Browsing by Author "Usta, Ayşe"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Babeziozisli Koyunlarda İmidokarb Uygulamasının Dna Hasarına Etkisi(2022) Oner, Ahmet Cıhat; Kılınç, Özlem Orunç; Ayan, Adnan; Oğuz, Fatma Ertaş; Usta, AyşeHasarının belirlenmesi ve imidokarb uygulaması öncesi ve sonrası hasarın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma materyali\rolarak babeziozis klinik belirti ve semptomları pozitif olan ve Giemsa boyama ve PCR yöntemleri ile tanısı doğrulanan 10 enfekte\rkoyundan alınan kan örnekleri ve 10 sağlıklı koyundan alınan kan örnekleri kullanıldı. Enfekte hasta grubu ve kontrol grubundan\rhastalık sırasında ve tedavi sonrasında alınan kan örneklerinden comet testi ile DNA hasarı incelendi ve sonuçlar istatistiksel\ryöntemlerle karşılaştırıldı. Babeziozis tanısı konulan hasta hayvanlarda DNA hasarı incelendiğinde kuyruk uzunluğu ve kuyruk\rmomenti değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (P<0.001). İmidokarb uygulaması\rsonrası elde edilen sonuçlara göre DNA hasarı ve kuyruk momentinin imidokarb ile istatistiksel olarak azaldığı ve aradaki farkın\ristatistiksel olarak anlamlı olduğu ve değerlerin kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu belirlendi (P<0.001). Sonuç olarak Babesia\renfeksiyonunun DNA hasarına neden olabileceği, comet testi kullanılarak direkt DNA hasarının belirlenmesi ile doğrulanmış ve\rtedavi için verilen imidocarb başarılı olmuş ve hasarı azaltmıştırArticle Deneysel Olarak Florozis Oluşturulan Ratlarda Vitamin C ve Vitamin E'nin Serum Protein Fraksiyonları Üzerindeki Etkisinin Araştırılması(2021) Dede, Semiha; Çetın, Sedat; Yüksek, Veysel; Usta, Ayşe; Öner, Ahmet CihatBu çalışma, deneysel olarak kronik florozis oluşturulan ratlarda vitamin C (vit C) ve E (vit E)'nin serum protein fraksiyonları üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla planlandı. Materyal olarak Wistar-Albino ratlar kullanıldı (Her biri 8 rat içeren, 8 grup). Deneme grupları; kontrol grubu, deneysel florozis grubu, koruma grupları (16 hafta boyunca, içme suyu içeren günlük 150 ppm NaF içeren içme suyu/ad-libitum ile birlikte vit C (100 mg / kg), vit E (300 mg / kg) ve vit C + vit E (100 mg/kg + 300 mg/kg)) ve tedavi grupları (16 hafta boyunca 150 ppm NaF içeren içme suyu/ad-libitum verildikten sonra tedavi amacıyla 4 hafta vit C (100 mg/kg), vit E (300 mg / kg) ve vit C + vit E (100 mg/kg + 300 mg/kg)) olarak oluşturuldu. Deneme sonunda kan örnekleri toplandı ve serumlar alındı. Bu örneklerde serum protein fraksiyonları selüloz-asetat elektroforezi ile belirlendi. Deneysel florozis grubunda total protein yüzde gram açısından, alfa-1’in önemli oranda azaldığı ve beta globülinlerin arttığı tespit edildi. Korunma ve tedavi amacıyla vitamin C, vitamin E ve vitamin C+vitamin E birlikte verildiği gruplarda, değişen bu değerlerin kontrol grubuna yaklaştığı görüldü.Master Thesis The Effect of Quinoa (chenepodium Quinoa Willd) on Apoptotic, Autophagic, Antioxidant and Inflammatory Markers in Glucocorticoid-Treated Rats(2020) Erfidan, Siber; Dede, Semiha; Usta, AyşeBu çalışma, glukoırtikoid uygulanarak deneysel insülün direnci oluşturulan ratlarda kinoa uygulanmasının apoptotik, otofajik, antioksidan ve inflamasyon markırları üzerine etkisinin araştırılması amacıyla planlandı. Bu amaçla, 42 adet 200–250 g ağırlığında Wistar-Albino ırkı erkek rat kullanıldı. Denekler rastgele her biri 7 rattan oluşan; kontrol (K), kinoa verilen (Q), insülin direnci oluşturulan (İ), insülin direnci oluşturulup kinoa verilen (İQ), insülin direnci oluşturulup metformin verilen (İM), kinoa verilip insülin direnci oluşturulan (Qİ) grup olmak üzere altı deneme grubu olarak ayrıldı. İ, İQ, İM, Qİ gruplarındaki ratlara 7 gün boyunca intraperitonal olarak deksametazon (1mg / kg / gün) enjekte edilerek insülin direnci oluşturuldu. İ grubu 7 gün sonunda sakrifiye edildi. Daha sonra 6 gün İQ'ya kinoa yemi verildi, İM'ye 6 gün 40 mg/kg/gün metformin verildi. Qİ grubuna ise önce 6 gün kinoa yemi, sonra deksametazon verilip insülin direnci (7 gün) oluşturuldu. Kontrol grubuna 7 gün fizyolojik serum, kinoa grubuna 6 gün kinoa yemi verildi. Deney süresinin sonunda i.p. 50 g/kg/tek doz ketamin (Ketalar, Eczacıbaşı, Türkiye) tüm hayvanlara uygulandı ve hayvanlardan kan ve doku numuneleri alındı. Serum örneklerinde kan glukoz, ALT, AST, ALP, total kolesterol, total protein, üre, kreatinin, insülin tayinleri yapıldı. Karaciğer dokuları çalışma gününe kadar -80 °C'de saklandı. Bu amaçla; tüm gruplarda rat karaciğerinden elde edilen RNA izolasyon ürünlerinde, oksidatif stres (Gpx1, sod1), inflamasyon markırları (IL1-β, TNF-α),apoptotik (Bax, Bcl-2, kaspaz-3), otofajik (Atg5, Sqstm1), yolaklarda görev alan önemli genlerin ekspresyonu real time-PCR ile belirlendi. Real time-PCR'da internal kontrol geni olarak gliseraldehit-3-Fosfat dehidrojenaz (GAPDH) kullanıldı. Sonuç olarak, deksametazon ile oluşturulan deneysel insülin direncinde artan glukozla oluşan karaciğer ve böbrek hasar göstergelerinde kinoa uygulaması ile bir azalma olduğu tespit edildi. Kinoanın hem biyokimyasal parametreler ve apoptotik, otofajik, antioksidan, inflamasyon markırları üzerinde kayda değer yararlı etkilerinin olduğu tespit edildi. Anahtar kelimeler: Chenopodium Quinoa Willd, İnflamasyon, İnsülin direnci, Oksidatif stres, Rat.Article Glutatyon Uygulamasının Yüksek Glukoz Ortamında Oksidatif Dna Hasarı ve Antioksidan Sistem Üzerine Etkilerinin İn Vitro Olarak Değerlendirilmesi(2022) Taspinar, Mehmet; Yur, Fatmagul; Dede, Semiha; Çetın, Sedat; Usta, AyşeAmaç: Bu çalışma, yüksek oranda glukoz ilave edilen BHK-21 hücre serisinde antioksidan özellikleri bilinen glutatyonun hücrelerde olası oksidatif DNA hasarı (8-hidroksi-2-deoksiguanozin) ve antioksidan sistem üzerine etkilerini ortaya koymak amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla, BHK-21 hücre serisinde in vitro koşullarda düzenli pasajları yapılarak (%5 FBS, %10 horse serum, %1 L-Glutamin, %1 penisilin/ streptomisin içeren RPMI 1640 besi yerinde ve %5 CO2 ve % 95 nem ve 37oC’de) inkübe edildi. MTT hücre canlılık testleri yapılarak glutatyonun kontrol grubuna göre ve glukozun IC50 değeri belirlendi. Hücreler pleytlere, 2x106 hücre olacak şeklide ekildi. Kontrol ve deneme grupları ve bu gruplar arasında çaprazlama olarak, çalışma grupları (glukoz; (285 mM), glutatyon (250 μM) hazırlandı. Yirmi dört saatlik inkübasyonu takiben tripsine edilen hücreler, dondur/çöz yöntemiyle parçalanarak analize hazırlandı. Elde edilen hücre kültürü lizatında; oksidatif DNA hasarı, TAS, TSO ve OSİ değerleri ELISA ile spektrofotometrik olarak ölçüldü. Bulgular: 8-OHdG düzeyleri, glukoz uygulanması ile önemli oranda arttığı, HG+GSH grubunda kontrole göre anlamlı olarak arttığı saptandı (p≤0.05). Sadece GSH verilen grup ise kontrolden farksız olarak bulundu. TAS bakımından, GSH uygulanan gruplarda kontrole fark bulunmazken, HG +GSH verilen grupda ise kontrole göre önemli artış tespit edildi (p≤0.05). TOS ve OSİ ise HG+GSH uygulanan gurupda kontrole göre önemli bir artış gözlendi (p≤0.05). Öneri: Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre yüksek glukoz uygulanan hücrelere uygulanan glutatyonun hücresel düzeyde bu dozlarda koruyucu etkisi gözlenmemiştir. Ancak glutatyon uygulanan guruplarda, uygulanan glutatyon dozlarının hücreler üzerine toksik doz olmadığı da belirlenmiştir.Article In Vitro Evaluation of the Effect of Glutathione on Caspase System \rand Oxidative Dna Damage In High Glucose Condition(2021) Yüksek, Veysel; Çetın, Sedat; Usta, Ayşe; Yaycı, Gülay; Dede, SemihaThis study was planned to investigate the effects of glutathione, known to be a strong antioxidant, on caspase-dependent \rapoptosis and oxidative DNA damage in the kidney cells (BHK-21) exposed to high glucose. BHK-21 cell line was cultivated \rby regular passages in vitro conditions. Study groups were set up as control, study and its combinations groups ((Glucose; (285 \rmM, HG), glutathione (250 µM)). After 24 hours of incubation, trypsinized cells were disrupted by freeze-thaw method and \ranalyte was prepared. Caspase 3, 8, 9, M30 and 8-OHdG (oxidative DNA damage marker) levels were determined using \rcommercial ELISA kits. M30, caspase 3, 8 and 9 which are the parameters of apoptosis, were found highest in the HG group. \rIn GSH-treated groups, these parameters decreased slightly. There was no significant difference in the levels of 8-OHdG which \ris the indicator of oxidative DNA damage.Article İshal Belirtisi Gösteren ve Sağlıklı Buzağılardaki Serum Protein Fraksiyonlarının Karşılaştırılması(2021) Çetın, Sedat; Yüksek, Veysel; Ekici, Pinar Tanritanir; Usta, Ayşe; Dede, SemihaBuzağı ishali, sığır yetiştiriciliğinde ciddi ekonomik kayıplara neden olan önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu çalışmada, neonatal ishalli buzağılarda serum protein fraksiyonlarının elektroforetik olarak araştırılması planlandı. Bu amaçla, Van ilinde bulunan 7 sığır çiftliğinden temin edilen farklı ırklarda ve cinsiyetlerde, 1-20 günlük ishal belirtileri gösteren 20 buzağı ve kontrol grubu olarak 10 sağlıklı buzağı kullanıldı. V. jugularis'inden alınan kan örneklerinden ayrılan serumlar, selüloz asetat elektroforez yöntemi (Helena Lab-Titan III Serum Protein) ile protein fraksiyonlarına ayrıldı. Elde edilen bantlar Platinum 3.0 programında değerlendirildi. İstatistiksel olarak değerlendirilen sonuçlara göre; serum protein konsantrasyonu bakımından toplam protein, alfa-globülin ve gama-globülin düzeyleri açısından gruplar arasında fark olmadığı (P>0.05) albümin ve beta-globülin düzeylerinin ishal grubunda kontrol grubuna göre daha yük-sek olduğu bulundu. Total protein yüzde gram açısından; gruplar arasında albümin, alfa ve beta globülin düzeyleri yö-nünden anlamlı bir fark görülmedi (P>0.05). Bununla birlikte, albümin/globülin oranının (A/G) ishal grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek ve gama globülin düzeylerinin ise daha düşük olduğu tespit edildi. Sonuç olarak, serum protein konsantrasyonlarının ishal grubunda önemli ölçüde değişmediği, ancak A/G oranının arttığı, gama globülinlerin ise azaldığı belirlendi.Article Sarcoptes Ovis ile Enfekte Koyunlarda Serum Protein Fraksiyon Profili(2020) Ekici, Pinar Tanritanir; Dede, Semiha; Çetın, Sedat; Usta, Ayşe; Yüksek, VeyselUyuz hastalığı; her yaştaki koyunlara çabuk bulaşan bir ektoparazit infestasyonudur. Bu çalışma, Sarcoptes Ovisile enfektehayvanların teşhis ve tedavisinde serum protein fraksiyonlarının önemini ortaya konulması amacıyla planlandı. Çalışmagrupları olarak, yaşları 1-4 yaş arasında değişen 18 adet sağlıklı kontrol grubu ve 18 adet aşırı kaşıntı ve yün dökülmesi olandoğal Sarcoptes ovis uyuz ile enfekte toplam 36 Akkaraman koyun oluşturmuştur. Alınan kan örneklerindeki serum proteinfraksiyonları selüloz-asetat elektroforezi yöntemi ile belirlendi. Serum protein konsantrasyonu kontrol gruplarına göre; totalprotein ve α-2 globulin bakımından istatistiksel olarak fark bulunamadı. Kontrol gruplarına göre α-1, β- globülin ve albuministatistiksel olarak hasta grubunda artmasına karşın, gama globulinler hasta grubunda azaldı (P<0.05). Yüzde (%) gr proteinbakımından α-2 globulin kontrole göre değişmezken, α-1, beta globulin, albumin ve A/G oranı hasta grubunda kontrole göreistatistiksel olarak arttı (P<0.05). Gama globulinlerde ise kontrole göre hasta grubunda istatistiksel olarak azalma saptandı(P<0.01). Koyunlarda uyuz hastalığının takip ve tedavi sürecinde serum protein parametrelerinin takibinin önemli olabileceğikanaatine varıldı.Doctoral Thesis The Effect of Thymoquinone Treatment on Nuclear Factor Kappa B(Nf-Κb) and Dna Damage on Experimental Diabetic Rats(2014) Usta, Ayşe; Dede, SemihaDeneysel diyabetli ratlarda timokinon uygulanmasının Nükleer faktör kappa B (NF-κB) ve DNA hasarı üzerine etkisi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyokimya Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Van, 2014. Bu çalışmada, deneysel diyabete bağlı olarak meydana gelmesi olası komplikasyonların saptanmasında, Nükleer faktör kappa B ve DNA hasarı oluşumunun etkisi ve bu komplikasyonların önlenmesi ve tedavisinde timokinonun olası rolünün değerlendirilmesi amaçlandı. Bu amaçla 28 adet 200-250 gr ağırlığında erkek Wistar-Albino rat kullanıldı. Her biri yedi rattan oluşan; kontrol (K), timokinon (T), diyabet (D) ve diyabet+timokinon (DT) grupları olmak üzere dört gruba ayrıldı. Diyabet oluşturmak için D ve DT grup ratlara 45 mg/kg tek doz streptozotosin (STZ) intraperitoneal (i.p) yoldan uygulandı. DT ve T grubundaki ratlara timokinon ayçiçeği yağında çözdürülerek, 30 mg/kg/gün olarak gavaj yoluyla uygulandı. 21 günlük denemeden sonra toplanan kan örneklerinde glukoz, HbA1c, ALT, AST, GGT, üre, ürik asit, kreatinin değerlerine ayrıca NF-kappaB ve 8-OHdG miktarlarına bakıldı. Analiz sonuçlarına göre, glukoz düzeylerinin diyabet grubunda önemli oranda arttığı (p<0.05), DT grubunda ise bu düzeylerin azaldığı ve kontrol grubuna yaklaştığı (p<0.05) ve timokinon uygulanan grupta ise kontrole göre düştüğü (p<0.05) saptandı. HbA1c düzeylerinin ise sadece diyabetli grupta önemli derecede artmış (p<0.05) olduğu, DT grubunda ise önemli oranda azalarak kontrole yaklaştığı gözlendi. ALT ve AST aktivitelerinin; diyabetli grupta önemli derecede arttığı (p<0.05), DT grubunda ise önemli oranda azalarak kontrole yaklaştığı gözlendi. GGT aktivitelerinin; diyabetli grupta en yüksek (p<0.05) olduğu, DT grubunda diyabetli gruba göre önemli oranda azaldığı (p<0.05), ama kontrole göre halen yüksek olduğu p<0.05) görüldü. Üre konsantrasyonlarının, diyabet grubunda en yüksek, timokinon grubunda en düşük (p<0.05) olduğu, DT grubunda ise diyabetli gruba göre önemli oranda azalarak (p<0.05) kontrol düzeylerine geldiği belirlendi. Ürik asit ve kreatinin düzeyleri bakımından gruplar arasında istatistik bir anlam tespit edilmedi. DNA hasarı düzeylerinin; deneysel diyabet oluşturulan her iki grupta da önemli oranda arttığı, timokinon uygulanan grupta bir miktar azalma olmasına rağmen, bunun istatistik olarak anlamlı olmadığı belirlendi. NFκB düzeylerinin; diyabetli grupta en yüksek olduğu (p<0.05), timokinon ve DT gruplarında ise diyabetli gruba göre önemli bir fark olmadığı saptandı. Timokinon uygulanan diyabetli grupta ise, istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir azalma tespit edildi. Sonuç olarak, STZ ile oluşturulan deneysel diyabette artan glukoz ve HbA1c düzeyleri ile karaciğer ve böbrek hasar göstergelerinin TQ uygulanmasını takiben önemli oranda düştüğü ve kontrol grubuna yaklaştığı görüldü. NFκB düzeyleri ve DNA hasarını gösteren 8-OHdG'nin ise diyabetli grupta arttığı, TQ uygulanmasının istatistiksel olarak önemsiz bir azalmaya neden olduğu saptandı. Anahtar sözcükler: Diabetes Mellitus, DNA hasarı, Nükleer faktör-kappa B, Rat, Timokinon, 8-hidroksi–2-deoksiguanozin.