Browsing by Author "Canatak, Abdulmecit"
Now showing 1 - 16 of 16
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Analysis of Oluşum Magazin and Its Placein Turkish Literature(2019) İpek, Alev; Canatak, AbdulmecitOluşum dergisi, 1974-1988 yılları arasında Fahrunnisa Kadıbeşegil sorumluluğunda yayın hayatına başlayan; Enis Batur, Füsun Akatlı, Cemal Süreya, Ertuğrul Özkök, Yılmaz Gruda, Oğuz Demiralp gibi büyük şair ve yazarların bir araya geldiği yayım kuruluyla milli bilinç ve evrensel bilgi birikimin kaynaşmasına destek veren aylık yayımlanan dergidir. Dergi, Türkiye'nin askeri, siyasi, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla uğraştığı, yeni bir toplumsal döngü içine girdiği zaman diliminde dönemin aynası olması yönünde çalışmalar sunarak yazın dünyasına hizmet eder. Oluşum dergisi, yayım aralığında en fazla şiir türüne yer vererek İkinci Yeni şiir hareketinin getirdiği konu, biçim ve üslup yeniliklerini aktarır. Oluşum dergisi, Türk şiirinin yanı sıra, romanına, öyküsüne, Türk diline, resmine, müziğine, tiyatrosuna sağladığı desteklerle Türk edebiyatında önemli bir yer tutar. Bununla birlikte 1974-1988 yılları arasında Türkiye'de ortaya çıkan siyasal, sosyal, ekonomik ortam Oluşum dergisi sayfalarında yer bulur.Master Thesis Autobiographical Reflections and Self-Representations in the Works of Atti̇lâ İlhan(2019) Soylu, Aysel; Canatak, AbdulmecitOtobiyografi, temel anlamda, öz yaşam öyküsü olarak adlandırılır. Bu anlamda otobiyografi; yaşayan ve gerçek bir özne olarak yazarın hayatına ilişkin bir yazınsal deneyimdir. Modern bir anlatı olarak otobiyografi, aydınlanma çağı ile birlikte yoğunluk düzeyi kazanır; zira aydınlanma düşüncesi ile birlikte benlik olgusu üzerinde hâkim olan metafizik örtü kalkar ve birey, yaşamsal deneyimini araştırmaya koyulur. Benlik temsili, bireyin kendisine yönelik araştırması neticesinde edindiği deneyimlerin ve sosyal yapının onda yarattığı etkilerin toplamı olarak tanımlanabilir. Birey, sosyal yapılanmalardan ve öznel deneyimlerden hareketle benliğini meydana getirir. Benlik olgusu ayrıca, bireyin ruhsal ve zihinsel devinimlerini yönlendiren bilinçaltı ve bilinçdışı unsurlardan da etkilenir. Bu nedenle, psikanaliz literatüründe benlik, ego ile ilişkisi içerisinde ele alınır. Attilâ İlhan, Türk edebiyatında çok yönlü kimliği ve kişisel tarihi ile yazarlık kimliğine ve yapıtlarına farklı ve özgün deneyimler aktaran en önemli isimlerden biridir. Onun yapıtlarında hem öz yaşam öyküsünden hem de entelektüel kimliğinin imkân tanıdığı farklı benlik temsillerinden izler bulmak mümkündür. İlhan'ın özellikle edebi yapıtları, bilinç unsurlarının tesiri altında ortaya çıkan benlik temsillerini işaret etmesi açısından zengin bir yapıdadır. Tez çalışmanın amacı, Attilâ İlhan'ın eserlerini, 'Benlik Temsilleri' ve 'Otobiyografik Yansımalar' başlıkları etrafında incelemeye tabi tutmak ve otobiyografi ve edebiyat yapıtı; benlik ve edebiyat yapıtı arasındaki metinsel mesafeyi kuramsal açıdan aydınlatmaya çalışmaktır.Master Thesis Çınaraltı Systematic Analysis of Journal of Turkish Literature and Its Place in Importance(2014) Döğer, Cevher; Canatak, AbdulmecitÇınaraltı dergisi, 1941-1944 yılları arasında Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç tarafından Türk idealine bağlı kalmak ve Türklük fikrine hizmet etmek amacıyla haftalık yayımlanan bir dergidir. İkinci Dünya Savaşı etkisinde kalan dergi, varlığını büyük oranda bu döneme bina etmektedir. Derginin son on bir sayısı uzun bir aradan sonra 1948 yılında Yusuf Ziya Ortaç tarafından devam ettirilmek istense de dergi, artık önceki siyasi döneme uygun olarak varlığını sürdüremez. Çınaraltı dergisinin Türk edebiyatı açısından en önemli yanı şiirin en çok yayımlandığı 1940-1950'li yıllarda Çınaraltı dergisinin Garip Hareketine karşı çıkması, Hisarcılara kaynaklık etmesi ve yeni yazar ve şairlerin yetişmesi için bir akademi olma özelliği taşımasıdır. Bu bağlamda Çınaraltı dergisinin Garip Hareketine karşı çıkışı ile Türk edebiyatına ileride İkinci Yeni olarak geçecek olan harekete ve Hisarcılara temel teşkil ettiği söylenebilir. Çınaraltı dergisi Türk edebiyatına Türk şiirinin yanı sıra Türk dili, romanı, öyküsü, tiyatrosu, müziği, resmine sağladığı yeni görüşler ve hizmetlerle de önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte 1940-1950 yılları arasında Türkiye'de ortaya çıkan siyasal, sosyal ortam Çınaraltı dergisi sayfalarından rahatlıkla takip edilebilir.Master Thesis Content in Selçuk Altun's Novels(2014) Doğan, Mehmet; Canatak, Abdulmecit2001 yılından bugüne yedi romanı, üç deneme kitabı yayımlanan ve yazmaya devam eden Selçuk Altun, salt sanat anlayışıyla, kendine özgü bir üslupla ve postmodern bir anlayışla Türk edebiyatında yer edinmiş bir yazardır. Bu tezde; romanlarını bireysel konular temeline dayandırılmakla birlikte, sosyal konuları da irdeleyen yazarın romanlarında yer alan ve sorunsallaştırılan meseleler açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışma giriş, yazarın hayatı ve edebi kişiliği, içerik ve sonuç kısmından oluşmuştur. Birinci bölümde yazarın edebi anlayışı ve sanat görüşü verilmeye çalışılmış, bunun yanında yazarın kullandığı roman tekniklerine de kısaca yer verilmiştir. Romancılık anlayışının ele alındığı bu bölümde yazarın metinlerinde kullandığı çeşitli unsurlar da ele alınmıştır. İkinci bölümde ise; romanlarda sorunsallaştırılan konuların içeriği ele alınmış, değişik kaynaklar taranarak bu meseleler hakkında bilgi toplanılmış ve elde edilen bulgular ve yazarın verileri ışığında değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç kısmında ise yazarın romanları genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Kaynakça kısmında ise tezin hazırlanma sürecinde faydalanılan eserlerin künyeleri verilmiştir.Doctoral Thesis The Father Figure in the Turkish Novel of the Republican Period(2024) Tor, Tülay Karatekin; Canatak, AbdulmecitTarihsel süreç içerisinde yaşanan siyasal, sosyal ve kültürel dönüşümler bireyin yaşamını ve yaşam içerisindeki rolünü etkileyerek olumlu/olumsuz bazı değişimlere neden olmuştur. Toplumun temeli kabul edilen aile de yaşanan bu değişimlerden etkilenmiş ve buna bağlı olarak baba başta olmak üzere bazı figürlerin otoritesi sarsılmıştır. Modernleşmeye ilk adımların atıldığı Tanzimat devrinde yeni yeni filizlenmeye başlayan bireyi ön plana çıkarma isteği, sadece imparatorluğun yetki gücünü yerinden sarsmakla kalmaz; küçük bir saray olan evlerde babaların güçlü otoritesi de bu yeni sarsıntıdan nasibini alır. Bu dönüşüme duyarsız kalamayan dönem yazarları eserlerinde baba konusuna ayrıca değinerek oluşma aşamasında olan yeni aile düzenini ıslaha çalışır. Hikâye ve roman başta olmak üzere anlatıya dayalı metinlerde, baba figürü üzerinde çokça durulduğu gözlenir. Ancak bu konuyla ilgili yapılan akademik çalışmaların yetersiz olduğu söylenebilir. Çalışmamızdaki amaç bu boşluğu doldurarak Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar geçen sürede baba figürünün roman türünde nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini tespit etmektir. Bu kapsamda ilk aşamada baba karakterinin ön plana çıkarıldığı farklı türlerdeki romanları belirledik. Dönemsel seçilen bu anlatılarla tezin kapsayıcılığını geniş tutmaya çalıştık. Belirlenen yirmi beş eserin okunmasının ardından roman türleri çerçevesinde bir sınıflandırmaya giderek kronolojik bir sıralama yaptık. Tarihsel süreç içerisinde romanda babanın aile üzerindeki etkisini, baba figürünün nasıl bir değişime uğradığını belirlemeye çalıştık. Çalışmamızı yorumlama üzerine şekillendirdik. Metinleri devir, şahsiyet ve eser bağlamında analiz eden yöntemleri esas aldık. Yorum yapılırken bahsi geçen romanlarla ilgili yazılan kitapları, tezleri ve makaleleri okuyarak ilgili yerlerden alıntılarla destekledik. Anahtar Kelimeler: Baba Figürü, Türk Edebiyatı, Türk Romanı, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanı.Master Thesis Feminism in the Novels and Stories of Aysel Özakin(2021) Uyar, Abdurrahman; Canatak, AbdulmecitFeminizm, cinsler arasındaki eşitliği savunan ve kadın haklarının daha geniş bir perspektifle ele alınması gerektiğini savlayan bir toplumsal harekettir. Kadın haklarından yana tavır koyan ve eşitliği sağlama amacını güden sosyal ve politik bir öğretidir. Feminist edebiyat eleştirisi ise, bir eserin içeriğini incelerken kadınların söylemlerini, deneyimlerini irdeler. Kadının kimliğine, düşüncesine ve metinlere yansıma biçimlerine değinir. Bunları yaparken de erkeklerin kadınlara olan bakış açılarını yeniden gözden geçirmelerine olanak sağlar. Aysel Özakın, 1974'te Yeni Adımlar dergisinin düzenlediği Sabahattin Ali Öykü Yarışmasında birinci seçilen 'Küçük Şehrin Soğuk Geceleri' başlıklı öyküsü ile edebiyat sahasında dikkati çeker. 1978'de ikinci romanı Alnında Mavi Kuşlar'ı yayımlar. Toplumsal sorunları, kadının konumu ve dönemin siyasal atmosferini, ilişkilerini, gelgitlerini, usta kalemiyle konu edinen ve 1 Mayıs 1977'de taksimde yaşanan olaylara değinen romanı, 1979'da Madaralı Roman Ödülü'nü alır. 1983 Hamburg Altona Kenti Ödülü, 1986 Worpswede Writer in Residence, 1988 Gunter Grass Bursu, 1992 Volparasio Bursu (İspanya), 2004 Villa Montnoir Fransa, Writer in Residence gibi ödül ve burslar almıştır. Bunların yanı sıra Özakın, çeşitli ödüllerle de taltif edilmiştir. Özakın'ın Türkçe yayımlanan iki öykü kitabı Sessiz Bir Dayanışma, Kanal Boyu ve beş romanı Gurbet Yavrum, Alnında Mavi Kuşlar, Genç Kız ve Ölüm, Mavi Maske ve Güzellik Acısı adlı eserleriyle Türk edebiyatında kendisine önemli bir yer edinmiştir. 1980 ile 2005 yılları arasında yurt dışında kalmak zorunda olan Özakın, bu zaman zarfında Almanca ve İngilizce eserler kaleme almıştır. Kadın haklarına roman ve öykülerinin merkezinde yer veren yazar, kadının toplumsal statüsünü eserlerinde başarıyla işler. Bu bağlamda Özakın'ın eserleri, feminist eleştiri yöntemiyle inceleme olanağı sunar.Master Thesis İkinci Yeni Poetry Sample in the Context of the Intermediality Method(2023) Kaya, Musa; Canatak, AbdulmecitTeknolojik gelişmelerle birlikte sanat disiplinleri arasındaki farklılıklar, sınırlar ve türlerin özerkliği gün geçtikte süratle ortadan kalkmaya devam etmektedir. Sınırların silinmeye başlamasıyla birlikte dijital çağda değişim ve dönüşümün etkilediği disiplinlerden biri olan edebiyata ait metinlerin yeni yöntemlerle incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Sanatın çeşitlilik arz eden türlerinin medya kavramıyla özdeşleşmesi ve medya kavramının da birer sanat olarak görülmesine dair görüşlerin artmaya başlaması; edebiyat, medya ve iletişim disiplinlerinin etkileşimleri üzerine karşılaştırmalı edebiyat sahasında çalışmalar yapılmaya başlanmasını gerekli kılmaktadır. Yeni yöntem ve araçlarla incelenme ihtiyacının baş gösterdiği edebi metinler, 20. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da yoğun çalışmaların odağında olan medyalararasılık yöntemi tarafından mercek altına alınan konuların en önde geleni konumundadır. Modern çağda edebiyat ve medya ilişkilerinin teknolojik gelişmelerin ışığında daha güçlü ilerlemesi, edebiyat biliminde yeni bir yaklaşım olan medyalararasılığın önemini daha da ön plana çıkarmaktadır. 1990'ların başında bir sistematiğe oturulmuş olan medyalararasılık kavramının, adı konmamışsa da, geçmiş yıllarda edebi metinlerde izlerine rastlanılabileceğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda tezimizde İkinci Yeni şiirinde medyalararasılığın izleri aranacaktır. Yeni Edebiyat alanında medyalararasılık yöntemi çerçevesinde şiir türünü konu alan çalışmaların azlığı bizi bu çalışmayı yapmaya sevk etti. Bu bağlamda İkinci Yeni şiirinin kurucu üyeleri Cemal Süreya'nın, Ece Ayhan'ın, Edip Cansever'in, İlhan Berk'in, Sezai Karakoç'un, Turgut Uyar'ın ve Ülkü Tamer'in İkinci Yeni çevresinde kaleme aldıkları şiir kitapları incelemeye tabi tutulacaktır.Master Thesis The in Jale Sancak's Stories(2020) Demir, İlknur; Canatak, AbdulmecitTürk edebiyatının yaşayan kadın yazarlarından Jale Sancak'ın öykü, roman, söyleşi ve antoloji olmak üzere yirmiye yakın eseri vardır. Sahnelenen birçok tiyatrosu da olan yazar Varlık dergisinde özellikle öykü üzerine yazılar kaleme almaya devam etmektedir. Ancak çalışmamızın kapsamı gereği yazarın sadece öyküleri incelendi. Jale Sancak öykülerinde; yalnız, mutsuz, çıkışsız, toplum tarafından baskıya, değişime maruz kalan ve olağanüstü durumlar aracılığıyla içinde bulunduğu olumsuzluklardan uzaklaşmaya çalışan bireyin hikâyesini anlatır. Bireyi temele alan yazar, modern anlatım ve tekniğin gücünü kullanarak bireysel konular aracılığıyla kadın, erkek ve insan ilişkileri, yoksulluk, cinsel istismar, göç, kent ve kentleşme gibi birçok toplumsal konuya temas eder. Çalışmada 1980 sonrası Türk öykücülüğünün çağdaş yazarlarından olan Jale Sancak'ın öyküleri içerik açısından incelendi. Öyküler öne çıkan konulara göre sınıflandırılıp bireysel ve toplumsal başlıkları altında analiz edildi. Böylece Jale Sancak'ın öykücülüğünde bireysel ve toplumsal unsurların etkili olduğu ortaya kondu.Master Thesis Muhbir Gazetesinin Sistematik Tahlili(1995) Canatak, Abdulmecit; Çelik, Y. HüseyinMuhbir (The journalist) is worth-mentioning in the history of Turkish literary criticism and Turkish thinking as well as in the history of Turkish media. Not only is it composed of political and ideological article form that was brought with Tanzimat literature, but also it has a prominent effect in the history of criticism. In that newspaper, which is mostly involved in social and political issues, the problems in Turkish language, the innovations in the language are dealt with in a great intensity. The journalist has undertaken an important function for the salvation and the well- being of the Ottoman society that was colapsed during the process of political and economic instability. It has promoted the state and the public to deal with these issues in a rather realistic approach. As an organ of media that was aware of political and social issues of the period, it has even threatened the state. This shows its earnest mission about the subject. While this newspaper, in the one hand, complained of the rule of the state, in the other hand, it proclaimed that the state should have avoided of unnecessary expenditure except for indispensible ones. The journalist advocates that the lack of dialogue between the scholars and the disinterest of the scholars in social matters and the disfunction of them and the injustly and disproportionaoly division of the present potansiel in the country and getting rid of our identity by way of imitation and the indifference of the state to the religion, social turmoil and bribery have led the weakening of the state and the rcsession of the society. In addition, it expresses that the state does not care for the education of the people. We have the conviction that the problems touched on in that newspaper are paralelled with that of today, the cause and result relationship of the issues like social and political events could be revaluated in the light of that of the past. In the newspaper, the writings published under the title The Inquirer letter performed the functions of the political opposition of today. There fore The journalist handled the newspaper, article which is also a literary genre, as a means of social and political article.Though the newspaper is a publishing organ of Organization of the New Ottomans, the only writer of the newspaper is Ali Suavî, apart from some other writings. Ali Suavî has attracted the public interest with his point of view of social and political criticism. Charles wells, who was fricndli to Turks, was also a prominent literary figure about his interesting views especially on language. The contribution of the great genious Ziya Pasha with his writings has also increased its importance. If our study contributed to the history of media and ideology of ours we would be grateful.Master Thesis The Psychoanalytic Examination of Bodrum Quadruplet of Selim İleri(2019) Konak, Ayşe Kuş; Canatak, AbdulmecitEdebiyat ile psikanaliz, insan ve davranışları üzerine eğilen iki farklı disiplindir. Bu iki disiplinin; insan duyguları, bireysellik, çatışma ve bastırılmış duyguların ortaya çıkışı gibi birçok ortak konuları vardır. Edebiyat ve psikanaliz arasında güçlü bir bağ, yazar ve psikanalist arasında ortaklık vardır. Bilinçdışının gizlerini çözmeye çalışan psikanalistler, önlerine sunulmuş veri niteliğindeki eserler ile yazarın zihninin derinliklerine sızarlar. Bu yöntem ile hem eseri hem de yazarı çözme gayretindedirler. Psikanalizin Viyana'daki doğuşu ile sonrasındaki gelişimi ve yayılıp edebiyatla bağının oluşması bizi edebi esere psikanalitik pencereden bakmaya sevk eder. Yazarın yaratma serüveni, kendi bilinmeyenleri ile karakterlerin ruhsal ve psikolojik çözümü psikanalize duyulan ihtiyacı ön plana çıkarır. Freud ile başlayan, Jung, Lacan gibi psikanalistler ile zamanla gelişen bu ilişki sanatçı merkezli yaklaşımı da güçlendirir. İlk eserini 1968 yılında yazmaya başlayan Selim İleri bireyin yalnızlığına, ruhsal dünyasına, kişisel çatışmalarına sıkça yer verir. Bilinç akışı, iç monolog gibi teknikler ile kişinin ruhsal dünyasını okuyucuya yansıtır. Bireysel konuları psikolojik derinliği ile işlemesi psikanalitik bir inceleme için oldukça uygundur. Yaptığımız bu çalışma ile Selim İleri'nin Bodrum Dörtlemesi olarak bilinen Her Gece Bodrum, Ölüm İlişkileri, Cehennem Kraliçesi, Bir Akşam Alacası adlı romanları psikanalitik açıdan irdelendi. Başta Freud olmak üzere birçok psikanalistten faydalanıldı. İleri'nin Bodrum Dörtlemesi romanları kişisel bozukluklar, iç çatışmalar, Oidipus Kompleksi, rüya, cinsellik gibi birçok yönden incelendi. Anahtar Kelimeler : Edebiyat, Selim İleri, Psikanaliz, Freud, Bodrum Dörtlemesi Sayfa Sayısı : 96 Tez Danışmanı : Prof. Dr. A. Mecit CANATAKMaster Thesis A Research on Necati Tosuner's Novels(2019) Gülaçar, Dilan; Canatak, Abdulmecit1960 sonrası Türk öykücülüğünün önemli isimleri arasında yer alan Necati Tosuner roman türünde de özgün kimliğini yansıtan eserlere imza atar. Yazarın yayımlanmış yedi romanı ile birlikte beş çocuk hikâyesi ve bir deneme kitabı bulunmaktadır. Tosuner'in çok yönlü edebi kişiliği eserlerinin içeriğine de sirayet eder. Yazar, eserlerini zengin bir içerikle sunma gayreti taşır. Çalışmamızda Necati Tosuner'in yukarıda saydığımız edebi kişiliğinin yanı sıra hayatı hakkındaki bilgilere de kısaca yer verdik. Tosuner'in ilk dönem romanları arasında sayılan Sancı…Sancı…, Yalnızlıktan Devren Kiralık ve Bana Sen Söyle klasik roman anlayışı ile ele alındığı için bu eserler olay örgüsü, şahıs kadrosu, tema, zaman, mekân, anlatıcı ve bakış açısı, olgu kuruluşu yönünden yapısal ve tematik bütünlükte incelemeye tabi tutuldu. İlk dönem romanlardan tamamen farklı bir anlayışla kaleme alınan Korkağın Türküsü, Susmak Nasıl Da Yoruyor İnsanı! Kasırganın Gözü ve Çırpınışlar ise yapısal farklılıklarından dolayı daha çok biçim ve içerik özellikleri yönünden ele alındı. Çalışmamızın sonunda her iki dönem romanlarının yapısal ve tematik özellikleri ile birlikte sosyolojik ve psikanalitik eleştiri kuramı bağlamında incelemesine yer verdik.Master Thesis The Small, Poor Person in Orhan Kemal's Stories(2019) Özdemir, Nesrin; Canatak, AbdulmecitOrhan Kemal, içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluk taşıyan ve bu sorumluluk bilinciyle devrinin sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerini gerçekçi bir perspektifle öykülerinde yansıtan, toplumcu gerçekçi yazar kimliğiyle dikkat çeken en üretken kalemlerimizden biridir. 1940'lı yıllarda Türk edebiyatında güçlü bir eğilim olarak kendini hissettiren 'Anadolu'ya yöneliş'; öykülerinin temel hareket noktası 'Sosyal Gerçeklik' olan Orhan Kemal'in öykülerinde 'küçük insanların' gerçekçi bir tarzda ele alınması biçiminde karşılığını bulur. Yazar, bu anlayışından hareketle öykülerinde çetin koşullara teslim olmayan ve toplumun alt tabakasını oluşturan insanların ekmek kavgasını, 'küçük adamların' zorlu hayatını işler. Orhan Kemal'in 'küçük insanların' ayakta kalabilme mücadelesini anlatırken temel amacı 'sosyal fayda'dır. Bu yolla okuyucuyu hem eğitmek hem de düşündürmek amacındadır. Aynı zamanda 'küçük insan' öyküsü üzerinden insana dair evrensel bir mesaj iletme kaygısı da taşır. Tez çalışması ele aldığı öykülerle Orhan Kemal'in 'küçük, fakir insan'ını ortaya koymaya çalışmıştır. Orhan Kemal'in eserlerinde işlediği küçük, fakir insan tipi, düzensiz bir toplumun parçası olan ve hayatın zorluklarıyla boğuşan, gelecekten umutlu bir insandır. Yazarın öykülerde 'insanı anlatma ve anlama çabasını' temel alan bir bakış açısı sergilediği görülür.Master Thesis Systematic Index of Dergah Journal (2010-2019) and Its Importance in Turkish Literature(2025) Köse, Ayşegül; Canatak, AbdulmecitTürk edebiyatının gelişmesine katkı sağlayan kendine has ilkeleriyle yayın hayatına devam eden dergiler önemli bir yer tutmaktadır. Edebiyatımıdaki bu önemli dergilerden biri de 1990 yılının Mart ayında yayın hayatına başlayan edebiyat, sanat ve kültür dergisi olan Dergah Dergisi'dir. 1921-1923 yıllarında yayımlanan ilk Dergah Dergisi ile aynı isme sahip olsalar da 1990 yılında yayımlanan tezimizin konusu olan Dergah Dergisi bir edebiyat, sanat ve kültür dergisi olarak yayım hayatını 32 yıl boyunca sürdürmüştür. Yayın sahibi Ezel Erverdi, yazı işleri müdürü ise Mustafa Kutlu olmuştur. Mustafa Kutlu, sağlık sorunları sebebiyle 311. Sayıdan itibaren yazı işleri müdürlüğünü 2016'da Ali Ayçil'e devrettiğini bildirmiştir. Şubat 2022 tarihinde 384. Sayısını çıkaran dergi kağıt tedarikinde yaşanan sorunlar sebebiyle yayım hayatına ara verdiğini duyurmuştur. 32 yıl boyunca aralıksız yayımlanan Dergah Dergisi edebiyatın o dönemler içerisinde kaybettiği itibarını geri kazandırmak istemiş ve bünyesinde önemli yazarları barındırıp yetiştirmesi sebebiyle döneminde mektep görevi görmüştür. Temel ilke olarak yerli ve milli olma anlayışı ile hareket etmeleri ve her kesime hitap etme düşüncesi taşıması derginin kısa zamanda başarı yakalamasını sağlamıştır. Türk edebiyatında önemli yere sahip olan ve yayım hayatına 32 yıl boyunca devam eden Dergah Dergisi o dönem şartları içerisinde edebiyat dünyasına birçok isim ve eser kazandırması bakımında Türk edebiyatı tarihine büyük katkı sağlayan dergilerden biri olmuştur.Doctoral Thesis Türk Romanında Oksidentalist Söylem(2023) Doğan, Mehmet; Canatak, Abdulmecit1860 sonrası Türk edebiyatı sadece Batılı yazın türlerinin yaygınlaştığı bir dönem değil, aynı zamanda Batılı düşünce ve yaşam biçiminin de edebi eserlere yansıdığı, Batı dünyasıyla Doğu medeniyeti olarak kendisini konumlandıran Türk/Osmanlı/İslam dünyasının mukayese, yüzleşme ve hesaplaşma zeminine döndüğü bir platform olmuştur. Türk edebiyatının içerik analizine bakıldığında ilk eserlerden itibaren ana temalardan birinin batılılaşma olduğu görülür. Yine bu nedenledir ki, özellikle Türk romanı merkeze alınarak, Türk toplumunun 'batılılaşma' meselesinin hemen her dönemi etraflıca işlenmiştir. Türk edebiyatında, özellikle roman türünde, 'batılılaşma' olgusu çeşitli yönleriyle ele alınmış olmakla birlikte daha çok batılılaşmanın karakter ve eşya düzlemindeki yansımaları üzerinde durulmuştur. Oysa Doğulu bireyin gözünden bir medeniyet olarak Batı, bir medeniyet mensubu olarak Batılı karakterler üzerinde duran çalışmaların yeterli olduğu söylenemez. Tezimizde bu eksiklikten hareketle ve son dönemlerde daha sık tartışılan oksidentalizmin verilerini kullanarak bir tema olmanın ötesinde Türk romanına yansıyan oksidentalist söylemin boyutlarını ve türlerini kronolojik bir sıra ile ve tematik başlıklar halinde ele almaya çalışacağız. En genel tanımıyla 'Doğulu bireyin Batı algısı' anlamına gelen oksidentalizm, Türk romanının Batı'yla sancılı bir karşılaşma, bir medeniyet krizi ve kimlik bunalımı döneminde ortaya çıkması nedeniyle yoğun bir söylem olarak kullanılmış olmakla birlikte son dönem postmodern romanlara da; kurguya oyunsuluk katmak, tarihi bir atmosfer oluşturmak gibi kaygılarla devam etmektedir. Tanzimat'tan günümüze değin 'batılılaşma' sorunsalının ele alınış biçimleri Batı'yla girilen konjonktürel değişime bağlı olarak farklılaşmıştır. Bu nedenle Tanzimat'tan günümüze farklı dönem, algı ve kaygılarla oksidentalizme malzeme sunan örnek romanlardan hareketle ve disiplinlerarası bir metotla Türk romanında oksidentalist söylem belirlenmiştir. Türk düşün hayatının son üç yüz yılına damgasını vuran Batı'yla yüzleşme/hesaplaşma olgusu Türk romanı üzerinden belirlenmiş, dönemlerin farklılaşan ve sabit kalan söylem boyutları tespit edilerek var olduğunu düşündüğümüz eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.Doctoral Thesis The Turkish Novel After 1980 Within the Framework of Intermediality Method(2022) Bulduk, Nurten; Canatak, AbdulmecitTürk edebiyatında roman türünün gelişimsel sürecinin ivme kazandığı dönemlerden biri olan 1980 sonrasında, teknoloji alanında meydana gelen gelişmelerden etkilenerek üretim araçlarına 'yeni medya' araçlarını da ekler. Bununla birlikte seksenlerden itibaren medya alanında da benzer sebeple radikal değişimler yaşanarak 'medya' kelimesinin anlamsal genişlemeye uğradığı, edebiyatın da medya olarak adlandırıldığı görülür. Her iki alanda yaşanan radikal değişimlerin birbirlerini etkilediklerinin açıkça görülmesi ise 1990 sonrasına, 'Dijital Çağ' diye adlandırılan zamana denk gelir. Dijital teknoloji araçları ve getirisi olan yeni medya araçları ile sanatsal üretimler elektronik-sanal ortamlara taşınarak kodlarla üretilmeye başlar. Bu çerçevede edebiyat alanında özelde roman türünün yeni medya araçları ile bilgisayar gibi dijital teknoloji araçlarıyla üretilmesi sonucu, yeni türlerin hiper-roman gibi; yeni okuma biçimlerinin, görsel okuryazarlık, medya okuryazarlığı gibi ortaya çıktığı gelişmeler meydana gelir. Edebiyat ve medya ilişkilerinin her zamankinden daha çok güçlendiği bu sürecin etkilerini roman türü özelinde tespit etmek bu tez çalışmasının amacını oluşturmuştur. Medya-edebiyat etkileşiminin üst düzeyde yaşanması ve romanlara etkisi seksen sonrasına denk geldiğinden kapsam olarak seksen sonrası romanlarının incelenmesi uygun görülmüştür. Zaman kısıtlaması nedeniyle de yirmi beşi roman olan toplam otuz eser incelenmeye alınmıştır. Her türlü aktarım aracını medya kabul eden medyalararasılık yöntem ve kuramıyla edebiyat-medya ilişkilerini incelemek mümkün olduğu için bu yöntem-kuramla incelemeler yapılmıştır. Çalışmada literatür taraması yapılarak ve kuramsal araçlardan yararlanılmıştır. Verilerle tespit edilen romanlar kuramsal analize tabi tutulmuştur. Analizlerden elde edilen verilerle, Türk romanında seksen sonrasında yoğun bir şekilde farklı medya araçlarının kullanıldığı tespit edilmiştir. Farklı medyaların yoğun bir şekilde kullanılması romanlarda yapı ve içerikte kırılmalara, değişmelere ve dönüşümlere yol açarak; türün melezleşmesine, tanımlanamaz özelliklere bürünmesine, görselleşmesine ve medyalaşmasına doğru evrilmesine zemin oluşturmuştur. Bu değişimin hem sonucu hem de sebebi olan yeni yazar, okur ve ürün modelleri ortaya çıkmıştır.Master Thesis Woman in Safi̇ye Erol's Stories and Novels(2019) Güneş, Şeyma Sevilay; Canatak, AbdulmecitBu çalışmada 1927'den itibaren edebiyat dünyasında yerini alan Safiye Erol'un (1902-1964) hikaye ve romanlarındaki kadın teması üzerinde durulmuştur. Erol, 1927 ile 1964 yılları arasında dört roman ve altı hikâye yazmıştır. Yazar, 37 yıllık yazı hayatında roman ve hikâye türü dışında eserler de kaleme almıştır. Ancak çalışmamız kapsamında sadece bu iki tür incelenmiştir. Yazarın eserlerinde doğu- batı sentezi ve tasavvuf görülmüştür. Eserlerini sanat kaygısı yapmadan oluşturmuştur. Roman kişileri sınırlıdır ve genellikle ekonomik durumu iyi olan bireylerin ruhsal yolculuğunu işlemiştir. Bundaki amaç okuru asıl noktaya bağlamak, ekonomik sıkıntılarla konuyu dağıtmamaktır. Erol'un kadın kahramanları manevi anlamda derinleşen ve derinliği olmayan roman kahramanları olarak ele aldığı görülür. Bu nedenle kadın kahramanlar çok çeşitlilik göstermez.