1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Kurdoğlu, Mertihan"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 9 of 9
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Anne Hayatını Tehdit Eden Obstetrik Acillerden Puerperal Vulvar Hematom: Olgu Sunumu
    (2010) Yıldız, Muhammet; Kurdoğlu, Zehra; Kurdoğlu, Mertihan; Çim, Numan
    Puerperal vulvar hematomlar ciddi morbiditeye, nadiren de mortaliteye neden olan yaşamı tehdit edebilen obstetrik acillerdendir. 30 yaşında, gravida 7, parite 7 olan hasta, evde vajinal yolla doğum sonrası postpartum kanama ve vulvar hematom şikayeti ile acil servisten kliniğimize yatırıldı. Perine muayenesinde, sol vulvada 8x4 cm’lik fluktuasyon veren hematom mevcuttu. Hemoglobini 8,6 gr/dL, hematokrit 28 % di. Ultrasonografide batın içinde orta derecede sıvı saptanması nedeniyle hasta, uterin rüptür ön tanısıyla operasyona alındı. Ancak hastada uterin rüptür ve retroperitoneal hematoma rastlanmadı. Vulvadaki dev hematom boşaltıldıktan sonra kanama kontrolü sağlandı ve hemovak dren konularak operasyona son verildi. Postoperatif takibinde; intravenöz antibiyotik, kan transfüzyonu, antiinflamatuar tedavi ve perineye buz paketi uygulanan hasta postoperatif 6. günde şifa ile taburcu edildi. Evde vajinal doğum sonrasında puerperal vulvar hematom gelişen hastayı ve kliniğimizdeki takibini literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Specialist Thesis
    Assessing the Role of Serum Levels of Vitamin D, Soluble Endoglin (Seng), Soluble Fms-Like Tyrosine 1 (Sflt-1), Vascular Endothelial Growth Factor (Vegf) Which Are Factors Related With Angiogenesis in Pathophysiology of Preeclampsia
    (2011) Çim, Numan; Kurdoğlu, Mertihan
    Amaç: Anjiogenezde rolü olan proanjiojenik faktörlerden serum vitamin D ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ile antianjiojenik faktörlerden soluble endoglin (sEng) ve soluble fms-like tyrosine kinase 1 (sFlt-1)'ün geç başlangıçlı preeklampsi tanısı ve şiddetinin değerlendirilmesindeki rollerini araştırmak.Yöntem: Aralık 2007 ile Temmuz 2009 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde son adet tarihine göre veya ultrasonografik fetal biyometrik ölçümlerine göre 32 hafta ve üzeri gebeliği tespit edilen ve preeklampsi tanısı konulan 40 olgu (geç başlangıçlı preeklamptik gebe grubu) ile benzer yaş ve gebelik haftasında sağlıklı 40 gebe (kontrol grubu) çalışmaya dahil edilmiştir. Her iki gruptaki olguların, sistolik ve diastolik kan basınçları ile spot ve 24 saatlik idrarda protein, hemogram, serum üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon testleri (AST, ALT), LDH, vitamin D3, 25(OH) vitamin D3, 1,25(OH)2 vitamin D3, soluble endoglin (sEng), soluble fms-like tyrosine kinase 1 (sFlt-1) ve vasküler endotelyal growth factor (VEGF) değerleri ve doğan bebeklerin 1. ve 5. dakika APGAR skorları ile doğum ağırlıkları ölçülerek birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Ayrıca bakılan parametreler arasında bir ilişki olup olmadığı da değerlendirilmiştir.Bulgular: Geç başlangıçlı preeklamptik gebe grubu ve kontrol grubunda ortalama gebelik haftaları sırasıyla 35.18 ± 2.97 ve 35.28 ± 3.02 olarak bulunmuştur. Her iki grup arasında yaş, gravida, parite, gebelik haftası, vitamin D3, 25(OH) vitamin D3, 1,25(OH)2 vitamin D3, VEGF değerleri ve bebek doğum ağırlıkları bakımından istatistiki olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p>0.05). Kontrol grubu ile kıyaslandığında geç başlangıçlı preeklamptik gebe grubunda sistolik ve diastolik kan basınçları ile spot ve 24 saatlik idrarda protein miktarı, beyaz kan küresi, hemoglobin, serum üre, kreatinin, AST, ALT, LDH, sEng ve sFlt-1 düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek; trombosit ile 1. ve 5. dakika APGAR skorları ise daha düşük bulunmuştur (p<0.05). Ancak, serum sEng, sFlt-1, VEGF, vitamin D3, 25(OH) vitamin D3 ve 1.25(OH)2 vitamin D3 düzeyleri arasında anlamlı bir korelasyon tespit edilmemiştir. Geç başlangıçlı preeklamptik gebeler, hastalık şiddetine göre hafif ve şiddetli olarak iki alt gruba ayrıldığında; sEng, şiddetli preeklamptiklerde hafif preeklamptiklere göre daha yüksek tespit edilmiş (p<0.05) ancak sFlt-1, VEGF, vitamin D3, 25(OH) vitamin D3, 1,25(OH)2 vitamin D3 bakımından aralarında istatistiki olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p>0.05).Sonuç: Geç başlangıçlı preeklampsi tanısında antianjiojenik faktörlerden hem sEng, hem de sFlt-1'in değeri yüksek iken; tanı alan olgulardaki hastalık şiddetinin değerlendirilmesinde sadece sEng faydalı olabilir.Anahtar Kelimeler: Preeclampsia, soluble endoglin, soluble fms-like tyrosine kinase 1, vasküler endotelyal büyüme faktörü, anjiogenez, vitamin D.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Specialist Thesis
    Conventional Comparison of Effectiveness and Utilization of Af Genital System in Vaginal Infectious Pathogens
    (2013) Yıldırım, Semra Keskin; Kurdoğlu, Mertihan
    Amaç: Mikrobiyolojik hızlı tanı ve antibiyotik duyarlılığı tespit kitlerinden olan A.F. Genital Sistem®'in vajinit, pelvik inflamatuvar hastalık, preterm eylem ya da erken membran rüptürü ile ilişkili olabilecek enfeksiyöz patojenleri saptamadaki özgüllüğü ve duyarlılığının saptanması. Materyal-Metod: Çalışmamıza 197 hasta alınmıştır. Hastalar; Grup I'de vajinit tanısı konmuş olan 50 hasta, Grup II'de pelvik inflamatuvar hastalık tanısı konmuş 48 hasta, Grup III'te preterm eylem tanısı konmuş 49 hasta ve Grup IV'te erken membran rüptürü tanısı konmuş 50 hasta olmak üzere 4 gruba ayrılmıştır. Hastalardan alınan vajinal sürüntü örnekleri hem A.F. Genital Sistem® hem de konvansiyonel metodlar ile değerlendirilerek elde edilen bulgular karşılaştırılmıştır. İstatistik hesaplamalar için anlamlılık düzeyi %5 olarak alınmıştır. Hesaplamalar için SPSS (ver:13) istatistik paket programından yararlanılmıştır. Bulgular: Kültür sonuçlarına göre A.F. Genital Sistem® için en yüksek duyarlılık E. Faecalis için saptanmış olup %85.7 olarak bulunmuştur. En yüksek özgüllük ise E .coli için %98,2 olarak bulunmuştur. Testin doğruluk oranı Candida ve S. Aureus için %93,4 olarak hesap edilmiştir. Tartışma: A.F. Genital Sistem® testi E. facelis ve Candida için istatistiksel olarak anlamlı olup iyi bir test olarak kullanılabilir. Fakat diğer mikrooganizmalar için istatistiksel olarak anlamlı olmakla beraber çok kullanışlı bir test olmayabilir. AF Genital Sistem®, jinekoloji ve obstetrik pratiğinde en sık görülen patojenleri ve bunların antibiyotik duyarlılıklarını tespit için uygun bir yöntem olabilir. Vajinal enfeksiyöz patojenlerin tanısında AF Genital Sistem®'in doğruluğu ve kullanılabilirliğinin konvansiyonel metodlarla karşılaştırılması amacıyla farklı gruplarda ve daha büyük olgu serilerinde AF Genital Sistem® ile ilgili çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: AF Genital Sistem®, vaginit, PID, preterm eylem, EMR
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Evaluation of Iron Deficiency due to Nutritional Habits and Antioxidant Levels During Pregnancy
    (2014) Güven, Suzan; Meral, İsmail; Kurdoğlu, Mertihan
    Güven S, Gebelikte beslenme alışkanlığına bağlı demir eksikliği anemisi ve antioksidan değerlerinin araştırılması, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dali Yüksek Lisans Tezi, Van, 2014. Gebelikte hem annenin hem de fetüsün sağlığını etkileyen sorunların başında anemi gelmektedir. Özellikle de nutrisyonel anemiler daha yaygın olarak görülmektedir. Nutrisyonel anemilerin içinde de demir eksikliği anemisi başı çekmektedir. Bu çalışma gebelerde anemiyi önlemede beslenme alışkanlıklarının öneminin ve gebelikte beslenme alışkanlığına bağlı olarak oluşan demir eksikliği anemisi ile antioksidan aktivitesi arasındaki ilişkinin araştırılması amacıyla yapıldı. Araştırmaya, gebeliklerinin ilk trimestirinde olan 20 (Trimestir ilk), gebeliklerinin son trimestirinde olan 20 gebe (Trimestir son) ve gebe olmayan 20 kadın (Kontrol) olmak üzere toplam 60 kadın gönüllülük esasına dayanılarak dahil edildi. Gruplar yaş, vücut kitle indeksi, sigara kullanmama ve herhangi bir sistemik hastalık bulgusu olmama yönünden benzerlik gösteren 18-49 yaş aralığındaki bireylerden oluşturuldu. Deney ve kontrol grubundaki kadınlara anket uygulandıktan sonra kan örnekleri alındı ve malondialdehid (MDA) seviyesi, süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ve katalaz (KAT) enzim aktiviteleri ile hemoglobin (HGB), hematokrit (HCT), demir, ferritin ve ortalama eritrosit hacmi (MCV) düzeyleri ölçüldü. MDA değerleri gebe olmayan kadınlarda düşük bulunurken, gebe kadınlarda ilk trimestrle birlikte artış gösterdi ve bu değer terme yaklaştıkça yükselmeye devam etti (p < 0,05). SOD, KAT ve GSH-Px enzim aktiviteleri ise; gebe kadınlarda kontrole göre düşük bulundu (p < 0,05). Gebe gruplarıyla kontrol grubu arasında demir, ferritin ve MCV değerleri arasında istatistiksel bir fark bulunmadı. HCT ve HGB değerleri, gebe olmayan kadınlar ve gebeliğinin ilk trimesterindeki kadınlarda gebeliğinin son trimesterindeki kadınlara oranla yüksek bulundu (p < 0,05). Antioksidan değerlerinin sağlıklı gebeliklerde ve farklı trimesterlerde farklı değerlerde olabileceği sonucuna varıldı. Anahtar sözcükler: Antioksidanlar, beslenme, demir eksikliği anemisi, gebelik
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Jinekolojik Laparoskopi Esnasında Ana Damar Yaralanması: Olgu Sunumu
    (2009) Kamacı, Mansur; Kurdoğlu, Mertihan; Yildizhan, Recep; Erdemoğlu, Evrim; Adali, Ertan
    Jinekolojik laparoskopik cerrahilerde çok seyrek görülen ancak meydana geldiğinde de hasta hayatını tehlikeye sokabilen komplikasyonların başında ana damar yaralanmaları gelmektedir. Elektif jinekolojik girişimde bulunulan 15 yaşındaki bir olguda meydana gelen sol eksternal iliak arter yaralanması mevcut literatür eşliğinde; etyolojik faktörleri ve yönetim prensipleri de özetlenerek sunulmaktadır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kliniğimizde Adneksiyel Kitle Nedeniyle Opere Edilmiş Adolesan Yaş Grubuna Ait Verilerin Analizi
    (2010) Ay, E. Gülçin; Kamacı, Mansur; Kurdoğlu, Mertihan; Kurdoğlu, Zehra
    Amaç: Adolesan yaş grubunda adneksiyel kitle nedeniyle 2001-2010 yılları arasında kliniğimizde öpere edilen hastalara uygulanan cerrahi yaklaşımları ve histopatolojik sonuçları değerlendirmektir.Yöntem: 2001-2010 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği 'nde adneksiyel kitle nedeni ile öpere edilen adolesan yaş grubundaki 38 vaka retrospektif olarak incelenmiştir. Dosya verilerinden; hastaların yaşları, uygulanan cerrahi müdahaleler ve histopatolojik sonuçlar kaydedilmiştir.Bulgular: Öpere edilen hastaların 38'i (%9.59) adolesan yaş grubunu oluşturmaktadır. Hastaların en küçüğü 10, en büyüğü 19 yaşında olup yaş ortalaması 15.87' dir. Olguların 30'una (%79) laparotomi uygulanırken 8 'i (%21) i laparoskopik olarak tedavi edilmiştir. 12 (%31.6) hastaya ooforektomi, 23'üne (%60.5) kist ekstirpasyonu, 2 'sine (%5.3) apse drenajı ve adezyoliz ve 1 (%2.6) hastaya da salpenjektomi uygulanmıştır. Patoloji sonuçları incelendiğinde; %34.3'ünün (n=13) matür kistik teratom, %31.6 'sının (n=12) basit seröz kist, %7.9'unun (n—3) seröz kistadenom, %5.3'ünün (n=2) seröz kistadenokarsinom, %5.3'ünün (n=2) pelvik apse, %2.6'sının (n=l) müsinöz kistadenom, %2.6'sının (h=l) müsinöz kistadenokarsinom, %2.6'sının (n=l) disgerminom, %2.6'sının (n=l) korpus luteum hemorajikum kisti, %2.6'sının (n=l) grade III immatür teratom, %2.6'sının (n=l) ektopik gebelik saptanmıştır.Sonuç: Adolesan yaş grubundaki adneksiyel kitlelerin önemli bir kısmını matür kistik teratom ve basit seröz kist oluşturmakla birlikte nadir de olsa bu yaş grubunda malign ovaryan patolojiler de akılda tutulmalıdır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kliniğimizdeki Ektopik Gebelik Olgularının Beş Yıllık Analizi
    (2010) Kurdoğlu, Mertihan; Adali, Ertan; Yildizhan, Recep; Kolusarı, Ali; Şahin, Hanım Güler; Çim, Numan; Kamacı, Mansur
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, son beş yılda kliniğimizde tedavi edilen ektopik gebelik vakalarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: 2004–2009 yılları arasında 91 ektopik gebelik olgusu, dermografik özellikleri, risk faktörleri, klinik bulguları ve tedavi yaklaşımları açısından geriye dönük olarak değerlendirildi. İstatistiksel analiz için SPSS kullanıldı. Bulgular: Hastalarımızın yaş ortalaması 28,38± 6,47 olup, ektopik gebeliğin en sık görüldüğü yaş aralığı 26-35’dir. Hastaların gravida ve parite ortalamaları sırasıyla 3,86± 2,55 ve 2,34± 2,16’ dır. Hastaların kliniğimize başvuru sırasındaki ortalama serum β-hCG düzeyi 3085,41± 6346,84 mIU/L idi. Risk faktörleri sıklık sırasına göre abdomino-pelvik cerrahi öyküsü (% 16), rahim içi araç öyküsü (% 12), geçirilmiş ektopik gebelik öyküsü (% 7), pelvik inflamatuar hastalık öyküsü (% 2) idi. Hastaların kliniğimize en sık başvuru şikâyeti karın ağrısı (% 40) olup bunu takiben sırası ile vajinal kanama ile birlikte ağrı (% 38) ve sadece vajinal kanama (% 15) idi. Olguların % 66’ sına cerrahi, % 20’ sine metotreksat, % 10’ una bekleme tedavisi yapılmıştır. Sonuç: Ektopik gebelikler, hastanın ilerideki hayatta fertilite yeteneğini bozması hatta maternal mortaliteye yol açabilmesi nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. Özellikle abdomino- pelvik cerrahi öyküsü olan kadınlar risk altındadır. Erken tanı, konservatif tedavi yaklaşımlarına olanak tanır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Specialist Thesis
    The Comparison of Maternal, Fetal and Placental Trace Element, Heavy Metal and Maternal Vitamin Levels in Preterm Deliveries Complicated and Uncomplicated by Preterm Premature Rupture of Membranes
    (2009) Küçükaydın, Zehra; Kurdoğlu, Mertihan
    Amaç: Preterm erken membran rüptürü ile komplike olan ve olmayan preterm doğumlarda maternal, fetal ve plasental iz element ve ağır metal ile maternal vitamin düzeylerini karşılaştırarak hastalık etyolojisinde rollerinin olup olmadığı araştırmaktırMateryal-Metod: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde Aralık 2008 ile Mart 2009 tarihleri arasında preterm doğum yapan toplam 68 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Bunlardan 28-37. gebelik haftaları arasında erken membran rüptürü tanısı ile yatırılan 35 hasta [EMR (+)] çalışma grubunu oluştururken benzer gebelik haftasında intakt membran ile sadece doğum ağrılarının başlaması üzerine başvuran 33 hasta [EMR (-)] da kontrol grubu olarak çalışmaya alınmıştır. Doğum sonrası anne ve kordon kanı serumu ile plasenta örnekleri alınarak bunlarda atomik spektrofotometre ile iz element (magnezyum, çinko ve bakır) ve ağır metal (kadmiyum ve kurşun) düzeyleri ölçülürken vitamin düzeylerine (retinol, ?-tokoferol, vitamin D3, 25-hidroksi vitamin D3 ve 1,25 dihidroksi vitamin D3) sadece anne kanında bakılmıştırBulgular: İki grup arasında yaş, gravida, parite, abortus, ölü doğum, yaşayan veya doğup ölen çocuk sayısı, gestasyonel yaş, ortalama hemoglobin değerleri ve sigara kullanım oranları bakımından istatistiki olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p>0.05). Maternal serum magnezyum ile maternal ve kord serum çinko düzeyleri EMR (+) grupta daha düşük saptanırken plasental magnezyum EMR (+) grupta daha yüksek ölçülmüştür (p< 0,001). Kord serum magnezyum; plasental çinko; maternal ve kord serum ile plasental bakır, kadmiyum ve kurşun düzeyleri gruplar arasında farklılık göstermemiştir (p>0.05). Kontrol grubuyla kıyaslandığında, çalışma grubunda maternal serumda vitamin D3 ve 1,25 OH Vitamin D3 düzeyleri daha düşük bulunurken 25 OH Vitamin D3 ile retinol düzeyleri daha yüksek saptanmıştır (p<0.05). Maternal serum ? tokoferol düzeyi açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştirSonuç: Düşük maternal serum magnezyum ile maternal ve kord serum çinko düzeyleri ve yüksek plasental magnezyum düzeyleri, preterm erken membran rüptürü nedeniyle erken doğum yapan hastalarda etyopatogenezde rol oynayabilir. Yüksek maternal retinol düzeyleri ile vitamin D'nin değişik formlarının hastalık sürecindeki olası rollerini aydınlatmaya yönelik ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Türkiye'nin Doğusunda Çocukluk Çağındaki Cinsel İstismar Olgularının Değerlendirilmesi
    (2010) Kurdoğlu, Mertihan; Özgökçe, Çağdaş; Kurdoğlu, Zehra; Guler, Ayse
    Amaç: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’ ne cinsel istismar nedeniyle konsülte edilen olguları değerlendirmek. Planlama: Retrospektif çalışma Ortam: YYÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Van Hastalar: Cinsel istismara uğrayan 4-14 yaş grubundaki çocuklar Girişim: Yok Değerlendirme Parametreleri: Cinsel istismara uğrayan çocukların demografik özellikleri, muayene bulguları. Sonuç: Ocak-2007 ile Temmuz-2009 tarihleri arasındaki kayıtlar incelendiğinde, 4-14 yaş grubunda 52 çocuğun cinsel istismara uğradığı tespit edilmiştir. Bunlardan 42’sini kız ( % 80.77) 10’ unu erkek (%19.23) çocuklar oluşturmaktadır. Kız çocuklardan 12’ sinde (%28.57) hymen deflorasyonu, 7’ sinde (%16.67) anal livata, 4’ ünde (%9.52) her iki durum da tespit edilmiştir. Erkek çocukların 6’sında ( %60) anal livata, 7’sinde (%70) fiziksel darp hali görülmüştür. Dört kız (%9.52) ve 2 erkek (%20) çocuğunun aynı anda birden fazla kişi tarafından istismara uğrarken kızlardan 3’ ünün (%7.14) erkeklerden 1’ inin (%10) aynı kişi veya kişiler tarafından defalarca istismar edildiği anlaşılmıştır. Yorum: Bölgemizde çocuğa cinsel istismar, çoğu kez etnik ve kültürel değerler nedeniyle gizlendiği için cinsel istismara uğrayan çocukların gerçekte daha fazla olduğunu düşünmekteyiz.