Browsing by Author "Akkan, Hasan Altan"
Now showing 1 - 20 of 29
- Results Per Page
- Sort Options
Article Aspiculuris Tetraptera ile Doğal Enfekte Farelerde Yerli ve Kontrolsuz Levamizolun Karşılaştırılmalı Etkisi(2007) Keles, Ihsan; Akkan, Hasan Altan; Özdal, Nalan; Türel, İdris; Özbek, Hanefi; Ayaz, ErolBu çalışma, Aspiculuris tetraptera ile doğal enfekte farelerde iki farklı ülkede (İran ve Türkiye) üretilen levamizol (Levamisole) preparatlarının etkinliklerini karşılaştırmak amacıyla yapıldı. Bu amaçla, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları ünitesinden temin edilen farelerin santrifüj flotasyon yöntemi ve selofan bant tekniği ile parazitolojik muayeneleri yapıldı. Yukarıdaki muayenelerle A.tetraptera ile enfekte oldukları tespit edilen fareler 3 gruba ayrıldı. Birinci gruptaki hayvanlara (8 fare) İran orijinli levamizol, ikinci gruptaki hayvanlara (8 fare) Türkiye orijinli levamizol uygulanırken, üçüncü grup fareler (6 fare) tedavi edilmeyen grup olarak kullanıldı. Her iki levamizol preparasyonu da 10 mg/kg dozunda verildi. İlaç uygulamasından sonra bütün gruplardaki farelerin dışkı örnekleri 7 gün süre ile alınarak incelendi. Sekizinci gün bütün fareler insancıl bir şekilde inhalasyon anestezisi kullanılarak öldürüldü. Ötenazi sonrası bağırsaklardaki parazit sayımları da yapıldı. Sonuç olarak, kontrol edilemeyen sınır ticareti ile İran’dan getirilen levamizol %69,3 oranında, Türkiye’de üretilen levamizol ise %91,7 oranında doğal olarak A. tetraptera ile enfekte farelerde etkili oldukları belirlendi. Elde edilen bulgular istatistiksel olarak karşılaştırıldı ve farklılık önemli (P<0.001) bulundu.Other Bir Van Kedisinde Bronşiyoloalveoler Karsinom(2001) Yüksel, Hayati; Tütüncü, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Yener, ZabidBu raporda; dört yaşlı, dişi bir Van kedisinde belirlenen bronşiyoloalveolar karsinom tanımlandı. Makroskobik olarak, bütün akciğer loblarında, 1-3 mm çapında ve gri renkte çok sayıda tümör odakları gözlendi. Diyaframada ve pariyetal plörada 1-5 mm çapında tümörün implantasyon odaklarına rastlandı. Bronşiyal ve mediastinal lenf düğümlerinde metastatik tümöral odaklar belirlendi. Mikroskobik olarak, neoplastik hücreler papillar ve glandular yapılar oluşturmuştu. Sitokeratin, vimentin, karsinoembriyonik antijen, alfa-1-antitripsin ve proliferative cell nuclear antigen (PCNA) gibi bazı tümör markerleri immunohistokimyasal olarak araştırıldı. Bunlardan, sitokeratin ve PCNA pozitif bulundu.Article Cytauxzoonosis in Van Cats(2007) Akkan, Hasan Altan; Tütüncü, Mehmet; Özdal, Nalan; Karaca, Mehmet; Değer, Mustafa Serdar; Ağaoğlu, Zahit T.Cytauxzoonosis; kedilerin theileriosis’i olarak da bilinen, kedilerde yüksek oranda ölümlere yol açabilen, keneler ile bulaşan ve eritrositer formları ile makrofajlarda doku şizogoni fazına sahip Cytauxzoon felis’in neden olduğu bir protozoon hastalığıdır. Çalışmada 1-7 yaş arasındaki 120 adet Van kedisinde klinik ve hematolojik muayeneler yapıldı. Kedilerde klinik olarak herhangi bir semptoma rastlanmadı. Kan örneklerinden hazırlanan frotilerin mikroskopik muayenesinde 9 (% 7,5) kedide Cytauxzoon felis etkeni belirlendi. Sonuç olarak; Türkiye’de varlığı ilk defa tespit edilen Cytauxzoon felis’e Van kedilerinde %7,5 oranında rastlandı. Ancak kedilerde muhtemelen oluşan preimmünisyon nedeniyle hastalığa ilişkin spesifik semptomlar görülmedi. Bu nedenle, özellikle yaz aylarında kediler sadece mikroskopik olarak değil aynı zamanda serolojik olarak C. felis yönünden incelenmelidir.Article Dermatitis Solaris and Its Treatment in Van Cats(indian veterinary Journal, 2006) Karaca, Mehmet; Tutuncu, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Yuksel, Hayati; Keles, Ihsan; Agaoglu, ZahidDermatitis solaris is a skin disease of light coloured cats and dogs seen in summer season. The disease occurs especially on the unpigmented areas such as tip of the ears, nose, body and extremities as a result of phototoxic reactions when subjected to ultraviolet lights. The disease has been reported to come into view as chronic dermatitis in cats having white ear and blue eyes. (Haziroglu and Milli, 1998). The pathogenesis of feline dermatitis is thought to occur as a result of free radicals released after phototoxic reactions (Soter, 1990).Article Detection of Seasonal Asymptomatic Dermatophytes in Van Cats(Springer, 2016) Ilhan, Ziya; Karaca, Mehmet; Ekin, Ismail Hakki; Solmaz, Hasan; Akkan, Hasan Altan; Tutuncu, MehmetThe Van cat is a domestic landrace found in the Van province of eastern Turkey. In this study, we aimed to determine the seasonal carriage of dermatophytes in Van cats without clinical lesions. A total of 264 hair specimens were collected from clinically healthy cats in and around the Van Province. Of these samples, 30.3% were obtained in spring, 30.6% in summer, 16.6% in autumn, and 22.3% in winter; 45.1% of samples were from male cats and the rest from female ones. Of the studied cats, 118 were younger than 1 year, 78 were 1-3 years old, and 68 were older than 3 years. The specimens were subjected to direct microscopic examination with 15% potassium hydroxide and cultured on Sabouraud dextrose agar and dermatophyte test medium supplemented with cycloheximide and chloramphenicol. Dermatophyte identification was carried out based on macroscopic and microscopic colony morphology, urease activities, in vitro hair perforation test, growth at 37 degrees C, and pigmentation on corn meal agar. Dermatophytes were isolated from 19 (7.1%) of the 264 specimens examined. The most frequently isolated fungi were Trichophyton terrestre (4.1%), followed by Microsporum gypseum (1.1%), M. nanum (1.1%), and T. mentagrophytes (0.7%), and these fungi may represent a health risk for humans in contact with clinically healthy Van cats. M. canis was not isolated from any of the specimens. Our results show no significant (p>0.05) association between carriage of dermatophytes and the gender of cats. The carriage rate of dermatophytes was high in spring and winter, and the only possible risk factor for infection was age of the animal. (C) 2015 Sociedade Brasileira de Microbiologia. Published by Elsevier Editora Ltda.Article The Effect of Dipyrone Overdoses on the Levels of Lipid Peroxidation, Glutathione and Ceruloplasmin in Dogs(2001) Bakır, Bahtiyar; Ertekin, Ali; Şahin, Ali; Akkan, Hasan Altan; Karaca, MehmetBu çalışmada köpeklerde yüksek dozda dipironun lipit peroksidasyonu , glutatyon ve serüloplazmin düzeyleri üzerine etkisi araştırıldı. Araştırmada 13-30 kg ağırlığında 1-3 yaşlarında sağlıklı 14 köpek kullanıldı. Köpekler eşit sayıda iki gruba ayrıldılar. Uygulama öncesi her iki grup köpeklerden alınan kanlar kontrol amacıyla kullanıldı. Birinci deneme grubu köpeklere 0.4 g/kg dipiron 12 saat aralıklarla toplam 12 gün süreyle intravenöz olarak uygulandı. İkinci deneme grubu köpeklere aynı miktar yine aynı süre içerisinde intramusküler olarak uygulandı. Denemenin l., 3., 5., 7., 9. ve 11. günlerinde alınan kan örnekleri analizler için kullanıldı. Yapılan analizlerde malondialdehit miktarlarında her iki deneme grubunda anlamlı yükselmeler gözlendi (birinci grup en düşük konsantrasyon 2.97+0.18, en yüksek konsantrasyon 5.19+0.12, ikinci grup en düşük seviye 2.76+0.23, en yüksek seviye 3.90+0.49 nmol/ml) ve bu yükselmeler kontrol verilerine (birinci grup kontrol değeri 2.39+0.12, ikinci grup kontrol değeri 2.45+0.12 nmol/ml) göre istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (p<0.001). Glutatyon ve serüloplazmin miktarlanndaki değişimler ise anlamlı bulunmadı (p>0.05). Sonuç olarak, dipironun yüksek dozda verilmesine rağmen şiddetli lipit peroksidasyonuna neden olmadığı, bunun da dipironun organizmadaki geniş tolerans yeteneğiyle ilgili olduğu sonucuna varıldı.Article The Efficacy of Ricobendazole and Ivermectin on Naturally Infected Sheep With Trichostrongylidae Sp in the Region of Van(Medwell online, 2009) Sahin, Ali; Gul, Abdurrahma; Karaca, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Keles, IhsanThe efficacy of two broad spectrum antelmentics (Ricobendazole and Ivermectin) against gastrointestinal nematode infection was compared in sheep. Naturally infected thirty sheep with Trichostrongylidae sp., which were diagnosed by McMaster technique and their coprocultures were performed. Sheep were randomly assigned to two treatment groups (Ricobendazole and Ivermectin) and one control group of 10. Fecal samples for determining nematode egg counts were collected pre- and post-treatment. All treatments resulted in decrease in the number of Eggs per Gram (EPG) in the post-treatment samples compared to the pre-treatment samples. Mean egg counts reduced 100% for both ricobendazole and ivermectin on trial 14 days. Furthermore, no significant differences were found among treatment groups. The data demonstrate a similar efficacy obtained from both ricobendazole and ivermectin. They were effective and convenient to apply. Either ricobendazole or ivermectin believed to be suggestible to treat gastrointestinal nematodes in sheep.Article Investigation of the Seroprevalance of Maedi-Visna in the Region of Van Using Elisa and Histopathological Findings(Medwell online, 2009) Akkan, Hasan Altan; Karaca, Mehmet; Tutuncu, Mehmet; Keles, Ihsan; Ilhan, Fatma; Cetin, Yunus; Tasal, IbrahimIn the present study, seroprevalance of maedi-visna in sheep in the region of Van was aimed to investigate. A total of 465 serum samples obtained from sheep raised in Van and its towns were investigated with regard to maedi-visna specific antibody using ELISA procedure. Out of 465 samples 30 of them were seropositive (6.45%) and 20 of them were doubtful (4.30%) according to test procedure. Histopathology was also applied to some of these sheep which slaughtered in an abattoir after blood sampling. According to histopathological analysis 9 doubtful samples were also found to be positive. But, due to mild lymphoproliferation in there samples ELISA gave doubtful results. As a result with this study, seroprevalance of maedi-visna was determined in the region of Van and in the doubtful cases histopathological assessments believed to strengthen serological findings.Article Investigation on the Seroprevalence of Toxoplasmosis, Listeriosis and Brucellosis in Goats Living in the Region of Van,turkey(2007) Çelebi, Bekir; Kılıç, Selçuk; Akkan, Hasan Altan; Keles, Ihsan; Uslu, Barış Atalay; Karaca, Mehmet; Babür, CahitBu çalışma Van yöresi keçilerinde toxoplasmosis, listeriosis ve brucellosis seroprevalansını belirlemek için yapıldı. Toxoplasma gondii, Listeria monocytogenes ve Brucella melitensis’e karşı oluşan antikorları belirlemek için sırası ile Sabin Feldman Dye Testi (SFDT), Osebold Agglutination Testi (OAT) ve Micro Agglutination Testi (MAT) uygulandı. 98 serum örneğinin, %80.61 toxoplasmosis, %34.69 listeriosis and %6.12 brucellosis yönünden seropozitif olduğu tesbit edildi. Bu sonuçlar ile Van yöresi keçilerinde Toxoplasmosisin, listeria ve brucella’ya göre çok daha yaygın olduğu görüldü.Article Kakule (Eletteria Cardamom L.)uçucu Yağ Ekstresinin Antienflamatuvar Aktivitesinin Sıçanlar Üzerinde Araştırılması(2005) Tütüncü, Mehmet; Karaca, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Him, Aydın; Özbek, HanefiBu çalışmada, kakule (Eletteria cardamomum L.) uçucu yağ ekstresinin sıçanlarda carrageenan’la oluşturulmuş sağ-arka pençe ödemi modelinde antienflamatuvar etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Beş ayrı çalışma grubu (n=6) oluşturulmuş, buna göre serum fizyolojik kontrol, etil alkol kontrol, indometazin (3 mg/kg) referans grupları ile kakule (0.05 mL/kg) ve kakule (0.10 mL/kg) grupları oluşturuldu. Sıçanların sağ arka-pençeleri pletismometre aracılığı ile ilaç uygulamasından önce ölçüldü. Ardından ilaç periton içi yolla verildi. Subplantar yolla lambda-carrageenan uygulandı ve bu uygulamadan üç saat sonra sağ-arka pençe hacmi tekrar ölçüldü. Her iki ölçüm arasındaki fark gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Çalışma sonunda indometazin’in % 95.70, kakule (0.05 mL/kg) ekstresinin % 73.66 ve kakule (0.10 mL/kg) ekstresinin % 84.22 oranında antienflamatuvar etkinlik gösterdiği saptanmıştır. İstatistiksel olarak her iki doz kakule ekstresinin kontrol grubuna göre anlamlı seviyede antienflamatuvar etkinlik gösterdiği, 0.10 mL/kg dozda uygulanan ekstrenin indometazin’e benzer seviyede bir aktiviteye sahip olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak kakule uçucu yağ ekstresinin antienflamatuvar aktiviteye sahip olduğu kanaatine varılmıştır.Other Kan Parazitli Hayvanlarda Sialik Asit ve Lipid-bağlı Sialik Asit Düzeylerinin Araştırılması(2000) Ekin, Suat; Ertekin, Ali; Akkan, Hasan Altan; Keles, Ihsan; Karaca, MehmetBu çalışmada 6 ay - 5 yaş arası, farklı ırk ve cinsiyette toplam 42 adet .sığır kullanıldı. Şunlardan 12 tanesi theileriozisli, 10 anaplazmozisli, 10 tanesi theileriozis ve anaplazmosisli, 10 tanesi ise klinikman sağlıklı hayvanlardan oluştu. Yapılan analizlerde kontrol grubundan elde edilen değerlere kıyasla, sialik asit miktarlarındaki artış tüm enfekte gruplarda önemli (p<0.001), lipid-bağlı sialik asit düzeylerinde ise theileriozis grubu hariç diğer gruplarda anlamlı (p<0.01) bulundu. Aneminin düzeyi theileriozis grubunda fazla olmasına rağmen, anaplazmanın bulunduğu hayvanlarda sialik asit ve lipid-bağlı sialik asit düzeyleri daha yüksek bulundu.Article Kedilerde Solunum Fazı ve Canlı Ağırlığın Ultrasonografik Karaciğer Boyutları Üzerine Etkisi(2003) Etlik, Ömer; Akkan, Hasan Altan; Gençcelep, Musa; Tütüncü, MehmetBu çalışmada kedilerde solunum fazı ve canlı ağırlığın ultrasonografi ile belirlenen karaciğer boyutları üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmanın materyalini 50 adet ergin Van Kedisi oluşturdu. Kedilerin 5-6 saatlik açlığı takiben rutin klinik, hematoljik ve biyokimyasal muayeneleri yapıldı. Canlı ağırlıklarına (3-7 kg) göre kediler ikişer kg'lık aralıklarla (3-5 kg l. grup ve 5-7 kg II. grup) 2 gruba ayrıldı. Ultrasonografik muayene hazırlıklarından sonra kediler sırtüstü yatırıldı. 7,5 mHz'lik linear veya 5 mHz'lik sektör transduser ile longitudinal düzlemde karaciğer boyutları değerlendirildi. I. grupta ekspirasyonda yapılan ölçümlerde karaciğer boyutları 44-57 mm(ortalama 51.96±0.74 mm), inspirasyonda yapılan ölçümlerde ise 39-50 mm (ortalama 44.68±0.64 mm) arasında belirlenirken canlı ağırlık ortalaması 4.2 ± 0.21 kg olarak tespit edildi. II. grupta ekspirasyonda yapılan ölçümlerde karaciğer boyutları 53-68 mm (ortalama 60.68±0.85 mm), inspirasyonda ise 46-62 mm (ortalama 53.84±0.86 nün) ve canlı ağırlık ortalaması 5.9±0.16 kg olarak belirlendi. Kedilerde solunum fazlarına göre karaciğer boyutlarının ortalama değerlerde I. grupta 7.28 mm, II. grupta 6.84 mm değiştiği, I grupta inspiraxyonda belirlenen karaciğer boyutlarının II. grupta belirlenen boyutlara göre 9.16 mm, ekspirasyonda belirlenen boyutlara göre ise 8.72 mm daha kısa olduğu belirlendi. Sonuç olarak, Karaciğerin ultrasonografik değerlendirmesinde karaciğer boyutlarının solunum fazları ve canlı ağırlığa göre değişeceğinin göz önünde bulundurulması gerektiği kanısına varıldı.Article Köpeklerde Gentamisin Nefrotoksikozisinde Lipit Peroksidasyonu Antioksidan Maddeler, Antioksidan Vitaminler ve Bazı Hematolojik- Biyokimyasal Parametre Düzeylerinin Araştırılması(2003) Ormancı, Neslihan; Cemek, Mustafa; Akkan, Hasan Altan; Ertekin, Ali; Karaca, MehmetBu çalışmada, nefrotoksikoziste malondialdehit (MDA), antioksidan vitaminler, antioksidan maddeler ve bazı hematolojik-biyokimyasal parametre seviyeleri araştırıldı. Çalışmayı altı sokak köpeği oluşturdu. Uygulama öncesi alınan kanlar kontrol grubunu oluşturmak amacıyla kullanıldı. Deneme süresince 2., 5., 7. ve 10. günlerde kan örnekleri alındı. Yapılan analizlerde kontrol grubu değerlerine göre deneme grubu retinol ve Vit C düzeylerindeki değişimlerin istatistik olarak anlamlı olmadığı, ß-karotin (P<0,05) ve Vit E' deki (P<0,001) düşüşlerin önemli olduğu tespit edildi. Malondialdehit, serüloplazmin ve idrar $\\gamma$- glutamil transferaz (GGT) enzim seviyelerinde gözlenen artışların P<0,001; glutatyon miktarlarında saptanan düşmelerin P<0,001 düzeylerinde anlam ifade ettikleri saptandı. Eritrosit ve hematokrit değerlerinde gözlenen değişimlerin önemli olmadığı, lökosit miktarlarındaki artışın P<0,01 ; kreatinin ve kan üre nitrojeni (BUN)' ndeki artışın ise P<0,001 düzeyinde önemli olduğu da gözlendi. Sonuç olarak, nefrotoksikoziste hücrelerde oksidatif hasarın şekillenebileceği ve bu nedenle hastalığın tedavisi süresince kullanılan ilaçlarla beraber antioksidanların da kullanılmasının yararlı olacağı kanaatine varıldı.Master Thesis Serological Investigation of Bovine Viral Diarrhea Virus (BVDV) Infection in Dairy Cattle Herds in Muğla Province(2011) Şişman, Erdoğan; Akkan, Hasan AltanBu çalışmada Muğla ve yöresindeki sığırlarda Bovine Viral Diarrhea (BVD) hastalığının seroprevalansını belirlemek amaçlandı. Çalışmanın materyalini Muğla ili ve bazı ilçelerinde farklı işletmelerde bulunan 4 ay-12 yaşlı, her iki cinsiyetten toplam 465 adet sığır oluşturdu. Klinik muayeneleri ve bireysel verileri kaydedilen sığırların usulüne uygun vena jugularislerinden 5 ml kan alındı. Alınan kanlar 3000 devirde 10 dakika süreyle santrifüj edildi. Elde edilen serumlar çalışma yapılıncaya kadar -20 0C'de saklandı. Ticari ELISA kiti Pourquier® firmasından sağlandı. Test, firmanın bildirdiği prosedüre uygun şekilde yapıldı. Sığırlardan alınan kan örneklerinden 232'si (%49.9) seropozitif, 227'si (%48.8) seronegatif ve 6'sı (%1.3) şüpheli olarak belirlendi. Irk özelliği açısından değerlendirildiğinde; montafon ırkı sığırlar ile holştayn, simmental ve melez sığırlar arasında seropozitiflik yönünden istatistik olarak önem belirlendi (p<0.05). BVD antikorları yönünden yaş ve cinsiyete ilişkin bir öneme rastlanmadı (p>0.05). Sonuç olarak BVD antikorları yönünden, gerek bu çalışma ve gerekse ülkemizde konuyla ilgili yapılan diğer çalışmalar göz önüne alındığında hastalığın seroprevalansı çok yüksektir. Bu nedenle ülke çapında persiste enfekte hayvanların belirlenerek bir eradikasyon çalışmasının yapılması ülke hayvancılığımız için zorunlu olarak görülmektedir.Anahtar Kelimeler: ELISA, BVDV, Muğla, seroloji, sığır.Article A Serological Investigation of Pestiviruses in Sheep in Eastern Border of Turkey(Springer, 2011) Tutuncu, Mehmet; Duz, Erkan; Karaca, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Keles, Ihsan; Bakir, Bahtiyar; Tasal, IbrahimAll pestiviruses are important veterinary pathogens causing economic losses in cattle, sheep, and pigs. In this study, blood samples randomly collected from 465 sheep were analysed for the presence of antibodies to pestiviruses (bovine viral diarrhea virus, border disease virus) using an enzyme-linked immunosorbent assay in the province of Van and their towns. The seroprevalance were estimated as 75.9% and 60.0-82.5% in the sampled animals and sampled towns, respectively. The results revealed that pestiviruses are important abort pathogens in the province of Van and their towns.Article Seroprevalence of Antibodies Against Neospora Caninum in Cows in Van Province(Kafkas Univ, veteriner Fakultesi dergisi, 2011) Alan, Muhammet; Cetin, Yunus; Sendag, Said; Akkan, Hasan Altan; Karaca, MehmetThe objective of this study was to determine the seroprevalence of Neospora caninum by cELISA among cows in Van province in Turkey. As material; 450 cows consisting of Brown Swiss, Simmental, Holstein, native species and crossbreds of these and given birth before at least one time were used. Approximately 7 ml blood sample was drawn from the jugular vein of each animal into the plain tubes. Sera obtained from the blood samples were stored at -20 degrees C and processed using a commercial N. caninum antibody test kit (cELISA; VMRD, Inc.) after two mounts from the last sampling. Inhibitions >= 30% were interpreted as seropositive and inhibitions < 30% were interpreted as seronegative. Seroprevalence of antibodies against N. caninum in cows in Van province was 4.88% as a general average. Seropositive sample rate of the central districts was higher than the rate of central villages, 10.66% vs. 3.73%. On the other hand, seropositive sample rate of the animals came to the animal hospital from the central villages was higher than the rate of animals sampled in their places, 8.06% vs. 2.87%. In conclusion, the seroprevalence of N. caninum among cows in Van province in Turkey is lower or higher than those of some other provinces in Turkey and countries or regions in the world. The reason of this may be different cattle breeds, breeding systems and animal traffic among regions or countries. Along with main control measurements to contain N. caninum infection, diagnosing and culling of seropositive animals would give helpful results.Article The Seroprevalence of Toxoplasma Gondii in Sheep Detected by Sabin Feldman Dye Test in the Region of Van, Turkey(2001) Tütüncü, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Ayaz, Erol; Karaca, Mehmet; Babür, CahitBu çalışma, Van yöresinde koyunlarda toxoplasmosisin seroprevalansım belirlemek amacıyla yapıldı. Van merkez ve ilçelerinden (Erciş, Muradiye, Özalp, Edremit, Gürpınar ve Gevaş) toplanan 300 koyun serumu Sabin Feldman Dye Test (SFDT) ile anti-Toxoplasma gondii antikorları yönünden incelendi. Serumların 162 'si (% 54.00) negatif, 138' i (% 46.00) ise 1/16 ve üst litrelerde pozitif olduğu tespit edildi. Seropozitiffitrelerin 47'si (%34.05) 1/16, 64'ü (%46.37) 1/64, 21 'i (%15.21) 1/256 ve 6'sı (% 4.34) ise 1/1024 sulandırma basamaklarında pozitif bulundu. Toxoplasma gondii enfeksiyonunun Van yöresi koyunlarında yaygın olduğu görüldü.Other Sığırların Leptospirozisinden Serum Sialik Asit ve Lipid- Bağlı Sialik Asit Düzeyleri Üzerine Araştırma(2000) Akkan, Hasan Altan; Keles, Ihsan; Ekin, Suat; Ertekin, Ali; Karaca, MehmetBu çalışmada, 11 'i leptospirozisli, 10'u leptospirozislen şüpheli, 10 tanesi ise sağlıklı olan 6-12 aylık sığırlar kullanıldı. Leptospirozisli hayvanların serum sialik asit ve lipid-bağlı sialik asit düzeylerinde leptospirozisten şüpheli ve kontrol hayvanlara kıyasla isîatistiki olarak önemli artışlar (p<0.001) saptandı. Bu artışların eritrosit membranlannda leptospiralar tarafından salgılanan toksinlere bağlı olarak oluşan dejenerasyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Hücre memhranının henüz etkilenmediği leptospirozisten şüpheli vakalarda ise sialik asit ve lipid-bağlı sialik asit düzeylerinde herhangi bir artış saptanmadı.Article Studies on the Determination of Seroprevalance of Q Fever in Sheep in the Region of Van(Medwell online, 2009) Karaca, Mehmet; Akkan, Hasan Altan; Cetin, Yunus; Keles, Ihsan; Tutuncu, Mehmet; Ozkan, Cumali; Tasal, IbrahimIn the present study, seroprevalance of Q fever in sheep in the region of Van was aimed to investigate. A total 465 serum samples obtained from the city of Van and its different provinces were investigated with regard to Q fever specific antibodies using ELISA technique. Out of 465 serum sample 98 of them (21.07%) were found to be positive and I I of them (2.37%) were doubtful with regard to Q fever specific antibodies.Article Studies on the Seroprevalence, Age, and Gender on the Distribution of Feline Coronavirus in Van Cats Kept in a Multiple-Cat Environment(Natl veterinary Research inst, 2009) Akkan, Hasan Altan; Karaca, MehmetIn the present study, we aimed to investigate for the first time the seroprevalence of feline coronaviruses (FCoV) in Van cats kept in a multiple-cat environment. A total of 24 male and 46 female Van cats aged between two months and nine years were used in the study. FCoV antibodies were determined using the commercial feline coronavirus antibody ELISA kit. The cats were examined clinically before blood sampling. No clinical signs of feline infectious peritonitis diseases were observed in the cats. But, out of the 70 cats, 38 (54.3%) showed seropositivity to FCoV. When the results were examined with regard to gender, 28 (60.9%) of female cats, and 10 (41.7%) of male cats were seropositive. When the results were examined with regard to age, out of the 18 cats aged between two months and one year, three (16%) were seropositive, out of the 10 cats aged between one to two years - eight (80%), out of the 27 cats aged between two to five years - 15 (55.5%), out of the 13 cats aged between five to eight years - 11 (84%), and all cats (two) aged over eight years showed seropositive reaction to FCoV.