Browsing by Author "Güven, Necip"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Artroskopik Rotator Manşet Yırtığı Cerrahi Tedavisine Biceps Tenotomisinin Etkileri(2023) Özcan, Can; Güven, NecipGiriş: Biceps tenotomisinin rotator manşet yırtığı tedavisine etkisi tartışma konusudur. Tenotominin; omuzda ve dirsekte kas kuvveti kaybına neden olmadığını bildiren; kolda yanma ve kozmetik kötü görünüme neden olduğunu bildiren yayınlar mevcut olup, propriosepsiyon üzerine etkisi günümüzde halen tartışılmaktadır. Biseps tenotomisi cerrahi teknik olarak kolay ve ucuz bir yöntemdir. Biz de çalışamızda bu ucuz ve kolay yöntemin rotator manşet onarımı üzerine etkisini araştırmayı hedefledik. Materyal Method: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezinde 2018 Mayıs ile 2021 Aralık ayları arasında artroskopik olarak rotator manşet onarımı ve biseps tenotomisi yapılan ve en az bir yıllık klinik takibi olan hastaları Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniğinde değerlendirildi. Çalışmaya katılan 51 hastanın omuz eklem hareket açıklıkları, omuz ve dirsek kas kuvvetleri, omuz proprioseptif duyuları, aktif şikayetleri, Popeyes (Temel Reis) bulgularının olup olmadığını değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya katılan hastların sağlam ve ameliyat edilmiş omuzları karşılaştırıldığında omuz eklem hareket açıkları arasında, omuz ve dirsek kas kuvvetleri arasında, omuz proprioseptif duyuları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Hastaların ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası ASES ve Constans skorları arasında anlamlı istatiksel fark saptandı (p<0,01). Sadece 1 hastada Popeye (Temel Reis) bulgusu saptandı. 1 hastada tenotomiye bağlı kolda geçmeyen yanma şikayeti saptandı. Tartışma ve Sonuç: Biseps tenotomisi ve rotator manşet onarımı bir yıllık takibi sonucunda hastaların sağlam ve ameliyat edilen kolları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı kas kuvveti kaybı, eklem hareket kısıtlılığı, proprioseptif duyu kaybı saptanamamıştır. Kolda kramp ve Popeye (Temel Reis) bulgusu beklenildiğinden az görülmüştür. Dolayısıyla basit ve ucuz bir teknik olan biseps tenotomisi düşünüldüğünden daha masum bir cerrahi yöntem olabilir.Article Diyabetik Ayağın Anatomik Bozukluğu: Charcot Nöropatisi(2021) Türközü, Tülin; Tokyay, Abbas; Gökalp, Mehmet Ata; Özkan, Sezai; Adanaş, Cihan; Güven, Necip; Buru, EceDiyabetes mellitusun en önemli komplikasyonlarından biriside periferik dolaşım bozukluğuna bağlı meydana gelen diyabetik ayaktır. Diyabetik ayakta ileri dönemde meydana gelen charcot nöropatik artropatisi (CN) kronik, ilerleyici ve tedavisi oldukça zor bir hastalıktır. Bu çalışmada amacımız CN li hastaların ayak kemik ve ayak eklemlerinde meydana gelen değişikliklerin Sanders ve Frykberg sınıflamasına göre değerlendirmektir. Hastanemiz otomasyon kayıtlarından elde edilen verilere dayanılarak hastaların yaş, cinsiyet, diyabet tanı alma süreleri ve tutulan ekstremitelerinin yanı sıra ayak radyografileri Sanders ve Frykberg sınıflamasına göre incelendi. Çalışmaya dahil edilen 20 hastanın yaş ortalaması 66,7 yaş, 12 erkek ile 8 kadından oluşmakta idi. Sanders ve Frykberg anatomik sınıflamasına göre en çok 5 (%25) hasta ile Tip 2 hastaların olduğu görüldü. Diyabetes mellitusun tüm dünyada sıklığının artması bu hastalığa bağlı meydan gelen komplikasyonlarının iyi bilinmesi gereklidir. Çalışmamızda diyabetin önemli bir komplikasyonu olan CN' in erken teşhis edilmesi son derece önemli olup yapılacak erken müdahaleler ile ayak ampütasyonlarının önlenebileceği kanaatindeyiz.Article Eklem İçi Kalkaneus Kırıklarında Sinus Tarsi ve Ekstensil Lateral Yaklaşımın Karşılaştırılması(2022) Güzel, Fatih; Türközü, Tülin; Özkan, Sezai; Güven, Necip; Kaya, Sehmuz; Tokyay, AbbasAmaç: Bu çalışmada kalkaneus kırığı cerrahisinde ekstansil lateral (EL) yaklaşım ile sinüs tarsi (ST) yaklaşımının klinik ve radyolojik sonuçlarını karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu retrospektif çalışmaya, EL grupta 22 hasta ve sinüs tarsi grubunda 18 hasta olmak üzere Sanders II-III kalkaneus kırığı olan toplam 40 hasta dahil edildi. Radyolojik değerlendirmede, preoperative ve postoperative dönemde Bohler ve Gissane açısı, kalkaneusun uzunluğu, genişliği ve yüksekliğindeki değişiklikler ölçüldü. Klinik olarak ise Amerikan Ortopedik Ayak ve Ayak Bileği Derneği (AOFAS) ve görsel analog skalası (VAS) değerlendirildi. Ayrıca postoperative komplikasyonlar da değerlendirildi. Bulgular: Demografik veriler açısından her iki grubun sonuçları benzerdi. ST grubundaki hastaların lateral ekstensil grubuna göre ameliyata alınma ve hastane kalış süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha kısaydı ( p=0.019, p=0.02, sırasıyla). Gruplar arasında radyolojik, klinik AOFAS ve VAS skorları açısından anlamlı fark bulunmadı. Ekstensile lateral grubunda %13,6 yüzeyel enfeksiyon görüldü ve sinüs tarsi grubunda herhangi bir yara sorununa rastlanmadı (p=0,102). Sural sinir yaralanması extensil lateral grupta 36.4% oranında, sinüs tarsi grubunda ise 5.6% oranında görüldü (p=0.003). Sonuç: Her iki yaklaşımın klinik ve radyolojik sonuçları benzerdi. Ancak hastanede kısa yatış süresi, yara yeri enfeksiyon problemlerinin ve sural sinir yaralanmasının az olması ST yaklaşımının avantajıydı.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Evaluation of Proximal Femoral Nail Results in Patients With Femural Pertrocenteric Fracture Over 65 Age(2020) Yavuz, Ali; Güven, NecipBu çalışmanın amacı pertrokanterik femur kırıklarında PFN implantı uygulanan 65 yaş üstündeki hastaların klinik ve radyolojik sonuçlarını değerlendirmektir. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp merkezi hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalında Eylül 2009 ve Ekim 2019 tarihleri arasında 36 hasta incelendi. Çalışmaya alınan hastalar 20 erkek 16 kadından oluştu. Ortalama yaş 75,33(65-95)'idi. 18 hasta sağ 18 hasta sol taraflı idi. Çalışmamızda hastaların yaşı, cinsiyeti, kırık tarafı, yatış süresi, ameliyatın ilk yatıştan sonraki kaçıncı günde olduğu, cerrahi süresi, travma şekli, kırık tipi, ek kırık olup olmadığı, ASA skoru, anestezi tipi, cerrahinin açık veya kapalı uygulanma türü, harris kalça skoru, radyolojik kaynama süresi, komplikasyon, mortalite değerlendirildi. Çalışmada AO kırık tipi ile radyolojik kaynama süresi ve harris kalça skoru arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kırık instabil ise sonuçların daha kötü olabileceği muhtemeldir. Prognozu belirlemede kırık tipinin önemini bir kez daha göstermiştir. Erkeklerde sol taraf, kadınlarda sağ taraf tutulumu daha yüksek oranda görülmüş; bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu konuda daha büyük olgu sayısı olan çalışmalara ihtiyaç vardır.Article Kalça İntertrokanterik Kırıklarında Ameliyat Tipinin Planlanmasında Bilgisayarlı Tomografinin Etkisi(2022) Özkan, Sezai; Ersidar, Bayram; Türközü, Tülin; Güven, Necip; Tokyay, AbbasGiriş: Acil servise sık ba şvuru nedenlerinden biri kalça kırıklarıdır. Bu kırıklarda mortalite ve morbidite yüksek oranda görülmektedir. Birçok ortopedik cerraha göre bu kırıkların tedavi planlanmasında radyografik görüntülemenin yeterli olduğu bildirilmiştir. Ancak kompleks kırıkların daha iyi anlaşılması için bazen bilgisayarlı tomografi (BT)’ye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız kalça intertrokanterik (İT) kırıklarında ameliyat planının belirlenmesinde radyografinin yanı sıra BT’ye gereksinim olup olmadığını tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Ocak 2016 ile Ocak 2020 yılları arasında kalça İT k ırıkları nedeniyle ameliyat edilen ve otomasyon kayıtlarında hem radyografisi hem de BT si olan 71 hasta, dokuz gözlemci tarafından de ğerlendirildi. Bunlar yalnızca radyografinin k ırığın konfigürasyonunu anlamada yeterli olup olmadığını ve BT’nin tedavi planına etkisini değerlendirdiler. Bulgular: Toplam 71 hastan ın (37 kad ın, 34 erkek) yaş ortalaması 80.8±8.35 olarak saptandı. Gözlemciler bu hastaların tedavi planlanmasında ve kırığın konfigürasyonunu daha iyi anlamak için hastaların %19.9’unda BT’ye gereksinim duydu. Gözlemcilerin k ırıkların BT görüntülerini incelemesi sonrası, hastaların %5.7’sinde tedavi planlamasında de ğişiklik yaptıkları tespit edildi. Sonuç: Kalça biyomekaniğinin daha iyi anlaşılması, anatomik olarak BT ile üç boyutlu görünt ünün elde edilmesi ve gelişen implant teknolojisi göz önüne al ındığında cerrahların kalça İT kırıklarında BT görüntülemesine olan gereksinimlerinin arttığı tespit edildi.specialization-in-medicine.listelement.badge Our Surgical Treatment Results of Acetabuler Fractures(2014) Güven, Necip; Gökalp, Mehmet AtaCerrahi olarak tedavi ettiğimiz asetabulum kırıklarının radyolojik ve klinik sonuçlarını değerlendirdik. Hastalar ve yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji kliniğimizde, ocak 2009 ile aralık 2013 tarihleri arasında en az 6 ay takibi olan, yeterli arşiv ve dosya bilgisine ulaşılan ve son kontrolleri yapılabilen 30 hasta değerlendirildi. Hastaların 25'i erkek (% 83.3), 5'i kadın (% 16.7) ve yaşları 18 ile 68 (ortalama 40) arasındaydı. Yirmi hastada (% 66.7) sağ kalçada, 10 hastada (% 33.7) sol kalçada asetabulum kırığı vardı. En sık travma nedeninin 13 hasta (% 43.3) ile yüksekten düşme olduğu görüldü. Letournel sınıflamasına göre 18 hasta (% 60) kompleks, 12 hasta (% 40) basit kırık sınıflaması içerisindeydi. Sekiz hastada posterior (% 26.5), 5 hastada (% 16.5) ise santral olmak üzere toplam 13 hastada (% 43.5) ilave olarak travmatik kalça çıkığı tespit edildi. Cerrahi tedavi endikasyonları, çekilen üç grafîden (ön-arka, obturator ve iliyak oblik ) herhangi birinde 3 mm'i geçen yer değiştirme, eklem içi kırık parçasının olması ve posterior instabilite olarak belirlendi. Kırık redüksiyonları değerlendirildiğinde, 13 hasta ( % 43.3 ) anatomik redüksiyon, 13 hasta (% 43.3) başarılı, 4 hasta da (%13.3) kötü redüksiyon olarak değerlendirildi. Redüksiyon kalitesinin klinik ve radyolojik sonuçlar üzerinde etkili olduğu ve kırığın basit ya da kompleks oluşuna göre de değişiklik gösterdiği görüldü. Ameliyat sonrası ortalama 28 ay takip edilen hastalar, Matta'nın radyolojik kriterlerine göre 13 hasta (% 43.3) mükemmel, 11 hasta (% 36.6) iyi, 4 hasta (% 13.3) orta, 2 hasta (% 6.6) kötü olarak sonuçlandı. Merle d'Aubigne ve Postel klinik iyileşme kriterlerine bakıldığında 7 hasta (% 23.3) çok iyi, 15 hasta (% 50) iyi, 4 hasta (% 13.3) orta ve 4 hasta (% 13.3) kötü olarak değerlendirildi. Sonuç: Hastaların kırıklarının çoğunun kompleks tip oluşu, hastalarla yeterli rehabilitasyon için uyum güçlüğü yaşanması, başlangıç deplasman miktarının fazla olması ameliyat sonuçlarımızı etkileyen nedenler arasındaydı. Kırık tipine göre uygun insizyon seçimi, biriken cerrahi tecrübe ve postoperatif dikkatli ve titiz hasta takipleri neticesinde başarılı ve tatminkar cerrahi sonuçlar elde edildiği inancındayız. Anahtar sözcükler: Asetabulum kırıkları, klinik ve radyolojik sonuç, letournel sınıflamasıArticle Trafik Kazalarına Bağlı Ön Kol, El Bilek ve El Kemiği Kırıklarının Analizi(2021) Tilki, İsmail; Oymak, İsmail; Can, Hale Nur; Güven, Necip; Sever, Demet; Asirdizer, Mahmut; Bilvanisi, Sevdegül KaradaşAmaç: Trafik kazalarında ekstremite yaralanmaları önemli bir yer tutmaktadır. El, bilek ve önkol trafik kazalarında en sık yaralanan bölgeler arasında tanımlanmış olmakla birlikte; daha ağır yaralanmalar nedeniyle sıklıkla ihmal edilmektedir. Çalışmamızda trafik kazaları sonrası el, el bilek ve ön kol kırıkları saptanan olguların değerlendirilmesi, yaralanan kişilerin yaş ve cinsiyet dağılımlarının tanımlanması, araç içi veya dışı konumları ile meydana gelen kırıkların lokalizasyon ve tiplerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada 01.01.2013 – 31.12.2019 tarihleri arasındaki 7 yıllık dönemde trafik kazası sonrasında Tıp Fakültesi’nin Acil Servisi’ne ve Adli Tıp Polikliniği’ne müracaat etmiş olguların tıbbi dosyaları geriye dönük olarak incelenmiş, önkol kırıkları saptanan 300 olgu çalışma kapsamına alınmıştır. Bulgular: Çalışmamızda genellikle önkolun doğrudan darbesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ulna-radius diafiz kırıkları, sunulan serideki trafik kazalarına bağlı ön kol, el bilek ve el kemiği kırıkları meydana gelmiş tüm olguların %70’inden fazlasında görülmekteydi. Kırıkların meydana gelmesinde %65,9’unda direkt mekanizmalar etkili olup, direkt kırıklar özellikle yayalarda ve yolcularda ön plana çıkmaktaydı. Sonuç: Çalışmamızda genellikle önkolun doğrudan darbesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ulna-radius diafiz kırıklarına sunulan serideki olguların %70’inden fazlasında rastlanmış olması, kırıkların %65,9’unun direkt mekanizmalar ile meydana geldiklerinin saptanmış olması, yayalarda ve yolcularda direkt kırıkların ön plana çıkmış olması, trafik kazalarında sekonder yaralanmalardan ziyade primer yaralanmaların ön planda olduğunu ortaya koyan önemli göstergeler olarak kabul edilmiştir.