Browsing by Author "Yaman, Görkem"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Article 1999 ve 2001 Yıllarında İzole Edilen Klebsiella Pneumoniae Suşlarının Antibiyotik Direnç Oranlarının Karşılaştırılması(2005) Hamza, Bozkurt; Kurtoğlu, M. Güzel; Guducuoglu, Huseyin; Berktaş, Mustafa; Andiç, Şafak; Yaman, GörkemAmaç: Çalışmada, 1999 ve 2001 yıllarında çeşitli klinik örneklerden izole edilen Klebsiella pneumoniae suşlarının örneklere ve kliniklere göre dağılımı ile antibiyotiklere direnç oranlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Metot: Bu yıllarda laboratuarımıza gelen klinik örneklerden K. pneumoniae suşlarının izolasyonunda klasik kültür yöntemleri kullanılmış, izole edilen suşların identifikasyonu ve antibiyotiklere duyarlılıklarının tanımlanmasında ise Şceptor (Becton Diçkinson-USA) panelleri kullanılmıştır. Bulgular: Çalışma sonucunda laboratuvarımıza gönderilen klinik örneklerden 1999 yılında 210, 2001 yılında ise 247 K. pneumoniae suşu izole edilmiştir. Antibiyotiklere direnç durumları irdelendiğinde; K. pneumoniae suşlarının aztreonam (p<0,001), sefotaksim (p<0,01) ve trimetoprim-sulfametaksazole (pArticle Biotyping of Nontypeable Group B Streptococci(2010) Yeşilova, Abdullah; Ekin, İsmail Hakkı; Gürtürk, Kemal; Yaman, GörkemBu araştırmada serotiplendirilemeyen Grup B Streptokok (GBS)’ların biyokimyasal yöntemlerle sınıflandırılması amaçlandı. Sığırlardan izole edilen 81 izolatın 40 (%49.4)’ı ve 93 insan izolatının 30 (%32.3)’u tavşanlardan elde edilen serotip monospesifik antiserumların kullanıldığı koaglütinasyon testi ile serotiplendirilemedi. Serotiplendirilemeyen izolatlardan elde edilen bazı biyokimyasal test sonuçlarının istatistiksel dendogram analizleri yapılarak her biri sınıflandırmaya tabi tutuldu. Sığır orijinli izolatlar 4 farklı biyotipte sınıflandırılırken insan orijinli izolatlarda 3 farklı biyotip saptandı. Araştırma sonucunda elde edilen biyotip modellerinin sığır ve insan orijinli GBS izolatlarının identifikasyonunda yardımcı olabileceği ve GBS kapsamında Streptococcus agalactiae dışında adlandırılmayan başka izolatların da olabileceği kanaatine varıldı.Article Çeşitli Örneklerden İzole Edilen Vibrio Metschnikovii Suşlarının Biyokimyasal Özellikleri ve Antibiyotiklere Duyarlılıkları(2003) Hamza, Bozkurt; Berktaş, Mustafa; Yaman, Görkem; Bayram, Yasemın; Kurtoğlu, M. Güzel; Guducuoglu, HuseyinAmaç: Çalışmada, 1999-2001 tarihleri arasındaki iki yıllık süreçte Mikrobiyoloji Laboratııvan'na gönderilen örnekler ile hastane enfeksiyonlarının önlenmesi ve kontrolü amacıyla çeşitli servislerden alınan örneklerden üretilen Vibrio ınetschnlkovii (F. metschnikovii) suşlarının biyokimyasal özellikleri ile antibiyotik hassasiyet testi sonuçları irdelenmiştir. Yöntem: Kliniklerden gönderilen 137 örnek, Kanlı ve Eozin Metilen Blue (EMB) Ağar besiyerlerine ekildikten sonra, kolonilerin tanımlanması ve antibiyotik duyarlılık testlerinde \"Sceptor Gram Negative Enterik MIC/ID Panel\" ile \"Sceptor Gram Negative Urine MIC/ID Paneller\" (Becton Dickinson-USA) kullanıldı. Bulgular: Laboratuvara gönderilen klinik örneklerinl4 (% 61)'ünde vè kontrol amaçlı olarak çeşitli servislerden alınan örneklerin 9(%39)'ıından olmak üzere toplam 23 örnekte V. metschnikovii izole edilmiştir. Antimikrobiyal ajanlara karşı yapılan duyarlılık testi sonucunda imipenem ve amoksisilin-klavulanatın %100, ampisilin-sulbaktam, gehtamisin ve amikasinin % 95, tetrasiklinin % 92, sefazolin ve tikarsilin-klavulanatın % 90 oranları ile en etkili ajanlar oldukları gözlenmiş; en yüksek direnç gelişimi saptanan ajanlar ise % 8.0 oranı ile aztreonam, % 60 oranı ile seftazidinı, % 52 oranı ile sefotaksim ve % 48 oranı ile trimetpprim-sulfametoksazol olarak saptanmıştır. V. metschnikovii suşlarının ampisilin, sefoperazon, sefotetan, seftriakson, sefuroksinı, siprofloksasin, piperasilin, tikarsilin ve tobramisine karşı % 13 ile % 45 arasında değişen oranlarda direnç geliştirdikleri tespit edilmiştir. Sonuç: V. metschnikovii'nin bir dönem hastanemiz bünyesindeki bulunan çeşitli cihaz ve ortamlarda kolonize olduğu gözlenmektedir ve çalışmada buna dikkat çekilmiştir. Giderek daha sık olarak karşımıza çıkan bu bakteri ile ilgili veriler yine de sınırlıdır ve özellikle su kaynakları başta olmak üzere, ülkemizde konu ile ilgili daha geniş çalışmalar yapılması gerekmektedirArticle Chryseobacterıum Indologenes'in Neden Olduğu İdrar Yolu Enfeksiyonu(2016) Yaman, Görkem; Ragbetli, Cennet; Ceylan, Nesrin; Özlük, Suat; Guducuoglu, Huseyin; Parlak, Mehmet; Bayram, YasemınBu çalışmada 1 yaşındaki erkek hastada Chryseobacterium indologenes idrar yolu enfeksiyonu vakası sunulmuştur. Bu olguda yapılan idrar kültürü incelemesinde 24. saatte sarı-turuncu pigment oluşturan, kolonileri düzgün kenarlı olan, katalaz, indol, eskulin hidrolizi ve oksidaz testleri pozitif olarak bulunan mikroorganizma tespit edilmiştir. Aynı örnekte ikinci mikroorganizma olarak Candida albicans üremesi saptanmıştır. Her iki mikroorganizma sayısı da 100.000 Colony Forming Unit/mililitre üzerinde saptanmıştır. Bu mikroorganizmaların hızlı tanımlanması için laboratuarımızda BD Phoenix 100 (Becton Dickinson, USA) otomatize sistem kullanılmıştır. Antibiyotik dirençlerinin tespiti için European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing 2014 kılavuzunda nonfermenter bakteriler için tanımlanan kriterler kullanılmıştır. C. indologenes suşu tanımlandıktan sonra MALDI-TOF MS (Bruker Microflex LT System) ile Maltepe Üniversitesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı'nda konfirme edilmiştir. C. indologenes amikacin, gentamicin, aztronenam, ceftazidime, cefepime, piperacillin, piperacillin tazobactama karşı dirençli bulunurken ciprofloxacin ve trimethoprim-sulfamethoxazole duyarlı bulunmuştur. C. albicans için gradient testi (Liofilchem. srl, İtalya) ile yaılan antimikotik duyarlılık testinde ise flusitozin, amfoterisin B, vorikonazol, flukonazol, itrakonazole karşı duyarlı olarak tespit edilmiştir. Hastaya trimethoprim sulfamethoxazole ve kaspofungin tedavisi başlanmıştır. Ateş sorunu çözülünce ve idrar kültürü negatif gelene kadar tedavisine devam edilmiştir. C. indologenes, nadir rastlanan bir etiyolojik ajan olmasına rağmen hidronefrozun eşlik ettiği idrar yolları enfeksiyonlarında akılda tutulmalıdır.Master Thesis Evaluation of Suspected Brucellosis Patients With Six Different Methods(2010) Yüce, Metin; Yaman, GörkemYüce M, Şüpheli Bruselloz olgularının altı farklı yöntemle değerlendirilmesi, Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2010. Çalışmada bölgemizde şüpheli bruselloz hastalarının kan örneklerinde brusella varlığı araştırılarak, brusella hastalığının tanısında kullanılan standart tüp aglütinasyon, Coombs anti brusella, Immuncapture aglutinasyon (BrucellaCAPT), ELISA, Kan kültürü ve Realtime PCR testlerinin tanı değerlerini ayrı ayrı ve bir arada değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu amaçla Ocak 2009-Aralık 2009 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Araştırma Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları ve klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalına başvuran 44 hasta incelemeye alınmıştır. Çalışmaya dahil edilen hastalardan toplanan kan örnekleri iki ayrı tüpe alınmış, kan kültürü için toplanan kanlar direkt olarak cihaza aktarılmış, diğer örnek santrifüj edilerek elde edilen serumlar serolojik ve Moleküler PCR testlerin çalışılmasında kullanılmıştır.Yapılan çalışmalar sonucunda standart tüp aglutinasyon testinde 13 (% 29,5), Coombs anti brusella da 15 (% 34,0), Immunocapture aglutinasyon (BrucellaCAPT) testinde 21 (% 47,7), Brucella IgG ELISA'da 20 (% 45,4), kan kültüründe üç (% 6,8) ve Realtime PCR testinde üç (% 6,8) pozitiflik saptandı. Enfeksiyon hastalıkları kliniğinde brusella tanısı konmuş ve tadaviye alınmış olan hastalar esas alındığında, Standart Tüp Aglütinasyon testinin duyarlılığı % 72.2, özgüllüğü % 100, Coombs antibrusella testinin duyarlılığı % 77.7, özgüllüğü % 96.1, Immunocapture aglutinasyon (BrucellaCAPT) testinin duyarlılığı % 94.4, özgüllüğü % 84.6, ELISA testinin duyarlılığı % 77.7, özgüllüğü % 80.7, Kan kültürünün duyarlılığı %16.6, özgüllüğü %100, PCR testinin duyarlılığı % 16.6, ve özgüllüğü ise % 100 olarak elde edilmiştir. Bu altı yöntem içinden duyarlılığı en yüksek olan yöntem Immunocapture (BrucellaCAPT) aglütinasyondur. Bu test tüp aglütinasyonu ve coombs anti-brusella testini bir arada yapmakta ve brusellaya karşı oluşan IgG'nin yanında IgM ve IgA antikorlarını da tespit etmektedir. Immunocapture aglütinasyon (Brucellacapt) yönteminin blokan antikorları da yakalayarak yüksek titrede antikor tespit etmesi brusellozun tanı ve takibinde tedavinin izlenmesi açısından güvenle kullanılabileceğini düşündürmektedir.Anahtar Sözcükler: Bruselloz, teşhis yöntemlerispecialization-in-medicine.listelement.badge Genotype Distribution and Precore Basal Core Promoter Mutation Analysis of Hbv in Van Region(2010) Öztürk, Öznur; Yaman, GörkemAkut hepatit ve asemptomatik taşıyıcılık, kronik taşıyıcılık, karaciğer sirozu ve hepatosellüler karsinom gibi kronik karaciğer hastalığının değişik formlarına sebep olan Hepatit B virüsü (HBV), tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli bir toplum sağlığı problemi oluşturmaktadır. HBV genotipleri ve mutasyonları da hastalık seyrini ve tedavisini etkilemektedir.Bu çalışmada, Van yöresinde HBV genotiplerini ve prekor/bazal kor promoter mutasyonlarını tespit etmek amaçlanmıştır. Bu amaçla, Mart 2008-Ocak 2009 tarihleri arasında toplanan, hepatit B serolojik belirleyicileri (AXSYM, Abbott) ve HBV DNA'sı (Cobas Taqman, Roche) pozitif 54 hasta serumu çalışmaya dahil edilmiştir. Bu serumlarda DNA izolasyonu (QİAamp DNA Mini Kit, Qiagen) sonrası revers hibridizasyon metodu (INNO-LiPA, İnnogenetics) kullanılarak genotiplendirme ve mutasyon analizi yapılmıştır.Çalışma sonucunda, 54 hastanın tümünde (% 100) genotip D tespit edildi. 54 hastanın 5'i, mutasyon analizi için amplifikasyon sonrasında agaroz jel elektroforezde DNA bandı oluşmadığı için mutasyon analizi çalışmasından çıkarıldı ve çalışma 49 hasta ile yapıldı. Bu hastalarda G1896A prekor mutasyonu ve BKP mutasyonu sırayla % 40.9 ve % 34.7 olarak bulundu. Bu hastaların HBeAg durumları ile tespit edilen mutasyonlar değerlendirildiği zaman, HBeAg negatif hastalarda prekor mutasyonu % 75.0, bazal kor promoter mutasyonu % 57.9 olarak tespit edildi. 49 hastanın % 22.4'ü, HBeAg negatif hastaların ise % 50'si prekor ve BKP mutasyonlarının her ikisine de sahipti.Çalışmada çıkan sonuçlar irdelendiğinde, Akdeniz ve komşu Asya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de Van yöresinde de HBV D genotipi dominantdır. Prekor ve BKP mutasyon analizi sonuçlarına bakıldığında ise, hepatit B hastalarının yaklaşık yarısı prekor mutasyonuna, üçte biri ise BKP mutasyonuna sahipti. Bu mutasyonlar HBeAg salınımını durdurmakta veya önemli ölçüde azaltmaktadır. Ülkemizde HBV'ye ait genotip ve mutasyonlara ait bu epidemiyolojik verilerin, HBV enfeksiyonuna sahip hastaların tanısında, izlenmesinde ve tedavi stratejisinde klinisyenlere yardımcı olacağı kanısına varılmıştır.Article Hastane Kökenli Staphylococcus Aureus İzolatlarında Mlsb, Fusidik Asit ve Antibiyotiklere Direnç(2010) Karahocagil, Mustafa Kasım; Guducuoglu, Huseyin; Parlak, Mehmet; Çıkman, Aytekin; Yaman, Görkem; Berktaş, MustafaÇalışmada, hastane infeksiyonlarından izole edilen 100 Staphylococcus aureus suşunda makrolid-linkozamid-streptogramin B (MLSB) direnci ile fusidik asit ve diğer antibiyotiklere direnç oranlarının saptanması amaçlanmıştır. Konvansiyonel yöntemlerle tanımlanan ve CDC kriterlerine göre hastane kökenli olduğu kabul edilen 50 metisilin dirençli S.aureus (MRSA) ve 50 metisilin duyarlı S.aureus (MSSA) suşunun D-zon yöntemi ile MLSB direnci, Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile fusidik asit, penisilin, eritromisin, klindamisin, gentamisin, tobramisin, tetrasiklin, rifampisin, siprofloksasin, trimetoprim-sulfametoksazol, vankomisin ve teikoplanine karşı antibiyotik dirençleri araştırılmıştır. Çalışma sonucunda tüm S.aureus suşları için yapısal MLSB (cMLSB) direnci % 9, indüklenebilir MLSB (iMLSB) direnci % 22 olarak tespit edilmiştir. MRSA suşlarında cMLSB ve iMLSB direnci % 12 ve % 42 olarak saptanırken, MSSA suşlarında bu oranlar sırasıyla % 6 ve % 2 olarak bulunmuştur. Antibiyotik duyarlılık testi sonucunda fusidik asid direnci MSSA’larda % 4, MRSA’larda % 6 oranında bulunurken, MSSA ve MRSA suşlarında vankomisin ve teikoplanine direnç görülmemiştir. Diğer antibiyotiklerden MSSA ve MRSA için sırasıyla penisiline % 84 - 100, eritromisine % 20 - 70, tetrasikline % 10 - 90, rifampisine % 10 - 88, siprofloksasine % 6 - 88, klindamisine % 6 - 12, trimetoprim-sulfametoksazole % 6 - 6, gentamisine % 4 - 62, tobramisine % 2 - 26 oranlarında direnç saptanmıştır. Çalışmada S.aureus suşlarının hepsinin vankomisin ve teikoplanine duyarlı olduğu, ancak metisilin direnci ile birlikte diğer antibiyotiklere karşı da direnç gelişiminde artış olduğu gözlenmiştir. Özellikle MRSA suşlarında yüksek iMLSB direnç oranlarının görülmesi, tedavi başarısızlıklarının önlenebilmesi amacıyla, eritromisin direnci görüldüğünde MLSB direncinin araştırılmasını gerektirmektedir. Ayrıca S. aureus suşlarının fusidik aside yüksek oranlarda duyarlı olması, fusidik asidin bazı durumlarda alternatif olarak kullanılabileceğini göstermektedir. *Gülhane Mikrobiyoloji Günleri: Antimikrobik Kemoterapi, Laboratuvar Uygulamaları ve Yenilikler’de sunulmuştur. Poster No.60 (20-22 Nisan 2010, İstanbul)Article Kolesistektomi Yapılan Hastaların Safra Örneklerinden İzole Edilen Mikroorganizmalar ve Antibiyotiklere Duyarlılıkları(2004) Hamza, Bozkurt; Bayram, Yasemın; Yaman, Görkem; Berktaş, Mustafa; Guducuoglu, HuseyinAmaç: Safra kesesinde oluşan taşlar inflamasyon ve tıkanmaya bağlı olarak kese hidîopsuna neden olabilmekte, bunun sonucunda bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilmektedir. Çalışmada bu durumun ortaya konulması amacıyla safra kesesi taşı nedeniyle ameliyat edilen hastalarda safra örnekleri alınarak bakteriyolojik açıdan incelenmiştir. Yöntem: Alınan safra örnekleri aerobik ve anaerobik olarak değerlendirilmiş, üreyen aerob ve anaerob kültürlerdeki patojenlerin identifikasyonu ve 37 antibiyotiğe karşı duyarlılıklarının belirlenmesinde Sceptor (Becton Oickinson-USA) panelleri kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmada 41 safra örneğinden 33'ünde'(% 80.5) bakteriyel öreme saptanmıştır. Bu örneklerden 20'sinde (% 60.6) Gram negatif aerob [Escherichia coli (5), Enterobacter ctoacae (4), Acinetobacter baumannii (3), Pseudomonas aeruginosa (3), Stenotrophomonas maltophilia (1), Enterobacter agglomerans (1), Klebsiella pneumoniae (1), Serratia odorifera (1) ve Edvvardsiella ictaluri (1)], 8'inde (% 24.2) Gram pozitif aerob bakteriler [Staphylococcus aureus (1), Koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) (5) ve Streptococcus agalactiae (2)], 4'ünde (% 12.1) anaerob bakteriler [Ruminococcus productus (2), Bacteroides ovatus (2)], bir örnekte ise (% 3.1) Candida alblcans izole edilmiştir. Sonuç: izole edilen bakterilere karşı yapılan antibiyotik duyarlılık testi sonucunda, en etkili antibiyotiklerin Gram negatiflere karşı amikasin ve imipenem, Gram pozitif bakterilere karşı vankomisin, oksasilin ve ampisilin-sulbaktam, anaeroblara karşı ise kloramfenikol olduğu tespit edilmiştir.Article Olgu Sunumu: Van İlindeki Plasmodium Vivax Sıtması(2009) Bilici, Adnan; Yaman, Görkem; Çiçek, Mutalip; Baran, Ali Irfan; Karahocagil, Mustafa Kasım; Akdeniz, Hayrettin; Binici, İrfanSıtma Türkiye'de Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde endemik, diğer bölgelerde sporadik olarak rastlanılan önemli bir paraziter infeksiyondur. Yurdumuzda büyük bir çoğunlukla Plasmodium vivax sıtması görülmektedir. Hastanemize yüksek ateş, üşüme-titreme, bulantı-kusma, yaygın vucut ağrısı ve halsizlik şikayetleri ile başvuran iki hastanın kardeş olmaları, Ekim ayında başvuruyor olmaları ve Van dışına seyahat hikayelerinin olmaması sebebiyle sunulmuştur.Article Pseudomonas Aerugınosa Suşlarının Antimikrobik Direnci(2008) Hamza, Bozkurt; Bayram, Yasemın; Berktaş, Mustafa; Yaman, Görkem; Kurtoğlu, Muhammet Güzel; Aygül, KumruAmaç: Pseudomonas aeruginosa (P. aeruginosa) suşlarının antibiyotik direncinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada materyal olarak çeşitli örneklerden izole edilen 130 P. aeruginosa suşu kullanıldı. Bulgular: izole edilen suşlar sıklıkla Yoğun Bakım(%60), Pediatri(%16.2) ve Kulak Burun Boğaz (%10) servislerinden izole edilmişlerdir. P. aeruginosa suşlarına yapılan duyarlılık testleri sonucunda en sık gentamisin (%75.4), tobramisin (% 64.6) ve imipenem (%50)’e direnç saptanmıştır. Sonuç: Çalışma sonucunda P. aeruginosa suşlarının antimikrobiyal dirençleri önceki yıllara göre gentamisin dışında azalma gösterdiği saptanmıştır.Article Tekrarlayan Kedi Tırmığı Hastalığı: Bir Olgu Sunumu(2010) Akdeniz, Necmettin; Kösem, Mustafa; Yapıcı, Kubilay; Yaman, Görkem; Karahocagil, M. KasımKedi tırmığı hastalığı, Bartonella henselae’nin neden olduğu, zoonotik bir infeksiyon hastalığıdır. 20 yaşında kadın hasta, ateş, sol kolda kızarıklılık, ağrı ve şişlik şikayetleriyle polikliniğimize başvurdu. Yara çevresinde palpasyonla krepitasyon alınan hastaya yapılan lenf bezi biyopsisi ile kedi tırmığı hastalığı teşhisi konuldu. Medikal tedavi ile düzeldikten 2 yıl sonra şikâyetleri tekrarlayan hasta tekrarlayan kedi tırmığı hastalığı düşünülerek servisimize yatırıldı. Hastaya medikal tedavi verildi ve şifa ile taburcu edildi. Bu olgu, farklı klinik tablosu ve rekürrensi nedeniyle sunulmuştur.Article Tiomersal Ve Otizm(2011) Yaman, Görkem; Berktaş, Mustafa; Guducuoglu, HuseyinBulaşıcı hastalıklardan korunma amacıyla geliştirilen aşılar içerdikleri katkı maddeleri açısından yıllarca eleştiri konusu olmuştur. Bir kısmı medya aracılığı ile toplumun çeşitli kesimlerinde, bir kısmı da bilimsel araştırmalara dayanan bu eleştiriler nedeniyle aşıların kullanımında çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. Tüm bunlara rağmen bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde aşılardan daha etkin ve zararsız bir yöntem de henüz geliştirilememiştir. Multidoz aşıların içerisinde, onların kontamine olmasını önlemek amacıyla kullanılan tiomersal, oluşturabileceği yan etkileri açısından bilim çevrelerinde yıllardır mercek altına alınmaktadır. Tiomersal, özellikle çocuklarda oluşturabileceği otizm açısından tartışmalara neden olmuştur. Tiomersal ile otizm arasında ilişki kuran araştırıcıların öncüleri olan Geier ve Geier, 2003 yılından başlayarak günümüze kadar ABD’deki “Aşı Yan Etki Raporlama Sistemi” [Vaccine Adverse Events Reporting System (VAERS)] verilerine dayanarak yayınladıkları yirmiye yakın makalenin hepsinde ısrarla bu ilişkinin varlığını öne sürmüşlerdir. Diğer yandan bir çok araştırıcı tarafından, bu sisteme ait verilerin kullanılması ile yapılacak epidemiyolojik çalışmaların doğru bir sonuca ulaşılabilmesi açısından yetersiz olacağı ve yanlış sonuçlara yol açacağı belirtilmiştir. Nitekim 1999 yılında ABD’de aşılarda koruyucu olarak tiomersal kullanımına son verilmesinden sonra çocuklarda azalması beklenen otizmin azalmadığı ve giderek arttığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş ve otizmin farklı nedenlerle oluştuğu sonucuna varılmıştır. Bu derlemede aşıların içerisinde koruyucu olarak kullanılan tiomersal ve içerdiği cıva, oluşturabileceği otizm açısından literatür eşliğinde incelenmiştir.Article Van Mustafa Cengiz İlköğretim Okulu Öğrencilerinde Bağırsak Parazitlerinin Araştırılması(2010) Berktaş, Mustafa; Parlak, Mehmet; Öztürk, Öznur; Çiçek, Mutalip; Çıkman, Aytekin; Guducuoglu, Huseyin; Yaman, GörkemBağırsak parazitleri ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak önemini korumaktadır. İlimizin parazitolojik çalışma verilerine katkı sağlamayı amaçladığımız bu çalışmada, yaşları 7-9 arasında değişen Mustafa Cengiz İlköğretim Okulu 1. ve 2. sınıf öğrencilerinde bağırsak parazitlerinin dağılımı araştırılmıştır. Bu amaçla, 82'si erkek ve 113'ü kız, 195 öğrencinin dışkı incelemesi yapılmıştır. Dışkı örneklerinin mikroskobik incelenmesinde, erkek öğrencilerin 45 (%54,8)'inde kız öğrencilerin 72 (%63,7)'sinde olmak üzere toplam 117 (%60) örnekte bir veya daha fazla parazite rastlanmıştır. Çocuklarda parazit oranları sırasıyla, Giardia intestinalis %36,4, Entamoeba coli %17,9, Blastocystis hominis %14,4, Hymenolepis nana %10,8, Chilomastix mesnili %3,6, Ascaris lumbricoides %2,6, Entamoeba hartmanni %1,5, Trichuris trichiura %1, Iodamoeba bütschlii %0,5, Retortamonas intestinalis %0,5 ve Endolimax nana %0,5 olarak bulunmuştur. Parazit saptanan 117 öğrencinin 71 (%60,7)'sinde tek bir parazite rastlanırken, 46 (%39,3)'ünde birden fazla parazite rastlanmıştır. Sonuç olarak paraziter enfeksiyon hastalıkları bölgemizde halen önemini korumaktadır. Fiziki şartların düzeltilmesi ve kişisel hijyen hakkında eğitimlere önem verilmesiyle paraziter enfeksiyon hastalıklarında azalma olacağı kanaatindeyiz.