Browsing by Author "Tekeoğlu, İbrahim"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine.listelement.badge Comparison of the Antiresorptive Effects of Risedronate When Given at Different Treatment Regimens in Postmenopausal Osteoporosis(2006) Demir, Seher Sevgi; Tekeoğlu, İbrahimBu çalısmada postmenopozal osteoporozu olan kadınlarda günlük 5 mg, günlük 10 mg ve haftada bir verilen 35 mg risedronatın kemik döngüsü üzerindeki etkisi ve tolerabilitesini karsılastırmayı amaçladık. Postmenopozal osteoporozu olan 60 hasta çalısmaya alındı. Hastalar rastgele 20 kisilik üç gruba ayrıldı. Çalısmanın basında, tüm hastalarda karaciger fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, serum kalsiyum, inorganik fosfor, total alkalen fosfataz, parathormon, osteokalsin, 24 saatlik idrarda kalsiyum/kreatinin oranı ve sabah anlık idrarda serbest deoksipridinolin/kreatinin oranına bakıldı. Risedronat tedavisinin 10. günü 40. ve 70. gününde tüm bu tetkikler tekrarlandı. Günde 5 mg, günde 10 mg ve haftada bir 35 mg risedronat alan hasta gruplarında tedavinin 70. gününde idrar deoksipiridinolin/kreatin oranı bazal degerlere göre sırası ile %13,95, %23,31, %11,19 azaldı. Tedavinin 70. gününde serum intakt osteokalsin düzeylerinde 5 mg/gün, 10 mg/gün ve 35 mg/hafta gruplarında sırası ile %27, %26 ve %17 oranında azalma oldu. Tedavinin 70. gününde serum total alkalen fosfataz düzeylerinde 5 mg/gün, 10 mg/gün ve 35 mg/hafta gruplarında sırası ile %10,06, %10,5 ve %10,96 oranında azalma oldu. ntakt parathormon düzeyleri 5 mg/gün ve 10 mg/gün dozlarında tedavi boyunca degismedi. Haftada 35 mg risedronat verilen grupta ise tedavinin 40. gününde anlamlı bir azalma olsa da 70. günde parathormon düzeyleri tekrar bazal degere döndü. Günlük 5 mg ve 10 mg risedronat kullanan hasta grupları ile haftada bir 35 mg risedronat kullanan grupta hafif üst gastrointestinal sikayet sıklıgı sırasıyla %50, %40 ve %35 idi. Her üç grupta, ciddi gastrointestinal yan etki nedeniyle çalısmayı bırakan olmadı. Tüm tedavi gruplarında kemik formasyon belirleyicileri benzer oranda baskılanmasına ragmen günlük verilen 10 mg risedronat diger iki gruba göre kemik rezorpsiyon belirleyicilerini daha fazla baskılamaktadır. Günlük verilen 10 mg risedronat en az 5 mg /gün risedronat kadar iyi tolere edilmektedir.specialization-in-medicine.listelement.badge Fibromiyalji Sendromlu Hastalarda Klasik Akupunktur ile Essitalopramın Tedavi Etkinliğinin Karşılaştırılması(2005) Demir, Gülay; Tekeoğlu, İbrahim1. ÖZET Bu çalışmanın amacı, Fibromiyalji Sendromu (FMS) tanısı almış hastaların tedavisinde, klasik Akupunktur ile selektif serotonin reseptör blokeri olan Essitalopram'ın tedavi etkinliğini araştırmak ve karşılaştırmaktır. FMS'li 60 hastaya randomize olarak karşılaştırmalı grup çalışması yapıldı. Tüm hastalar tedavi öncesi, tedavi bitimi ve tedavi bitiminden 1 ay sonra sabah tutukluğu, yorgunluk, vizuel analog skala (VAS), hassas nokta sayısı, Beck depresyon envanteri, Beck anksiyete ölçeği ve Pittsburg uyku skalası parametreleri kullanılarak değerlendirildi ve karşılaştırıldı. Birinci gruba klasik akupunktur haftada iki gün her seans 20 dakika olmak üzere 16 seans uygulandı. İkinci gruba ise Essitalopram 10 mg/gün tek doz 2 ay süre ile uygulandı. Bağımlı ve bağımsız gruplar için Student'in t testi kullanıldı. Akupunktur tedavisi ve Essitalopram tedavisi alan her 2 grupda anlamlı (p<0.05) düzelmeler olduğu görüldü. Grupların tedavi öncesi ve sonrası değerlerinin farkları alınıp Akupunktur ile Essitalopram gruplarının sonuçları birbirleri ile karşılaştırıldı. Tüm parametrelerde iki tedavi yöntemi arasında tedavi etkinliği bakımından anlamlı bir fark olmadığı (p>0.05) görüldü. Sonuç olarak FMS tedavisinde, hem daha önceden etkinliği gösterilmiş olan klasik Akupunktur hem de Essitalopram etkili bulundu.specialization-in-medicine.listelement.badge Fibromyalgia in Behcet's Disease Is Associated With Anxiety, Depression, Sleep Quality and Quality of Life(2009) Toprak, Murat; Tekeoğlu, İbrahimFibromiyalji sendromu (FMS), otoimmün hastalıklar içinde yaygındır. Behçet hastalığındaki (BH) disabilitenin ve semptomların birçoğu FMS'den köken alır. Psikiyatrik semptomlar ve yaşam kalitesi ölçümü BH'de önemli outcome faktörlerdir. BH'de FMS, psikiyatrik semptomlar ve yaşam kalitesinin değerlendirildiği çalışmalar sınırlıdırBizim amacımız, BH'de FMS prevelansini tespit etmek, anksiyete, depresyon, uyku ve yaşam kalitesi arasında ilişkiyi değerlendirmektiÇalışmaya Üniversite kliniğine başvuran 97 BH hastası ile benzer sosyodemografik özelliklerde 95 sağlıklı-kontrol seçildi. Hasta ve kontrol grubu Beck Depresyon indeksi (BDİ), Beck Anksiyete indeksi (BAİ), Pitsburg uyku kalitesi indeksi (PUKİ) ve Yaşam kalitesi indeksi (SF-36 ve WHOQOL-Bref) ile değerlendirildiBH grubunda Amerikan Romatoloji Kriterlerine göre 19 (%20.1) hasta FMS tanısı aldı ve FMS'li hastaların tamamı bayandı. BH'de BDİ ve BAİ skorları kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti. PUKİ skorları açısından grublar arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı. BH'de yaşam kalitesi skorlarında SF-36 ölçeğinin vitalite ve mental, WHOQOL-Bref ölçeğinde ise fiziksel ve psikolojik subskala skorları dışındaki skorlar anlamlı derecede düşüktü. BH grubunda FMS olan hastalarda BDİ ve PUKİ skorları anlamlı derecede yüksekti, SF-36 ölçeğinde fiziksel fonksiyon, fiziksel rol, ağrı, vitalite, sosyal fonksiyon, emosyonel rol ve mental sağlık ile WHOQOL-Bref ölçeğindeki psikolojik alanlardaki skorlar anlamlı derecede düşüktü. BH'de SF-36, WHOQOL-Bref alan skorları ile BDİ, BAİ, PUKİ arasında anlamlı derecede negatif korelasyon bulunduBu çalışmada BH'de FMS oldukça yaygın bulundu, anksiyete, depresyon, uyku ve yaşam kalitesi ile ilişkiliydi. Bu yüzden BH ile FMS'nin tedavilerine psikiyatrik değerlendirmenin eklenmesi faydalı olabilir.Anahtar Kelimeler: Behçet hastalığı, Fibromiyalji, Anksiyete, Depresyon, Uyku Kalitesi, Yaşam Kalitesispecialization-in-medicine.listelement.badge Periodontal Disease and Rheumatoid Artrit(2011) Özkan, Yasemin; Tekeoğlu, İbrahimBu çalışmanın amacı, periodontal hastalık ile romatoid artrit (RA) arasında olası bir ilişkinin olup olmadığını araştırmaktır.Periodontitis periodontal ligament ve alveoler kemik kaybından sorumlu kronik enflamatuar bir hastalıktır ve diş kaybının ana sebeplerinden biridir. Romatoid artrit (RA) ise eklem dokularında yıkımla sonuçlanan sinoviyal enflamasyonla karakterize kronik enflamatuar bir hastalıktır. Kronik periodontitis ve romatoid artrit, klinik özelliklerin yanında, patofizyolojik, epidemiyolojik ve teropatik özellikleri de paylaşan paralel hastalık süreçleridir.Periodontitiste kemik ve bağ doku yıkımıyla, RA'da sinoviyal eklemdeki yıkım, doku yapım ve yıkımındaki dengenin bozulması sonucu gelişen artmış doku yıkımına bağlıdır. Sitokinler bu sürecin düzenlenmesine katılırlar. Her iki hastalıkta da pro-enflamatuar sitokinler; tümor nekrotizan faktör-alfa (TNF-?) ve interlökin-1 beta (IL-1ß) kemik yıkımını düzenlerler. Buna ilave olarak, RA'lı eklemlerde kronik sinovitis sırasında enflamasyonun başlaması ve ilerlemesinde anti-enflamatuar sitokinlerin bulunmaması rol oynar. Pro-enflamatuar ve anti-enflamatuar sitokinler arasındaki denge, hem RA hem de KP'nin immunopatolojisinin belirlenmesinde çok önemlidir.Çalışmaya iki grup halinde toplam 120 birey dahil edildi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Romatoloji A.D.'na izlenen, 1987 ARA tanı kriterlerine göre RA tanısı almış, (ortalama yaşları 41,3±8,8 olan 5 erkek ve 55 kadın ) 60 birey çalışmaya alındı. İnflamatuvar hastalığı olmayan (ortalama yaşları 40,5±10,8 olan 5 erkek ve 55 kadın ) 60 bireyden kontrol grubu oluşturuldu. Tüm bireyler en azından 12 adet dişe sahipti. Klinik periodontal parametreler; sondalama cep derinliği (SCD), klinik ataşman kaybı (KAK), plak indeksi (Pİ), gingival indeks (Gİ), agızdaki toplam kalan dis sayısını (KD) ve alveoler kemik kaybı (AKK) yüzdesini içermekteydi. AKK yüzdesi panoramik radyograflar üzerinde Shei cetveliyle ölçüldü. Her iki grupta digital dinonometre ile çene sıkma gücü ölçümleri yapıldı. Hastalarda, ağrı ve yorgunluk şiddeti (VAS), sabah sertliği süresi (dakika), şiş, limitli ve ağrılı eklem sayısı değerlendirildi. RA hastalarında fonksiyonel durumu değerlendirmek için Sağlık Değerlendirme Anketinin Kısa Formu (HAQ-DI), sağlıkla ilgili yaşam kalitesini değerlendirmek için Short Form 36 (SF-36) formu kullanıldı. Hastalar radyolojik olarak anterior-posterior el grafilerinde modifiye Sharp (Genant/Sharp) skalası kullanılarak değerlendirildiler.Hastaların ESH, CRP, RF, Hb, Htc, Wbc, Platelet, CCP değerleri analiz edildiBu çalışmada çene sıkma gücü ve KDS değerleri, RA'lı bireylerde sağlıklı bireylere oranla önemli ölçüde düşükken diğer tüm klinik parametreler (SCD, KAK, Pİ, Gİ, AKK) ise önemli ölçüde yüksekti.Bu çalışmanın sınırları içerisinde yaygın olarak görülen kronik hastalıklar olan RA ve periodontal hastalık arasında potansiyel bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu ilişkinin araştırılacağı birçok merkezde yürütülen uzun süreli takip çalışmalarına ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Kronik periodontitis, romatoid artrit, sondalama cep derinliği (SCD), klinik ataşman kaybı (KAK), plak indeksi (Pİ), gingival indeks (Gİ), ağızdaki toplam kalan dis sayısını (KD) ve alveoler kemik kaybı (AKK), çene sıkma gücüspecialization-in-medicine.listelement.badge Romatoid Artrit Hastalarında Antioksidan Enzim Düzeyleri ile Hastalık Aktivitesi Arasındaki İlişki(2010) Gülcü, Elif; Tekeoğlu, İbrahimSistemik otoimmün bir hastalık olan romatoid artritte (RA) oksidan/antioksidan enzim düzeylerinde hastalığın patolojisiyle alakalı değişimlerin olduğu bilinmektedir ve denge antioksidan sistem aleyhine bozulmaktadır. Bu çalışmada RA hastalarında kan ve sinovyal sıvıda oksidan ve antioksidan enzim düzeylerinin ağrı, uyku kalitesi, depresyon ve fonksiyonel durum ve yaşam kalitesi ölçeklerine etkisi ve inflamasyonun klinik belirteçleri olan C-Reaktif Protein, Eritrosit Sedimantasyon Hızı ve radyolojik erezyonla ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır.Bu tez çalışmasına American College of Rheumatology (ACR) kriterlerine göre tanı almış 42 kadın RA hastası alınmıştır. Grup 26-57 yaş aralığında olup, yaş ortalaması 41.02±8.253 idi. Hastalık süresi incelendiğinde 5 hasta (% 12.19) 0-1 yıl, 15 hasta 1-5 yıl, 21 hasta (% 51.21) 5 yıl ve üzerinde hastalık süresine sahipti.DAS-28 sonuçlarına göre 3 hasta (%7.31) düşük aktivasyonda, 24 hasta (%58.53) orta aktivasyonda, 14 (%34,14) hasta ise ileri aktivasyondaydı.Oksidan enzim olan Malondialdehit'in (MDA) laboratuar ve klinik parametrelerle ilişkisine bakıldığında; MDA düzeyleri artarken WHO çevresel skor (p<0.05) ile SF-36 testinin alt birimlerinden rolatif güçsüzlük skoru (p<0.01) artmakta ve VAS skoru (p<0.05) azalmaktaydı. Bakılan diğer labortuvar ve klinik parametrelerle korelasyonu anlamsız düzeyde kaldı. Bu bulgularımızla Malondialdehit (MDA) hastalık aktivesini gösteren bir değer olarak kabul edilmedi (p>0.05).Antioksidan enzimler olan katalaz, glutatyon peroksidaz (GSH), myeloperoksidaz (MPO) ile laboratuvar ve klinik parametreler arasındaki ilişki ise ; glutatyon peroksidaz (GSH) değeri arttıkça Sharp skoru (p<0.05), sedimantasyon değeri (p<0.05) ve RF düzeyi (p<0.01) artmaktaydı. Benzer şekilde glutatyon peroksidaz (GSH) artışıyla WHO sosyal ilişki skoru (p<0.01) ve WHO çevresel skor (p<0.01) artmaktaydı.Katalaz düzeyleri arttıkça Visüel Ağrı Skoru (VAS) skoru (p<0.01) , Sharp skoru (p<0.05) ve RF düzeyi (p<0.01) artmaktaydı. Aynı şekilde katalaz düzeyinin artışıyla WHO ruhsal skor (p<0.05) , WHO sosyal ilişki skoru (p<0.01) ve SF-36 testinin alt birimlerinden rolatif güçsüzlük skoru (p<0.05) artmaktaydı.Myeloperoksidaz (MPO) düzeyleri arttıkça Visüel Ağrı Skoru (VAS) skoru (p<0.05) , Beck depresyon skoru (p<0.05) , WHO bağımsızlık skoru (p<0.05) ve HAQ skoru (p<0.05) azalıyor ve WHO ruhsal skor (p<0.05) ve SF-36 testinin alt birimlerinden rolatif vitalite skoru (p<0.05) ile mental sağlık skoru (p<0.05) artmaktaydı. Bu bulgulardan antioksidan enzimlerin laboratuvar ve klinik parametrelerle daha güçlü korelasyon gösterdiği anlaşılmaktsadır.Sonuç olarak oksidan enzim olan Malondialdehit (MDA), hastalık aktivitesini belirlemede anlamlı bulunmazken antioksidan enzimlerden katalaz, glutatyon peroksidaz (GSH) ve myeloperoksidaz (MPO) ile romatoid artritin klinik ve laboratuvar bulguları arasında anlamlı ilişki saptandı.specialization-in-medicine.listelement.badge Seasonal Serum 25-Hydroxyvitamin D [25(OH)d] Levels in Rheumatoid Arthritis, Ankylosing Spondylitis, Osteoarthritis Patients and Controls and the Correlation With the Disease Activity(2010) Yazmalar, Levent; Tekeoğlu, İbrahimBu çalışmanın amacı Romatoid artrit, Ankilozan spondilit, Osteoartrit hastalarında ve kontrollerde mevsimsel serum 25 hidroksivitamin D [25(OH)D] düzeyleri ile hastalık aktivitesi arasındaki ilişkiyi araştırmaktı.Bu çalışma prospektif, grup kontrollü bir çalışma olarak planlandı. American College of Rheumatology (ACR) kriterlerine göre tanı almış 42 RA hastası, modifiye Newyork kriterlerini karşılayan 45 AS hastası, ACR kriterlerine göre tanı almış 40 OA hastası ve 46 sağlık kontrol grubunda yapıldı. Mevsimsel 25(OH) vitamin D yazın temmuz, ağustos ve eylül aylarında kışın aralık, ocak ve şubat aylarında ölçüldü. RA hastalarında DAS-28, AS hastalarında BASDAİ ve OA hastalarında WOMAC hesaplandı. Serum 25(OH) vitamin D düzeyleri high pressure liquid chromatografy (HPLC) yöntemiyle ölçüldü. Ayrıca değerlendirmeye alınan tüm bireylerde demografik bilgileri, diet alışkanlıklarını, laboratuar tetkiklerini (ESH, CRP, Hgb, RF), görsel analog skasını (VAS), yorgunluk skalasını, hastanın hastalığı global değerlendirme skalasını ve doktorun hastalığı global değerlendirme skalasını içeren kontrol grubu değerlendirme formu dolduruldu.Ortalama 25(OH) vitamin D düzeyi yazın en yüksek AS grubunda (33,79 ng/ml) ve kontrol grubunda (30,73 ng/ml) iken RA grubunda (27,85 ng/ml) ve OA grubunda (22,62 ng/ml) daha düşük saptandı. Kış mevsiminde ise yine AS grubunda en yüksek (31,57 ng/ml) bulunurken kontrol grubunda ise en düşük değer (19,82 ng/ml) saptanmıştır. Ortalama 25(OH) vitamin D düzeyinin yaz ve kış mevsimi arasındaki değişimi sadece kontrol grubunda anlamlı derecede yazın yüksek bulunmuştur. AS grubundaki yaz mevsimindeki yükseklik istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. RA ve OA grubunda ise kış mevsiminde daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. RA grubunda ortalama DAS-28 değeri kışın daha yüksek olmasına rağmen yaz ve kış mevsimindeki değişim anlamlı değildi ve her iki mevsimde de vitamin D ile DAS-28 arasında ilişki saptanmadı. AS grubunda ortalama BASDAİ değeri ise kışın anlamı derecede yüksekti ve her iki mevsimde de vitamin D ile BASDAİ arasında ilişki saptanmadı. OA grubunda WOMAC toplam skoru kışın daha yüksek olmasına rağmen yaz ve kış mevsimindeki değişim anlamlı değildi ve her iki mevsimde de vitamin D ile WOMAC toplam skoru arasında ilişki saptanmadı.Sonuç olarak çalışmamızda RA, AS ve OA grubunda mevsimsel 25(OH) vitamin D düzeyleri ile hastalık aktivitesi arasında ilişki saptamadık.Anahtar Kelimeler: Romatoid artrit, ankilozan spondilit, osteoartrit, 25 hidroksivitamin Dspecialization-in-medicine.listelement.badge The Assesment of the Effects of Fatigue and Psychological Status on Activities of Daily Living in Patients With Behçet's.(2009) Karaaslan, Gülşah; Tekeoğlu, İbrahim; Hız, ÖzcanBehçet hastalığı (BH) deri ve mukoza bulgularının yanı sıra göz, eklemler, damarlar ve diğer vücut sistemlerini tutabilen kronik, sistemik ve inflamatuar bir hastalıktır. Yorgunluk, romatizmal hastalıklarda sık görülen ve hastanın yaşam kalitesini bozarak işlevselliğini azaltan bir semptomdur. Yorgunluk birçok romatizmal hastalıkta incelenmiş olmasına rağmen BH'de yorgunluğun değerlendirildiği bir çalışma yoktur. Bu çalışmada Behçet hastalarında yorgunluk, anksiyete ve depresyonun sıklığı ve günlük yaşam aktivitelerine etkilerinin incelenmesi amaçlandıÇalışmaya Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne başvuran 76 Behçet hastası alındı. Benzer demografik özelliklere sahip 55 sağlıklı gönüllü kontrol grubu olarak seçildi. Yorgunluğun değerlendirilmesi amacıyla Yorgunluğun Çok Boyutlu Değerlendirilmesi Skalası (Multidimension assesment of fatigue) (MAF) ve Yorgunluk Şiddet Skalası (Fatigue severity scale) (FSS) kullanıldı. Depresyon ve anksiyete Hastane Anksiyete Depresyon ölçeği; yaşam kalitesi ise Kısa form 36 (SF-36) ile belirlendi. İstatistik hesaplamalarında SPSS (ver:13) paket programı kullanıldı. Anlamlılık düzeyi %5 ve %1 kabul edildi. Grupların yorgunluk skalaları ile demografik ve klinik verilerin karşılaştırılmasında Tek Yönlü Varyans analizi (ANOVA) kullanıldıÇalışmaya alınan hasta grubunda FSS, MAF global indeks ve MAF alt grup değerleri değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel açıdan anlamlı oranda yüksek bulundu. Hasta grubunun MAF yorgunluk değeri ortalamaları 31,28 (sd: 9,15) ve FSS yorgunluk değeri ortalamaları 4,49 (sd: 1,77) şeklinde idi. Kontrol grubu ortalamaları ise MAF'da 18,70 (sd: 9,38) ve FSS'de 2,60 (sd: 1, 26) olarak bulundu.Anskiyete ve depresyon varlığında hastaların MAF ve FSS değerleri istatistiksel açıdan anlamlı oranda yüksekti ve değerler arasında pozitif bir korelasyon mevcuttu. Hastaların yorgunluk değerleri ile SF-36 yaşam kalitesinin tüm parametreleri arasında saptanan negatif korelasyon, yorgunluğun yaşam kalitesinin her basamağında fonksiyonları kötü yönde etkilediğini ortaya koydu.Bu çalışma ile yorgunluğun, BH seyrinde oldukça sık görüldüğü ortaya konmuştur. Yorgunluk; yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve akut faz reaktanları gibi özelliklerinden çok hastalığın kliniği ile ilişkili gözükmektedir. Bu nedenle Behçet hastaları klinisyen tarafından değerlendirilirken yorgunluk göz önünde bulundurulmalı ve hasta tüm bu semptomları ile bir bütün olarak ele alınmalıdır.specialization-in-medicine.listelement.badge The Evaluation of the Low Level Laser Therapies Efficiency on the Patients With the Knee Osteoarthritis(2008) Özdoğan, Şerafettin; Tekeoğlu, İbrahimBu çalışmanın amacı, diz osteoartritli hastada iki farklı dalga boyundaki lazer kombinasyonunun farklı sürelerde etkinliğini araştırmaktı.Çalışma, randomize, plasebo kontrollü ve çift kör olarak düzenlendi. Toplam 108 hasta, `A', 10 dakika aktif laser grubu, (n=36); `B', plasebo laser grubu, (n=36), `C', 5 dakika aktif lazer grubu, (n=36) şeklinde randomize olarak üç gruba ayrıldı. Tüm hastalar, ACR (American College of Rheumatology) kriterlerine göre diz osteoartriti olup, diz osteoartrit radyolojik bulgusu Kellgren-Lawrence grade III veya IV idi. 108 hastanın 88'i kadın, 20'si erkekdi, yaş ortalaması 58 ± 9,5 yıldı.Çoklu diyod lazer cihazı kullanıldı. Cihaz, 7 tanesi, 650nm dalga boyunda, 5mW çıkış güçlü İndiyum-galyum-aluminyum-fosfid diyod ve 8'i, 850nm, 28mW çıkış güçlü Galyum-aluminyum-arsenid diyod olmak üzere 15 diyod içermekteydi. Plasebo tedavi için lazer ışığı vermeyen aynı ünite kullanıldı. Tüm gruplarda dizin anteromedial ve anterolateral bölgelerine, her bir bölgeye `A' grubunda 10 dakika, `B' ve `C' gruplarında 5 dakika olmak üzere, hafta sonları hariç 3 hafta süre ile tedavi uygulandı. Tüm hastalar toplam 15 tedavi aldı. Tüm gruplardaki hastalara 12 hafta süresince egzersiz programı verildi. Çalışma süresi boyunca hastaların parasetamol almalarına izin verildi ve aldıkları ilaç programı kaydedildi.Klinik değerlendirmede, ağrı, sertlik ve fiziksel fonksiyon indekslerini içeren WOMAC (The Western Ontorio and Mc Master University Osteoarthritis Index), ağrısız yürüme mesafesi, eklem fleksiyon derecesi, parasetamol kullanımı ve vizüel analog skala üzerinde değerlendirilen ağrı düzeyi vardı. Takip ölçümleri, başlangıçta, 3., 6. ve 12. haftada değerlendirildi. Her iki aktif lazer grubunda, tedavi sonrası periyodda tedavi öncesi ile karşılaştırıldığında; ağrı, WOMAC, eklem aktif fleksiyon derecesi, ağrısız yürüme mesafesi ve parasetamol kullanımı gibi tüm parametrelerde istatiksel olarak anlamlı gelişmeler gösterildi (p<0,01). Eklem hareket açıklığı dışındaki tüm parametrelerde her iki aktif lazer grubundaki gelişmeler, plasebo grubu ile karşılaştırıldığında, istatiksel olarak daha anlamlıydı (p<0,05 ve p<0,001). Eklemin pasif fleksiyonun değerlendirmesinde, C aktif lazer grubu ile B plasebo grubu arasında istatiksel olarak farklılık bulunmadı (p>0,05). Diz ekleminin aktif ve pasif fleksiyonunda A grubundaki gelişme, C grubu ile karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlıydı (p<0,05). Diğer tüm parametrelerde her iki lazer grubu arasında istatiksel fark yoktu (p>0,05). Hiçbir hasta yan etkiden dolayı çalışma dışında kalmadı.Sonuç olarak, çalışmamızda her iki düşük enerjili lazer tedavi rejimi, diz osteoartriti tedavisinde güvenli ve etkin bir metod olarak bulundu. Bununla birlikte eklem kısıtlılığı olan ileri düzey osteoartritte, 10 dakika lazer uygulaması önerilebilir.Osteoartrit semptomlarında düşük enerjili lazer tedavisinin etkinliği değerlendirildiğinde, muhtemel hastalık modifiye edici etkinliğini ortaya koymak için ileri görüntüleme ve histokimyasal analizlerle desteklenen geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.