Browsing by Author "Topuz, Ercüment"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bilgi ve İktidar Arasındaki Ne İlk Ne de Son Randevu: Nizam-ı Cedidin Meşruiyeti Bağla-mında Meşihat Makamı(2019) Topuz, Ercümentİnsanlık tarihine eşine az rastlanır bir başarı hikâyesi sunan Osmanlı, bu hikâyesinin kurgusunu ise ilmiye sınıfına yazdır-mıştır. İlmiyenin böyle bir mesuliyet ile kurumsal bir tarzda ön plana çıkmasını temin edenler ise Osmanlı’nın selefleri olan Selçuklular olmuştur. Selçukluların kendi siyasal meşruiyetle-rini koordine etme merakı ile medreselere dolayısıyla bu kurum mensupları olan ilmiye sınıfına yükledikleri mesuliyet bilinci, XIV. yüzyıl evvelinde yaşanan siyasal ve sosyal travmaların da etkisiyle Osmanlılar tarafından yeniden ihya edilmiştir. Osman-lı Devleti, ilmiye sınıfına sistematik bir örgütlenme biçimi ka-zandırarak bu kurumun en önemli ayaklarını teşkil eden ifta faktörü üzerinden siyasi ve içtimai hafızayı ve kaza organıyla da zikredilen alanlardaki hareketi koordine etmiştir. Osmanlı-lar, ilmiye sınıfına yükledikleri bu tür mükellefiyetlerle kendi siyasal sabite ve parametrelerine karşı oluşabilecek herhangi bir muhalefeti dizginlemeyi amaçlamışlardır. Böyle bir amaca ma-tuf mesuliyetin müşahhas formatta sergilendiği dönemlerden biri de Nizam-ı Cedid ismi ile müsemma III. Selim saltanatı ol-muştur.Master Thesis The Cities of Northern Azerbaijan During the Khanates Periyod(2022) Boldağ, Mehmet Nuri; Topuz, Ercüment1747. yılında Nadir Şah Afşar'ın suikast girişimi sonucunda öldürülmesi Afşar Türk Hanedanlığı'nı siyasi bakımdan zayıflatmış ve bu durum İran ve Azerbaycan topraklarında siyasi otoritenin tamamen ortadan kalkmasına neden olmuştur. Siyasi otoritenin ortadan kalkmasını fırsata çeviren yerel idareciler ve beyler yönetiminde bulundukları vilayetlerde kendi hâkimiyetlerini tesis etmeye başlamışlardı. Böylelikle, XVIII. yüzyılın 40'lı yıllarında İran ve Azerbaycan topraklarında Hanlık denilen küçük feodal devletler ortaya çıkmaya başladı. Zikredilen dönemde Azerbaycan'ın Kuzeyinde 11(Bakü, Revan, Gence, Lenkeran, Derbent, Kuba, Cavad, Nahçıvan, Şeki, Şemahı, Karabağ), Güneyinde ise 12 (Tebriz, Zencan, Erdebil, Hoy, Merend, Halhal, Urmiya, Serav, Kazvin, Kardağ, Makü, Meraga) Hanlık ortaya çıkmıştır. Hanlıklar küçük yönetim birimleri olmalarına bakmayarak, hepsi devlet mekanizmasının küçük bir örneğini teşkil ediyordu. Ordu, polis, mahkeme, hazine ve dış politika sahip olan Hanlıklar üretim ve ticaret konusunda da uygulamalar yapmaktaydılar. Özellikle Hanlıkların Başkentleri olan şehirler birer üretim ve ticaret merkezleri olarak görev yapmaktaydılar. Kuzey Azerbaycan Hanlıklarının Başkentleri olan: Şuşa, Bakü, Gence, Nahçıvan, Revan, Lenkeran, Kuba, Şeki, Derbent ve Şemahı'da üretim ve ticaret yapılmakdaydı.Master Thesis A Discourse About Latest Ottoman Political Instability Dream of the Jon Turks(2022) Ceylan, Nazlı; Topuz, ErcümentBu çalışma, 'rüyanın' Osmanlı Devleti'nin sosyal ve siyasal alandaki karşılığına odaklanmıştır. Bahse konu sürece ilişkin bir değerlendirmeden evvel, rüyanın tarihi gelişimine dair bir çözümleme yapılmış ve Babil Krallığı'ndan itibaren vukuu bulan 'rüya' unsurunun özellikle İslâmiyet ile nasıl bir üslup kazandığı ve İslâmî siyasal örgütlenmelerin inşasında katkılarının ne düzeyde olduğu tartışılmıştır. İslâmî siyasî örgütlenmelerin mütekâmil formlarını teşkil eden Türk-İslâm devletlerinde ise 'rüyanın', kurucu bir mesaj olarak zamanın ve mekânın anlamına uygun olarak değişip değişmediği yorumlanmış ve bu devletlerin dâhili ve haricî dünyalarındaki meşruiyetlerine katkısının ne düzeyde olduğu araştırılmıştır. Osmanlı Devleti'nde ise 'rüya' unsurunun halk ile devlet arasında adeta bir köprü görevi gördüğü belirtilmiştir. Bu unsurun kriz dönemlerinde veya inşa süreçlerinde sosyal ve siyasal bir sermaye olarak yer yer güncellenmesinin tarihî arka planı göz önünde bulundurularak bunun bir gelenek halini almış olduğu dikkatlere sunulmaya çalışılmıştır. Nihayetinde bu çalışmada klasik Osmanlı düzen algısından ve bu algının kaynaklarından bahsedilmiştir. Devletin kuruluş döneminden itibaren düzen kavramını oluşturmaya çalıştığı ve padişahlar döneminde yapılan ıslahatların istikrar, nizam ve adalet çemberinde yapıldığı, ilerleyen zamanlarda bu sistemin nasıl bozulduğu ve düzenin tesisi için neler yapılabileceği anlatılmıştır. Osmanlı Devleti'nde 'Celali İsyanları'nın' etkisiyle sosyal sirkülasyonda yaşanan yatay hareketliliğin siyasal senkronizasyonu alt üst etmesi, kriz yüzyılının kapısını aralamış ve bu kargaşaya şahit olan Veysî'nin 'Hâbnâme' isimli eseri kaleme alarak çözümü uyku hali üzerinden sunmaya çalışması 'rüya' geleneğinin litaretüre dökülmüş bir haline temsil olmuştur. Veysî'nin Hâbnâmesi başta olmak üzere tebliğin referans kaynaklarını dönem müelliflerinin vekayinâmeleri ve konu hakkında yapılan akademik çalışmalar teşkil etmiştir. Bu çalışmaları ise bir takip niteliğinde olan son dönem Osmanlı dünyasına atıfta bulunan Jön Türklerin rüyaları izlemiştir.Master Thesis The Dowry Tradition in the 19th Century Ottoman Political and Social Life(2021) Bayram, Sena; Topuz, ErcümentAraştırmada, Türklere ait olan gelenek ve göreneklerin önemli bir unsuru olan 'çeyiz' geleneğinin Osmanlı Devleti'ne sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan etkileri hakkında analizler yapılmış ve bununla ilgili detaylı bilgiler verilmiştir. Bu detaylı bilgiler verilmeden, tarih öncesi ve tarihi devirlerin ışığında çeyizin etkisinden bahsedilerek belirli çözümlemeler yapılmıştır. İlk Çağlardan itibaren, İslamiyet öncesi ve sonrası Türk Devletlerine olan etkilerinden ve bu devletlerin etrafında nasıl şekillendiğinden bahsedilmiştir. Çalışmanın devamında ise çeyiz geleneğinin Osmanlı Devleti üzerinde ki etkileri, zaman ve dönem koşullarına dikkat edilerek takip edilmiş, saray ve taşra halkını nasıl ve ne yönde etkilediğinden söz edilmiştir. Çalışmanın asıl konusunu oluşturan 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nin, kötü gidişatının yanında bu âdetin bozulması, bozulan âdetin ve düzen ortamının tekrar sağlanması adına atılan adımları, alınan kararları ve yapılan düzenlemeleri incelenmiş ve aktarılmıştır. Altı asırlık dönemde ve hüküm sürülen yerlerde farklı bir şekle bürünen çeyizin İstanbul ve çevresindeki hususiyetlerine değinilmiş olan bu çalışma; siyasi evlilikler, saray düğünleri ve taşranın adetlerine ilişkin örnek olaylar ve veriler üzerinden anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Bu anlamlandırmalar yapılırken Osmanlı saray çevrisinden yola çıkarak toplum ve aile yapısının özellikleri dikkate alınıp farklılık ve benzerlikleri üzerinde durulmuştur. Bu gayretin referans kaynaklarını ise başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan belgeler olmak üzere dönem vakayinameleri, salnâmeler, süreli yayınlar ve konu hakkında yapılan akademik çalışmalar ile yardımcı kaynaklar teşkil etmiştir.Master Thesis Erciş in the Second Half of the 19th Century(2022) Ergül, Yalçın; Topuz, ErcümentErciş, Van Gölü Havzası'nın önemli yerleşim merkezlerinden birisi olup üç bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Tarihi süreç boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Erciş, İpek Yolu güzergâhında yer alması hasebiyle, İlkçağlardan günümüze kadar jeopolitik özelliğinin yanı sıra siyasi, iktisadi ve içtimai bakımdan önemli bir yerleşim yeri haline gelmiştir. 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya başlayan Türk akınlarının ilk giriş yeri olması Erciş'e Türk tarihi açısından da ehemmiyet kazandırmıştır. Nitekim Erciş, bu vasfını tarihi dönemler içerisinde canlı tutabildiği gibi inceleme dönemimiz olan 19. yüzyılda korumayı başarmıştır. Erciş tarihi devirler içerisinde farklı devletlerin ve toplulukların egemenliği altında kalmış, aynı zamanda jeopolitik-jeostratejik özellikleri hasebiyle her devirde önemini korumayı sürdürmüştür. Erciş kazası, Osmanlı Devleti'nde uzun süre Van'a bağlı bir idari birim olup, 19. yüzyılın ikinci yarısında Van vilayetine bağlı kaza statüsüne getirilerek günümüze kadar idari taksimatta yerini almıştır. Erciş, tarihi dönemler içerisinde siyasi, iktisadi, içtimai, eğitim, sağlık, idari ve demografik yapısı itibari ile modernleşme çabası paralelinde gelişmeye devam etmiştir. Buna mukabil kuraklık, deprem, yükselen göl suları, göçler, salgın hastalıklar, siyasi ve asayiş problemleri şehrin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Zaman içerisinde birçok alanda değişim ve gelişim yaşayan Erciş, 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde 19.238 nüfusu ile 122 köy ve 6 nahiyeden müteşekkil idari bir birim haline gelmiştir.Article Hadim Devlet Anlayışı Çabasına Bir Örnek: Van ve Mülhakatındaki Hapishanelerde İyileştirme Gayretleri(2021) Topuz, ErcümentBir arada yaşama kültürünün temelleri olan işbirliğini ve işbölümünü tehdit edenleri tenkil, te’dib ve tecrid vb. müeyyideler ile cezalandırma düşüncesi hapishane kurumlarının ihdasına sebep olmuştur. Bu kurumların kurgusu ise yaptırım yetkisine sahip siyasal otoritenin hususiyetlerine göre kurumsallaştırılmıştır. Osmanlı özelinde mezkûr kurumsallaşma sürecinin seyr ü seferi, bahse konu tespitin bir temsilidir. Beylik döneminin dengeci politikaları, tenkile dayalı yaptırımları, İstanbul’un fethiyle dillendiren emperyal iddialar te’dibe istinad müeyyideleri, ıslahat asrı devlet yapılanması ise tecridi telkin eden teskin cezaları ön plana çıkarmıştır. Devletin hususiyetlerine ilişkin yaşanan değişimlerin ceza sistemindeki hasılatının son perdesi olan hapishaneler, Van vilayeti özelinde tasvir edilmeye çalışılmıştır. Araştırmada dönemler arası bir karşılaştırma yapılarak hapishane sisteminin ortaya çıkışına ve bu sistemin Amerika ve Avrupa’daki örnekleri dikkate alınmış, nasıl güncellendiğine ilişkin uzunca bir mukaddime sonrasında mezkûr birikimin Van vilayeti özelinde uygulanma çabalarına yoğunlaşılmıştır. Bu yoğunluk, arşiv vesikaları başta olmak üzere konu hakkında kaleme alınmış araştırma eserler, makaleler ve tezler üzerinden anlaşılır kılınmaya çalışılmıştır.Master Thesis In the Memories Written by the Members of the Committee of Union and Progress, the First World War(2023) Sonkaya, Mahmut; Topuz, ErcümentBu çalışmada, Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ku-ruluşunda etkili olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önde gelen isimlerinin hatıraları incelendi. Çalışmanın amacı, hatırat sahiplerinin Birinci Dünya Savaşı'ndaki eylemleri, düşünceleri ve savaşa etki eden önemli kararları mümkün olduğunca tarafsız bir gözle değerlendirmektir. Bu tarafsız değerlendirmeyi yapmak adına, yerli ve yabancı birçok hatırat incelendi. Hatırat yazma geleneği, özellikle Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yılla-rında oldukça yaygındı. Yazılmış olan tüm hatıraları kaleme almak elbette mümkün olmadığı için belli isimlerle sınırlı tutulmaya çalışıldı. Özellikle başta Enver Paşa olmak üzere Birinci Dünya Savaşı'nda aktif rol alan isimlere yer verilmiş ve olaylara bu isimlerin hatıratı üzerinden bakılmıştır. Bu isimlerin bu hatıraları kaleme alma sebepleri irdelendi. Bunun en önemli sebebi: mezkûr isimlerin kendilerini ifade edebilecekleri başka bir mecra bulunmamış olmasıdır. Tüm bu çalışma yapılırken tarih metodolojisine riayet edilmeye çalışıldı. Ayrıca Birinci Dünya Sa-vaşında rol almış isimlerin sadece birkaçı bu çalışmaya dâhil edildi. Bunlar arasında Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Said Halim Paşa, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve bunlara mu-halif olarak görülen Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın birkaç önemli ismi yer almaktadır.Master Thesis İran modernization in Mirza Malkum Han's risales(2019) İmamoğlu, Oğuzhan; Topuz, ErcümentKaçar Hanedanlığı dönemi İran tarihi ve siyasi açıdan çok çalkantılı ve hareketli bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı Devleti ile aynı döneme denk gelen birçok ortak siyasi gelişme İran'da da meydana gelmiştir. Bunlardan en önemlisi Osmanlıdan hemen sonra meydana gelen 1906 yılında Meşrutiyetin ilanıdır. Malkum Han, 1906 yılında gerçekleşen İran Meşrutiyetinin fikir babalarından belki de en önemlisi olarak karşımıza çıkmaktadır. İran'da meydana gelen meşrutiyet hareketlerini anlamak için Malkum Han'ın risaleleri çok önemli bir husus teşkil etmektedir. Bu amaçla öncelikle tez çalışmasının yapılabilmesi için Mirza Malkum Han'a ait risalelerinin toplanarak tercümesi sağlanmıştır. Dönemin İran Tarihi incelenerek Malkum Han'ın yaşadığı dönemin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısı ortaya konulmuştur. Bu araştırmalar yapılırken Farsça ve kısıtlı olarak hazırlanmış Türkçe kaynaklardan istifade edilmiştir. Bu çalışmada İran'da mevcut siyasi, iktisadi, eğitim, askeri ve sosyal yapı ile ilgili bilgiler verilerek, Malkum Han'ın modernleşme ile ilgili nelerin İran'da bulunması gerektiği ve döneme ait eleştirileri risalelerindeki fikirleri doğrultusunda incelenmiştir. Ayrı bölümler yerine İran'daki mevcut durum ve sorunlar ile Malkum Han'ın risalesinde savunduğu fikirler aynı konu başlığı altında birlikte incelenmeye çalışılmıştır. Bundaki amaç Malkum Han'ın İran'daki modernleşmenin hangi evrelerinde ve hangi zamanlarında devreye girmeye çalıştığını göstermektir. Bu sebeple tez, risalelerindeki fikirleri doğrultusunda dört bölüm olarak hazırlanmıştır. Birinci bölümde, Malkum Han'ın hayatı ve siyasi faaliyetlerine yer verilmiştir. İkinci bölümde, İran'ın idari, siyasi ve askeri yapısı değerlendirilerek Malkum Han'ın bu konulardaki fikirleri sunulmuştur. Üçüncü bölümde, devletin mali yapısı incelenerek Malkum Han'ın iktisadi modelleri verilmiştir. Dördüncü bölümde ise sosyal yapı ile kişisel hak ve özgürlükleri kapsayan Malkum Han'ın risalelerinde değindiği hukuk kuralları incelenmiştir Ülkemizde, Malkum Han'ın risaleleriyle ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Bu sebeple risaleleri ve bunların yorumlanması konusunda İran'da yazılan kaynak eserlerden ve makalelerden istifade edilmiştir. Bu sayede Malkum Han'ın fikirleri ve modernleşme ile ilgili düşünceleri irdelenmiştir.Master Thesis Iraq's Attitude in the Arab - Israeli Conflict 1973-1979(2022) Jabbar, Raoof Tahseen; Topuz, Ercüment'Irak'ın 1973-1979 Yılları Arasında Arap-İsrail Çatışmasına Karşı Tutumu' başlıklı çalışmamız, giriş, üç ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş bölümde, Arap-İsrail arasındaki çatışmanın başlangıcı ve çatışmaların artması anlatılmıştır. Bu aşamada Arapların mağlup olduğu üç savaş meydana gelmiştir. Bu savaşların olayları ve yenilgilerin sebepleri hakkında bilgi verilmiştir. Birinci Bölümde, Ekim 1973 Savaşı olaylarını ele almaktadır. Bu bağlamda savaşan tarafların hazırlıkları, savaşın sebepleri ve amaçları, Sovyetler Birliği ve ABD'nin bu savaştaki rolü, Arap ülkelerinin İsrail'e yardım eden ülkelere uyguladığı petrol ambargosunun uygulanması ve enerji kaynaklarının koz olarak kullanılması açıklanmıştır. Ayrıca Irak'ın siyasi, askeri ve ekonomik rolü üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde Lübnan krizi, İsrail'in ülkeye saldırısı ve Irak'ın Lübnan'daki duruma karşı tutumuna değinilmiştir. Üçüncü bölümde, İsrail-Mısır barış süreci, iki taraf arasındaki sözleşme ve anlaşmaların detayları, ABD'nin bü süreçteki rolü, Irak'ın sert tutumu, Bağdat'ta Arap Zirvesi konferansının düzenlenmesi, Mısır'ın cezalandırılması ve Arap-İsrail çatışması çerçevesinde çıkarılması gibi konular ele alınmıştır. Araştırmanın sonucunda elde edilen sonuçlar sunulmuştur. Bu araştırmada başta Irak gazeteleri olmak üzere Türkçe, Arapça, İngilizce ve Kürtçe kaynaklardan yararlanmıştır.Doctoral Thesis Kocabaş in the Ottoman Empire(2025) Güler, Merve Akbulut; Topuz, ErcümentOsmanlı Devleti'nde kocabaşlar, özellikle Rumeli ve Anadolu'nun Hristiyan nüfusun yoğunlukta olduğu bölgelerde, Hristiyan cemaatlerin idarî ve malî temsilcileri olarak merkezi bir rol oynamışlardır. Bu yönetici mevkie devletin Millet Sistemi içerisindeki gayrimüslim reayanın yönetiminde kilit bir aracı kurum olarak işlev görmüştür. Kocabaşlara dair ilk bilgiler, 1571 tarihli mühimme defterlerinde yer almakta olup, Osmanlı taşra idaresinde önemli bir yer tuttukları anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında, kurumsal bir yapıdan ziyade daha çok kişisel ilişkilere ve yerleşik geleneklere dayalı bir yapının parçası olarak ortaya çıkan kocabaşlık, zamanla saray tarafından önemli görevlerle tevdi edilmiş olsa da, bu yetkiler Osmanlı Devleti'nin belirlediği sınırlar dâhilinde kalmıştır. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti'nin gücünün zirvesinde olduğu dönemde sadakatle hizmet eden kocabaşlar, XIX. yüzyıldaki Tanzimat ve Islahat Fermanları ile birlikte ortaya çıkan merkeziyetçi eğilimlere karşı çıkarak yerel hâkimiyetlerini korumaya çalışmışlardır. Bu yüzyılda kocabaşılık önemli bir yere sahip olarak resmileştirilmiş; kocabaşların görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiş ve bu görevleri yerine getirmeleri karşılığında maaş ve mühür gibi resmiyet işareti addeden imtiyazlar verilmiştir. Ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonraki merkeziyetçilik politikalarıyla birlikte İstanbul başta olmak üzere bazı bölgelerde kocabaşların yetkileri kısıtlanmış ve peyder pey kaldırılması gündeme getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kocabaş, Millet Sistemi, Tanzimat Fermanı, Osmanlı, Gayrimüslim CemaatArticle Meşruti Rejimin Memnuniyet Ölçeği: “kutlama Mesajları”(2020) Topuz, ErcümentMeşruiyet; muktedirin iktidar iddiasını muhatabın istifadesine sunarak ve muhatabın da tepkisini tartıpmuktedir iddiasının düzeyini tayin ederek düzeni ihsas ettiren dini ve beşeri ifadelere dayalı davranışbiçimlerinin toplamıdır. Söz konusu toplam; kuruluştan kurumsallaşmaya, kurumsallaşmadan kuruntuya vekuruntudan kırılmaya kadar tüm siyasal yapıların muhtaç oldukları revabıt-ı zaruretlerdendir. Meşruiyet buhususiyetiyle muktedirlerin inisiyatiflerine mutedil bir üslup kazandırıp bunları muhatapları nezdindeonaylattıran mezkûr üslubu söylem, sembol ve seremonilerle yeniden üreten çok yönlü bir vasıtadır.Meşrutiyet; kuşatılmış bir coğrafyada esamisi esatirlere konu edilen bir ailenin kendilerini ifade etmenoktasında başvurdukları kaynaklardan birisi olmuştur. Bu çok yönlü kavram, çok dinli, dilli ve mezhebiözelliklere sahip milletlerin mukadderatlarını, mezkûr ailenin müşterek paydaşları kılmış ve altı asrı aşan veüç kıtaya yayılan siyasi bir gelenek doğurmuştur. Bu çalışma bahsedilen geleneği, meşruti rejim üzerindengüncelleyen muktedirlerin meşrulaştırımlarına, bu bağlamda ihdas edilmiş milli bayrama ve bu tür merasimlereiştirak edenlerin hissiyatını ölçen “kutlama mesajlarına” yoğunlaşmıştır.Article Müskirata Mesken Meyhaneden, Balodan Bozma Baloza: Osmanlı’da Eğlence Mekânlarının Döşümü, İhlaller ve Tedbirler(2019) Topuz, ErcümentHaram olan müskiratın kullanımına mesken olan meyhanelerin müstekreh davranışlara ortam hazırlaması, İslam medeniyetine mensup devletlerinburaları titiz bir şekilde teftiş ve tahdid etmelerine ortam hazırlamıştır. Mezkûrmedeniyetin temsilcilerinden olan Osmanlı Devleti’ninde meyhanelere karşı belirtilen tavırlar üzerinden bir kontrol mekanizması geliştirdiği müşahade edilmiş-tir. Mekânın imkânına, zamanın insafına ve kendisinin de gerçekliğine göre şekillendirilmiş bu mekanizmanın belli ilkeleri sabit tutulmak kaydıyla iktisadi vesiyasi tercih ve tehditler karşısında yer yer sertleştirildiği veya esnetildiği zamanzaman görülmüştür.Devletin meyhanelere karşı yürürlüğe koyduğu politikaların ikircikli parametrelerden oluşmasının önemli bir sebebi, kendi zaafietlerinden ileri geldiğigibi bu tür eğlence yerlerinin nezafet ve nezaketten yoksun olmasının getirdiğiavantajlarla gayr-i resmi bir şekilde her izbe köşede açılıyor olmasından da kaynaklanmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kadınların bu tür eğlenceyerlerinde görünür olmasının adı olan “Baloz” ve benzerlerinin de zuhuru, devletidaha tafsilatlı kanunlar hazırlamasına yöneltmiştir.Bu çalışmada öncelikle meyhanelere karşı devletin tutumuna ilişkin örnek davranışlar paylaşılmış akabinde özellikle balozların ortaya çıktığı ve çoğaldığı XIX. yüzyılın ikinci yarısı dikkat-i nazara alınarak meyhanelerin ve türevlerinin teftiş ve tahdidine sebebiyet veren nedenler zemin, zaman ve özne üzerindenanlamlandırılmıştır .Article Ne Umdular Ne Buldular? Taraflar Açısından Birinci İnönü Savaşı(2021) Topuz, ErcümentI. İnönü Savaşı, istiklaline ve istikbaline yönelik tehditleri tenkil etme niyetine sahip olanlar ile tarihi bir arka plana istinat ettirdikleri ütopik tahayyüllerini İtilaf Kuvvetleri’nin yardımıyla gerçekleştirme sevdasına tutulmuşlar arasında meydana gelen bir muharebedir. Tarafların kendi iç çelişkilerini çözümlemeden savaşaiştirakleri (Yunanistan’ın taarruzu keyfi, Millî Mücadele taraftarlarının müdafaası ise zaruridir) harbin nitelik olarak küçük ölçekli bir çarpışma olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Yunanistan’ın “Megali İdea” idealine ve İtilaf Kuvvetleri nezdindeki itibarına hizmet etmesi niyetiyle başlatmış olduğu taarruz, Millî Mücadele taraftarlarının mukavemeti ile karşılanmıştır. Taarruz taraftarlarının Atina ve Londra’da yaptıkları hesaplar İnönü sırtlarında hayal kırıklığına uğratılırken harpten elde edilen hasılat Ankara’nın siyasi ve askeri çelişkilerinin çözümüne olanak sağlamıştır. Çalışma, meclis zabıt cerideleri, dönem neşriyatından ilgili gazetelerve savaşta yer almış ve komuta merkezinde bulunmuş müşahitlerin hatıraları başta olmak üzere ikincil kaynaklar dikkat-ı nazara alınarak hazırlanmıştır. Harbin tarafı olan Yunanistan’ın durumuna ilişkin değerlendirmelerde ise mezkûr ülkede veya Avrupa’da neşredilen gazetelerin savaşla ilgili bölümlerini tercüme ederek okurlarıyla paylaşan İstanbul neşriyatının paylaşımları dikkate alınmıştır.Article Osmanlı Islahat Asrı Arifesinde Merkezi Hassasiyetler, Ayanlar ve Şehir Kethüdaları(2017) Topuz, ErcümentBu araştırmanın amacı, ıslahat asrı olarak zikredilen XIX. yüzyılın evvelinde devletin merkeziyetçi teamülleri ihya etmek için başvurduğu kaynaklarının toplumsal ve siyasal karşılıklarının nelerden oluştuğunu, bunun karşısında geçmiş alışkanlıkların müdafileri olan ayanların da bu değişim karşısında ki muhalefetlerinin ne tür bir siyasi üsluba ortam hazırladığını açıklamak olacaktır.Master Thesis Ottomon Greece War in Ottoman Press (1897)(2022) Tekin, Özlem Daş; Topuz, ErcümentXVIII-XIX. yüzyıl itibariyle dünya siyasetinde, toplum yaşayış ve düşüncesinde birçok değişiklik meydana gelmiştir. Bu değişiklikler neticesinde Fransız İhtilali zuhur etmiştir. Fransız ihtilali yeryüzündeki imparatorlukların parçalanma sürecini başlatmıştır. Osmanlı Devleti de bu imparatorluklardan biridir. Bu sürecin neticesi olarak 1829 tarihinde Osmanlı Devleti'nden ayrılan Yunanistan Devleti takip ettiği 'megali idea' politikası doğrultusunda Osmanlı hâkimiyetindeki adalara, şehirlere saldırmıştır. Osmanlı Devleti Yunanistan'ın bu saldırgan tavrı karşısında, dünya kamuoyunun tepkisini çekecek faaliyetlerden kaçınarak kendisini muhafaza etmiştir. Fakat Yunanistan ile bir savaşın meydana gelmesine engel olamamıştır. Bu durumu en bariz şekilde gözler önüne seren Osmanlı basını, Osmanlı Yunanistan arasında vuku bulan Dömeke Harbinin (1897) girizgâhını, icrasını teşkil eden Girit olaylarını, bütün ilgililere yer verecek şekilde ele almıştır. Mizan, Kanuni Esasi, Osmanlı vb. gazetelerde vuku bulan isyanların müsebbibi olarak Padişah II. Abdülhamid ve hükümeti görülmüştür. Tercüman, Bedraki-i Selamet, Hamiyet, Malumat vb. gazetelerde ise hem Osmanlı, hem Yunanistan hem de düveli muazzamın faaliyetleri olduğu gibi aktarılmıştır. Osmanlı Devleti her ne kadar iç durumunun müsait olmaması münasebetiyle Yunanistan Devleti'nin savaşa yönelik tahriklerine rağmen uzlaşma yolu aramıştır. Fakat Girit'te, Yunanistan'ın uyguladığı şiddet, beslediği isyan ve Osmanlı sınırlarına gerçekleştirdiği saldırılar devleti izzeti nefsini müdafaa etmeye mecbur bırakmıştır. Ayrıca uyguladığı bu politika ile savaşı başlatan taraf olmadığını dünya kamuoyuna kanıtlamıştır. Osmanlı Devleti izlediği barışçıl politikalar neticesinde düveli muazzamın takdirini kazanırken, harp meydanında gösterdiği mukavemet, şecaatli fiiliyat neticesinde haksız olan saldırgan Yunanistan'ı yaklaşık bir ay içerisinde büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Her ne kadar harp meydanında büyük bir başarı göstermiş olsa da Osmanlı Devleti masada( diplomaside), düveli muazzamanın, Yunanistan Devletine sempati duyması, onun çıkarlarını ön planda tutması neticesinde büyük bir mağlubiyet almıştır. Bu duruma yer veren Osmanlı basını yer yer batı basınından alıntılar da yaparak Osmanlı- Yunanistan savaşına Avrupa'daki basının da yaklaşımını paylaşmıştır. Yunanistan'ın Osmanlı başarısı sonucunda benimsemiş olduğu politika ve Yunan basınında savaşla ilgili bölümlere yer verilerek bu konuda Osmanlı halkı bilgilendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Basın, Tercüman gazetesi, Mizan gazetesi, Hamiyet gazetesi, Osmanlı gazetesi, Meşveret gazetesi, Kanun-i Esasi gazetesi, Malumat, Girit, Dömeke Savaşı, Avrupa Devletleri, Osmanlı Devleti, Yunanistan Devleti, İsyanMaster Thesis The Reflection of the Economic Bottleneck in Turkey During the Second World War: The Example of Cumhuriyet Newspaper(2022) Kılıç, Yasemin; Topuz, ErcümentSavaşların tarih boyunca toplumlar üzerinde siyasal, sosyal ve psikolojik etkileri olmuştur. Ayrıca ülke ekonomisinde derin izler bırakarak ülkelerin ve insanların sosyal ve ekonomik yapılarında köklü değişimlere neden olur. Savaşın insan yaşamına ve çevreye telafisi mümkün olmayan zararları olduğu için yıpratıcı ve yok edici etkisi büyüktür. Genellikle siyasi, sosyal, dini, ekonomik ve milli amaçlar doğrultusunda psikolojik, biyolojik ve ekolojik yıkımlar olarak karşımıza çıkmıştır. Belirtmek gerekir ki savaşlar ne maksatla başlarsa başlasın ve netice olarak hangi türde yıkımlar ortaya çıkarırsa çıkarsın devletlerin ekonomik sistemleri ve bireysel olarak insanların ekonomik yaşamları iki şekilde her zaman büyük yıkıma uğramıştır. Birincisi; büyük emeklerle kurulan ve asayiş halinden kuvvetli destek alan ticari hayattır. Ticari hayat, savaş süresince ve savaştan sonra hatırı sayılır bir zaman diliminde zayıflamaya başlar. İkinci olarak da devletlerin ve bireysel olarak insanların savaş müddetince önceden elde etmiş olduğu ekonomik kazanımlarını ve hayatlarını koruma mecburiyeti sebebi ile silahlanma ve savaşma sırasında tamamen sarf etmek mecburiyetinde kalmalarıdır. Hatta bu süreçte ekonomik kazanımları sarf etmek bir yana savaşlar geride telafisi uzun yıllar alacak borç yükleri bırakmıştır. Bu süreçte ülkeler; savaşların büyük ekonomik yükleri ile mücadele ederken halkların temel gereksinimlerini minimize etmek zorunda kalmıştır. Ülkeler, bazen tamamen zaruri ihtiyaçlara imkân bırakmayacak derecede ekonomik kural ve politikalar içeren uygulamalara gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Üstelik ülkelerin savaşlar sebebi ile ekonomik yıkımlara uğraması savaşa giren / savaşa taraf ülke olması şartına da bağlı değildir. Büyük ölçekli bir fiziki savaşa doğrudan katılmasa bile bir ülke, iki şekilde söz konusu savaştan ekonomik olarak olumsuz yönde etkilenmiştir. Birinci olarak bir ülke savaşa müdahil olmazsa dahi savaşın kendi kazanımlarını tehdit etme ve ülke topraklarına bir şekilde sıçraması riskleri karşısında silahlanmaya masraf yapmasıdır. Ülke ekonomisine üretimin ve ziraatın çeşitli alanlarında ciddi katkı sağlayan, sayıları milyonları bulan genç ve üretici nüfusunu silah altına almak mecburiyetinde kalmasıdır. İkinci olarak da özellikle 18. yüzyılın başından itibaren ülkeler ticari ve ekonomik istikrarını ve sürekliliğini korumak için ihtiyaç duydukları madde ve ürünleri birbirinden ithalat-ihracat zincirleri ile temin etmiştir. Bu bağlamda savaşa taraf olmayan ülkeler, üretimin büyük bir kısmını savaşa taraf bir ülkeden tedarik ediyordu. Ülkeler, savaş durumunda tedarik imkânının ortadan kalkması ile büyük ekonomik yıkımlara maruz kalma riski ile karşı karşıya kalmışlardır. Tezde İkinci Dünya Savaşı sürecinde Türkiye'deki ekonomik dar boğazın Cumhuriyet gazetesine yansıması incelendi. Birinci bölümde, İkinci Dünya Savaşı öncesi Türkiye'ye tevarüs edilen iktisadi yapı incelenmiştir. Osmanlı'nın son yüzyılındaki ekonomik parametrelerinin cumhuriyetin ilk yıllarına etkisi dikkate alınarak Türkiye'nin iktisadiyi millileştirmek için politik reformlarının öncelikle liberal ekonomiye kapı araladığını daha sonrasında dâhili ve harici süreçlerin devletçiliğe geçişi teşvik ettiğini göstermektedir. Bu bağlamda 1923-1939 döneminin genel bir değerlendirilmesi yapılmıştır. İkinci bölümde, İkinci Dünya Savaşı yıllarında savaşa katılmayan ancak savaşın etkilerini yaşayan halkın ekonomik ve sosyal alanda hangi sorunlarla karşı karşıya kaldığı ile birbirini etkileyen politikaların savaş sürecinde ülkeye yıllarca silinmeyecek derin tesirleri incelenmiştir. Türkiye savaşa müdahil olmadığı halde jeopolitik konumundan ve stratejik yapısından dolayı önemli ölçüde bu savaştan etkilenmiştir. İsmet İnönü, ' savaş dışı kalma' politikasını uygularken fiziki anlamda başarılı olmuştur. Özellikle iktisadi gelişme sürecinin durması ve ülkenin idari yapısının zayıf olması savaş dışı kalma stratejinin yetersizliğini ortaya çıkarmıştır. Türkiye savaşa fiilen katılmasa da dünya savaşının toplumsal, siyasal ve ekonomik etkilerinin derin izlerini yıllarca hissetmiştir. Bu bölümde savaşa müdahil edilmeye çalışılan Türkiye, savaş dışı kalma politikasında yürüttüğü çabada başarılı olmuştur. Ancak savaşın soğuk yüzü, üretim ve tüketim ilişkilerinde endişeleri artırdığından dolayı istifleme olaylarının artması ekonomik yapıyı etkilemiştir. Savaşın ortaya çıkmasıyla birlikte savaş ekonomisinin uygulanması, ekonomik yapının yeniden iyileştirilmesi için uygulanmaya çalışılan politikalar, yükselen fiyatların kontrol altına alınma çabaları, savaşın başlamasıyla birlikte hemen hemen her gün basının köşe yazılarına konu olan ihtikar, spekülasyon, vurgunculuk, iddihar, stokçuluk vs. karşı devletin aldığı müdahaleler ile savaş döneminde kontrol edilmeye çalışılan uygulamalar ve etkileri ele alınmıştır. Tezin ileri safahatında ilgili başlıklar altında detaylı olarak irdelenmiştir. Üçüncü bölümde, Cumhuriyet gazetesi örneği ile İkinci Dünya Savaşı sürecinde Türkiye'deki ekonomik dar boğaza sebep hayat pahalılığı ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bu bağlamda Türkiye'deki emtia, barınma, gıda, sanayi, ticaret, ve tarımdaki fiyat değişikliklerin sebepleri araştırılmıştır. Yaşamın idamesinde zorunlu olan mezkûr ihtiyaçların tedarikinde yaşanan sıkıntılar savaş koşulları altında üretim ve tüketim ilişkilerinden mi yoksa kötü niyetli arayışların bir sonucunda mı ortaya çıkmıştır. Bu tür gelişmeler karşısında dönem hükümetlerin ne tür çözüm ürettikleri gibi sorulara cevap aranmıştır. Süreci daha anlaşılır kılmak için fiyat değişikliklerinden/tedarik zincirinden kaynaklı sorunlara kadarki problemler dönem hükümetlerinin politik programları dikkate alınarak tasnif yöntemiyle incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Hayat Pahalılığı, Cumhuriyet Gazetesi, İhtikâr, İstifleme, Spekülasyon.Article Siyasetin Üreticisi ve İktisadi Gelirin Tüketicisi, Payitaht İstanbul’a Göçün Men’i (1742-1842)(2018) Topuz, ErcümentGöç; öngörülebilir hayata ilişkin endişelerin ve kaygıların etkisini teskin vetelafi etmek amacıyla nüfusun yatay hareketi sonucu ortaya çıkan bir süreçtir. “Tebdil-imekânda ferah vardır” darb-ı meseli bu tespitin kadim bir tezahürüdür. Ancak böyle birtespite meydan veren göçmenlerin hareketliliği, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik sabiteve parametrelerin yeniden tanımlandırılmasını talep ettiği için düzen kuruculartarafından pek tasvip edilmezler.Bahse konu sürecin muhataplarından biri de Payitaht İstanbul özelindeOsmanlı Devleti’dir. Kendisini öteki gören bir coğrafyada kurulan Osmanlı Devleti,mevcudiyetinin tahaffuzu ve tahkimi için nüfus hareketlerini doğrudan ve dolaylımüdahaleler ile koordine etmiştir. Umur-ı devlete ilişkin prosedürün planlanıp vepratiğe edildiği payitaht İstanbul’un mükellefiyetlerine halel gelmesini önlemekmaksadıyla da şehrin mevcut nüfusunu ve şehre göç etmekte olan nüfusun kontrolünügündemde tutmuştur.Article Son Dönem Osmanlı Dünyasında İçtimai İmtizaca ve İdari İnisiyatife Bir Engel: Müskirat Müptelaları(2020) Topuz, ErcümentMüskirat müptelalığı, ferdin ihtiyarını, toplumun imtizacını ve devletin ayıklığını ayartan bir hastalık olarak görülmüştür. İnsanın bilme ve eyleme faaliyetlerini, ifrat ve tefrit dizgelerinde gezindiren müskirat müptelalığı, kendilik bilincinde meydana getirdiği bölünme ile cinnete ve şiddete kapı aralamış kendinden başlamak üzere en yakınlarına bile zararı meşrulaştırmıştır. Bu meşrulaştırım, kendilik bilincinin belirtecini teşkil eden başkalarıyla birlikte olma ilkesini de ihlal ederek birlik ülküsünün mütekamil formu olan toplumuda tehdit etmiştir. Fert ve toplum sağlığını tehdit eden müskirat müptelalığına, devlet ayıklığının temsilcileri olan amir ve memurlarının da bulaşması durumunda, idari inisiyatif halkın hukukuna göre iş görmemiş ve yerelde devlet olma olanağının ortadan kalkmasına kapı aralanmıştır. Bu araştırma zikredilen başlıkların nasıl müskirat müptelalığıyla ber-heva edildiğine odaklanmış ve bahse konu tablo, dönem vesikaları ve vakanüvislerin kaleme aldıkları tarihler başta olmak üzere araştırma eserlerden faydalanılarak somutlaştırılmaya çalışılmıştır.Master Thesis Turgut Reis Ironclad From Ottoman To Republic (1890-1957)(2025) Kaplan, Furkan; Topuz, ErcümentDenizcilikteki hızlı teknolojik hızlı gelişimler, ana muharebe gemilerini ortaya çıkardı. Denize kıyısı olan devletler, bu gemilere sahip olarak güçlü donanmalar kurma çabasına girdi. II. Abdülhamit'in iktidarının sonlarına doğru güçlü bir donanma oluşturma çabaları başlasa da yetersiz kaldı. II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte donanmanın modernizasyonu ve güçlendirilmesi yeniden gündeme gelerek önem kazandı. Yunanistan'ın Averoff zırhlı kruvazörünü satın alması üzerine denizlerdeki gücün yeniden dengelemesi için Osmanlı Devleti zırhlı arayışına girdi. Yeni zırhlıların satın alınması için İngiliz ve Fransız hükümetleri başvurulmuş ancak bir sonuç alınamamıştı. Alman Hükümeti ileyapılan anlaşma sonucu, Brandenburg sınıfı dört zırhlıdan ikisinin satın alınmasına karar verildi. Mali imkânsızlıklara rağmen Donanma Cemiyeti'nin ve maliyenin desteğiyle SMS Weissenburg satın alındı. Teslim edilen zırhlıya Osmanlı sancağı çekildikten sonra Turgut Reis adı verildi. Zırhlının eski olması sebebiyle kamuoyunda olumlu ve olumsuz eleştirilere maruz kaldı. Turgut Reis zırhlısı, Türk-İtalyan Harbinde karakol görevinde bulundu, akabinde meydana gelen Balkan Savaşlarında, başta İmroz ve Mondros Deniz Muharebeleri olmak üzere birçok önemli görevlerde bulundu. I. Dünya Savaşında, Marmara Denizi'nde lojistik destek sağlamış ve Arıburnu'na gerçekleştirdiği endirekt atışlarla düşman birliklerini yıpratmıştır. Turgut Reis zırhlısı, savaş sonunda Haliç'e çekilerek Cumhuriyet Dönemi'nde yeniden faaliyete geçmeyi beklemiştir. Cumhuriyet ilan edildikten sonra, hurda gemilerden alınan parçalarla onarılarak faal hale getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanını top atışlarıyla kutlamış ve deneme atışlarıyla Türk donanmasına umut ışığı olmuştur. Eğitim gemisine dönüştürülerek geleceğin subayları burada yetiştirilmiştir. Yavuz muharebe gemisinin onarımı tamamlandıktan sonra 1930'da topları sökülerek Gölcük Tersanesi'ne taşındı ve burada fabrika işçileri için yatakhane olarak kullanıldı. 1938'de tamamen sökülüp, 1957'de İtalyan bir firmaya satılarak Türk denizcilik tarihindeki görevini sonlandırdı.Article Xıx. Yüzyılda Van'da İllet-i Kolera İle Mücadelede Karantina Usulü ve Kordon Uygulaması(2020) Topuz, ErcümentXIX. yüzyılda fikrin fabrikalaştırılıp hayat standartının bireysel çaba ve gayretler ile senkronize edilip, birbirinden habersiz bir hızla birlerden bir bütünlük kurulurken, bu hengâmede endemik hastalıkların da epidemik ve pandemik hususiyetlerle ortaya çıkması kolaylaştırılmıştır. Sistemin genel yapısına yönelik bu tehdidin tenkili de kamu sağlığına yönelik yatırımlarla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak salgın hastalıklardan kaynaklı tehdidin kısa soluklu boyutu ile kamu sağlığını önceleyen yatırımların uzun bir sürece ihtiyaç duyması arasındaki ters orantı, alternatif yöntem ve uygulamaları gündeme taşımıştır. Kadimin ihyasına istinad eden mezkûr alternatif usullerin başında karantina usulü ve kordon uygulaması gelmiştir. Yüzyılın coğrafi açıdan en büyük sınırlarına sahip ülkelerinden biri olan Osmanlı Devleti'nde ise her ne kadar fikrin tüten bacaları ve bu duman etrafında meydana gelmiş lakayt bütünleri olmasa da küçülen dünyanın en büyük parçalarından birini teşkil etmesi, kolera gibi salgınların tehdidine zemin oluşturmuştur. Sanayileşen ülkelerde zikredilen tehdidin tenkiline koşullandırılacak olan kamu sağlığı yatırımlarının Osmanlı Devleti'nde de söz konusu olduğu ancak mezkûr ülkelerdeki gerekçelerin Osmanlı dünyası açısından da geçerli olması, önceliğin karantina ve kordon usullerine verilmesine sebebiyet vermiştir. Bu tabloya ilişkin resmin önemli parçasını Van ve çevresinde kurulan uygulamalar oluşturmuştur. Araştırmaya konu olan bölgenin haslet ve hassasiyetleri dikkate alınarak mezkûr usul ve uygulamaların icrasına yönelik çaba ve gayretler, başta arşiv vesikaları olmak üzere ikincil kaynaklar gözden geçirilerek somutlaştırılmaya çalışılmıştır