Browsing by Author "Biber, Hanifi"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis An Early Iron Age Jewel Tradition in the Basin of Van Lake(2012) Dokumacı, Salim Deniz; Biber, HanifiVan Gölü Havzasında Urartu Krallığının çekirdeğini oluşturan Erken Demir Çağı Nairi ve Uruatri Beylikler Dönemine ait kazı ve araştırması yapılmış ve yayınlarda bulunan yerleşim yeri ve mezarlardan ele geçirilen takıların incelendiği tezimizde, Urartu Takı Sanatı için kaynak olan takılar incelenmiştir. Bu takılar arasında bulunan birçok takı daha sonra Büyük Urartu Krallığı tarafından geliştirilerek kullanlmıştır.Hayvan protomlu bilezik örnekleri stilize halden Klasik Urartu bileziğine, Küresel ve Konik başlı iğneler hayvan figürlü, toruslu iğnelere dönüşmüştür. Küpe yapımı basit yuvarlak kesitli halka biçiminden pandantifli, sarkaçlı küpelere dönüşmüştür. Biçim zenginliğinin yanı sıra yapım teknikleri ve kullanılan malzemeler de Urartu'da değişmiştir.Yapılan araştırmalar ve kazılarda ele geçen bulgular takının kadın erkek ayrımı yapılmaksızın bol miktarda kullanıldığını göstermektedir. Aynı zamanda bu takılar sadece süslenme amacı gütmemiş fonksiyonel olarak da kullanılmıştır. Kimi zaman nazar için kimi zaman sosyal sınıf belirlemek için kimi zaman da basit olarak elbiseleri veya saçları tutturmak için kullanılmıştır.Erken Demir Çağı Takı malzemesi genel olarak demirdir ve demir malzemesinin değerli bir maden olması nedeniyle takılarda çeşitli tekniklerde işlenerek kullanılmıştır. Demirin yanında aynı zamanda diğer madenler de azda olsa kullanım görmüştür.Van Gölü Havzası'nda Erken Demir Çağ'ı Takı Geleneği, kendinden sonraki Urartu kültürü içinde kendini göstermektedir.Doctoral Thesis Anatolian Routes of the Persian the Royal Road(2022) Polat, Erdal; Biber, HanifiMÖ 559 yılında Kurucu Kral II. Kyros'un Pers (Akhaimenid) tahtına çıkmasından sonra tarih sahnesinde önemli bir yer edenin Persler, Lydia Krallığı'nın başkenti Sardeis'in ele geçirilmesiyle de MÖ 547/334 yılları arasında Anadolu'da varlıklarına uzun bir süre şahit olmamıza neden olmuştur. İki yüz yılı aşkın bir süre Anadolu'da ikamet eden Pers İmparatorluğu, bu süreç içerisinde birçok değişimin gerçekleşmesinde önemli adımlar atmıştır. Söz konusu bu değişimler idari, ekonomik, askeri ve haberleşme gibi alanlarda gerçekleşmiştir. Tüm bu alanları kapsayan ve bu alanların gelişmesine neden olan, literatürde de Pers Kral Yolu olarak bilinen antik yoldur. Anadolu'nun batısında Lydia Krallığı'nın yaptığı bu yolları, Mezopotamya coğrafyasında Asurluların yaptığını görmekteyiz. Pers coğrafyasının kraliyet merkezi Sousa'dan başlayan yol, Anadolu'nun batısı Sardeis ve Ephesos'a kadar uzanmaktadır. Böylesine uzun bir yolun geçtiği merkezlerin kazandığı arkeolojik ve ticari değer diğer merkezlere nazaran önemli olarak görülmektedir. Çalışmamızda, Kral Yolu'nun Anadolu'daki rotaları tespit edilerek geçmiş olduğu güzergâh belirlenmeye çalışılmıştır. Güzergâh üzerinde yer alan merkezler incelenerek yapılan arkeolojik çalışmalar ışığında tespitler yapılmıştır. Yapılan arkeolojik çalışmalarda ele geçirilen ve haberleşme ağı için önemli görülen bullaların varlığı güzergâh tespitinde değerli görülmektedir. Çalışmamızın temelini oluşturan Kral Yolu'nun geçmiş olduğu yerlere kattığı kültürel değer dışında, Anadolu'ya taşıdığı Pers misyonu açısından da irdelenmiştir. Pers Kralları'nın birçok amaç için kullanmış olduğu söz konusu yolun yönetimsel değeri de görülmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Pers Kral Yolu'nun siyasi, sosyal, askeri, ekonomik ve haberleşme açısından önemi anlatılmıştır. Bu yol aracılığıyla, Anadolu'dan İran coğrafyasına ve Pers topraklarından Anadolu'ya taşınan kültür etkileşimi irdelenmiştir.Master Thesis Archaeological Data in the Light of Ancient Times in Ağrı(2025) Yılmaz, Özlem; Biber, Hanifi'Eski Çağ Arkeolojik Verileri Işığında Ağrı' başlıklı tezimizde, Ağrı İli, ilçeleri, köyleri ve beldelerinde yer alan ve verilerin temelini oluşturan arkeolojik merkezler kapsamlı bir şekilde incelenmiş ve değerlendirilmiştir.Asya'dan Anadolu'ya göçleri sırasında birçok medeniyete ev sahipliği yapan Ağrı İli, tarih boyunca geçici bir yerleşim alanı olmuştur. Bölge, geçiş güzergâhı üzerinde bulunması nedeniyle her zaman istilalara açık olmuş ve çok sayıda saldırıya uğrayarak köklü bir devlet yapısının oluşmasını engellemiştir. Buna rağmen bu uygarlıklara ait birçok taşınır ve taşınmaz tarihi ve kültürel varlık Ağrı ve çevresini bir açık hava müzesine dönüştürmüştür. Coğrafi konumu, doğal özellikleri, verimli tarım arazileri ve bol su kaynakları Ağrı'yı yerleşime uygun hale getirmiştir.Research Project Artvin-erzurum: Çoruh Vadisi Baraj Alanındaki Tarihi Yollar ve Kültür Varlıklarını Araştırma(2008) Top, Mehmet; Aytekin, Osman; Koç, Erkan; Biber, Hanifi-Article Bulanık’ta Bir Helenistik-roma Dönemi Nekropolü: Mollakent(2018) Biber, Hanifi; Erdogan, SabahattınMuş ili, Bulanık İlçesinde yer alan Mollakent, Eski Çağ ve Ortaçağ’ait kalıntıları ileönemli bir yerleşim merkezidir. Bendepur Höyüğü, Marnuk Kalesi, Gavur Bendi Barajı veMollakent Nekropolü Eski Çağ’a ait önemli arkeolojik merkezlerden bir kaçıdır. MollakentNekropolü’nde değişik tip ve çeşitlilikte kaya mezarları bir arada bulunmaktadır. Nekropoldeoda mezar, arcosolium mezar ve khamosorion mezarlardan oluşan farklı mezar tiplerinin birarada bulunması bölgenin ölü göme geleneklerinin tespiti açısından oldukça önemlidir.Bilindiği gibi bölgede kaya mezar geleneği Urartu ile başlamaktadır. Mezarlar Urartu ilebaşlayan kaya mezar geleneğinin devam edip etmediğini gösteren en önemli kanıtlardandır.Oda mezarlarda gördüğümüz ahşap çatı öykünmesi kırma ve tonoz çatı, mezar tavanlarındabulunan aydınlatma açıklıkları, büyük niş benzeri hücreli bölümler, mimari süslemeler,kandil veya meşale çıkıntıları gibi farklı özellikler mezarların Urartu’dan daha çok Urartusonrası dönemlerle ilişkilendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Mollakent NekropolündeDemir Çağları’nın alışılagelmiş oda mezar anlayışından farklı olarak karşımıza çıkanarcosolium ve khamosorion tipi mezarlar Helenistik Dönem, ağırlıklı olarak da Romadöneminden bilinen mezar tipleridir. Nekropol alanında Roma dönemine işaret eden seramikve benzeri buluntu eksikliğine rağmen söz konusu mezarları mimari açıdan Helenistik/Romadönemleri ile ilişkilendirmek mümkün görünmektedir.Master Thesis Castles and Temples in the of Portraying With Urartu İnscriptions(2019) Şenel, Hasan; Biber, HanifiBu çalışmada, bugüne değin ortaya çıkarılmış Urartu yazıtları ile Urartu tasvirli eserler üzerinde karşılaşılan Urartu kale ve tapınakları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda yer alan yazıtlarda genel olarak yapıların inşası ve hangi kral döneminde yapıldığı dile getirilmiştir. Fakat ne yapının inşasında kullanılan malzemeden ne de mimari yapının detayları hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Tasvirli eserlerde kale tasvirline en ince ayrıntısına kadar yer verilmiştir. Tasvirli eserlerin bazılarında taş temelin uygulandığı görülmektedir. Genel olarak kale tasvirlerinde koruma kuleleri betimlenmiş ancak bazı örneklerde ise betimlenmemiştir. Kale kapıları çift kanatlı olarak işlenmiş, bunu belirtmek için de bir taraf çizgilerle taranmıştır. Kapının hemen üzerinde yer alan kuşakta süs amaçlı zikzaklar yer almaktadır. Genel olarak kale duvarları üzerinde koruma amaçlı yapılmış dendaneler yer almaktadır. Bazı örneklerde dendanelerin alt kısımlarına gözetlemek için pencere açıklığına yer verilmiştir. Ön cephe tasvirlerinin bazılarında pencere açıklığına rastlanılmaktadır. Tespit edilebilen tapınak tasvirleri iki örnekle sınırlıdır. Kale tasvirlerine oranla daha sade bir şekilde işlenmişlerdir. Kule tipli olarak yapılmış tapınak tasvirlerinde kapı, çift kanatlı olarak işlenmiştir. Urartu devletiyle çağdaş olan Asur devletinin sanatına yansımış Urartu kaleleri ile Urartu tasvir sanatına yansımış kale tasvirlerine bakıldığında ortak özellikler taşıdığı göze çarpmaktadır. Ancak Asur örneklerinde Urartu tasvirlerine oranla daha az ayrıntı yer almaktadır.Master Thesis Depictions of God Standing on Animals and Mixed Creatures in Urartu(2020) Adıyaman, Bahattin; Biber, HanifiBu çalışmada, bugüne değin ortaya çıkarılmış Urartu tasvirli sanat eserleri üzerinde görülen Hayvanlar ve Karışık Yaratıklar Üzerindeki Tanrı Tasvirleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda yer alan tanrı tasvirleri, bu tasvirli eserlerin üzerindeki tanrının ikonografyası ve yapıldığı malzemenin cinsi hakkında bilgi verilmiştir. Urartu tasvirli sanat eserleri üzerindeki tanrı tasvirleri detaylandırılarak ayrıntıya inilmiştir. Urartu Tanrı tasvirlerinde Tanrı Haldi, Tanrı Teişeba ve Tanrı Şivini en sık işlenen tanrılardandır. Tanrılar genellikle aslan ve boğa, üzerinde gösterilmiştir. Hangi tanrıyı temsil ettiğini kesin olarak bilmediğimiz bir grup tanrı karışık yaratıklar üzerinde tasvir edilmiştir. İşlenen tanrılar genellikle ya savaş pozisyonunda ya da selamlama jest pozisyonunda gösterilmiş. Tanrıların başlarında farklı şekillerde mertebeye göre polos başlıklarda çıkınılar gösterilmiş olup ellerinde çeşitli nesneler tutarken tasvir edilmiştir. Yaptığımız bu çalışmada genel itibarıyla Urartu kemerleri, kalkanları, adak levhaları, mühürler ve mimari yapılar üzerinde işlenmiş hayvan veya karışık yaratıklar üzerinde duran tanrı tasvirleri işlenmiştir. Yaptığımız çalışmada Urartu sanatının farklı eserler üzerindeki tanrı tasvirlerinin işlenişi, analizi, ikonografyası uygun olarak ele alınıp değerlendirmeler yapılmıştır. Bu değerlendirmeler sonucunda Urartuların sanatsal faaliyetler içerisinde kayda değer gelişmeler görülmektedir.Doctoral Thesis Hellenistic Period Settlements in the Habur and Zap River Basins of Iraq in the Light of Archaeological Data(2025) Mohamed, Abdulhakeem Abdulghafor; Biber, HanifiÖZET Bu çalışmanın amacı, Irak'taki Habur ve Büyük Zap Nehri havzalarında bulunan arkeolojik merkezlerden bilinenlerin yanı sıra yeni tespit edilebilecek olanları birlikte ele alarak detaylı şekilde incelemek, bu yolla bölgenin Helenistik Dönemi ile ilgili sınırlı bilgilerin artırırılmasına katkıda bulunmaktır. Öte yandan aynı dönemde bölgede ortaya çıkan kültürel hareketleri ve arkeolojik keşifleri, özellikle Helenistik döneme odaklanarak derinlemesine incelemektedir. Araştırmada ayrıca, Irak'ın Habur ve Büyük Zap Nehri havzalarındaki Helenistik dönem yerleşimlerinin, Suriye ve Antakya gibi komşu bölgelerle olan tarihsel ilişhamureri incelenmekte ve Babil'e kıyasla daha yakın bir bağ olduğu belirtilmektedir. Bu yerleşimlerde bulunan sikkelerin keşfi, MÖ 3. yüzyılın sonlarından 2. yüzyılın ortalarına kadar süren zengin bir Helenistik topluma işaret etmekte ve dönemin ekonomik ve ticari ağları hakkında bilgi sağlayacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada Helenistik döneme ait olduğu tespit edilen dokuz yerleşim yerindeki arkeolojik bulgular titizlikle belgelenmeye çalışılmış, her biri antik sakinlerin maddi kültürüne ışık tutan benzersiz özelliklere sahip çanak çömlek parçaları gibi eserleri detaylandırmıştır. Ayrıca, mezarların ve gömü eşyaları, bölgede yaygın olan defin uygulamaları ve toplumsal gelenekler hakkında önemli bilgiler sunulmaya çalışılmıştır. Ayrıca arazi çalışmaları sırasında tespit edilmiş olan üç adet süvari rölyefinin Baölgenin Helenistik Dönem'inin anlaşılmasına katkı sağlayacak nitelikte olduğu düşünüldüğünden teze dahil edilmiş ve değerlendirilmiştir. Bu nedenle bu tez çalışmasının Kuzey mezopotamya'da gelişen antik uygarlıklara dair değerli bilgiler sağlayacağı ümit edilmektedir.Master Thesis In the Light of Archaeological Remain's and Written Document's Spread of Urartian Kingdom To Westward(2008) Genç, Bülent; Biber, HanifiNeolitik Çağdan günümüze değin kesintisiz ve yoğun bir yerleşime sahne olan Doğu Anadolu Bölgesi ve özelde Yukarı Fırat Havzası, ekonomik zenginliklerinden dolayı, tarihsel süreç içerisinde Önasya devletleri arasında savaşlara sahne olmuş ve sürekli el değiştirmiştir. Bu bölgede cereyan eden savaşların ana nedenleri, sık sık tekrar ettiğimiz gibi bölgenin madeni zenginlikleri ile Anadolu içlerine ulaşan ticaret yollarının buralardan geçmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Urartuların batıya açılımları noktasında, Harput, Palu, Bağın, Mazgirt, Pertek, İzoli, Kaleköy, Burmageçit, Haroğlu, Köşkerbaba, Maltepe yerleşmelerinde önemli kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.Van Gölü'nün batısındaki ülkeler ile siyasi ilişkiler Urartu krallarından Menua ile gündeme gelir. Bu yayılım noktasında bilgi veren Van ve özellikle de Palu yazıtları Menua'nın asıl amacının Meliteialhe Krallığı'nı egemenlik altına almak olduğunu göstermektedir. Konum olarak Meliteialhe ülkesi, Kuzey Suriye'den Orta Anadolu'ya ve Urartu ülkesinden Akdeniz'e giden yol üzerinde yer alması ayrıca bu ülkenin zengin demir ve bakır madenlerine sahip bir bölgede olmasıyla da sürekli dikkat çeken ve ele geçirilmek istenen bir anahtar bölge durumundadır.Özellikle Elazığ civarındaki Maden ve Ergani'deki bakır yataklarıyla Palu'nun doğusundaki Sivan Maden'deki demir yataklarına sahip olmak Urartu Krallığı içinde büyük bir önem teşkil edecektir. Nitekim bölgenin Asur için de önemli olduğu Asur krallarından I. Salmanasar'ın yöreye yaptığı askeri seferlerden anlaşılmaktadır. Bölgenin ele geçirilmesiyle kazanılacak bu zenginliklerin yanında Kuzey Suriye'nin ve Akdeniz'in yolları da Urartu'nun denetimine geçmiş olacaktı.Kuzey Suriye ve Toroslardaki ekonomik çıkarların Urartu Devleti lehine değişmesi tehlikesinin baş göstermesi sonucu Asur Devleti bu duruma karşı önlem almaya çalışmıştır. Bu noktada Asur kralı III. Tiglat-Pileser Urartu'ya karşı harekete geçerek II. Sarduri ve bağlaşıklarını M.Ö. 743 yılında Halpa'da bozguna uğratmış ve buraları geçici bir süre Asur'a bağlamıştır.Master Thesis Kingdom of Guzana (bit Bahiani) in the First Millennium Bc(2019) Bakir, İbrahim; Biber, HanifiAssur kralı Tiglath-Pileser'in ölümünden sonra, bazı Arami kabileler, Levant ve Mezopotamya'nın birçok yerinde pek çok bağımsız krallıklar kurabilmiştir. Levant Bölgesi'nin bu krallıklarından biri, Bit-Bahiyani krallığı'dır. Krallığın başkenti Guzana'dır. Tez, Türkiye-Suriye siyasi sınırının yakınında, Habur Nehri'nin batı kıyısındaki Haseke ilinin idari sınırları içinde ve Rasüleyn kasabasının 3 kilometre güneybatısında yer alan M.O 1. Binde Guzana (Bit-Bahiyani) Krallığı'nı ele almaktadır. Çalışmamız, MÖ II binyılın sonlarından MÖ 9.yüzyılın sonuna kadar devem eden süreçte Arami egemenliğinin altında kalmış en önemli ve güçlü krallıklardan biri kabul edilen Guzana Krallığı'nın, hem bölgede oynadığı rol ve hem de arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan zengin buluntularının değerlendirilmesi yönüyle önem arz etmektedir. Buna ek olarak Guzana Krallığı hakında fazla araştırmalar ve çalışmalar yoktur. Bu güne kadar yapılmış olan araştırma ve çalışmalar daha çok Aramiler'in tarihi ya da Aramice üzerine yapılmıştır. Bu düşünceden hareketle Guzana Krallığı'nın arkeolojik açıdan tüm yönleriyle incelenmeye çalışıldığı bu tez önemli görülmektedir. Bu tez beş bölüme ayrılmıştır. Tezin 1.Bölümünde Guzana Krallığı'nın coğrafyası ana hatlarıyla tanıtılmaktadır. Guzana Krallığı'nın sınırları ve coğrafyası verilmektedir. 2.Bölümde Guzana Krallığı'nın arkeolojik keşif çalışmaları hakkında bilgiler verilmektedir. Sonraki 3.Bölümde Krallığı'n tarihi ele alınmıştır. Bu bölüm Guzana Krallığı'nın tarihi sürecini ve bu krallığı yöneten önemli kralların listesini içermektedir. Buna ek olarak krallığın Arami krallıkları ve Assurlar ile ilişkisini de içermektedir. Daha sonraki 4.Bölümde Guzana şehri hakkında bilgiler verilmektedir. Bu bölüm, şehrin planı ve bölgede keşfedilen en önemli askeri ve sivil yapılarını kapsayan, krallığının en önemli mimari yönlerinin incelemesine ayrılmıştır.5.Bölüme gelince, bu bölüm ,Guzana'da ortaya çıkarılmış tüm yontma eserlerini ve bu sanat eserlerini yontmak için kullanılan yöntemleri içermektedir. 6.bölum ise Guzana Kralığı ve çevresindaki krallıklar arasında karşılaştırma hakında bilgiler içermektedir . 7.Bölümde elde edilen en önemli sonuçları ışığında değerlendirmeler yer almaktadır.Article Muş Bölgesi Demir Çağı Baraj ve Göletleri(2018) Biber, HanifiEski çağlardan günümüze kadar suya sahip olmak, onu yönetebilmek ve en etkili şekilde değerlendi-rebilmek insanoğlunun önemli uğraşlarından biri olmuştur. Yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşan, farklı coğrafyalardaki sayısız su yapısının kalıntıları bu uğraşın en önemli kanıtları olarak gösterilebilir. Aynı durum ülkemiz ve makalemize konu olan Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Muş yöresi için de geçerlidir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Eski Çağ'ı söz konusu olduğunda kuşkusuz akla ilk önce, bölgede Demir Çağı’nda yaşamış olan Urartular gelmektedir. Urartular başkentleri Tuşpa (günümüz-de Van Kalesi) olan, günümüz Türkiye Doğu Anadolu Bölgesi, Kuzeybatı İran ve Ermenistan’ı içine alan topraklarda, MÖ 9.-6. yüzyıllar arasında yaşamış bir uygarlıktır. Pek çok alanda olduğu gibi su mühendisliği konusunda da oldukça başarılı uygulamalara imza atmış Urartulardan günümüze çok sayıda su kanalı, baraj, gölet vb. su mimarisi kalıntıları ulaşmıştır. Bunlardan en önemlileri kuşkusuz Van İli, Gürpınar İlçesi'nden başlayıp Van Ovası’nda sonlanan, yaklaşık 56 km uzunluğundaki Minua Kanalı ve Van’ın doğu kesiminde Erek Dağı üzerinde inşa edilmiş olan Rusa (Keşiş Göl) Barajı’dır. Bu makalede, yukarıda zikredilen örnekler kadar anıtsal niteliklere sahip olmasa da Demir Çağı'nda Muş yöresindeki benzer uygulamalara örnek teşkil edecek 3 adet baraj ve gölet tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunlar Muş İli, Bulanık İlçesi sınırları içinde yer alan Akkent (Gavur Bendi) Barajı, Karaağıl Göleti ve Garsa (Su bendi) Göleti’dir.Article Muş/Varto Tepeköy Höyüğü Tunç Çağları(Istanbul Univ, 2021) Çiftçi, Yunus; Biber, Hanifi; Ayaz, Gulan; Erdogan, Sabahattın; Ercek, Mikail; Yilmaz, HakanDoğu Anadolu Bölgesi, dağlık bir bölge oluşu ya da iklimsel elverişsizliğine rağmen\rönemli bir güzergâh veya önemli bir mesken konumunda olmuştur. Tarih öncesi\rçağlardan beri sürekli yerleşim görmüş, çoğu büyük kültürün, krallığın ve devletin\rodak noktası olmayı başarmıştır. Özellikle Kalkolitik Çağ sonlarında başladığı düşünülen\rbüyük göçler ve bunun devamında gelen kültürler bölgeyi anayurtları gibi kullanmaya\rdevam etmiştir. Aynı şekilde Muş Bölgesi içinde geçerli olan bu göç dalgaları sadece\ryüzey araştırmaları ile belirlenirken, Tepeköy Höyük kazıları ile bu veriler belgelenmiştir.\rTepeköy, Muş Bölgesinde yapılan tabakalı ilk höyük kazısı olması açısından önemlidir.\rHöyükte yapılan kazılar sonucu; Orta Çağ, Demir Çağ ve Tunç Çağı tabakalarına\rulaşılmıştır. Özellikle Erken Tunç Çağı (ETÇ) ve Orta Tunç Çağı (OTÇ) kültürlerinin çok\riyi izlenebildiği yerleşimde hem mimari hem de buluntular açısından zengin özellikler\rgörülebilmektedir. Demir Çağlarının Erken ve Orta Demir (Urartu) Dönemleri’ne ait\rveriler sunması açısından da oldukça önemli bir höyüktür. Erken Transkafkasya Kültürü\rile başlayan ve günümüze kadar sürekli kullanılan höyük hem Muş Bölgesi hem de\rDoğu Anadolu Bölgesi tarihi için çok önemli veriler sağlamaktadır. Tabakalanması,\rmimari öğeleri ve diğer buluntu grupları ile birlikte birçok soruya cevap vermektedir.Master Thesis Storage of Agricultural Activities and Products of the Village of Urartian in the Van Lake Basin(2019) Özgüner, Erdal; Biber, HanifiUrartu Krallığı, MÖ 9-7. yüzyıllar arasında Van Gölü Havzası merkez olmak üzere Anadolu'da kurulmuş olan önemli krallıklardan biridir. Urartu krallarının izlemiş olduğu genişleme politikaları gereği çok fazla seferler düzenlemiş ve krallığın sınırlarını batıda Fırat Irmağı, doğuda İran Azerbaycan'ı, kuzeyde Ermenistan'a kadar genişletmişlerdir. Urartu Devleti hüküm sürdüğü bölgelerde insanların her türlü ihtiyacını karşılamak için önemli yatırımlar yapmıştır. Bunların başında verimli ovaların yakınına kaleler inşa edilmesi gelmektedir. Kale yakınlarındaki ovaları daha verimli hale getirmek için de su kanalları inşa etmişlerdir. Bu sayede ovalarda tarımsal ve hayvansal faaliyetler daha verimli yapılabilmiştir. Urartu Devleti'nin merkezini oluşturan Van Gölü Havzası, oldukça dağlık bir coğrafyaya ve sınırlı sayıda tarım arazisine sahipti. Van Gölü Havzası'nın bu özelliği tarımsal faaliyetler için olumsuz bir koşul oluşturmaktaydı. Bu nedenle, Urartu Devleti tarımsal faaliyetlerini artırmak için önemli politikalar izlemiştir. Bu politikaların başında kısa ve kurak geçen yaz aylarında tarım arazilerini sulamak için su bentleri, göletler ve kanalların inşası gelmektedir. Bu politikalar sayesinde Urartular, kurak arazileri sulu hale getirerek verimli hasat dönemleri yaşamışlardır. Bu tarım arazilerine, seferlerde esir alınarak göç ettirilen insanlar, tarımsal faaliyetlerde çalıştırılmak üzere yerleştirilmiş olmalıdır. Böylelikle bu insanların öncelikle barınma sorunu ortadan kaldırılmış, daha sonra da tarım arazilerinin yakınlarında istihdam edilerek gerekli insan gücünün karşılanmış olduğu tahmin edilmektedir. Urartular tarımsal faaliyetlerde kullanılmak üzere tarım aletlerinin üretimine de ayrıca önem vermişlerdir. Tarım aletlerinin büyük çoğunluğu demirden yapılmıştır. Ancak demirin çabuk korozyona uğraması nedeniyle, çok az sayıda tarım aleti günümüze kadar gelebilmiştir. Bel küreği, orak, dirgen (şene), saban ve çapalar Urartuların kullanmış oldukları tarım aletlerinden bazılarıdır. Bu tarım aletleri incelendiğinde Urartular tarlanın sürülmesinden, hasatın yapılmasına kadar olan süreçte kullanılacak bütün tarım aletlerini belirli bir düzen içerisinde kullanmış oldukları anlaşılmaktadır. Çivi yazılı belgelerden edinilen bilgilere göre söz konusu Urartu tarım aletleri devlet tarafından çiftçilere dağıtılmıştır. Urartuların tarımsal faaliyetlerden elde ettikleri ürünlerin büyük bölümünü tahıllar (buğday, arpa, akdarı vs.) oluşturmaktaydı. Bu ürünleri baklagiller (Nohut, mercimek vs) izlemekteydi. Ayrıca çeşitli meyveler (elma, armut, üzüm, kiraz vs) de yetiştirilmekteydi. Urartular bunların içiresinde özellikle üzüme önem vermişlerdir. Üzüm bağları ve meyve bahçeleri kurduklarına dair yazıtlar bulunmaktadır. Urartu Krallığı, sulu tarımın yapılabileceği arazilere kanallar yardımı ile su taşımışlardır. Yapmış oldukları kanalların bazılarının günümüzde de kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan en önemlisi Minua Kanalı'dır. Gürpınar'dan Tuşpa'ya su taşıyan bu kanal Van Ovası'nın güney kesiminin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılamıştır. Urartular sulama faaliyetleri için kanallar, bentler ve göletlerden yararlanmalarının yanında, doğal su kaynaklarını da ustaca kullanmışlardır. Urartular, tarımsal faaliyetlerde elde edilen tarım ürünlerini inşa ettikleri depolarda muhafaza etmişlerdir. Urartu Devleti kaleler kurarken alt yapının içerisinde saray, tapınak vb. kamusal binalarla beraber depo yapılarının inşasını da planlamışlardır. Urartuların Van Gölü Havzası'nda Çavuştepe, Ayanis, Yukarı ve Aşağı Anzaf, Yoncatepe, Toprakkale gibi kalelerin ovaların yakınlarına kurulması tarımsal faaliyetlere önem verdiklerini göstermektedir.Master Thesis The Sufficiency of Tourist Guides Working in Eastern Anatolian Region and Analysis of the Tourist Satisfaction(2010) Müküs, Cezmi; Biber, HanifiDoğu Anadolu Bölgesinde, Turizm sektörü özellikle de turist memnuniyeti bölgenin gelişmesi için en önemli faktörlerden biridir. Bu durumda rehberlerin, nitelikleri ve özellikleri ile turist memnuniyeti sağlamada önemli konumda oldukları dikkate alındığında, turistlerin beklentilerinin karşılanmasında rehberlerin kilit bir konumda oldukları görülmektedir. Başarılı bir turist rehberi ülkesinin ve yöresinin imajını geliştirmekte, aynı zamanda turistlerin tatillerinden memnun olarak dönmelerine yardımcı olmaktadır.?Doğu Anadolu Bölgesi'nde Çalışan Turist Rehberlerinin Yeterliliği Ve Turist Memnuniyetinin Analizi? isimli yüksek lisans tezinin amacı, turist rehberlerinin yeterliliklerini ve almış oldukları eğitimlerinde arkeoloji ve sanat tarihi bilgilerini ölçmektir. Turist rehberlerinin bilgi ve beceri düzeyleri, kişilik-karakter özellikleri dikkate alınarak turistlerin turist rehberlerinden beklentileri, önem ve performansları karşılaştırmalı olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.Çalışmada profesyonel turist rehberliği mesleği ve eğitimi ortaya konulmaya çalışılmış, turist rehberlerine anketler yapılarak almış oldukları mesleki eğitimlerinin yeterliliği irdelenmiş, ayrıca Doğu Anadolu Bölgesinde turist potansiyeli yüksek olan Van, Ağrı, Kars ve Erzurum illeri seçilerek bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin katıldıkları turlarda turist rehberlerinin nitelik ve özelliklerinin turistler açısından önem-performans düzeyleri belirlenmeye çalışılmıştır.Doctoral Thesis Upper Mesopotamia Region, Evaluation of Monumental Structures in a Cultural, Social and Economic Context From the Beginning To the End of the Neolithic Age(2021) Çiftçi, Yunus; Biber, Hanifiİnsanlık, ilk nefesinden günümüze değin sürekli bir gelişim, değişim geçirmiş, akli olarak evrimleşmiş ve günümüz yaşantısını oluşturmuştur. Bu geçen süreç içinde deneyimler birikmiş, farklı oluşumlar birden bire değil de bu deneyimlerle uzun süren zamanlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlardan biri ve en önemlisi insanlığın avcı-toplayıcı yaşam modelinden yerleşik daha sonra ise yerleşik - üretici yaşam modeline geçmesidir. İlk yerleşimlerin Epi-Paleolitik sonlarında oluşturulması (Mezolitik) beraberinde birçok yenilik getirmiş, mağaralardan anıtsal mimarilere, birçok anlama gelen eserlere ve günümüz yaşantısının temellerine etki edecek buluş ya da olgulara erişilmeye başlanmıştır. Yinede ilk yerleşimlerde, günümüzde onlarca kazı yapılmasına rağmen birçok soru cevapsız kalmıştır. Bunlardan en önemlisi ise Neolitik Çağ ve bu çağın başlarında kurulmaya başlanan ve dönemin ortalarında terk edilen 'Anıtsal Yapılar' dır. Döneminin işleyişi hakkında önemli kanıtlar sunan bu yapılar birçok araştırmacı tarafından kesin kanıtlar olmamasına rağmen 'Kült Yapıları ya da Tapınak' olarak yorumlanmıştır. Bu tez çalışmasında bu anıtsal Yapıların Kamu-Kült ilişkisi incelenmiş, Yukarı Mezopotamya Bölgesi'nde dağılımı ve gelişimleri araştırılmış ve döneminin sosyal, ekonomik ve kültürel unsurları açıklanmaya çalışılmıştır. Anıtsal Yapılar'ın kullanım zamanları dışında, yani kullanımları bırakıldıktan sonra ki (Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem sonları ve Çanak-Çömlekli Neolitik Dönem) dönemlerde dahil olmak üzere Kalkolitik Çağ başlarına değin bölgenin genel özellikleri de açıklanmaya çalışılmıştır. Tabi ki bu çalışma sadece Yukarı Mezopotamya Bölgesi ile sınırlı kalmamış diğer bölgelerde bulunan yerleşimlerle de karşılaştırılarak ele alınmıştır.Master Thesis Urartian Bracelets in Van Museum(2011) Timur, Vedat; Biber, HanifiUrartuların sahip oldukları bölgede maden kullanma geleneği Kalkolitik Çağ'a kadar uzanmaktadır. Bakır ve tuncun uzun süreli kullanımından sonra Erken Demir Çağ'da yoğun olarak demir kullanılmıştır. Ancak Urartu'nun krallık devrinin başlaması ile büyük çoğunluğu bronz üretimi olan dev bir metal endüstrisi ön plana çıkmıştır. Bronz'un kullanıldığı malzemelerin başında ise takılar gelmektedir. Bu takılar arasında bilezikler başta gelmektedir. Bilezikler bronz'un yanında altın, gümüş ve bakır madeninden genellikle döküm veya dövme tekniklerinde yapılmıştır. Çoğu mezar buluntusu olarak ele geçen Urartu bilezikleri çok çeşitli figür ve bezemelerle süslüdür. Bununla birlikte bileziklerin form ve kesitleri de farklıklılar göstermektedir. Tasvirli sanat eserleri ve arkeolojik araştırmalar Urartu toplumunda bileziklerin yoğun bir şekilde kullanıldığını kanıtlamaktadır. Urartu mezar bulgularına göre ejder başlı bileziklerin erkekler yılanbaşlı bileziklerin ise kadınlar tarafından kullanıldığı yönünde görüşler bulunmaktadır.Çok sayıda Urartu eserini barındıran Van Müzesi'nde bulunan Urartu bileziklerinin gerek işleme gerekse de form bakımından çok çeşitli özelliklere sahip oldukları görülmüştür. Bileziklerin büyük çoğunluğu satın alma yolu ile müzeye kazandırılmıştır. Bilezik kesitleri genellikle yuvarlak formdadır. Bunun yanında yassı ve dikdörtgene yakın köşeleri yuvarlatılmış olanlarda mevcuttur. Bu bilezikler içinde Aslan, Ejder, Yılan ve Koç başı figürlü uçlara sahip bilezikler büyük çoğunluğu oluşturur. Yine uçları sivri, küt, yassı, üst üste bindirilmiş ve kelepçeli diye değişik tip bilezikler Urartu takı işleme sanatının yaratıcılığını gözler önüne sermektedir. Bunların yanında incelenen örneklerde gövdeleri boğumlu ve uçları kapalı halka şeklinde olan tiplerde vardır. Bilezikler üzerindeki bezemeler kazıma tekniği ile yapılmıştır. Örneği az olsa da, aslan başlı örnekte olduğu gibi bazı bileziklerde telkari, granülasyon ve kazıma tekniklerini bir arada görmek mümkündür.Çalışmamızın konusu olan ?Van Müzesi'ndeki Urartu Bilezikleri?, Urartu toplumunun kullandığı bilezik tipolojisinin ne denli zengin olduğu konusunda da önemli bilgiler sunmaktadır.Master Thesis Urartian Ornamental Pins in the Ahlat Museum(2025) Yol, Evrim Emre; Biber, HanifiGünlük yaşamda kullanılan iğneler Urartu Devletinde önemli bir yere sahiptir. Tezimiz kapsamında Ahlat Müzesi deposunda bulunan ve buraya satın alma yoluyla gelen 20 adet süs iğnesinin daha önce çalışması yapılmamış iğnelerin katalog çalışmaları yapılıp, üretim ve bezeme teknikleri, tipolojisi incelenerek gruplara ayrılıp, fotoğraflanması yapılmıştır. Ayrıca bu eserlerin detaylarının net bir şekilde görünür olmasını sağlamak için teknik imkanlar doğrultusunda çizimleri yapılıp, detaylı bilimsel araştırma ve incelemeleri yapılarak tarihlendirilmeleri (Urartu Dönemine) yapılmıştır.Doctoral Thesis Urartian Weapons: Swords, Daggers and Knives(2005) Biber, Hanifi; Sevin, Veli; Yalçın, ÜnsalM. Ö. 8.-7. yüzyıllarda Urartu, Yakın Doğu'nun en güçlüimparatorluklarından ve en yaratıcı toplumlarından biriydi. Mimari, su mühendisliğive metalürji gibi konularda oldukça ileri düzeye ulaşmışlardı ve aynı zamanda kılıç,hançer, mızrak ve ok gibi güçlü silahlarla donatılmış bir orduya sahiplerdi.Bu doktora çalışmasında hem Van, Erzurum, Elazığ, Malatya ve İstanbulmüzelerinde ve hem de Altıntepe, Kalecik ve Karagündüz kazılarında ele geçenler,ayrıca bazı yayınlardan derlenen Urartu kılıç, hançer ve bıçakları incelenerek birkatalog oluşturulmuştur. Tüm Urartu materyali üzerindeki çalışmalardan sonrakatalog 69 kılıç, 6 hançer, 36 bıçak ve 20 kın olmak üzere toplam 131 eserdenmeydana getirilmiştir.Tipolojik analiz Urartu uygarlığında beş farklı kılıç tipi olduğuna işaret eder.Bunlar şöyle sıralanabilir: kabzası flanşlı kılıçlar; kabzası döküm kaplamalı kılıçlar;makara kabzalı kılıçlar ve geniş namlulu kılıçlar. Hançerler hilal tepelikliler vekabzası flanşlılar gibi iki farklı tipe ayrılmaktadır. Bıçaklar ise genel olarak eskiYakın Doğu'da sıkça kullanılan tiplerden oluşmaktadır.Eserlerin metalürjik incelemelerinde kabzalarda kullanılan tunç ilenamlularda kullanılan demir madenlerinin yapısı incelenmiş, metal yapısında varolan diğer elementlerin tespitine yönelik analizler gerçekleştirilmiştir.Yapılan tüm inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; özellikle kılıç vehançer gibi Urartu saldırı silahlarının sivri tepelikli, kavrama çıkıntılı ve balçaklıkabza yapılarıyla, çağdaş kültürlerden çok farklı olduğu ve üretim tekniklerine göresadece Urartu'ya özgü olduğu kabul edilebilir. Bu çalışma, tunç kabza ve demirnamlulu bu kompozid kılıç ve hançerlerin teknolojik açıdan önemli gelişmeleribarındırdıkları, demirin çoğu zaman çelikleştirilerek kullanıldığı ve üretimin rennfırınlarında gerçekleştirildiğini de ortaya çıkarmıştır.Master Thesis Urartu open- air shrine(2020) İşleyen, Betül; Biber, HanifiTezimiz 'Urartu Açık Hava Tapınım Alanlarını konu almaktadır. Konuyla alakalı çok sayıda araĢtırma, makale olmasına karĢın genel olarak Urartu dini, tapınım Ģekilleri ve açık hava tapınım merkezlerini tek bir baĢlık altında toplayan çalıĢma yoktur. Bu çalıĢmayla söz konusu eksikliğin giderilmesine katkı sunulması amaçlanmıĢtır. Bu çalıĢmada Urartu Açık Hava Tapınım Alanları alt baĢlıklar halinde incelenecektir. Bunlar; Analıkız, Meherkapı, YeĢilalıç, Erzincan-Altıntepe, Bostankaya, Madavank, Mazgirt ve Harput Açık Hava Tapınım Alanlarıdır. ÇalıĢmada kullanılan yöntem, öncelikle konuyla alakalı daha önceden çalıĢılmıĢ Urartu dini, tapınım sistemleri, tapınak türleri incelenip değerlendirmeye alınmıĢtır. Daha sonra konu üzerine bilgiler geçici hatlar ile tematik baĢlıklar halinde günümüz çalıĢma prensiplerine uygun hale getirilmiĢtir. ÇalıĢma kapsamına giren merkezler daha önce yapılan çalıĢmalar yardımı ile incelenerek fotoğraflar belgeler eklenerek yorumlanmıĢtır.Master Thesis War and War Equipment in Urartian Written Documents and Descriptive Art(2022) Baydar, Adem; Biber, HanifiUrartu Devleti MÖ 900 ve MÖ 600 tarihleri arasında, başkenti Van olmak üzere, kuzeyde Ermenistan'ın Güneyi ve Güney Gürcistan, batı da Fırat Nehri, Güney Doğu da Urmiye Gölü, doğuda Hazar Denizi ve güneyde Toroslar'ın sınırlandırdığı bölgede yaşamış önemli bir Demir çağı uygarlığıdır. Savunma yapılarının kalitesi, ordusunun hareket kabiliyeti ve donanımıyla döneminin diğer güçlerine karşı uzun süre dayanabilen Urartular, özellikle güneyinde bulunan Asur Devletinden başta askeri alan olmak üzere sanat ve mimari gibi birçok yönden etkilenmişlerdir. Urartu Devleti stratejik konum olarak; bölgenin ticaret yolları, tahkimli yapılar, verimli tarım arazileri ve maden yataklarıyla paralel olarak inşa edilmiş kentlerin kontrolünü sağlamıştır. Birçok alanda başarı gösteren Urartu krallığı zorlu iklim koşullarına ve güneyindeki Asur baskılarına rağmen bölgede yaşamlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Urartu Devleti'nin bu başarısı, pek çok etkene bağlanılabilir. Bu etkenlerden biri, madenleri işlemede ustalaşmış olmalarıdır. Urartu Devleti'nin silah yapımında ileri seviyede olmaları, bölgede yaşamlarını daha uzun yıllar sürdürmelerine katkı sağlamıştır. Urartular, kuruluş aşamasını tamamlamasının ardından İşpuini-Menua dönemiyle beraber maden açısından zengin olan Diauehi krallığını egemenlikleri altına aldıktan sonra Kuzey Suriye gibi yer altı madeni bakımından zengin olan bölgelere yönelmişlerdir. Urartular elde ettikleri bu madenleri kaliteli bir şekilde işleyerek; hem savaş teknolojisinde hem de günlük hayatta kullanılan çeşitli araç gereçler üretmişlerdir. Günümüzde Urartu Devleti'nin üretmiş olduğu bu araç-gereçlere arkeolojik kazılar sonucu ulaşılmıştır. Çalışmamızın konusunu oluşturan Urartu Yazılı Belgeleri ve Tasvirli Sanat Eserleri ana bölümü oluşturmaktadır. Sadece arkeolojik kazılarda ele geçirilmeyen bu eserler, aynı zamanda Müzeler vasıtasıyla satın alma yoluyla da elde edilmektedir. Söz konusu bu eserlerin bir kısmı da yine arkeolojik çalışmalarda ele geçen eserler üzerindeki betimlerden de bilinmektedir. Urartu betimleme sanatının önemli bir grubunu oluşturan özellikle kemerler üzerinde görülen ikonografik savaş sahnelerinde kalkan, miğfer, sadak, kılıçlar, ok ve mızrak uçları önemli bir yer tutmaktadır. Bu silahlar hakkında ele geçen buluntular dışında Urartu ve Asur betimlemelerinden bilgi edinilmektedir. Savunma amacının yanı sıra bu eserler, Urartu kralları tarafından Urartu tanrısı Haldi'ye adanarak adak amaçlı da kullanılmıştır. Genellikle demir ve bronzun kullanıldığı bu eserlerin üretiminde, ağırlıklı olarak dövme bunun yanı sıra döküm, perçinleme, repousse, kazıma-çizgi, granülasyon teknikleri uygulanmıştır. Urartu yerleşim merkezleri ve mezarlarında yapılan bilimsel kazılarda ele geçirilen eserlerin üzerinde yer alan betimleme sahnelerinde savaşa dair döneme ait önemli veriler gözlenebilmektedir. Urartularda savaş ekipmanlarının kullanımına ilişkin bilgilerimizi arkeolojik kalıntılar, yazılı veriler ve tasvirli eserlerden elde etmekteyiz. Yazılı kaynakların en güzel örneğini Asur kralı II. Sargon'un MÖ 7I4'te Urartu krallığı üzerine yaptığı seferin sonunda yağmaladığı Muşaşir Haldi Tapınağı'ndan elde ettiği ganimetler arasında sözüne ettiği '...25.212 bronz halkan, miğfer, silah, 1514 bronz mızrak, mızrak ucu, 305.412 bronz hançer, sadak ve ok, 607 bronz kâse, su teslisi ve çeşitli kaplar...' ifadesi oluşturmaktadır. Silah kullanımına ilişkin verilerin diğer bölümü de kemerler ve bunlar üzerinde yer alan tasvirlerden görülmektedir.