Browsing by Author "Kurt, Ali"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Effects of Vitamin D Deficiency on Arterial Stiffness and Conduction System of the Heart in Pediatric Population(2019) Kurt, Ali; Çetin, MecnunD vitamini, kemik metabolizması ve nöromüsküler fonksiyonlar açısından önemli rolü olduğu bilinen steroid yapıda bir hormondur. D vitamininin immün işlevleri iyileştirerek, anti-inflamatuar etkinlik göstererek ve endotelyum aracılı vazodilatasyonu sağlayarak kalbin ileti sistemi ve arteriyel sertliğin azalması üzerinde de olumlu etkiler gösterdiği düşünülmektedir. D vitamini eksikliği dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir. Bu çalışmanın amacı; çocuklarda D vitamini eksikliğinin arteriyel sertlik ve kalbin ileti sistemi üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Çalışmamıza, Ekim 2017 ile Temmuz 2018 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakultesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniklerine başvurup herhangi bir kronik hastalık tespit edilmemiş 2-18 yaş arası 101 çocuk çalışmaya dahil edildi. Hastalar D vitamini düzeyine göre 3 gruba ayrıldı. D Vitamini 0-12 ng/ml arasında olanlar grup 1, D vitamini 12-20 ng/ml arasında olanlar grup 2 ve D vitamini 20 ng/ml ve üzerinde olanlar grup 3 (Kontrol grubu) şeklinde değerlendirildi. Hastaların poliklinik başvurularında vücut ağırlıklarına, boylarına, biyokimyasal parametrelerden 25 hidroksi vitamin D3, Ca, P, Alkalen fosfataz (ALP), PTH, glukoz, kreatinin, kolesterol, HDL, LDL ve trigliserit değerlerine bakıldı. Hastaların sistolik ve diyastolik kan basınç değerlerine, kalp hızlarına, elektrokardiyogramlarına bakıldı. Hastaların arteriyel ultrasonografik görüntülemeleri yapıldı ve CIM kalınlıklarına bakıldı. Çalışmamızda, D vitamini eksikliğinin kardiyovasküler ileti sistem üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla EKG parametreleri incelendi. D vitamini eksik grubun Pmax ve Pdis değerleri D vitamini yetersiz gruba ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p <0.05). D vitamini eksik grubun QTmax ve QT dis değerleri D vitamini yetersiz gruba ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p<0.005). D vitamini eksik grubun QTcmax değeri D vitamini yetersiz gruba ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p <0.05). D vitamini eksik grubun QTcdis değeri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p <0.05). Gruplar arasında Tpe, Tpe / QT ve Tpe / QTc değerleri arasında anlamlı fark saptanmadı (p > 0.05 ). VIII Çalışmamızda D vitamini eksikliğinin Pmax, Pdis, QTmax, QTdis, QTcmax ve QTcdis sürelerinde anlamlı düzeyde uzama yaptığını saptadık. Çalışmamız ülkemizde pediatrik populasyonda D vitamini eksikliği ile arteriyel sertlik ilişkisini ortaya koymak açısından ilk çalışmadır. Çalışmamızda D vitamini düzeyi ile arteriyel sertlik arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulmadık (p>0.05). Sonuç olarak, çocuklarda D vitamini eksikliğinin kalbin ileti sitemi üzerinde olumsuz etki yaptığını ve bunun çocukluk yaşta daha çok subklinik etkilenme şeklinde olduğu sonucuna vardık. Arteriyel sertlik ilişkisinin ise yaşlanmayla birlikte daha somut bir şekilde ortaya çıkabilecek bir süreç olabileceğini düşündük. D vitamini eksikliği kardiyovasküler açıdan birçok olumsuz durumu ortaya çıkarabilmektedir. Bu yüzden D vitamini eksikliğinin tanı ve tedavisi açısından tüm hekimler uyanık olmalıdır.Article Latanoprost Monoterapisinin Uzun Dönem Sonuçları(2007) Çinal, Adnan; Kurt, Ali; Demirok, Ahmet; Karadağ, Fatih; Yaşar, TekinAmaç: Bu çalışmada uzun süreli kullanımda latanoprost teda- visinin göz içi basınç (GİB) düşürücü etkinliğini sürdürüp sürdürmediğini ve diğer antiglokomatoz ilaçlarda olduğu gibi tedaviye herhangi bir direnç gelişip gelişmediğini de- ğerlendirmek amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 1999-2004 yılları arasında kliniğimizde primer açık açılı glokom (PAAG) tanısı alıp latanoprost %0.005 tedavisi başlanan ve uzun süre takip edilebilen (48-65 ay arası, ortalama 61.27±6.51 ay) 24 hastanın 36 gözü retrospektif olarak değerlendirildi. Has- talarda önceden geçirilmiş herhangi bir intraoküler cerrahi veya üveit ve herpetik keratit gibi inflamatuar bir hastalık mevcut değildi. Hastalara günde tek doz %0.005 latanop- rost başlandı. Olguların 10’u kadın ve 14’ü erkek ve orta- lama yaş 66.33±11.60 (45-87) yıl olarak saptandı. Bulgular: Tedavi öncesi ortalama GİB 22.18±3.15 mmHg iken, tedavi sonrası ortalama GİB ilk yıl için 16.45±3.29 mmHg (%25.81 düşüş), 2. yıl için 15.0±1.84 mmHg (%32.37 düşüş), 3. yıl için 16.40±2.4 mmHg (%26.06 dü- şüş), 4. yıl için 16.00±1.41mmHg (%27.86 düşüş) ve 5. yıl için 16.75±2.50 mmHg (%24.48 düşüş) olarak saptandı. Başlangıca göre, tüm takiplerdeki düşüş anlamlı iken, 1. ve 5. yılın sonundaki düşüş oranları arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç: PAAG’lu hastalarda günde tek doz uygulanan latanop- rost monoterapisi, GİB’nı düşürmede etkinliğini beş yıl gibi uzun bir dönem sonunda da sürdürebilmektedir.specialization-in-medicine.listelement.badge The Evaluation of Cataract Surgery Complications and Demographic Features of the Patients Who Had Senile Cataract With Pseudoexfoliation Syndrome(2006) Kurt, Ali; Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Demirok, AhmetÖZETAMAÇ: PES'lu kataraktlı olguları demografik açıdan incelemek ve katarakt cerrahisindekarşılaşılan komplikasyonları saptamak, erken-geç postoperatif dönemdeki komplikasyonlarıdeğerlendirmek.YÖNTEM: Bu amaçla opere edilen 135 PES(+) ve kontrol grubu olarak 100 PES(-) senilkatarakt retrospektif incelendi. Ameliyat sonrası 1.gün, 1.hafta, 1.-3. ve 6.ayda kontrol edildi,erken ve geç komplikasyonlar açısından değerlendirildi.BULGULAR: PES(+) kataraktlılardan 89'u erkekti (% 65.92) ve 63 olgu 61-70 yaşarasındaydı (%46.66). PES(-) kataraktlıların ise 56'sı (%56) erkekti ve 35'i (%35) 71-80 yaşarasındaydı.Çalışmamızdaki PES(+) olgularda matür katarakt tipi daha sık (63 olgu-%46.66)gözlenirken; PES(-) kataraktlı olgularda arkasubkapsüler katarakt daha sık tespit edilmiştir(35 olgu-%35).PES(+)'lu kataraktlılarda uygulanan cerrahi teknik açısından fakoemülsifikasyonun daha az(61 olgu-%45.18)), ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonunun (74 olgu-%54.81) ise daha fazlaolduğu gözlendi.PES(+) olguların katarakt cerrahisinde intraoperatif en sık komplikasyon intraoperatif myozis(%23.70) olurken, ikinci sırayı arka kapsül rüptürü (%9.62) almıştır.PES(+) olgularda postoperatif erken dönemde görülen en sık komplikasyon korneal ödem (36olgu-%26.66) olurken, ikinci sıklıkta G B artışı (20 olgu-%14.81), üçüncü sırayı fibrinreaksiyonu (12 olgu-%8.88) almaktadır.Postoperatif geç dönemde, PES(+) olgularımızdan 5'inde Nd:YAG lazer arka kapsülotomigerektirecek AKK (%3.70) izlenmiştir. Sadece 1 hastada kapsüler fimozis izlenmiş veNd:YAG lazer anterior kapsülotomi gerekmiştir. ki olgumuzda endoteliyal yetmezlik(%1.48) gelişmiş ve penetran keratoplastiye gerek duyulmuştur. PES(-) kontrol grubundasadece iki vakada Nd:YAG lazer arka kapsülotomi gerektirecek AKK (%2) izlenmiştir.SONUÇ: Psödoeksfoliasyon, yetersiz midriazis, zonüler yetmezlik, fakodonezise nedenolarak katarakt cerrahisini güçleştirmekte, erken postoperatif dönemde korneal ödem, G Byüksekliği ve fibrin reaksiyonu ile geç postoperatif dönemde AKK ve kapsüler fimozissıklığında artışa neden olmaktadır.