Browsing by Author "Ülker, Hasan"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Other Çiftlik Hayvanlarında Gnrh İmunizasyonu (Immunolojik Kastrasyon)(2001) Ülker, HasanÇiftlik hayvanları erkek ve dişilerin beraber tutulma zorunluluğu, erkek hayvanların eşeysel ve agresif davranışlarının azaltılması, et ye karkas kalitesinin artırılması gibi nedenlerle kastre edilmektedirler. Fiziksel kastrasyon birçok yönü ile sorgulandığından bu metoda bir alternatif olarak çiftlik hayvanlarını GnRH'ya karşı immunize ederek gonadotrop hormonların salgılanmasının azaltılması ve geçici kastrasyon etkisinin oluşturulması (immunokastrasyon) konusunda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. GnRH'ya karşı immunizasyon çiftlik hayvanlarında gonadotrop ve steroid hormonlar ve gamet üretiminde azalmaya ve gonad gelişiminde yavaşlamaya neden olmuştur. immunize hayvanlarda büyüme hızı ve yemden yararlanma geleneksel yollarla kastre edilenlerden üstün bulunmuştur. Immunokastre hayvanlarda karkas kalitesi kastre edilmemişlerle kastre hayvanlara ait karkas kalitesi arasında yer almıştır. GnRH immunizasyonu eşeysel ve agresif davranışlarda azalmaya neden olmuştur.Master Thesis Effects of Kerkol (Prangos Platychlaena Boiss. Ex Tchihat) Addition To Ration on Some Reproductive Traits in Does During Mating Period(2011) Hakan, Bünyamin; Ülker, HasanBu çalışmada teke katım döneminde Kerkol (Prangos platychlaena Boiss. Ex Tchihat) kullanarak ek yemleme (flushing) yapılmasının Kıl keçilerinde döl verim karakterleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Yaşları 2-6 45 baş kıl keçisi canlı ağırlıkları ve yaşları dikkate alınarak her grupta 15 baş keçi olacak şekilde 3 grup oluşturulmuştur. Gruplar aşağıda belirtilen yemleme programına tabi tutulmuş ve bu yemleme programı teke katımına kadar 3 hafta, teke katımından sonra da 3 hafta olmak üzere toplam 6 hafta boyunca sürdürülmüştür. Kontrol grubundaki keçiler temel besin madde (enerji ve protein) ihtiyaçları yonca kuru otu ile karşılanmak üzere yemlenmiştir. Arpa grubundaki keçiler temel besin madde ihtiyaçları yonca kuru otu ile karşılanmak üzere yemlenmiştir. Ayrıca, ek yemleme (flushing) amaçlı olarak hayvan başına 450 gr/gün arpa kırması verilmiştir. Kerkol grubundaki keçiler de temel besin madde ihtiyaçları yonca kuru otu ile karşılanmak üzere yemlenmiştir. Ayrıca, ek yemleme (flushing) amaçlı olarak hayvan başına 520 gr/gün Kerkol kuru otu verilmiştir. Yemleme programında 3. haftanın bitiminde teke katımı gerçekleştirilmiştir. Yemleme programının bitiminden sonra keçiler doğuma kadar gruplar arasında bir farklılık gözetilmeden kış başlangıcına kadar merada otlatılma, kışın ise ağılda kuru yonca ve çayır otu karışımından oluşan yemle yemlenmiştir. Hayvanlar aç karınlarına denemenin başlangıcı, teke katımı ve yemleme programının sonunda olmak üzere 3 kez canlı ağırlık denetimi yapılmıştır. Oğlaklama zamanında doğuran keçi, doğan oğlak sayısı, cinsiyeti ve doğum ağırlıkları kaydedilmiştir.Grupların kendi içlerinde yapılan değerlendirmede; kontrol grubundaki keçiler yemleme programı süresince, başlangıç ağırlığı dikkate alındığında, canlı ağırlık kaybı yaşarken arpa ve kerkol grubundaki keçilerde yemlemenin canlı ağırlıkta artışa yol açtığı belirlenmiştir. Ancak, yemleme programı sırasındaki bu grup içerisindeki canlı ağırlık değişimleri istatistiki olarak önemli bulunmamıştır. Gruplar arası farklılığı belirlemek üzere yapılan analizde, teke katımında gruplar arasındaki ortalama canlı ağırlıklar arasında görülen farklılıklar önemli bulunmamış, ancak, yemleme programı bitiş ağırlıkları bakımından gruplar arasındaki farklılık istatistiki olarak önemli bulunmuştur (P<0.05). Kontrol, arpa ve Kerkol grupları için gebelik oranları sırasıyla 0.87, 1.00 ve 0.93 olarak belirlenmiş olup gruplar arsındaki farklılıklar önemli bulunmamıştır. Batın genişliği (doğuran keçi başına doğan oğlak sayısı) kontrol, arpa ve Kerkol grupları için sırasıyla 1.31, 1.29 ve 1.21 olarak belirlenmiş olup gruplar arasındaki farklılıklar önemli bulunmamıştır. Doğum tipi (tek-ikiz) olarak tekiz doğan oğlak sayıları kontrol, arpa ve Kerkol grupları için sırasıyla 9 (0,69), 10 (0,72) ve 11 (0,78); ikiz oğlak sayıları ise aynı sırayla 4 (0,31), 4 (0,28) ve 3 (0,22) olup gruplar arasındaki farlılıklar önemli bulunmamıştır. Oğlakların cinsiyetleri yönüyle de yapılan analizde arpa ve Kerkol gruplarında erkek oğlak sayısı, (sırasıyla 12 (0,67) ve 11 (0,65)), kontrol grubuna 6 (0,35) göre yüksek bulunsa da gruplar arasındaki bu farklık önemli bulunmamıştır.Sonuç olarak, yörede yetiştiriciler tarafından küçükbaş hayvanlara sadece kışın yedirilen Kerkol'ün sonbahar aylarında da yonca kuru otu ile rahatlıkla yedirilebileceğini ve Kerkol ile yemlemenin canlı ağırlık artışı sağlayabileceğini göstermektedir. Temel besin maddelerinin karşılanmasına rağmen yemleme programında kontrol grubu keçilerde canlı ağırlık kaybının görülmesi ve canlı ağırlıklarında azalma olmasına rağmen kontrol grubu keçilerde gerçekleşen üreme performanslarının canlı ağırlık kaybı yaşamayan ek yemleme gruplarıyla aynı olması bu genotipte yaşama payı gereksinimlerinin belirlenmesi ve besin madde alımı ile üreme fonksiyonları arasındaki ilişkisinin daha ayrıntılı araştırılması gerektiğini ortaya koymaktadır.Article Karakaş Koyunlarında Ovulasyon Sayısı ile Doğan Kuzu Sayısı Arasındaki İlişki ve Bazı Döl Verimi Özellikleri(2000) Kanter, Mehmet; Kalkan, Yıldıray; Aygü n, Turgut; Alan, Muhammet; Ülker, HasanBu çalışmada, Karakaş koyunlarında doğuran koyun başına doğan kuzu sayısının (DKBDKS) ovulasyon sayısının bir göstergesi olup olmadığı araştırılmıştır. Çiftleştirilen 55 koyundan 12 sinde ovulasyon sayısı ve döllenme oranının belirlenmesi için laparolomi uygulanırken (L grubu), kalanlar normal gebelik/erini tamamlamak üzere kontrol grubu (K grubu) olarak tutulmuştur. Kontrol grubunda gebelik oranı, ilk aşım sonuçlarına göre % 86, ikinci ve sonrası aşım sonuçlarına göre % 96, doğum oranı % 96, koç altı koyun başına doğan kuzu sayısı (KAKBDKS) 1.09, DKBDKS 1.14 ve ikizlik oranı % 15 olarak belirlenmiştir. Laparotomi grubunda ovulasyon ve döllenme oranları sırasıyla 1.25 ve 0.85 olarak saptanmıştır. Doğan kuzu sayısı ile ovulasyon sayısı ve gebelik oranı ile döllenme oranları arasındaki farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Ayrıca, ana yaşı, koç ve canlı ağırlığın her iki grupla da incelenen özellikler üzerine etkisinin önemli olmadığı görülmüştür. İyileşmeleri sonrası tekrar koça verilen L grubuna ait koyunlarda ilk aşımda gebelik oranı % 42, ikinci ve sonrası aşımlarda % 66 olmuştur. Bu grupta doğum oranı % 66, KAKBDKS 0.92, DKBDKS 1.38 ve ikızlik oranı % 38 olarak saptanmıştır. Gebelik ve doğum oranının laparolomiden olumsuz etkilendiği görülmüştür. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, Karakaş koyunlarında tekli ovıılasyonun yaygınlığını, kısmen döllenme probleminin ve embriyonik ölümlerin olduğunu, ancak doğan kuzu sayısının ovulasyon sayısının bir göstergesi olabileceğini göstermektedir.Research Project Karakaş Koyunlarının Et Verim Özelliklerinin Islahında ile de France X Akkaraman Melezi ($g_1$) Genotipinden Yararlanma Olanakları(2002) Karakus, Ferda; Gökdal, Özdal; Ülker, Hasan; Temur, Cüneyt; Cengiz, FıratBu projede, köylü koşullarında yetiştirilen Karakaş koyunlarının et verim özelliklerinin iyileştirilmesinde Ile de France x Akkaraman ($G_1$) genotipinden yararlanma olanakları araştırılmıştır. Yöre koşullarına adapte olabilen, et verimi ve kalitesi yüksek olan, hızlı gelişen, yemden yararlanma gücü yüksek ve yarı yağlı kuyruklu olan bir genotipin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilecek olan çalışmalar için başlangıç sonuçlarının elde edilmesine çalışılmıştır. Bu çalışmada, Van İli Merkez İlçesine bağlı Erçek Beldesi'nde bulunan bir köylü işletmesinde ve Van Ziraat Meslek Lisesi Koyunculuk İşletmesi'nde yetiştirilmekte olan koyunlarda Ile de France x araman ($G_1$) koçları kullanılarak elde edilen melez ve Karakaş kuzularında büyüme-gelişme özellikleri ve besi gücü ve karkas özellikleri ortaya koyulmuştur. Bu projede Ile de France x Akkaraman ($G_1$) koçları kullanılarak Karakaş koyunlarının et verim ve zelliklerinin geliştirilebileceği ve uzun süreçli çalışmalarla yöreye uygun bir genotipin geliştirilerek ve yaygınlaştırılabileceği görülmektedir.Article Karakaş ve Norduz Koyunlarının Temel Üreme Özellikleri Bakımından Karşılaştırılması(2004) Gökdal, Özdal; Aygü n, Turgut; Ülker, Hasan; Karakus, FerdaBu araştırmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Hayvancılık İşletmesi'nde yetiştirilen 79 baş Karakaş ve 78 baş Norduz koyunu ve kuzularına ait çeşitli özellikler incelenmiştir. Karakaş ve Norduz koyunlarında sırasıyla ortalama kızgınlık döngüsü süresi 17.1±0.4 ve 17.2±0.4 gün, gebelik süresi 150±0.2 ve 149±0.1 gün, kuzulama oranı %88 ve %89, Koçaltı Koyun Başına Doğan Kuzu Sayısı 1.05 ve 1.00, Doğuran Koyun Başına Doğan Kuzu Sayısı 1.18 ve 1.11, ikizlik oranı %16 ve %11, gebelik üretkenliği 481.5 kg ve 487.7 kg olarak saptanmıştır. Doğum ağırlığına ilişkin ortalamalar Karakaş ve Norduz kuzularında sırasıyla 4.61±0.08 ve 4.61±0.09 kg olarak saptanmıştır. İki genotip arasında incelenen özellikler bakımından ortaya çıkan farklılıklar önemsiz bulunmuştur (P>0.05). Bu sonuçlar Norduz koyunlarının eşeysel özellikler ve doğum ağırlığı bakımından doğal yetiştirme alanları dışında normal bir performansa sahip olabildiklerini göstermektedir.Research Project Köylü Koşullarında Yetiştirilen Karakaş Koyunlarında Progestagen ve Pmsg Kullanarak Döl Veriminin Denetlenmesi Olanakları(2001) Karakus, Ferda; Ülker, Hasan; Aşkın, Yücel; Gökdal, ÖzdalBu araştırmada, köy koşullarında yetiştirilen Karakaş koyunlarında progestagen ve PMSG çullanılarak döl veriminin denetlenmesi olanakları ve hormon uygulamasına bağlı olarak şekillenen ioğumlarda kuzuların sütten kesim dönemine kadarki büyüme-gelişme özellikleri incelenmiştir. Sünger ve 3MSG uygulaması sonrasında, koç katımından sonraki 150 günlük süre içerisinde doğuran koyun oranları mkımından uygulama grubu, ilk 184 gün içinde doğuran koyun oranları bakımından ise kontrol grubu istün duruma geçmektedir (P<0.05). Doğumlann dağılımı, beklenen süreler içerisinde doğuran koyunlara jöre incelendiğinde, uygulama ve kontrol gruplarında ilk 7 ve 10 gün içinde doğuranların oranı jakımından gruplar arasında ortaya çıkan farklılıklar istatistik olarak önemli bulunmuştur (P<0.05). Bu çalışmada, sünger uygulaması yapılan grupta yer alan koyunların kuzularında doğum, 1., 2., 3., ve 4. ay ığırlıkları, sütten kesim ağırlığı ve günlük ortalama canlı ağırlık artışı ise sırasıyla 3.62±0.13, 9.24$\\pm$0.41, 6.41$\\pm$0.52, 23.51$\\pm$0.78, 31.07±0.80, 31.35$\\pm$0.94 ve 0.219$\\pm$0.008 kg ve kontrol grubunda yer alan coyunların kuzularında aynı özellikler sırasıyla 3.25$\\pm$0.12, 10.02$\\pm$0.44, 17.63$\\pm$0.55, 26.12$\\pm$0.83, 54.05$\\pm$0.93, 34.15$\\pm$0.99 ve 0.241$\\pm$0.008 kg olarak saptanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar îksogen hormon kullanılarak kızgınlığın denetlenmesi ve döl veriminin artırılmasına yönelik çalışmaların etiştirici koşullarında başarı ile uygulanması için bazı ön koşulların gerçekleştirilmesinin gerekli olduğunu göstermektedir.Article Köylü Koşullarında Yetiştirilen Karakaş Koyunlarının Çeşitli Verim Özellikleri ve Vücut Ölçüleri(2000) Ülker, Hasan; Budağ, Cemal; Temur, Cüneyt; Oto, M. Murat; Gökdal, ÖzdalBu çalışmada köylü koşullarında yetiştirilen Karakaş koyunlarının süt, döl ve yapağı verimleri ile doğum, kırkım ve aşım dönemi canlı ağırlıkları ve vücut ölçüleri tanımlanmıştır. Ele alınan özelliklerden laktasyon süt verimi, laktasyon süresi ve günlük ortalama süt verimi sırasıyla 59.0$pm$3.47 ml, 155.2±3.43 gün ve 376.2$pm$20.56 ml olarak saptanmıştır. Doğum, kırkım ve aşım dönemlerinde saptanan canlı ağırlıkların ortalamaları sırasıyla 46.45$pm$0.85, 45.43$pm$0.72 ve 43.94$pm$0.64 kg, koç altı koyun basma doğan kuzu sayısı 0.98$pm$0.04, doğuran koyun başına doğan kuzu sayısı 1.0710.03 ve koyunların kirli yapağı ağırlıkları ortalaması 1.79$pm$0.06 kg olarak saptanmıştır. Ele alınan vücut ölçüleri doğum dönemi ve kırkımda olmak üzere sırasıyla sırasıyla cidago yüksekliği 67.64$pm$0.42 ve 67.32$pm$0.39 cm, göğüs çevresi 100.93$pm$0.75 ve 95.06$pm$0.92 cm, göğüs derinliği 33.30$pm$0.25 ve 33.37$pm$0.21 cm, but çevresi 63.23$pm$0.99 ve 62.86$pm$0.55 cm, kürekler arkası göğüs genişliği 22.68$pm$0.33 ve 19.88$pm$0.25 cm ve vücut uzunluğu 66.58$pm$0.46 ve 64.68$pm$0.40 cm olarak saptanmıştır. Köylü koşullarında yetiştirilen Karakaş koyunlarının verim özellikleri ve vücut ölçüleri diğer yerli koyun ırklarımız üzerinde yapılan araştırmalarda saptanan özelliklerle karşılaştırılabili niteliktedir.Other Köylü Koşullarında Yetiştirilen Karakaş Kuzularının Sütten Kesim Dönemine Kadarki Büyüme-gelişme Özellikleri ile Vücut Ölçüleri(1999) Temur, Cüneyt; Ülker, Hasan; Oto, M. Murat; Gökdal, Özdal; Budağ, CemalBu çalışmada köylü koşullarında yetiştirilen Karakaş kuzularında sütten kesim dönemine kadarki büyüme-gelişme özellikleri ile doğum ve sütten kesim dönemlerinde vücut ölçüleri tanımlanmıştır. Bu çalışmada ele alınan özelliklerden doğum ağırlığı, 1., 2., 3., ve 4. ay ağırlıkları ve sütten kesim ağırlığı ile günlük ortalama canlı ağırlık artışı sırasıyla 3.91±0.95, 8.80±0.19, 14.12±0.38, 20.43±0.44, 25.13±0.82, 25.09±0.52 ve 0.176±0.004 kg olarak saptanmıştır. Bu özellikler diğer yerli koyun ırklarımız üzerinde yapılan araştırmalarda saptanan özelliklerle karşılaştırılabilir niteliktedir. Ele alman vücut ölçüleri doğumda ve sütten kesim döneminde sırasıyla cidago yüksekliği (CY) 37.24±0.53 cm ve 56.50±0.5,5 cm, göğüs çevresi (GÇ) 36.97±0.39 cm ve 73.13+D.86 cm, göğüs derinliği (GD) 13.51±0.44 cm ve 25.02±0.22 cm, but çevresi (BÇ) 28.57±0.67 cm ve 56.70±0.80 cm, kürekler arkası göğüs genişliği (KAGG) 8.36+±0.16 cm ve 16.42±0.19 cm, vücut uzunluğu (VU) 25.65±0.43 cm ve 56.22±0.55 cm olarak saptanmıştır.Article Koyunlarda Majör Etkili Fekondite Genleri 1: Fekonditeye Etki Eden Mutasyonların Belirlendiği Genler(2009) Bas, Sınan; Ülker, HasanYüksek fekonditeye sahip bazı koyun ırklarında bone morphogenetic protein receptor-1B (BMPR-1B), bone morphogenetic protein 15 (BMP15) veya growth differentiation factor 9 (GDF9) proteinlerini kodlayan genler üzerinde tek nükleotid değişimi ile ortaya çıkan mutasyonlar belirlenmiştir. Bu mutasyonlar homozigot veya heterozigot bulunma durumlarına göre ovulasyon oranını artırmakta veya kısırlığa yol açmaktadırlar. Anılan mutasyonları taşımaları nedeniyle koyunlarda bu genler ‘fekondite genleri’ olarak adlandırılmaktadır. Booroola (FecB) geni altıncı kromozom üzerinde bulunan BMPR-1B’deki mutasyonla karakterize olmaktadır. FecB’nin her bir alleli ovulasyon oranı üzerine eklemeli etki yapmaktadır. X kromozomu üzerinde bulunan BMP15 geni üzerinde meydana gelen tekli mutasyon Inverdale (FecX) geni olarak adlandırılmaktadır. FecX’in Inverdale (I), Hanna (H), Cambridge (G), Belclare (B), Lacaune (L) ve Rasa (R) olarak adlandırılan 6 alleli bulunmaktadır. FecX allellerini heterozigot olarak bulunduran bireylerde fekondite normal bireylerden yüksek olurken allelin iki kopyasını taşıyan (homozigot) bireyler kısır olmaktadır. Beşinci kromozomdaki GDF9 geni üzerindeki mutasyon Yüksek Fertilite (High Fertility (FecGH)) geni olarak adlandırılmıştır. FecGH’nin fekondite üzerine etkisi FecX ile benzerlik göstermektedir.Article Koyunlarda Majör Etkili Fekondite Genleri 2: Fekonditeye Etki Eden Mutasyonların Henüz Belirlenemediği Genler(2009) Bas, Sınan; Ülker, HasanYüksek fekonditeye sahip bazı koyun ırklarında, fekondite (Fec) geni olarak adlandırılan, fonksiyonu, genom üzerindeki konumu ve baz (nükleotid) dizilimi daha önceden belirlenmiş bazı genler üzerinde tek baz değişimi ile sonuçlanan mutasyonlar olduğu belirlenmiştir. Bunların yanında, bazı ırklarda var olduğu belirlenen (putative) ancak genomdaki yeri, baz dizilimi ve/veya üzerindeki mutasyon henüz belirlenememiş fekondite genleri bulunmaktadır. 11. kromozom üzerine haritalanmış olan FecL lokusunun kromozomun üzerindeki tam yerleşiminin ve baz diziliminin çok yakında belirleneceği düşünülmektedir. Woodlands geni (FecX2W) X kromozomu üzerinde bulunsa da Inverdale (FecX)’den farklı bir gendir. Wishart koyunlarındaki Wishart (FecW), İzlanda koyunlarındaki Thoka (FecI), Olkuska koyunlarındaki Olkuska ve Belle-Ile koyunlarındaki Belle-Ile fekondite genlerinin otozomal kalıtım yolu takip ettikleri belirlenmiştir. Anılan ırkların bazılarında fekondite mutasyonunu belirlemeye ilişkin çalışmalar sürerken birey sayısının azlığı nedeniyle bazılarında genin belirlenmesi mümkün olmamaktadır. Kimi araştırıcılarca prolifik bir ırk olan Sakız koyunlarında fekonditeye etki eden majör etkili tek bir gen olmayıp, fekonditenin birden fazla gen tarafından kontrol edildiği ifade edilse de ülkemizde Sakız melezleri ile yapılan çalışmalar bu ırktan köken alan bir majör genin varlığını düşündürmektedir.Article Koyunlarda Majör Etkili Fekondite Genlerinin Çoklu Ovulasyon Oluşturma Mekanizması(2009) Bas, Sınan; Ülker, HasanFekondite (Fec) genlerindeki mutasyonlar homozigot veya heterozigot bulunma durumlarına göre ovulasyon oranını artırmakta veya kısırlığa yol açmaktadırlar. Yüksek fekonditeye ilişkin mutasyonlar aynı haberleşme (signaling) sistemi kullanan büyüme faktörleri süper familyasına (Transforming Growth Factor ß (TGFß)) ait bone morphogenetic protein (BMP)’leri kodlayan genler üzerinde olmaktadır. Oosit ürettiği BMP’ler aracılığı ile hem foliküler büyümeyi etkilemekte hem de ovule olabilecek folikül sayısını kontrol edebilmektedir. Fec genleri üzerindeki mutasyonlar BMP’lerin granuloza hücreleri üzerindeki çoğaltıcı etkilerini bozmakta, FSH’ya karşı yüksek duyarlılık oluşturmakta ve gonadotropin düzeylerinden bağımsız yüksek sayıda folikülün ovule olmasına yol açmaktadır.Article Spermatogonial Transplantasyon ve Hayvan Yetiştiriciliğinde Kullanımı(2004) Bas, Sınan; Ülker, Hasan; Karaca, Orhan; Gökdal, ÖzdalSpermatogonial transplantasyon, verici bir hayvandan izole edilen spermatogonial hücrelerin bir dizi farklı yöntemler kullanılarak testisleri germ hücrelerinden temizlenip infertil hale getirilmiş olan alıcı hayvanın testislerine transfer edilmesi işlemidir. Aktarılan spermatogonial hücreler kendilerini seminefer tüplerin bazal tabakasına konuşlandırırlar ve spermatogenesİsi başlatarak germ hücreleri tamamen boşaltılan alıcı hayvanın testisini yeni germ hücreleri ile doldurarak fertil bir testis meydana getirirler. Bu tekniğe ilişkin çalışmalar spermatogonial kök hücrelerinin verici hayvanlardan izole edilmesi, kültür edilmesi, dondurularak saklanması, transplantasyon yapılmadan önce alıcı testislerdeki spermatogonianın yok edilerek temizlenmesi, aktarılan hücrelerin alıcı testislerde varlığımın belirlenmesi için marker sistemlerinin geliştirilmesi ve spermatogonial transplantasyonun farklı türler arasında uygulanışı şeklinde sıralanabilir. Bu tekniğin çiftlik hayvanlarında damızlık değeri belirleme zamanım azaltma, normal genetik değere sahip alıcı hayvanları kısa bir süre içerisinde vericinin genetik değerine sahip germ hücresi üreten hajn/anlara dönüştürebilme, transgenik çiftlik hayvanları üretme gibi amaçlarla yaygın olarak kullanılabileceği öngörülmektedir. Spermatogonial transplantasyon tekniği spermatogenesis, spermatogonial kök hücrelerime gamet-testis fonksiyonları ve interaksiyonlanm araştınnada oldukça kullanışlı bir yöntemdir. Bu tekniğin temel bilimden klinik uygulamalara, nesli tükenen türlerden hayvan ıslahına birçok alanda yararlı uygulamalara yön vereceği öngörülmektedir.Other Transferrin Polimorfizminin Karakaş Kuzularının Bazı Verim Özellikleri ile İlişkileri(1999) Vanlı, Yusuf; Aygü n, Turgut; Bas, Sınan; Ülker, Hasan; Karaca, OrhanBu araştırmada transferrin polimorfizminin Van yöresi Karakaş kuzularının bazı büyüme özellikleri ile ilişkileri incelenmiştir. Homozigot - heterozigot transferrin tipleri ve transferrin genotipleri ile kuzu verim özellikleri arasındaki ilgiler önemsiz bulunmuştur. Ancak, çoklu karşılaştırma testi ile birbirinden farklı guruplar (P<0.05) tespit edilmiştir. Homozigot tipler sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışı dışındaki özelliklerde heterozigot tiplerden daha yüksek ortalama vermişlerdir. En yüksek değerler, doğum, sütten kesim, 90. gün ve mer'a sonu ağırlıkları ile sütten kesim öncesi günlük ağırlık artışında Tf BS; kırkım sonu ağırlığında Tf DD; sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışında Tf MD genotiplerinden elde edilmiştir. En düşük değerler ise doğum ve sütten kesim ağırlıkları ile sütten kesim öncesi günlük ağırlık artışında Tf MD; kırkım ve mer'a sonu ağırlıkları ile sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışında Tf ME; 90. gün ağırlığında Tf DE genotiplerinde tespit edilmiştir. En yüksek ve en düşük ortalama değerler arasındaki farklar, kırkım sonu ağırlığı hariç, önemli (PO.05) bulunmuştur. Sonuç olarak, söz konusu populasyonlarda transferrin tiplerinin sağlıklı bir seleksiyon ölçütü olamayacağı görülmektedir.