Browsing by Author "Yüksek, Veysel"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Other Deneysel Diyabet Oluşturulmuş Ratlarda Kekik (Thymus Vulgaris L.) ve Karabaş Kekiği (Thymbra Spicata L.) Uygulamasının Serum Protein Fraksiyonlarına Etkisi(2021) Özdemir, Hülya; Çetın, Sedat; Oto, Gökhan; Dede, Semiha; Dikilidal, Melek; Yüksek, Veysel; Akan, ZaferAmaç: Diabetes mellitus kan glukoz düzeyinin artmasına bağlı olarak ortaya çıkan metabolik bir hastalıktır. Bu hastalığa bağlı olarak kan glukoz düzeyinin yanında kan serum parametrelerinde de değişimler gözlenebilmektedir. Bu hastalığın tedavisinde bilinen ilaçların dışında geleneksel bitkisel tedaviler de kullanılmaktadır. Bu çalışma, iki farklı kekik (TVL:Thymus vulgaris L., TSL: Thymbra spicata L.) türünün diyabet oluşturulmuş ratların serum proteinleri üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla gerçekleştirildi. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla streptozosin ile deneysel olarak diyabet oluşturulan ratlara farklı dozlarda TVL ve TSL ekstraktları uygulandı. Çalışma; kontrol, diyabet, DMG (diyabetli glibenklamid verilen), TVL1 (diyabet+TVL 100mg/kg), TVL2 (diyabet+TVL 200mg/kg), TSL1 (diyabet+TSL 100mg/kg), TSL2 (diyabet+TSL 200 mg/kg) olmak üzere 7 gruba ayrıldı. Çalışma sonunda elde edilen serum örnekleri, elektroforez yöntemiyle yürütülerek, çalışma gruplarına ait serum proteinlerinin miktar ve oranları tespit edildi. Bulgular: Kontrol grubuna göre konsantrasyon (g/L) bakımından: total protein ve α1-globulin TVL2 ve TSL2 gruplarında önemli oranda azaldığı (p<0.05), albümin düzeyleri; TSL1 ve TVL1 grupları dışında diğerlerinde azalma (p<0.05) gösterdiği, α2-globulin ve β-globulin konsantrasyonlarının; TSL2 grubunda azaldığı (p<0.05), γ-globulinin ise TSL1 grubunda önemli bir artış (p<0.05) gösterdiği belirlendi. Kontrol grubuna göre % olarak: α2-globulinin, deneysel diyabet grubunda önemli oranda arttığı (p<0.05), albuminin, DMG ve TSL1 grubunda azaldığı (p<0.05), α1-globulinin, DMG grubunda önemli oranda arttığı (p<0.05), γ-globulinin TVL2 ve TSL1 gruplarında önemli oranda artış (p<0.05) gösterdiği, albümin/globülin (A/G) oranının ise DMG ve TSL1 gruplarında önemli oranda azaldığı (p<0.05) tespit edildi. Sonuç: Diabetes mellitus tedavisinde kullanılabilecek kekik türleri veya farklı bitki ekstraklarıyla ilgili çalışmalarda serum protein değişimlerinin değerlendirilmesinin önemli olabileceği ve ileriki çalışmalara katkı sağlacağı sonucuna varılmıştır.Article Deneysel Olarak Florozis Oluşturulan Ratlarda Vitamin C ve Vitamin E'nin Serum Protein Fraksiyonları Üzerindeki Etkisinin Araştırılması(2021) Dede, Semiha; Çetın, Sedat; Yüksek, Veysel; Usta, Ayşe; Öner, Ahmet CihatBu çalışma, deneysel olarak kronik florozis oluşturulan ratlarda vitamin C (vit C) ve E (vit E)'nin serum protein fraksiyonları üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla planlandı. Materyal olarak Wistar-Albino ratlar kullanıldı (Her biri 8 rat içeren, 8 grup). Deneme grupları; kontrol grubu, deneysel florozis grubu, koruma grupları (16 hafta boyunca, içme suyu içeren günlük 150 ppm NaF içeren içme suyu/ad-libitum ile birlikte vit C (100 mg / kg), vit E (300 mg / kg) ve vit C + vit E (100 mg/kg + 300 mg/kg)) ve tedavi grupları (16 hafta boyunca 150 ppm NaF içeren içme suyu/ad-libitum verildikten sonra tedavi amacıyla 4 hafta vit C (100 mg/kg), vit E (300 mg / kg) ve vit C + vit E (100 mg/kg + 300 mg/kg)) olarak oluşturuldu. Deneme sonunda kan örnekleri toplandı ve serumlar alındı. Bu örneklerde serum protein fraksiyonları selüloz-asetat elektroforezi ile belirlendi. Deneysel florozis grubunda total protein yüzde gram açısından, alfa-1’in önemli oranda azaldığı ve beta globülinlerin arttığı tespit edildi. Korunma ve tedavi amacıyla vitamin C, vitamin E ve vitamin C+vitamin E birlikte verildiği gruplarda, değişen bu değerlerin kontrol grubuna yaklaştığı görüldü.Article Doğal Babesiozisli Koyunlarda Neopterin, Myeloperoksidaz ve Oksidatif Dna Hasarı Arasındaki İlişki(2024) Çetın, Sedat; Kömüroğlu, Ahmet Ufuk; Yüksek, Veysel; Dede, Semiha; Kılınç, Ozlem Orunç; Yuksek, NazmiAmaç: Bu çalışma doğal babesiozisli koyunlarda Neopterin, MPO ve DNA ha- sarı arasında bir ilişki olup olmadığının belirlenmesi amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 1-3 yaşlarında Akkaraman 20 sağlıklı koyun (Kontrol) ve 20 doğal babesiozisli (Hasta) olmak üzere 40 koyun dahil edildi. Tüm çalışma gruplarından V. Jugularis’ten usulüne uygun biyokimya tüplerine kan örnekler alındı. Yapılan froti sonucuna göre etken belirlenen hayvanlarda ve ayrıca hastalık etkeni PCR sonucuna göre doğrulandı. Sağlıklı ve hastalıklı hayvanlardan elde edilen serumlardan Neopterin, MPO ve oksidatif DNA ha- sarı (8-OHdG) ELISA methodu kullanılarak belirlendi. Bulgular: Neopterin ve 8-OHdG seviyeleri, kontrol grubunda hasta grubuna kıyasla anlamlı derecede daha düşük tespit edildi (P<0.05). Myeloperoksidaz seviyesi, hasta grubunda daha yüksek olmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (P>0.05) Öneri: Bu çalışmada, babesiosisli koyunlarda immünolojik yanıtın gösterge- leri olan neopterin ve oksidatif DNA hasarında önemli bir artış gözlemlendi. Özellikle neopterin, babesiosis'e karşı immünolojik yanıtın önemli bir belirte- ci olarak düşünülebilir.Article Evaluation of the Chemotherapeutic Potential of Medicinal Plant Mespilus germanica Fruit Extract: Cell Death Pathways and DNA Damage Mechanism(2024) Yüksek, Veysel; Görmez, GülBitki ekstarktları antikanser dahil olmak üzere çeşitli biyolojik aktiviteler içeren doğal kompleks bileşiklerin bir karışımıdır. Sentetik ilaçlara göre daha az yan etkiye sahip olmaları, bitki ekstraktlarını kanser tedavisinde önemli bir strateji haline getirmiştir. Bu çalışmanın amacı, Mespilus germanica (Muşmula) meyve ekstraktın kemoterapötik potansiyelinin araştırılmasıdır. Elde edilen ekstraktın bileşik içeriği HPLC ile tespit edildi. MTT canlılık testi yoluyla proliferatif konsantrasyon (PRO) ve hücrelerin yarısının çoğalmasını inhibe eden konsantrasyon (IC50) belirlendi. PRO ve IC50 konsantrasyonlar 48 saat boyunca A549 akciğer kanser hücresine uygulandı. Çalışma grupları kontrol, PRO ve IC50 olmak üzere 3 grup olarak belirlendi. Elde edilen hücrelerden Trizol reagent-kloroform yöntemi kullanılarak toplam mRNA elde edildi. Toplam mRNA'dan cDNA sentezi yapıldı. Programlanmış hücre ölümü belirteçlerinin mRNA gen ekspresyon seviyeleri RT-qPCR ile tespit edildi. Tüm grup çalışmaları için p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Ekstrakt içeriği analizinde klorojenik asit, elajik asit, kuersetin ve gallik asit polifenolik birleşikler tespit edildi. MTT sonucu IC50 540 μg/ml ve PRO 100 μg/ml olarak tespit edildi. IC50 konsantrasyonunun, ATG5 (otofajik) ve RIPK1 (nekrotik) genlerin ekspresyonunu önemli ölçüde arttırdığı (p<0.05) ortaya konuldu. Ayrıca Kaspaz-8, BAX, Apaf-1, Kaspaz-9, Kaspaz-3 ve Kaspaz-7 proteazlarının yanı sıra, genotoksik hasarla ilişkili genler olan PARP-1 ve P53'ün ekspresyonunun da önemli ölçüde arttığı gözlendi (p<0.05). Sonuç olarak Mespilus germenica A549 kanser hücrelerinin ortadan kaldırılması için istenilen programlanmış hücre ölüm yollaklarını tetiklediği tespit edildi. Mespilus germenica meyvesinin yeterli oranda tüketilmesinin kanser hücre çoğalmasını azaltabileceğini veya tamamen ortadan kaldırabileceği kanaatine varıldı. Elde edilen bu sonuçların kesin olarak ortaya konması için in vivo fazlı deneysel bir uygulamanın yapılması gerekeceği düşünülmektedir.Article In Vitro Evaluation of the Effect of Glutathione on Caspase System \rand Oxidative Dna Damage In High Glucose Condition(2021) Yüksek, Veysel; Çetın, Sedat; Usta, Ayşe; Yaycı, Gülay; Dede, SemihaThis study was planned to investigate the effects of glutathione, known to be a strong antioxidant, on caspase-dependent \rapoptosis and oxidative DNA damage in the kidney cells (BHK-21) exposed to high glucose. BHK-21 cell line was cultivated \rby regular passages in vitro conditions. Study groups were set up as control, study and its combinations groups ((Glucose; (285 \rmM, HG), glutathione (250 µM)). After 24 hours of incubation, trypsinized cells were disrupted by freeze-thaw method and \ranalyte was prepared. Caspase 3, 8, 9, M30 and 8-OHdG (oxidative DNA damage marker) levels were determined using \rcommercial ELISA kits. M30, caspase 3, 8 and 9 which are the parameters of apoptosis, were found highest in the HG group. \rIn GSH-treated groups, these parameters decreased slightly. There was no significant difference in the levels of 8-OHdG which \ris the indicator of oxidative DNA damage.Master Thesis Investigation of Apoptotic and Oxidative Mechanisms in Liver and Kidney Tissues of Sheep With Fluorosis(2019) Efe, Uğur; Dede, Semiha; Yüksek, VeyselBu tez çalışması, kronik olarak flora maruz kalan koyunlarda en çok etkilenen dokular olan böbrek ve karaciğerde oluşan hasarın, moleküler temeli ve nedenlerini apoptotik ve oksidatif yolaklar üzerinden belirlemek amacıyla planlandı. Bu amaçla, endemik florozis gözlenen Van ili Çaldıran İlçesine bağlı köylerde kesime gönderilmiş 4-6 yaş aralığında, klinik olarak florozis tanısı konulan koyunlardan karaciğer ve böbrek dokuları alındı. Kontrol grubu ise özel bir et kesim yerinden, florozis gözlenmeyen köylerden gelen klinik olarak sağlıklı koyunlardan oluşturuldu. Hedef genlerin apoptotik ve oksidatif gen ekspresyonları gerçek zamanlı-PZR yöntemi ile belirlendi. Apoptotik genlerin 2-ΔCtsonuçlarının göre, karaciğer dokusundaki, kaspaz 3 ve Bak değerlerinin florozis grubunda azaldığı (p≤0.05), kaspaz-9 değerlerinin ise arttığı (p≤0.05), böbrek dokusunda ise kaspaz 3 değerlerinde florozisli grupta önemli bir artış olduğu, kaspaz 9 ve Bak dışındaki bütün genlerin ise istatistiksel olarak önemli oranda azaldığı tespit edildi. Kontrol genine göre (GAPDH) ise; karaciğerde apoptotik genlerden kaspaz-8, kaspaz-9 ve Bim arttığı, kaspaz-3, Bcl-2, Bak azaldığı, böbrekte ise kaspaz-3, ve Bax'ta artış, kaspaz-8, Bcl-2, Bcl2l-1, Bim ve Bak'ta ise azalma gösterdiği tespit edildi.Oksidatif stres genlerinin 2-ΔCtdeğerlerine göre ise karaciğer dokusunda, CYGBc, GST1 ve NCF genlerinin florozisli grupta önemli oranda arttığı, GPx1, SOD1 ve SOD2 genlerinin ise önemli derecede azaldığı belirlendi. Böbrek dokusunda; florozili grupta CYGBc ve GPx1 artarken, SOD1, SOD2, GST1, NCF ve CCS ve NOS2 istatistiksel olarak anlamlı derecede azaldığı tespit edildi. Sonuç olarak; florozisli koyunların karaciğer ve böbrek dokularında apoptozis ve oksidatif mekanizmaların aktifleştiği ve florozis hastalığında doku hasarının moleküler temelinin anlaşılmasındabu parametrelerin önemli rolünün olduğu ortaya konulmuştur.Master Thesis Invitro Investigation of Theeffect of Sodium Fluoride (naf) Administration on Pi3k Akt Signaling Pathway(2020) Korkmaz, Rıskiye; Yüksek, Veysel; Dede, SemihaKorkmaz R, Sodyum Florür (NaF) uygulanmasının PI3K/AKT sinyal yolağı üzerine Etkisinin in vitro olarak araştırılması. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyokimya (Veteriner) Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2020. Bu tez çalışması, yüksek elektronegativiteye sahip flor elementinin neden olduğu hücre içi moleküler mekanizmaların düzenlenmesinde önemli bir role sahip PI3K/AKT yolağına olan etkisini ortaya koymak amacıyla plandı.Bu amaçla, flordan ençok etkilenen dokuların başında böbrek dokusu geldiği için çalışma materyalı olarak NRK-52E rat böbrek epitel hücresi seçildi. Çalışmada flor kaynağı olarak NaF kullanıldı. Uygulanacak NaF konsantrasyonu MTT canlılık testi ile belirlendi. NaF konsantrasyonları 24 saat için proliferasyon artırıcı konsantrasyon olan (10 μM) ve sitotoksik konsatrasyonlar olan IC25 (2250 μM) ve IC50 (4250 μM) olarak belirlendi ve uygulandı. Çalışmada PI3K/AKT yolağında önemli role sahip olan genler ERBB2, PI3K, AKT ve mTOR genleri ile TP53 geni hedef genler olarak düşünüldü. Belirlenen NaF konsantrasyonu hücrelere uygulandı ve 24 saatin sonunda çalışma gruplarında total mRNA izole edildi. Elde edilen mRNA'lar cDNA'ya çevrildi. Elde edilen cDNA'lar kullanılarak hedef genlerin ekspresyon seviyeleri gerçek zamanlı-qPCR yöntemiyle tespit edildi. Çalışma sonunda elde edilen sonuçlara göre düşük konsantrasyonda verilen NaF konsantrasyonun ERBB2, PI3K, AKT genlerini ekspresyonunu artırdığı, yüksek konsantrasyonda ise değiştirmediği tespit edildi. mTOR ise verilen tüm konsantrasyonlarda ekspresyonunun azaldığı ortaya konuldu. TP53 geni ise düşük konsantrayonda değişmediği, yüksek konsantrasyonda ise artış gösterdiği belirlendi. Yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar ve literatürlere göre, florun PI3K/AKT yollağında yer alan kinaz enzimlerini inhibe edebileceği ve bunun sonucunda bazı genlerin ekspresyonunun azalmasına veya artışına neden olabileği sonucuna varılabilir. Özet olarak NRK-52E böbrek epitel hücre serisinde florun neden olduğu hücre hasarının patogenezinde PI3K/AKT/mTOR yolağı önemli bir sinyal yolağıdırArticle İshal Belirtisi Gösteren ve Sağlıklı Buzağılardaki Serum Protein Fraksiyonlarının Karşılaştırılması(2021) Çetın, Sedat; Yüksek, Veysel; Ekici, Pinar Tanritanir; Usta, Ayşe; Dede, SemihaBuzağı ishali, sığır yetiştiriciliğinde ciddi ekonomik kayıplara neden olan önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu çalışmada, neonatal ishalli buzağılarda serum protein fraksiyonlarının elektroforetik olarak araştırılması planlandı. Bu amaçla, Van ilinde bulunan 7 sığır çiftliğinden temin edilen farklı ırklarda ve cinsiyetlerde, 1-20 günlük ishal belirtileri gösteren 20 buzağı ve kontrol grubu olarak 10 sağlıklı buzağı kullanıldı. V. jugularis'inden alınan kan örneklerinden ayrılan serumlar, selüloz asetat elektroforez yöntemi (Helena Lab-Titan III Serum Protein) ile protein fraksiyonlarına ayrıldı. Elde edilen bantlar Platinum 3.0 programında değerlendirildi. İstatistiksel olarak değerlendirilen sonuçlara göre; serum protein konsantrasyonu bakımından toplam protein, alfa-globülin ve gama-globülin düzeyleri açısından gruplar arasında fark olmadığı (P>0.05) albümin ve beta-globülin düzeylerinin ishal grubunda kontrol grubuna göre daha yük-sek olduğu bulundu. Total protein yüzde gram açısından; gruplar arasında albümin, alfa ve beta globülin düzeyleri yö-nünden anlamlı bir fark görülmedi (P>0.05). Bununla birlikte, albümin/globülin oranının (A/G) ishal grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek ve gama globülin düzeylerinin ise daha düşük olduğu tespit edildi. Sonuç olarak, serum protein konsantrasyonlarının ishal grubunda önemli ölçüde değişmediği, ancak A/G oranının arttığı, gama globülinlerin ise azaldığı belirlendi.Article Nrk-52e Hücre Serisinde Timokinon İndüklü Pı3k/akt/mtor Yolak Aktivasyonu(2021) Yüksek, VeyselÇalışma birçok hastalığın geleneksel tedavisinde kullanılan Nigella sativa (çörek otu)’nın önemli içeriliklerinden biri olan ve bazı ilaçların üretiminde kullanılan timokinonun (TQ), hücre proliferasyonunda rol oynayan PI3K/AKT/mTOR yolağında yer alan kavşak genlerinin ekspresyon seviyesine etkisini araştırmak amacıyla gerçekleştirildi. Çalışma materyali olarak NRK-52E hücre serisi kullanıldı. Hücrelere farklı konsantrasyonlarda TQ uygulanarak MTT canlılık testi ile TQ nun proliferatif konsantrasyonu belirlendi. Belirlenen TQ konsantrasyonu hücrelere uygulandı ve PI3K/AKT/mTOR yolağında yer alan önemli kavşak genlerin ekspresyon düzeyleri gerçek zamanlı kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu (RT-qPCR) yöntemiyle tespit edildi. TQ’nun belli konsantrasyona kadar hücre canlılığını artırdığı, sonrasında ise artan konsantrasyon miktarıyla birlikte sitotoksite oluşturduğu tespit edildi. TQ’nun proliferatif konsantrasyonu 10 μM olarak belirlendi. TQ uygulandıktan 24 saat sonra bir reseptör kinaz alt ünitesi olan ERBB2 artışı ile birlikte PI3K ve AKT1 gen düzeylerinin de arttığı, buna karşın mTOR ekspresyon düzeyinde azalma olduğu belirlendi. Bu verilere göre, geleneksel tıpta çokça kullanılan ve içeriğinde timokinon bulunan N. Sativa’nın düşük konsantrasyonda tüketilmesinin yararlı olabileceği, buna karşın yüksek konsantrasyonda tüketilmesinin böbrek hasarına yol açabileceği düşünülmektedir. Bu olasılığının araştırılmaya değer olduğu ve bu amaçla daha ileri çalışmaların planlanmasının yararlı olabileceği, TQ’un moleküler düzeyde farklı hücre türlerine olan etkisinin araştırılmasında ileriki çalışmalara ışık tutabileceği sonucuna varılmıştır.Article Sarcoptes Ovis ile Enfekte Koyunlarda Serum Protein Fraksiyon Profili(2020) Ekici, Pinar Tanritanir; Dede, Semiha; Çetın, Sedat; Usta, Ayşe; Yüksek, VeyselUyuz hastalığı; her yaştaki koyunlara çabuk bulaşan bir ektoparazit infestasyonudur. Bu çalışma, Sarcoptes Ovisile enfektehayvanların teşhis ve tedavisinde serum protein fraksiyonlarının önemini ortaya konulması amacıyla planlandı. Çalışmagrupları olarak, yaşları 1-4 yaş arasında değişen 18 adet sağlıklı kontrol grubu ve 18 adet aşırı kaşıntı ve yün dökülmesi olandoğal Sarcoptes ovis uyuz ile enfekte toplam 36 Akkaraman koyun oluşturmuştur. Alınan kan örneklerindeki serum proteinfraksiyonları selüloz-asetat elektroforezi yöntemi ile belirlendi. Serum protein konsantrasyonu kontrol gruplarına göre; totalprotein ve α-2 globulin bakımından istatistiksel olarak fark bulunamadı. Kontrol gruplarına göre α-1, β- globülin ve albuministatistiksel olarak hasta grubunda artmasına karşın, gama globulinler hasta grubunda azaldı (P<0.05). Yüzde (%) gr proteinbakımından α-2 globulin kontrole göre değişmezken, α-1, beta globulin, albumin ve A/G oranı hasta grubunda kontrole göreistatistiksel olarak arttı (P<0.05). Gama globulinlerde ise kontrole göre hasta grubunda istatistiksel olarak azalma saptandı(P<0.01). Koyunlarda uyuz hastalığının takip ve tedavi sürecinde serum protein parametrelerinin takibinin önemli olabileceğikanaatine varıldı.Master Thesis The Electrophoretical Determination of Serum Protein Fraction of Lycopene Treated Experimental Diabetic Rats(2012) Yüksek, Veysel; Dede, SemihaBu çalışma, deneysel olarak diyabet meydana getirilen ratlarda, pro-enflamatuar ve antioksidan olarak koruyuculuğu bilinen likopen uygulanmasının, diyabete bağlı komplikasyonların saptanmasında önemli yeri olan serum proteinleri üzerine etkilerini ortaya koymak ve likopenin diyabet komplikasyonlarındaki olası rolünü araştırmak amacıyla planlandı. Diyabet oluşturmak için D ve DL grup ratlara 45 mg/kg tek doz streptozotosin (STZ) intraperitoneal (i.p) yoldan uygulandı. Kontrol grubuna ise aynı miktarda serum fizyolojik enjekte edildi. Kan şekerleri 270 mg/dl ve üzerinde olanlar diyabetik olarak kabul edilip çalışmaya dahil edildi. L ve DL grubundaki ratlara Likopen ayçiçeği yağında çözdürülerek 10 mg/kg/gün olarak uygulandı. Dört haftalık denemeden sonra toplanan kan örneklerinde glukoz, %HbA1c, serum protein fraksiyonları tespit edildi. Diyabet + likopen uygulanan grupta kan glukozu ve %HbA1c kontrol ve sadece likopen uygulanan gruplara göre artmış olmakla beraber (p<0.05), diyabet grubundan önemli oranda düşük (p<0.05) olduğu görüldü. Total protein, albümin, alfa 1, alfa 2 ve beta globülin fraksiyonlarının diyabet ve diyabet+likopen gruplarında kontrol ve likopen verilen gruplardan önemli oranda (p<0.05) düşük olduğu görüldü. Gama globulin düzeyi ise diyabet grubunda diğer bütün gruplardan daha düşük (p<0.05) bulundu. Diyabet+Likopen grubunda ise diyabete oranla bir miktar yükselmekle beraber yine de kontrol ve likopen gruplarından önemli oranda (p<0.05) azalmıştı. A/G oranları ise diyabet grubunda en yüksek olarak saptandı. Diyabet+likopen grubundaki değer, diyabete göre azalarak kontrol grubuna yakın bulundu. Serum protein fraksiyonlarının total protein içindeki yüzdeleri bakımından yapılan karşılaştırmada, deneme grupları arasında istratistiksel olarak önemli bir fark saptanamadı.