Browsing by Author "Gündüz, Ali Mahir"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Article Analysis of Developmental Dysplasia of the Hip Using Deep Learning Techniques(Springer Nature, 2025) Çelik, Ramazan; Yokuş, Adem; Gündüz, Ali Mahir; Canayaz, Murat; Toprak, Nurşen; Türkoǧlu, SaimPurpose: Developmental dysplasia of the hip (DDH) is a relatively common musculoskeletal condition in neonates. Early detection with ultrasound (US) is crucial for effective treatment. This study aimed to evaluate images obtained from hip ultrasonography with deep learning methods. Material and Method: Patients who underwent hip ultrasonography between January 2018 and September 2021 and were found to have normal hips and hip dysplasia were retrospectively screened. A total of 947 patient images, 450 girls and 497 boys, were examined. According to the Graf method, images were classified without any marking. In the first stage, two groups were created: those with Type 1 mature hips and those with dysplastic hips (other types). In the second stage of the study, four groups were created using only the α angle: 451 were classified as Type 1, 326 as Type 2a and 2b, 137 as Type 2c and D, and 33 as Type 3 and Type 4. During the classification, three versions of the EfficientNet model, one of the current deep learning models, were used. Classifiers were included in the study to improve the accuracy values of the models. In our study, two classifiers named support vector machine and K-nearest neighbors were used. Results: In the classification phase with deep learning models, the highest accuracy value of 0.9577 was obtained with the EfficientNetB1 model for 2 classes in the first group, while the highest accuracy value of 0.8571 was obtained with the EfficientNetB0 model for 4 classes in the second group. By including the classifiers in the evaluation, the highest accuracy rate was found to be 0.99 with EfficientNetB1 and 1(100%) with EfficientNetB2 in the first group, while it was 0.97 with EfficientNetB0 in the second group. Conclusion: In the diagnosis of developmental hip dysplasia, high accuracy rates were obtained in deep learning methods using US images. Accuracy rates increased with the addition of classifiers to the models. © 2025 Elsevier B.V., All rights reserved.Specialist Thesis Analysis of Developmental Hip Dysplasia According To Graph in Ultrasonographic Imaging With Deep Learning Techniques(2023) Çelik, Ramazan; Gündüz, Ali Mahir; Yokuş, AdemAmaç: Bu çalışmada, Gelişimsel Kalça Displazisi tanısında kullanılan ultrasonografik Graf yöntemi verilerinin derin öğrenme teknikleri kullanılarak analiz edilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ocak 2018-Eylül 2021 tarihleri arasında kalça ultrasonografisi yapılan, normal ve kalça çıkığı saptanan hastalar retrospektif olarak taranmıştır. 450 kadın ve 487 erkek olmak üzere toplam 947 hasta görüntüleri incelenmiştir. Graf yöntemine göre görüntü üzerinden işaretleme yapılmadan normal-çıkık kalça şeklinde 2 sınıf ve α açısına göre Graf yöntemi 4 sınıf şeklinde sınıflandırma yapılarak iki ayrı çalışma grubu oluşturuldu. Sınıflandırma yapılırken güncel derin öğrenme modellerinden EfficientNet modelinin 3 versiyonu kullanılmıştır. Bu modeller kullanılarak görüntülerden özellik çıkarımı gerçekleşmiş, çıkarılan derin özellikler makine öğrenmesi sınıflandırma algoritmaları yardımıyla sınıflandırılmıştır. Çıkarılan özellikler üzerinden en etkili özelliklerin çıkarılması için Temel Bileşenler Analizi kullanılarak özellik seçimi yapılmıştır. Bulgular: Derin öğrenme modelleri ile sınıflandırma aşamasında 1. grupta 2 sınıf için EfficientNetB1 modeli ile 0.9577 doğruluk değeri elde edilirken, 2. Grupta 4 sınıf için EfficientNetB0 modeli ile 0.8571 doğruluk değeri elde edilmiştir. Derin özellik çıkarımı yapıldıktan sonra sınıflandırıcılar ile elde edilen en yüksek doğruluk oranı 1. grupta EfficientNetB1 ile 0.99 iken, 2. grupta EfficientB0 ile 0.97 değeri elde edilmiştir. Sonuç: Gelişimsel Kalça Displazisi teşhisinde kullanılan Graf yöntemine göre ultrason bulgularınının derin öğrenme yöntemleriyle değerledirilmesi teşhis kolaylılığı sağlayarak radyoloji hekiminin iş yükünü önemli ölçüde azaltabilir.Article Bilgisayarlı Tomografi Tetkikleri Gerekenden Fazla Mı İsteniyor(2020) Gündüz, Ali Mahir; Toprak, NurşenAmaç: Bilgisayarlı tomografi (BT), tüm hastane başvurularında en sık kullanılan tanısal görüntüleme yöntemlerinden biridir. BT kullanım sıklığı ilk kullanılmaya başlandığı yıllardan beri hızla artmaktadır. Artan BT incelemeleri X ışınından dolayı, öncelikle hastalar, sonrasında bu hizmeti sunan sağlık personelleri için endişe oluşturmaktadır. Bu çalışmada hastanemizde yapılan tüm BT incelemelerinin sayısını ve dağılımını belirleyerek klinik gereklilik dışındaki BT istemlerini önlemeyi ve toplumun maruz kaldığı X-ışını dozunu azaltmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2013 ve 31 Aralık 2019 tarihleri arasında hastanemizde yapılan BT incelemelerinin sayısı belirlenerek bölümlere göre dağılımı yapılmış ve hasta sayılarıyla karşılaştırılmıştır. Bulgular: Acil servise başvuran hasta sayısı hastaneye başvuran toplam hasta sayısının %30,90’ı iken, acil servis kaynaklı BT sayısı, toplam BT sayısının %35,92’sidir. Hastaneye başvuran toplam hasta sayısının %5,05’ine BT çekilirken, acil servise gelen hastaların % 5.88’ine BT çekilmiştir. BT sayılarındaki değişiklikler istatiksel olarak anlamlıdır (p<0,005). Tartışma: BT sayılarındaki değişiklikler istatiksel olarak anlamlı olsada oransal olarak yıllara göre devamlı bir artış olmadığından klinik olarak anlamlı bulunmadı. Bu olumlu sonucu almış olduğumuz tedbirlere bağlamaktayız.Article Castleman Hastalığı(2020) Toprak, Nurşen; Yokuş, Adem; Arslan, Harun; Akdenız, Hüseyın; Gündüz, Ali MahirCastleman hastalığı ender görülen ve etiyolojisi tamolarak bilinmeyen benign bir lenfoprolifetif hastalıktır.En sık mediastinal lenf nodu tutulumu görülmekleberaber servikal, retroperitoneal, aksiller ve diğerbölgelerdeki lenf nodları da tutulabilir. Histopatolojikolarak hyalin vasküler, plazma hücreli ve miks tip olmaküzere üç tipi bulunmaktadır. Kliniğine göre de lokalizeve sistemik (multisentrik) formları bulunmaktadır.Lokalize tip genellikle asemptomatiktir ve kitle veyaşişlik ile kendini gösterir. Sistemik (multisentrik) tipteise ateş, anemi, yaygın lenfadenopati vehepatosplenomegali gibi nonspesifik semptomlargörülür. Lokalize tipin tedavisi kitlenin cerrahieksizyonudur. Sistemik tip tedavisinde genelliklesteroid, kemoterapi ve radyoterapi kullanılmasınarağmen kesin tedavisi yoktur. Bu çalışmada ses kısıklığışikâyeti ile gelen ve hyalin vasküler tip Castlemanhastalığı tanısı konulan bir olgu sunuldu.Specialist Thesis Corelation of Arteriovenous Fistula Flow Efficiency Indicator With Kt V Ratio in Dialysis Patients(2020) Türko, Ensar; Gündüz, Ali MahirAmaç: Bu çalışmada arteriovenöz fistül yoluyla diyalize giren hastaların doppler ultrasonografi ile ölçülen akım debisinin, diyaliz verimlilik göstergesi olan kt/V oranıyla korelasyonunu değerlendirmeyi amaçladık. Materyal-Metod: Nisan 2019 ve Eylül 2019 tarihleri arasında, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Bölümü'ne başvuran ve daha önce açılmış arteriyovenöz hemodiyaliz fistülü bulunan 58 hasta çalışmaya dahil edildi. Ultrasonografi incelemeleri hasta supin pozisyonda iken gerçekleştirildi. Subklavyan bölgeden başlayarak ön kol distale kadar olan alanda sırasıyla; arteriyel yapılar, fistül anostomoz hattı ve venöz yapılar değerlendirildi. Arteriyel yapılarda belirgin trombüs veya darlık olup olmadığı değerlendirildi. Fistül anostomoz düzeyinden yapılan gri mod inceleme ile anastomoz çapı, renkli doppler ultrasonografi (RDUS) ile akım debisi ölçüldü. Götürücü vasküler yapının (ven) debisi ölçülerek anostomoz düzeyinden ölçülen debi ile karşılaştırıldı. Ayrıca götürücü vende flebit ve/veya tromboz varlığı, tromboz varsa derecesi ve anatomik lokalizasyonu kaydedildi. RDUS incelemelerinde fistül debisi 250 ml/dk üstünde (aktif fistül) saptanan hastalar yeterli debi olarak kabul edilmiş olup bu hastlarda fistül debisi kt/V oranları ile karşılaştırıldı. Fistül debisi 250 ml/dk ve altında saptanan hastalar yetersiz debi olarak değerlendirilmiş olup bu hasta grubu ile fistülü total tromboze olan hastaların kt/V oranları hesaplanmadı. Hastaların fistül debisi ölçüldükten sonra kt/V oranları hesaplandı. Bulgular: Fistül debisi ile kt/V arasında r=0.72 (p=0.001) yüksek düzeyde pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon tespit ettik. Götürücü vende flebit veya tromboz olmayan hastaların fistül düzeyi ve götürücü ven debileri arasında r=0.871 (p<0.05) yüksek düzeyde pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon bulduk. Fistül debisi 400 ml/dk'nın üzerinde olan hastaların götürücü ven çapı 5 mm ve üzeri, fistül debisi 250 ml/dk'nın altında olan ve/veya fistülü tromboze olan hastaların götürücü ven çapı 4 mm'den düşük olarak tespit edilmiştir. Debi ile götürücü ven çapı arasında r=0.66 (p=0.001) orta düzeyde pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon tespit ettik (p<0.05). Fistül debisi 250 ml/dk'nın üzerinde olan hastların 30'unda taşıyıcı ven sefalik ven, 11'inde taşıyıcı ven bazilik ven olarak değerlendirildi. Taşıyıcısı bazilik ven olan hastaların 6 tanesinde vasküler giriş yerinin sefalik ven seçilmesine bağlı disfonksiyon lehine değerlendirilmiş olup tarafımıza refere edilmiştir. Sonuç: Debi ölçümü anostomoz düzeyinden ve götürücü venden yapılabilir. Götürücü venden ölçüm yapılırken %50'nin üzerinde tromboz, 4 cm'den uzun segment flebit, ölçüm yapılan lokalizasyonda anevrizmatik dilatasyon olup olmadığına dikkat edilmeli ve mutlaka belirtilmelidir. Fistül ölçümlerinde, özellikle proksimal radiosefalik fistüllerde taşıyıcı ven kolda ve ön kolda mutlaka belirtilmelidir. Fistül debisi ideal olarak 500-1500 ml/dk olarak belirlenebilir ancak daha düşük veya yüksek debili hastalarda uzun dönem problemsiz diyalize girebilmektedir. Fistül debisi 250 ml/dk'nın altında olanlar yetersiz debi olarak kabul edilebilir. Fistül disfonksiyonu düşünülen hastada ilk yapılması gereken RDUS'dir. Fistül debisi ile kt/V oranı arasında pozitif yönde korelasyon mevcuttur. Ayrıca fistül debisi ile götürücü ven çapı arasında pozitif yönde korelasyon mevcuttur. Anahtar Kelimeler: Arteriyo-venöz fistül, doppler ultrasonografi, fistül debisiMaster Thesis Determination of Oxidative Stress Level (malondialdehyde) and Some Antioxidant (superoxide Dismutase, Catalase and Reduced Glutathione) Activities in Patients With High Calcium Scores(2021) Eser, Cemile; Demir, Halit; Gündüz, Ali MahirBu tez çalışmasında Van YYÜ Dursun Odabaş Tıp Merkezi Radyoloji polikliniğinde yüksek kalsiyum skoru teşhisi konulmuş hastalardan alınan serum örneklerinden bazı antioksidant aktiviteleri (SOD, GSH ve CAT) ve lipid peroksidasyon ürünü olan MDA düzeyi araştırıldı. Yüksek kalsiyum skorlu hastalarda GSH için hasta ve kontrol grubunun ortalamaları arasındaki fark istatistik olarak anlamlı bulunmazken CAT, MDA ve SOD için hasta ve kontrol grubunun ortalamaları arasındaki fark istatistik olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Hasta grubun serum CAT aktivitesi kontrol grubuna göre anlamlı derecede daha düşük bulundu (p<0.05). Hasta grubu serum GSH seviyesi kontrol grubuna göre daha düşük bulundu ama istatistiksel olarak analamlı bulunmadı (p>0.05). Hasta serum MDA düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu (p<0.05). Sonuç olarak; SOD, CAT ve GSH aktivitelerinin kanda yüksek olması, yüksek kalsiyum skorlu hastalarda hastalık riskini azaltıcı bir faktör olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, oksidatif stres ve antioksidan dengedeki herhangi bir hasarın, yüksek kalsiyum skoru gelişiminin hastalığının muhtemel bir nedeni olduğu düşünülebilir.Specialist Thesis Diagnostic Contribution of Flexion Acquisitions in the Evaluation of Meniscal Tears With MRI(2007) Gündüz, Ali Mahir; Arslan, HalilAmaç: Meniskal lezyonlara ait klinik bulgular sıklıkla diz fleksiyonda iken ortaya çıkmaktadır. Bu düşünceden hareketle fleksiyon pozisyonunda yapılan diz MRG'nin menisküs lezyonlarının evresi, yırtık varlığı ve meniskokapsüler seperasyonu (MKS) saptamadaki etkinliği araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 50 olguda nötral pozisyondaki rutin diz MRG sekanslarına ilave olarak fleksiyon pozisyonunda, sagital eksende TSE Pd/T2 ağırlıklı sekans elde edilidi. Dizi fleksiyona getirmek için non-ferromanyetik aparat kullanıldı. Ek sekansa bağlı tetkik süresi yaklaşık 5 dakika uzamış olup toplam inceleme zamanı 20-25 dakika arasında idi. Nötral pozisyon çekimlerinde (NPÇ) izlenen yırtık şüphesi, yırtık veya MKS fleksiyon pozisyon çekimlerinde de (FPÇ) değerlendirilerek ek tanısal bulgu araştırıldı. İlk aşamada meniskal lezyon evrelemesi ve meniskal yırtığı saptamada NPÇ ile FPÇ bulguları karşılaştırıldı. İkinci aşamada MKS'nin değerlendirilmesinde FPÇ'nin katkısı araştırıldı. İstatistiki değerlendirmede Chi-square ve medikal tanı testleri kullanıldı. Bulgular: Çalışmamızda NPÇ ile 44 olguda, FPÇ ile 49 olguda, artroskopi ile 50 olguda meniskal yırtık saptandı. 50 olgunun 43'ünde (%86) NPÇ ile FPÇ bulguları paralellik gösterirken, 7 olguda (%14) FPÇ ile daha ileri evre meniskal lezyon saptandı. 7 olgunun 5'inde (%10) sadece FPÇ ile yırtık saptanabilirken, 2 olguda (%4) FPÇ ile meniskal yırtık evresinde artış izlendi. Meniskal lezyon evrelemesinde NPÇ ile FPÇ arasında istatistiksel olarak (Chi-square) anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Meniskal yırtık tanısında ise artroskopi baz olarak alındığında FPÇ ve NPÇ'nin duyarlılıkları sırasıyla %98-%88, doğruluk oranları sırasıyla %98-%88 olarak bulundu. MRG'de NPÇ ile 34 olguda (%68), FPÇ ile 35 olguda (%70) eklem yüzeyine uzanan sinyal artışı nedeniyle meniskal yırtık tanısı konuldu. 14 olguda ise sadece MKS nedeniyle meniskal yırtık tanısı konulmuş olup MKS, bu olgulardan 4'ünde (4/14=%28,6) sadece FPÇ'de izlenebilmekteydi. Eklem yüzeyine uzanan sinyal artışına bağlı yırtıklarda NPÇ ile FPÇ arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken, MKS'ye bağlı yırtıklarda FPÇ'nin katkı sağladığı (%28,6) görüldü. Sonuç: FPÇ kapalı sistem MRG cihazlarında uygulanabilen, hasta konforunu bozmayan ve fazla zaman kaybına yol açmayan bir yöntemdir. Bu yöntemle yüksek kontrast rezolüsyonlu görüntülerle ek tanısal bilgiler elde edilebilmektedir. FPÇ, meniskal yırtık şüphesi ve de özellikle MKS olgularında NPÇ'ye göre üstün bir yöntem olarak görülmektedir. Çalışmanın daha geniş hasta grubu ile yapılması sonuçların güvenirliğini arttıracaktır.Specialist Thesis Dural Venous Sinus Variations in Digital Substraction Angiography(2021) Koca, Hanifi; Akdeniz, Hüseyin; Gündüz, Ali MahirAmaç: Bu çalışmamızda, dural venöz sinüslerin tanısında referans standart görüntüleme yöntemi olan DSA'da dural venöz sinüslerin varyatif tiplerinin, sıklığının saptanması ve bu varyasyonların sınıflandırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 2018-2019 yıllarında DSA tetkiki uygulanan yaşları 19-86 arasında değişen 65'i kadın ve 41'i erkek toplam 106 hastada dural venöz sinüsler incelendi. DSA'da her iki taraf selektif karotis ve vertebra enjeksiyonu yapılan hastaların görüntüleri anterior, lateral ve oblik projeksiyonlarda incelendi. Torkular herofili incelenerek varyasyonları; gerçek konflüens, yalancı konflüens ve non-konflüens ana grupları olarak kategorize edildi. Transvers sinüs ve sigmoid sinüslerler hipoplazi, aplazi, dominantlık ve ko-dominatlık yönünden incelendi. Oksipital sinüs ve araknoid granülasyon varlığı araştırıldı. Tüm parametrelerin birbiriyle, yaş ve cinsiyet ile ilişkisi ayrıntılı şekilde analiz edildi. Bulgular: Torkular herofili sınıflamasında vakaların 50'si (%47,2) yalancı konflüens, 40'ı (%37,7) gerçek konflüens ve 16'sı (%15,1) non-konflüens olarak tespit edildi.%47,2 ile en sık yalancı konflüens görüldü. Yalancı konflüens alt grupları arasında en sık tip IIE'ye rastlandı. Bir vakamızda SS izlenmedi. Transvers sinüsler en sık %51 oranında ko-dominant görüldü. Sağ dominant TS oranı sola göre fazla bulundu. %17 vakada OS saptandı. OS varlığı ile sol aplastik TS arasında pozitif korelasyon saptandı. İnferior sagittal sinüs %31,1 vakada görülmedi. %21,6 olguda belirginleşmiş araknoid granülasyon tespit edildi. Süperior sagittal sinüs en sık tek dal ve orta hat yerleşimli olup SSS'de sağa deviyasyon, sola deviyasyon ve split gibi varyasyonlar görüldü. Sonuç: Dural venöz sinüslerde pek çok varyasyon mevcut olup bu varyasyonların bilinmesi ve standardize edilmesi baş-boyun cerrahilerinde vasküler komplikasyonlardan kaçınmak ve görüntülemede hatalı yorumlamaların önüne geçmek için büyük önem taşımaktadır.Article Evaluation of Giant Galactocele With Ultrasound and Shearwave Elastography Findings(2018) Toprak, Nurşen; Gündüz, Ali Mahir; Çelik, SebahattinGiant galactocele is a rare bening cystic form of milk products of the breast. Giant galactocele’s sonographic features are described inmany reports, but shear wave elastography (SWE) findings are not fully known. Galactocele ultrasound findings have been described,but some lesions are confusing. SWE may show a hard tissue-like finding in the galactocele and may be confused with malignancyespecially in the chronic lesions. In the present case report, we aimed to present routine sonographic and SWE findings of a giantgalactocele in a 29 year old woman.Article Evaluation of Oxidative Stress in Angiography Workers(2020) Demir, Canan; Gündüz, Ali MahirAim: In this study, we wanted to investigate the oxidative stress level and some antioxidant parameters in angiography workers exposed to high dose x-ray.Material and Methods: The study included 47 angiography workers and 50 healthy control group. Some antioxidant parameters (superoxide dismutase, catalase, and reduced glutathione) and levels of malondialdehyde, which is a marker of oxidative stress, were measured in the blood samples of all participants.Results: There was a significant increase in oxidative stress marker MDA levels and a significant decrease in antioxidant enzyme (superoxide dismutase, catalase and reduced glutathione) levels in all individuals of the study group compared to the control group (p<0.001 for all).Conclusion: Our results indicated that oxidative stress level increased and some antioxidant enzyme levels (superoxide dismutase, catalase and decreased glutathione) decreased in angiography workers exposed to long-term high-dose ionized radiation. We have linked this to the oxidant-antioxidant balance disorder caused by increased free radicals due to ionizing radiation, as noted in theliterature.Article İnternal Karotid Arter Malpozisyonu Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografi ile Değerlendirilmesi: Faringeal Cerrahi Açısından Komplikasyon Analizi(2018) Düzenli, Ufuk; Batur, Abdussamed; İlik, İbrahim; Ozgokce, Mesut; Yavuz, Alparslan; Gündüz, Ali Mahir; Akdenız, HüseyınAmaç: Basit faringeal cerrahi prosedürler sırasındainternal karotis arter zedelenmeleri kanama riskiaçısından felaketle sonuçlanabilir. Bu çalışmada internalkarotis arter servikal segmenti mediale dispozisyonu vebu varyasyonun \"rutin\" farengeal cerrahi işlemleraçısından olası risk faktörlerini değerlendirmektir.Yöntem: Bu çalışmada çok kesitli bilgisayarlı tomografi(ÇKBT) ile faringeal duvara indentasyon yapmış internalkarotid arter segmenti saptanan 28 hastanın 3 boyutluboyun tomografileri inceledi. Bu hastaların tamamı 15 yaşve üzeri idi. Hastaların son 12 ayda çekilen ÇKBTtetkiklerinde insidental tespit edilen medialeize-aberanservikal internal carotid arter (ICA) segmentleri esasalınarak çalışma planlandı. Anomalinin seyri ve karotisfaringealduvar mesafesi bilgisayarlı tomografide (BT) 3boyutlu olarak değerlendirildi.Bulgular: 28 hastanın 20’si kadın, 8’i erkek oluphastaların yaş aralığı 15 ile 83 arasındaydı. ÇKBTdeğerlendirmesinde medialize internal karotid arter 23vakada bilateral iken 5 vakamızda tek taraflıydı (2 vakasol, 3 vaka sağ aberran ICA). Weibel ve Fieldssınıflamasına göre; 10 hasta düşük (grade 1), 12 hasta orta(grade 2) ,16 hasta yüksek (grade 3) ,13 hasta aşırı yüksek(grade 4) olarak sınıflandırıldı. Duvara minimum uzaklık0,1 mm ve azami uzaklık 15 mm arasında değişmekteolup ortalama uzaklık 5,1 mm idi.Sonuç: Rutin faringeal cerrahi ve girişimsel işlemlergenellikle preoperatif radyolojik görüntülemeyapılmaksızın gerçekleşmektedir; ancak damaryaralanması açısından internal karotid arter seyrinin işlemöncesi ayrıntılı değerlendirilmesi büyük önem taşımaktaolup üç boyutlu ÇKBT tetkikinin bu anomalilerideğerlendirebilecek en etkin radyolojik görüntülemeyöntemi olduğu sonucuna varılmıştır.Article Nötropenik Enterokolitin Bilgisayarlı Tomografi Bulguları ve Prognozla İlişkisi(2021) Gündüz, Ali Mahir; Toprak, NurşenAmaç: Nötropenik enterokolit (NE), başta çekum olmak üzere kalın ve ince bağırsakların transmural inflamasyonu ile karakterize ciddi bir komplikasyondur. NE tanısı genellikle klinik ve radyolojik bulguların bir kombinasyonuna dayanmakta olup tanıda en güvenilir yöntem bilgisayarlı tomografi (BT)’dir. Bu çalışmada BT ile NE tanısı koyduğumuz 15 hastada hangi bağırsak segmentlerinin etkilendiğini ve bağırsak tutulumu ile prognoz arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak istedik. Gereçler ve Yöntem: Tüm hastaların BT'leri detaylı bir şekilde incelendikten sonra tutulan bağırsak segmentlerine göre gruplara ayrıldı. Daha sonra en kalın olduğu yerdeki bağırsak duvarının boyutu ölçülerek bağırsak tutulumu ile prognoz arasında bir ilişki olup olmadığı araştırıldı. Bulgular: Başta çekum ve çıkan kolon olmak üzere terminal ileum ve diğer bağırsak segmentlerinde en az 11 mm olan cidar kalınlaşmaları ve mukozal kontrastlanmada artış saptadık. Kalınlaşmış bağırsak segmentlerine komşu mezenterde enflamatuvar kirlenme-heterojenite ve buna sekonder mezenterik stranding, yer yer LAP’lar ve serbest sıvı görünümleri mevcuttu. Tartışma: Sonuç olarak kontrastlı abdomen BT ile bağırsak tutulumunu saptamada, yaygınlığını belirlenmede ve mezenterik tutulumda detaylı bilgiler elde ettik. Çekum ve sağ kolonun hemen hemen tüm durumlarda etkilendiğini varsayarsak ilave sol kolon tutulumundansa ilave terminal ileum tutulumunun prognozu etkileme ihtimalini daha yüksek bulduk.Article Unilateral Moyamoya Hastalığı(2020) Gündüz, Ali Mahir; Toprak, Nurşen; Arslan, Harun; Akdenız, HüseyınMoyamoya hastalığı, internal karotid arterin distali ile önve orta serebral arterlerin proksimalinde stenoz veyaoklüzyonlarla seyreden nadir kronik bir serebrovaskülerhastalıktır. Erişkinlerde hemoraji, çocuklarda iskemisıklıkla başlangıç semptomlarıdır. Bu yazımızda başağrısı şikayeti ile hastanemize başvuran 5 yaşında erkekhastada teşhis edilen bir unilateral moyamoya hastalığıvakası sunuyoruz.