Browsing by Author "Ceylan, Erkan"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akciğer Hastalarında Sigara İçme Sıklığı(2000) Özbay, Bülent; Uzun, Kürşat; Ceylan, ErkanBu çalışmanın amacı akciğer hastalığı olan olgular arasında sigara içme sıklığını araştırmaktır. Bu çalışmada 431 olgunun dosyası sigara anamnezine göre retrospektif olarak incelendi. Olguların yaş ortalaması 48.2 ± 17.4 olup 306'sı erkek, 124'ü kadın idi. İncelenen tüm olguların %58'inde sigara içme alışkanlığı olup ortalama 21.9 ± 28.9 paket yıl sigara içmekteydi. Tüm olguların ortalama sigaraya başlama yaşı 21.7 ± 10.3 idi. Olgular etyolojik tanılarına göre 6 gruba ayrıldı (KOAH, malignite, Tb, bronş astımı, pnömoni ve diğerleri grubu). Sigara kullanan 251 olgunun %74.1'i aktif içici, %25.9'u sonradan sigarayı bırakanlardan oluşuyordu. Aktif sigara içenlerin %32.3'ünü maligniteli grup oluşturmaktaydı. Sonradan sigarayı bırakanlar arasında birinci sırayı KOAH'lılar alıyordu. Ortalama sigara içme süresi paket-yıl olarak KOAH'lılarda 34.1 ± 31.07, akciğer kanserinde 44.1 ± 31.9 idi. Sigara içme süresi malign akciğer hastalıklarında en fazla olup, diğer gruplar ile arasında istatiksel olarak anlamlı farklılık mevcut idi. Sigara kullanan olguların %49'unun sigaraya başlama yaşı 10-20 yaş arasında idi. Maligniteli olguların sigaraya başlama yaşı ortalama 24.3 ± 15.6 yaş, KOAH'lıların 30.9 ± 18.4 yaş idi. Günlük içilen sigara miktarı olarak malignitelilerde 1.5 ± 0.6 paket/gün, KOAH'lılarda 1.4 ± 0.6 paket/gün, pnömonilerde 1.4 ± 0.6 paket/gün, bronş astımlılarda 1.4 ± 0.5 paket/gün, tüberkülozlularda 1.1 ± 1.4 paket/gün ve diğerleri grubunda 1.1 ± 0.3 paket/gün idi. Bu bulgular bize aktif içicilerin çoğunluğunu malignite ve KOAH'lıların oluşturduğunu ve içme süresinin-içilen miktarın en fazla bu gruplarda olduğu gözlendi.Other Bronş Astmalı Olgularda Serum Lipid Düzeyleri(1997) Gülsün, Abdullah; Gencer, Mehmet; Ceylan, Erkan; Kara, Mehmet; Aslan, Recep; Şekeroğlu, M. Ramazan; Tarakcioglu, MehmetBu çalışma bronş astmalı hastaların serum lipid seviyelerini incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmada 61 bronş astmalı hasta (34 erkek, 27 kadın) ile 32 sağlıklı kişinin (19 erkek, 13 kadın) serum total kolesterol, trigliserid, HDL kolesterol, LDL kolesterol seviyeleri tespit edildi. Her iki gruba ait bireylerin PEF ölçümleri yapıldı. Bronş astmalı hastalarda ortalama HDL-kolesterol seviyesi kontrol grubundan düşük, trigliserid seviyesi yüksek bulunmasına rağmen istatistiksel açıdan önemli bir fark yoktu (p>0.05). Diğer parametrelerde de iki grup arasında önemli bir fark bulunmadı (p>0.05). Hasta grubuna ait PEF değerleri ile lipid parametreleri arasında önemli bir korelasyon gözlenmedi (p>0.05). Sonuç olarak, bronş astmalı hastaların lipid metabolizmalarında lipid parametrelerini etkileyecek oranda önemli bir değişikliğin olmadığı kanaatine varıldı.Other Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığında Akut Atağın Tedavisinin Qtc Dispersiyonuna Etkisi(1998) Ceylan, Erkan; Bilge, Mehmet; Uzun, Kürşat; Güler, Niyazi; Eryonucu, BeyhanÖZET AMAÇ: Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) akut atağıyla gelen hastalarda kardiyak aritmiler çok sık görülmektedir. Yüzeyel EKG'de derivasyonlar arası en uzun fark olan QTc dispersiyonu ise ventrikül aritmi riskini değerlendirmede önerilmektedir. Bu çalışmada KOAH'lı hastalarda akut atağın ve tedavisinin QTc dispersiyonu üzerine olan etkileri incelendi. YÖNTEM: KOAH akut atakla gelen 27 hastada tedavi öncesi ve sonrası alınan QTc dispersiyon değerleri 25 sağlıklı bireyle karşılaştırıldı. BULGULAR: KOAH akut atakla gelen 27 hasta kontrol grubuyla karşılaştırıldığında QTc dispersiyonu anlamlı olarak daha yüksekti (68±11 ms vs 31±9 ms; P<0.001). Üstelik 48-72 saat tedavi sonrası KOAH'lı hastaların QTc dispersiyonunda anlamlı bir azalma görüldü. SONUÇ: QTc dispersiyonun artması olarak yansıyan repolarizasyon anormalitesi KOAH akut atak geçirenlerde ortaya çıkmıştır. QTc dispersiyonun artması KOAH akut atak geçiren hastalarda görülen aritmilerin açıklanmasında önemli olabilir.Article Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığında Oksidatif Stres(1998) Tarakcioglu, Mehmet; Avcı, Emin; Ceylan, Erkan; Özbay, Bülent; Uzun, KürşatAmaç: KOAH'lı hastaların serumunda malondialdehit (MDA) düzeyini ölçerek KOAH gelişiminde oksidatif stresin rolünü araştırmak. Yöntem: 50 KOAH'lı olgunun (yaş 53.5±2.1 yıl) ve kontrol grubu olarak seçilen 20 sağlıklı kişinin (yaş 49±17.5 yıl) serumlarında TBARS yöntemi ile MDA ölçüldü. Sigara öyküsü hasta grubunun 39'unda, kontrol grubunun 10'unda vardı. Bulgular: Ortalama serum MDA düzeyi hasta grubunda 10.3±6.7 nmol/ml, kontrol grubunda 3.5±2.1 nmol/ml bulundu. Bu değerlere göre ortalama serum MDA düzeyi sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksekti. Sigara öyküsüne göre serum MDA düzeyleri ise sigara içmeyen KOAH'lı olgularda 8.7±5.0 nmol/ml, sigara içenlerde 11.9±7.9 nmol/ml ve sonradan sigarayı bırakanlarda 9.0±4.8 nmol/ml idi. Buna göre sigara içen KOAH'lı olgular ile içmeyen ve sonradan sigarayı bırakanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Kontrol grubunda da sigara içenler ile içmeyenler arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç: Oksidatif stresin bir göstergesi olan lipid peroksidasyonunun son ürünü MDA'nın KOAH'da yüksek olmasının oksidatif stresin KOAH'da artmış olduğunu ve KOAH patogenezinde rolü olabileceğini gösterdiği kanısına vardık.Article Tüberküloz Plörezilerde Plevra Sıvısı Reaktif Oksijen Metabolitlerinin Tanısal Değeri(2003) Ceylan, Erkan; Dülger, Haluk; Uzun, KürşatTüberküloz plörezide tanı, plevra sıvısında aside dirençli basil (ARB) aranması, kültür ve plevra biyopsisi yöntemleriyle konulmaktadır. Plevra hastalıklarında serbest radikallerin rolü tam olarak bilinmemektedir. Serbest radikaller normal metabolizmanın yan ürünü olarak oluşabildiği gibi infeksiyon, inflamasyon, karsinogenezis, ilaç ve diğer zararlı kimyasal maddelerin etkisiyle de oluşabilmektedir. Bu çalışmada tüberküloz plörezili olgularda reaktif oksijen metabolitlerinin (ROM) ayırıcı tanıdaki yeri araştırıldı. Serum ROM düzeyleri değerlendirildiğinde, tüberküloz plörezilerde elde edilen değerler malign plörezi, parapnömonik plörezi ve sağlıklı bireylerin oluşturduğu kontrol grubunun serum ROM değerlerinden yüksek olup, bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı düzeydeydi (p<0.0001, p<0.05, p<0.0001). Plevra sıvısı ROM düzeyleri değerlendirildiğinde, tüberküloz plevra sıvısı ROM değerleri ile malign, parapnömonik plörezili gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (p<0.0001, p<0.0001). Sonuç olarak, tüberküloz plörezili olguların plevra sıvılarında oksidatif stresin varlığını gösteren serbest oksijen radikallerinin, diğer plörezi nedenlerine göre daha fazla arttığı gözlenmiştir. Buna göre tüberküloz plörezi ayırıcı tanısında ROM'un tanısal değeri olabileceği sonucuna vardık.Other Tüberkülozlu Olgularda Sosyokültürel Yapı(2001) Gülsün, Abdullah; Ceylan, Erkan; Şenel, Mahmut; Özbay, Bülent; Gencer, MehmetKliniğimizde 01.06.1995-15.06.1996 ve verem savaş dispanserinde 09.01.1995-15.06.1996 tarihleri arasında saptanan 151 tüberkülozlu olgunun sosyokültürel yapısı incelendi. Olguların 60 (%39.74)'ı kadın, 91 (%60.26)'i erkekti. Yaş ortalamaları kadınlarda 34.42 ± 16.17, erkeklerde 32.71 ± 14.13 idi. Yetmişyedi (%50.99) olgunun herhangi bir eğitimi yoktu, 40 (%26.49)'ı ilkokul, 11 (%7.28)'i ortaokul, 15 (%9.93)'i lise ve 8 (%5.29)'i de yüksekokul mezunuydu. Olguların 20 (%13.24)'si ordu ve emniyet mensubu, 11 (%7.28)'i işçi, 11 (%7.28)'i memur, 13 (%8.6)'ü çiftçi, 34 (%22.51)'ü serbest meslek, 14 (%9.27)'ü öğrenci, 4 (%2.64)'ü çocuk ve 44 (%29.13)'ü ise ev hanımıydı. Olguların %54'ü sigara içiyordu. Hastaların 100 (%66.22)'ü evli, 46 (%39.46)'sı bekar, 5 (%3.31)'i duldu. Evdeki oda sayısı en az 2, en çok 9, ortalama 3.58 idi. Aile nüfusu ise en az 2, en çok 20 ve ortalama 7.13 idi. Ailede diğer tüberkülozluların varlığı %19 ve aile dışı temas öyküsü ise %5 oranındaydı. Çalışmamıza göre bölgemizdeki tüberkülozlu olguların sosyokültürel durumları ülkemizin genel popülasyonununa göre belirgin olarak daha kötü bulunmuştur.Other Van İli ve İlçelerinde 1997 Yılında Yapılan Ppd Sonuçları(2000) Özbay, Bülent; Ceylan, Erkan; Uzun, Kürşat; Ağca, Filiz; Şenel, Mahmut; Akman, NevzatVan ili merkez ve 3 ilçede 1997 yılında yapılan çalışmada, 25 ilkokulun 1 ve 5. sınıflarında okuyan 3097 öğrenciye BCG taraması ve tüberkülin deri testi uygulanmıştır. Tüberkülin deri testi uygulanan 3097 öğrenciden 2715'inin PPD'si okunmuştur. Çalışmaya alınanların 1087'i kız, 1628'si erkekti. Tüm öğrencilerin 1903'ünde BCG skarı olup, 1573'ü tek skarlı, 314'ü 2 skarlı ve 16'sı 3 skarlı idi. PPD 2715 öğrencinin 397'sinde pozitif olarak bulundu. BCG skarı olanların %20.2'sinde (n:385) PPD pozitif iken, BCG negatif öğrencilerin sadece %1.5'inde (n:12) PPD pozitif idi. İlçelere göre dağılım ise; Van ili merkezde BCG skarı bulunma oranı %63.6, PPD pozitifliği %14.2, Gevaş ilçesinde %84.4-%15, Gürpınar ilçesinde %78.2-%21.8 ve Başkale ilçesinde %73.7-%11.7 bulundu. Bu sonuçlara göre bölgemizde elde edilen tüberküloz infeksiyon prevalansı 7 yaş grubunda %0.33, 11 yaş grubunda %0.55 ve 14 yaş grubunda %0.71 olarak hesaplandı. Yıllık infeksiyon risk oranı ise sırasıyla %0.17, %0.16 ve %0.22 idi.