Browsing by Author "Yaşar, Tekin"
Now showing 1 - 20 of 67
- Results Per Page
- Sort Options
Article Adherence To Drop Treatment in Glaucoma Patients and Its Relationship With Progression(2021) Özer, Muhammet Derda; Seven, Erbil; Öcal, Halit; Tekin, Serek; Batur, Muhammed; Yaşar, TekinPurpose: To evaluate the adherence of glaucoma patients to eye drop therapy and determine the effects of treatment adherence on disease progression. Materials and Methods: A total of 147 patients followed at Van Yüzüncü Yıl University Department of Ophthalmology, between March 2019 and June 2019 were included in the study. Patients were examined and asked questions. Patients underwent peripapillary retinal nerve fi ber layer analysis via optical coherence tomography. Results: It was found that 66% of the patients adhered to eye drop treatment. The most common reasons for non-adherence were forgetting (40%) and running out of eye drop (38%). Correct instillation technique was demonstrated by 59% of the patients. There was signifi cantly less disease progression in adherent patients compared to non-adherent patients (p=0.002) and in patients with correct instillation technique compared to those without (p=0.001). Conclusion: This study showed adherence to eye drop therapy was 66% among glaucoma patients and 59% of patients showed correct drop instillation technique. More progression was observed in patients with poor adherence and patients who did not instill drops correctly.Article Arka Kapsülotomi Yapılmayan Okul Öncesi ve Okul Çağı Pediatrik Katarakt Cerrahi Olgularında Arka Kapsül Kesafeti(2016) Batur, Muhammed; Yaşar, Tekin; Gül, Adem; Seven, Erbil; Can, ErtuğrulAmaç: Arka kapsülotomi ve ön vitrektomi yapılmadan katarakt cerrahisi yapılan okul öncesi ve okul çağı pediatrik hastalarımızın arka kapsül kesafeti (AKK) gelişme durumunu değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Pediatrik katarakt nedeniyle ameliyat olup göz içi lens (GİL) implantasyonu yapılan 21 hastanın 30 gözüne ait kayıtlar retrospektif olarak incelendi. Olguların yaşı, AKK gelişme durumu, zamanı, optik aksı kapatma durumuna göre neodymiumdoped yttrium aluminium garnet (Nd:YAG) lazer ihtiyacı ve takip süreleri kaydedildi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 7,6±2,83 yıl idi. On iki (%57,14) hastanın tek gözüne, dokuz hastanın (%42,86) her iki gözüne katarakt ameliyatı ve GİL implantasyonu uygulandı. Ortalama takip süresi 17,7±22,67 ay idi. Yirmi bir (%70) gözde AKK gelişti, bunlardan 15 (%50) gözde Nd:YAG lazer ile arka kapsülotomi gerektirecek düzeyde optik aksı kapatmaktaydı. Ameliyat sonrası AKK gelişme ortalama süresi 8,91±18,7 (1 hafta-71 ay) ay idi.Sonuç: Okul öncesi ve okul çağı pediatrik kataraktlarda cerrahi tecrübe de göz önüne alınarak hastanın özelliklerine göre katarakt ekstraksiyonu ile aynı seansta arka kapsülotomi (ve ön vitrektomi) kararının verilmesinin uygun olduğunu düşünüyoruz.specialization-in-medicine.listelement.badge Axiel Eye Lenght and Central Corneal Thickness Changes After Pediatric Cataract Surgery(2006) Türkyılmaz, Kemal; Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet4. ÖZET1999-2006 yılları arasında 6 ay-12 yaş arasında pediatrik katarakt cerrahisi geçiren187 hastanın 374 gözü AGU ve SKK açısından incelendi.3 yıllık takip sonucunda preoperatif ortalama AGU opere gözde 21.97 mm ikenpostoperatif 22.62 mm ölçüldü. Opere edilmeyen gözde AGU preoperatif 21.87 mm ikenpostoperatif 22.67 mm ölçüldü. Unilateral afak bırakılan 17 gözde ortalama AGU 23.36(±1.97) iken hastaların diğer gözlerinde ortalama AGU 22.90 (±1.68) idi. Unilateral operepsödofak 113 gözde ortalama AGU 22.50 (±1.01) mm iken opere edilmeyen diğer gözdeortalama AGU 22.64 (±0.87) mm olarak ölçüldü.Buna göre afak gözlerin hastaların diğer gözlerine göre daha uzun olduğu saptandı.Unilateral psödofak gözlerde AGU, opere gözlerde diğer gözlere göre istatiksel olarak anlamlışekilde kısa bulunurken bu farkın klinik olarak anlamlı olmadığı tespit edildi.Unilateral opere gözlerde ortalama SKK 569.8 (±43.2) µm, opere edilmeyen gözlerdeortalama SKK 539.9 (±30.1) µm bulundu. Bilateral opere gözlerde ise ortalama SKK 576.3(±41.01) µm idi. Unilateral afak gözlerde ortalama SKK 586.0 (±35.4) µm iken aynıhastaların diğer gözlerinde ortalama SKK 540.4 (±25.8) µm idi. Unilateral psödofak gözlerdeortalama SKK=565.3 (±44.7) µm iken aynı hastaların diğer gözlerinde ortalama SKK=539.8(±31.7) µm idi.Unilateral afak opere gözler aynı hastaların diğer gözlerine göre daha kalın bulunurkenbenzer şekilde unilateral psödofak opere gözlerin de aynı hastaların diğer gözlerine göre dahakalın olduğu bulundu.Tüm bu değerler göz önüne alındığında pediatrik katarakt cerrahisi yapılan hastalardagörsel işlevsellik yanında santral korneal kalınlık ve göz uzunluk değişimi göz içi lensiyerleştirilenlerde fizyolojiye çok daha uygun bir şekilde sağlanmaktadır.Other Aynı Aileden Aniridili Ondört Olgu(2002) Andı, İnayet; Özdemir, Murat; Yaşar, TekinAMAÇ: Aynı aileden ondört aniridili olguyu değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Nisan 2000'de başağrısı, bulanık görme şikayeti ile kliniğimize başvuran 18 yaşında kadın olguda bilateral aniridi, yukarıya lukse lens ve göziçi basıncı (GİB) yüksekliği saptandı. Hastanın aile hikayesinden yola çıkılarak çağırılan yakınlarından 3 kardeşinde, annesinde, dayısında, annesinin babasında, teyzesinde ve onun 4 çocuğunda, annesinin amcasında ve onun çocuğunda aniridi ve lens lüksasyonu saptandı. Hastaların düzeltilmiş görme keskinliklerine bakıldı, ön ve arka segment muayeneleri yapıldı ve GİB'leri ölçüldü. Sistemik muayene, gerekli laboratuvar tetkikleri ve konsültasyonlar yapıldı. BULGULAR: Tüm olgularda total aniridi mevcuttu. Lens yukarı sublükse idi. Bir olguda konjenital katarakt vardı. Gonioskopide tüm olgularda iris kökü izleniyordu. Olguların hiç birinde sistemik hastalık yoktu. İlk başvuran olgu ve sonradan görülen bir olguda glokom saptandı. SONUÇ: Bu konjenital anomali %50 sıklıkla glokom ile birlikte olabilmektedir. Bu yüzden olguların sık aralıklarla glokom açısından takip edilmeleri gereklidir.Other Bilgisayarlı Tomografi Bulguları ile Birlikte Bir Optik Disk Kolobomu (Morning Glory Sendromu)(2000) Andı, İnayet; Çinal, Adnan; Yaşar, TekinOptik sinir kolobomları optik sinir başı embriyonik yarığının kapanmasını tamamlayamaması sonucu oluşur. Morning glory optik disk anomalisi, ortasında beyaz fibroglial bir doku olan genişlemiş bir optik disk ile karakterizedir. Literatürde kolobomlar ve morning glory sendromuna ait bilgisayarlı tomografi (BT) bulgularını bildiren birkaç çalışma mevcuttur. Biz de bu nadir sendroma benzer bulgulara sahip bir olgumuzu BT bulguları ile birlikte sunuyoruz.Article A Case: Abscess Formation in the Sub-tenon's Space After Strabismus Surgery(2017) Batur, Muhammed; Çağlar, İsmail Çağatay; Gül, Adem; Yaşar, Tekin; Seven, ErbilA five-year-old boy was examined in follow-up in our strabismus department due to exotropia and amblyopia in the right eye. Recession to both lateral recti muscles was performed. When the patient was examined one week, postoperatively, he complained of pain in the right eye. Upon physical examination, hyperemia and minimal swelling of the surgical area were observed. The situation was diagnosed as an abscess. The abscess was drained and the eye was irrigated with cefazolin and gentamicin solutions. All signs and symptoms were determined to be resolved in subsequent postoperative visits.specialization-in-medicine.listelement.badge Comparesion of the Evaluation Results of Two Experienced Clinicians About Examination of Optic Discs in Glaucoma Patients and Healthy Inidividuals by Stereophotometry and Scanning Laser Ophthalmoscopy(2010) Tekin, Serek; Yaşar, TekinAmaç: Glokomlu ve sağlıklı bireylerde optik sinir başının stereofotometri ve scanning laser oftalmoskopi ile değerlendirilmesi ve deneyimli iki klinisyenin, değerlendirme sonuçlarını karşılaştırması.Metodlar: Çalışmamıza 54'ü normal, 42'si glokom, 20'si glokom şüphesi olan 116 kişi dahil edildi. OSB'nin stereofotometrik görüntüleri FF 450 plus fundus kamera (ZEISS) ile elde edildi. Aynı seansta OSB, HRT-3 ile de görüntülendi. Stereofotometrik görüntülerin, glokom olup olmadığı ve C/D oranları iki deneyimli klinisyen tarafından değerlendirildi. Değerlendirmeler kendi arasında ve HRT-3 ile karşılaştırıldı.Bulgular: Gruplar arasında yaş ve cinsiyet bakımından anlamlı fark yoktu (p?0.05). Birinci ve ikinci klinisyenler arasında stereofotoğrafik C/D oranları arasındaki korelasyon, sağ gözlerde 0.79 (p?0.001) , sol gözlerde 0.82 (p?0.001) idi. Birinci klinisyenin sağ göz stereofotoğrafisine göre belirlediği C/D oranları ile HRT-3 lineer C/D oranları arasındaki korelasyon 0.57 (p?0.001), sol gözde 0.50 (p?0.001) idi. İkinci klinisyenin sağ gözlerdeki korelasyonu 0.66 (p?0.001) iken sol gözlerde 0.68 (p?0.001) idi. Birinci klinisyenin stereofotoğrafi ve HRT-3 arasındaki C/D ölçümleri arasındaki uyum sağ gözde % 51.2 (p?0.001) sol gözde % 47.5 (p?0.001) dir. İkinci klinisyenin stereofotoğrafi ile HRT-3 arasındaki C/D ölçümleri arasındaki uyum sağda % 40 (p?0.001), solda % 62.7 (p?0.001) idi.Sonuçlar: Klinisyenler arası uyum genel olarak iyiyken klinisyenler ile HRT-3 arasındaki uyum nispeten düşük bulundu. Her iki yöntem de glokomlu ve normal gözü ayırmada etkili olsada glokom şüpheli gözlerde görüntüleme yöntemlerinin yetersiz kaldığı görüldü.Anahtar kelimeler: Glokom, stereofotometrik fundus fotoğrafisi, Heidelberg retina tomografisi.?Article Comparison of Three Different Intraocular Lens Implantation Method for Eyes With Defi Cient Capsular Support(2021) Tekin, Serek; Özer, Muhammet Derda; Yavuzer, Beyza; Yaşar, Tekin; Batur, Muhammed; Seven, ErbilPurpose: The aim of this study was to compare three different intraocular lens (IOL) implantation methods performed primary or secondary in eyes with defi cient capsular support. Materials and Methods: The records of patients who underwent IOL implantation due to defi cient capsular support were analyzed. The patients were fi rst separated into primary and secondary IOL implantation group (PIG and SIG, respectively), then divided into three subgroups among themselves as iris-claw IOL (IC-IOL), scleral fi xated IOL (SF-IOL), and anterior chamber IOL (AC-IOL). Data were compared according to the groups. Results: The most important cause of IOL implantation was perioperative capsule rupture and insuffi cient capsular support (61.7%, n=29) in PIG, aphakia (55.8%, n=24) in SIG. The most preoperative comorbid condition was iridodonesis (30.4%, n=14) in PIG and IOL subluxation (93.8%, n=15) in SIG. The mean BCVA in the 3rd months was signifi cantly better in the IC-IOL subgroup than AC-IOL subgroups (p=0.001) in PIG. The mean BCVA at the last follow-up was signifi cantly better in the SF-IOL group than the AC-IOL group (p<0.001) in PIG. Postoperative complication rate was 38.3% in PIG and 27.9% in SIG. There was no signifi cant difference among subgroups in postoperative complications in both groups (p>0.05, Chi-square test). Conclusion: All three methods have advantages and disadvantages. The surgeon should consider the patient’s condition when determining the implantation method to be chosen. Future long-term studies comparing the different methods with a large number of patients may provide more information about the most appropriate method to use in eyes with insuffi cient capsular support.Article Dededen Toruna Konjenital Kataraktlı Bir Aile(2009) Yener, Halıl Ibrahım; Yaşar, Tekin; Çinal, Adnan; Gül, AdemAMAÇ: Üç kuşak konjenital kataraktlı bir aileyi sunmak GİRİŞ: Ailesel kataraktlar doğuştan olduğu gibi gelişimsel olarak da ortaya çıkabilirler. Konjenital kataraktlar bazı sistemik hastalıklarla birlikte görülebildiği gibi üçte bir oranında da izole olarak ortaya çıkabilirler. Konjenital katarakt halen çocukluk çağındaki tedavi edilebilir körlüklerin en önemli sebeplerin¬den biridir. Çocuklarda körlük oranı gelişmekte olan ülkelerde 5-15/10000, gelişmiş ülkelerde 1-4/10000 olarak bildirilmektedir. Katarakta bağlı gelişen körlük oranı ise gelişmekte olan ülkelerde 1-4/10000, gelişmiş ülkelerde 0.1-0.4/10000'dir.OLGU: Kliniğimizde ailesel kataraktı olan dede, 10 çocuğu ve beş torunu muayene edildi. Kataraktı olan olgular opere edildiler. Tüm aile bireyleri sistemik başka problemler yönünden incelendiler. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Göz Polikliniğine gözlük muayenesine gelen opere afak dede, kendisinin çocuk iken iki gözden ameliyat olduğunu ve iki çocuğunun da daha önce iki gözden katarakt ameliyatı olduğunu söyledi. Ailenin geri kalan bireylerini muayene olmaları için kliniğimize çağırdık. Muayene sonunda dört çocuk ve iki torunda da bilateral arka supkapsüler katarakt tespit ettik. Sistemik araştırmalarında bir patolojiye rastlanmadı. Hastalar tarafımızdan düzenli takip edilmektedir. SONUÇ: Konjenital veya gelişimsel katarakt tespit edilen hastaların yakınlarında da katarakt olabileceği düşünülerek muayene edilmeli ve gerekli müdahale zamanında yapılmalıdır.Article Doğumsal Nazolakrimal Kanal Tıkanıklığında Erken ve Geç Yaşlarda Uygulanan Lakrimal Kanal Masaj ve Sondalama Tedavisinin Sonuçları(2010) Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Batur, Muhammed; Çağlar, İsmail ÇağatayAmaç: Doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığında yaş gruplarına göre lakrimal kanal masajı ve sondalamanın başarı oranlarını saptamak ve erken ve geç yaşlarda yapılan tedavinin sonuçlarını vurgulamak. Gereç ve Yöntem: Nisan 2000 ve Mart 2009 tarihleri arasında, doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı tanısı almış 203 hastanın 294 gözü geriye dönük olarak incelendi. Hastalara yaş ve bulgularına göre lakrimal kanal masajı ve antibiyotik ya da genel anestezi altında sondalama ve yıkama tedavisi uygulandı. Olgular iki gruba ayrıldı: Grup 1 (lakrimal kanal masajı ve antibiyotik tedavisi uygulananlar) ve Grup 2 (sondalama ve yıkama tedavisi uygulananlar). Bulgular: Birinci grupta olguların yaşı 1-42 ay (ortalama 16,6±10,4 ay) arasında değişirken, izlem süresi 2-32 ay (ortalama 9,5±8,4 ay) idi. Tedavi tüm gözlerin %53,7’sinde başarılı olurken, başarı oranı 0-6 aylık çocukların 25 gözünde %96, 7-12 aylık çocukların 37 gözünde %51,3, 13-18 aylık çocukların 30 gözünde %53,3 ve 19-36 aylık çocukların 68 gözünde % 39,7 idi. İkinci grupta olguların yaşı 9-84 ay (ortalama 24,5±13,1 ay) arasında değişirken, izlem süresi 2-38 ay (ortalama 11,1±10,6 ay) idi. Bu grupta tedavi gözlerin %86,5’inde başarılı olurken, başarı oranı 9-12 aylık çocukların 17 gözünde %94,1, 13-18 aylık çocukların 44 gözünde %93,1, 19-24 aylık çocukların 32 gözünde %93,7, 25-36 aylık çocukların 25 gözünde %84, 37-48 aylık çocukların yedi gözünde %71,4 ve 49-84 aylık çocukların dokuz gözünde % 66,6 idi.Çıkarımlar: Lakrimal kanal masajı ve antibiyotik tedavisi 0-1 yaş grubunda ilk tedavi seçeneğidir. Şiddetli blefarit ve dakriyosistit bulguları olmadıkça 12 aydan önce sondalama işleminden kaçınılmalıdır. Biz hafif olgularda ve ailenin de isteği varsa sondalama tedavisinin 18 aya kadar geciktirilebileceğini düşünmekteyiz. Sondalama işlemi daha büyük çocuklarda da başarılı olup beş yaşına kadar uygulanabilir, ancak başarı oranı yaşla birlikte azalmaktadır.specialization-in-medicine.listelement.badge Effect of Intravitreal Bevacizumab That Applied in Exudative Age-Related Macular Degeneration on Intraocular Pressure and Ocular Pulse Amplitude(2012) Seven, Erbil; Yaşar, TekinEksüdatif Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Uygulanan İntravitreal Bevasizumabın Oküler Nabız Amplitüdü ve Göz İçi Basıncına EtkisiEksüdatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) gelişmiş ülkelerde 50 yaş üzerinde santral görme kaybının ve körlüğün en yaygın sebebidir. Bu çalışmada, eksüdatif YBMD hastalarının tedavisinde kullanılan bir anti-vasküler endotelyal büyüme faktörü (anti-VEGF) olan bevasizumabın intravitreal enjeksiyonunun oküler nabız amplitüdü (ocular pulse amplitude, OPA) ve göz içi basıncı (GİB) üzerine etkilerini değerlendirme amaçlanmıştır.Çalışma Eylül 2011- Şubat 2012 tarihleri arasında prospektif olarak yürütülmüştür. Çalışmada lezyon tipine bakılmaksızın, YBMD'ye sekonder gelişen koroid neovaskülarizasyonlarına (KNV) intravitreal bevasizumab enjeksiyonu uygulanmıştır. Çalışmaya 39 hastanın 39 gözü dahil edildi. Enjeksiyon öncesi, sonrası 1. gün,1. hafta ve 4. haftada Goldmann aplanasyon tonometresi (GAT) ile GİB, Paskal dinamik kontur tonometre (DKT) ile GİB ve OPA ölçümleri yapıldı. Hastaların santral kornea kalınlığı (SKK) ve aksiyel uzunluk ölçümleri yapıldı. Tedavi öncesi ve sonrası ortalama en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri (EİDGK) karşılaştırıldığında enjeksiyon sonrası 1. hafta ve 4. haftada istatistiksel olarak anlamlı bir görme keskinliği artışı saptandı (p<0.05). Enjeksiyon öncesi ile sonrası GAT-GİB değişimi enjeksiyon sonrası 1.gün ve 1. haftada istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Enjeksiyon öncesi ile sonrası DKT-GİB değişimi enjeksiyon sonrası 1.gün, 1. hafta ve 4. haftada istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Enjeksiyon öncesi ile sonrası DKT-OPA değişimi enjeksiyon sonrası 1.gün ve 1. haftada istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Hastaların DKT-OPA değerleri ile yaş, aksiyel uzunluk ve SKK arasında herhangi bir korelasyon bulunamadı.Çalışmamızdaki sonuçlar, bevasizumabın eksüdatif YBMD'li hastalarda görme keskinliğini arttırdığını göstermiştir. Ancak, enjeksiyon sonrası erken dönemde, OPA (toplam koroidal kan dolaşımının indirekt bir göstergesidir) daki anlamlı düşüşün, her ne kadar ciddi yan etki ortaya çıkmasa da oküler hipoperfüzyonla ilişkili olabileceği ve gelişebilecek olası komplikasyonlar unutulmamalıdır. Bu yüzden, tedavi için uygun hasta seçimi yapılmalıdır.Other Ekstrakapsüler Katarakt Cerrahisi Sonrası Kornea Topografisi Değişimleri(1999) Andı, İnayet; Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Özdemir, Murat; Çinal, Adnan; Şimşek, ŞabanBu çalışmada PEKKE+GİL ameliyatının kornea topografisi üzerine etkileri bilgisayarlı kornea topografisi nokta analizi ile incelenmiştir. Kataraktlı 40 hastanın 40 gözü çalışmaya alındı. Standart PEKKE öncesi ve postoperatif 3. gün, 2. hafta, 1. ay ve 2 ay sonrasına kadar olan dönemlerde tüm gözlerden EyeSys v.2.1 cihazı ile kornea topografileri alınarak cerrahi ile meydana gelen topografik değişimler değerlendirildi. Tüm olgularda postoperatif erken dönemde korneanın vertikal aksının ileri derecede dikleştiği, bunun aksine nazal ve temporal kadranlarında düzleştiği saptandı. Meydana gelen bu değişimlerin postoperatif erken dönemden itibaren hızla gerilediği ve 2. ay sonunda preoperatif değerlere çok yaklaştığı görüldü. PEKKE sonrasında tüm korneada ciddi topografik değişimlerin olduğunu ve bu değişikliklerin ameliyat sonrası erken dönemden itibaren hızla normal topografi yönünde ilerlediğini söyleyebiliriz.Article Eksüdatif Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Uygulanan İntravitreal Bevacizumab Tedavisi Sonrası Oküler Nabız Amplitüdü ve Göz İçi Basıncında Değişimler(2015) Batur, Muhammed; Yaşar, Tekin; Seven, ErbilAmaç: Bu çalışmada eksüdatif Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonu (YBMD) hastalarının tedavisinde kullanılan İntravitreal Bevacizumab enjeksiyonu (İVB)'nun oküler nabız amplitüdü (Ocular Pulse Amplitude, OPA) ve Göz İçi Basıncı (GİB) üzerine etkilerini değerlendirme amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışma prospektif olarak yürütüldü. Lezyon tipine bakılmaksızın, YBMD'ye sekonder gelişen Koroid Neovaskülarizasyonları (KNV)'na İVB uygulandı. Çalışmaya 39 hastanın 39 gözü ve kontrol grubu için enjeksiyon yapılmayan diğer 39 gözü dahil edildi. Enjeksiyon öncesi ve enjeksiyon sonrası 1. gün, 1. hafta ve 4. haftada Goldmann Aplanasyon Tonometresi (GAT) ile GİB, Paskal Dinamik Kontur Tonometre (DKT) ile GİB ve OPA ölçümleri yapıldı. Tedavi öncesi ve sonrası alınan ölçümler istatistiksel olarak karşılaştırıldı.Bulgular: GAT-GİB değeri enjeksiyon sonrası 1. günde ve 1. haftada enjeksiyon öncesine göre istatistik olarak anlamlı derecede azaldı (p<0.05). DKT-GİB değeri enjeksiyon sonrası 1. günde, 1. haftada ve 4. haftada enjeksiyon öncesine göre istatistik olarak anlamlı derecede azaldı (p<0.05). DKT-OPA değeri enjeksiyon sonrası 1. günde ve 1. haftada enjeksiyon öncesine göre istatistik olarak anlamlı derecede azaldı (p<0.05). Tartışma: İVB sonrası erken dönemde OPA'daki anlamlı düşüş, birçok neden yanı sıra global koroid dolaşımındaki azalmaya da bağlı olabilir.specialization-in-medicine.listelement.badge Evaluation of Choroidal Thickness With Spectral Scanning Laser Tomography in Open Angle Glaucoma(2014) Yıldız, Veysi; Yaşar, TekinAmaç: Hafif, orta ve ileri evre primer açık açılı glokomlu olgular ile normal olgularda maküler ve peripapiller bölgedeki koroid kalınlığının karşılaştırılması Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Primer açık açılı glokom tanısıyla takip edilen ardışık 50 hastanın 90 gözü ve kontrol grubu olarak 19 hastanın 30 gözü dahil edildi. Tüm olguların rutin oftalmolojik muayeneleri yapıldı. PAAG olgularına tam eşik 30–2 görme alanı testi yapıldı. PAAG' li olgular HAP (Hodapp, Anderson, Parrish) kriterlerine göre GA parametreleri göz önünde bulundurularak gruplara ayrıldı. Grup I; Hafif GA kaybı olan olgular, Grup II; Orta düzeyde GA kaybı olan olgular, Grup III; Ağır GA kaybı olan olgular olmak üzere 3 alt gruba ayrıldı. Tüm olgulara EDI-OKT yöntemi ile maküler bölgede ilki subfoveal ve 500 mikron aralıklarla nazalde ve temporalde üçer nokta olmak üzere belirlenmiş 7 noktada koroidal kalınlık ölçümleri yapıldı. Yine EDI-OKT yöntemi ile peripapiller alanda OD etrafında 3,4 mm çaplı 360 derece dairesel tarama yapılıp 45⁰ lik eşit açılarla belirlenmiş 8 noktadan koroidal kalınlık ve RSLT kalınlık ölçümleri yapıldı. İstatistiksel analiz ile PAAG' li 3 grup ve kontrol grubu arasında ortalama koroid kalınlıkları ve RSLT kalınlıkları karşılaştırıldı. Koroidal kalınlığın yaş, RSLT kalınlığı ve GA' daki MD değeri ile korelasyonuna bakıldı. Bulgular: Yaş ve refraksiyon kusuru açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktu. Maküler bölgeden yapılan koroid ölçümleri arasında kontrol grubu ile PAAG' lu üç grup arasında ve PAAG' li grupların kendi aralarında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Peripapiller alandan yapılan koroid kalınlığı ölçümlerinde ise nazal bölgeden yapılan ölçüm haricinde diğer lokalizasyonlarda grup 3 ile kontrol grubu ve grup 1 arasında istatiksel olarak anlamlı fark tespit edildi. Ortalama peripapiller koroid kalınlığı, Grup 3' te kontrol grubu ve Grup 1' e göre anlamlı derecede ince bulundu. Global RNFL kalınlığı 4 grup arasında istatiksel olarak anlamlı farklı saptandı. Gruplar arasında global RNFL kalınlıkları yüksekten düşüğe doğru sırasıyla kontrol grubu, grup 1, grup 2, grup 3 şeklindeydi. Kontrol grubunda yaşın maküler ve peripapiller koroid kalınlıkları ile negatif korele olduğu görüldü. Sonuç: Maküler bölgeden yapılmış koroidal kalınlık ölçümlerinde gruplar arasında anlamlı fark görülmezken, peripapiller koroidal kalınlığın ileri glokomlu gözlerde sağlıklı ve hafif glokomlu gözlere göre istatiksel olarak anlamlı derecede ince olduğu görüldü. Koroid kalınlığı, glokom hastalarında takip parametresi olarak kullanılabilir. Anahtar kelimeler: Primer Açık Açılı Glokom, Gelişmiş Derinlik Görüntüleme, Maküler Koroidal Kalınlık, Peripapiller Koroidal KalınlıkArticle Filtran (Penetran) Glokom Cerrahisinde Yenilikler(2011) Yaşar, TekinGöz içi basıncını (GİB) düşürmek için yapılan insizyonel cerrahilerde, ön kamaraya girilerek yapılanlar için genellikle filtran terimi kullanılmaktaysa da bu işlemler için penetran terimini kullanmak daha uygun olacaktır.Penetran cerrahide yenilikler başlığı altında trabekülektomideki yenilikler ve trabekülektominin komplikasyonlarından kaçınmak için bulunan yeni penetran yöntemlere değinilecektir. Bu yeni yöntemler: Ex-press ,Eyepass, iStent, Trabectome, ELT (Excimer lazer trabekülostomi) ve GMS (Gold micro shunt) dur.Other Göz Travması Olgularımızın Epidemiyolojik Değerlendirilmesi(2002) Şimşek, Şaban; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Durmuş, Arzu ÇevikAmaç: Göz travmalarında bölgesel risk faktörlerini, travmanın en çok etkilediği toplum kesimlerini ve travma nedenlerini araştırmak. Metod: Hastanemiz Acil Ünitesi'ne göz yaralanması yakınması ile başvuran 402 hastanın 415 gözü değerlendirildi. Hastalar yaş, cinsiyet, meslek grupları, travma olduktan sonra hastaneye başvuruncaya kadar geçen süre, konulan tanı, etkilenen göz ve komşu dokular, travmanın nedeni, travmanın tipi, yatış süreleri, İlk ve son görme keskinlikleri açısından incelendi. İstatistiksel değerlendirmeler ki-kare testi ile yapıldı. Bulgular: Olgularımızın 328'i (%81.59) erkek, 74'ü (%18.41) kadındı (p<0.05). Ortalama yaş 18.69$pm$5.14 (2-80) yıl olarak saptandı. Olguların 225'i (%56.00) 15 yaş ve altında yer aldı. Elli yaşın üstünde ise sadece 6 (%1.50) olgu vardı. Yaş grupları arasındaki fark istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p<0.05). Travmadan en fazla etkilenen meslek grupları çocuklar hariç tutulduğunda, işçiler (%12.93) ve çiftçilerdi (%11.44), (p<0.05). Travmadan sonra hastaneye başvurana kadar geçen süre 42.40$pm$12.25 saat (15 dakika-2 ay) olarak saptandı. Travma nedenleri değerlendirildiğinde ilk sırayı 125 olguyla (%30.12) oyun kazaları aldı ye bunu 97 olgu (%23.40) ile ev kazaları takip etti. Tanılar arasında 122 olgu (%29.40) ile birinci sırayı kornea perforasyonu aldı ve bunu 90 olgu (%21.72) ile korneal abrazyon ve epitel erozyonları izledi. Hifemaya da %20.72 sıklıkla üçüncü sırada rastlandı. En sık görülen travma tipi kesici-delici (%48.01) yaralanmalardı. Sonuç: Bölgemizde, göz travmalarının erkeklerde kadınlara göre ve çocuklarda yetişkinlere göre daha sık görüldüğünü saptadık. Ayrıca sanayi ve tarım kesiminde çalışanların, göz travmaları açısından diğer meslek gruplarına göre daha fazla risk taşıdığı sonucuna vardık.Article Hastalığının Farkında Olmayan, Terminal Evre Steroide Bağlı Glokom Olgusu(2010) Yaşar, Tekin; Seven, Erbil; Çağlar, İsmail ÇağatayBazı insanlarda kronik topikal steroid kullanımına bağlı göz içi basıncı yükselebilir ve buna ‘steroide bağlı glokom' adı verilir. GİB'ndaki bu yükselmenin, aköz dışa akımına karşı direncin artmasından kaynaklandığı konusunda fikir birliği vardır. Hastaların genellikle belirgin şikayet ve bulgulara sahip olması tanı ve teşhisi kolaylaştırırken, nadiren, bu olguda olduğu gibi belirgin olmayabilir. Bu çalışmada steroidin yol açtığı glokomu olan ama bunun farkında olmayan 25 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur.Other Horizontal Konkomitan Şaşılıklarda Cerrahi Sonuçlarının Şaşılık Tipi, Derecesi ve Cerrahi Tekniği ile İlişkisi(2002) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Horizontal konkomitan şaşılıklarda cerrahi tedavi sonuçlarımızı değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 1997-Aralık 1999 tarihleri arasında kliniğimizde cerrahi olarak tedavi edilen 48'i (%58.6) alternan, 34'ü (%41.4) monoküler horizontal konkomitan şaşılıklı toplam 82 olgu çalışma kapsamına alındı. Kırkdört (%53.66) hastaya geriletme+rezeksiyon, 38 (%46.34) olguya da sadece geriletme yapıldı. Cerrahi başarı oranı, kaymanın ezotropya (ET) ve ekzotropya (XT) olmasına, seçilen tekniğin türüne (sadece geriletme veya geriletme+rezeksiyon) ve kayma açısının büyüklüğüne göre değerlendirildi. Postoperatif altıncı ayda ±10 prizm dioptri (pd) kayma açısı başarı olarak kabul edildi. BULGULAR: Genel başarı oranı %73.68 olarak saptandı. Cerrahi başarı oranları XT'lerde %90, ET'lerde %61.9; geriletme ve rezeksiyon yapılanlarda %77.27, sadece iki taraflı geriletme yapılanlardan %73.68, 15-30 pd grubunda %88.8, 31-50 pd grubunda %63.6, 51-70 pd grubunda %72.2 ve 70 pd üzeri grubunda %75.6 olarak bulundu. En sık karşılaşılan komplikasyonlar postoperatif diplopi (%19.5) ve bulantı-kusma (%13.4) idi. Hastaların görme keskinliklerinde operasyon sonrası istatistiksel olarak anlamlı değişiklik kaydedilmedi (p>0.05). SONUÇ: Başarı oranımızın, 15-30 pd ve 70 pd üzeri gruplarında diğer kayma açısı gruplarına göre ve XT'lerde ET'lere göre daha yüksek olduğunu saptadık.specialization-in-medicine.listelement.badge In Vivo Confocal Microscopy Study of Blebs After Filtering Surgery(2011) Karpuzoğlu, Mustafa Nafiz; Yaşar, TekinBu çalışmanın amacı in-vivo konfokal mikroskop ile trabekülektomi sonrası filtrasyon bleblerini analiz etmek ve klinik olarak bleb fonksiyonu ile görüntüler arasındaki ilişkiyi saptamak. 12 gün ile 17 yıl öncesinde trabekülektomi cerrahisi geçirmiş 55 hastanın 67 gözü klinik olarak ve in-vivo konfokal mikroskop (Rostock Kornea Modülü/Heidelberg Retina Tomografisi) ile incelendi.Epitelyal mikrokist sayısı (p=0.002), geniş stromal kist alanı (p=0.07), kapsüllü stromal kistlerin yokluğu (p=0.001), minimal vaskülarizasyon (p=0.002) ve kıvrımlı damarların yokluğu (p=0.003) gibi in-vivo konfokal mikroskopi bulguları iyi bleb fonksiyonu ile anlamlı derecede ilişkili bulunmuştur. Hiperreflektif , yoğun bleb stroması ise bleb yetmezliği ile anlamlı derecede ilişkili bulunmuştur (p?0.001). Trabeküler paternden oluşan bleb stroması mitomisin-c uygulanan trabekülektomiler ile ilişkiliydi (p=0.001).Sonuç olarak Heidelberg Retina Tomografisi/ Rostock Kornea Modülü ile yapılan in-vivo konfokal mikroskopi iyi ve yetersiz blebler arasındaki farklılıkları belirlemek için tanısal görüntüleme sağlar. Ayrıca hücresel düzeyde filtrasyon blebi yapılarının ayrıntılarını görüntülememizi sağlayarak yara iyileşme mekanizmalarını anlamak için umut verici bir yol oluşturur.specialization-in-medicine.listelement.badge Investigation and Comparison of the Effects of Antiglaucomatous Drops on the Corneal Epithelium According To Their Preservatives(2014) Aşkar, Mehmet; Yaşar, TekinAmaç: Koruyucu olarak polyquad içeren antiglokomatöz damlalar ile koruyucu olarak benzalkonium chloride (BAC) içeren antiglokomatöz damlaların kornea epiteli üzerine ve gözyaşı üretimi üzerine etkilerini değerlendirmek ve bu etkileri karşılaştırmak. Gereç ve yöntem: Koruyucu olarak polyquad içeren antiglokomatöz damla tedavisi başlanan grupta (Pol grubu) 21 primer açık açılı glokom veya oküler hipertansiyonlu hastanın 40 gözü, koruyucu olarak benzalkonium chloride içeren antiglokomatöz damla tedavisi başlanan grupta (BAC grubu) 20 primer açık açılı glokom veya oküler hipertansiyonlu hastanın 37 gözü bulunmaktaydı. Hastalar 4 ile 7 ay boyunca takip edilmişlerdir. Çalışmada 20 sağlıklı gönüllünün 40 gözü de kontrol grubunu oluşturmuştur. Epitel dansitesini değerlendirmede, İn vivo konfokal mikroskop (Heidelberg Retina Tomografisi/Rostock Kornea Modülü), gözyaşı üretimini değerlendirmede ise Schirmer 1 testi kullanılmıştır. Bulgular: Takibin sonunda başlangıçtakine göre kornea yüzeyel epitel dansitelerinde azalma gerçekleşmiş ve bu azalma hem Pol grubunda hem de BAC grubunda istatistik olarak anlamlı bulunmuştur (Her iki grupta p<0,01). Yüzyel epitel dansitelerindeki azalma Pol grubunda sağ gözde % 5, sol gözde %7; BAC grubunda ise hem sağ hem de sol gözde % 21 oranında bulunmuştur. Bazal epitel dansitelerinde ise tersine her iki grupta başlangıçtakine göre artma görülmüş ve bu artma istatistik olarak anlamlı bulunmuştur (Her iki grupta p<0,01). Bazal epitel dansitelerindeki artma Pol grubunda her iki göz için % 2; BAC grubunda sağ göz için % 9, sol göz için % 8 oranında bulunmuştur. Schirmer 1 test değerleri başlangıçtakine göre her iki grupta istatistik olarak anlamlı biçimde (p<0,01) düşmüş ancak bu düşüş BAC grubunda daha fazla bulunmuştur. Sonuç: HRT3 Rostock kornea modülü ile yapılan in vivo konfokal mikroskop çeşitli topikal tedavilerin kornea üzerine etkilerinin takibinde kullanılabilen bir görüntüleme aracıdır. Antiglokomatöz damlaların oküler yüzey yan etkilerinin, Schirmer testi gibi klinik testler ile ve konfokal mikroskopi gibi görüntüleme yöntemleri ile takibinin, gelecekte glokom hastalarına daha konforlu bir tedavi sunmayı sağlayacağını düşünmekteyiz.