Browsing by Author "Balahoroğlu, Ragıp"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Article Ailesel Akdeniz Ateşininin Atak ve Remisyon Dönemlerinde Sitokin Düzeyleri(2015) Dülger, Haluk; Çokluk, Erdem; Köçeroğlu, Ruşen; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Balahoroğlu, RagıpAmaç: Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) otozomal resesif bir hastalık olup, periyodik karın ağrısı, ateş ve eklem ağrısına yol açan seröz membranların tekrarlayan inflamatuar ataklarıyla karakterizedir. MEFV genindeki mutasyonların hastalıktan sorumlu olduğu gösterilmişse de hastalığın fizyopatolojisi bilinenden daha karmaşık görünmektedir. Hastalığın patogenezinde çeşitli sitokinlerin de rol oynadığı düşünülmektedir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Van yöresinde AAA tanısı alan çocuklarda hastalığın aktif ve pasif dönemlerinde sitokin düzeylerinin kontrollerle karşılaştırılarak hastalığın gelişiminde sitokinlerin rolünün değerlendirilmesi amaçlandı. Bu amaçla 5-15 yaşlarında 157 hasta çalışmaya alındı. Hastalar klinik bulgularına göre aktif (n=81) ve pasif (n=76) grup olarak ikiye ayrıldı. Ayrıca kontrol grubu olarak 30 çocuk çalışmaya alındı. Hasta ve kontrol gruplarında IL-1?, IL-6, IL-8, IL-10, TNF-? ve CRP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: IL-1? seviyeleri aktif grupta kontrol grubundan yüksek bulunurken, IL-8, TNF-? ve CRP seviyeleri hem aktif hem de pasif grupta kontrollerden daha yüksekti (p<0,05). IL-6 seviyeleri ise hem aktif hem de pasif grupta kontrol grubundan yüksekken aynı zamanda aktif grubun seviyesi pasif gruptan da anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,001). Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda, başta IL-6 olmak üzere IL-8, TNF-? ve CRP düzeylerinin akut atak tanısı ve tedaviye yanıtın izlenmesinde kullanılabileceğini düşündürmektedir. Yine pasif dönemde artmış sitokin düzeyleri bu hastalarda subklinik inflamasyonun devam ettiği görüşünü desteklemektedirDoctoral Thesis Do Renal Dysfunction To Cigarette Smoking-Induced Improve With Exposure Termination(2013) Dönder, Ahmet; Dülger, Haluk; Balahoroğlu, RagıpSigara çok yaygın olarak kullanılan ve içermiş olduğu çok sayıdaki toksinler aracılığıyla organizmada tüm sistemleri olumsuz yönde etkileyen bir maddedir. Bu çalışmanın amacı, deneysel olarak ratlarda aktif sigara maruziyetini takiben böbrek fonksiyon bozukluğunun oluşup oluşmadığı, oluşuyorsa sigara dumanı maruziyetinin sonlanmasıyla beraber böbrek fonksiyonlarında düzelmenin olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmamızda 40 adet rat 5 gruba ayrıldı; 1- kontrol grubu (n=8), 2- sigara içirilen ratlar (n=8) 3- bir ay süreyle sigarayı bırakan ratlar (n=8), 4- üç ay süreyle sigarayı bırakan ratlar (n=8), 5- beş ay süreyle sigarayı bırakan ratlar (n=8). Bu gruplara dahil edilen ratlardan kan ve idrar numuneleri toplandı. Alınan kanlarda serum glukoz, üre, kreatinin, total protein, albumin, globulin, kotinin, IL-18, NGAL ve KIM-1 düzeyleri ölçüldü. Alınan idrar numunelerinde ise mikroalbumin, ß-2 mikroglobulin ve kreatinin düzeyleri tespit edildi. Histopatolojik inceleme için alınan böbrek dokularına Hemotoksilen-Eozin, Periyodik Asit Schiff, Masson Trikrom boyaları uygulandı. Serum kotinin, KIM-1, NGAL, üre seviyelerinin, sigara dumanına maruz bırakılan grupta kontrol grubuna kıyasla arttığı tespit edilmiştir (p<0.01). Serum total protein, glukoz ve globulin seviyelerinin, sigara dumanına maruz bırakılan grupta kontrol grubuna kıyasla azaldığı tespit edilmiştir (p<0.01). Serum IL-18, serum kreatinin ve albumin değerlerinde ise bir farklılığın olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı gözlenmiştir. İdrar kreatinin, mikroalbumin ve ß-2 mikroglobulin düzeylerinin sigara dumanına maruz bırakılan grupta kontrol grubuna kıyasla yükseldiği ve istatistik olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Histopatolojik incelemede, glomerüler ve tübüler yapılarda dejeneratif hasarın olduğu gözlenmiştir. Biyokimyasal ve histopatolojik farklılıkların sigara bırakılmasını takiben üç ay içerisinde gerilediği ve beş ay sonrasında kontrol grubunun değerlerine yaklaştığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak; sigara dumanına maruziyet sonucunda tübüler ve glomerüler fonksiyonların bozulduğu, histopatolojik açıdan glomerüler ve tübüler yapılarda dejeneratif hasarın olduğu, sigaranın bırakılmasıyla, hem biyokimyasal hem de histopatolojik olarak glomerüler ve tübüler hasarın düzeldiği, bu düzelmenin ise üç ayda başladığı ve beş ayda tamamlandığı kanaatine varılmıştır. Anahtar sözcükler: Böbrek hasarı, sigara, IL-18, NGAL, KIM-1, histopatolojiArticle İleri Evre Gastrik Adenokarsinomalı Olguların Serum ve Mide Sıvısında Vitamin B12, Folik Asit ve Vitamin C Düzeyleri(2005) Tuncer, İlyas; Uygan, İsmail; Türkdoğan, M. Kürşat; Mercan, Ridvan; Balahoroğlu, Ragıp; Noyan, TevfikAmaç: Gastrik kanserin etiyolojisinde diyet faktörleri önemli rol oynamaktadır. Gastrik dokuda antioksidan vitaminlerin düzeylerinin azalması, gastrik malignite riskini artırmaktadır. Çalışmamızda gastrik kanserli olguların serum ve mide sıvısında vitamin B12, folik asit ve vitamin C düzeylerini araştırdık. Materyal ve metod: Endoskopik ve histopatolojik olarak gastrik adenokarsinoma tanısı almış 51 olgu (16 K, 35 E, yaş ort: 56,l p 1,7), kontrol grubu olarak aktif kronik gastrit tanısı almış 44 olgu (18 K, 26 E, yaş ort: 52,8p 2,6) çalışmaya alındı. Kanserli olguların tümü ileri evre mide kanseri idi. Bulgular: Gastrik adenokarsinomada ortalama serum folik asit ve vitamin C konsantrasyonları, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak düşük bulundu (6,4 p 0,9 vs 9,5 p 1,2) ve (0,8 p 0,1 vs 1,5 p 0,2) (p<0.05). Serumda ortalama vitamin B12 düzeyleri yönünden gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark tespit edilmedi. Gastrik sıvıda ortalama folik asit düzeyleri kanserli grupta, kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmasına karşın (27,4 p 2,5 vs 19,9 p 1,6) (p<0.05), vitamin B12 ve vitamin C düzeyleri yönünden gruplar arasında anlamlı farklar saptanmadı. Sonuç: Gastrik kanserli olgularda serum folik asit ve vitamin C düzeyleri kontrol grubuna göre düşük bulundu. Oysa mide sıvısında folik asit düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı oranlarda yüksek tespit edildi. Serumda folik asit ve vitamin C değerlerindeki bu düşüklüğün; kanserin oluşmasında birer etiyolojik faktör mü oldukları veya kanser sonrası oluşan malnutrisyona mı sekonder geliştikleri araştırılması gereken konulardır.Article Polikistik Over Sendromlu Hastalarda İnsülin Direnci ve Eser Elementlerin İlişkisi(2020) Huyut, Zübeyir; Zirek, Ali Kemal; Balahoroğlu, Ragıp; Çokluk, Erdem; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Atmaca, MuratAmaç: Bu çalışma, polikistik over sendromunda (PKOS) hormon düzeyleriyle çinko (Zn), krom (Cr), kobalt (Co) ve mangan (Mn) konsantrasyonlarının ilişkisini incelemek için tasarlanmıştır. Materyal ve Metot: Çalışmaya endokrinoloji polikliniğine başvuran 18-40 yaş arası PKOS teşhisi konulan 40 kadın ve aynı sayıda sağlıklı gönüllü alındı. Serum Zn, Cr, Mn, Foliküler stimüle edici hormon (FSH), Lüteinleştirici Hormon (LH), Dehidroepiandrosteron (DHEA-S), Total Testosteron (TT), Seks hormonu bağlayıcı globulin (SHBG), insülin, glukoz, kolesterol, trigliserit, yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL) ve düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) konsantrasyonları analiz edildi. Bulgular: PKOS grubunda insülin, glukoz, trigliserit, DHEA-S düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek iken, FSH ve Mn düzeyleri HOMA-IR grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüktü (p <0.05). Sonuç: Çalışmamızda serum eser elementleri ile PKOS arasında bir ilişki saptanırken, IR’nin dahil edilmesiyle ilişki düzeyi artmaktadır. Ayrıca, mangan eksikliği varlığında insülin direncinin doğrudan oksidatif strese yol açıp açamayacağını belirlemek için bu elementin takviyesinin etkilerini değerlendiren ek çalışmalara ihtiyaç olacağını da düşünmekteyiz.