Browsing by Author "Mutlu, Mehmet"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Article Improvement of Interfacial Adhesion of Glass Fiber/Epoxy Composite by Using Plasma Polymerized Glass Fibers(Taylor & Francis Ltd, 2010) Sever, Kutlay; Sarikanat, Mehmet; Seki, Yoldas; Gulec, Haci Ali; Mutlu, Mehmet; Tavman, Ismail HakkiThis study intends to produce plasma polymer thin films of -glycidoxypropyltrimethoxysilane (-GPS) on glass fibers in order to improve interfacial adhesion of glass fiber-reinforced epoxy composites. A low frequency (LF) plasma generator was used for the plasma polymerization of -GPS on the surface of glass fibers at different plasma powers and exposure times. X-ray photoelectron spectroscopy (XPS) and SEM analyses of plasma polymerized glass fibers were conducted to obtain some information about surface properties of glass fibers. Interlaminar shear strength (ILSS) values and interfacial shear strength (IFSS) of composites reinforced with plasma polymerized glass fiber were evaluated. The ILSS and IFSS values of non-plasma polymerized glass fiber-reinforced epoxy composite were increased 110 and 53%, respectively, after plasma polymerization of -GPS at a plasma power of 60W for 30min. The improvement of interfacial adhesion was also confirmed by SEM observations of fractured surface of the composites.Article Modification of Cellulose Acetate Membrane Via Low-Pressure Plasma Polymerization for Sugar Separation Applications: Part I. Membrane Development and Characterization(Elsevier Science Bv, 2010) Gulec, Haci Ali; Topacli, Arzu; Topacli, Cafer; Albayrak, Nedim; Mutlu, MehmetThe aim of this study is to illustrate the low-pressure plasma modified cellulose acetate (CA) membranes can display a fractionation capability that can be of major importance for the operation of continuous enzymatic membrane reactors. For this purpose, low-frequency (LF) and/or radio-frequency (RF) excitations were applied to coat ethylenediamine (EDA) monomer to alter physico-chemical characteristics of surface as well as narrowing pore size of CA type common ultrafiltration membrane. Membrane characteristics were evaluated using various physical and chemical techniques including contact angle, Fourier Transform Infrared Spectroscopy with Horizontal Attenuated Total Reflection attachment and scanning electron microscopy. Membrane performance based on efficient monosaccharide removal was tested by using a diffusion cell. The contact angle results showed that the grafted amino groups caused great increase on the polar nature of the CA membranes studied. A complete and permanent hydrophilic modification of a CA was achieved by LF plasma treatment. From the fractionation point of view, 120 W and 10 min seemed to be a better plasma condition for membrane modification using LF plasma system. Very high retention (>94%) was obtained with the LF/PIzP-modified CA membrane for disaccharides, while the retention for monosaccharides was rather low (<73%) at the same reaction time. (C) 2010 Elsevier B.V. All rights reserved.Article Modification of Food-Contacting Surfaces by Plasma Polymerization Technique: Reducing the Biofouling of Microorganisms on Stainless Steel Surface(Springer, 2012) Sen, Yasin; Bagci, Ufuk; Gulec, Haci Ali; Mutlu, MehmetIn this study, the prevention of the attachment of test microorganism Enterobacter sakazakii onto stainless steel (SS 316) surfaces by radio frequency (RF) plasma polymerization (PlzP) technique using several hydrophilic monomers as precursors was reported. Different plasma conditions (RF discharge power of 20-80 W with exposure time of 10 min) were employed during the modifications. PlzP-modified surfaces were characterized in detail by static contact angle measurements in order to state the change of surface hydrophilicity. The surface topology of unmodified and PlzP [ethylenediamine (EDA)]-modified SS 316 plates was characterized by atomic force microscopy. The attachment of the model microorganism on the SS 316 surface modified by plasma using EDA at 45 W and 10 min was reduced by 99.74% in comparison to the unmodified control surface. For equilibrium adsorption behavior, Freundlich and Langmuir models were attempted and model parameters for Freundlich (K (F) and 1/n) and for Langmuir (a and b) were obtained. The values of the K (F) and 1/n were 5.6 and 0.58 and 0.9 and 0.39, respectively; the values of a and b were 25 x 10(4) and 1.82 x 10(-8) and 0.3 x 10(4) and 7.96 x 10(-8), for bare and PlzP-EDA-modified SS 316 surfaces, respectively. As a result, PlzP technique was found to be an alternative simple method to decrease the microbial attachment and create bacterial anti-fouling surfaces.Article Optimization of Lactose Utilization in Deproteinated Whey by Kluyveromyces Marxianus Using Response Surface Methodology (Rsm)(Elsevier Sci Ltd, 2006) Aktas, Nahit; Boyaci, I. Hakki; Mutlu, Mehmet; Tanyolac, AbdurrahmanKluyveromyces marxianus Y-8281 yeast culture was utilized for the biological treatment of deproteinated whey wastewater in a batch system. Removal of lactose was optimized by the utilization of response surface methodology, RSM. The empirical model developed through RSM in terms of effective operational factors of medium pH, temperature, lactose and ammonia concentrations was found adequate to describe the treatment of deproteinated whey. Through the analysis, medium pH and temperature were found to be the most significant factors and an increment in both had a positive effect on lactose utilization, while lactose and ammonia concentrations had the least weight within the ranges investigated. Based on contour plots and variance analysis, optimum operational conditions for maximizing lactose removal were found to be 31 degrees C, 45 g/L whey powder concentration, 4 g/L total ammonium salt concentration and medium pH 6. Under the optimum operating conditions determined, 95% lactose removal was achieved after an 18-h fermentation. (c) 2005 Elsevier Ltd. All rights reserved.Master Thesis The Gravestones in Siirt(2006) Mutlu, Mehmet; Tüfekçioğlu, Abdülhamit1398. ÖZETMezar açma ve mezarlar üzerine taş dikme olayının çok önceki devirlerekadar uzanan bir gelenek olduğu araştırmacılar tarafından ortaya çıkartılmıştır.nsanlar değişik yollarla ölülerini gömmüşlerdir. Kimi kültürler de ölüleri yakmış,kuşlara parçalatmış, ağaçlar arasına dallardan oda hazırlamış, torbalar içinde derinkuyulara sarkıtmış ya da toprağa gömmüşlerdir. Bütün bu gömü biçimlerinişekillendiren, insanların inanç sistemleri olmuştur. Bu gömü biçimleri içinde yaygınolarak geçerliliğini koruyan toprağa gömme şeklidir. Ölünün toprağa gömüldüğü,değişik biçimleri olan bu yerlere mezar, orada yatan kişinin kimliği hakkında bilgiveren baş ve ayakucuna konulan taşlara da mezar taşı adı verilir.Ölüm anından başlayan, hatta bazen ölünün gömülmesinden sonra da devameden bir dizi törenin yer aldığı Türk mezar kültürü, slam öncesine ait inançlarlaAnadolu'nun yerli geleneklerinin bileşimidir. Mezar taşları ve mezar yapıları dageçen zaman içinde bu kültürün bir parçası olarak gelişmiştir.Mezar taşları, sadece o milletin yayıldığı ülkelerdeki kültür birliğini ortayaçıkarmakla kalmaz, aynı zamanda mezar taşlarıyla çevrelenen şehirlere ait olduklarımilletin damgasını da basar.Türk kültürünün mezar ve mezar taşı geleneği incelendiğinde, öncekiinanışlarının ve mezar geleneklerinin Müslüman olmalarından itibaren günümüzeyansıyan ipuçlarının görülmesi mümkündür.Siirt mezar taşları da Türk kültürünün farklı zamanlarda sahip olduklarımezar geleneklerinden ipuçları sunan önemli kültür malzemelerindendir. Ancakgünümüzde bu taşların çoğu tahrip olma ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.Bu çalışmaya konu olan mezar taşlarının fotoğrafları çekilmiş, ölçülerialınmış, estampajları çıkartılmış, özellik arz edenlerin çizimleri yapılmış metinleriçözülmüş süsleme özellikleri incelenerek bu önemli kültür varlıklarının sanat tarihiiçindeki önemleri saptanmış ve bu eserlerin Türk Sanatındaki yerleri vurgulanmayaçalışılmıştır.Doctoral Thesis Water Architecture in Konya(2014) Mutlu, Mehmet; Tüfekçioğlu, Abdülhamitİlk yerleşimi neolitik döneme kadar uzanan ve Anadolu coğrafyasının tam ortasında bulunan Konya ili, X. yüzyılın ikinci yarısında Türkler tarafından fethedildikten sonra Cumhuriyetin ilanına kadar, Karamanoğulları, Selçuklular ve Osmanlıların egemenliği altında bulunmuştur. Özellikle Anadolu Selçukluları döneminde başkentlik yapmış olduğu dönemde kent, yoğun bir şekilde imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu faaliyetler çerçevesinde çok farklı sayı ve çeşitte inşa edilmiş, dini ve sosyal yapıların yanı sıra, su yapıları da inşa edilmiştir. Günümüze kadar devam etmiş olan imar faaliyetlerinin sonucunda da çok sayıda ve çeşitte su yapısı ortaya çıkmıştır. Türk-İslâm toplumlarında suyun önemli bir yeri vardır. Bu itibarla Müslüman-Türkler çeşmeler, sebiller, kuyular, sarnıçlar ve halkın su ihtiyacına yönelik diğer eserleri vakıf olarak yapmışlar ya da vakıflar yapmak suretiyle, bu hizmetin karşılanmasını sağlamışlardır. 'Konya'da Su Mimarisi' başlıklı bu çalışmamız il merkezi ile sınırlı tutulmamış, ilçeler de çalışma alanımıza dahil edilmiştir. Çalışma kapsamında Türk-İslam döneminde inşa edilmiş olan su yapıları incelenmiş, bunların bir bölümü katalog kısmına alınmıştır. Konya ilinde 11 farklı çeşit su yapısı tespit edilmiştir. Bunlar, Buzhaneler, Çamaşırhaneler, Çeşmeler, Hamamlar, Köprüler, Maksemler, Sarnıçlar, Sebiller, Selsebiller ve Su Kemerleri ile beraber, tarımsal sulama amacı için inşa edilmiş olan Su Bentleri, Su Köprüleri (Akadükler) ve Su Taksimleri (Regülatörler)'dir. Çalışmamızda, sayılan eserler mimari özellikleri ve yapım teknikleri açısından incelenmiştir. Çalışmamızın sonucu olarak sayılan yapıların X. yüzyıldan başlayarak XX. yüzyılın ilk yarısına kadar olan bir zaman dilimi içinde yapılmış oldukları tespit edilmiştir. Araştırmamız kapsamında, eserlerin ölçüleri alınarak rölöve çizimleri, fotoğrafla belgeleme çalışmaları ve kitabeli olanların kitabe transkripsiyonları yapılmıştır. Çalışmamız kapsamında çalışılmış olan 513 eserden ancak 160 tanesi katalog kısmına alınmış, fakat çalışmamızın değerlendirme bölümünde bu eserlerin tamamını kapsayan tespitlerde bulunulmuş ve bu eserlerin sanat tarihi içindeki yerleri anlatılmaya çalışılmıştır.