Browsing by Author "Özen, Süleyman"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Other 20 Yaşında Görülen Değişici Epitel Hücreli Mesane Tümörü Olgusu(2001) Aydın, Sabahattin; Özen, Süleyman; Şengül, Erdal; Yılmaz, YükselYirmi yaşında bir erkek hastamızda görülen değişici epitel hücreli mesane karsinomu olgusu, nadir olması nedeniyle sunulmuştur. Hastamız 2-3 aydır devam eden ağrısız hematüri yakınması ile başvurdu. Sistoskopik muayenede sağ orifis superolateralinde papiller tümöral oluşum gözlendi. Transuretral rezeksiyon uygulandı ve patolojik inceleme sonucunda invazyon göstermeyen, düşük grade'li değişici epitel hücreli karsinom ( pTl, grade 1) tanısı kondu. Değişici epitel hücreli mesane karsinomunun ilk 4 dekatta çok nadir olduğu bilinmektedir. Ancak, bu olgularda tümör progresyonunun yavaş ve prognozun iyi olduğu ileri sürülmesine rağmen, semptomlu hastalar yaşa bakılmaksızın mesane tümörü açısından incelenmelidir.Article Abdominal Aortaya Kros Klemp Konmasının Neden Olduğu İskemi/ Reperfüzyon Hasarının Akciğere Etkisi(2005) Erdoğan, Hasan Basri; Başel, Halil; Kutay, Veysel; Özen, Süleyman; Özbek, Hanefi; Hazar, Abdussemet; Akbayrak, HakanAmaç: Aortanın geçici olarak kros klemplenmesini gerektiren cerrahi girişimlerden sonra alt ekstremitelerde iskemi/reperfüzyon (I/R) hasarı ve akciğerlerde hasar oluşabilir. I/R hasarında nötrofillerin. aktivasyonunun önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Amacımız rat modelinde abdominal aortanın kros klemplenmesinin akciğer hasarında önemli bir rol oynadığını göstermek ve heparinin bu hasarı önlemede etkisi araştırmaktır. Metot: Sprague-Dawley tipi 30 rat randomize olarak üç ayrı gruba ayrıldı. A grubundaki 10 ratta laparatomi yapılarak, abdominal aorta diseke edildi ve kros klemp konmadan batın kapatıldı. B grubundaki 10 ratta ise yine laparatomi yapılarak abdominal aorta diseke edildi ve kros klemp konarak batın kapatıldı. C grubundaki 10 ratta ise işlemden bir saat önce 500ü/kg deltaparin sodyum subkutan uygulandı ve aortaya kros klemp koymak için aynı işlemler yapıldı. Üç saat sonra B ve C gruplarında tekrar batın açılarak kros klemp kaldırıldı ve iki saat süreyre reperfüzyon sağlandı. Ratların hepsi çalışmanın bitiminde sakrifiye edildi. Histolojik inceleme ve biyokimyasal analizler için akciğerleri rezeke edildi. Bulgular: Hiştopatolojik incelemede B grubundaki ratların akciğerlerinde nötrofil sayısı ve MDA seviyesi belirgin olarak artmıştı ve pulmoner hasar fazla idi. C grubunda B grubuna göre nötrofil sayılarında ve MDA seviyesinde azalma olmakla birlikte anlamlı farklar yoktu. Sonuç: Abdominal aortaya belirli bir sürenin üstünde klemp uygulanması akciğerlerde nötrofil sekestrasyonuna neden olur ve pulmoner hasarı artırır. Heparinin hasarı azaltmada etkisi anlamlı değildir.Article Akciğerin İnflamatuar Pseudotümörü ( Olgu Sunumu )(2000) Özen, Süleyman; Kösem, Mustafaİnflamatuar psödotümörler benign, temelde neoplastik olmayan, inflamatuar kökenli tümör benzeri kitlelerdir. Akciğerin pseudotümörlerinin cins ve ırk eğilimleri yoktur ve nadir olarak görülürler. Klinik ve patolojik olarak yanlış tanıya sebep olabildiklerinden dolayı oldukça önemlidirler. Göğüs cerrahisi kliniğince adenom ve enfekte kist hidatik ön tanıları ile frozen çalışılan ve inflamatuar pseudötümör olarak rapor edilen 27 yaşında bir erkek hasta sunuldu.Article Bir Folikülitis Dekalvans Olgusu(2007) Akdeniz, Necmettin; Çalka, Ömer; Özen, Süleyman; Bilgili, Serap GüneşFolikülitis dekalvans, nadir görülen, saçlı deride skatrisyel alopesiye yol açan, kıl folikülünün inflamatuar bir reaksiyonudur. Çok nadir görülen bir hastalık olduğundan folikülitis dekalvans tanısı koyduğumuz 18 yaşındaki bayan bir hastayı sunmayı uygun gördük.Article Fsgs Ile Presente Olan Mide Karsinomu Olgusu(2010) Dülger, Cumhur; Özen, Süleyman; Soyoral, Yasemin Usul; Erkoç, Reha; Bulut, GülayAmaç: Tümörlere membranöz glomerulonefritler eşlik edebilmekle beraber daha nadir olarak fokal segmental glomerülosklerozun da eşlik ettiği bildirilmektedir. Böbrek bulgularının kanser tanısından önce ortaya çıkması da nadir görülen bir durumdur. Olgu Sunumu: 70 yaşında kadın hasta, ayağında şişlik nedeni ile 10 ay kadar önce nefroloji kliniğine başvurdu. Nefrotik sendrom nedeniyle yapılan biyopside yetersiz materyal geldi ve hasta biyopsi tekrarını kabul etmeyerek takipten çıktı. Yapılan malignite taramasında bir özellik bulunmadı. Şikayetlerinin artması üzerine tekrar kliniğe başvuran hastada, kreatinin değerinin 1.7’ ye yükseldiği saptandı. Tekrarlanan böbrek biyopsisinde global sklerotik glomerüllerin yanı sıra normal glomerüller ve segmental skleroz gösteren 3 glomerül dikkati çekti. Bu glomerüllerde ayrıca, visseral epitelyumda fokal hiperplazi, bowman kapsülü ve fokal sineşiler görüldü. Bu bulgulardan başka, genellikle tek tek duran bazıları küçük topluluklar yapan, büyük çekirdekli, belirgin nükleol içeren seyrek atipik hücreler görülmesi üzerine immunohistokimyasal çalışma yapıldı. Bu hücreler, CD38 ve LCA ile negatif, sitokeratin ile kuvvetli pozitif boyanma gösterdi. Böbrek biyopsisi fokal segmental glomerüloskleroz olarak değerlendirilen hastaya aynı zamanda malign epitelyal tümör metastazı tanısı kondu. Hastanın, eş zamanlı ortaya çıkan asit sıvısı incelemesinde, malign epitelyal tümör hücreleri bulundu. Batın ultrasonografisinde mide duvarında kalınlaşma bulunması üzerine yapılan mide endoskopisinde kitle tesbit edildi. Alınan mide biyopsi örneğinde diffüz adenokarsinom tanısı kondu. Sonuç: Olgu, nefrotik sendrom bulguları ile gelmesi ve fokal segmental glomerülosklerozun nadir olarakmalignitelere eşlik etmesi nedeniyle sunulmaya değer bulundu.Article İmmünohistokimyasal Yöntemler ile Tanısı Doğrulanan Bir Parazitik Leiomyoma(2004) Kolusarı, Ali; Kamacı, Mansur; Oral, Hayal; Özen, Süleyman; Şengül, Muzaffer; Zeteroğlu, ŞahinBu çalışmada; parazitik myomun stromal tümörlerden ayırt edilmesinde histopatolojik ve immünohistokimyasal yöntemlerin önemini belirten bir olgu sunumu yapıldı.Other Karsinoma Erizipelatoides(2002) Özen, Süleyman; Metin, Ahmet; Karaayvaz, Muammer; Çalka, ÖmerKarsinoma erizipelatoides (KE) , internal neoplazilerin deri metastazı ve metastatik hücrelerinin dermal lenfatikleri tıkamasıyla oluşan erizipel benzeri tablodur. En sık meme kanserine bağlı ortaya çıkmakla beraber gastrik malignite gibi diğer kanserlerle de ilişkili olabilir. Burada, sol pektoral bölgede eritemli, endure plaklar şeklinde KE ortaya çıkan ve gastrik adenokarsinoma ile ilişkili olan 55 yaşında bir erkek olgu sunuyoruz. Hasta Türk Dermatoloji literatüründe bildirilen gastrik adenokarsinomla ilişkili ilk olgudur.Article Meme Kanseri Tanılı Olguda Cea Yüksekliği Nedeniyle Tanı Konulan İkinci Primer Mide Kanseri, Bir Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi(2010) Sayın, Aytaç; Küçükzeybek, Yüksel; Altındal, Ebru; Kaplan, Serpil; Altıntaş, Abdullah; Küçükzeybek, Betül Bolat; Özen, SüleymanMeme kanseri kadınlarda en sık görülen kansertipidir. Erkeklerde görülen bütün kanserlerin %1’ini oluşturur. Meme kanseri tanılı hastalardagastrointestinal sisteme metastaz olabildiği gibi,ikinci primer tümör olarak gastrointestinal sistemkanserleri de saptanabilmektedir. Meme kanseritanılı olgularda dispepsi, epigastrik ağrı, kusma,kanama gibi semptomlar ortaya çıktığında üstgastrointestinal sistemle ilgili tetkiklerin yapılmasıve mide kanserinin dışlanması gerektiğiönerilmektedir. Bu olgu sunumunda, opere memekanseri tanılı erkek hastamızın izleminde üstgastrointestinal sisteme ait semptomlar olmamasınarağmen, karsinoembriyonik antijen yüksekliğinedeniyle yapılan tetkikler sonrasında primer midekanseri saptadığımız hastamız takdim edilmiştir.Article Özofagus ve Mide Kanserli Hastalarda Serum Gastrin ve İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü (Igf-1) Düzeyleri(2007) Alıcı, Süleyman; Şekercioğlu, M.ramazan; Özcan, Serpil; Dülger, Haluk; İzmirli, Mustafa; Özen, SüleymanGastrin ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) memelilerde hücre proliferasyonunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada özofagus ve mide kanserli hastalarda serum gastrin ve IGF-1 düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Mide kanserli 40 özofagus kanserli 28 olmak üzere toplam 68 hasta ve 30 sağlıklı bireyde serum gastrin, IGF-1, karsinoembriyonik antijen (CEA), CA 19-9, CA 125 ve büyüme hormonu düzeyleri tayin edilmiştir. Her iki kanser (mide ve özofagus) grubunda da, bu parametrelerin tümünün kontrol grubuna göre arttığı ve serum gastrin, CEA, CA 125 ve büyüme hormonu düzeyleri için bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, özofagus ve mide kanserli hastalarda serum gastrin seviyesinin arttığı ve gastrin seviyesindeki bu artışın özofagus ve mideden kaynaklanan tümörlerin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceği sonucuna varılmıştır.Other Paratiroid Bezlerinin Sayı ve Lokalizasyon Anomalileri(2001) Arslantürk, Hasan; Kotan, Çetin; Algün, Ekrem; Bayram, İrfan; Özen, Süleyman; Harman, Mustafa; Şekeroğlu, Mehmet RamazanPrimer hiperparatiroidi (P-HPT), bir veya daha fazla sayıda bezin aşırı parathormon salgılaması ile oluşan, hiperkâlsemi ile karakterize bir tablodur. Soliter paratiroid adenonıu ve diffuz hiperplazi, daha nadiren multipl adehom, ve karsinonı, P-HPT nedeni olan patolojilerdir. P-HPT tedavisi cerrahidir, semptomların bir çoğu yeterli bir cerrahi tedavi sonrası düzelir. Paratiroid bezlerinin sayı ve lokalizasyon anomalileri, cerrahi tedavinin başarısını etkileyen, persistant ve reküren primer hiperparatiroidiye neden olan en önemli faktörlerdir. Gerçek intratiroidal lokalizasyonlu (paratiroid bezinin çevresel olarak tiroid parenkimi ile sarılmış olması) paratiroid bezi oldukça nadir görülen bir durumdur. Beş veya daha fazla paratiroid bezinin bulunması, özellikle multipl endokrin neoplazi sendronilarında, daha sık görülebilmektedir. Bu çalışmada fakültemiz Genel Cerrahi Anabilim Dalında 19 P-HPT olgusunda uyguladığımız 20 boyun eksplorasyonunda rastlanılan persistan primer hiperparatiroidiye yol açan gerçek intratiroidal lokalizasyonlu l paratiroid hiperplazisi olgusu ve 4 ten fazla paratiroid bezi saptadığımız 2 olgu sunulmuştur.Article Primary Non-Hodgkin Lymphoma of the Breast: Mr Findings(2003) Dilek, İmdat; Topçu, Nazan; Sakarya, M. Emin; Özen, Süleyman; Odabaş, Hülya; Alıcı, SüleymanMemenin primer non-Hodgkin lenfoması (NHL) nadir görülen bir hastalıktır. Meme lenfomasının radyolojik bulguları nonspesifiktir. Tanı histolojik bulgularla konulur. Bu yazıda memenin primer NHL bulunan bir olgunun manyetik rezonans görüntüleme bulgularını sunuyoruz.Article Tendon ve Aponevrozların Clear Cell Sarkomunun Lenf Bezi Metastası: Olgu Sunumu(2004) Özen, Süleyman; Polat, Sabriye; Kösem, MustafaTendon ve aponevrozların clear cell sarkomu, genellikle alt ekstremitelerin tendon ve aponevrozlarında ortaya çıkan, nadir bir yumuşak doku sarkomudur. İmmünofenotipik ve ultrastrüktürel olarak bu tümörün nöroektodermden köken aldığı ve kutanöz malign melanom ile birçok özellikleri paylaştığı gösterilmiştir, inguinal lenf bezinde, tendon ve aponevrozların clear cell sarkomu metastazı tanısı alan 32 yaşında bir erkek hasta, tümörün klinik ve histopatolojik özellikleri tartışılarak sunuldu.Article Trizomi 13, Patau Syndrome: Bir Olgu Sunumu(2005) Özen, Süleyman; Reçber, DenizTrizomi 13' ün görülme sıklığı 10.000 canlı doğumda birdir; Etkilenen bebeklerin yaşam süresi bu kromozom anormalliği nedeniyle kısadır. Eşlik eden semptom ve bulguların oranı ve şiddeti vakadan vakaya değişebilir. Bununla beraber etkilenen yenidoğanın çoğu kafatası ve yüz bölgesi anormalliklerine; kalp, böbrek, mide malformasyonlarına; ve/veya diğer fiziksel anormalliklere sahiptir. Trizomi 13'teki çok sayıda malformasyonların birarada izlendiği nadir bir yenidoğan otopsi olgusunu sunduk.Other Van Gölü Havzasında Kanser Sıklığı ve Dağılımı(2001) Polat, Sabriye; Ugras, Serdar; Özen, Süleyman; Bayram, İrfan; Ceran, Fatih; Oral, Hayal; Kösem, MustafaAMAÇ: Bu çalışma ile, patoloji kayıtlarına dayanarak yörenin kanser dağılımını ortaya çıkarmak amaçlandı. YÖNTEM : Eylül 1994-Haziran 2000 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD na başvuran toplam 19130 hasta incelemeye alındı ve gerekli bilgiler arşiv kayıtlarından çıkarıldı. SONUÇLAR: 19130 hastanın %11'ine kanser tanısı konulmuştu. Kanser tanısı alan hastaların %61'i erkek, %39'u kadın ve erkek/kadın oranı 1.56 idi. Erkeklerde en sık mide (%18.6) ve deri %14.4), kadınlarda ise özofagus (%17.9) ve mide (%14.1) kanserlerinin gözlendiği dikkati çekti. YORUM: Her iki cinste ve özellikle kadınlarda yüksek oranda görülen mide ve özofagus kanserlerinin etyolojisinde rol oynayan predispozan faktörlerin araştırılması önem taşımaktadır.Other Van ve Çevresinde Görülen Üst Gastrointestinal Sistem Kanserlerinin Demografik ve Histopatolojik Özellikleri(2001) Uygan, İsmail; Kösem, Mustafa; Ugras, Serdar; Özen, Süleyman; Türkdoğan, Kürşad; Tuncer, İlyasAmaç: Üst gastrointestinal sistem (GİS) kanserleri ülkemizde ve tüm dünyada önemli morbidite ve mortalite nedenlerindendir. Ülkemizin doğusunda yeralan Van gölü havzasında üst GİS kanserlerinin prevalansını, lokalizasyonunu ve histopatolojik özelliklerini tespit etmek için bu çalışmayı planladık. Metod:Çalışmaya aralık 1994-Ocak 2000 tarihleri arasında endoskopi ünitemize müracaat eden 4763 hasta içinden endoskopik görünüm ve histopatolojik inceleme ile üst GİS kanseri tanısı almış 508 (%10.6) hasta dahil edildi. Bulgular: Vakaların 207 (%4.3)'si özofagus kanseri, 301(%6.3)'i mide kanseri idi. Her iki kanser grubunun en sık görüldüğü yaş 50-70 yaşlar arası idi. Mide kanseri, özofagus kanserine oranla 1,5 kat fazla olup, özofagus epidermoid kanseri kadınlarda, mide ve özofagus adenokanseri erkeklerde daha sık görülmekte idi. Sonuç: Sonuç olarak üst gastrointestinal sistem kanserlerinin, ülkemizin batı bölgeleri ile karşılaştırıldığında Van gölü ve çevresinde daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Yöremizde üst GİS kanserlerinin yüksek sıklıkta görülmesi nedeniyle epidemiyolojik faktörler ve insidensi belirlemek amacıyla daha geniş ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.Article Van Yöresi Uniloküler ve Multiloküler Hidatidozun Klinikopatolojik Özellikleri(2003) Tuncer, İlyas; Kotan, Çetin; Bayram, İrfan; Özen, Süleyman; İbiloğlu, İbrahim; Uğraş, Serdar; Kösem, MustafaAmaç: Echinococcus granulosus ya da nadiren Echinococcus alveolaris'in larva formunun neden olduğu hidatidoz dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu çalışmanın amacı hidatidoz'un Van ve çevresindeki son yıllardaki durumunu ortaya koymak ve yapılacak diğer araştırmalara ön bilgi sunmaktır. Gereç ve yöntem: Van ve çevresinde 1995-2002 yılları arasında hidatidoz tanısı alan olguların patoloji bölümünün kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Yaşları 6-72 arasında değişen ve ortalama yaş 31.3 olan 72 (%35)'si erkek, 133 (%65)'ü kadın olan 205 olgu saptanmıştır. 103 (%50) olguda kistler karaciğerdeydi. 102 olguda karaciğer tutulumu görülmedi. Bunların 59 (%30)'unda kistler sadece akciğerde, 20 (%9.7)'si batın içi veya duvarında, 7 (%3.5)'si dalakta, 6 (%3)'sı böbrekte görüldü. Sonuç: Bu çalışma hidatidoz'un bölgemizde çok sık olduğunu ortaya ortaya koydu. Hastalığın kontrolü için acil olarak koruyucu önlemlerin alınması gerekmektedir.Article Von Hippel Lindau Hastalığı(2003) Kösem, Mustafa; Özen, Süleyman; Uğraş, Serdar; Ceylan, Kadir; Rençber, DenizVon Hippel Lindau hastalığı retinal hemanjiyoblastomlar, santral sinir sisteminin hemanjiyoblastomları, endolenfatik sac tümörleri, renal hücreli karsinomlar, pankreatik kistler ve tümörlerin ortaya çıktığı otozomal dominant bir hastalıktır. Pankreatik seröz kistadenomlar ve multiple kistler en yaygın bulgulardır fakat solid lezyonları da gösterilmiştir. Pankreatik lezyonm bütün hastalarda renal lezyonların da eşlik ettiği gösterilmiştir. Bu makalede 45 yaşındaki diabetik bir kadın hastada tesbit edilen renal hücreli karsinom ve pankreatik mikrokistik adenom klinik, histopatolojik ve immunohistokimyasal özellikleri ile sunulmakta ve neden olarak Von Hippel Lindau hastalığı tartışılmaktadır.