Browsing by Author "Eren, Abdurrahman"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis The Vision of Figure and Colour in Miniatures of Muralist Osman(2002) Eren, Abdurrahman; Düzgün, Ali183 5. ÖZET Minyatür sanatına yeni bir yaklaşım ve konu dünyası getirmiş olan Türk minyatürü, daha başından beri gerçekçi eğimliyle dikkat çeker. Bu durum XVI. yüzyıl Osmanlı üslubunun gelişmesiyle tamamen belirginleşir. Günümüze gelen örnek belgeler Uygurlar dönemine kadar götürür. Uygurlardan kalma az sayıda minyatürlü sayfa, ardından Selçuklular döneminden kalma (XI-XIII. yüzyıllar) Kelile ve Dinme, Varka ve Gülşah gibi sayılı minyatürlü yazma Türklerin bu sanata tarih boyunca vermiş olduğu önemi ortaya koyar. Ansak sağlam ve oturmuş, kendini kabul ettirmiş çizgi XVI. yüzyılda (klasik dönemde) ortaya çıkacaktır. Nakkaş Osman Türk minyatür sanatının bir kesitine damgasını vurmuş, kendini kabul ettirmiş sanatçıdır. Kendi dönemine ve kendinden sonraki dönemlere etkisi olmuştur. Onun hünerli ellerinden çıkan figürler ve renk kontrastları Türk minyatürünün gücünü gösterir. Osmanlı nakkaşlarının elinde minyatür portreciliğe dönüşmüş, bir yandan batının 3A görünümlü portre kalıbım benimseyen, öte yandan doğu resim geleneğinin iki boyutluluğunu ve çizgiciliğini koruyan bir padişah portreciliği geleneğini yerleştirmiştir. Nitekim, III. Murat döneminde Nakkaş Osman'a hazırlatılan ve o güne kadar başa geçmiş 12 padişahın özelliklerini anlatarak resimleyen Şemâilnâmeler, İslam çevrelerinde eşine rastlanmayan bir türü olmuştur. Nakkaş Osman, daha çok tarih konularını işlemiştir. Şehnamecüik Osmanlı'da farklı bir ifade bulup devletin resmi tarihini belgeleme niteliği almıştır. Klasik dönemde bu özellikle tamamen İslam okullarından ayrılmaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında parlak renkli süslemeler sadeleştirilerek figürlerin adeta soluk alması sağlanmıştır. Türk minyatür üslubu klasik bir yetkinliğe ulaştırılmıştır. Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi tarihi konulu minyatürler Osmanlı ordusunun seferlerini, padişahın tahta çıkışını, saray içinde ve dışında düzenlenen gösteri ve şenlikler gibi olaylarda konu oluyordu.184 Tarihi konulu yazmalardan biri de Kanuni'den sonra tahta geçen oğlu II. Selim'in saltanat yıllarının anlatıldığı şehnâme-i Selim Han'dır. Bu eserde babasının ölümü üzerine Belgrat'a giden II. Selim'in Otağ-ı Hûmayun'da tahta çıkışı da tasvir edilmiştir. Aynı eserin karşılıklı iki sayfasında ise karada ve denizde sürdürülen Navarin savaşı, bir başka sayfada da Tunus'un zaptı gibi belgesel değer taşıyan konular ele alınmıştır. Edirne Selimiye Camii'nin tasviri ve padişahı Topkapı Sarayı'nda kendisine paha biçilmez hediyeler sunan Safevi elçisini kabul ederken gösteren minyatürler, bu yazmada yer alan başarılı örneklerdir. Bu tür tarihi nıinyatürlerde Nakkaş Osman kalabalık kitleleri çok iyi istif etmiştir. Figürler yığma dönüşmemiş kendini ifade firsah bulmuştur. Her zaman renk kontrastları sanatçının başvurduğu bediî bir seçimdir. Klasik üslup sanatsever bir padişah olan III. Murat zamanında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bu dönemin minyatür sanatı bakımından en önemli ve en zengin yapıtı Surnâme'dir. Eser, III. Murat'ın oğlu şehzade Mehmet'in 52 gün 52 gece süren sünnet düğünü eğlencelerini konu almaktadır. Sünnet şenlikleri o günkü adıyla Atmeydanı'nda (Sultanahmet Meydanı) yapılmış, padişah ve şehzadesi gösterileri İbrahim Paşa Sarayı'nın meydana bakan cephesindeki Şahnişin'den izlemişlerdi. Yabancı konuk ve elçilerle saraylılar için de İbrahim Paşa Sarayı'nın bitişinde bir tribün yapılmıştı. Şenliğe, cambaz, hokkabaz, perendebaz gibi marifet ehlinin yanı sua İstanbul'un bütün esnaf locaları da katılıp hünerlerini göstermişlerdi. Nakkaş Osman, şenlik olayını akış sırasına bağlı olarak sahneler bölmüş, meydan ve sarayı bir çerçeve halinde tekrarlayarak gösterileri bir film şeridi gibi gözümüzün önüne sermiştir. Bu bakımdan Surname, sanat, kültür tarihimiz için çok önemli bir belgesel kaynaktır. Minyatürlerdeki figürleri toplumsal yaşantıdaki rollerini yansıtmıştirlardır. Renk zenginliği Türk'ün renge duyduğu ilgiyi festival ve coşku havasım yansıtmaktadır. III. Murat Dönemi'nin en önemli yazmalarından biri de iki cilt halinde, minyatürlü olarak hazırlanan Hünernâme'dir. 1584'te tamamlanan birinci ciltle kronolojik bir şuayla Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının tahta çıkışları ile her birinin saltanat yıllarında geçen önemli olaylar anlatılarak resmedilmiştir. Dört yıl sonra185 tamamlanan ikinci ciltte ise yalnızca Kanuni Sultan Süleyman dönemi ele alınmıştır. Bu ciltte Sultan'ın özel hayatı ile ilgili sahnelerin yam sıra tarihi konulara ve dönemin askeri basanlarına da geniş yer verilmiştir. Mohaç Savaşı'nı konu alan minyatür bu basanlara güzel bir örnektir. Nakkaş Osman ve ekibinin gerçekleştirdiği önemli bir eser de Şehinşahnâme'dir. 1581 tarihli birinci cildi bugün İstanbul Üniversitesi KitaplığVnda, ikici cildi Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan yazma III. Murat devrini konu almaktadır. Birinci ciltte karşılıklı iki sayfada yer alan ve sarayda bir bayram sabahını gösteren minyatür, bayramlaşma geleneğini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Aynı ciltte m. Murat'ın sarayın harem bölümüne yaptırdığı köşkü gösteren bir minyatür de yer almaktadır. Günümüze gelmiş olan köşk, Topkapı Sarayı'nm en görkemli yapılarından biri sayılmaktadır. Yine birinci ciltteki bir başka minyatürde ise o dönemde Galatasaray'da yaptırılmış olan Rasathane ve burada yürütülen bilimsel çalışmalar gösterilmiştir, ikinci ciltte ise Osmanlı ordusunun sefere çıkışının konuya yaraşır bir görkemle tasvir edilişine tanık olunur. Uyandırılmak istenen kitle etkisi, askerlerin sık saflar halinde ve başarılı bir biçimde düzenlenişiyle sağlanmıştır. Osmanlı minyatürcülüğünün belirgin özelliği, gerçek yaşanılan olayların gözlemci bir yaklaşımla, geleneksel kurallara bağlı olarak, yani Türk-îslam sanatının soyut form diliyle, tasvir diliyle zaferler, fethedilmiş kaleler, devlet ve yönetimle ilgili olaylar, eğlence ve resmi geçitler dolayısıyla başkent halkının ve esnafının görüntülendiği sünnet düğünleri gibi yaşanılan yılların önemli olaylarıyla ilgilidir. Daima değişik bir konuyu resimlendirmek zorunda kalan Osmanlı saray nakkaşları saray yazarlarının günü gününe yazdıkları tarihi yada güncel konulu eserleri, onlarla yarışırcasına yaratıcı bir güçle minyatürlemişlerdir. Sanatçıların hazırlanan eserlerin güncelliğini koruması ve padişah buyruğunun yerine getirilmesi için, büyük bir süratle çalışmaları sonucu, Türk minyatürü ağır ve ince nakışlardan arınmış gereksiz detayların olmadığı, konunun özüne ağırlık veren, yalın bir anlatıma ulaşmıştır. Böylece Osmanlı minyatürleri el yazmalarını süslemekten öte, güncel olayları, kendi gerçeklik anlayışı içinde belgeleyen bir değer kazanmıştır.
