Browsing by Author "Ayan, Adnan"

Now showing 1 - 20 of 46

Anaplazmosis ile Meydana Gelen Oksidatif Dna Hasarı Üzerine İmidokarp Uygulamasının Etkisi
(2021) Ayan, Adnan; Oner, Ahmet Cıhat
Bu çalışmada DNA hasarını spesifik olarak gösteren Comet yöntemi ile doğal enfekte olan\rAnaplasmosisli koyunlarda şekillenen DNA hasarını tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmek\ramaçlanmıştır. Çalışmada Anaplasmosis yönünden klinik belirti ve bulguları olan, Giemsa boyama\rile Anaplasmosis tanısı kesinleşmiş 10 enfekte ve 10 sağlıklı koyundan alınan kanlar çalışma\rmateryali olarak kullanıldı. Kontrol grubundan, Enfekte hasta grubundan, tedavi öncesi ve sonrasında,\rvena jugularisten uygun yöntemle alınan kanlardan Comet yöntemi kullanılarak DNA hasarı\ryönünden incelemeler yapıldı. Sonuçlar istatiksel metotlar ile karşılaştırıldı. Kontrol grubundan,\renfekte hasta grubundan, tedavi öncesi ve sonrasında, vena jugularisten uygun yöntemle alınan\rkanlardan Comet yöntemi kullanılarak DNA hasarı yönünden incelemeler yapıldı. Sonuçlar istatiksel\rmetotlar ile karşılaştırıldı. Anaplasmosis teşhisi konmuş hasta hayvanlarda DNA hasarı\rincelendiğinde kuyruk uzunluğu ve kuyruk momenti değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel\rolarak anlamlı derecede yüksek saptanmıştır. İmidokarb uygulaması sonrasında ise elde edilen\rsonuçlar hastalık esnasındaki sonuçlar ile kıyaslandığında DNA hasarı ve kuyruk momentinin\ristatiksel olarak azaldığı ancak kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı fark olduğu ve\rdeğerlerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma ile Anaplasmosis’li hayvanlarda tedavi öncesi\rve sonrasında, sağlıklı kontrol grubu kullanılarak Comet yöntemi ile DNA hasarı incelenmiştir.\rÇalışmadan elde edilen bulgular değerlendirildiğinde Anaplasma etkenlerinin DNA hasarına neden\rolduğu ve tedavi amacı ile verilen imidokarb uygulaması ile DNA hasarının azaldığı ve sağlıklı\rbireylere yakın sonuçlar elde edildiği görüldü
Babeziozisli Koyunlarda İmidokarb Uygulamasının Dna Hasarına Etkisi
(2022) Oner, Ahmet Cıhat; Kılınç, Özlem Orunç; Ayan, Adnan; Oğuz, Fatma Ertaş; Usta, Ayşe
Hasarının belirlenmesi ve imidokarb uygulaması öncesi ve sonrası hasarın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma materyali\rolarak babeziozis klinik belirti ve semptomları pozitif olan ve Giemsa boyama ve PCR yöntemleri ile tanısı doğrulanan 10 enfekte\rkoyundan alınan kan örnekleri ve 10 sağlıklı koyundan alınan kan örnekleri kullanıldı. Enfekte hasta grubu ve kontrol grubundan\rhastalık sırasında ve tedavi sonrasında alınan kan örneklerinden comet testi ile DNA hasarı incelendi ve sonuçlar istatistiksel\ryöntemlerle karşılaştırıldı. Babeziozis tanısı konulan hasta hayvanlarda DNA hasarı incelendiğinde kuyruk uzunluğu ve kuyruk\rmomenti değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (P<0.001). İmidokarb uygulaması\rsonrası elde edilen sonuçlara göre DNA hasarı ve kuyruk momentinin imidokarb ile istatistiksel olarak azaldığı ve aradaki farkın\ristatistiksel olarak anlamlı olduğu ve değerlerin kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu belirlendi (P<0.001). Sonuç olarak Babesia\renfeksiyonunun DNA hasarına neden olabileceği, comet testi kullanılarak direkt DNA hasarının belirlenmesi ile doğrulanmış ve\rtedavi için verilen imidocarb başarılı olmuş ve hasarı azaltmıştır
Bir Mongolian Gerbilde (Meriones Unguiculatus) Dentostomella Translucida Schulz Ve Krepkorgorskaja, 1932
(2018) Pekağırbaş, Metin; Ayan, Adnan
Son yıllarda, evde beslenebilen hayvanlar grubunda sayılmaya başlanan ancak daha çok deney hayvanı olarak bilinen Mongolian gerbillerin (Merionesunguiculatus) popularitesi ve kullanımı giderek artmaktadır. Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi bünyesinde bulunan Deney hayvanlarıüretim merkezinde, ölen bir gerbilin yapılan nekropsisinde Dentostomella translucida (Oxyuroidea) tespit edilmiştir. Mongolian gerbiller, kıl kurduolarak da ifade edilen D.translucida’nın başlıca doğal konaklarıdır. Nekropside ince bağırsaklardan 26 adet parazit toplanarak mikroskopta incelenmişve ölçümleri yapılmıştır. Bu ölçümlere göre dişi parazitlerin 15,6-25,4 mm (ort: 18,3), erkek parazitlerin 10,2-16,8 mm (ort: 13,3) uzunluğunda oldukları,ortalama özofagus uzunluğunun dişilerde 397,3 mμ, erkeklerde 325,3 mμ olduğu, dişilerde vulvanın ön uca yakın ve ortalama 8,7 mm, erkeklerde isespikülümün tek ve ortalama 342 mμ uzunluğunda olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca kloaka çevresinde 7 adet papil gözlenmiştir. Postmortem organ muayenesiyapılan gerbilin rektumundan da dışkı alınarak incelenmiş ve tespit edilen yumurtaların iğ şeklinde ve hafif asimetrik, 117-128 X 45-49 mμ (ort:120x48 mμ) çapında olduğu görülmüştür. Gerbillerin spesifik paraziti olarak bilinen D. translucida’nın bulunduğu hayvandan koloninin diğer üyelerinekolayca bulaşabilmesi, gerbil yetiştiriciliği yapılan ünitelerde varlığının kontrolünü gerektirir.
Cryptosporidium Spp. in Dogs - Prevalence and Genotype Distribution
(Univ Fed Rio Grande Do Sul, 2023) Celik, Ozgur Yasar; Kochan, Akin; Celik, Burcak Aslan; Ayan, Adnan; Akyildiz, Gurkan; Kilinc, Ozlem Orunc; Ayan, Ozge Oktay
Background: Cryptosporidium spp. is a zoonotic protozoan parasite that affects the gastrointestinal tract of humans and animals. The disease can cause acute and chronic diarrhoea and even death in both humans and animals. In this study, it was aimed to determine the prevalence and genotype distribution of Cryptosporidiosis in shelter dogs in Diyarbakir province located in the Southeastern Anatolia Region of Turkey. Materials, Methods & Results: The animal material of the study consisted of 100 dogs of different breeds and sexes. Faecal samples were collected from the rectum with disposable latex gloves and placed in individual sample containers. All of the samples were examined for Cryptosporidium spp. by Kinyoun Acid Fast and Nested PCR methods. In the Kinyoun Acid Fast staining method, firstly, smear preparations were prepared from fresh faecal samples, fixed in pure methanol for 1 min and allowed to dry. The slides were kept in Kinyoun Carbol-Fuxin for 5 min, dipped in 50% ethyl alcohol, shaken, washed in tap water, kept in 1% sulphuric acid for 2 min and washed in tap water. The slides were kept in methylene blue for 1 min, washed in tap water and allowed to dry. After drying, immersion oil was dripped and examined under a microscope at 100 magnification. DNA extraction was performed from all samples using GeneMATRIX Stool DNA Purification Kit according to the manufacturer's protocol. After Nested PCR analysis was performed. In the PCR step, primers 5'-TTCTAGAGCTAATACATGCG-3' and 5'- CCCATTTCCTTCCTTCGAAACAGGA-3' were used to amplify the 1325 bp gene region. In the nested PCR step, primers 5'- GGAAGGGTTGTATTTATTTATTAGATAAAG-3' and 5'-AAGGAG-TAAGGAACAACCTCCA-3' were used to amplify the 826-864 bp gene region. As a result of both methods, a prevalence of 3% was determined. The infection rate was higher in males (3.57%) than females (2.27%) and in younger than 1 year (5.56%) than in older than 1 year (1.56%). The DNA sequences obtained from the sequence analysis of 3 positive PCR samples were analysed in BioEdit software. A phylogenetic tree was constructed with the data set created by using the 18s rRNA gene sequences obtained from the NCBI genbank database and the DNA sequences obtained as a result of the study, and it was shown which Cryptosporidium species the study samples were related to. Today, many Cryptosporidium species have been identified and most of these species have host adaptation. Although C. canis is the most common species in dogs, C. muris, C. meleagridis, and C. parvum have also been detected. Among these species, C. parvum is recognized as a zoonotic species infecting a wide range of mammals. In this study, DNA sequencing of nested PCR positive samples revealed that 3 samples were zoonotic C. parvum. Discussion: This suggests that dogs may be a reservoir for zoonotic transmission of Cryptosporidium. Consequently, it is recommended that people should be informed about the potential for transmission of this protozoan to humans and animals and that control programmes should be implemented, including the prevention of free entry of stray dogs into public places and homes.
Detection of Cryptosporidium Spp. in Calves Through Nested Pcr and Kinyoun's Acid-Fast Methods in Igdir, Turkey
(Health & Environment Assoc, 2021) Ertas, Fatma; Ayan, Adnan
The present study was conducted to determine the prevalence of cryptosporidiosis by using Kinyoun's acid-fast and Nested PCR methods in 0-01 month aged calves in Igdir Province, Turkey. A total of 100 calves were used in this study. The calves belonging to the Igdir Provincial Directorate of Agriculture and Forestry, were diagnosed to have diarrhea on the basis of their clinical and anamnesis. In the microscopic examinations of 100 samples, 34 (34%) Cryptosporidium spp. were detected in Kinyoun's acid-fast whereas in the Nested PCR method it was found 38 (38%). Accordingly, attention was drawn to the necessity of complying with protective measures due to its zoo notic importance.
Detection of Cryptosporidium Spp. in Calves Through Nested Pcr and Kinyoun's Acid-Fast Methods in Van, Turkey
(Health & Environment Assoc, 2020) Ayan, Adnan; Kilinc, Ozlem Orunc; Yuksek, Nazmi; Basbugan, Yildiray
Cryptosporidium is a protozoon of zoonotic importance causing infections with diarrhoea and other clinical symptoms in man, domestic, and wild animals. The present study was conducted to determine the prevalence of cryptosporidiosis in diarrhoeic calves which were up to 1 month old in Van, Turkey, using Kinyoun's acid-fast and Nested PCR methods. In this study A total of 164 diarrhoeic calves faecal samples were collected from diarrheic calves at different farms located in Van, Turkey during January 2019 to September 2019. The faecal samples stained with Kinyoun's acid-fast method then examined with microscope. DNAs were extracted from all the faecal samples using RTA stool DNA isolation kit. In order to amplify the SSU rRNA gene region of the DNAs, appropriate primers were used in the Nested PCR. According to the results, In the microscopic examination, Cryptosporidium spp. oocyst were identified in 61 out of 164 diarrhoeic calves faecal samples (37.19%). Cryptosporidium spp. specific bands of 826-864 bp in size were obtained from 72 out of 164 diarrhoeic calves faecal samples (43.9%). To the best of our knowledge, no other previous study is available with concern to molecular investigation of the prevalence of Cryptosporidium in calves around Van, Turkey. With this study, it was revealed that cryptosporidiosis is an important agent in calf diarrhoea, and measures should be taken in this regard.
Determination of the Prevalence and Parasite Burden of Coeunurus Cerebralis and Oestrus Ovis in Sheep in Siirt Province of Türkiye
(veterinarni A Farmaceuticka Univerzita Brno, 2025) Kara, Murat; Celik, Burcak Aslan; Celik, Ozgur Yasar; Ayan, Adnan; Selcuk, Muhammed Ahmed; Ercan, Kerem; Ayan, Ozge Oktay
The aim of this study was to determine the prevalence and parasite burdens of Coeunurus cerebralis and Oestrus ovis in sheep in Siirt province, T & uuml;rkiye. Between December 2022 and November 2023, a total of 520 sheep (260 male, 260 female) heads (10 heads per week) were randomly sampled from a butcher. The total prevalence of C. cerebralis was determined to be 12.9%. The prevalence was higher in males, in the Morkaraman breed, in animals younger than two years of age, in dark-coloured ones, in October, and in the right brain hemisphere. The total prevalence of O. ovis was determined to be 38.3%. The prevalence was higher in females, in the Akkaraman breed, in dark-coloured breeds, in age groups older than two years, and in December. In terms of larvae, L1 was detected in 108 sheep, L2 in 106 sheep, and L3 in 139 sheep. A total of 1,039 larvae (278 L1, 321 L2, and 440 L3) were detected. The significant presence of O. ovis found in the sheep in this study indicates that Siirt province has suitable climatic conditions for O. ovis and larval development. It is recommended to include more animals in a future study in order to determine the exact seasonal prevalence of O. ovis infestation in the region, and to use an antiparasitic drug effective against O. ovis in the routine treatment of sheep to reduce the incidence of this disease.
The Effect of Biochanin a and Formononetin Administration on Preventing Renal Damage in Lipopolysaccharide-Induced Endotoxemia
(2024) Kılıç, Eray Güven; Ayan, Adnan
Yaptığımız bu çalışmada deneysel olarak lipopolisakkarit (LPS) indüksiyonu ile oluşturulmuş sepsise karşı, antioksidan ve antienflamatuvar etkileri bilinen biochanin A (BCA) ve formononetinin (FMN) böbrek dokusundaki oksidatif stres ve enflamatuvar yanıtı ne ölçüde engelleyebileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Deneysel Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü'nden temin edilen en az 8 haftalık Wistar Albino cinsi, 42 adet dişi (180-220 gr) sıçan kullanılmıştır. Sıçanlar rastgele seçilerek her grupta 7'şer hayvan olacak şekilde 6 gruba ayrılmıştır. Bu gruplar sırasıyla; kontrol grubu, LPS grubu, LPS+BCA25 grubu, LPS+BCA50 grubu, LPS+FMN25 grubu ve LPS+FMN50 grubudur. Kontrol grubuna herhangi bir uygulama yapılmamış olup çalışma sonunda sakrifiye edilmiştir. LPS grubuna çalışmanın 7. günü % 0.9'luk NaCl içinde çözülerek hazırlanan 5 mg/kg LPS (i.p.) uygulanmış olup çalışma sonunda sakrifiye edilmiştir. LPS+BCA ve LPS+FMN gruplarına çalışma boyunca sırasıyla her gün 25 ve 50 mg/kg Biochanin A ve Formononetin oral yolla uygulanmıştır. Ayrıca bu gruptaki hayvanlara çalışmanın 7. günü % 0.9'luk NaCl içinde çözülerek hazırlanan 5 mg/kg LPS (i.p.) uygulanmış olup çalışma sonunda sakrifiye edilmiştir. Çalışma sonunda 10 mg/kg/i.p. ksilazin ve 50 mg/kg/i.p. ketamin anestezisi altında sıçanların kardiak punction ile kanları alınarak, böbrek dokuları çıkartılmıştır. Alınan kanlar vakit geçirilmeden santrifüj edilerek serum elde edilmiştir. Serum örneklerinde üre, kreatinin ve kan üre azotu düzeyleri otoanalizörde ticari kit kullanılarak bakılmıştır. Böbrek dokularında ise lipid peroksidasyonunu belirlemek için malondialdehit (MDA) düzeyine, protein oksidasyonunu belirleyebilmek için protein karbonil düzeyine, DNA oksidasyonunun belirlenebilmesi için 8-hidroksi deoksi guanozin (8-OH dG) düzeyine, antioksidan durumun belirlenebilmesi için süperoksit dismutaz (SOD), katalaz, glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ve glutatyon redüktaz (GSH-Rx) aktiviteleri ile redükte glutatyon (GSH) düzeyine, inflamatuvar yanıtın gözlenmesi için ise nitrik oksit (NOx) ve prostaglandin E2 (PGE2) düzeylerine bakılmıştır. Çalışmanın istatistiksel analizi SPSS v16.0 istatistik programı kullanılarak yapılmıştır. Elde edilen veriler ortalama±standart sapma şeklinde ifade edilmiş ve p değeri 0.05 ve daha küçük olan veriler istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Biyokimyasal parametrelerin değerlendirilmesinde tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve Tukey testi kullanılmıştır. LPS indüksiyonu sonucu oluşan sepsiste böbrek fonksiyon testlerinin bozulduğu, böbrek dokusundaki lipid peroksidasyonunun, protein ve DNA oksidasyonunun ve enflamatuvar yanıtın arttığı, antioksidan savunma sisteminin ise zayıfladığı görülmüştür (p<0.05). Biochanin A ve formononetinin ise böbrek dokusundaki oksidatif stresi ve enflamasyonu önlediği gözlemlenmiştir (p<0.05). Yaptığımız bu çalışma antioksidan, antikanser, antiproliferatif, antimetastatik, antiviral ve antimikrobiyal etkisi kanıtlanmış olan biochanin A ve formononetinin özellikle yüksek dozlarının LPS ile oluşturulan sepsiste profilaktik olarak kullanılabileceğini, antienflamatuvar ve antioksidan etki gösterebileceğini ve nefrotoksisitenin önüne geçebileceğini ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Lipopolisakkarit, Sepsis, Antioksidan, Antienflamatuvar, İzoflavonlar
Effect of Imidocarb on Dna Damage in Sheep With Babesiosis
(Kafkas Univ, veteriner Fakultesi dergisi, 2022) Oner, Ahmet Cihat; Ayan, Adnan; Orunc Kilinc, Ozlem; Usta, Ayse; Ertas, Fatma
In this study, it was aimed to determine the DNA damage using the comet assay, which specifically shows DNA damage in naturally Babesia spp.-infected sheep and to evaluate the damage before and after imidocarb application. Blood samples obtained from 10 infected sheep with positive clinical signs and symptoms of babesiosis and whose diagnosis was confirmed by Giemsa staining and PCR methods, and blood samples from 10 healthy sheep were used as study material. DNA damage was examined by the comet assay from the blood samples of the infected patient group and the control group obtained during the disease and after the treatment, and the results were compared with statistical methods. When DNA damage was examined in sick animals diagnosed with babesiosis, the tail length and the tail moment values were found to be statistically significantly higher than the control group (P<0.0001). According to the results obtained after imidocarb application, it was determined that DNA damage and tail moment decreased statistically with imidocarb, and the difference was statistically significant, and the values were higher than the control group (P<0.0001). As a result, Babesia infection can cause DNA damage, has been confirmed by the determination of direct DNA damage using the comet assay, and imidocarb given for treatment was successful and reduced the damage.
The Evaluation of Retinol, Α-Tocopherol, Cholecalciferol and Reproductive Hormones Levels After Administrated Allium Schoenoprasum L. Ethanol Extract and Acrylamide in the Female Rats
(2020) Mis, Leyla; Belhan, Saadet; Ayan, Adnan; Huyut, Zübeyir; York, Ibrahım Hakkı; Yaşar, Semih
This study was carried out to determine the levels of retinol, α-tocopherol, cholecalciferol andreproductive hormones (follicle stimulating hormone - FSH, luteinizing hormone - LH,progesterone, estradiol) in the female rats administrated Allium schoenoprasum L. ethanol extract(ASLEE) and acrylamide. The study was performed on thirty-two Wistar albino female rats (200-220 grams). The rats were divided into 4 groups with an equal number. Serum LH values werehigher in the ASLEE group compared to the other groups. Control group: No treatment wasperformed. Acrylamide group: Acrylamide was administrated by gastric gavage at a dose of 25 mg/ kg daily. ASLEE group: ASLEE was administrated by gastric gavage at a dose of 200 mg / kgdaily. Acrylamide + ASLEE group: Acrylamide was administrated by gastric gavage at a dose of25 mg / kg daily. Then ASLEE was administered by gastric gavage at a dose of 200 mg / kg perday. Serum FSH and LH values were significantly lower in the acrylamide group compared to theother groups. Serum LH values in the acrylamide + ASLEE group were significantly restoredcompared to the acrylamide group. Serum estradiol values were partially lower in the acrylamidegroup compared to other groups, but there was no significant difference between the groups. Serumprogesterone values in the acrylamide group were significantly lower than the control group. Serumprogesterone values were higher in the acrylamide + ASLEE group compared to the acrylamidegroup. As a result, the levels of retinol, α-tocopherol, cholecalciferol and reproductive hormones inASLEE were determined in this study. In addition, when ASLEE was applied with acrylamide, therate of change in the relevant parameters was determined.
Feasibility of Clear-Up Strips in the Diagnosis of Demodex and Sarcoptes Mites
(Health & Environment Assoc, 2019) Ayan, Adnan; Erdogan, Songul; Ural, Kerem; Erdogan, Hasan; Gul, Gizem
In the present study, it was aimed to compare the atraumatic Nivea nasal clear-up (NNC) band and traumatic deep skin scraping test (DSST) for the diagnosis of Demodex canis or Sarcoptes scabiei in dogs. A total of 12 specimens were collected from six dogs diagnosed with demodicosis (n=5) or sarcoptic mange infestation (n=1) between September-December 2016 with both techniques. The total number of mites in demodectic dogs with two different methods (NNC) band and DSST were 286 and 159, respectively. In addition, only four eggs were identified with DSST, while 16 adult mites and eight eggs were identified with (NNC) band in a dog with sarcoptic mange. When both technical comparative interpretations are made, it can be said that (NNC) band might be a method which can easily be used in the diagnosis of both diseases and might be used more frequently than DSST. In addition, the atraumatic formation of the application may increase satisfaction of the patient owner.
First Report of Zoonotic Cryptosporidium Parvum Subtype Iiaa15g2r1 in Dogs in Türkiye
(Univ Agriculture, Fac veterinary Science, 2024) Ayan, Adnan; Celik, Burcak Aslan; Celik, Ozgur Yasar; Akyildiz, Gurkan; Kilinc, Ozlem Orunc; Ayan, Ozge Oktay; Uslu, Ugur
Cryptosporidium (C.) is an opportunistic protozoan causing gastrointestinal illness in both humans and animals, leading to acute or chronic diarrhea and even death. The study aimed to investigate the prevalence and subtyping of Cryptosporidium spp. in shelter dogs in Van province, T & uuml;rkiye. For microscopic identification of this parasite, a total of 300 fecal samples were collected and stained with Kinyoun's acid-fast method. For molecular analysis, the positive samples were subjected to DNA extraction and SSU rRNA gene of Cryptosporidium spp. was amplified using nested PCR. The microscopic examination revealed a 4.67% prevalence of Cryptosporidium spp. Sequence analysis indicated all samples were positive to C. parvum. In addition, GP60 gene was also amplified and C. parvum subtypes IIaA15G2R1 was confirmed by analyzing the obtained sequences. All the sequences of SSU rRNA and GP60 were deposited in GenBank. To our knowledge, Cryptosporidium parvum subtypes IIaA15G2R1 have been reported first time in dogs in T & uuml;rkiye. It is recommended to implement control strategies by awareness campaign, preventing stray dogs from freely entering public areas, and proper disposal of dog feces.
Giardia Duodenalis ile Doğal Enfekte Köpeklerde Klinoptilolit ile Antiparaziter Kür Sağlanabilir mi
(2019) Erdoğan, Songül; Ayan, Adnan
Bu çalışmanın amacı doğal zeolit bileşeni olan klinoptilolitin köpeklerde doğal olarak şekillenen giardiazise karşı antiparaziter etkinliğinin belirlenmesidir. Aydın bölgesinde bulunan doğal olarak Giardia duodenalis ile enfekte olan sahipli ve ishalli her iki cinsiyetten 6-44 aylık yaştaki 7 enfekte köpek çalışmada kullanıldı. İki ayrı gruba ayrılan çalışma materyali olarak I. gruptakilere 10 gün oral yolla 2 g/kg dozda klinoptilolit uygulanırken, II. grupta bulunan köpeklerin kontrol grubu olarak kalmaları sağlandı. Köpeklerde klinoptilolitin antiparazitik etkinliği 0. 3. 7. ve 10. günlerde rektal yolla alınan dışkı örneklerinin mikroskobik incelenmesiyle değerlendirildi. Gram dışkı başına kist miktarındaki azalma göz önünde bulundurulduğunda anti-giardial amaçla kullanılan klinoptilolitin 10. günde giardiazise karşı kist atılımında %99 etkinlik sağladığı belirlendi. Sağaltım grubunda sırası ile 0.,3., 7. ve 10. günlerde kist sayılarına ait geometrik ortalamalar 200552.4, 37.8, 113.3, 10.4 şeklinde belirlendi. kontrol grubunda ise 0. gün ile (195099,4) 10. günlerdeki (174436,1) kist atılımının geometrik ortalamalarındaki fazla değişimin göstermediği saptandı. Netice itibarı ile giardiazisli köpeklerde klinoptilolitin kist atılımını etkin şekilde azalttığı ve önerilen dozda herhangi bir yan etkiye neden olmaksızın kullanılabileceği söylenebilir.
Giardia Duodenalis ile Doğal Enfekte Oğlaklarda Serum 25- Hidroksi Vitamin D3 Düzeylerinin Değerlendirilmesi
(2020) Erdoğan, Songül; Ural, Kerem; Özalp, Tahir; Erdogan, Hasan; Günal, İsmail; Ayan, Adnan; Ural, Deniz Alic
Bu çalışmada ishalli oğlaklarda 25-hidroksi vitamin D3 seviyelerinin belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla 10 ishalli (grup I) ve 10 sağlıklı (grup II) oğlaktan kan örnekleri toplandı. Giardiazisin tanısında mikroskobik muayene ve hızlı tanı test kitlerinden yararlanıldı. Ortalama 25-hidroksi vitamin $D_3$ seviyeleri ishalli grupta 33,37 ng/mL iken sağlıklılarda 86,78 ng/mL olarak ölçüldü ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.001). Sonuç olarak giardiazis ilişkili intestinal malabsorbsiyonların D vitamin seviyesinde şiddetli azalmalara neden olabileceği ve anti-giardiyal sağaltım yanında antimikrobiyel etkilerinden dolayı vitamin D takviyelerinin uygun ve yeterli dozda sağaltım rejimlerine eklenmesi gerektiği kanaati oluştu.
Giardia Duodenalis ile Enfekte Buzağılarda Ayuverdik Bitki Olan Kurkumin ile Enema Sağaltımı: Kohort Araştırma
(2022) Erdoğan, Hasan; Pasa, Serdar; Erdoğan, Songül; Gültekin, Mehmet; Ural, Deniz Alic; Ayan, Adnan; Ural, Kerem
ÖZET Amaç: Farklı birçok hastalıkta giderek artan kurkumin kullanımına dair veriler göz önüne alındığında, bu saha çalışmasının amacı, giyardiyazisli buzağılarda enema (proktolizis) ile kurkuminin terapötik etkinliğinin araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya her iki cinsiyette olan, 27-60 günlük yaştaki Giardia duodenalis ile doğal enfekte buzağılar dâhil edildi. Tanı: a) Hızlı ELISA test kiti, b) Mikroskobik ve öncelikli parazitolojik kontrol, c) Asemblaj tayiniyle birlikte Nested Polimeraz Zincir Reaksiyonu analiziyle yapıldı. Giyardiyazisli ve ishalli buzağılar Grup I (2 g/buzağı/gün kurkumin, rektal yolla, 10 gün süreyle) ya da Grup II (herhangi bir ilaç uygulaması yapılmayana kontrol) olmak üzere rastgele 2 gruba ayrıldı. Enema kurkuminin terapötik etkinliği 0., 3., 7. ve 10. günlerde rektal yoldan toplanan dışkı örneklerinin mikroskobik incelemesiyle belirlendi. Bulgular: Gruplar arası kontrol ve sağaltım karşılaştırması 3, 7 ve 10. günlerdeki %58,17 (p=0,125), %99,68 (p=0,001) ve %100 (p=0,001) azalma şeklinde görüldü. Kurkumin enema hiçbir yan etki olmaksızın güvenle uygulanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak buzağılarda giyardiyazis sağaltımında enema kurkuminin kullanımının güvenli, kolay ve ekonomik (makul fiyatlanan ve ucuz) olduğu sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Saha uygulamasındaki bu doz rejimi (bu çalışmada model olarak enema kullanıldı) zorlayıcı olmayıp diğer doz planlaması ilerleyen çalışmamızın amacı olacaktır. Enema modeliyle kurkumin kullanımının giyardiyazisli buzağılardaki antiparazitik et
The Histopathological and Molecular Diagnosis of Myocardial Sarcocystosis in Sheep, and the Immunohistochemical Correlation of Parasitic Lesions With Mmp-2 and Mmp-9
(Univ Zagreb vet Faculty, 2022) Yilmaz, Rahsan; Ayan, Adnan; Yumusak, Nihat; Akkoc, Ahmet
This study was aimed at the histopathological and immunohistochemical level investigate cardiac tissue lesions caused by Sarcocystis spp. in sheep, and thereby, to collect detailed information on the presence of these parasites and the pathogenesis of sarcocystosis in ovine animals. PCR, a molecular diagnostic method, was used for the identification of the parasite species. Microscopic examination revealed that out of the 45 ovine cardiac tissue samples examined 23 contained Sarcocystis spp. cysts. The PCR analysis results showed that out of the 23 cardiac tissue specimens infected with sarcocysts, 7 were determined to be infected with Sarcocystis gigantea and 16 with Sarcocystis tenella. Immunohistochemical examination demonstrated that, semiquantitatively, MMP -9 staining was stronger than MMP -2 staining in the periphery of the parasite cysts.
The Investigation of Giardiasis (Foodborne and Waterborne Diseases) in Buffaloes in Van Region, Turkiye: First Molecular Report of Giardia Duodenalis Assemblage B From Buffaloes
(Mdpi, 2023) Kilinc, Ozlem Orunc; Ayan, Adnan; Celik, Burcak Aslan; Celik, Ozgur Yasar; Yuksek, Nazmi; Akyildiz, Gurkan; Oguz, Fatma Ertas
Giardia duodenalis (G. duodenalis) is an important zoonotic protozoan agent that causes foodborne and waterborne diarrhea in humans and other mammals. Molecular-based tests are critical in diagnosing giardiasis in humans and animals, identifying species, understanding the zoonotic potential and transmission routes, and evaluating taxonomy. Therefore, this study aimed to investigate the molecular characterization of G. duodenalis in buffaloes in the Van region in Turkiye. Buffaloes are a species that has been poorly studied in this regard. For this purpose, 100 fecal samples were collected from buffaloes in the Van region. The DNA extraction was performed using the GeneMATRIX STOOL DNA Purification Kit from stool samples. The nested PCR test was performed with the appropriate primers from the obtained DNA samples. The obtained bands suitable for sequencing were sent for sequence analysis, and the sequence results were aligned bidirectionally and compared with the database of GenBank by BLAST. As a result of the study, an 11% positivity rate for G. duodenalis was found in buffaloes, and assemblage E and assemblage B were isolated. To our knowledge, assemblage B in buffaloes was reported for the first time in this study. As a result, it was concluded that buffaloes are an important reservoir for waterborne and foodborne giardiasis.
Investigation of Toxoplasma Gondii and Neospora Caninum in Different Tissues of Aborted Foetuses of Sheep in Van Province, Turkiye: Analysis by Nested Pcr, Histopathological and Immunohistochemical Methods
(veterinarni A Farmaceuticka Univerzita Brno, 2023) Kilinc, Ozlem Orunc; Ayan, Adnan; Yumusak, Nihat; Kömüroglu, Ahmet Ufuk; Aslan, Burcak; Celik, Ozgur Yasar; Göz, Yasar
Toxoplasma gondii and Neospora caninum are protozoon parasites from the intracellular apicomplexan family. Toxoplasma gondii is the cause of health and economic problems in the sheep industry worldwide. Neospora caninum is usually reported in cows and leads to infections causing abortions; however, its prevalence in sheep is not clear. The present study aimed to investigate the prevalence and pathology of T. gondii and N. caninum by PCR, histopathological and immunehistochemical methods in aborted sheep foetuses collected at different sheep flocks in the Van Province, Turkiye, in 2021. Firstly, the DNA of T. gondii and N. caninum were investigated by PCR in the brain, heart, and peritoneal fluid samples from 42 sheep foetuses. Toxoplasma gondii DNA was proved in 35.7% (15/42) of foetuses whereas N. caninum DNA was not determined in any of the samples. Histopathologically, all T. gondii positive brain tissue samples showed lymphohistiocytic multifocal encephalomyelitis and additional findings included necrotizing myocarditis in the positive heart samples. Toxoplasma gondii tachyzoites were identified in the lesions (diffuse or focal mononuclear cell infiltration in the meninges, and microglia proliferation, myocarditis with oedema) by anti-T. gondii antibodies by the immunohistochemical method. Based on our results, we can conclude that T. gondii is an important agent in sheep abortions and the PCR method is a suitable method for diagnosis which can also be used in heart tissue in pathological studies.
Kedide Notoedrik Uyuzun Teşhisinde Temizleyici Bant Uygulaması
(2020) Ural, Kerem; Erdogan, Hasan; Pasa, Serdar; Gültekin, Mehmet; Erdoğan, Songül; Ayan, Adnan
Bu vaka sunumunda bir kedide notoedrik uyuz kesin tanısında burun temizleme bandının kullanımı tanımlandı. Bir buçuk yaşlı tekir ırkı kedi baş sallama, kaşıntı ve kulak kanalında kirli akıntı şikâyetleri ile kliniğimize getirildi. Kulak kanalından koton svap uygulaması ile örnek alındı. Karşılaştırma amacıyla burun temizleme bandı kulak kanalı iki parmak arasında sıkıştırılarak yapıştırıldı. Her iki tanı tekniğinde koton svap ile 6, burun bant ile de 9 yetişkin akar tespit edilerek notoedrik uyuz tanısı konuldu. Sağaltımda, haftada bir kez olmak üzere toplamda 4 kez intraaurikular eprinomektin uygulaması önerildi ve 1. hafta eprinomektin uygulamasıyla beraber gerçekleştirilen parazitolojik muayenede canlı akar görülmemesi ve klinik iyileşme başladığı görüldü.
Kırıkkale’de Bulunan Kuzuların Dışkılarının \rgiardia Duodenalis Yönünden Araştırılması
(2020) Gazyagcı, Aycan Nurıye; Gazyagcı, Serkal; Kılınç, Özlem Orunç; Ayan, Adnan
Amaç: Giardia duodenalis, kuzularda verim kaybına yol açan \rve asemblaj diye adlandırılan alt tipleri bulunan ciddi bir protozoer \rhastalıktır. Asemblaj A ve B hem insan hem de hayvanlarda bulunabilen \rzoonoz türlerdir. G. duodenalis özellikle genç bireylerde diyare ile \rseyreden gastrointestinal sorunlara ve hatta ölümlere sebep olabilmekte \rve hayvan yetiştiriciliğinde önemli ekonomik kayıplara yol açmaktadır. \rÖzellikle diyareli hayvanlarda varlığının araştırılması önemlidir. Bu \rsebeplerden yola çıkılarak planlanan bu çalışmada Kırıkkale \rbölgesindeki kuzularda bulunan G. duodenalis’in yaygınlığını\rbelirlemek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada \rKırıkkale ilinde değişik işletmelerden 79 adet kuzudan dışkı toplandı. \rAlınan örneklerden doymuş çinko sülfat flotasyon (ZnSO4; %33) \ryöntemi kullanılarak mikroskobik olarak incelemeler yapıldı. Daha \rsonra 79 kuzu dışkısından DNA ekstraksiyonu yapılarak ve elde edilen \rDNA’ların nanodropla konsantrasyonu ölçülerek bu DNA’lardan G. \rduodenalis spesifik primerler kullanılarak PCR (Polymerase Chain \rReaction) testi yapıldı, Daha sonra jel görüntüleme sisteminde \rgörüntüleri elde edildi. Bulgular: Mikroskobik inceleme sonucunda 79 \rörneğin 13 (%16,45)’ünde G. duodenalis kistleri görüldü. 79 kuzu \rdışkısına PCR yapıldı ve 16 (%20,25)’sında 511 bp büyüklüğünde \rbantlar elde edildi. Sonuç: Sonuç olarak Kırıkkale bölgesinde ki \rkuzularda G. duodenalis’in önemli bir sorun teşkil ettiği, uygun \rtedavinin uygulanmasının, koruyucu tedbirlerin alınmasının ve halk \rsağlığını korumak adına yetiştiricinin bu konuda bilinçledirilmesinin \rzorunlu olduğu, ayrıca sonraki çalışmalar ile bu yöredeki kuzularda G. \rduodenalis’in alt tiplerinin araştırılarak zoonoz potensiyele sahip \rasemblajların yayılımının belirlenmesinin faydalı olacağı anlaşılmıştır.