Browsing by Author "Topal, Cevat"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Letter Cloudy Dialysate Due To Lercanidipine(Oxford Univ Press, 2006) Topal, Cevat; Sayarlioglu, Hayriye; Dogan, Ekrem; Erkoc, Reha; Soyoral, YaseminArticle Comparative Effects of Carvedilol and Lercanidipine on Ultrafiltration and Solute Transport in Capd Patients(Taylor & Francis Ltd, 2009) Topal, Cevat; Erkoc, Reha; Sayarlioglu, Hayriye; Dogan, Ekrem; Beyenik, HuseyinBackground. Peritonitis, the type of buffer used in the dialysate, continue ambulatory peritoneal dialysis (CAPD) of greater than two years duration, increased exposure to dialysate glucose, diabetes mellitus, and the use of beta blockers may contribute to impaired ultrafiltration. Objectives. The aim of the present study is to compare the effects of a calcium-channel blocker and a beta-blocker on the peritoneal transport and clearance. Methods. We studied 48 patients with ESRD on chronic peritoneal dialysis, included 27 females and 19 males with mean age 42.6 +/- 16.4 years. Two patients were excluded from the study due to peritonitis. Patients were treated either with carvedilol or lercanidipine. In all patients; peritoneal equilibration test ( PET), ultrafiltration (UF), Kt/V ratio, creatinine clearance (CrCl), systolic blood pressure, diastolic blood pressure, serum BUN, creatinine, glucose, sodium, potassium, albumin, cholesterol, and triglyceride values were obtained before and after 8 weeks from the start of the drug treatment. Results. Lercanidipine and carvedilol showed a good antihypertensive effect in CAPD patients. Both drugs had a good tolerability profile and showed no effect on plasma lipids. There were no differences in terms of PET, ultrafiltration, Kt/V ratio, CrCl, systolic blood pressure, diastolic blood pressure, serum BUN, creatinine, glucose, sodium, and potassium values between both patient groups. After antihypertensive treatment, neither group showed a difference in the above-mentioned parameters (p > 0.05) except potassium, which was significantly higher in the carvedilol group (p < 0.05). Conclusions. In CAPD patients. short-term usage of carvedilol has no effect on ultrafiltration and solute transport like lercanidipine. Both drugs showed a good antihypertensive effect.Article Demir Eksikliği Anemisinde Hemoglobin, Hematokrit Değerleri, Eritrosit İndeksleri ve Etyolojik Nedenlerin Değerlendirilmesi(2000) Uygan, İsmail; Altun, Süreyya; Aksoy, Halis; Topal, Cevat; Dilek, İmdat; Tuncer, İlyasBu çalışmada, Van ve yöresinde demir eksikliği anemisi tanısı konulan hastalarda eritrosit indeksleri, hemogram sonuçları ve etyolojik nedenler incelendi. Çalışmaya 1996-1998 yılları arasında polikliniğimize başvuran 115'i erkek ve 255'i kadın olmak üzere 370 hasta alındı. Ortalama yaş erkek ve kadınlarda sırasıyla 41.9 ve 32.5 bulundu. Ortalama hemoglobin değeri erkeklerde 8.82 gr/dl ve kadınlarda 8.78 gr/dl, hematokrit erkeklerde %28.7 ve kadınlarda %28.6, MCV erkeklerde 72.0 fl ve kadınlarda 70.84 fl, RDW erkeklerde 17.02 ve kadınlarda 17.12 bulunurken, ortalama ferritin düzeyi erkeklerde 6.45 ng/dl ve kadınlarda ise 4.58 ng/dl olarak bulundu. Etyolojik neden olarak her iki grupta da başta gelen neden kan kaybının artmasıydı. Kan kaybı erkeklerde en fazla gastrointestinal kanaldan, kadınlarda ise genital yoldan olmaktaydı. Beslenme yetersizliği, barsak parazitleri ve pica ise etyolojide daha sonraki nedenleri oluşturmaktaydı. Sonuç olarak, bu yöremizde de demir eksikliği anemisi etyolojik nedenler açısından ve tanı konduğunda hastaların hemogram parametreleri bakımından yurdumuzun diğer bölgelerinden önemli bir farklılık taşımamaktadır.Article Diurnal Rhythm of Urinary Calcium Excretion in Adults(Taylor & Francis inc, 2008) Topal, Cevat; Algun, Ekrem; Sayarlioglu, Hayriye; Erkoc, Reha; Soyoral, Yasemin; Dogan, Ekrem; Cekici, SalihaTwenty-four-hour urinary calcium excretion is normally the equivalent of daily calcium intake, and varies between 200-300 mg/dL with a calcium/creatinine ratio of 0.07-0.15. In this study, we aimed to investigate the diurnal rhythm of calcium excretion in healthy individual. Forty subjects (30 male, 10 female) were involved into the study. The spot urine samples were taken at 08: 00, 14: 00, and 22: 00 together with a 24-hour collection. Mean spot urinary calcium levels at 08: 00, 14: 00, and 22: 00 were 12.39 +/- 8.19, 12.97 +/- 8.37, and 16.95 +/- 10.39 mg/dL, with calcium/creatinine ratios of 0.104 +/- 5.261, 0.119 +/- 7.85, and 0.133 +/- 8.17, respectively. Twenty-four-hour urinary calcium excretion was 12.74 +/- 7.31 mg/dL with a calcium/creatinine ratio of 0.111 +/- 5.41. The values at 08: 00, 14: 00, and of 24-hour collection were statistically similar (p > 0.05), but the nighttime values were significantly elevated (p < 0.05). In conclusion, calcium excretion is increased at night, and urinary calcium measurements should be interpreted accordingly.Article Epidemiology of Glomerulonephritis in the City of Van: Pathological Findings of 129 Cases(Turk Nefroloji Diyaliz Transplantasyon dergisi, 2005) Sayarlioglu, Hayriye; Erkoc, Reha; Topal, Cevat; Dogan, Ekrem; Ozen, Suleyman; Bayram, Irfan; Ugras, SerdarEpidemiologies of nephropathies differ in different geographical and developmental areas. In order to determine the region's adult nephropathy profile, consecutive renal biopsies performed between January 1997 and December 2003 were reviewed. There were 129 cases (M 63, F 66, mean age 32.2 +/- 15.6), of which 115 had adequate biopsies. Lupus nephritis formed the largest diagnostic entity (23.3%). When lupus cases are excluded, the most common form of glomerulonephritis is membranoproliferative form (27.6%). While high lupus nephritis incidence may be due to our routine biopsy protocol for these patients, relatively higher incidence of MPGN may represent higher prevalences of different infections in the region.Article Gebelikte Akut Böbrek Yetersizliği(2006) Sayarlioglu, Hayriye; Dilek, İmdat; Esen, Ramazan; Topal, Cevat; Erkoç, Reha; Doğan, EkremGelişmekte olan ülkelerde alınan tüm önlemlere rağmen obstetrik kaynaklı akut böbrek yetersizliği (ABY) halen önemli bir problemdir. Bu çalışmada 2000-2004 yılları arasında ABY tanısı ile izlenen 402 hastadan obstetrik nedenli olan 37 olgu değerlendirildi. Bu hastalarda ABY; %40.5 (n=15) doğum sonu kanamaya, %24.2 (n=9) eklampsi ve HELLP sendromuna, % 13.5 (n-5) sepsise, %13.5 (n=5) yeni tanı kronik böbrek yetersizliğine bağlandı. Birinde kronik hipertansiyon zemininde gelişen preeklanıpsi mevcuttu. İki vakada ise ABY düzelmeyince biyopsi yapılarak akut kortikal nekroz tanısı kondu. Olgulardan biri ise sepsise bağlı solunum yetersizliği nedeniyle kaybedildi. Kortikal nekrozu olan 2 vaka kronik hemodiyaliz programına alındı. Gebelik öncesinde saptanmamış, doğum sonu böbrek yetersizliği olarak kliniğimize başvurup tetkik edildikten sonra bilateral atrofık böbrek tespit edilip, kronik böbrek yetmezliği olduğu anlaşılan 5 vaka saptandı. Hastaların 17 sinde diyaliz ihtiyacı gelişti. Diğer hastaların tamamı tanıdan itibaren en geç 6 ay içinde tamamen iyileşti. Obstetrik kaynaklı ABY'de mortalite ve morbidije halen oldukça yüksektir. Obstetrik Kaynaklı ABY'yi önlemek için önlemler enerjik olarak uygulanmalıdır.Article Hemodiyaliz Hastalarında Antikardiyolipin Igg ve Antikardiyolipin Igm'nin Anti Hcv Pozitifliği ile İlişkisi(2005) Erkoç, Reha; Dilek, İmdat; Alıcı, Özlem; Doğan, Ekrem; Algün, Ekrem; Topal, Cevat; Alıcı, SüleymanKronik böbrek yetersizliği olan hastalarda antikardiyolipin antikor (AKA) pozitifliği daha sık olarak bulunmaktadır. Hepatit C hastalarında da AKA pozitifliği sık olarak bulunmaktadır. Bu çalışmada hemodiyaliz hastalarında AKA ( Ig G ve Ig M) düzeylerinin anti-HCV pozitifliği ile ilişkisi olup olmadığını araştırıldı. Çalışmaya alınan 30 hemodiyaliz hastasının (17 erkek, 13 kadın) yaş ortalaması 43.4±12.4 yıl ve ortalama hemodiyalize giriş süreleri 17.4 ± 8.1 aydı. Anti HCV antikorları 18 hastada pozitif 12 hastada ise negatif bulundu. Anti-HCV Makro ELİSA tekniği ile ve antikardiyolipin düzeyleri immünometrik enzim yöntemiyle çalışıldı. Sonuçlar ortalama ± SD hesaplandı. AKA pozitif ve negatif gruplar student's t test ve Ki kare testi ile karşılaştırıldı. Anti-HCV pozitif olan 18 hastanın ortalama AKA Ig G ve IgM düzeyleri sırasıyla 4.9 ± 2.6 GPL U/mL ve 5.9 ± 6.5 MPL U/mL bulunurken anti-HCV negatif olan 12 hastanın işe AKA Ig G ve IgM düzeyleri sırasıyla 4.4 ±2.8 GPL U/mL ve 9,4 ±6.4 MPL/mL olarak bulundu (P > 0.05). Her iki grupta AKA pozitifliği bakımından anlamlı bir fark yoktu. Sonuç olarak anti-HCV AKA pozitifliği oranlarını etkilemediği kanaatine varıldı.Other Hemodiyaliz Hastalarında Serum Leptin Düzeyinin Beslenme Durumu, Vücut Kitle İndeksi ve Vücut Yağ Oranıyla İlişkisi(2000) Tarakcioglu, Mehmet; Dülger, Haluk; Algün, Ekrem; Uygan, İsmail; Aksoy, Halis; Topal, Cevat; Erkoç, RehaLeptin yakın zamanda tanımlanmış, vücut ağırlığı, iştah ve ısı üretimi ile ilgili bir hormondur, adipositler tarafından üretilir, vücut yağ kitlesi ile korelasyon gösterir ve katabolizmasında böbreğin rolü vardır. Hemodiyaliz hastalarında leptin düzeyinin nasıl etkilendiğini ve beslenme durumunu etkileyip etkilemediğini araştırmak amacıyla kesitsel bir çalışma planladık. Çalışmaya 46 hemodiyaliz hastası (28 erkek, 18 kadın, ortalama yaş 42.5 +/- 15.9) ve 25 sağlıklı gönüllü (15 erkek, 10 kadın, ortalama yaş: 32.8 +/- 12.5) alındı. Hastalarda ve kontrol grubunda boy ve kilo ölçümü, \"Holtain skinfold caliper\" ile dört bölgeden cilt altı yağ dokusu kalınlığı ölçümü, yapıldı ve \"radioimmunoassay\" ile serum leptin düzeyleri (Linco Research, St Louis, Mo, USA) saptandı. Hemodiyaliz hastalarında diyaliz öncesi serum albumin, kolesterol ve BUN değerlerine bakıldı. Vücut kitle indeksi (VKİ) hemodiyaliz grubunda (21.7 +/- 4.0 kg/$m^2$) kontrol grubuna göre (24.1 +/- 4.4, p:0.027) anlamlı olarak düşüktü, yağ oranı (YO) (sırası ile % 21.0 +/- 6.49'ye karşı 21.7 +/- 9.8, p>0.05), yağ kitle indeksi (YKİ) (% 4.71 +/- 2.13'e karşı 5.52 +/- 3.11, p>0.05), leptin düzeyi (2.38 +/- 2.00 ng/ml'ye karşı 3.49 +/- 2.42, p>0.05) ve leptin/yağ kitle indeksi (L/YKİ) (0.51 +/- 0.41 ng/ml'ye karşı 0.62 +/- 0.34, p>0.05) açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Hemodiyaliz ve kontrol gruplarının her ikisinde de leptin düzeyi ile VKİ, YO, YKİ ve L/YKİ değerleri arasında pozitif anlamlı korelasyon saptandı. Ancak hemodiyaliz grubunda leptin ile serum BUN, kolesterol ve albumin değerleri arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Sonuç olarak serum leptin düzeyi hemodiyalize giren son dönem böbrek yetersizlikli hastalarda ve sağlıklı bireylerde farklılık göstermemekte, vücut kitle indeksi ve yağ oranı ile pozitif ve anlamlı korelasyon göstermektedir. Leptinin hemodiyaliz hastalarında BUN, kolesterol ve albumin değerleri ile belirlenen beslenme durumu ile korelasyonu yoktur. Leptinin üremik anoreksi ve beslenme yetersizliğindeki rolünün açıklığa kavuşturulması ve bunun da ötesinde üremik bir toksin olarak kabul edilip edilemeyeceğinin anlaşılabilmesi için ileri çalışmalara gereksinim olduğu açıktır.Other Organik Fosfor İntoksikasyonları ile İlgili Retrospektif Araştırma(2000) Ayakta, Hayati; Tuncer, İlyas; Aksoy, Halis; Topal, Cevat; Meral, Cezmi; Durmuş, AhmetOrganik fosfor intoksikasyonları, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde özellikle tarımla uğraşan ve kırsal bölgelerde sık görülmekte olup, önemli morbidite ve mortalite sebebidir. Bu çalışmada, 1997-1999 yılları arasında, Van ve çevre illerden organik fosfor zehirlenmesi tanısı ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahiliye servisinde takip ve tedavi edilen 34 olgu (23K, 11E) retrospektif olarak incelendi. Zehirlenmeler, kadınlarda ve genç populasyonda yaz aylarında daha sıklıkla gözlenmekteydi. Olguların çoğu kırsal kesimdendi (kırsal %61.7, merkez %39.3), gastrointestinal (GİS) yol ile %73 ve intihar amacıyla %64.7 tarım ilacı almışlardı. Klinik olarak sıklıkla muskarinik bulgular görüldü (myozis %82.4, bradikardi %64.7, hipersalivasyon %52.9, abdominal ağrı %52.9). Nikotinik bulgulardan ise en sık görüleni mekanik ventilasyon gerektiren solunum depresyonuydu (%20.5). Hastanede yatış süresi ortalama 6.7 (3-16) gün ve hastane mortalite oranı %5.8'di . Olguların %70'inde lökositoz, %5.8'inde lökopeni, %8.8'inde ALT ve AST değerlerinde yükseklik mevcuttu ve bu parametreler 3-4 gün içerisinde normalleşti. Olguların daha çok genç yaş grubunda olması, intihar amacıyla, GİS yol ile zehirlenmeleri ve kadınlarda sık görülmesi dikkate değer bulundu. Sonuç olarak özellikle kırsal ve tarımsal bölgede yaşayan genç ve kadın populasyon olmak üzere tüm bireylerin, kitle erişim araçları ile bu tür zehirlenmeler konusunda aydınlatılması, ilgili kurumlarca pestisidlerin satılması ve kullanılması ile ilgili denetimlerin yapılması gerektiği kanısına varıldı.Article Van İli Merkez ve Kırsal Kesimde Yaşayan Sağlıklı Erişkin Bireylerde Hemogram ve Ferritin Düzeyleri(2002) İlhan, Mahmut; Aksoy, Halis; Topal, Cevat; Koç, Reha; Türkdoğan, Kürşat; Sayarlıoğlu, Mehmet; Alıcı, SüleymanBu çalışmada merkezde ve kırsal kesimde 27 yerleşim biriminde sistematik örnekleme yöntemiyle belirlenen sağlıklı bireylerde gerçekleştirilen \"Van ilindeki erişkinlerde bazı önemli sağlık standartları ve bazı hastalıkların prevalanslarının araştırılması\" adlı saha çalışması veri tabanı kullanılarak hemogram ve ferritin düzeyleri araştırıldı. Hemogram değerleri için 642 ve ferritin düzeyleri için 310 bireyden kan örnekleri alındı. Hemogram aynı gün ve ferritin ise saklanan serumlardan daha sonra çalışıldı. Bireylerin yaş ortalaması erkeklerde 43 ± 15 yıl ve kadınlarda ise 38 ± 14 yıl idi. Erkeklerde ve kadınlarda sırası ile ortalama hemoglobin 15.3±1.7g/dl ve 13.4±1.7 g/dl (p=0.000), hematokrit %46±5 ve %41±5 (p=0.000), eritrosit 5.3±0.7x10 12/ I ve 4.8±0.5x10 12/ l (p=0.000), lökosit 7.4±2.2x10 9/ l ve 7.0±1.9x10 9/ l (p=0.016), trombosit 197±75x10 9/ l ve 221±75x10 9/ I (p=0.000), olarak bulundu. Kadınlarda %17.3 ve erkeklerde ise %11.9 oranında anemi saptandı (p=0.10). Ortalama ferritin düzeyleri sırasıyla erkek ve kadınlarda 169.5±21 µg/l ve 85±9µg/l bulundu (p=0.001). Ferritin erkeklerin %8.3'ü ve kadınların %8.8'inde normalden düşüktü (p=0.79). Ferritin için Van ilinde normal değerler erkekler için 106.5-232.5 µg/l, kadınlar için 58-112µ g/l olarak saptandı ve böylece literatüre bölgesel bilgiler yönünden katkı sağlandı. Sonuç olarak bu yörede yaşayan bireylerdeki hematolojik parametrelerin ülkemizin diğer yörelerindeki sonuçlara benzer olduğu görüldü.