Browsing by Author "Şimşek, Şaban"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Other Alt Göz Kapağı Onarımlarında Fricke Flep'in Üstünlüğü(1998) Şimşek, Şaban; Yüksel, Fuat; Karacaoğlu, Ercan; Bekereci, Mehmet; Durak, NazımAlt göz kapaklan, fonksiyonel olarak göz küresini korumlan yanında, estetik olarak da önemli yapılardır. Deformitelerinin onarımları titiz bir çalışmayı gerektirir. Alt göz kaphaklarının 24'ünde kısmi ve 14'ünde tam kat doku kaybı olan toplam 38 olgu tedavi edildi. Kısmi olanlar deri greftleri, diğerleri kondromukozal greft ve üzerine getirilen lokal fleplerle onarıldılar. Greftlemede, getirilen dokunun defekt alanından çok daha büyük olması gerektiği sonucuna varılırken, Fricke flebin en uygun ve en az morbidité bırakan yöntem olduğugözlendi.Other Ekstrakapsüler Katarakt Cerrahisi Sonrası Kornea Topografisi Değişimleri(1999) Andı, İnayet; Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Özdemir, Murat; Çinal, Adnan; Şimşek, ŞabanBu çalışmada PEKKE+GİL ameliyatının kornea topografisi üzerine etkileri bilgisayarlı kornea topografisi nokta analizi ile incelenmiştir. Kataraktlı 40 hastanın 40 gözü çalışmaya alındı. Standart PEKKE öncesi ve postoperatif 3. gün, 2. hafta, 1. ay ve 2 ay sonrasına kadar olan dönemlerde tüm gözlerden EyeSys v.2.1 cihazı ile kornea topografileri alınarak cerrahi ile meydana gelen topografik değişimler değerlendirildi. Tüm olgularda postoperatif erken dönemde korneanın vertikal aksının ileri derecede dikleştiği, bunun aksine nazal ve temporal kadranlarında düzleştiği saptandı. Meydana gelen bu değişimlerin postoperatif erken dönemden itibaren hızla gerilediği ve 2. ay sonunda preoperatif değerlere çok yaklaştığı görüldü. PEKKE sonrasında tüm korneada ciddi topografik değişimlerin olduğunu ve bu değişikliklerin ameliyat sonrası erken dönemden itibaren hızla normal topografi yönünde ilerlediğini söyleyebiliriz.Article Görme Yakınması Olmaksızın, Asit ve Karaciğerde Kitle ile Seyreden Uveal Malign Melanom Vakası: Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi(2003) Şimşek, Şaban; Dülger, Cumhur; Etlik, Ömer; Kösem, Mustafa; Tuncer, İlyas; Türkdoğan, M. KürşatGiriş: Karaciğer lokalizasyonu, kanlanması ve anatomik yapısı nedeniyle malign tümörlerin en sık metastaz yaptıkları organdır. Klinikte primer tümörün semptomları, metastatik semptomlardan daha ön planda görülmektedir. Nadiren de asemptomatik primer tümörlerde metastaza ait semptomlar kliniğe ilk başvuru nedeni olmaktadır. Olgu: Halsizlik, kilo kaybı ve karında şişlik nedeniyle müracaat eden erkek hastada asit ve karaciğerde kitle tespit edildi. Kitlenin histopatolojik incelemesi malin melanom metastazı ile uyumlu bulundu. Görme yakınması olmamasına rağmen metastazın uveal melanomdan kaynaklandığı saptanan hasta, tek kür kemoterapi sonrası kaybedildi. Sonuç: Uveal malin melanomlar erişkin yaş grubunda en sık saptanan intraoküler malinitelerdir. Bazen görme şikayeti olmaksızın ekstraoküler metastaz bulguları ile müracaat edebilirler. En sık metastaz yaptıkları organ karaciğer olması nedeniyle, metastatik karaciğer lezyonlarının ayırıcı tanısında uveal malign melanomlar dikkate alınmalıdır.Other Göz Travması Olgularımızın Epidemiyolojik Değerlendirilmesi(2002) Şimşek, Şaban; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Durmuş, Arzu ÇevikAmaç: Göz travmalarında bölgesel risk faktörlerini, travmanın en çok etkilediği toplum kesimlerini ve travma nedenlerini araştırmak. Metod: Hastanemiz Acil Ünitesi'ne göz yaralanması yakınması ile başvuran 402 hastanın 415 gözü değerlendirildi. Hastalar yaş, cinsiyet, meslek grupları, travma olduktan sonra hastaneye başvuruncaya kadar geçen süre, konulan tanı, etkilenen göz ve komşu dokular, travmanın nedeni, travmanın tipi, yatış süreleri, İlk ve son görme keskinlikleri açısından incelendi. İstatistiksel değerlendirmeler ki-kare testi ile yapıldı. Bulgular: Olgularımızın 328'i (%81.59) erkek, 74'ü (%18.41) kadındı (p<0.05). Ortalama yaş 18.69$pm$5.14 (2-80) yıl olarak saptandı. Olguların 225'i (%56.00) 15 yaş ve altında yer aldı. Elli yaşın üstünde ise sadece 6 (%1.50) olgu vardı. Yaş grupları arasındaki fark istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p<0.05). Travmadan en fazla etkilenen meslek grupları çocuklar hariç tutulduğunda, işçiler (%12.93) ve çiftçilerdi (%11.44), (p<0.05). Travmadan sonra hastaneye başvurana kadar geçen süre 42.40$pm$12.25 saat (15 dakika-2 ay) olarak saptandı. Travma nedenleri değerlendirildiğinde ilk sırayı 125 olguyla (%30.12) oyun kazaları aldı ye bunu 97 olgu (%23.40) ile ev kazaları takip etti. Tanılar arasında 122 olgu (%29.40) ile birinci sırayı kornea perforasyonu aldı ve bunu 90 olgu (%21.72) ile korneal abrazyon ve epitel erozyonları izledi. Hifemaya da %20.72 sıklıkla üçüncü sırada rastlandı. En sık görülen travma tipi kesici-delici (%48.01) yaralanmalardı. Sonuç: Bölgemizde, göz travmalarının erkeklerde kadınlara göre ve çocuklarda yetişkinlere göre daha sık görüldüğünü saptadık. Ayrıca sanayi ve tarım kesiminde çalışanların, göz travmaları açısından diğer meslek gruplarına göre daha fazla risk taşıdığı sonucuna vardık.Other Horizontal Konkomitan Şaşılıklarda Cerrahi Sonuçlarının Şaşılık Tipi, Derecesi ve Cerrahi Tekniği ile İlişkisi(2002) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Horizontal konkomitan şaşılıklarda cerrahi tedavi sonuçlarımızı değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 1997-Aralık 1999 tarihleri arasında kliniğimizde cerrahi olarak tedavi edilen 48'i (%58.6) alternan, 34'ü (%41.4) monoküler horizontal konkomitan şaşılıklı toplam 82 olgu çalışma kapsamına alındı. Kırkdört (%53.66) hastaya geriletme+rezeksiyon, 38 (%46.34) olguya da sadece geriletme yapıldı. Cerrahi başarı oranı, kaymanın ezotropya (ET) ve ekzotropya (XT) olmasına, seçilen tekniğin türüne (sadece geriletme veya geriletme+rezeksiyon) ve kayma açısının büyüklüğüne göre değerlendirildi. Postoperatif altıncı ayda ±10 prizm dioptri (pd) kayma açısı başarı olarak kabul edildi. BULGULAR: Genel başarı oranı %73.68 olarak saptandı. Cerrahi başarı oranları XT'lerde %90, ET'lerde %61.9; geriletme ve rezeksiyon yapılanlarda %77.27, sadece iki taraflı geriletme yapılanlardan %73.68, 15-30 pd grubunda %88.8, 31-50 pd grubunda %63.6, 51-70 pd grubunda %72.2 ve 70 pd üzeri grubunda %75.6 olarak bulundu. En sık karşılaşılan komplikasyonlar postoperatif diplopi (%19.5) ve bulantı-kusma (%13.4) idi. Hastaların görme keskinliklerinde operasyon sonrası istatistiksel olarak anlamlı değişiklik kaydedilmedi (p>0.05). SONUÇ: Başarı oranımızın, 15-30 pd ve 70 pd üzeri gruplarında diğer kayma açısı gruplarına göre ve XT'lerde ET'lere göre daha yüksek olduğunu saptadık.Article İdiyopatik Makula Deliklerinin Tedavisinde İndosiyanin Yeşili Yardımı ile Retina İç Limitan Membranın Soyulması(2005) Şimşek, Şaban; Yildiz, Meral; Avci, Remzi; Kaderli, BerkantAmaç: İdiyopatik makula deliklerinin tedavisinde indosiyanin yeşili (İSY) ile boyanarak retina iç limitan membranın (İLM) soyulmasının anatomik ve görsel sonuçlara etkisini araştırmak. Gereç ve Yöntem: İdiyopatik makula deliği olan ardışık 26 hastanın 26 gözüne pars plana vitrektomi, arka hiyaloidin uzaklaştırılması ve retina İLM'ın İSY ile boyanarak soyulmasından sonra %15'lik C3F8 gaz tamponadı uygulandı ve hastalar bir hafta süre ile yüzü aşağı bakacak şekilde tutuldu. Ameliyat sonrası deliğin kapanıp kapanmadığı, tashihli görme ve komplikasyonlar kaydedildi. Elde edilen anatomik ve görsel sonuçlar literatürdeki benzer çalışmalarla karşılaştırıldı. Bulgular: Dört olguda evre 2, 13 olguda evre 3 ve 9 olguda ise evre 4 makula deliği saptandı. Ortalama 14.8 aylık takip sonrasında makuler delik 26 gözün 23'ünde kapandı (%88.5). Ameliyat sonrası 19 gözde görme arttı, 3'ünde aynı kaldı, 4'ünde azaldı. Onaltı gözde (%62) 2 sıra ve üzeri görme artışı elde edildi ve ortalama görme artışı 2.7 sıra olarak saptandı. Üç gözde makula deliğinin kapanmaması ve 4 gözde de katarakta bağlı görme aynı düzeyde kaldı veya azaldı. Ameliyat sonrası 5 olguda erken dönemde geçici göziçi basıncı (GİB) artışı, 12 gözde katarakt ve bir gözde de retina dekolmanı gelişti.Takip döneminde hiçbir gözde makula delik bölgesinde retina pigment epiteli (RPE) değişiklikleri, epiretinal membran gelişimi ve delikte açılma gözlenmedi. Sonuç: İdiyopatik makula deliği cerrahisinde İLM'nin soyulması hem anatomik, hem de görsel açıdan yüksek oranlarda başarı sağlanabilmektedir. İndosiyanin yeşilinin faydaları ve muhtemel toksisitesinden emin olabilmek için prospektif kontrol gruplu çalışmalara ihtiyaç vardır.Article İntraoküler Lens Uygulanan Konjenital Katarakt Olgularında Komplikasyonların Yaş Gruplarına Göre Değerlendirilmesi(2004) Yazıcıoğlu, Atilla; Şimşek, ŞabanAmaç: Konjenital katarakt ameliyatında, intraoküler lens (İOL) konulan gözlerde postoperatif dönemde gelişebilecek komplikasyonların yaşa göre dağılımının değerlendirilmesi.Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde Aralık 1998 ile Ağustos 2002 tarihleri arasında konjenital katarakt tanısı konularak ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu (yumuşak nükleuslarda aspirasyon, sert nükleuslarda fakoemülsifikasyon) + İOL implantasyonu yapılan 47 hastanın 69 gözü retrospektif olarak incelendi. Yaşa göre; Grup 1: 1-4 yaş (Ort. yaş 2.2 ± 0.7), Grup 2: 4 yaş sonrası (Ort. yaş 5.9 ± 2.8) iki gruba ayrılan ve en küçüğü 1, en büyüğü 16 yaşında olan hastalara lensektomi, posterior kapsülotomi, ön vitrektomi ve endokapsüler İOL implantasyonu yapıldı. Gruplardaki bilateral olgulara ortalama 1 hafta ara ile diğer gözlere müdahale yapıldı. Olgular ameliyat sonrası; 1., 3., 7. gün, 3., 6. haftalar ve 3. aydan itibaren 3 ila 6 aylık aralıklarla ortalama 8.2 ay takip edildi.Bulgular: Grup 1’deki 44 gözün 39’unda (%88.6) arka kapsülotomi kenarı fibrozis, 27 gözde (%61.4) aşırı fibrin reaksiyonu ve fibrinöz membran oluşumu, 19 gözde (%43.2) İOL üzeri yoğun presipitatlar, 17 gözde (%38.6) posterior sineşi, 14 gözde (%31.8) pupiller çekinti, 3 gözde (%6.8) ciddi korteks bakiyesi, 9 gözde (%20,4) travmatik iris atrofisi, 8 gözde (%18.2) İOL desantralizasyonu saptandı. Grup 2’deki 25 gözden 14’ünde (%56.0) arka kapsül kenarı fibrozis, 8 gözde (%32.0) aşırı fibrin reaksiyonu ve fibrinöz membran oluşumu, 7 gözde (%28.0) İOL üzeri presipitatlar, 4 gözde (%16.0) posterior sineşi, 5 gözde (%20.0) pupiller çekinti, 5 gözde (%20.0) travmatik iris atrofisi saptandı. İki grup arasında arka kapsül kenarı fibrozisi, aşırı fibrin reaksiyonu, posterior sineşi açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p<0.05). Hiçbir olgumuzda hifema, iris prolapsusu, İOL’nin posterior dislokasyonu, retina dekolmanı veya başka bir komplikasyon izlenmedi.Sonuç: EKKE + İOL uygulanan konjenital kataraktlarda ameliyat sonrası komplikasyonlar yaş küçüldükçe artmaktadır. Eğer hastanın görsel rehabilitasyonu diğer yöntemlerle etkin olarak sağlanabilecekse İOL implantasyonunu mümkün olduğunca ileri yaşlara bırakmak uygun olacaktır.Other Konjenital Ankiloblefaron: Olgu Sunumu(2002) Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanBu yazıda nadir görülen bir konjenital patoloji olan ankiloblefaron saptanan 24 günlük erkek olgu sunulmuş ve konu literatür ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.Other Obsessif Kompulsif Bozukluğu Olan Hastalarda Görme Alanı Değişiklikleri(1999) Kara, Hayrettin; Yaşar, Tekin; Çinal, Adnan; Özdemir, Murat; Demirok, Ahmet; Şimşek, ŞabanBu çalışmada obsessif kompulsif bozukluğu olan hastalarda olası görme alanı patolojileri araştırılmıştır. Bu amaçla obsessif kompulsif bozukluğu (OKB) olan 8 erkek, 6 kadın, kontrol grubu olarak ta yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş tamamen sağlıklı 10 erkek, 6 kadın çalışmaya alındı. Medmont M600 versiyon 1 bilgisayarlı perimetre, full alan (500,164 nokta) tarama testi ile görme alanı alındı. OKB grubunda ortalama eşik değer kontrol grubuna göre 122 noktada anlamlı düşük bulunmuştur. Bu noktalardan 33'ü ileri derecede anlamlı farklı (p<0.001), 89'u ise anlamlı (p<0.05) derecede farklı bulundu. 41 noktada farklılık bulunmadı (p>0.05). Kontrol grubu görme alanı defektler yönünden normal olarak bulundu. OKB grubu incelendiğinde 14 olgudan bir olgunun (%7.14) görme alanı tamamen normal olarak bulundu. Üç hastada bilateral, iki hastada da sağ gözde olmak üzere 8 gözde (%28.5) ileri derecede, yine üç hastada bilateral, iki hastada da sol gözde olmak üzere 8 gözde de (%28.5) orta derecede görme alanı kaybı saptandı. İncelemede 5 (%14.28) adet step tarzında görme alanı defekti tespit edildi. Bunlardan 2 tanesi temporal, 3 tanesi nazal stepti. Bu bulguların ortaya çıkardığı sonuç OKB'li olgularda görme yollarının anatomik lezyonlarıyla açıklanamayacak görme alanı defektleri görülebileceğidir. Yeterli tedaviye ve regüle göz içi basıncına rağmen görme alanında beklenmeyen defektlerin geliştiği glokom olgularında OKB olabileceğinin hatırlanması gereklidir. Bu tür olgularda psikiyatri konsültasyonu istenmesi gereksiz tedavi ve cerrahi müdahalelerin önüne geçilmesini sağlayacaktır.Other Optik Sinir Başı Melanositomasının Klinik Özellikleri ve Ayırıcı Tanısı(1997) Sarıçoğlu, Ahmet; Demirok, Ahmet; Şimşek, ŞabanOptik sinir başı melanostoması oldukça nadir görülen yoğun pigmentli, koyu siyah renkli, düz veya hafif evelasyon gösteren, çoğu zaman görmeyi bozmayan ve büyüme göstermeyen benign lezyonlardır. Tedavileri gerekmez. Altı ayda bir kez yapılacak oftalmoskopik \"muayene ile izlen¬meleri yeterlidir. Bu makalede üç yıldır takip edilmekte olan bir olgu nedeniyle optik sinir başı melanositomalarının klinik ve FFA özellikleri tartışıldı.Other Orta ve İleri Yaş Gruplarında Trabekülektomi Sonuçlarının Karşılaştırılması(2001) Şimşek, Şaban; Özdemir, Murat; Yaşar, TekinAmaç: Orta ve ileri yaştaki primer açık açılı glokom (PAAG) olgularında trabekülektomi ameliyatlarının sonuçlarını karşılaştırmak ve başarı oranının yaşla ilişkisini değerlendirmek. Metod: Şubat 1997 - Haziran 1999 tarihleri arasında, maksimum medikal tedaviye rağmen göz içi basıncı (GİB) kontrol altına alınamayan 32 olgunun 52 gözüne antimetabolit kullanılmaksızın trabekülektomi ameliyatı uygulandı. Olgular 60 yaş altı (1. grup) ve 60 yaş üstü (2. grup) olarak iki gruba ayrıldı. Yirmiiki göz 1. gruba, 30 göz de 2. gruba giriyordu. Ameliyat sonrası GİB'in ilaçsız olarak 21 mmHg'nın altında olması başarı olarak değerlendirildi. Olguların postoperatif 1. ve 2. hafta, 1., 2., 3. ve 6. aylarda kontrolleri yapıldı. Bulgular: Postoperatif altıncı aydaki muayenelerde 1. grupta ortalama GİB düşmesi miktarı 14.59±4.97 mmHg, 2. grupta ise 13.56 ±3.11 mmHg idi. Başarı oranı 1. grupta %91.32, 2. grupta %93.21 olarak bulundu. 'Pearson korelasyon coefficient testi' ile yapılan incelemede yaş ile GİB'deki düşme miktarı arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (rp=-0.21, p=0.13). Sonuç: Komplike olmayan PAAG olgularında klasik trabekülektomi ameliyatı ile elde edilen sonuçların ve başarı oranının orta ve ileri yaş grubunda değişmediği kanaatine varıldı.Other Patlayıcı Madde ile Oluşan Delici Göz Yaralanmalarında Prognoz(2002) Şimşek, Şaban; Özdemir, Murat; Çinal, AdnanBu çalışmada patlayıcı madde ile oluşan delici göz yaralanmalarında anatomik sonuçları ve görme prognozunu değerlendirmek amaçlandı. Eylül 1997-Kasım 2000 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Kliniği'ne patlayıcı madde ile delici göz yaralanması sonucu başvuran olgular geriye dönük olarak incelendi. Primer olarak kliniğimizde takip edilmiş, tıbbi kayıtları tam olan ve takip süresi en az altı ay olan olgular çalışmaya dahil edildi. Olgular demografik özellikleri, oküler yaralanma şekilleri, tedavi, anatomik sekeller ve görme prognozu yönünden değerlendirildi. On iki olgunun 14 gözü çalışmaya dahil edildi. Olguların tümü erkekti ve yaşları 8-25 yıl arasında değişiyordu. Olguların büyük çoğunluğunda ağır oküler yaralanma mevcuttu. En sık rastlanan yaralanma şekilleri kornea perforasyonu (11 göz), travmatik katarakt (9 göz) ve vitreus hemorajisi (8 göz) idi. Üç gözde göz içi yabancı cisim, iki gözde retina dekolmanı saptandı. Son görme keskinliği bir gözde 0.1 düzeyinde ve geri kalan 13 gözde parmak sayma ve daha kötü düzeydeydi. Beş gözde fıtizis bulbi gelişti. Bunlardan üçüne enükleasyon yapıldı. Patlayıcı maddelerle oluşan delici göz yaralanmaları oldukça kötü prognoza sahip olup, olguların önemli bir kısmında gözün anatomik bütünlüğü korunamamaktadır.Other Primer Alt Oblik Hiperfonksiyonlu Olgularında Geriletme ve Tenotomi Sonuçlarımız(2001) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Primer alt oblik hiperfonksiyonu (AOHF) gösteren olgularımıza uyguladığımız alt oblik (AO) kasına tenotomi ve geriletme sonrası elde ettiğimiz sonuçları değerlendirmek. GEREÇ ve YÖNTEM: Eylül 1997-Mart 2000 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniği'nde primer AOHF nedeni ile ameliyat edilen 16 hastanın 23 gözü çalışma kapsamına alındı. AOHF, +3 ve +4 kategorisinde olan olgulara ameliyat endikasyonu kondu. AOHF'nu gidermek için geriletme ve tenotomi tekniği kullanıldı. Adduksiyondaki gözde elevasyonun kaybolması veya +1 kategorisine düşmesi \"cerrahi başarı\" olarak kabul edildi. BULGULAR: Onaltı AOHF'lu olgumuzun 9'u tek, 7'si çift taraflı idi. Ameliyat sonrası ortalama takip süresi 7.5 ay (3 - 18 ay) olarak gerçekleşti. Geriletme uygulanan 9 hastanın 13 gözünden 11'inde (%84.6), tenotomi uygulanan 7 hastanın 10 gözünden 8'inde (%80) cerrahi başarı sağlandı. Tek taraflı tenotomi uygulanan bir (%25) olguda ve tek taraflı geriletme uygulanan bir (%20) olguda karşı gözde AOHF gelişimi saptandı. Hiçbir olguda yapışma sendromu, AO hipofonksiyonu, sklera perforasyonu, makula hasarı veya pupilla denervasyonu gelişmedi. SONUÇ: Primer AOHF'lu olgularda geriletme ve tenotomi tekniklerinin oldukça etkin ve güvenilir oldukları kanısına varıldı.Other Pterjium ve Kornea Topografisi ( Ön Çalışma )(1999) Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Çinal, Adnan; Şimşek, Şaban; Özdemir, MuratPterjiumlu korneaların topografik özelliklerini incelemek. Elli pterjiumlu ve 50 normal gözden oluşan çalışma ve kontrol gruplarının korneaları EyeSys korneal topografi cihazı ile incelendi. Korneanın nazal, temporal, üst ve alt kadranlarında 3, 5, 7 mm'lik zonlarda elde edilen sonuçlar değerlendirildi. Pterjium grubunda tüm noktalardaki kırıcılık değerleri kontrol grubunun aynı noktalarına göre daha büyüktü. Her iki grupta da, pterjium grubundaki farklar daha yüksek olmak üzere, tüm zonlarda (3,5,7 mm) nazal kadranlar temporalden, alt kadranlarda üst kadranlardan anlamlı olarak daha düz bulundu (p<0.05). Üç mm'lik zonda keratometrik astigmatizma kontrol grubunda ortalama 0.38±0.38 D (-0.56/1.55), hasta grubunda ise 0.77±0.80 D (-0.45/4.06) olarak saptandı (p=0.012). 3mm'deki keratometrik astigmatizma ile pterjium boyu arasında korelasyon tespit edilemedi (p>0.05). Pterjiumlu korneaların normal kornealardan daha dik olması ve bu bulgunun pterjium boyundan bağımsız olduğunun bulunması, kornea dikliğinin pterjium için bir predispozan faktör olabileceği kanısını uyandırdı.Other Radial Keratotomi Sonrası Ön Kamara Derinliği ve Aksiyel Uzunluk Değişimleri (Ön Çalışma)(1997) Bayram, Aysan; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Yılmaz, Ömer Faruk; Çinal, Adnan; Şimşek, ŞabanFarklı derecelerdeki miyop olgularda radial keratotomi cerrahisi sonrasında ön kamara ve glob aksiyel uzunluğunda meydana gelen değişimleri incelemek amacıyla radial keratotomi uygulanan 38 göz çalışma kapsamına alındı. Gözler miyopisi -5.00 D nin altında olan 22 göz (1. grup) ve -5.00 D ve üzerinde olan 16 gözden (2. grup) oluşan iki gruba ayrıldı. Tüm olguların rutin muayenelerinin yanısıra ultrasonik biyometri ile santral ön kamara derinlikleri ve glob aksiyel uzunlukları; ameliyat öncesi, postoperatif 1. gün ve 2. haftada ölçüldü. Preoperatif ölçümlerde 2. grubun hem ön kamara derinliği hemde glob aksiyel uzunluğu 1. gruptan anlamlı olarak fazlaydı. 1. grupta ön kamara derinliğinde ve glob aksiyel uzunluğunda prepperatif döneme göre postoperatif Lgün ve 2. haftada azalma olmakla birlikte anlamlı değişiklik saptanmadı. 2. grupta ise aksiyel uzunluklarda azalma olmakla birlikte anlamlı farklılık saptanmazken, ön kamara derinliğinin anlamlı olarak azaldığı tespit edildiOther Radyal Keratotomide Deniz Seviyesinden Yüksekliğin Refraktif ve Keratometrik Sonuçlara Etkisi(1997) Yılmaz, Ö. Faruk; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Çinal, Adnan; Şimşek, ŞabanDeniz seviyesine göre yüksekliğin radial keratotominin (RK) refraktif ve keratometrik sonuçları. üzerine etkilerini incelemek amacı ile farklı yükseklikteki iki merkezde uygulanan RK sonuçlan retrospektif olarak incelendi. Yaş, cins ve miyopi değerleri birbirine eş olan 50 göz çalışma kapsamına alındı. Deniz seviyesin¬de (İstanbul) RK uygulanan 25 gözün ortalama sferik eşdeğer sikloplejik refraksiyonu (SESR) -7.01±2.09 D, yüksekte (Van-1720 m) RK uygulanan 25 gözün SESR si -7.02±2.00 D idi. Ameliyatlar aynı cerrah tarafından maksimum etki ve emetropi hedeflenerek planlandı. İnsizyonlar Rus tek¬niği ile aynı nomogram kullanılarak yapıldı. Ameliyat sonrası ortalama SESR İstanbul grubunda 4.66±.1.38 D artış ile -2.33±1.27 D, Van gru¬bunda 6.71±1.87 D artış ile -0.31i0.53 D oldu. Ortalama SESR artışları ve ameliyat sonrası SESR ler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.001). Keratometrik değer düşmelerinde (İstanbul: 4.60i1.66 D, Van:4.49±1.22 D) her iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p<0.05). Sonuç olarak yüksekte uygulanan RK larda deniz seviyesine göre daha büyük refraksiyon artış¬ları elde edilebilmektedir. Yüksekte RK uygulayacak cerrahlar bunun farkında olarak nomogramlarını yeniden düzenlemelidirler.Other Şaşılık Olgularımızda Kas Yapışma Yeri Anomalileri(2002) Yaşar, Tekin; Özdemir, Murat; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Şaşılık operasyonu uyguladığımız hastalarda yapışma yeri anomalisi sıklığını saptamak. GEREÇ VE YÖNTEM: Şaşılık tanısı ile opere edilen şaşılıklı 106 olgunun 162 gözünde kasların yapışma yerlerinin lokalizasyonu ve limbusa uzaklıkları kaydedildi. BULGULAR: Altı gözde (%3.7) yapışma yeri anomalisi saptandı. Dört gözde (%2.4) iç rektus, bir gözde dış rektus kası yapışma yerlerinin limbusa beklenen lokalizasyonlarından daha yakın oldukları görüldü ve bir gözde de alt oblik yapışma yeri anomalisi saptandı. SONUÇ Gözdışı kası yapışma yeri anomalileri şaşılık etyolojisinde rol oynayan ve cerrahi başarıyı etkileyen etkenler arasında göz önünde bulundurulmalıdır.Other Viskokanalostomide İlk Deneyimlerimiz(2001) Çinal, Adnan; Yaşar, Tekin; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Primer açık açılı glokomun cerrahi tedavisinde yeni bir yöntem olan viskokanalostomideki ilk deneyimlerimize ait sonuç ve komplikasyonları değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Primer açık açılı glokomlu 12 olgunun 17 gözüne viskokanalostomi yapılması planlandı. Olguların 5'i erkek, 7'si ise kadındı ve ortlama yaş 56.00±6.64 (51-72) idi . Ameliyat öncesi ortalama göziçi basıncı (GİB) maksimum tıbbi tedavi ile 26.42±4.60 mmHg idi. Viskokanalostomi Stegmann' ın tanımladığı şekilde yapıldı. GİB'nda meydana gelen değişiklikler eşli t testi ile değerlendirildi. BULGULAR: Viskokanalostomi yapılması planlanan 17 gözün 6'sında (%35.30) Descemet membran perforasyonundan dolayı işlem trabekülektomiye çevrildi. Viskokanalostomi yapılan 11 gözde ameliyat öncesi ortalama GİB 27.34±5.48 mm Hg iken, 3. ayın sonundaki kontrollerde ilaçsız olarak 15.44±3.66 mm Hg olarak saptandı. GİB'ndaki düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). SONUÇ: Primer açık açılı glokomun tedavisinde viskokanalostomi, başlangıçta zorlukları olsa da başarılı sonuçlar alınabilecek bir teknik olup, bu işlemin daha geniş serilerin yayınlanmasıyla yaygın hale geleceğine inanıyoruz.Other Xeroderma Pigmentozumda Göz Bulguları(1997) Şimşek, Şaban; Metin, Ahmet; Yaşar, Tekin; Demirok, Ahmet; Çinal, Adnan; Bekerecioglu, MehmetKseroderma pigmentosum (KP) otozomal reseslf yada daha az cinse bağlı resesif olarak geçen nadir görülen bir genodermatozdur. Çalışmada 8 KP olgusunun göz bulguları incelenmiştir. Ol¬guların 5'i (%62.5) erkek, 3'ü (%37.5) kadın, semptomların ilk başladığında ortalama yaş olguların %50'sinde 4 yaş ve altında idi. Olguların anne-babalarında akraba evliliği %60 ve aynı ailede baş¬ka bir hastanın varlığı %75 olarak tespit edilmiştir. Oküler bulgular olarak hastaların %25'inde görme azlığı, %87.5'inde fotofobi, %62.5'inde madarozis, %100'iinde kapaklarda pigmentasyon, %12.5'inde kapakta bazal hücreli karsinom, %100'ünde kronik konjonktival hiperemi, %50'sinde pterjium, %25'inde korneal opasifikasyon ve vaskülarizasyon saptanmıştır. Hastalardan elde edilen bu veriler literatür ile karşılaştırılarak tartı¬şılmıştır.Other Yaş ve Normal Kornea Topografisi(2002) Topuz, Habibe; Yaşar, Tekin; Çinal, Adnan; Demirok, Ahmet; Şimşek, ŞabanAMAÇ: Normal kornea topografisini yaş gruplarına göre değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Beşyüzyetmişaltı göz 6-10 yaş (1.grup), 11-20 yaş (2.grup), 21-30 yaş (3.grup), 31-40 yaş (4.grup), 41-50 yaş (5.grup), ve 50 yaş üzeri (6.grup) olmak üzere gruplara ayrıldı ve Corneal Analysis System ile değerlendirildi. Kornea topografisi paternleri yedi paternden birisine girecek şekilde değerlendirildi: yuvarlak, oval, simetrik ve asimetrik papyon, amorf, böbrek, ve damla paternleri. Ayrıca keratometrik astigmatizma ve kornea topografisi oluşumunda etkili olabilecek göz içi basıncı ve santral kornea kalınlığı da değerlendirmeye alındı. BULGULAR: Gruplardaki paternlerin büyük bir bölümünü (%65) yuvarlak ve oval paternler oluşturmaktadır. Bununla birlikte topografik paternlerin yaş gruplarına göre dağılımının istatistiksel alarak anlamlı farklı olduğu saptandı (p<0.0001). Ortalama astigmatizma papyon (simetrik papyon; 0.89, asimetrik papyon; 0.81 D) gruplarında diğer gruplardan daha yüksek, damla grubunda da en düşük (0.37 D) bulunmuştur. Patern gruplarındaki astigmatizmalar arasındaki farklar istatistiksel olarak da anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Ortalama GİB simetrik papyon grubunda en yüksek (16.6mmHg), amorf patern grubunda (14.6mmHg) ise en düşük olarak tespit edildi. Kornea kalınlığı böbrek grubunda en düşük (514mikron), yuvarlak patern grubunda (539mikron) ise en yüksek olarak saptanmıştır. SONUÇ: Normal kornea topografisinin patern dağılımı yaş grupları ile değişmektedir. Bu değişimde etkili olan faktörlerin tespiti için yeni çalışmaların yapılması gereklidir.