Browsing by Author "Özdemir, Murat"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Other Aynı Aileden Aniridili Ondört Olgu(2002) Andı, İnayet; Özdemir, Murat; Yaşar, TekinAMAÇ: Aynı aileden ondört aniridili olguyu değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Nisan 2000'de başağrısı, bulanık görme şikayeti ile kliniğimize başvuran 18 yaşında kadın olguda bilateral aniridi, yukarıya lukse lens ve göziçi basıncı (GİB) yüksekliği saptandı. Hastanın aile hikayesinden yola çıkılarak çağırılan yakınlarından 3 kardeşinde, annesinde, dayısında, annesinin babasında, teyzesinde ve onun 4 çocuğunda, annesinin amcasında ve onun çocuğunda aniridi ve lens lüksasyonu saptandı. Hastaların düzeltilmiş görme keskinliklerine bakıldı, ön ve arka segment muayeneleri yapıldı ve GİB'leri ölçüldü. Sistemik muayene, gerekli laboratuvar tetkikleri ve konsültasyonlar yapıldı. BULGULAR: Tüm olgularda total aniridi mevcuttu. Lens yukarı sublükse idi. Bir olguda konjenital katarakt vardı. Gonioskopide tüm olgularda iris kökü izleniyordu. Olguların hiç birinde sistemik hastalık yoktu. İlk başvuran olgu ve sonradan görülen bir olguda glokom saptandı. SONUÇ: Bu konjenital anomali %50 sıklıkla glokom ile birlikte olabilmektedir. Bu yüzden olguların sık aralıklarla glokom açısından takip edilmeleri gereklidir.Other Ekstrakapsüler Katarakt Cerrahisi Sonrası Kornea Topografisi Değişimleri(1999) Andı, İnayet; Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Özdemir, Murat; Çinal, Adnan; Şimşek, ŞabanBu çalışmada PEKKE+GİL ameliyatının kornea topografisi üzerine etkileri bilgisayarlı kornea topografisi nokta analizi ile incelenmiştir. Kataraktlı 40 hastanın 40 gözü çalışmaya alındı. Standart PEKKE öncesi ve postoperatif 3. gün, 2. hafta, 1. ay ve 2 ay sonrasına kadar olan dönemlerde tüm gözlerden EyeSys v.2.1 cihazı ile kornea topografileri alınarak cerrahi ile meydana gelen topografik değişimler değerlendirildi. Tüm olgularda postoperatif erken dönemde korneanın vertikal aksının ileri derecede dikleştiği, bunun aksine nazal ve temporal kadranlarında düzleştiği saptandı. Meydana gelen bu değişimlerin postoperatif erken dönemden itibaren hızla gerilediği ve 2. ay sonunda preoperatif değerlere çok yaklaştığı görüldü. PEKKE sonrasında tüm korneada ciddi topografik değişimlerin olduğunu ve bu değişikliklerin ameliyat sonrası erken dönemden itibaren hızla normal topografi yönünde ilerlediğini söyleyebiliriz.Other Göz Travması Olgularımızın Epidemiyolojik Değerlendirilmesi(2002) Şimşek, Şaban; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Durmuş, Arzu ÇevikAmaç: Göz travmalarında bölgesel risk faktörlerini, travmanın en çok etkilediği toplum kesimlerini ve travma nedenlerini araştırmak. Metod: Hastanemiz Acil Ünitesi'ne göz yaralanması yakınması ile başvuran 402 hastanın 415 gözü değerlendirildi. Hastalar yaş, cinsiyet, meslek grupları, travma olduktan sonra hastaneye başvuruncaya kadar geçen süre, konulan tanı, etkilenen göz ve komşu dokular, travmanın nedeni, travmanın tipi, yatış süreleri, İlk ve son görme keskinlikleri açısından incelendi. İstatistiksel değerlendirmeler ki-kare testi ile yapıldı. Bulgular: Olgularımızın 328'i (%81.59) erkek, 74'ü (%18.41) kadındı (p<0.05). Ortalama yaş 18.69$pm$5.14 (2-80) yıl olarak saptandı. Olguların 225'i (%56.00) 15 yaş ve altında yer aldı. Elli yaşın üstünde ise sadece 6 (%1.50) olgu vardı. Yaş grupları arasındaki fark istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p<0.05). Travmadan en fazla etkilenen meslek grupları çocuklar hariç tutulduğunda, işçiler (%12.93) ve çiftçilerdi (%11.44), (p<0.05). Travmadan sonra hastaneye başvurana kadar geçen süre 42.40$pm$12.25 saat (15 dakika-2 ay) olarak saptandı. Travma nedenleri değerlendirildiğinde ilk sırayı 125 olguyla (%30.12) oyun kazaları aldı ye bunu 97 olgu (%23.40) ile ev kazaları takip etti. Tanılar arasında 122 olgu (%29.40) ile birinci sırayı kornea perforasyonu aldı ve bunu 90 olgu (%21.72) ile korneal abrazyon ve epitel erozyonları izledi. Hifemaya da %20.72 sıklıkla üçüncü sırada rastlandı. En sık görülen travma tipi kesici-delici (%48.01) yaralanmalardı. Sonuç: Bölgemizde, göz travmalarının erkeklerde kadınlara göre ve çocuklarda yetişkinlere göre daha sık görüldüğünü saptadık. Ayrıca sanayi ve tarım kesiminde çalışanların, göz travmaları açısından diğer meslek gruplarına göre daha fazla risk taşıdığı sonucuna vardık.Article Hastane Çalışanlarında Renk Körlüğü Taraması(2003) Sucaklı, Mustafa Haki; Şahin, Hüseyin Avni; Özdemir, Murat; Gülümser, SelçukAmaç: Hastane çalışanlarında konjenital renk körlüğü prevalansmı saptamak ve bilgisayar yardımlı renk körlüğü tanı testinin güvenilirliğini belirlemek. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Kasım 2001-Aralık 2001 tarihleri arasında, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 'nde 730 hastane çalışanı üzerinde yürütüldü. Tüm olgular, Ishihara 'nın psödoizokromatik levhaları ve bilgisayar yardımlı renk körlüğü testi ile değerlendirildi. Verilerin istatistiksel analizinde ki-kare, duyarlık ve özgüllük testleri kullanıldı. Bulgular: Çalışma kapsamına alman 730 hastane çalışanının 410'u (%56) kadın, 320'si (%44) erkekti. Olguların 27'sinde (%3.7) konjenital renk körlüğü tespit edildi. Bunların 4 'ü kız (%0.97), 23 'ü erkekti (%7.19). Konjenital renk körlüğü tespit edilen 27 olgunun 11 'i (%40.74 'ü) renk körü olduklarını bu araştırma esnasında öğrendi. Daha önce öğrenen 16 olgunun 14'ü (%87.5) bu durumu 19yaş ve üzerinde öğrendiklerini ifade etti. Ishihara 'nın psödoizokromatik levhaları ile bilgisayar yardımlı renk körlüğü testi sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Sonuçlar: Bireylerin büyük çoğunluğu, meslek seçimlerini yaptıkları dönemde renk körlüğü problemlerinin varlığından habersizdir. Bilgisayar yardımlı kendi kendine uygulanabilir test, Ishihara testi ile uygunluk göstermekte olup geniş taramaların yapılabilmesine olanak vermektedir. Bu testin uygulanmasıyla, konjenital renk körlüğünün erken teşhisi mümkün olacak ve istenmeyen sonuçlar önlenebilecektir.Other Horizontal Konkomitan Şaşılıklarda Cerrahi Sonuçlarının Şaşılık Tipi, Derecesi ve Cerrahi Tekniği ile İlişkisi(2002) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Horizontal konkomitan şaşılıklarda cerrahi tedavi sonuçlarımızı değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 1997-Aralık 1999 tarihleri arasında kliniğimizde cerrahi olarak tedavi edilen 48'i (%58.6) alternan, 34'ü (%41.4) monoküler horizontal konkomitan şaşılıklı toplam 82 olgu çalışma kapsamına alındı. Kırkdört (%53.66) hastaya geriletme+rezeksiyon, 38 (%46.34) olguya da sadece geriletme yapıldı. Cerrahi başarı oranı, kaymanın ezotropya (ET) ve ekzotropya (XT) olmasına, seçilen tekniğin türüne (sadece geriletme veya geriletme+rezeksiyon) ve kayma açısının büyüklüğüne göre değerlendirildi. Postoperatif altıncı ayda ±10 prizm dioptri (pd) kayma açısı başarı olarak kabul edildi. BULGULAR: Genel başarı oranı %73.68 olarak saptandı. Cerrahi başarı oranları XT'lerde %90, ET'lerde %61.9; geriletme ve rezeksiyon yapılanlarda %77.27, sadece iki taraflı geriletme yapılanlardan %73.68, 15-30 pd grubunda %88.8, 31-50 pd grubunda %63.6, 51-70 pd grubunda %72.2 ve 70 pd üzeri grubunda %75.6 olarak bulundu. En sık karşılaşılan komplikasyonlar postoperatif diplopi (%19.5) ve bulantı-kusma (%13.4) idi. Hastaların görme keskinliklerinde operasyon sonrası istatistiksel olarak anlamlı değişiklik kaydedilmedi (p>0.05). SONUÇ: Başarı oranımızın, 15-30 pd ve 70 pd üzeri gruplarında diğer kayma açısı gruplarına göre ve XT'lerde ET'lere göre daha yüksek olduğunu saptadık.Other Katarakt Cerrahisi Sonrası Yüksek Korneal Astigmatizma için Sütür Kesiminde Yeni Bir Protokol(2000) Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Özdemir, MuratAmaç: Katarakt cerrahisi sonrasında sütüre bağlı gelişebilen yüksek astigmatizma için güvenilir, etkin ve sonuçları önceden tahmin edilebilir bir tedavi protokolu belirlemek. Gereç ve Yöntem: Katarakt cerrahisi uygulanmış, üç ve üç diyoptrinin üzerinde kurala uygun astigmatizması olan 40 göz çalışma kapsamına alındı. Her olguda birden beşe kadar değişen sayıda sütür kesildi ve her sütür kesimi öncesi ve sonrası 2.,15.,30.,60. dakikalarda ve 1.haftada keratometre ile korneal astigmatizma ve akslar ölçüldü. Bulgular: Her sütür kesimini takip eden 1.haftanın sonunda astigmatizmada ortalama 3.86D azalma, aksta ise ortalama 20.7 derecelik bir değişiklik tespit edildi. Bir hafta sonunda meydana gelen toplam astigmatik azalmanın %83'ü ve aks değişikliklerinin %78'i sütür kesiminden sonra ilk 30 dakika içinde oluşurken, değişimlerin kalan kısmı ise ilk 30 dakikadan sonraki süre içinde meydana geldi. Sonuç: Katarakt cerrahisi sonrası oluşan yüksek korneal astigmatizmanın tedavisi için bir sütür kesildikten sonra eğer hala astigmatizma yüksek ise 30 dakika beklenip bir sonraki sütür de kesilebilir. Bu işlem aynı seansta, astigmatizma 3D altına ininceye kadar güvenli bir şekilde devam ettirilebilir.Other Keratokonuslu Olgularda Javal Keratometre ve Bilgisayarlı Kornea Topografisinin Karşılaştırılması(1999) Çinal, Adnan; Özdemir, Murat; Yaşar, Tekin; Demirok, AhmetAMAÇ: Bu çalışma keratokonuslu olgularda Javal keratometre ile EyeSys bilgisayarlı kornea topografisinden elde edilen keratometrik sonuçları karşılaştırmak amacıyla yapıldı. YÖNTEM: 34 keratokonuslu hastanın 68 gözünün keratometre ve bilgisayarlı kornea topografisi (EyeSys, sim-K değeri) ölçümleri aynı oftalmolog tarafından yapıldı (TY). BULGULAR: Ortalama refraktif değer keratometre grubunda 48.5 ± 4.7 D, topografi grubunda ise 48.7 ± 5.6 D olarak bulundu (p>0.05). Her iki grup değerleri arasında kuvvetli doğrusal bir ilişki mevcuttu (rp: 0.65, p<0.001). Ortalama vertikal aks keratometre grubunda 98.9 ± 27.7 derece ve topografi grubunda ise 97.0 ± 31.2 derece olarak bulundu (p>0.05). Her iki grup arasında kuvvetli doğrusal bir ilişki mevcuttu (rp: 0.69, p<0.001). Ortalama horizontal aks keratometre grubunda 26.6 ± 15.0 derece ve topografi grubunda ise 28.8 ± 16.2 derece olarak bulundu (p>0.05). Her iki grup arasında doğrusal bir ilişki mevcuttu (rp: 0.25, p<0.04). SONUÇ: Keratokonuslu olguların Javal keratometre ve EyeSys bilgisayarlı topografiden elde edilen keratometri sonuçları anlamlı derecede uyumlu bulundu.Other Konjenital Ankiloblefaron: Olgu Sunumu(2002) Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanBu yazıda nadir görülen bir konjenital patoloji olan ankiloblefaron saptanan 24 günlük erkek olgu sunulmuş ve konu literatür ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.Other Laringeal Maske ve Trakeal Entübasyon Uygulamalarının Göz İçi Basıncına Etkileri(2001) Çinal, Adnan; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmail; Yaşar, Tekin; Özdemir, MuratAMAÇ: Genel anestezide kullanılan laringeal maske (LM) ve trakeal entübasyon (TE) uygulamalarının göz içi basıncı (GİB), kalp atım hızı (KAH) ve sistolik kan basıncı (SKB) değerleri üzerine etkilerini karşılaştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Prospektif randomize çalışmada genel anestezi altında ortopedik cerrahi girişim yapılan 20 hasta eşit olarak LM ve TE gruplarına ayrıldı. Olguların GİB, KAH ve SKB ölçümleri anestezi indüksiyonundan hemen önce, hava yolu aygıtı (HYA) yerleştirilmeden hemen önce, HYA yerleştirilmesinden 0.5 ve 5 dakika sonra, HYA'nın çıkartılmasından hemen önce ve çıkartıldıktan bir dakika sonra yapıldı. BULGULAR: İndüksiyondan hemen önceki GİB değerleri TE grubunda 16.3±3.0 mmHg, LM grubunda 17.9±2.0 mmHg idi. HYA yerleştirilmeden hemen önce GİB iki grupta da anlamlı derecede azaldı ve TE grubunda ortalama 8.4±2.8 mmHg'ya, LM grubunda ortalama 11.4±4.4 mmHg'ya düştü. GİB'ndaki bu azalma her iki grupta da indüksiyondan hemen önceki değere göre anlamlıydı (p<0.05). TE grubunda HYA yerleştirildikten 0.5 dakika sonra GİB 14.3±4.1 mmHg'ya yükseldi ve bu değişiklik HYA yerleştirilmeden hemen önceki ölçüme göre anlamlıydı (p<0.05). TE grubunda HYA çıkartıldıktan bir dakika sonra ise GİB 19.0±5.5 mmHg'ya yükseldi ve bu yükselme HYA çıkartılmadan hemen önce kaydedilen değere göre (13.6±4.6 mmHg) anlamlı bulundu (p<0.05). LM yerleştirilmesi ve çıkartılması GİB'nda anlamlı değişikliğe yol açmadı ( p> 0.05). SONUÇ: LM'nin GİB kontrolü açısından TE'e göre daha avantajlı olduğu ve GİB artışı istenmeyen göz ameliyatlarında tercih edilebilecek bir teknik olduğu kanısına varıldı.Other Molluskum Kontagiozum: Olgu Sunumu(2001) Uğraş, Serdar; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Demirok, AhmetGöz kapağında şişlik şikayeti ile kliniğimize getirilen 6 ve 3 yaşlarında iki çocuk olgudan birinde sağ, diğerinde sol göz üst kapak serbest kenarında yuvarlak, ağrısız, üzeri normal ciltle kaplı kitle saptandı. Eksize edilen kitlelerin patolojik incelemesi sonucunda molluskum kontagiozum tanısı kondu. Bazı sistemik ve oküler patolojilere de eşlik edebilen hastalığa dikkat çekmek maksadıyla bu olguların sunulması amaçlandıOther Obsessif Kompulsif Bozukluğu Olan Hastalarda Görme Alanı Değişiklikleri(1999) Kara, Hayrettin; Yaşar, Tekin; Çinal, Adnan; Özdemir, Murat; Demirok, Ahmet; Şimşek, ŞabanBu çalışmada obsessif kompulsif bozukluğu olan hastalarda olası görme alanı patolojileri araştırılmıştır. Bu amaçla obsessif kompulsif bozukluğu (OKB) olan 8 erkek, 6 kadın, kontrol grubu olarak ta yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş tamamen sağlıklı 10 erkek, 6 kadın çalışmaya alındı. Medmont M600 versiyon 1 bilgisayarlı perimetre, full alan (500,164 nokta) tarama testi ile görme alanı alındı. OKB grubunda ortalama eşik değer kontrol grubuna göre 122 noktada anlamlı düşük bulunmuştur. Bu noktalardan 33'ü ileri derecede anlamlı farklı (p<0.001), 89'u ise anlamlı (p<0.05) derecede farklı bulundu. 41 noktada farklılık bulunmadı (p>0.05). Kontrol grubu görme alanı defektler yönünden normal olarak bulundu. OKB grubu incelendiğinde 14 olgudan bir olgunun (%7.14) görme alanı tamamen normal olarak bulundu. Üç hastada bilateral, iki hastada da sağ gözde olmak üzere 8 gözde (%28.5) ileri derecede, yine üç hastada bilateral, iki hastada da sol gözde olmak üzere 8 gözde de (%28.5) orta derecede görme alanı kaybı saptandı. İncelemede 5 (%14.28) adet step tarzında görme alanı defekti tespit edildi. Bunlardan 2 tanesi temporal, 3 tanesi nazal stepti. Bu bulguların ortaya çıkardığı sonuç OKB'li olgularda görme yollarının anatomik lezyonlarıyla açıklanamayacak görme alanı defektleri görülebileceğidir. Yeterli tedaviye ve regüle göz içi basıncına rağmen görme alanında beklenmeyen defektlerin geliştiği glokom olgularında OKB olabileceğinin hatırlanması gereklidir. Bu tür olgularda psikiyatri konsültasyonu istenmesi gereksiz tedavi ve cerrahi müdahalelerin önüne geçilmesini sağlayacaktır.Other Orta ve İleri Yaş Gruplarında Trabekülektomi Sonuçlarının Karşılaştırılması(2001) Şimşek, Şaban; Özdemir, Murat; Yaşar, TekinAmaç: Orta ve ileri yaştaki primer açık açılı glokom (PAAG) olgularında trabekülektomi ameliyatlarının sonuçlarını karşılaştırmak ve başarı oranının yaşla ilişkisini değerlendirmek. Metod: Şubat 1997 - Haziran 1999 tarihleri arasında, maksimum medikal tedaviye rağmen göz içi basıncı (GİB) kontrol altına alınamayan 32 olgunun 52 gözüne antimetabolit kullanılmaksızın trabekülektomi ameliyatı uygulandı. Olgular 60 yaş altı (1. grup) ve 60 yaş üstü (2. grup) olarak iki gruba ayrıldı. Yirmiiki göz 1. gruba, 30 göz de 2. gruba giriyordu. Ameliyat sonrası GİB'in ilaçsız olarak 21 mmHg'nın altında olması başarı olarak değerlendirildi. Olguların postoperatif 1. ve 2. hafta, 1., 2., 3. ve 6. aylarda kontrolleri yapıldı. Bulgular: Postoperatif altıncı aydaki muayenelerde 1. grupta ortalama GİB düşmesi miktarı 14.59±4.97 mmHg, 2. grupta ise 13.56 ±3.11 mmHg idi. Başarı oranı 1. grupta %91.32, 2. grupta %93.21 olarak bulundu. 'Pearson korelasyon coefficient testi' ile yapılan incelemede yaş ile GİB'deki düşme miktarı arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (rp=-0.21, p=0.13). Sonuç: Komplike olmayan PAAG olgularında klasik trabekülektomi ameliyatı ile elde edilen sonuçların ve başarı oranının orta ve ileri yaş grubunda değişmediği kanaatine varıldı.Other Patlayıcı Madde ile Oluşan Delici Göz Yaralanmalarında Prognoz(2002) Şimşek, Şaban; Özdemir, Murat; Çinal, AdnanBu çalışmada patlayıcı madde ile oluşan delici göz yaralanmalarında anatomik sonuçları ve görme prognozunu değerlendirmek amaçlandı. Eylül 1997-Kasım 2000 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Kliniği'ne patlayıcı madde ile delici göz yaralanması sonucu başvuran olgular geriye dönük olarak incelendi. Primer olarak kliniğimizde takip edilmiş, tıbbi kayıtları tam olan ve takip süresi en az altı ay olan olgular çalışmaya dahil edildi. Olgular demografik özellikleri, oküler yaralanma şekilleri, tedavi, anatomik sekeller ve görme prognozu yönünden değerlendirildi. On iki olgunun 14 gözü çalışmaya dahil edildi. Olguların tümü erkekti ve yaşları 8-25 yıl arasında değişiyordu. Olguların büyük çoğunluğunda ağır oküler yaralanma mevcuttu. En sık rastlanan yaralanma şekilleri kornea perforasyonu (11 göz), travmatik katarakt (9 göz) ve vitreus hemorajisi (8 göz) idi. Üç gözde göz içi yabancı cisim, iki gözde retina dekolmanı saptandı. Son görme keskinliği bir gözde 0.1 düzeyinde ve geri kalan 13 gözde parmak sayma ve daha kötü düzeydeydi. Beş gözde fıtizis bulbi gelişti. Bunlardan üçüne enükleasyon yapıldı. Patlayıcı maddelerle oluşan delici göz yaralanmaları oldukça kötü prognoza sahip olup, olguların önemli bir kısmında gözün anatomik bütünlüğü korunamamaktadır.Other Primer Açık Açılı Glokomda %1 Carteolol ve %0.5 Timololun Uzun Süreli Kullanımının Göziçi Basıncına Etkisi ve Direnç Gelişimi(2000) Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Özdemir, MuratAMAÇ: Primer açık açılı glokomda %1 carteolol ve %0.5 timololün uzun süreli kullanımda etkinliğini ve direnç gelişimini araştırmak. YÖNTEM: Primer açık açılı glokomlu 49 olgu bu prospektif çalışmada randomize olarak 3 gruba ayrıldı. Grup fi oluşturan 22 olgu bir yıl boyunca günde iki kez %1 carteolol kullandı. Grup 2'deki 13 olgu bir yıl boyunca günde iki kez %0.5 timolol kullandı. Grup 3 teki 14 olgu ise ilk 6 ay günde iki kez %0.5 timolol, sonraki 6 ay ise günde iki kez %1 carteolol kullandı. Başlangıç göziçi basınçları (GİB) ve tedavi başlandıktan sonraki 1. hafta, 1, 3. ve 6. ay GİB ları her 3 grupta; 1 yıl GİB'ları ise ilk iki grupta ölçülerek istatistiksel olarak karşılaştırıldı. BULGULAR: Bir yıllık tedavi süresi sonunda %1 carteolol ortalama GİB'nı 24.77±0.87'den 17.41±1.22 mmHg'ya; %0.5 timolol ise ortalama GİB'nı 24.64±0.79'den 20.18±1.22 mmHg'ya düşürdü. Grup 1 ve 2 arasındaki ortalama başlangıç GİB'ları arasında anlamlı farklılık olmamasına rağmen (p=0.25), bir yıl sonundaki ölçümler arasındaki fark anlamlı idi (p< 0.001). Grup 3 te ilk 6 aylık tedavide %0.5 timolol ortalama GİB'nı 25.32±1.29 den 20.14±11.12 mmHg (p< 0.001 )ya düşürmesine rağmen 1. ve 3. aydaki ölçümlerde etkide azalma saptandı. Sonraki 6 aylık tedavide ise %1 carteolol ortalama GİB m etki kaybı olmadan 20.14±1.12 mmHg dan 17.04±0.7 mmHg (p< 0.001) ya düşürdü. SONUÇ: Uzun süreli kullanımda %1 carteololün %0.5 timololden daha etkili olduğu ve etki kaybının daha az olduğu, timolole direnç geliştiğinde de GİB'nı yeniden güvenli düzeylere düşürdüğü saptandı.Other Primer Alt Oblik Hiperfonksiyonlu Olgularında Geriletme ve Tenotomi Sonuçlarımız(2001) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Primer alt oblik hiperfonksiyonu (AOHF) gösteren olgularımıza uyguladığımız alt oblik (AO) kasına tenotomi ve geriletme sonrası elde ettiğimiz sonuçları değerlendirmek. GEREÇ ve YÖNTEM: Eylül 1997-Mart 2000 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniği'nde primer AOHF nedeni ile ameliyat edilen 16 hastanın 23 gözü çalışma kapsamına alındı. AOHF, +3 ve +4 kategorisinde olan olgulara ameliyat endikasyonu kondu. AOHF'nu gidermek için geriletme ve tenotomi tekniği kullanıldı. Adduksiyondaki gözde elevasyonun kaybolması veya +1 kategorisine düşmesi \"cerrahi başarı\" olarak kabul edildi. BULGULAR: Onaltı AOHF'lu olgumuzun 9'u tek, 7'si çift taraflı idi. Ameliyat sonrası ortalama takip süresi 7.5 ay (3 - 18 ay) olarak gerçekleşti. Geriletme uygulanan 9 hastanın 13 gözünden 11'inde (%84.6), tenotomi uygulanan 7 hastanın 10 gözünden 8'inde (%80) cerrahi başarı sağlandı. Tek taraflı tenotomi uygulanan bir (%25) olguda ve tek taraflı geriletme uygulanan bir (%20) olguda karşı gözde AOHF gelişimi saptandı. Hiçbir olguda yapışma sendromu, AO hipofonksiyonu, sklera perforasyonu, makula hasarı veya pupilla denervasyonu gelişmedi. SONUÇ: Primer AOHF'lu olgularda geriletme ve tenotomi tekniklerinin oldukça etkin ve güvenilir oldukları kanısına varıldı.Other Pterjium ve Kornea Topografisi ( Ön Çalışma )(1999) Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Çinal, Adnan; Şimşek, Şaban; Özdemir, MuratPterjiumlu korneaların topografik özelliklerini incelemek. Elli pterjiumlu ve 50 normal gözden oluşan çalışma ve kontrol gruplarının korneaları EyeSys korneal topografi cihazı ile incelendi. Korneanın nazal, temporal, üst ve alt kadranlarında 3, 5, 7 mm'lik zonlarda elde edilen sonuçlar değerlendirildi. Pterjium grubunda tüm noktalardaki kırıcılık değerleri kontrol grubunun aynı noktalarına göre daha büyüktü. Her iki grupta da, pterjium grubundaki farklar daha yüksek olmak üzere, tüm zonlarda (3,5,7 mm) nazal kadranlar temporalden, alt kadranlarda üst kadranlardan anlamlı olarak daha düz bulundu (p<0.05). Üç mm'lik zonda keratometrik astigmatizma kontrol grubunda ortalama 0.38±0.38 D (-0.56/1.55), hasta grubunda ise 0.77±0.80 D (-0.45/4.06) olarak saptandı (p=0.012). 3mm'deki keratometrik astigmatizma ile pterjium boyu arasında korelasyon tespit edilemedi (p>0.05). Pterjiumlu korneaların normal kornealardan daha dik olması ve bu bulgunun pterjium boyundan bağımsız olduğunun bulunması, kornea dikliğinin pterjium için bir predispozan faktör olabileceği kanısını uyandırdı.Other Pterjiyum Cerrahisinde Çıplak Sklera ve Mitomisin-c Uygulaması ile Konjonktival Otogreftleme Yönteminin Karşılaştırılması(2002) İlhan, Baranbari; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Demirok, AhmetAMAÇ: Primer pterjiyumun cerrahi tedavisinde çıplak sklera ve intraoperatif mitomisin-C uygulaması ile konjonktival otogreft nakli yönteminin etkinlik ve güvenilirlik yönünden karşılaştırılması. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 1999-Şubat 2000 tarihleri arasında kliniğimize başvuran primer pterjiyumlu 40 hastanın 52 gözü rastgele iki gruba ayrıldı. Birinci gruptaki 26 hastanın 30 gözüne çıplak sklera ve intraoperatif mitomisin-C, 2. gruptaki 19 hastanın 22 gözüne konjonktival otogreft nakli uygulandı. Hastalar komplikasyonlar ve nüks gelişimi açısından 12 ay süreyle izlendi. BULGULAR: Birinci grupta dört gözde (%13.33) skleral incelme, beş gözde (%16.6) nüks gelişti. İkinci grupta bir gözde (%6.25) nüks ve bir gözde de greftte sütür açılması (%6.25) meydana geldi. Veriler istatistiksel olarak karşılaştırıldığında otogreft uygulanan grupta nüks ve komplikasyon sıklığının anlamlı olarak daha az olduğu saptandı (p<0.001). SONUÇ: Pterjiyum cerrahisinde, konjontival otogreft nakli yönteminin çıplak sklera ve intraoperatif mitomisin-C uygulamasına göre daha etkin ve daha güvenilir olduğu sonucuna varıldı.Other Radyal Keratotomi Sonrası Kornea Perforasyonu(2001) Çinal, Adnan; Özdemir, Murat; Demirok, AhmetRadyal keratotomiden (RK) sonra künt travma sonucu kornea perforasyonu gelişen bir olgu sunulmuştur. RK'dan beş yıl sonra geçirdiği göz travması sonucu kliniğimize başvuran ve ameliyat edilen olgunun tüm muayene bulguları ve görüntüleri kaydedildi. Travmalı gözde korneada saat 9.00 hizasındaki RK insizyonunda açılma ve iris prolapsusu izleniyordu. İris normal pozisyonuna itilerek perforasyon yeri sütüre edildi. Postoperatif kontrollerde anterior sineşi ve pupillanın perforasyon yerine doğru çekik olduğu gözlendi. RK'dan yıllar sonra bile kornea insizyon hattı diğer bölgelere göre travmaya daha dayanıksız olarak kalmaktadır.Other Şaşılık Olgularımızda Kas Yapışma Yeri Anomalileri(2002) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Şaşılık operasyonu uyguladığımız hastalarda yapışma yeri anomalisi sıklığını saptamak. GEREÇ VE YÖNTEM: Şaşılık tanısı ile opere edilen şaşılıklı 106 olgunun 162 gözünde kasların yapışma yerlerinin lokalizasyonu ve limbusa uzaklıkları kaydedildi. BULGULAR: Altı gözde (%3.7) yapışma yeri anomalisi saptandı. Dört gözde (%2.4) iç rektus, bir gözde dış rektus kası yapışma yerlerinin limbusa beklenen lokalizasyonlarından daha yakın oldukları görüldü ve bir gözde de alt oblik yapışma yeri anomalisi saptandı. SONUÇ Gözdışı kası yapışma yeri anomalileri şaşılık etyolojisinde rol oynayan ve cerrahi başarıyı etkileyen etkenler arasında göz önünde bulundurulmalıdır.Article Van İli Merkez İlköğretim Öğrencilerinde Refraksiyon Kusuru ve Diğer Göz Patolojilerinin Prevalansı(2003) Özdemir, Murat; Sucaklı, Mustafa Haki; Şahin, Hüseyin AvniVan ili merkez ilköğretim öğrencilerinde refraksiyon kusurları ve diğer göz patolojilerinin prevalansını belirlemek. Bu, tanımlayıcı çalışma, Mayıs 2000-Haziran 2000 tarihleri arasında, Van il merkezinde gerçekleştirdi. Şansa bağlı olarak seçilen iki ilköğretim okulunun 510 öğrencisi çalışmaya dahil edildi. Göz muayeneleri okulda aile hekimleri tarafından gerçekleştirildi. Patoloji saptanan olgular, hastanemiz göz polikliniği'ne sevk edildi. İstatistiksel analizlerde Ki-kare ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı. Muayene edilen öğrencilerin %40'ı kız, %60'ı erkek olup %24'ünde göz problemleri tespit edildi. Öğrencilerin %12.8'inde refraksiyon kusuru, %3.1'inde şaşılık, %1.8'inde konjonktivit, %1.2'sinde blefarit, %1.2'sinde ambliyopi, %1'inde nistagmus, %0.4'ünde pitozis, ve %2.4'inde diğer göz problemleri saptandı. Refraksiyon kusuru görülen öğrencilerin %51'inde her iki gözde, %26'sında sol gözde, %23'ünde ise sağ gözde kusur tespit edildi. Öğrencilerin %92'si daha önce göz muayenesi olmamıştı. Tespit edilen refraksiyon kusuru, şaşılık ve ambliyopi her iki cinste benzer dağılım gösterdi (P>0.05). Çocukların okul öncesi dönemde göz taramasından geçirilmesi, görmeyi tehdit eden bazı göz problemlerinin önlenmesinde oldukça önemlidir. Aile hekimlerinin, okul öncesi ve okul çağı göz taramalarında etkin görev almaları teşvik edilebilir.