factor binding protein-3 (IGFBP-3), weight and height in children that underwent adenoidectomy, tonsillectomy or adenotonsillectomy. Methods: Ninety-six children with symptoms of sleep disordered breathing (SDB) or recurrent adenotonsillitis were enrolled to study. Blood samples were taken preoperatively and repeated at 6 months following operation to determine the changes in serum IGF-1 and IGFBP-3 levels, pre- and postoperative values of weight and height were recorded for each operation. Results: Thirty-six patients underwent adenoidectomy, 52 patients underwent adenotonsillectomy and 8 patients underwent tonsillectomy. Seventy of the operations were performed for SDB and 26 were performed for recurrent adenotonsillitis. The mean serum levels of IGF-1 increased by 26%, from 126.74 +/- 112.13 ng/ml to 159.82 +/- 122.91 ng/ml (p < 0.001) and IGFBP-3 levels increased by 7%, from 3.34 +/- 1.17 mu g/l to 3.57 +/- 1.16 mu g/l (p < 0.05) 6 months after operation. The increase was independent from the preoperative diagnosis. There was a significant increase both in patients with SDB and in children with recurrent infections (p < 0.001 for IGF-1, p < 0.05 for IGFBP-3). Their Z scores (standard deviation scores) for body weights (mean Z score from -0.06 +/- 0.98 to 0.118 +/- 1.18, p < 0.001) and heights (mean Z score from 0.30 +/- 0.98 to 0.42 +/- 0.88, p < 0.001) were significantly higher 6 months after the operation compared to preoperative period. Conclusions: We found a significant increase in weight, height, and IGF-1 and IGFBP-3 levels of children with SDB or recurrent infections postoperatively. These results suggest that upper airway obstruction may not be the only mechanism that causes retardation on growth in children. (C) 2010 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.
The Detection of Eagle's Syndrome With Three-Dimensional Multidetector Computerized Tomography (Ct)
(Professional Medical Publications, 2010) Yuca, Koksal; Avcu, Serhat; Kiroglu, A. Faruk; Etlik, Omer; Cankaya, Hakan; Kiris, Muzaffer
Objective: Eagle's Syndrome is caused by elongation of the styloid process or ossification of the stylohyoid ligament. We aimed to evaluate the contribution of 3-Dimensional Multidetector CT findings on Eagle's syndrome. Methodology: Three-Dimensional Multidetector CT were performed on 13 patients with Eagle's syndrome. Maximum intensity projection (MIP) and volume rendering (VR) images having optimal resolution in all patients were obtained using 3D reconstructions on work-station. Styloid process and its extension, and stylohyoid ligament were evaluated. A styloid processes e '' 3cm were accepted to be longer than normal. We also had a control group of patients which consisted of ten patients who had no complaints of dysphagia, throat pain, or foreign body sensation in the throat. Results: Elongation of the styloid process was revealed by 3D VR imaging in all patients. We found elongated styloid process bilaterally in two patients. Elongation of the styloid process was clearly revealed by 3D VR imaging in high contrast and spatial resolution under the anatomic orientation like conventional X-ray in all patients. The diagnosis of Eagle's syndrome was confirmed surgically in four of 13 patients. Conclusion: We conclude that 3D VR imaging is a valuable diagnostic method in detecting elongated styloid process.
Effects of Absorbable Gelatine Sponge on Middle Ear Mucosa Alone and With Corticosteroids and Antibiotics: an Animal Study
(Mediterranean Soc Otology & Audiology, 2011) Kiris, Muzaffer; Muderris, Togay; Icli, Murat; Bercin, Sami; Ozen, Suleyman; Yazici, Alper
Objective: The aim of this study is to investigate histopathologic changes that take place in middle ear mucosa after the use of absorbable gelatine sponge (AGS), and to find out if AGS combined with corticosteroids and/or antibiotics have an influence on these changes. Study design: Animal study Materials and Methods: Thirty-two adult guinea pigs were divided into four groups, with eight ears in each group. In control group, nothing was inserted to middle ear after traumatization of mucosa (group A). In study groups, sponges soaked with physiologic saline (group B), dexamethasone (group C) or dexamethasone and levofloxacin (group D) was inserted to middle ear after mucosal abrasion. Animals were sacrificed at the end of fourth week and fibrosis, inflammation, microscopic residue of AGS and the signs of foreign body reaction in middle ear mucosa were analyzed under light microscopy. Results: No fibrosis was observed in the study group and inflammation was visible in two ears. Sponge residue was seen in two ears in group B, in two ears in group C and in one ear in group D. Signs of inflammation, fibrosis and foreign body reaction was observed in all study groups more or less, and even if the difference between study groups is not statistically significant, all histopathologic changes were slighter in group D. Conclusion: Since we cannot avoid the use of AGS in otologic surgery, we believe soaking sponges with antibiotics and steroids is the best way to reduce its undesirable effects like fibrosis and foreign body reaction.
Effects of Topical Mitomycin and Trimetazidine on Myringosclerosis
(B C decker inc, 2008) Cankaya, Hakan; Kosem, Mustafa; Kiroglu, Faruk; Kiris, Muzaffer; Yuca, Koeksal; Ozturk, Guerkan; Erdogan, Ender
Introduction: Myringosclerosis, one of the most common complications of ventilation tube placement, is a kind of tympanosclerosis and is defined as subepithelial hyalinization of the tympanic membrane. There are two arguments in the development of myringosclerosis: inflammation triggering the development of myringosclerosis and free oxygen radicals released during inflammation causing myringosclerosis. Objective: The aim of the present study was to explore the effects on the development of myringosclerosis of mitomycin, which has anti-inflammatory effects, and trimetazidine, which is believed to inhibit free oxygen radicals when given systemically. Materials and Method: The study was carried out on rabbits. Animals were divided into five groups, with six rabbits in each group: three control groups (paracentesis only, paracentesis + tube placement, and no intervention), a trimetazidine group, and a mitomycin group. Mitomycin (0.4 mg/mL) and trimetazidine (20 mg/mL) were applied topically to the tympanic membrane, and the presence and degree of sclerosis were graded histopathologically after Masson's trichrome staining. Results: In the histopathologic examination, sclerosis that developed in the tympanic membranes of rabbits that had undergone paracentesis or paracentesis plus tube application or received trimetazidine was significantly more extensive than sclerosis in the membranes of unoperated animals and those that had been administered mitomycin. Conclusions: Paracentesis in rabbits, independent of tube placement, causes sclerosis of the tympanic membrane. Results show that topical use of mitomycin, due to its anti-inflammatory effect, had alleviating effects on myringosclerosis, whereas topical trimetazidine did not.
Endoscopic Dacryocystorhinostomy With a T-Type Ventilation Tube
(B C decker inc, 2007) Kiroglu, A. Faruk; Cankaya, Hakan; Yuca, Koeksal; Kiris, Muzaffer
Background: The aim of this article is to present a different endoscopic dacryocystorhinostomy technique and its results on patients with blockage of the nasolacrimal drainage system. Methods: Eleven patients (seven female and four male) who had chronic epiphora with the diagnosis of chronic nasolacrimal duct blockage were operated on using T-type ventilation tubes. Oral antibiotics, nasal steroids, oral antihistamines, and antibiotic eyedrops were given to all cases. The ventilation tubes were removed 3 months after surgery. Results: Of 11 cases, 9 patients had unilateral and 2 patients had bilateral blockage. Eleven sides of nine patients were symptom free (85% success rate), and two patients had decreased continuation in complaints. Granulation tissue occurred in two revision patients. Conclusion: Endoscopic dacryocystorhinostomy using a T-type ventilation tube is an easy and cost-effective alternative and has low complication rates in the management of patients with nasolacrimal duct obstruction.
Erişkin Yaş Grubu Akut Kriptik Tonsillit Tedavisinde Amoksisilin/klavulanat ile Azitromisin Karşılaştırılması
(2002) Kiris, Muzaffer; Kutluhan, Ahmet; Yurttaş, Veysel; Çankaya, Hakan; Yakut, Fatih
Amaç: Erişkin yaş grubu akut kriptik tonsillit tedavisinde amoksisilin/klavulanat ile azitromisinin etkinlik ve tolerabiliteleri değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Toplam 40 hasta, amoksisilin/klavulanat (9 erkek, 11 kadın; ort. yaş 19) ve azitromisin (8 erkek, 12 kadın; ort. yaş 21) gruplarına rastgele ayrıldı. Boğaz ağrısı, yutma güçlüğü ve sistemik şikayetler hasta tarafından; fizik muayene bulguları tanı koyan hekim tarafından skorlandı. Tedaviden önce tüm olgulardan tonsil kültürü alındı. Amoksisilin/klavulanat beş gün, azitromisin üç gün süreyle uygulandı. Hastalar tedavinin dördüncü ve yedinci günlerinde ve tedaviden bir ay sonra kontrol edildi. Bulgular: Dördüncü gün, boğaz ağrısı ve ateş yönünden azitromisin lehine anlamlı düzelme görüldü. Amoksisilin/klavulanat grubunda iki hastada düzelme görülmemesi üzerine kullanılan antibiyotik değiştirildi. Yedinci günde, tedaviyi sürdüren tüm hastalarda semptomlar tamamen düzeldi. Fizik bulgularda ise gruplar arasında anlamlı fark oluşturmayacak derecede hafif tonsillofarenjeal hiperemi saptandı. İlaçlara ait önemli yan etki görülmedi. Tedaviden bir ay sonra hastalarda erken nüksü düşündüren semptom ve bulguya rastlanmadı. Her iki gruptan bazı hastalarda, fizik bulgu olarak tonsil ön plika hiperemisi gözlendi. Sonuç: Erişkin yaş grubu akut kriptik tonsillit tedavisinde üç gün süreyle günde tek doz 500 mg azitromisinin, beş gün süreyle günde iki doz 1 gr amoksisilin/klavulanat kadar etkili olduğu ve etkisinin daha erken başladığı görüldü.
Evaluation and Treatment of Antrochoanal Polyps
(B C decker inc, 2006) Yuca, Koksal; Bayram, Irfan; Kiroglu, A. Faruk; Etlik, Omer; Cankaya, Hakan; Sakin, Feyat; Kiris, Muzaffer
Objectives: Antrochoanal polyp (ACP) is a benign maxillary sinus polyp that originates from the mucosa of the maxillary sinus, passes through a sinus ostium, and extends into the choana. The common presentation of ACP is unilateral nasal obstruction. The radiographic findings and differential diagnosis of ACPs are discussed by comparing them with data in the literature. Method: This study included 19 (14 male, 5 female; median age 24.5 years, range 8-75 years) surgically treated patients with ACPs diagnosed by clinical examination, nasal endoscopy, and computed tomography. Results: Nasal obstruction was found in all cases. Endoscopic sinus surgery was preferred for removal of the nasal part of ACPs in 13 cases. Only in one case, polypectomy combined with Caldwell-Luc operation and septoplasty was performed. The observed complications were as follows: minor hemorrhage in three cases, mild cheek swelling with pain in two patients, and infraorbital hypoesthesia in one case. Histopathologic examination of ACPs revealed loose mucoid stroma and mucous glands, which were covered by respiratory epithelium. Conclusion: Endoscopic sinus surgery may be indicated in patients with ACPs because the function and capacity of the maxillary antrum are preserved. The greater portion of the antral part of polyp can be removed while leaving the healthy antral mucosa intact.
Granular Cell Tumor of the Tongue
(deomed Publ, Istanbul, 2014) Kanmaz, Alper; Sakin, Yunus Feyyat; Muderris, Togay; Bozan, Nazim; Kiris, Muzaffer
Granular cell tumor (GCT) is a rare benign neoplasm that is observed in oral cavity mostly in head-neck part or especially on the tongue. This lesion is generally observed as a solitary nodule with unidentified boundaries and it may reside in different areas of the body. The presented case is a 35-year-old male patient who referred with a problem of indolent lesion on his tongue. Excisional biopsy has been applied to the patient under general anesthesia. There was no complication observed in surgical operation and during post-operative period. There were no symptoms observed on the sixth month of post-operative period. In this paper, a case that has unidentified boundary of tongue placement which includes cystic lesion and identified by a GHT diagnosis has been presented by reviewing the up-to-date studies.
İleri Evre Hipofarenks Kanserleri: Vakalarımız ve Sonuçları
(2002) Kiris, Muzaffer; Karaayvaz, Muammer; Kutluhan, Ahmet; Egeli, Erol; Kıroğlu, Faruk; İçli, Murat; Çankay, Hakan
Amaç: Kliniğimizde tanı ve tedavileri yapılan hipofarenks kanserli hastaları değerlendirmek. Metod: 1997-2000 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalında hipofarenks karsinoma tanısı konmuş 11 vakanın retrospektif analizi yapıldı. Bulgular: Vakaların altısı kadın beşi erkekti. Vakaların ortalama yaşı 46.7 yıldı. Bu hastalardaki en önemli etyolojik ajan sigara içmek idi. Altı tümör piriform sinüs, üç tümör postkrikoid ve iki tümör posterior duvardaydı.Tanı konulduğunda bir hasta evre III ve diğerleri evre IV idi. Üçü prevertebral fasyanın tutulduğu ve ikisi uzak metastazlı toplam beş vaka inoperabl olarak kabul edildi. Bu vakalardan dördü herhangi bir tedaviyi kabul etmedi. Geriye kalan iki vakaya kemoterapi uygulandı. Kalan beş vakaya total laringofaringoözofajektomi, iki taraflı boyun diseksiyonu ve gastrik pull-up ile rekonstriksiyon yapıldı. Operasyon sırasında herhangi önemli bir komplikasyon gelişmedi. Oral beslenmeye ortalama postoperatif onuncu günde başlandı. Opere edilen tüm hastaların ortalama yaşam süreleri 16.8 (12-18 ay) aydı. Sonuç: İleri evre hipofarenks kanserlerinde yapılan total laringofaringoözofajektominin rekonstrüksiyonunda gastrik pull-up yöntemi halen en uygun cerrahi yöntemdir.
Isolated Turbinitis and Pneumatization of the Concha Inferior in a Child
(W B Saunders Co-elsevier inc, 2007) Kiroglu, A. Faruk; Cankaya, Hakan; Yuca, Koksal; Kara, Tolga; Kiris, Muzaffer
Concha bullosa of the inferior turbinate is an extremely rare anatomic malformation with 11 reports of this condition in the literature. The inferior turbinate is an independent bone originating from the lateral nasal wall. Although inferior concha bullosa is generally asymptomatic and diagnosed incidentally by computed tomography, nasal obstruction, headache, and epiphora are some of the possible symptoms. Isolated turbinitis with no additional paranasal infection is also very rare. Although there is only 1 reported case of pediatric inferior concha bullosa before, this case is the first pneumatized inferior concha with associated isolated turbinitis. (C) 2007 Elsevier Inc. All rights reserved.
Kolesteatomlu Kronik Otitis Media Tedavisinde Cerrahi Teknik Seçimini Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi
(2007) Ural, Ahmet; Yurttaş, Veysel; Kutluhan, Ahmet; Kiris, Muzaffer; Kaya, Zülküf; Yuca, Köksal
Amaç: Kolesteatom cerrahisinde kullanılacak tekniğin seçimini etkileyen faktörler araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Kolesteatomlu kronik otitis media tanısıyla ameliyat edilen 186 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların 143'üne açık (grup A), 43'üne (grup B) ise kapalı teknik cerrahi uygulandı. İki grup medikal faktörler (yaş, cinsiyet, işitme kaybı, mastoid havalanma, kolesteatomun ulaştığı yer, komplikasyon) ve paramedikal faktörler (eğitim seviyesi, hastanın ameliyat sonrası kontrol edilebilirliği, sosyal güvencesi ve ameliyatın yapıldığı mevsim) açısından karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında medikal faktörlerden işitme kaybı derecesi, kolesteatomun yeri ve komplikasyon açısından; paramedikal faktörlerden ise sadece eğitim düzeyi açısından anlamlı farklılık bulundu (p<0.05). İşitme kaybı 60 dB'in üzerinde olan hastaların çoğunun grup A'da yer aldığı görüldü. Kolesteatom grup A'da 10 hastada orta kulak veya attikte, 133 hastada mastoid antrum ve/veya mastoid hücrelerde, grup B'de ise 37 hastada orta kulak veya attikte, altı hastada antrum ve/veya mastoid hücrelerde görüldü. Otuz dört hastada kolesteatomun neden olduğu kronik otitis media komplikasyonu vardı. Bu hastaların tümü grup A'da idi. Sonuç: Kolesteatom cerrahisinde teknik seçiminin tek bir faktöre bağlı olmadığı bu çalışmada da görülmüştür.
Kronik Adenotonsillit ile Kronik Adenotonsiller Hipertrofi Arasındaki Klinik ve Histopatolojik Farklılıklar
(2003) Ugras, Serdar; Kutluhan, Ahmet; Kıroğlu, A. Faruk; Çankaya, Hakan; Yurttaş, Veysel; Kiris, Muzaffer
Amaç: Kronik adenotonsillit ile adenotonsiller hipertrofi arasındaki klinik ve histopatolojik farkları ortaya koymayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Kronik adenotonsillitli 286 (147 erkek, 139 kadın; ört. yaş 16.6; dağılım 3-45) ve adenotonsiller hipertrofili 197 hasta (98 erkek, 99 kız; ört. yaş 9.5; dağılım 2-18) prospektif olarak değerlendirildi. Her iki grubun klinik özellikleri ve tonsillektomi materyallerindeki histopatolojik bulgular karşılaştırıldı. Bulgular: Kronik adenotonsillitli hastaların yaş ortalaması daha yüksek bulundu (p<0.001). Kronik adenotonsillitli olgularda akut tonsillite bağlı ateşli atak, yutma güçlüğü ve boğaz ağrısı; adenotonsiller hipertrofili olgularda ise horlama, ağzı açık uyuma ve solunum sıkıntısı daha sık görüldü. Fizik muayenede kronik adenotonsillitli hastaların %93'ünde, adenotonsil hipertrofililerin %15'inde tonsil ön plika hiperemisi saptandı. Histopatolojik olarak kronik adenotonsillitlilerin tonsil materyallerinde yüzey epitelinde lenfosit infiltrasyonu, yüzey epitel defekti, plazma hücresi, atrofi ve fibrozis; adenotonsil hipertrofilerde ise sadece germinal merkez artışı daha sık gözlendi. Sonuç: Elde ettiğimiz bulgular, klinik ve histopatolojik bakımdan birbirinden farklı olan kronik adenotonsillit ile adenotonsiller hipertrofinin tedavisine farklı yaklaşımlar sağlayabilir.
Kronik Böbrek Yetmezlikli Üç Hastada Amikasine Bağlı Gelişen Ani İşitme Kaybı
(2000) Çankaya, Hakan; Kiris, Muzaffer; Erkoç, Reha
Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle 1, 1.5 ve 2 yıldır hemodiyaliz tedavisi görmekteyken, ortaya çıkan ciddi enfeksiyonlara karşı amikasin kullanılan üç kadın hastada (yaşları sırasıyla 46, 35 ve 33) ani işitme kaybı gelişti. Bu ilaç mümkün olduğunca kısa sürede kesilerek, 15 gün süreyle ani işitme kayıplarında kullandığımız rheomakrodeks, heparin, papaverin, pentoksifilin, steroid ve tuzsuz diyetten oluşan standart kombine tedavi uygulandı. Günlük saf ses odyometri ile takip edilen hastalarda tedavi bitiminde ve ortalama 6.5 aylık takiplerinde herhangi bir düzelme gözlenmedi. Hemodiyaliz tedavisi gören hastalarda ani işitme kaybından korunmak için ilaç seçimleri ototoksisiteye dikkat edilerek yapılmalıdır.
Kronik Tonsillit Tanısında Tonsil Punch Biyopsisinin Yeri Olabilir mi
(2001) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, Faruk; Uğraş, Serdar; Akpolat, Nusret; Kutluhan, Ahmet; Akdeniz, Hayrettin
Kronik tonsillit tanısında tonsil biyopsisinin bir yeri olup olmadığını araştırdık. Bu çalışma, güvenilir anamnez bilgileri veren ve kronik tonsillit nedeni ile tonsillektomi olmuş 100 hasta üzerinde prosektif olarak yapıldı. Boğaz ile ilgili şikayeti olmayan fakat başka bir nedenle kliniğimizde opere olmuş gönüllü 20 kişi ise kontrol grubunu oluşturdu. Hasta grubunun tonsillektomi materyalleri ve bunlardan alınan punch biyopsi örnekleri ile kontrol grubu tonsil punch biyopsi örnekleri üzerinde kronik tonsillitin histopatolojik kriterleri araştırıldı. Tonsillektomi materyallerinin %96'sında yüzey epitelinde yoğun lenfosit infiltrasyonu ve %88'inde yüzey epitel defekti tespit edilirken, aynı tonsillerin punch biyopsilerinde bu oranlar sırasıyla %89 ve %75 olarak bulundu. Kontrol grubu tonsil punch biyopsi örneklerinde ise yüzey epitelinde yoğun lenfosit infiltrasyonu %15 ve yüzey epitel defekti %3 oranında not edildi. Kappa testine göre; hasta grubunda kronik tonsillitin histopatolojik kriterlerinin tonsillektomi materyallerinde ve punch biyopsi örneklerinde görülme oranları iyi uyumluluk gösterdi. Bu sonuç kolay ve güvenilir bir metod olan tonsil punch biyopsisinin kronik tonsillit tanısında şüpheli durumlarda kullanılabileceğini göstermektedir.