Browsing by Author "Oto, Gökhan"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Assessment of Antinociceptive Activity of Achillea Arabica Kotschy Methanol Extract in an Experimental Mouse Model(2025) Genez, Mehmet Tarık; Koçak, Yılmaz; Oto, GökhanBu çalışmanın amacı, Achillea arabica kotschy (A. arabica) metanol ekstratının farelerdeki antinoniseptif etkinliğinin araştırılması ve olası periferik ve santral ağrı üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Çalışmada, 25-30 gram ağırlığında swiss-albino erkek cinsi 60 adet fare kullanıldı ve rastgele her grupta 6 adet hayvan olacak şekilde 10 gruba ayrıldı. Daha sonra kıvranma (writhing) ve hot-plate testlerinde denenmek üzere fareler 5'er gruba ayrıldı. Gruplar; kontrol (%2 tween 80), diklofenak sodyum (50 mg/kg), A. arabica metanol ekstresi 100, 200 ve 400 mg/kg olacak şekilde oluşturuldu. Bulgular, asetik asit kaynaklı ağrı modelinde A. arabica metanol ekstresinin doza bağımlı kıvranma sayısını kontrol grubuna göre önemli ölçüde azalttığı (p<0.05) ve pozitif kontrol grubuna yaklaştırdığı gözlendi. Hot plate testinde bitki dozlarının termal olarak indüklenen ağrı karşısında gözlenen cevap sürelerinde anlamlı bir artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Analjezik aktivite 60. dk'da tüm dozlarda belirgin bir şekilde progresif artış sergilediği saptanmıştır (p<0.05). Özellikle bitkinin orta dozu (200 mg/kg) ağrıyı algılama süresini uzattığı ve standart ilaç grubuna yaklaştırdığı gözlendi. Sonuçlarımız, A. arabica metanol ekstresinin her iki ağrı modelinde merkezi ve periferik ağrılı durumları hafifletmede potansiyel kullanımını destekleyen antinosiseptif etkiler sergilediği görülmüştür. Bitki içeriğindeki etkin maddelerin tespiti ve etki mekanizmalarının aydınlatılması için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışma, A. arabica'nın tıbbi değerinin anlaşılması için önemli bir temel oluşturmakta ve bu alanda gelecekte yapılacak araştırmalar için kaynak oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Achillea Arabica, Analjezik, Fare, Hot-Plate, Kıvranma Testi.Master Thesis The Comparison of the Effects of Vortioxetine, Fluoxetine and Resveratrol Treatments on Anxiety, Motor Activity and Learning Functions in Rats Exposed To Chronic Immobilization Stress(2019) Çelik, Barış; Oto, GökhanÇelik B. Kronik immobilizasyon stresine maruz bırakılan sıçanlarda vortioksetin, fluoksetin ve resveratrol tedavilerinin anksiyete, motor aktivite ve öğrenme üzerine etkilerinin karşılaştırılması, Van YYÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmakoloji Anabilim Dalı Yükseklisans Tezi, Van, 2019. Bu çalışma, kronik immobilizasyon stresine maruz bırakılan sıçanlarda vortioksetin, fluoksetin ve resveratrol tedavilerinin anksiyete, motor aktivite ve öğrenme üzerine etkilerini araştırmak için tasarlandı. Çalışmada 200 ± 20 g ağırlığında 72 adet erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Sıçanlar, her grupta 8 adet olacak şekilde 9 gruba ayrıldı. Grup 1: kontrol grubu, (strese maruz kalmadı) Grup 2: DMSO-çözücü grubu, strese maruz kalmadı. Grup 3: stres grubu, kronik immobilizasyon stresine maruz kaldı. Grup 4: Vortioksetin + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce 10 mg / kg / gün dozunda vortioksetin verildi. Grup 5: Fluoksetin + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce 10 mg / kg / gün dozunda fluoksetin verildi. Grup 6: Resveratrol + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce 100 mg / kg / gün dozunda resveratrol verildi. Grup 7: Vortioksetin (10 mg / kg / gün) + Resveratrol (100 mg / kg / gün) + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce vortioksetin ve resveratrol verildi. Grup 8: Fluoksetin (10 mg / kg / gün) + Resveratrol (100 mg / kg / gün) + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce fluoksetin ve resveratrol verildi. Grup 9: Vortioksetin (10 mg / kg / gün) + Fluoksetin (10 mg / kg / gün) + Resveratrol (100 mg / kg / gün) + stres grubu, sıçanlara stres uygulamasından 30 dakika önce vortioksetin, fluoksetin ve resveratrol verildi. Kronik immobilizasyon stresi uygulaması için hayvanlar 30 gün boyunca günde 60 dakika sabitleyici kafese konuldu. Yükseltilmiş artı-labirent (EPM) testinde açık kollarda harcanan zaman ve açık kollardaki girişlerin sayısı, normal kontrol grubuna göre stres kontrol grubunda anlamlı derecede düşüktü. Bu değerler tedavi gruplarında arttı. Morris water maze testinde kronik immobilizasyon stresi, platformu bulmak için gecikmeyi önemli ölçüde azalttı. Bu değerler tedavi gruplarında arttı. Rota rod testi sonuçlarının gerek grup içi, gerek gruplararası karşılaştırmalarında fark bulunamadı. Bu çalışmanın sonuçları; vortioksetin + fluoksetin + resveratrol kombinasyonunun, bu ilaçların yalnız uygulanmalarına göre daha iyi anksiyolitik etkiler gösterebileceğini; vortioksetin veya fluoksetine bağlı gelişebilecek öğrenme - bellek kayıplarının tedavi protokolüne resveratrol ilavesi ile engellenebileceğini göstermektedir. Önümüzdeki çalışmalarda sonuçlarımızın moleküler temellerinin aydınlatılması hedeflenmektedir.Other Deneysel Diyabet Oluşturulmuş Ratlarda Kekik (Thymus Vulgaris L.) ve Karabaş Kekiği (Thymbra Spicata L.) Uygulamasının Serum Protein Fraksiyonlarına Etkisi(2021) Özdemir, Hülya; Çetın, Sedat; Oto, Gökhan; Dede, Semiha; Dikilidal, Melek; Yüksek, Veysel; Akan, ZaferAmaç: Diabetes mellitus kan glukoz düzeyinin artmasına bağlı olarak ortaya çıkan metabolik bir hastalıktır. Bu hastalığa bağlı olarak kan glukoz düzeyinin yanında kan serum parametrelerinde de değişimler gözlenebilmektedir. Bu hastalığın tedavisinde bilinen ilaçların dışında geleneksel bitkisel tedaviler de kullanılmaktadır. Bu çalışma, iki farklı kekik (TVL:Thymus vulgaris L., TSL: Thymbra spicata L.) türünün diyabet oluşturulmuş ratların serum proteinleri üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla gerçekleştirildi. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla streptozosin ile deneysel olarak diyabet oluşturulan ratlara farklı dozlarda TVL ve TSL ekstraktları uygulandı. Çalışma; kontrol, diyabet, DMG (diyabetli glibenklamid verilen), TVL1 (diyabet+TVL 100mg/kg), TVL2 (diyabet+TVL 200mg/kg), TSL1 (diyabet+TSL 100mg/kg), TSL2 (diyabet+TSL 200 mg/kg) olmak üzere 7 gruba ayrıldı. Çalışma sonunda elde edilen serum örnekleri, elektroforez yöntemiyle yürütülerek, çalışma gruplarına ait serum proteinlerinin miktar ve oranları tespit edildi. Bulgular: Kontrol grubuna göre konsantrasyon (g/L) bakımından: total protein ve α1-globulin TVL2 ve TSL2 gruplarında önemli oranda azaldığı (p<0.05), albümin düzeyleri; TSL1 ve TVL1 grupları dışında diğerlerinde azalma (p<0.05) gösterdiği, α2-globulin ve β-globulin konsantrasyonlarının; TSL2 grubunda azaldığı (p<0.05), γ-globulinin ise TSL1 grubunda önemli bir artış (p<0.05) gösterdiği belirlendi. Kontrol grubuna göre % olarak: α2-globulinin, deneysel diyabet grubunda önemli oranda arttığı (p<0.05), albuminin, DMG ve TSL1 grubunda azaldığı (p<0.05), α1-globulinin, DMG grubunda önemli oranda arttığı (p<0.05), γ-globulinin TVL2 ve TSL1 gruplarında önemli oranda artış (p<0.05) gösterdiği, albümin/globülin (A/G) oranının ise DMG ve TSL1 gruplarında önemli oranda azaldığı (p<0.05) tespit edildi. Sonuç: Diabetes mellitus tedavisinde kullanılabilecek kekik türleri veya farklı bitki ekstraklarıyla ilgili çalışmalarda serum protein değişimlerinin değerlendirilmesinin önemli olabileceği ve ileriki çalışmalara katkı sağlacağı sonucuna varılmıştır.Research Project Deneysel Olarak Ccl4 Verilen Ratlarda Vitamin E + Selenyum ve Nigella Sativa (Çörekotu)' Nun Karaciğer Nekrozunu Engelleyici Etkisi(1990) Şahin, Ali; Alkan, Musa; Dede, Semiha; Oto, Gökhan; Dağoğlu, Gürdal; Yener, ZabitBu çalışmada, ratlarda karbontetraklorür ($CCL_4$) ile deneysel oluşturulan karaciğer nekrozunun engellenmesinde Nigella sativa (çörekotu)'nın etkisi araştırıldı. Çörekotunun antioksidan etkisinin karşılaştırılabilmesi amacıyla, yaygın olarak bilinen antioksidan vitamin E ve selenyum minerali seçildi. Denemede 40 adet rat kullanıldı ve her grupta sekiz rat bulunacak şekilde A,B,C,D,E gruplarına ayrıldı. A grubu kontrol olarak belirlendi ve deneme boyunca diğer gruplara içinde $CCL_4$ verilen aynı miktar parafin likid intraperitoneal (i.p.) uygulandı. B grubuna yalnızca likid parafin içinde $CCL_4$ i.p. verildi. C grubuna, i.p. olarak likid parafin içinde $CCL_4$ ve vitamin E+selenyum kombinasyonu ticari bir preparat i.m. uygulandı. D grubuna i.p. olarak likid parafin içinde $CCL_4$, i.m. olarak vit E+Se preparatı ve standart rat peletine %10 oranında katılmış çörekotu ad libitum verildi. E grubuna ise, i.p. olarak likid parafin içinde $CCL_4$ ve standart rat peletine %10 oranında katılmış çörekotu ad libitum verildi. Tüm gruplardan 4 kez, kontrol grubundakilerden bir de deneme başlangıcında olmak üzere 5 kez kan alındı ve bu örneklerde MDA,GSH-Px,SOD,ALT,AST,GSH, serüloplazmin analizleri yapıldı. Biyokimyasal olarak B grubunda lipid peroksidasyon ürünlerinin ve antioksidan enzimlerin belirgin bir şekilde arttığı görüldü. En az % ağırlık kaybı E grubunda gözlendi. Karaciğer örneklerinde en az nekroz oranı D grubunda saptandı. Histopatolojik muayene sonuçları da biyokimyasal sonuçlarla tutarlı idi. Sonuç olarak vitamin E+selenyum ve çörekotunun karaciğer nekrozunu engelleyebildiği kanısına varılmıştır.Article Drug-Drug Interactions in Intensive Care Units and Potential Clinical Consequences of These Interactions(2019) Oto, Gökhan; Göçeroğlu, Rezzan Temelli; Berber, İlhami; Soyalp, Celaleddin; Buğday, M. Serdar; Öksüz, Ersoy; Karaaslan, ErolAim: Drug-drug interactions (DDIs) are an important factor that can lead to serious health problems by increasing or decreasing theeffects of drugs. This study aimed to evaluate the frequency of DDIs in the intensive care unit (ICU).Material and Methods: All patients who were hospitalized for more than 24 h in the ICU of our hospital between January andSeptember 2018 and received 2 or more medications were included in this retrospective study. Frequency and severity of the DDIswere detected using the Rx Mediapharma and Lexi-Interact programs.Results: Of the 972 patients enrolled in the study, 2742 incidences of DDIs were detected in 626 patients (64%). Of the differentdrug pairs administered, 422 had DDIs, and 64 of those had 10 or more DDIs, constituting 67% of all of the DDIs. The most commonpotential clinical consequences of DDIs were increased risk of bleeding (12.3%), hyperkalemia (8.2%), arrhythmia (7.9%), and CNSdepression (6.6%).Conclusion: The results indicated that DDIs in the ICU were very common in our hospital. Moreover, these results indicated thatpatients should be closely monitored for the prevention of adverse effects, such as electrolyte disturbance, bleeding risk, andarrhythmia of drugs.Doctoral Thesis The Effects of Ivermectin and Moxidectin on Sevoflurane-Induced General Anesthesia(2019) Özçiçek, Kader Derya Dicle; Oto, GökhanBu çalışmada, sevofluran anestezisi öncesinde ivermektin ve moksidektin uygulanmış farelerde oluşması muhtemel ilaç etkileşimleri değerlendirildi. Çalışmada açık alan testi, uyku süresi ve motor aktivite parametrelerindeki değişim incelendi. Çalışmamızda her grupta 6 adet dişi Swiss albino fare kullanılmak üzere toplam 11 grup oluşturuldu. Çalışma 1. ve 11. gün olmak üzere 2 periyodda sürdürüldü. İlk periyodda Grup I (kontrol I), Grup II (serum fizyolojik), Grup III (sevofluran), Grup IV (ivermektin 0.2 mg/kg), Grup V (moksidektin 0.2 mg/kg), Grup VI (ivermektin + sevofluran aneztezisi) ve Grup VII (moksidektin + sevofluran anestezisi) grupları oluşturuldu. 2. periyodda GRUP VIII (Kontrol II), GRUP IX (Grup II'deki hayvanlara 11. günde sevofluran anestezisi uygulandı), GRUP X (Grup IV'deki hayvanlara 11. günde sevofluran anestezi uygulandı) ve GRUP XI (Grup V'deki hayvanlara 11. Günde sevofluran anestezisi uygulandı). Uyku süreleri belirlendikten sonra tüm gruplarda nörofarmakolojik testler uygulandı. Uyku süresi analiz sonuçları göstermektedir ki hem ivermektin, hem de moksidektin sevofluran ile birlikte uygulandığında uyku süresini anlamlı düzeyde artırmaktadır. Moksidektinin formülasyonundan kaynaklı uzun etkili olması, uyku süresini 11. günde de anlamlı bir şekilde artırdı. Açık alan testi sonuçlarına göre stereotipik ve ambulatuvar hareketlerde tedavi gruplarında artış görülürken vertikal ve horizontal hareketler ile alınan mesafede azalmalar belirlendi. Sonuçlarımız göstermektedir ki; antiparaziter ilaçlar anestezi süresini ve davranış parametrelerini değiştirmektedir. Sonuçlarımız, antiparaziter ilaç uygulanan hayvanlarda genel anestezi uygulanırken ilaç etkileşimleri yönü ile doz ayarlanması gerekliliğini, aksi taktirde olumsuz sonuçların oluşma riski taşıdığını göstermektedir.Master Thesis Hypoglycemic Effect of Dietary Boron on Diabetic Rats Induced by Streptozotocin as Experimentally(2012) Akman, Nur; Özdemir, Hülya; Oto, GökhanAkman N, Streptozotosin ile deneysel diyabet oluşturulan ratlarda diyetteki borun hipoglisemik etkisi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2012. Bu çalışmada deney hayvan modellerinde borik asit olarak alınan borun streptozotosin ile deneysel diyabet oluşturulan ratlar üzerinde antihiperglisemik etkinliği ile bazı vitamin ve mineraller üzerindeki etkisi incelendi. Çalışmada 48 adet ortalama 200-220 gr ağırlığında erkek Wistar albino ratlar kullanıldı. Kontrol grubu hariç diyabet oluşturmak için streptozotosin (45 mg/kg) periton içi (ip) yolla uygulandı. Standart diyet alan Kontrol, 250, 500 ve 1000 ppm borik asit içeren yem alanlar (4.1, 8.2 ve 15.0 mg bor/kg canlı ağırlık), her gün 6U /kg dozunda insülin alanlar ve diyabet olup standart pelet yem ile beslenenler olmak üzere, 6 grup oluşturuldu (n=8). İkinci hafta diyabet geliştikten sonra, farklı dozlarda borik asit içeren yemle beslenen gruplarda, referans olarak kabul edilen; Kontrol, İnsülin ve Diyabet gruplarına göre kan şekerinde anlamlı artışlar olduğu tespit edildi (p<0.05). Çalışmamızda, diyabet ve 250 ppm borik asit ilave edilmiş yem ile beslenen gruplarda, serum vitamin A ve vitamin E düzeylerinde anlamlı düşüş gözlenirken (p<0.05), vitamin D3 düzeyinde önemli bir değişim gözlenmemiştir. 250, 500, 1000 ppm gruplarında; Cu ve K düzeyinde, 1000 ppm grubunda Zn düzeyinde ve diyabet grubunda ise Na, Mg ve Zn düzeylerinde anlamlı düşüş (p<0.05) gözlenirken, diyabet grubunda serum Fe düzeyinde anlamlı bir artış (p<0.05) tespit edilmiştir. Diğer yandan tüm gruplarda Al düzeyinde ise istatistik olarak önemli değişiklik gözlenmemiştir. Sonuç olarak, bor mineralinin ratlarda kan şekerini düşürmediği, aksine yükselterek hiperglisemik bir etki gösterdiği; vitamin ve mineral düzeyleri de birlikte değerlendirildiğinde, borun diyabet tedavisinde uygun bir ajan olmadığı düşünülmektedir.Master Thesis Infections in Intensive Care of Newborn, Antibiotic Use and Bacteric Resistance Against These Antibiotics(2019) Ökten, Seda Çartı; Oto, GökhanSon yıllarda neonatolojideki gelişmeler sayesinde, düşük doğum ağırlıklı prematüre bebekler yaşamakta ve bu bebekler uzun süre yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde izlenmektedir. Ancak uzun süreli yatış çeşitli komplikasyonları da beraberinde getirmektedir. Bu komplikayonların en önemlisi hastane enfeksiyonlarıdır. Özellikle yoğun bakım ünitesinde yatan bebekler bu hastane enfeksiyonları için diğer bebeklere göre daha fazla risk faktörleri taşımaktadır. Bu risk faktörlerinin en önemlileri düşük doğum ağırlığı, prematüre doğum, mekanik ventilatör ve kateter uygulamalarıdır. Van ilinde bulunan Özel Lokman Hekim Hastanesi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde 2015-2018 tariheleri arasında yatan hastalar hastanenin bilgi işlem veri tabanından retrospektif olarak tarandı ve toplam 310 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, kateter durumları, mekanik ventilasyon durum ve süreleri, enfeksiyon durumları, hastanedeki yatış süreleri cerrahi işlem görüp görmeme durumları, en sık üreyen mikroorganizmalar, hastaların antibiyogram sonuçları, yıllara göre bebeklerde kullanılan antibiyotikler ve kullanım sonrası görülen enfeksiyon tipleri ve antibiyotiklere gösterilen direnç oranlarına incelendi. Çalışmamızda kan kültüründe en fazla üreyen patojen, sepsise neden olan Gr + Staphylococcus epidermidis'di (%57). Onu, Gr - Escherichia coli (% 11) ve Klebsiella (% 10) takip etmekteydi. İdrar kültüründe ise sırasıyla en fazla üreyen patojen E.coli (% 58), Staphylococcus epidermidis (% 13) ve Enterobacter'di (% 13). Gram negatif bakterilerin Levofloksasin, Moksifloksasin, İmipenem ve Vankomisin antibiyotiklerine direnç geliştirmediği ve genel olarak gram pozitif bakterilerin, gram negatif bakterilere göre daha düşük direnç gösterdikleri görülmektedir. Çalışmamızın sonuçları, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yatmakta olan bebeklerin daha çok preterm-SGA'lı hastalardan oluştuğunu, hastaların yatış süresinin uzun olduğunu, kateter kullanımının ve enfeksiyon oranının oldukça fazla olduğunu göstermektedir. Anahtar kelimeler: Antibiyotik, direnç, enfeksiyon, prematür, yenidoğanArticle Isırgan Otunun Dimetilbenzantrasen Uygulanan Tavşanlarda Lipit Peroksidasyonu, Antioksidan Maddeler ve Nitrit-nitrat Düzeyleri Üzerine Etkisi(2008) Türel, İdris; Çelikezen, F. Çağlar; Yaşar, Semih; Ertekin, Ali; Oto, GökhanBu çalışmada, ısırgan otu ekstresinin 7,12-dimetilbenzantrasen(DMBA) verilen tavşanlarda nitrik oksit oksidasyon ürünleri, lipit peroksidasyon ürünleri ve antioksidan maddeler düzeyleri üzerine etkileri araştırıldı. Çalışmayı 21 dişi Yeni Zelanda ırkı tavşan oluşturdu. Tavşanlar üç gruba bölündüler. Deneme süresi 150 gün olarak belirlendi. Kontrol grubuna 0.5 ml/kg/gün dozunda % 10’luk dimetilsülfoksit (DMSO) çözeltisi, DMBA grubuna %10’ luk DMSO’da çözündürülen DMBA maddesi 0.5 ml/kg/gün olarak verildi. Diğer gruba DMBA’ ya ilaveten ısırgan otu ekstraktı 0.2 ml/kg/gün şeklinde uygulandı. Deneme sonunda kan örnekleri alındı. Yapılan analizlerde kontrol grubu ölçümlerine göre hem DMBA verilen hem de DMBA+ısırgan otu verilen grupta nitrit ve nitrat düzeylerinde gözlenen artışlar istatistik olarak anlamlı bulundu(P<0.001). Malondialdehit(MDA) seviyelerinde gözlenen artışlarda DMBA grubunda P<0.001 kadar, DMBA+ısırgan otu grubunda P<0.01 kadar bir anlam gözlendi. Seruloplazmin, glutatyon, retinol ve β-karoten düzeylerindeki artışlar DMBA grubunda P<0.001 kadar bir önem arzederken, Vit.C’ de bu anlam P<0.01 kadardı. DMBA+ısırgan otu verilen grupta glutatyon, Vit.C, retinol ve β-karoten seviyelerindeki düşüşler istatistik olarak P<0.001 kadar bir önem arz etti. Seruloplazminde ise bu anlam P<0.01 olarak gözlendi. Sonuç olarak, ısırgan otu ekstraktı verilen grupta hem nitrik oksit oksidasyon ürünlerinde hem de lipit peroksidasyon ürünlerinde diğer deneme grubuna göre daha az artışların gözlenmesi bu bitkinin kısmen de olsa lipit peroksidasyonuna karşı bir koruma özelliği olduğunu göstermiştir.Article Karbontetraklorid ($cci_4$) ile Deneysel Olarak Karaciğer Nekrozu Oluşturulan Ratlarda Vitamin E+selenyum ve Nigella Sativa (Çörekotu)(2003) Oto, Gökhan; Dağoğlu, Gürdal; Dede, Semiha; Şahin, Ali; Yener, Zabit; Alkan, MusaBu çalışmada, ratlarda karbontetraklorid (CC14) ile deneysel oluşturulan karaciğer nekrozunun engellenmesinde Nigella sativa (çörekotu)'nın etkisi araştırıldı. Çörekotunun antioksidan etkisinin karşılaştırılabilmesi amacıyla, yaygın olarak antioksidan amaçla kullanılan vitamin E ve selenyum elementi seçildi. Denemede 40 adet rat kullanıldı ve her grupta sekiz rat bulunacak şekilde A, B, C, D ve E gruplarına ayrıldı. A grubu kontrol olarak belirlendi ve deneme boyunca intraperitoneal (i.p.) parafın likid, B grubuna i.p. olarak likid parafın içinde CC14, C grubuna i.p. olarak likid parafin içinde CC14 ve i.m. olarak vitamin E + selenyum kombinasyonunun ticari bir preparatı uygulandı. D grubuna i.p. olarak likid parafin içinde CCI4, i.m. olarak vit E + Se preparatı ve standart rat peletine % 10 oranında katılmış çörekotu, E grubuna ise, i.p. olarak likid parafin içinde CCI4 ve standart rat peletine % 10 oranında katılmış çörekotu ad libitum verildi. Tüm gruplardan 4 kez, kontrol grubundakilerden bir de deneme başlangıcında olmak üzere 5 kez kalpten kan alındı ve bu örneklerde Malondialdehid (MDA), Glutasyon peroksidaz (GSH-Px), Süperoksid dismutaz (SOD), Alanin transaminaz (ALT), Aspartat aminotransferaz (AST), Glutasyon (GSH) ve serüloplazmin analizleri yapıldı. B grubunda lipid peroksidasyon ürünlerinin ve antioksidan enzimlerin belirgin bir şekilde arttığı görüldü. En az % ağırlık kaybı E grubunda gözlendi. Karaciğer örneklerinde en az nekroz oranı D grubunda saptandı. Histopatolojik muayene sonuçları da biyokimyasal sonuçlarla tutarlı idi. Sonuç olarak vitamin E + selenyum ve çörekotunun karaciğer nekrozunu engelleyebildiği kanısına varılmıştır.Article Kronik İmmobilizasyon Stresine Maruz Bırakılan Ratlarda Fluoksetin ve Gundelia Tournefortii L. Bitki Ekstresinin; Anksiyete, Motor Aktivite, Böbrek ve Karaciğer Dokuları Üzerine Etkisinin Belirlenmesi(2020) Bati, Bedia; Yüksel, Hamdullah; Bingöl, Ömer; Oto, GökhanBu çalışma, kronik immobilizasyon stresine maruz bırakılan ratlarda anksiyete, motor aktivite, biyokimyasal ve antioksidan parametre değerleri üzerine Gundelia tournefortii L. bitkisinden elde edilen ekstrelerin ve Fluoksetin’in etki-lerinin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada canlı ağırlıkları 200-220 gr olan toplam 40 adet Wistar – albino ırkı dişi sıçan her grupta 8 sıçan olacak şekilde gruplara rastgele dağıtılmış ve çalışmanın süresi toplam 30 gün olarak planlanmıştır. Çalışmadaki gruplar; “Kontrol”, “Serum fizyolojik su + Kronik İmmobilizasyon”, “Gundelia tourne-fortii L. bitki ekstresi”, “Gundelia tournefortii L. bitki ektresi + Kronik immobilizasyon” ve “Fluoksetin + Kronik immobili-zasyon stresi” şeklinde oluşturulmuştur. 30’uncu gün sonunda tüm gruplara rotarod testi (motor aktivite testi) ve anksi-yete testi (yükseltilmiş artı labirent testi) uygulananarak tüm testler tamamlandıktan sonra uygulama sonunda sıçanlar sakrifiye edilmiştir. Çalışma sonunda aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), alkalen fosfataz (ALP), ürik asit(UA), kreatinin (CRE), total protein (TP), albumin düzeyleri belirlenmiştir. Ayrıca, karaciğer ve böbrek dokusu örneklerinde katalaz (CAT), süperoksid dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GPx), glutatyon S-transferaz (GST), glutatyon redüktaz (GR) aktiviteleri ve redükte glutatyon (GSH) ile malondialdehit (MDA) düzeyleri tespit edil-miştir. Sonuç olarak, deneysel olarak oluşturulan immobilizasyon stresine karşı, hem Gundelia tournefortii L. bitki ekst-resinin hem de Fluoksetin uygulamasının enzim aktiviteleri üzerine ve MDA parametre değeri üzerine olumlu etkiler sergilediği söylenebilir. Bununla birlikte, Gundelia tournefortii L. bitkisinin; motor aktivite üzerine herhangi bir etkisi ol-madığı tespit edilirken, yükseltilmiş artı labirent testi sonuçlarına göre, anksiyolitik etkisi olduğu belirlenmiştir.Article Omega Asitleri (3, 6, 9) ve Stearik Asidin Sıçanlarda İskemi Reperfüzyon Hasarında Fizyolojik ve Histopatolojik Etkilerinin Araştırılması(2024) Gür, Tuğba; Arıhan, Okan; Oto, Gökhan; Yildirim, Serkan; Kömüroğlu, Ahmet Ufuk; Karahan, Fatihİskemi, organ veya dokuya yetersiz kan akışı nedeniyle geri dönüşümlü veya geri dönüşümsüz hücre veya doku hasarına neden olur. Bu çalışmada 10 gruba ayrılan 70 adet dişi Wistar-albino sıçanın bacak kaslarına (kuadriseps) iskemi-reperfüzyon hasarı öncesi uygulanan omega 3, 6, 9 ve stearik asit yağ asitlerinin etkinliği araştırıldı. Çalışma 14 gün boyunca aynı dozda devam etti. Ayrıca bu yağ asitleri iskemi-reperfüzyon yapılmadan diğer gruplara da verildi. Uygulama sonrasında sıçanlarda farklı yağ asitlerinin kan biyokimyasal parametreleri, oksidatif stres parametreleri ve histopatoloji incelendi. Sonuç olarak omega 9 yağ asidinin histopatolojik özellikler ve oksidatif stres indeksi açısından diğer omega yağ asitleri ve stearik asit ile karşılaştırıldığında daha iyi koruyucu özelliklere sahip olduğu gözlendi. Ayrıca diğer yağ asitleri ve stearik asit, iskemi-reperfüzyonun zararlı etkilerine karşı bir dereceye kadar koruma sağlamıştır.Master Thesis Protective Effects of Quercetin Against Bisphenol a Exposure in a Streptozocin-Induced Experimental Diabetes Model(2023) Alparslan, Seray; Oto, Gökhan; Koçak, YılmazBu çalıĢma bisfenol a çevresel toksinine maruz bırakılan hayvanlarda diyabete karĢı kuersetinin koruyucu etkilerini araĢtırmak için tasarlandı. ÇalıĢmada 200 ± 20 g ağırlığında 72 adet Wistar albino cinsi diĢi sıçan kullanıldı. Sıçanlar her grupta 8 tane olacak olacak Ģekilde 9 gruba ayrıldı. Grup 1: Kontrol-1. Subkutan serum fizyolojik uygulandı. Grup 2: Kontrol-2. Çözücü (Mısır yağı) grubu: 0,5 ml mısır yağı oral gavaj yolu ile uygulandı. Grup 3: Streptozotosin Grubu: 50 mg/kg streptozosin s.c. yolla uygulandı. Grup 4: Bisfenol-A grubu. 10 mg/kg Bisfenol-A oral yol ile uygulandı. Grup 5: Kuersetin Grubu: Kuersetin 15mg/kg i.p yolla uygulandı. Grup 6: Streptozotosin (50 mg/kg/i.p.) + Kuersetin (15mg/kg/i.p.) grubu: 50 mg/kg STZ intraperitoneal yolla ve 15 mg/kg kuersetin intraperitoneal yolla uygulandı. Grup 7: Bisfenol A (10 mg/kg/oral yol) + Kuersetin (15mg/kg/i.p.) grubu: 10 mg/kg BPA oral gavaj yolu ile ve 15 mg/kg kuersetin intraperitoneal yol ile uygulandı. Grup 8: Streptozotosin (50 mg/kg/i.p.) + Bisfenol A grubu (10 mg/kg/oral yol) : 50 mg/kg STZ intraperitoneal yol ile ve 10 mg/kg BPA oral gavaj yolu ile uygulandı. Grup 9: Streptozotosin (50 mg/kg/i.p.) + Bisfenol A (10 mg/kg/oral yol) + Kuersetin (15mg/kg/i.p.) grubu: 50 mg/kg STZ intraperitoneal, 10 mg/kg BPA oral gavaj yolu ile ve 15 mg/kg kuersetin intraperitoneal yol ile uygulandı. Kontrol (SF) grubuna ait sıçanların pankreas dokuları normal histoloijk yapıdaydı. Mısır yağı ve kuersetin gruplarındaki pankreas dokuları kontrol grubuna benzer histolojik özelliklere sahipti. Streptozotocin uygulanan sıçanlardaki pankreas dokusunun langerhangs adacıkları kontrol grubuna göre oldukça küçük olup nekrotik hücrelere sahipti. Bisfenol A grubundaki pankreas dokularındaki Langerhans adacık hücrelerinin soluk boyandığı gözlendi. Streptozotocin+Kuersetin grubunda Langerhans adacıklarının büyüklüğü Streptozotosin grubuna göre daha büyük ve daha az nekrotik hücrelere sahip olduğu gözlendi. Bisfenol+Kuersetin grubu pankreas adacık hücrelerinin boyanma yoğunluğu Bisfenol grubuna göre daha yüksekti. Streptozotosin+Bisfenol A grubunda Langerhans adacıkları Streptozotosin grubundan daha küçük olup yoğun nektorik ve ve soluk boyanan adacık hücrelerine rastlandı. Streptozotosin+Bisfeol A+Kuersetin grubundaki adacıklarında düĢük derecede nekroz olduğu ve endokrin hücrelerin Streptozotosin+Bisfenol A grubuna göre daha yoğun boyama özelliğindeydi. Doku ve serum numunelerinde yapılan TAS-TOS-OSĠ analizlerinde STZ, BPA ve STZ-BPA gruplarının TAS düzeylerinde azalma, TOS düzeylerinde artıĢ olduğu; kuersetin tedavisi alan gruplarda ise TAS düzeylerinin artıĢ gösterirken TOS düzeylerinde anlamlı azalmalar olduğu belirlendi. Bu çalıĢmanın sonuçları; Bisfenol A'nın diyabeti tetikleyebileceğini ve kuersetinin ise diyabete karĢı koruyucu özellikleri olabileceğini göstermektedir.Article Sıçanlarda Çölyak Hastalığı Oluşturma Potansiyelinesahip Gliadin Maruziyetinde Ferula Pseudalliacea Rech. F. Bitkisinin Sitoprotektif Etkileri(2020) Dülger, Ahmet Cumhur; Oto, Gökhan; Bayram, Irfan; Guducuoglu, Huseyin; Fırat, MehmetAmaç: Çölyak hastalığı genetik olarak duyarlı kişilerde başlıca buğdaydaki gluten ve arpa, çavdar, yulaf gibi tahıllardaki gluten benzeri diğer tahıl proteinlerine karşı kalıcı intolerans olarak gelişen proksimal ince barsak hastalığıdır. Bu çalışmada; sıçanlarda deneysel olarak oluşturulan çölyak modelinde Ferula pseudalliacea Rech (FP) bitkisinin toprak üstü bölümlerinin su ekstraktlarının sitoprotektif etkileri incelenmiştir.Materyal ve Metot: FP bitkisi üzerinde daha önce yapılan bir araştırma tespit edilemediği için öncelikle farelerde akut toksisite testleri yapılmıştır ve probit analizi ile tedavi edici 3 doz belirlenmiştir. Daha sonra Wistar albino cinsi sıçanlarda 9 grup (n=8) oluşturulmuştur. Akabinde 17. gün çalışma sonlandırılmıştır. Sıçanlardan kan ve doku numuneleri alındıktan sonra, histopatolojik (proksimal jejunum örnekleri) ve immünolojik ve biyokimyasal yöntemler ile terapotik etkinlik değerlendirilmiştir.Bulgular: T-TG (Tissue Transglutaminase) IgA ve IL (Interleukin)-15 ELISA sonuçlarına göre her iki parametrede de gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilememiştir. AST (Aspartat Aminotransferaz Testi), protein, albüminde yüksek, glukozda düşük, ürede benzer; kreatinin submandibüler venden yaplan çalışmalara göre düşük, retroorbital yönteme göre benzer olduğu saptanmıştır. Ayrıca Alk/P’ın (Alkaline phosphatase) yüksek, total bilüribinin düşük, ürik asitin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Histopatolojik sonuçlara göre; dokuz grubun tamamı normal olarak değerlendirilmiştir.Sonuç: Mukoza harabiyeti yapılamadığından (IL-15 ve T-TG IgA seviyesi düşük) inflamasyon oluşamamıştır. Alk/P, AST yüksekliğine bağlı karaciğer harabiyeti oluşmuştur. Kreatin kinaz seviyesi ve bilüribin seviyeleri normaldir buda kas yıkımının olmadığını ve safra kanallarının normal olduğunu gösterir. Normal protein seviyeleri ve normal üre seviyesi bağırsak ve böbrek fonksiyonunun normal olduğunu göstermektedir.Article Sıçanlarda Pentilentetrazol İle İndüklenen Akut ve Kronik Epilepsi Modellerinde Thymus Vulgaris L.’nin Etkileri(2019) Sağmanlıgil, Vedat; Oto, Gökhan; Başbuğan, Yıldıray; Erkeç, Özlem Ergül; Ozdemır, Hulya; Uyar, Hasan AlperBu çalışmanın amacı pentilentetrazol ile indüklenen akut ve kronik epilepsi modellerinde Thymus vulgaris L. (TVL)’in oksidatif stres, motor koordinasyon ve öğrenme/bellek üzerine etkilerini araştırmaktır. Bu amaçla 64 adet Wistar albino sıçan randomize olarak sekiz gruba ayrıldı. (1) akut kontrol (AC), (2) akut pentilentetrazol (APTZ) (3) akut PTZ + sodyum valproat (APTZ+VPA), (4) akut PTZ +TVL (APTZ+TVL), (5) kronik kontrol (CC), (6) PTZ tutuşma (PTZk), (7) PTZ tutuşma + VPA (PTZk+VPA) ve (8) PTZ tutuşma + TVL (PTZk + TVL). PTZ enjeksiyonundan sonra 30 dk boyunca nöbetler gözlenerek skorlandı. Çalışmada tek doz PTZ (60 mg/kg, ip) enjeksiyonu ile akut PTZ indüklü nöbet modeli oluşturuldu. Tutuşma ise gün aşırı subkonvulsan dozda PTZ (35 mg/kg, ip) uygulanarak toplam 14 enjeksiyonla oluşturuldu. PTZk+VPA, PTZk ve PTZk+TVL grupları arasında nöbet skorları bakımından anlamlı bir fark bulunamadı. Kronik çalışma gruplarında Morris water maze cihazı ile yapılan öğrenme ve bellek testleri yanında rota rod cihazı ile yapılan motor aktivite testlerinde gruplar arasında farklılık görülmedi (P>0.05). Total antioksidan statüsü (TAS), total oksidan statüsü (TOS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ) sonuçları, PTZ uygulaması neticesinde antioksidan kapasitenin azaldığı, oksidan kapasitenin ise arttığı belirlendi. T. vulgaris’in özellikle uzun süre uygulanması ile total oksidanantioksidan dengenin sağlandığı görüldü. Sonuç olarak gelecekte, daha yüksek dozlarda T. vulgaris L.’nin PTZ indüklü nöbet skorlarını değiştirip değiştirmeyeceğini belirlenmesi için ek çalışmaların yapılabileceği düşünülmektedir.Article Streptozotosin ile Deneysel Diyabet Oluşturulan Ratlarda Diyetteki Borun Hiperglisemik Etkisi(2023) Alacabey, Nur Akman; Özdemir, Hülya; Oto, GökhanBu çalışmada ratlarda Streptozotosin (STZ) ile oluşturulan diyabetes mellitüste borik asidin (BA)'in kan şeker, vitamin ve mineral düzeyleri üzerine etkisi araştırıldı. Sunulan çalışmada 48 adet erkek Wistar albino rat (200-220 g) 6 gruba ayrıldı, Grup 1'e özel bir tedavi uygulanmadı, diğer gruplara intraperitonal (İP) 45 mg/kg STZ uygulanarak deneysel diyabet oluşturuldu. Grup 2 diyabet grubu; Grup 3 (6 U/kg insülin) insülin grubu; Grup 4, 5 ve 6’nın yemlerine sırasıyla 250, 500 ve 1000 ppm BA katıldı. Tüm grupların kan glikoz seviyesi haftalık olarak ölçüldü. Çalışmanın sonunda sıçanlar anestezi altında kan örnekleri alındıktan sonra sakrifiye edildi. Elde edilen serum örneklerinden A ve E vitamin ile bazı mineraller ölçüldü. Kan glikoz düzeylerinin 4, 5 ve 6. gruplarda arttığı belirlendi (p<0,05). Başlangıç değerleri ile karşılaştırıldığında 2 ve 4. grupta A vitamini, 4. grupta E vitamini, 4, 5 ve 6. gruplarda Cu, 2. grupta Zn, Mg, Na ve Fe düzeylerinin azaldığı tespit edildi. 5. ve 6. gruplarda Ca ve P azalırken, tüm gruplarda Al'de değişiklik gözlenmedi. Sonuç olarak, borun diyabetik sıçanlarda vitamin ve mineral düzeyleri ile birlikte değerlendirildiğinde hiperglisemik etkiye sahip olduğu gözlendi. Bor’un diyabet tedavisi için uygun bir ajan olup olmayacağı ileri çalışmalarla değerlendirilmelidir.Master Thesis The Effect of Dietary Boron on Learning and Behavior in Rats Given Boric Acid(2011) Yaren, Biljana; Özdemir, Hülya; Oto, GökhanBu çalışmada deney hayvan modellerinde borik asit olarak alınan borun öğrenme, davranış ve bazı vitamin ve oksidatif parametreler üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmada 32 adet 200 ± 20 g ağırlığında erkek Wistar albino rat kullanıldı. Ratlar 250, 500 ve 1000 ppm borik asit içeren yem alanlar (4.1, 8.2 ve 15.0 mg bor/kg canlı ağırlık alanlar) ve standart diyet alan kontrol grubu olmak üzere eşit sayıda dört gruba ayrıldı (n=8). Beş hafta süren bu çalışmada besinsel borun anksiyete üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla yükseltilmiş artı labirent testi, uzamsal öğrenme için Morris su tankı testi uygulandı. Çalışmanın sonunda elde edilen kan numunelerinde bazı vitamin ve oksidatif stres parametrelerinin düzeyleri incelendi. Çalışmamızda diyetteki borun 250 ve 500 ppm BA uygulanan ratların yem tüketimini (p<0.05) ve canlı ağırlık artışını arttırdığı (p<0.001); öğrenme sürecinin hızını değiştirmediği fakat 1000 ppm BA uygulanan grupta hafıza pekiştirme üzerine olumlu etki gösterdiği; anksiyete ile ilgili davranışları etkilemediği tespit edildi. Borun 500 ppm BA uygulanan grupta, serum MDA seviyelerini anlamlı ölçüde düşürürken (p<0.05) vitamin D3 düzeyini arttırdığı (p<0.01); 250 ve 500 ppm BA uygulanan gruplarda GSH-Px aktivitesini anlamlı ölçüde arttırdığı (p<0.05), tüm gruplarda vitamin E düzeyini düşürdüğü (p<0.05); retinol ve total serum antioksidan kapasitesini anlamlı seviyede değiştirmediği saptandı (p>0.05). Sonuç olarak, farklı dozlarda borik asit uygulanan ratlarda diyetteki borun hayvan performansı, hafıza kalıcılığı, lipit peroksidasyonu, glutatyon-proksidaz aktivitesi ve vitamin D3 düzeyleri üzerine olumlu etkiler gösterdiği görülmektedir. Bu sonuçlar bor mineralinin uygun dozda kullanıldığında organizma üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğini göstermektedir.Doctoral Thesis The Effects of Nettle (Urtica dioica L.) on Some Haematological, Biochemical Parameters and on Some Tumour Markers in Rabbits Receiving DMBA.(2007) Oto, Gökhan; Türel, İdrisBu çalısmada ısırgan otu (Urtica dioica L.)'nun DMBA uygulanan tavsanlarda hematolojik, biyokimyasal parametreler ile bazı tümör markırları üzerine etkisi incelendi. Çalısmada toplam 24 tavsan (Yeni Zelanda ırkı) kullanıldı. Hayvanlar 8'erli 3 gruba ayrıldı. Kontrol grubuna % 10'luk DMSO 0.5 ml/kg/gün dozunda i.m. olarak uygulandı. 2. gruba % 10'luk DMSO'da çözdürülmüs toksik etkisi bilinen DMBA 0.5 ml/kg/gün dozunda i.m. olarak, 3. gruba ise % 10'luk DMSO'da çözdürülmüs toksik etkisi bilinen DMBA i.m. olarak 0,5 ml/kg/gün ve % 2'lik Tween 80 solüsyonunda çözündürülmüs ısırgan otu methanol ekstresi i.m. olarak 0.2 ml/kg/gün dozlarında uygulandı. Hematolojik analizler 0, 15, 30, 45, 60. günlerde yapıldı. Hemoglobin, alyuvar, lenfosit ve hematokrit deger düzeyleri 60.gün karsılastırmalarında kontrol grubuna göre DMBA ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı gruplarda istatistiksel açıdan önemli düzeyde düsük (P<0.01), Nötrofil düzeyi DMBA grubunda kontrol grubu ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı gruba göre önemli düzeyde yüksek (P<0.01), eosinofil ve monosit düzeylerindeki degisimlerin ise gruplar arasında istatistiksel olarak önemli olmadıgı tespit edildi (P>0.05). Biyokimyasal analizler 0, 15, 30, 45, 60 ve 150. günlerde yapıldı. Kan serumunun 150.gün karsılastırmalarında biyokimyasal parametrelerden ALT, AST, amilaz, direkt bilurubin, indirekt bilurubin, Mg, ve AFP düzeyleri kontrol grubuna göre DMBA ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı grupta istatistiksel açıdan önemli düzeyde yüksek (P<0.01); üre (P<0.01), HDL kolesterol (P<0.01), total protein (P<0.05) ve klor düzeyleri (P<0.01) kontrol grubuna göre DMBA ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı grupta istatistiksel açıdan önemli düzeyde düsük; LDH (P<0.01), LDL (P<0.01), kalsiyum (P<0.05) ve CA 19-9 (P<0.01) düzeyleri DMBA grubunda, kontrol grubu ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı gruba göre istatistiksel olarak önemli düzeyde yüksek; Serum kreatinin ve VLDL düzeyleri kontrol grubuna göre DMBA grubunda düsük, DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı grupta ise istatistiksel olarak önemli düzeyde yüksek (P<0.01); ürik asit, trigliserid ve glukoz düzeyleri DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı grupta, kontrol grubu ve DMBA grubuna göre istatistiksel olarak önemli düzeyde yüksek (p<0.01); sodyum ve fosfor düzeyi DMBA grubunda, kontrol grubu ve DMBA + ısırgan otu ekstresinin uygulandıgı gruba göre önemli düzeyde (P<0.01) düsük; GGT, total bilurubin, GLOB ve potasyum düzeylerindeki degisim ise gruplar arası karsılastırmalarda istatistiksel açıdan önemsiz (P>0.05) olarak tespit edildi. Sonuç olarak, bu çalısmada elde edilen bulgulara göre ısırgan otu'nun toksik etkili olan DMBA'nın etkisini kısmen önleyebilecegi düsünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Biyokimyasal parametreler, DMBA, hematolojik parametreler, ısırgan otu (Urtica dioica L.), tümör markırları.Article Urtica Dioica L. (Isırgan Otu)'nin Metanol ve Su Ekstraktının 7.12-dimetilbenz(A)antrasen Uygulanan Tavşan Tüylerindeki İz Element Seviyeleri Üzerine Etkileri(2009) Yaşar, Semih; Çelikezen, F. Çağlar; Ertekin, Ali; Türel, İdris; Oto, GökhanBu çalışmada, Urtica dioica L.’nin, bir karsinojenik madde olan polisiklik aromatik hidrokarbonlardan 7,12- dimetilbenz(a)antrasen (DMBA) uygulanan tavşanların tüylerindeki iz element (Zn, Cu, Mn, Fe) konsantrasyonlarına etkileri araştırıldı. Her biri yedişer tavşandan oluşan üç deneme ve bir kontrol grubu oluşturuldu. A grubuna 7,12- dimetilbenz(a)antrasen (0,5 ml/kg/gün), B grubuna 0,5 ml/kg/gün DMBA+0.2 ml/kg/gün dozunda ısırgan otu metanol ekstraktı, C grubuna 0,5 ml/kg/gün DMBA+0.5 ml/kg/gün dozunda ısırgan otu sulu ekstraktı ve kontrol grubuna ise fizyolojik tuzlu su ile hazırlanan %10’luk dimetilsülfoksit çözeltisinden 0.5 ml/kg/gün dozunda İM olarak beş ay süreyle uygulandı. Yapılan ölçümlerde Cu düzeylerinde gözlenen azalmalar kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistik olarak anlamlı bulundu (P<0.01). Fe düzeylerinde DMBA+Urtica dioica L’nin sulu ekstraktı uygulanan grupta kontrol grubuna göre ölçülen azalma istatistik açıdan önemli bulundu (P<0.05). Sonuç olarak, Urtica dioica L’nin metanol ve sulu ekstraklarının uygulandığı deneme gruplarında tüy iz element seviyeleri kontrol verilerine göre düşük, DMBA grubuna göre yüksek bulundu. Bu bağlamda Urtica dioica L’nin DMBA’ nın neden olduğu zararlı etkilere karşı koruyucu olabileceği düşünülmektedir.Other Van İlinde Kaçak Veteriner İlaçları Sorunu(2000) Aksoy, Abdurrahman; Yılmaz, Orhan; Oto, GökhanBu çalışmada, Van İl Gümrük Müdürlüğünün bir yıllık kayıtları araştırılarak ve pazar incelemesi yaparak Van ilinde saptanan kaçak veteriner ilaçlan sorunu irdelenmiştir. Bir yıllık süre içinde 12202 kutu veteriner ilacı, 6 416 kutu herbisid ve 445 etiketsiz kutu elegeçirildiği belirlenmiştir.