Browsing by Author "Güntekin, Ünal"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Diyabetik Kardiyomiyopati ve G Proteini(2019) Kandemir, Yasemin Behram; Güntekin, Ünal; Görgişen, Gökhan; Aydin, CigdemModern toplumda yaygın bir hastalık olarak görülen,koroner kalp hastalığının ve mortalitenin gelişimi içinbelirgin bir risk faktörü oluşturan Diabetes Mellitus(DM), sadece medikal değil aynı zamanda sosyal birproblemi de temsil eder. Tip 1 veya Tip 2 diyabetikhastalarda önde gelen ölüm nedenlerinden birikardiyovasküler hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO,DSÖ) verilerine göre, tip 2 diabetes mellitus olanhastaların %75'inden fazlası, vasküler sorunlar nedeniyleölmektedir. Diyabetik bireyler diyabetik olmayan bireylerekardiyovasküler hastalıkların gelişmesi açısından 2 ile 4kat daha fazlarisk altındadır. DM’li hastalarda,mekanizması henüz açıklığa kavuşmamış olan, hızlailerleyen kardiyomiyopati görülme ihtimali çok yüksektir.Bir takım proteinlerin diyabetik bir ortamdakardiyomiyopati oluşumundan sorumlu olduğudüşünülmektedir. Diyabetik kardiyomiyopati, iskemikkardiyomiyopatiden farklıdır. Normoglisemiye göre,diyabetik kardiyomiyopatinin başlıca nedenlerinden olanvasküler düz kas proliferasyonu ve migrasyonu yüksekoranda glisemik ortamda indüklenir. Hücresel molekülermekanizmalar, diyabetik kalp hastalığının erken evresiolan kardiyomiyopati gelişmesinde önemli bir rolesahiptir. G-alfa sınıfı G proteinleri, kardiyomiyopatidegörülen en önemli sinyal iletim değişiklerinden biridir.Other Hipertansif Olgularda Fiziksel Egzersiz Sonucu Oluşan Kilo Kaybının Kan Basıncı Üzerine Etkisi(2000) Bilge, Mehmet; Eryonucu, Beyhan; Güntekin, Ünal; Demiralp, Levent; Güler, NiyaziEgzersiz ile ilgili çalışmalar hafif, orta ve ciddi hipertansiyonu olanlarda orta yoğunlukta uzun süreli aerobik egzersizin kan basıncı düzeyini azalttığını göstermiştir. Bununla birlikte, kan basıncındaki azalmanın artmış fizik aktiviteye mi, kilo kaybına mı veya her ikisine mi bağlı olduğu kesinlik kazanmamıştır. Bu çalışmada hipertansif kişilerde artmış fizik egzersiz ile oluşan kilo kaybının kan basıncı düzeyine etkisinin araştırılması planlandı. Bunu saptamak için, aşırı kilolu veya obez evre I-III esansiyel hipertansiyonlu 33 hasta 7 hafta boyunca orta yoğunlukta egzersiz programına tabi tutuldu. Haftanın 3 günü 45-60 dk süre ile maksimal kalp hızının (220-yaş) %60-85'ine çıkan yoğunlukta orta dereceli egzersiz programı uygulandı. Yedi haftalık egzersiz programından sonra olgular kilo kaybı olanlar (n=13) ve olmayanlar (n=20) olarak iki gruba ayrıldı. Yedi haftalık egzersiz programı sonrasında sistolik kan basıncında grup I (167±19 mmHg'dan 146±8 mmHg'ya, P<0.001) ve grup II'de (173±14 mmHg'dan 165±21 mmHg'ya, P<0.01) anlamlı olarak azalma gözlendi. Benzer şekilde diyastolik kan basıncında da grup I (116±8 mmHg'dan 93±11 mmHg'ya, P<0.001) ve grup II'de (114±12 mmHg'dan 104±13 mmHg'ya, p<0.01) anlamlı olarak azalma bulundu. Başlangıç değerlerden 7. haftaya kadar olan değişim karşılaştırıldığında sistolik ve diyastolik kan basınçları yönünden gruplar arasında anlamlı fark tespit edildi (p<0.001). Ayrıca, 7 hafta sonrasında, istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte kan basınçlarının normal sınırlara inmesi grup I' de (5/13 (39%)) grup II' den (5/20 (25%) daha fazla bulundu (p=0.4). Sonuç olarak, orta derecede egzersiz ile oluşan %7-10 kilo kaybı, kan basınçlarının azalmasında egzersizin yaptığı olumlu etkiyi arttırmaktadır.specialization-in-medicine.listelement.badge Kardiyoloji Anabilim Dalı Kliniğinde Yapılan Koroner Anjiografilerde Koroner Arter Anomalisi Sıklığ ve Özellikleri(2008) Sağlam, Enis; Güntekin, ÜnalKoroner arter anomalileri eskiden beri bilinmesine rağmen modern kardiyolojide nispeten az anlaşılmış bir konudur. Klinisyenler ve toplumun belli kesimleri bu anomalilerin farkında olabilir çünkü koroner arter anomalileri ani ölümle sonuçlanabilir. Yapılan koroner anjiyografi sayısının son 2-3 dekattırhızla artmasının da etkisiyle bu anomalilerle daha sık karşılaşılmakta ve bu hastalıkların tanımı, morfogenezi, klinik seyri, ayırıcı tanısı ve tedavisi yeniden değerlendirilmektedir. Koroner arter anatomisinde neyin normal neyin anormal olduğu bugüne kadar tam çözülememiş bir sorun olmasına rağmen koroner arter anomalileri konusunda çok mesafe alınmıştır. Angeli'nin bir koroner arter varyasyonunun koroner arter anomalisi kabul edilmesi için toplumun %1'inden azında görülmesi ve normal koroner anatominin toplumun %99'unu karşılaması gerektiği hipotezi bugün yaygın kabul görmüştür. Koroner arter anomalileri için majör, minör, malin, benin, doğuştan konjenital kalp hastalığına eşlik eden ve etmeyen gibi sınıflamalar yapılmakla beraber bugün için önerilen Angelini ve Khatami'nin öncülük ettiği sistematik anatomik temele dayanan sınıflama kullanılmaktadır.Bu çalışmada kliniğimiz kateterizasyon laboratuarında 2003 mart ve 2008 şubat tarihleri arasında yapılan 2398 18 yaşın üstündeki hastalara ait koroner anjiyografi sistematik bir şekilde retrospektif olarak koroner anjiyografi raporlarından tarandı. Koroner anjiyografi raporu koroner arter anomalisi olarak rapor edilenler veya koroner anjiyografi raporunda koroner arter anomalisi şüphesi olanlar tekrar değerlendirilmek üzere ayrıldı. Bu hastaların koroner anjiyografi görüntüleri izlenerek tanıları kesinleştirildi. Bunların hasta takip dosyaları ve klinik bilgileri arşivden bulunarak koroner arter anomalisi bilgisi eşliğinde yeniden değerlendirildi. Bu hastalarla ilgili en geniş bilgiye ulaşılmaya çalışıldı. Ortaya çıkan koroner arter anomalileri; Angelini ve Khatami'nin sistematik anatomik sınıflamasına dayanan, fakat retrospektif olarak koroner arter anjiyografilerinden koroner arter anomalisi taramasında sınıflama için literatürdeki birçok makalede yaygın olarak kullanılmış olan sınıflamaya göre (APOC, AAOC, CAC, CB, CAVF, CAn, koroner stenoz) gruplara ayrıldı.Bizim hasta serimizde net olarak 2398 koroner anjiyografi tarandığında toplam 55 hastada 59 koroner arter anomalisi ve ayrıca 37 hastada miyokardiyal bridge saptandı. Koroner anomalisi olan hastaların toplam koroner anjiyografiler içinde insidansı %2.3 idi. Bu oran literatürde bildirilen aynı yöntemle yapılmış diğer büyük çalışmaların çoğunda ve Türkiye'de aynı yöntemle yapılan çalışmalarda bildirilen koroner arter anomalisi insidansından daha yüksekti. Hiç saptanmayan koroner arter anomalileri çıkartıldığında bu anomalilerin dağılımı: AAOC; 14'ü LMCA primer yokluğu, (koroner anomaliler içinde yüzdesi %23.7, insidansı %0.58) gösteriyordu. Bu bifid RCA vakalarından sonra en sık görülen koroner arter anomalisi olarak saptandı.CX'in sağ koroner sinüsten çıkması 5 hastada (sağ koroner arterden CX'in çıktığı bir hasta bu gruba dahil edildi ve ayrıca LAD ve Cx'in sağ koroner sinüsten ayrı ostiyumlarla çıktığı bir diğer hasta bu grupta ve LAD'nin sağ sinüs vasalvadan anomalili çıkışı grubunda olmak üzere iki yerde belirtildi) vardı (koroner arter anomalileri içinde yüzdesi %8.47, koroner anjiyografileri içinde insidansı %0.20).RCA'nın sol sinüs vasalvadan çıkması 2 hastada (%3.38, %0.08) vardı.LMCA sağ sinüs vasalvadan çıkması toplam bir hastada (%1.69, %0.04) vardıLAD'nin sağ sinüs vasalvadan çıkması toplam iki hastada (LAD ve Cx'nin sağ sinüs vasalvadan ayrı ostiyumlarla çıktığı yukarıda belirtilen hasta dahil), (%3.38, %0.08) vardı.LAD'nin bifid olduğu toplam 2 hasta (%3.38, %0.08) ve RCA'nin bifid olduğu toplam 18 hasta (RCA'nın sağ koroner sinüsten anomalili çıkışı ve kısa bir seyirden sonra bifid RCA şeklinde ikiye ayrılması görülen hasta bu grupta ve bir sonraki grupta iki yerde belirtildi) (%30.5, %0.75) vardı.Normal koroner sinüslerden anormal çıkış toplam 4 hastada (yukarıda belirtilen hasta dahil), (%6.7, %0.16) vardı.Koroner fistüller (CaVF) toplam 9 hastada 11 adet görüldü (%18.6, %0.45).Miyokardiyal bridgeler (CB) koroner anomaliler içine dahil edilmemekle birlikte koroner anjiyografiler içinde yüzdesi %1.54 (37 hastada) bulundu. Bunların toplam 30 tanesi LAD üzerinde, 5 tanesi Cx üzerinde ve 2 tanesi RCA üzerinde idi. Bunların 19 adeti grup A (%50'den az sistolik daralma yapan) ve diğerleri grup B ve grup C idi.Bifid RCA olan hastalar en sık görülen koroner arter anomalisi grubuydu. Sonra sırasıyla LMCA'nın primer yokluğu 2. en sık görülen koroner arter anomali grubu, koroner fistüller 3. en sık gruptu. Dördüncü en sık görülen koroner arter anomalisi olarak Cx'in sağ korner sinüsten çıkması ve normal koroner sinüsten anormal çıkış (non koroner sinüsten normal koroner arterlerin anormal çıkışı dahil) vakaları grup olarak eşit sıklıkta gelmekte idi. Sadece koroner çıkış anomalileri (gidiş anomalileri ve sonlanma anomalileri olarak da koroner arter fistülleri sayılmadığında) düşünüldüğünde ise en sık görülen koroner arter anomalisi olan hasta grubu primer LMCA yokluğu ve 2. en sık görülen grup ise CX'in sağ koroner sinüsten çıkışı idi.Bizim bu çalışmamızda koroner çıkış anomalilerinin sıklığı ve dağılımı literatürdeki en büyük çalışma olan ve taranan koroner anjiyografi sayısı diğer çalışmalara göre çok daha fazla olan (126,595 hastanın koroner arter anjiyografisi retrospektif olarak koroner arter anomalisi açısından taranmıştır) Yamanaka'nın (ve arkadaşları) çalışması ile uyumlu (LMCA primer yokluğu insidansı bizde %0.58 Yamanaka'da %0.4) gözüküyordu. Her iki çalışmada koroner çıkış anomalileri alındığında en sık görülen anomali primer LMCA yokluğu, ikinci en sık anomali Cx'in sağ korner sinüsten çıkmasıydı.Fakat literatür tarandığında bizim hasta serimizde görülen bifid RCA sıklığı bu seride hiç yoktu (belirtilmemişti), (%0). Diğer büyük çalışmalarda da (yurdumuzda yapılan çalışmalar dahil) böyle bir bildirim yoktu. Literatürde bifid RCA ile ilgili bilgilerin sadece kısıtlı vaka bildirimlerinden ibaret olduğu görülüyordu. Bu vakaları göz ardı etmek mümkün olmadığına göre bu vakalar VAN bölgesinin populasyonunun bir koroner arter anomalisi özelliği veya varyasyonu olarak kabul edilmelidir. Koroner fistül insidansı da (Tip B anomaliler) Yamanaka'nın çalışması ve Türkiye'deki çalışmalardan yüksekti. Bunların önemli bir kısmını mikro fistüller oluşturuyordu.Article Kliniğimizde Kardiyak Kateterizasyon Yapılan Hastalarda Koroner Arter Anomalisi Sıklığı ve Koroner Anomalilerin Dağılımı(2009) Gunes, Yilmaz; Sağlam, Enis; Gümrükçüoğlu, Hasan; Güntekin, Ünal; Tuncer, MustafaAmaç: Koroner arter anomalilerine (KAA), anjiyografik serilerde %1’den daha az sıklıkta rastlanır. Ani ölüme yol açabileceğinden klinisyenler tarafından KAA’ne daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Son 2-3 dekattır anjiyografi sayılarının artmasıyla KAA daha sık görülmektedir. Bu anomalilerin, morfolojisi, klinik önemi, teşhis yöntemleri, prognozu ve tedavisi artan sayı nedeniyle yeniden gözden geçirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma için Mart 2003 ile Şubat 2008 tarihleri arasında kliniğimizde koroner anjiyografi yapılan, 2398 hastanın koroner anjiyografi sonucu retrospektif olarak incelendi. Anjiyografi sonucu KAA veya muhtemel KAA olarak rapor edilen hastaların anjiyografi görüntüleri tekrar seyredildi ve tanı kesinleştirildi. Anomaliler Angelini ve Khatami tarafından oluşturulan sistematik anatomik modele göre sınıflandırıldı. Bulgular: Çalışmamızda, 55 hastada 59 KAA saptandı. Bu anomalileri sıralayacak olursak; 14 hastada Left Main Coronary Arter (LMCA) yoktu. 5 hastada Circumflex Coronary Arter (Cx) sağ sinüs valsalvadan orijin almaktaydı. 2 hastada Right Coronary Arter (RCA) sol koroner sinüsten çıkmaktaydı. LMCA’nın sağ sinüs valsalvadan köken aldığı 1 hastada, sol ön inen koroner arterin (LAD) ise sağ koroner sinüsten çıktığı 2 hastada gözlendi. RCA’nın bifit olduğu ise 18 hastada görüldü. Sonuç: Çalışmamızda en sık görülen anomali bifit RCA’dır. Çalışmamızda koroner arter anomali insidansı %2,3 idi. Bu oran literatürdeki sonuçlardan daha büyüktür.Article Left Main Coronary Artery Disease and Therapy(2009) Gunes, Yilmaz; Güntekin, Ünal; Tuncer, Mustafa; Batryalıev, Talantbek; Fettser, DenizSol ana koroner arterde %50 ve üzerinde darlık olması anlamlı darlık olarak tanımlanır. Korun- mamış sol ana koroner arter darlığı tedavisinde internal mammarian arter ile koroner arter bypass yapılması altın standart olmasına rağmen perkütan koroner girişim de yapılabilmektedir. Korunmamış Sol ana koroner arter darlıklarına yapılan balon anjiyoplastide uzun dönem prognoz kötüdür ve mortalite artmaktadır. Seçili vakalarda anjiyoplasti ve stent güvenle uygulanabilir. İlaç kaplı stentlerrestenoz ve mortalite açısında uzun dönem sonuçları çıplak metal stentlerde daha üstün bulunmuştur.Other Oktreotid ile İndüklenen Bir Tam Kalp Bloğu Olgusu (Editöre Mektup)(2010) Mete, Rafet; Güntekin, Ünal; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Gunes, YilmazArticle Successful Management of Biventricular Thrombi With Anticoagulation in a Patient With Peripartum Cardiomyopathy(2009) Gunes, Yilmaz; Tuncer, Mustafa; Şimşek, Hakkı; Güntekin, Ünal; Gümrükcüoğlu, Hasan AliBu yayında biventriküler trombüs ile komplike olan kardiyomiyopati vakası sunduk. Hastaya heparin tedavisi başlandıktan bir gün sonra ekokardiyografidetrombüs hacminin azaldığı, warfarin tedavisi başlandıktan 2 hafta sonra ise trombüsün kaybolduğu saptandı.Article Travmatik ve İyatrojenik Koroner Arter Yaralanmaları(2008) Güntekin, Ünal; Gunes, Yilmaz; Ekim, Hasan; Tuncer, Mustafa; Naşel, HalilGiriş: Travmatik veya iyatrojenik koroner arter yaralanmaları son derece az rastlanmakla birlikte öldürücü travmalardır. Bu makalemizde travmatik ve iyatrojenik koroner arter yaralanması nedeniyle hastanemizde tedavi edilen hastalar ile ilgili tecrübemizi gözden geçirdik. Gereç ve Yöntem: Son beş yıl içinde travmatik veya iyatrojenik koroner arter yaralanması nedeniyle tedavi ettiğimiz 7 olgu çalışma kapsamına alınmıştır. Üç olgu kadın dört olgu erkek olup, yaşları 23 ile 67 arasında değişmekte ve ortalama yaşta 45 idi. Yaralanma nedeni 3 olguda penetre travma ve 4 olguda iyatrojenik yaralanmalardı. Bulgular: Bir hastamız stent ile tedavi edildi. Dört hastada medyan sternotomi, bir hastada sol torakotomi ve bir hastada hem sol torakotomi hem medyan sternotomi uygulandı. Sol torakotomi yapılan hastada atan kalpte, yama anjiyoplasti uygulandı. Beş hastada kardiyopulmoner bypass ile operasyonlar yapıldı. Bunların dördünde koroner bypass cerrahisi uygulandı. Geri kalan bir olguda ise rüptüre koroner arter bağlandı. Ek olarak, ileri mitral yetersizliği olan bir hastada mitral kapak replasmanı da yapıldı. Üç hastada eşlik eden pulmoner yaralanmalarda onarıldı. Erken ve geç dönemde kaybettiğimiz hastamız olmadı. Sonuç: Penetre torasik travmalar sonucu oluşan koroner arter yaralanmaları son derece öldürücüdür. Erken revaskülarizasyon gerektiğinden, iyatrojenik veya penetre kardiyotorasik yaralanması olan olgularda majör koroner arter yaralanması olabileceği daima akılda tutulmalıdır.