Browsing by Author "Yakut, Cevat"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Article Aort Darlığı Olan Hastalarda Aort Kapak Replasmanının Klinik Sonuçları(2005) Kutay, Veysel; Tuncer, Mustafa; Ekim, Hasan; Mustafaoğlu, Faik; Yakut, CevatAmaç: Çalışmamızın amacı aort kapak replasmam sonrası sol ventrikül sistol ve diyastol sonrası çaplarında olan değişiklikleri değerlendirmektir. Metot: Ocak 2000 ile Aralık 2003 tarihleri arasında Anabilim Dalımızda aort darlığı nedeniyle aort kapak replasmam yapılan hastalardan 20'si çalışma kapsamına alınmıştır. Hastalardan 16'sı erkek, 4'ü kadın olup yaşları 18 ile 70 arasında değişmekte ve ortalama yaş ta 36,51±18,10 yıl idi. Tüm hastalarda ameliyat öncesi ve sonrası ekokardiyografik değerlendirmeler yapıldı. Bulgular: Aort kapak replasmam sonrası tüm hastalarda hemodinami anlamlı olarak düzeldi. Sol ventrikül sistol ve diyastol sonrası çapları ile interventriküler septum kalınlığı azaldı. Ayrıca ameliyat sonrası sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ameliyat öncesine göre anlamlı olarak yükseldi. Sonuç: Aort kapak replasmanı sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunu artırır ve miyokardiyal hipertrofinin gerilemesini sağlar.Article Biocompatibility of Heparin-Coated Cardiopulmonary Bypass Circuits in Coronary Patients With Left Ventricular Dysfunction Is Superior To Pmea-Coated Circuits(Wiley, 2006) Kutay, Veysel; Noyan, Tevfik; Ozcan, Sedat; Melek, Yasin; Ekim, Hasan; Yakut, CevatBackground: Several coating techniques for extracorporeal circulation have been developed to diminish the systemic inflammatory response during cardiopulmonary bypass (CPB). The aim of this study was to evaluate the clinical effectiveness and biocompatibility of heparin-coated and poly-2-methoxyethylacrylate (PMEA)-coated CPB circuits on coronary patients with left ventricular systolic dysfunction. Methods: Thirty-six patients who underwent elective coronary artery bypass grafting were divided into two equal groups: group H (n = 18), heparin-coated; group P (n = 18), PMEA coated. Clinical outcomes, hematologic variables, cardiac enzymes, malondialdehyde (MDA), and acute phase inflammatory response (including myeloperoxidase (MPO), catalase, hsCRP, and IL-8) were analyzed perioperatively. Results: Demographic, CPB, and clinical outcome data were similar for both groups. Plasma fibrinogen, total protein, albumin, and platelet count decreased, neutrophil count, MDA, IL-8, MPO, and catalase levels increased during CPB. During CPB, MPO and catalase values were significantly higher in group P (p = 0.02 and p = 0.01) and postoperative MDA concentration was lower in group H (p = 0.03). Platelet counts were better preserved in group H during and after CPB but neutrophil count and IL-8 level did not differ between the groups. Postoperative total protein, albumin, and fibrinogen levels were higher in group H (p < 0.05). The postoperative first day levels of troponin-I, CK-MB, and CRP increased in both groups without any significant differences between the groups. Conclusions: Heparin-coated circuit provided better suppression of perioperative inflammatory markers and exhibited more favorable effects on hematologic variables than PMEA-coated circuit.Article Erişkinlerde Konjenital İntrakardiyak Defekt Onarımlarının Erken ve Orta Dönem Sonuçları(2005) Kutay, Veysel; Ekim, Hasan; Yakut, CevatAmaç: Konjenital kardiyak defekti olup erişkin yaşa ulaşmış hastalarda hem tıbbi hem de cerrahi yaklaşım özellik ve önem arzetmektedir. Perioperatif risk faktörleri ve cerrahi sonrası erken ve orta dönem sonuçlarının değerlendirilmesi amacıyla konjenital intrakardiyak defekt onarımı yapılan erişkin ve pediyatrik yaş grupları karşılaştırılmıştır. Yöntem: Aralık 1999 ile Ocak 2004 tarihleri arasında toplam 77 olgu konjenital intrakardiyak defekt nedeniyle öpere edilmiş olup erişkin ve pediyatrik yaş grubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Grup 1, 18 yaş üzeri 33 olgu (28 ± 6 yıl, 18-49), Grup 2 ise 16 yaş altı 44 olgu (6.7 ± 3.2 yıl, 2-15) içermektedir. Her iki grupta 15 TOF (2,13, sırasıyla), 26 VSD (5, 21), 22 sekundum ASP (17, 5), 3 parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi (PPVA, 3, 0), 3 primum ASD (1,2), 6 pulmoner stenoz (PS, 4, 2), 1 subvalvuler aortik diskret membran (0, 1) ve 1 Ebstein anomalisi (1, 0) bulunmaktaydı. Bulgular: Toplam hastane moıtalitesi 1 olgu (Grup 1; Ebstein anomalisi) ile %1.3 dür. Ortalama takip süresi Grup 1 için 23 ay, Grup 2 için 19 ay olup, atriyoventriküler ritm problemi her iki grupta en sık görülen postoperatif erken dönem komplikasyondur. Atriyoventriküler tam blok, TOF onarımı yapılan 3 olguda (%20,1 ve 2, sırasıyla) ve VSD onarımı yapılan 3 olguda (%11,1 ve 2 sırasıyla) görülmüştür. Ekokardjyografi kontrollerinde, TOF onarımı yapılan 2 olguda (%13, 0 ve 2) ve VSD onarımı yapılan 3 olguda (%11, 1 ve 2) reoperasyon ihtiyacı gerektirmeyen rezidüdefekt, yine TOF onarımı yapılan 3 olguda (%20, 1 ve 2) hafif-orta şiddette pulmoner yetersizlik tespit edilmiştir. Her iki gruptaki diğer hastaların hiçbirinde ek morbidite görülmemiş olup, en son takiplerinde fonksiyonel kapasiteleri Grup 1 hastalarının %87'si, Grup 2 hastalarının %83'ü newyorle Heart Association (NYHA) Klas I olarak tespit edilmiştir. Sonuç: Sınırlı sayıdaki bu çalışmamızda görüleceği üzere, ventriküler septal defektin eşlik etmediği intrakardiyak defektler, verdikleri semptomların şiddeti ile korele olarak erişkin yaşa kadar ihmal edilmektedir ancak cerrahi sonuçları, gerek morbidite ye mortalite düşüklüğü yönünden gerekse fonksiyonel kapasite ve yaşam kalitesini yükseltmesi bakımından pediyatrik yaş grubundan farklı değildir.Article Fallot Tetralojisinde Transanüler Yama Uygulamasının Erken ve Orta Dönem Sonuçları(2005) Karadağ, Melike; Başel, Halil; Demir, İsmail; Kutay, Veysel; Yakut, Cevat; Ekim, Hasan; Akbayrak, HakanAmaç: Küçük pulmoner anulusu olan Fallot tetralojisinde (TOF) transanüler yama gerekir. Bu da pulmoner rejürjitasyona yol açabilir. Amacımız transanüler yama gerektiren TOF'lu hastalarda tam onarımı ile ilgili tecrübelerimizi gözden geçirmektir. Metod: Mayıs 2000 ile Mart 2005 tarihleri arasında Van Yüksek İhtisas Hastanesi ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 20 hastaya TOF tanısıyla tam onarım operasyonu yapılarak perikardiyal yama ile sağ ventrikül çıkımı ve anülüsü genişletilmiştir. Hastaların yaşları 3 ile 24 arasında değişmekte olup, 11'i kız ve 9'u erkek idi. Bulgular: Tanı tüm hastalarda operasyon öncesi uygulanan ekokardiyografi ve kardiyak kataterizasyonla kondu.Transannuler yama kullanılarak yapılan tam onarım sonrası hastaların fonksiyonel kapasitelerinde anlamlı düzelme oldu. Ölen hastamız olmadı. Sonuç: TOF tanısı konunca yaşına bakılmadan kontrendikasyon olmadıkça tüm hastalar öpere edilmelidir. Anulusu dar olan hastalarda transanüler yama kullanılması kısa ve orta dönemde iyi tolere edilir ve hastaların fonksiyonel kapasiteleri düzelir.Article Genç Erişkinlerde 19 ve 21 Milimetrelik Aort Kapak Protezlerinin Hemodinamik Performans ve Fonksiyonel Kapasite Üzerine Etkileri(2005) Yakut, Cevat; Ekim, Hasan; Kutay, Veysel; Tuncer, MustafaAmaç: Aort stenozu nedeniyle 19 mm veya 21 mm ikiyaprakçıklı aortik mekanik protez kapak replasmanı uygulanan genç erişkin hasta grubunda ameliyat sonrası erken ve orta dönem fonksiyonel kapasite artışı ve sol ventrikül hipertrofi gerilemesi değerlendirildi. Çalışma planı: Romatizmal aort stenozu nedeniyle izole aort kapak replasmanı uygulanan 14 hasta (10 erkek, 4 kadın; ort. yaş 25±7; dağılım 17-41) çalışmaya alındı. Olguların altısında 19 mm, sekizinde 21 mm ikiyaprakçıklı mekanik protez kullanıldı. Ortalama vücut yüzey alanı 21 mm protez kullanılan olgularda 1.76 m2, 19 mm protez kullanılan olgularda 1.58 m2, tüm olgularda 1.7±0.15 m2 idi. New York Heart Association (NYHA) fonksiyonel kapasite 10 olguda sınıf II, dört olguda sınıf III idi. İmplantasyon, iki olgu dışında, tüm olgularda aort kökü genişletilmeksizin uygulandı. Tüm olgularda istirahatte ve maksimal egzersiz sonrasında transtorasik ekokardiyografi ile transvalvüler gradiyent, efektif kapak alanı ve sol ventrikül çapları ölçüldü. Ortalama takip süresi 32±11 ay (dağılım 12-56 ay) idi. Bulgular: Olguların hiçbirinde ölüm ve ameliyat sonrası dönemde komplikasyon görülmedi. Fonksiyonel kapasite açısından tüm olgular NYHA sınıf I olarak demnesğerlendirildi (p=0.01). Ameliyat öncesine göre, ameliyat sonrası transvalvüler ortalama gradiyentte (p=0.005) ve sol ventrikül kütle indeksinde (p=0.01) belirgin iyileşme görüldü. Sonuç: Bulgularımız, genç erişkinlerde 19 mm ve 21 mm mekanik protez replasmanının ameliyat sonrası erken ve orta dönemde mortalite ve morbiditeyi artırmadığını; ayrıca, semptomların gerilemesi ve fonksiyonel kapasite artışı açısından belirgin düzelme sağladığını göstermektedir.Article Retroperitoneal Bölgeye Rüptüre Olmuş Dev Abdominal Aort Anevrizması Cerrahi Onarımı: Olgu Sunumu(2004) Karadağ, Melike; Kutay, Veysel; Ekim, Hasan; Yakut, CevatRüptüre abdominal aort anevrizması (r-AAA), günümüzde gelişen teknolojiye rağmen yüksek peroperatif mortalite ve morbiditeye neden olması, hızlı tanı ve cerrahi onarıma ihtiyaç göstermesi bakımından önemini korumaktadır. Bu olguda olduğu gibi nadiren hemodinamik bozulmaya neden olmadan stabil seyredebilir. Üç aydır semptomatik olan ve yirmi gün önce r-AAA tanısı konulan 71 yaşında erkek hastanın sol retroperitoneal bölgeye rüptüre olmuş 10 x 12 cm çapında infrarenal yerleşimli aortik anevrizması başarı ile tamir edilmiştir.