Browsing by Author "Tekeli, Ahmet"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Article Comparison of Normal and Pse Turkey Breast Meat for Chemical Composition, Ph, Color, Myoglobin, and Drip Loss(Revista Brasileira Zootecnia Brazilian Journal Animal Sci, 2016) Celen, Mehmet Fatih; Sogut, Bunyamin; Zorba, Omer; Demirulus, Husrev; Tekeli, AhmetThe objective of this investigation was to determine the differences between normal and PSE (pale, soft, exudative) turkey breast meat in terms of chemical composition, pH, color, myoglobin, and drip loss. Pale and normal skinless, boneless turkey breast fillets were taken from a poultry slaughterhouse in Van/Turkey at about 2-3 h postmortem. Spectrocolorimetry (CIE L*a*b*), pH, protein, ash, dry matter, lipid, myoglobin, and drip loss were measured in normal and pale color turkey breast muscle. The normal breast meat had significantly lower L*, a*, and b* values in comparison with the pale breast meat. Myoglobin concentration and pH were significantly higher in the normal breast meat compared with that of the pale breast meat. Protein content was found to be significantly lower for the pale group compared with the normal group. No significant difference was found in ash, dry matter, and total lipid content between normal and pale breast meat. Drip loss was significantly affected by breast meat color groups at days 1, 2, 3, and 4 postmortem. Pale, soft, exudative turkey breast meat can lead to differences in the chemical composition and shelf life of the product.Master Thesis Determination of Nutrient Composition, Amino Acid, Fatty Acid Content and Microbiological Quality Values of Fish Meal Produced in Çanakkale Province(2024) Taş, Kübra; Tekeli, AhmetBalık unu insan tüketimine uygun olmayan balıkların veya balıkçılık endüstrisinden arta kalan atıkların işlenip kurutulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Balık unu balıkçılık endüstrisinin temel yan ürünlerinden biri haline gelmiş, yemlerde protein ve amino asit kaynağı olarak kullanılmaktadır. Balık besleme başta olmak üzere diğer karnivor ve omnivor evcil hayvanların beslenmesinde balık unu, önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle kanatlı hayvanların ve balıkların rasyonlarına katıldığı için, balık unlarının kalitesi oldukça hassas bir konu olarak dikkat çekmektedir. Gerek içerdikleri yüksek düzeydeki besin madde içerikleri, gerekse üretim esnasında uygulanan işlemler nedeniyle mikroorganizmalar için uygun üreme ortamı oluşturabilmektedir. Çalışmada, Çanakkale ilinde özel bir balık unu fabrikasından alınan balık unları kullanılmıştır. Yellow-fin, Skipjack balık türlerinin yanı sıra Karışık olarak isimlendirilen (Yellow-Fin, Skipjack ve diğer farklı balıkların dahil edilmiş olduğu grup) üç grup oluşturulmuştur. Mevcut çalışma, farklı balıklardan elde edilen balık unlarının, besin madde, aminoasit ve yağ asit profilleri, mineral madde, mikrobiyolojik analizler, maya ve küf analizleri ve mikroskobik analizlerle kalitelerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yapılan çalışmada nem oranı %1.58-4.16 arasında, kuru madde oranı %95.84-98.42 arasında, ham kül oranı %18.44-20.18 arasında, ham protein oranı %61.00-61.70 arasında, ham yağ oranı %9.36-11.40 arasında, organik madde oranı %72.25-78.86 arasında, HCl asitte çözünmeyen kül oranının ise %0.96 0.98 arasında olduğu belirlenmiştir. Lizin, Histidin, Valin, Alanin ve Aspartik amino asitlerinin en yüksek değerlerinin sırası ile 4.69, 1.60, 3.02, 3.88, 5.73 değerleri olarak Skipjack grubuna ait olduğu, karışık gurubun skipjack gurubuna istatistiki olarak eşdeğer olduğu tespit edilmiştir. Yellow-fin grubu ise bu değerler açısından istatistiki olarak düşük bulunmuştur (p<0.05). Diğer amino asitler ise istatistiki açıdan önemli bulunmamıştır (p>0.05). Yağ asitleri C16:0, C16:1, C18:1, Omega 3, EPA ve PUFA yağ asitleri en yüksek yellow-fin grubunda bulunurken en düşük skipjack gurubunda bulunmuştur ve gruplar arasındaki fark istatistiki olarak önemli bulunmuştur (p<0.001). Omega 6 yağ asitleri ise en yüksek yellow-fin grubunda bulunurken skipjack ve karışık (Yellow-fin Skipjack ve diğer farklı balıkların bulunduğu) olan grup ise benzer bulunmuştur. Kalsiyum, Fosfor, Potasyum ve Magnezyum istatistiki açıdan en yüksek değerleri Yellow-fin grubunda olup sırası ile 6.06, 3.71, 0.86 ve 0.27 % bulunmuştur (p<0.01). Mikrobiyolojik analizlerin sonuçlarına göre Koliform bakteri sayısı Skipjack grubunda, 1.4*10² olarak tespit edilmiştir. Yellow-Fin ve Karışık olan balık unlarına ait Koliform Bakteri Sayımı ve E. coli (Kob/g) de benzer şekilde <10 olarak bulunmuştur. Hiçbir balık ununda Salmonella tespit edilmemiştir. Mikrobiyolojik analiz sonuçları, tüm balık unlarının Mikrobiyolojik Kriterler Tebliğinin standardına uygun olduğunu göstermektedir. Yellow-Fin, Skipjack ve Karışık (Yellow-Fin,Skipjack ve diğer balık türleri) balıklardan elde edilen balık unlarında ait Histamin tespit edilmemiştir. Bu nedenle mevcut çalışmadaki balık unları mikrobiyolojik açıdan yüksek kaliteli balık unları olarak sınıflandırılmıştır. Mevcut çalışmada balık unlarının; Aspergillus spp., Penicillium spp., Fusarium spp. Phisiyum spp., Rhizophus spp. Fungus cinsleri ile Toplam Maya koloni sayıları incelenmiştir. Fusarium spp. ve Aspergillus spp.,Phisiyum spp.,Rhizophus spp. türü funguslar hiç bir balık ununda tespit edilmemişken, Penicillium spp., Skipjack ve Karışık balık unlarında sırasıyla 1.3×10⁴ , 0.6×10⁴ tespit edilmiştir. Yellow-Fin Balık ununda ise Penicillium spp.tespit edilmemiştir. Balık yemlerin kalitesini, hile yapılıp yapılmadığını ve kontaminasyon derecesini tespit etmek için mikroskobik incelemeye ihtiyaç vardır. Diğer analiz yöntemlerine göre Mikroskobik analiz, basit, hızlı ve daha az zaman alan bir tekniktir. Bilhassa yem hammaddelerinin ön incelemesi için oldukça uygun bir yöntem olmaktadır. Sonuç olarak, Çanakkale bölgesinde üretilen balık unlarının gerek besin madde gerekse mikrobiyolojik açıdan son derece kaliteli ve hayvan besleme açısından son derece uygun olduğu sonucuna varılmıştır.Master Thesis Determination of Yield, Nutritional and Toxic Components of Corn Produced as First Crop in Batman and Second Crop in Mardin(2019) Yücesoy, Fatih; Tekeli, Ahmet; Gülser, FüsunMevcut çalışma, Batman'da birinci ürün ve Mardin'de ikinci ürün olarak yetiştirilen mısır çeşitlerinin verim, besin madde ve toksikasyon içeriklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada nem oranı % 9.17-14.05, kuru madde oranı % 85.95- 90.83, ham kül oranı % 0.13-1.22, ham protein oranı % 5.60-6.89, ham yağ oranı % 0.97-1.69, ham selüloz oranı % 2.55-2.96, azotsuz öz madde oranı % 75.73-79.50, ADF oranı % 2.69-3.03, NDF oranı % 8.58-13.08, ADL oranı % 3.00-3.03, nişasta oranı % 642.17-649.45, şeker oranı % 12.01-12.03 arasında değişmekte olup, metabolik enerji ruminatlarda (Mcal/kg) 2.86-2.90, kanatlılarda (kcal/kg) 3126.96-3194.61, bin dane ağırlığı 291.93-377.60, hektolitre ağırlığı 76.98-79.10 kg/hl, dekara verimleri 1107- 1385.9 kg/da, L* 56.30-61.71, C* 37.39-4410, h° 73.27-76.51, a* 8.70-10.94, b* 35.95-42.63, palmitik asit 3.50-3.68 g/kg, oleik asit 8.16-8.63 g/kg, linoleik asit 16.00-16.98 g/kg, omega 6 16.00-16.98 g/kg, doymuş yağ asitleri 32.27-34.17 g/kg, AFB1 2.54-15.52 ppb, AFB2 0.74-01.5 ppb ve toplam aflatoksin 2.54-16.25 ppb arasında bulunmuştur. 48 mısır örneğinin 17'sinde maya ve küflere rastlanmıştır. Bu örneklerde tanımlanan funguslar maya (% 4.16), Penicillium spp. (% 31.2), Alternaria spp. (% 14.6) ve Aspergillus spp. (% 12.5) olarak bulunmuştur. Ayrıca birinci ürün mısır ekili arazilerin geneli killi yapıda iken, ikinci ürün mısır yetiştiriciliği yapılan arazilerin toprak özelliği killi-tınlı yapıda olduğu tespit edilmiştir.Article Effect of Dexketoprofen Trometamol as Immunohistochemical and Electron Microscopy on Kidney in Rats(Asian Network Scientific information-ansinet, 2019) Tekeli, Arzu Esen; Yagmurdur, Hatice; Ongen, Ercin; Tekeli, Ahmet; Take, Gulnur; Erdogan, Deniz; Dikmen, BayezidBackground and Objective: Dexketoprofen trometamol is the dextrorotatory enantiomer of NSAID ketoprofen formulated as a tromethamine salt. This study aimed to perform immunohistochemical and electron microscopic evaluations of the effects of two different doses of dexketoprofen trometamol on kidneys via parenteral administration for 7 days. Materials and Methods: The study was conducted on 30 healthy, male Wistar albino rats, each weighing approximately 220 g. The rats were randomized and distributed across 3 groups, with 10 rats in each group. In the control group, 0.9% NaCl was used in 1 mL volume. In the other groups, and 16 mg kg(-1)/day doses of dexketoprofen trometamol (Arveles 50 mg/2 mL) in 1 mL were used intraperitoneally twice per day for 7 days. Results: In the high-dose group, a statistically significant reduction in live weight was observed, along with apoptosis and increased cell proliferation when compared to the control group. In the low-dose group, statistically significant increased apoptosis and cell proliferation were found. Conclusion: It was found that dexketoprofen trometamol induced apoptosis and caused cell proliferation and the 16 mg kg(-1)/day dose initiated the necrotic process. When an overdose of dexketoprofen trometamol (16 mg kg(-1)) was administered, losses in live weight and diffuse degeneration of the kidney tissue occurred. Administrations of this dosage are not recommended as similar effects on human tissue are predicted.Article Effect of Rosehip Fruit (Rosa Canina L.) Supplementation To Rations of Broilers Grown Under Cold Stress Conditions on Some Performance, Blood, Morphological, Carcass and Meat Quality Characteristics(Eugen Ulmer Gmbh Co, 2014) Tekeli, AhmetThe aim of this study was to determine the effects of rosehip fruit (Rosa canina) which is used as a source of vitamin C in broilers under cold stress on performance, some blood parameters (total antioxidant capacity, total antioxidant status level, paraoxinase enzyme activity), rectal temperature and carcass parameters. In total, 240 one day old male broiler chicks (Ross 308) were used in the trial. Four treatment groups were formed at the beginning of the trial each including three subgroups (n = 20) with similar live weights. In order to prepare cold stress conditions, starting from the third week and onwards, the temperature of the trial room was set to 14 degrees C for 12 hours and to 24 degrees C for the following 12 hours. The main ration containing corn and soybean meal was used as control and other rations with 10, 20, 30 g/kg doses of rosehip supplementation formed the treatment groups. The highest live weight was measured in the groups supplemented with 10 and 20 g/kg rosehip. Increased dose of rosehip (30 g/kg) was observed to significantly decreased live weight (P < 0.01). The highest rectal temperatures (41.1 degrees C and 41.0 degrees C, respectively) before cold stress were recorded in the groups supplemented with 10 and 20 g/kg rosehip while the lowest temperature after cold stress was recorded in the group supplemented with 30 g/kg rosehip (P < 0.05). The use of rosehip in the rations of cold-stressed broilers significantly affected the levels of T3 hormone, Na, cholesterol, RBC, HCT and HGB (P < 0.05). T3 hormone level significantly increased in the group with 20 g/kg rosehip supplementation. Cholesterol level significantly decreased in the groups supplemented with 10 and 20 g/kg rosehip compared to the group with 30 g/kg rosehip supplementation. Similarly, the levels of blood hematocrit parameters RBC, HCT and HGB were detected to be lower in the groups with rosehip supplementation (P < 0.05). With respect to color parameters, a*, b* (P < 0.001), H and C values of thigh meat and L* (P < 0.001), b* (P < 0.001), H and C values of breast meat were significantly affected by the treatments (P < 0.05). The findings of the current study revealed that oxidative stress in broilers induced by cold weather conditions can be reduced by use of rosehip in broiler rations.Master Thesis The Effects of Biotine on Growth Performance and Foot Dermatitis in Broiler(2019) Akdeniz, Cesim; Tekeli, AhmetMevcut çalışma; biyotinin etlik piliçlerde büyüme performansı, ayak tabanı dermatiti üzerine etkileri, fizyolojik ve biyokimyasal parametrelerle olan ilişkisinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmada hayvan materyali olarak, 1 günlük yaşta 240 adet ROSS-308 erkek ve dişi etlik civciv kullanılmıştır. Denemede biyotin katkısı olmayan grup (0) kontrol grubunu oluştururken, biyotinin rasyona 0.2, 0.4, ve 0.8 mg/kg düzeylerinde katıldığı gruplar muamele grubunu oluşturmuştur. Deneme 42 gün sürmüştür. Deneme sonu itibariyle, biyotin katkısının canlı ağırlık kazancı, yem tüketimi, yemden yararlanma oranı, bazı yenilebilir iç organ ağırlık ve oranları ile birlikte karkas randımanı üzerine önemli bir etkisi olmamıştır (P>0.05). Çalışmada en düşük ölüm oranı % 20-22 ile biyotin katkısı alan gruplarda gözlenirken, en yüksek ölüm oranı % 32 ile kontrol grubunda gözlenmiştir. Deneme sonunda yapılan et analizlerinde, etlik piliçlerde göğüs eti a, b, c H ve pH renk değerleri biyotin katkısından önemli düzeyde etkilenmiştir (P<0.05). Göğüs etinde en yüksek renk tonu açısı değeri (H) 77.16 ve 75.55 ile 0.2 mg/kg biyotin katkısı alan grup ve kontrol grubunda görülür iken, en düşük renk tonu açısı değeri (H) 70.57 ile 0.8 mg/kg biyotin katkısı alan grupta belirlenmiştir. Göğüs eti pH değerleri en düşük 4.80 ile kontrol grubunda belirlenirken, en yüksek 4.86 ile 0.8 mg/kg biyotin katkısı alan grupta belirlenmiştir (P<0.05). Kan plazma ve hemogram değerlerinden Hemoglobin, HCO3pst, cCa, Anion K, AnionGap, sSO2 konsantrasyonlarına ait değerler bakımından gruplar arasında gözlemlenen farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (P>0.05). Diğer yandan, HCO3p ve CtCO2b konsantrasyonları bakımından gruplar arasında gözlemlenen farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.05). Mevcut çalışmada biyotin katkısı alan gruplarda ki ölüm oranı kontrol grubuna kıyasla daha düşük bulunmuştur. Buda biyotin ilavesinin broyler rasyonlarında mutlak bulunması gerekliliğini ispatlamaktadır. Biyotinin daha yüksek dozlarında yapılacak yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Biyotin, Broiler, Dermatit, Kan değerleri, Performans parametreleriArticle Effects of Different Degrees of Deacetylation and Levels of Chitosan on Performance, Egg Traits and Serum Biochemistry of Laying Hens(Taylor & Francis Ltd, 2022) Farivar, Afshin; Atay, Alp; Sahan, Zeynep; Serbester, Ugur; Yenilmez, Fatma; Tekeli, Ahmet; Celik, Ladine BaykalThe present study was conducted to evaluate whether the deacetylation degree of chitosan (low: 70% vs. high: 90%) and its dietary level (0, 200, 400, 800, 1600 mg/kg diet) would affect laying performance, faeces viscosity, egg quality, egg and serum biochemistry of layers. For the experimental feeding period of 8 weeks, 140 four weeks old Hisex Brown layers were divided into 10 treatment groups, comprising 14 birds each. The birds were housed in individual cages in a complete randomised design. Performance was assessed by recording feed intake, egg weight, daily egg production, egg quality and egg biochemistry. Serum biochemistry parameters were determined at the beginning and end of the experiment and faeces viscosity at the end of the experiment. Feed conversion ratio and faeces viscosity were deteriorated by increased level of chitosan. Lightness of egg yolk was significantly increased in animals receiving high-degree deacetylated chitosan compared to low-degree deacetylated chitosan. Yellowness of egg yolk was affected by interaction of deacetylation degree and level of chitosan. Yolk cholesterol concentration was lower in groups receiving high deacetylated chitosan by increasing chitosan level, while laying hens fed low deacetylated chitosan had a higher level of yolk cholesterol. A significant interaction between degree of deacetylation and chitosan level was determined for serum glucose and calcium concentration. Serum total antioxidant content increased with higher levels of dietary chitosan. In conclusion, dietary level or different degrees of deacetylated chitosan may reduce yolk cholesterol and improve serum antioxidant status. However, feed conversion ratio and faeces viscosity were impaired by increasing levels of chitosan supplementation, and lightness of yolk was increased by supplementation of chitosan with a high degree of deacetylation.Article The Effects of Different Levels of Rosehip Fruit Added in the Rations of Laying Hens Raised Under High Altitude and Cold Stress on Some Blood Parameters, Rectal Temperature, Fertility Rate and Chick Quality(2021) Belhan, Saadet; Aldemir, Resit; Demirel, Murat; Koşal, Volkan; Tekeli, Ahmet; Yıldız, Serhat; York, Ibrahım HakkıThis study was carried out to determine the effects of different doses (5g/kg, 10g/kg, 15g/kg) of rosehip fruit, which is a source of ascorbic acid (vitamine C), on fertility rate, chick quality and some blood parameters in the feed of breeder hens and roosters raised under high altitude and cold stress. It was applied during 12-week trial. While the fertility rate was not significantly affected by the treatments, the plasma vitamine C content of the laying hens was significantly affected by the treatments (P < 0.0001). While the lowest plasma vitamine C content was determined as 34.54 µg/ml in the control group, it was determined as 53.23, 133.40 and 214.69 µg/ml in the groups receiving rosehip fruit, respectively. When the blood plasma values were examined, the difference among the groups was found to be significant only in terms of triglyceride values in laying hens and uric acid values in roosters (P < 0.05). Likewise, the difference among the groups in terms of hatching body weight values of chicks was found to be statistically significant (P < 0.05). As a result, it can be said that 5 g/kg rosehip fruit can be added to the diets of breeder hens and roosters exposed to high altitude and cold stress.Article Effects of Essence Oil Additives Added To Different Feeds on Methane Production(Univ Cordoba, 2017) Tekeli, Ahmet; Yildiz, Gultekin; Drochner, Winfried; Steingass, HerbertObjective. The aim of the study is to determine the effect of different plant essence oil supplementation to TMR, concentrate and hay on methanogenesis and at 2, 8 and 24 hours (h) using in vitro gas production technique in cattle. Material and methods. Three fistulated Holstein dairy cows were used for rumen fluid collection for application of in vitro gas production technique. Four essence oils (T. vulgaris, O. vulgare, S. aromaticum, Z. officinale) were used as plant extracts. Results. Essence oil supplementation, particularly at increased doses, significantly decreased methane production for TMR, concentrate and hay at 8 and 24 h compared to negative and positive control groups (p<0.05). Among all plant extracts, Syzygium 200 ppm supplementation resulted the lowest methane production values(p<0.05). While methane production at 24 h in positive control groups were recorded respectively as 10.45, 10.75 and 10.07 for TMR, concentrate and hay, the values in Syzygium 200 ppm group were recorded respectively as 1.65, 3.28 and 1.98 for these feed groups. Conclusions. The findings of the study indicate that increased doses of essence oil supplementation significantly decrease methane production in ruminants. Hence, it is suggested that essence oil will be highly beneficial in ruminant nutrition.Article Effects of L-Carnitine Supplementation on Ascites Syndrome in the Broilers Grown at High Altitude(Univ Cordoba, 2019) Coskun, Muhammed Ikbal; Tekeli, AhmetObjective. Investigate the effects of L-carnitine as a potential means of reducing the incidence of ascites in broilers and its relationship with physiological and biochemical paramaters. Material and methods. One-day-old 300 male broiler chicks (Ross 308) were used in the trial. The group without L-carnitine supplementation (0) was assigned as control and the groups that received 100, 150, 200 and 250 mg/L L-carnitine supplementation in water were assigned as treatment groups. The trial was completed in 35 days. Results. L-carnitine supplementation did not have any significant effect on live weight gain, feed consumption, water consumption and feed conversion ratio. Levels of blood plasma and hemogram parameters HDL, Triglyceride, CK, RBC and MCH were significantly affected by L-carnitine (p<0.05). Blood gas parameter pH value was significantly affected by L-carnitine supplementation in the broilers with ascites. Blood gas pH value significantly increased with 100 mg/L L-carnitine supplementation compared to that of control (p<0.05). While blood pH was 7.21 in the animals with ascites, it was determined as 7.48 in healthy animals. Concentrations of SO2 and ctO(2) were higher in healthy animals, while ctCO2P and hemoglobin concentrations were higher in ascitic animals (p<0.05). Conclusions. Ascites mortality rates starting from the control group were calculated respectively as %; 20.00, 18.33, 26.67, 28.33 and 28.33%. 76.71% of total ascites deaths were in the 5th week. It was concluded that low doses of L-carnitine supplementation may have positive effects in the broilers grown at high altitude.Article Efficacy of Essence Oil Supplementation To Feeds on Volatile Fatty Acid Production(Univ Cordoba, 2015) Tekeli, Ahmet; Yildiz, Gultekin; Drochner, Winfried; Steingass, HerbertObjective. Determine the effect of some plant extract supplementation to Total Mixed Ration (TMR), concentrate and hay on volatile fatty acid (VFA) production at 8 and 24 hours (h) using in vitro gas production technique in cattle. Material and methods. Three fistulated Holstein dairy cows were used for rumen fluid collection for application of in vitro gas production technique. Four essence oils (T. vulgaris, O. vulgare, S. aromaticum, Z. officinale) were used as plant extracts. Results. Essence oil supplementations to the examined feed groups had significant effect only on C2/C3 VFA level at 8 h in all feed groups (p<0.05). C2/C3 VFA level at 8 h significantly increased in the groups with Oregano 25 ppm supplementation for TMR and concentrate and in the groups with Thymol 25 ppm supplementation for hay. C3 VFA level at 8 h significantly increased in the group that received Syzygium 200 ppm supplementation for hay. Different plant extracts supplemented to TMR, concentrate and hay significantly affected C2, C3, IC4, IC5, C5 and C2/C3 VFA levels at 24 h (p<0.05). Conclusions. The findings of the study indicate that moderate doses of plant extracts result in increased VFA levels in ruminants while higher doses demonstrate the opposite effect.Article Etlik Piliçlerde Ani Ölüm Sendromu, Nedenleri ve Önlemleri(2016) Tekeli, Ahmet; Aldemir, Resit; Yıldız, SerhatAni ölüm sendromu, etlik piliç üretim endüstrisinde son yıllarda çok ciddi ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Ani ölüm sendromu, görünüşte sağlıklı ve hızlı büyüyen etlik civcivlerin hiçbir belirgin semptom göstermeden aniden ölmesi durumudur. Çıkımdan 2 gün gibi erken yaşlardan başlayarak, 42 günlük pazar yaşına kadar tüm yaşlardaki etlik piliçleri etkilemektedir. Ölümler sıklıkla 3-4 haftalık yaştaki etlik piliçlerde görülmektedir. Erkekler dişilerden daha fazla etkilenmektedir. Bu durum nadir olarak diğer kanatlı türlerinde de görülebilmektedir. Ölüm sağlıklı görülen hayvanlarda 12 dakika içerisinde gerçekleşmektedir. Diğer hastalıklardan farklı olarak, ölüm durumunda hayvanlar çoğunlukla sırt üstü yatar pozisyonunda bulunmaktadır. Hastalığın etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Ani ölüm sendromu, karbonhidrat metabolizması ve laktik asidozise bağlı olarak gelişen hücre zarı bütünlüğünün kaybolması, hücre içi elektrolit dengesinin bozulması, stres ve sonuç olarak da kalp ritim bozukluklarının oluşmasıyla ilişkilendirilebilir. Ani ölüm sendromunu etkileyen etmenler; hayvana, beslemeye ve yönetim-çevreye bağlı faktörler olarak sınıflandırabilir. Nekropsi bulgularında; kalpteki kan, 'Jelly pıhtı' olarak tanımlanan bir yapıdadır. Ani ölüm sendromunu tamamen önleyecek, kontrol altına alacak ve tedavi edecek bir yöntem yoktur. Bu metabolik bozukluk, gelişme oranının hızlı olmasıyla ilişkili olduğundan, hayvanın büyüme hızının yavaşlatılması yönünde bir takım önlemlerin (kalitatif ve kantitatif yem sınırlaması) alınması gerekmektedir. Mevcut derlemede, söz konusu bu sendromun beslemeyle olan ilişkisine ve kontrol altına alınması için gerekli önlemlere değinilmiştir.Article Etlik Piliçlerde Odunsu Göğüs Eti 'wooden Breast' Sorunu(2016) Özcan, Mehmet Akif; Tekeli, Ahmet; Kutlu, Hasan RüstüMevcut çalışma, kanatlı göğüs eti kalitesinde görsel ve duyusal farklılıklara yol açan önemli bir kas problemi olan odunsu göğsün makroskobik ve mikroskobik bulguları, nedenleri ve ekonomik kayıplarına dikkat çekmek için hazırlanmıştır. Odunsu göğüs olarak bilinen 'Wooden Breast' kanatlı endüstrisi için hayati önem taşıyan bir sorundur. Son yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Avrupa ve diğer ülkelerde de kanatlı et üretimini ciddi bir şekilde etkilemeye başlamıştır. Odunsu göğüs eti oluşumu etlik piliçlerde göğüs filetosunun tamamen sertleşmesi ve dokunulduğunda da şişliğin belli olması ile karakterize bir durumdur. Filetonun yüzeyi, peteşiyal (Toplu iğne büyüklüğünde, kabarık olmayan mor-kırmızı kanama odağı) kanamalı ve kanamasız vizkoz-jelatinli eksüdat (Yangı nedeniyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan protein ve hücrelerden meydana gelen sıvı) içermektedir. 'Wooden' denilen odunsu yapı sadece göğüs etinde değil aynı zamanda bacaklarda da oluşabilmektedir. Büyüme oranı, cinsiyet, yemin enerji düzeyi, aminoasit düzeyi ve selenyum katkısı odunsu göğüs eti (wooden breast) oluşumuna etki eden faktörlerdir. Odunsu göğüsün makroskobik görüntüsünde, soluk renk, yüzeysel akıntı ve dokuda anormal sertlik görülmektedir. Mikroskobik bulgularında ise, göğüsteki kas lifleri daha az ve yuvarlak şekildedir. Lezyonlar patojenik bir mikroorganizma içermez, aseptiktir. Odunsu göğüs etlerinde etin rengi daha parlak, daha beyazdır (L* değeri). Kaslarda görülen bu problem, kasları sadece görsel ve duyusal olarak etkilerken, bu etlerin insan sağlığı üzerine olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır. Göğüs etlerindeki beyaz çizgilerin ve odunsu yapının şiddeti arttıkça, Avrupalı tüketiciler arasında bu etlerin kabul edilme oranı azalmaktadırArticle Genel Doğrusal ve Çok Seviyeli Doğrusal Büyüme Modelleri Kullanılarak Etlik Piliçlerde Büyümenin Değerlendirilmesi(2020) İzgi, Volkan; Tekeli, Ahmet; Akkol, SunaBu çalışma, genel doğrusal ve çok seviyeli doğrusal büyüme modellerini kullanarak büyüme eğrisi modellerinikarşılaştırmak ve etlik piliçlerde büyümedeki farklılıkların tespit edilmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla 74 erkek etlikpilicin canlı ağırlık kayıtlarını içeren veri seti kullanılmıştır. Ölçümler yumurtadan çıkıştan altıncı haftaya kadar haftada birolmak üzere bireysel olarak kaydedilmiştir. Verilerin analizi için, genel doğrusal modellerden iki ve çok seviyeli doğrusalmodellerden üç olmak üzere beş farklı büyüme modeli kullanılmıştır. Değişimi en iyi açıklayan modeli bulmak için; logolabilirlik (log-likelihood, ll), Akaiki bilgi ölçütü (Akaike Information Criteria, AIC), Bayes bilgi ölçütü (BayesianInformation Criteria, BIC), düzeltilmiş Akaiki bilgi ölçütü (AIC Corrected, AICC) ve olabilirlik oran testi (Likelihood RatioTest, LRT)’nden faydalanılmıştır. Çalışmanın sonuçları, çok seviyeli büyüme modellerinin genel doğrusal modellerden dahahassas tahminler yaptığını ve büyümeyi en iyi açıklayan modelin en küçük uyum ölçütlerine sahip “kesim noktası ve eğiminşansa bağlı olduğu kuadratik büyüme modeli” olduğunu ortaya koymuştur. Bu modele göre, erkek etlik piliçlerde büyümeüzerine zamanın lineer ve kuadratik etkisiyle birlikte yumurtadan çıkıştan itibaren büyümenin takip edildiği süre boyuncabireysel farklılıkların anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır.Article Histological and Electron Microscopic Examination of the Effect of Dexketoprofen Trometamol on Liver in Rats(Discovery Publication, 2017) Tekeli, Arzu Esen; Yagmurdur, Hatice; Ongen, Ercin; Tekeli, Ahmet; Take, Gulnur; Erdogan, Deniz; Dikmen, BeyazitBackground: The current study was performed for histological and electron microscopic examination of the effects of different doses of dexketoprofen trometamol on liver in rats. Material and Methods: Shame group consisted of rats administered 1 ml of 0.9% NaCl twice a day via intraperitoneal route, 8 mg/kg/day was used in Dexketoprofen Trometamol low-dose group, and 16 mg/kg/day was used in Dexketoprofen Trometamol high-dose group. 30 healthy Wistar albino type male rats were used in the study as animal materials. Results: The presence of TUNEL positive cells was increased with the increasing dose level of Dexketoprofen Trometamol and TUNEL positive hepatocytes distributed all over the tissue. Diffuse degeneration was determined in the liver sections of the group administered high-dose. Necrotic areas became more apparent particularly in regions close to the central vein. PCNA involvement was detected to be considerably increased compared to the shame and low-dose groups. Electron microscopic image of liver in the group administered high-dose drug showed that all hepatocytes present with highly active cell structure. Hepatocyte mitochondria were observed to be highly developed and to grow large and fuse from place to place. Granulated and smooth endoplasmic reticulum tubulus and cisternae displayed a highly-dilated appearance. Bile canaliculi were distinguished as dilated and its lumen was covered with microvilli. There were many vacuolar formation in addition to lipid droplets in the cytoplasms of ito cells. Conclusion: Dexketroprofen Trometamol drug administration was determined to increase activation particularly in parenchymal cells depending on dose and cause degeneration in liver tissue with heavy activity.Master Thesis Investigation of Multi Level Linear, General Linear and Nonlinear Growth Models and Application in Livestock Field(2020) İzgi, Volkan; Akkol, Suna; Tekeli, AhmetBu çalışmada hayvancılık alanında önemli bir yere sahip olan büyüme eğrilerinin genel doğrusal regresyon, doğrusal olmayan regresyon ve iki seviyeli doğrusal regresyon modelleri kullanılarak değerlendirilmesi ve büyümeyi en iyi açıklayan modelin bulunması amaçlanmıştır. Bu amaçla, 74 adet erkek etlik pilice ait yumurtadan çıkıştan itibaren altıncı haftaya kadar alınmış olan bireysel canlı ağırlık değerleri kullanılmıştır. Çalışmada sırasıyla; Bertalanffy, Gompertz, Brody, Logistik, lineer, kübik, kesim noktasının şansa bağlı olduğu koşulsuz doğrusal büyüme modeli (Model I), kesim noktası ve eğimin şansa bağlı olduğu koşulsuz doğrusal büyüme modeli (Model II), kesim noktası ve eğimin şansa bağlı olduğu koşulsuz kuadratik büyüme modeli (Model III) çalıştırılmıştır. Büyümeyi en iyi açıklayan modeli bulmak amacıyla belirleme katsayısı, hata kareler ortalaması, Log olabilirlik (-2ll), AIC, AICC ve BIC kullanılmıştır. Çalışmanın sonunda, doğrusal olmayan Bertalanffy, Gompertz, Brody ve Logistik modeller ortalama canlı ağırlık değerlerini kullanması nedeniyle sadece kendi içinde karşılaştırmaya tabi tutulabilmiştir. Doğrusal olmayan büyüme modelleri içinde büyümeyi en iyi açıklayan model Gompertz olarak belirlenmiştir. Doğrusal regresyon modelleri de ortalama canlı ağırlık değerlerini kullandığı için tercih edilen modeller olmamıştır. İki seviyeli doğrusal regresyon modellerinden en küçük -2ll, AIC, AICC ve BIC değerlerine sahip olan Model III, büyümeyi en iyi açıklayan model olmuştur.Article Is There Any Effect of Coenzyme Q10 on Prevention of Myringosclerosis? Experimental Study With Rats(Assoc Brasileira Otorrinolaringologia & Cirurgia Cervicofacial, 2013) Aydogan, Filiz; Aydin, Emine; Tastan, Eren; Akgedik, Sukran; Tekeli, Ahmet; Ustun, HuseyinRecent studies have shown that the formation of myringosclerosis could be reduced by the application of antioxidant enzymes and elements. Objective: The aim of this study was to investigate the effectiveness of coenzyme Q10 on the prevention of experimentally induced myringosclerosis. Method: Forty-eight healthy female wistar albino rats were bilaterally myringotomized and divided into four groups randomly. Group A received no treatment, group B was administered oral coenzyme Q10. Group C was treated with topical saline solution, group D received topically coenzyme Q10. On the 15th day of treatment, tympanic membranes were examined by otomicroscopy. Myringosclerotic lesions were documented semiquantitatively by using 4-point scale. After harvesting tympanic membranes were evaluated histopathologically. Results: In group D (topical coenzyme Q10), we observed otitis within the first four days of the study and this group was excluded from the study. Regarding otomicroscopic examinations, there were no significant differences among groups in myringosclerosis formation (p = 0.241). When group A (non treatment) compared to groups B and C regarding histopathologic examination, the results demonstrated statistical significant differences (p = 0.004; p < 0.001), respectively. There was no statisticaly significant difference between groups B and C (p = 0.160). Conclusion: Oral administration of coenzyme Q10 did not reduce myringosclerosis formation in myringotomized rats.Article Türkiye’de Karadeniz Bölgesinde Üretilen Balık Unlarının Hayvan Besleme Açısından Mikrobiyolojik Analizleri(2024) Tekeli, Ahmet; Durak, Emre Demirer; Aldemir, Resit; Üstündağ, Berk; Tüzün, Cevdet GokhanBalık unu insan tüketimine uygun olmayan balıkların veya balıkçılık endüstrisinden arta kalan atıkların işlenip kurutulması sonucu elde edilmektedir. Balık unları gerek içerdikleri yüksek düzeydeki besin madde içerikleri, gerekse üretim esnasında uygulanan işlemler nedeniyle mikroorganizmalar için uygun üreme ortamı oluşturmaktadır. Karadeniz bölgesinde balık unu üreten dört farklı fabrikadan (A, B, C ve D) temin edilen balık unlarının Aerobik Koloni Sayımı (Kob g-1), sırasıyla 4.9x105, 9.7x104, 2.76x105 ve 9.8x102 olarak tespit edilmiştir. Enterobakteri Koloni Sayımı (Kob g-1) ve Koliform Bakteri Sayımı E. coli (Kob g-1) düzeyleri de benzer şekilde <10 olarak bulunmuştur. Balık unlarında hem Listeria monocytogenes ve hem de Salmonella spp. bakteri varlığına rastlanılmamıştır. Fusarium spp. ve Penicillium spp. türü funguslar tüm balık unlarında tespit edilmiş iken, Rhizopus spp. ve Trichoderma spp. funguslar ise sadece bir fabrikadan elde edilen balık unlarında tespit edilmiştir. Toplam Organizma Sayıları ise 7x103 ile 5x104 Koloni/ml arasında değişmektedir. Makroskobik ve mikroskobik incelemeler sonucunda balık unlarında küf başta olmak üzere hayvan besleme adına yemlerde bulunmaması gereken herhangi bir materyale rastlanılmamıştır. Sonuç olarak, Türkiye’de Karadeniz Bölgesinde üretilen balık unlarının mikrobiyolojik ve makroskobik yönden son derece kaliteli ve hayvan besleme açısından uygun olduğu görülmektedir. Bu nedenle bu çalışmada, ülkemizde balık unlarının önemli bir bölümünün üretildiği Karadeniz Bölgesindeki balık unlarının mikrobiyolojik içeriğine ve kalitesine dikkat çekilmiştir.Article Türkiye’de Karadeniz’in Farklı Bölgelerinde Üretilen Balık Unlarının Hayvan Besleme Açısından Değeri(2022) Çelık, Ladıne; Üstündağ, Berk; Tekeli, Ahmet; Aldemir, Resit; Bilgeçli, KazımBalık unu gerek insan tüketimine uygun olmayan balıkların, gerekse balıkçılık endüstrisinde arta kalan atıkların işlenip kurutulması veya çeşitli teknolojik işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilmektedir. Balıkçılık endüstrisinin iki ana temel ürünlerinden biri olan balık unu, yüksek aminoasit, vitamin ve mineral madde içeriğiyle yüksek sindirilebilirliğe sahip bir protein kaynağı olarak yemlerde kullanılmaktadır. Balık ununu diğer yem hammaddelerinden üstün kılan en önemli özelliklerden biri de içerdiği esansiyel aminoasitler ve uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleridir. Balık ununun rasyona katılması ile genç hayvanlarda performans ve bağışıklık sistemi olumlu etkilenmektedir. Balık ununun kanatlı rasyonlarına %3-10, sığır ve koyun rasyonlarına %5, domuz rasyonlarına da %10 katılabileceği ifade edilmektedir. Türkiye’de balık unu ve yağı üretiminin önemli kısmı Karadeniz Bölgesinde yapılmaktadır. Bu çalışmada, Karadeniz Bölgesinde yer alan dört farklı balık unu fabrikasında alınan balık unlarının besin madde içeriği değerlendirilmiştir. Buna göre en yüksek değerler; kuru madde (KM) %95.90 (p<0.0001) ve ham kül (HK) %17.20 (p<0.0001) ile D, ham protein (HP) %73.40 (p<0.0001) ile A, ham yağ (HY) %11.33 (p<0.01) ile B, metabolik enerji (ME, kanatlı) 3537.5 Kcal kg-1 (p<0.001) ile B fabrikasında tespit edilmiştir. Çalışmada genel olarak bütün amino asitler bakımından en yüksek değerler A fabrikasında, en düşük değerler D fabrikasında elde edilmiştir (p<0.0001). Esansiyel yağ asitlerinden linoleik ve linolenik asit miktarları bakımından fabrikalar arasında istatistiksel bir farkın olmadığı (p˃0.01), palmitik asit, palmitoleik asit ve oleik asit düzeylerinin ise önemli düzeyde (p˃0.001) B fabrikasında görüldüğü tespit edilmiştir. Ülkemizde yaygın olarak Karadeniz Bölgesinde üretilen balık unları arasında besin madde bileşenleri açısından farklılık olduğu belirlenmiştirArticle Üniversite Öğrencilerinin Tavuk Eti Tüketim Alışkanlıkları:siirt Üniversitesi Örneği, Türkiye(2020) Tekeli, Ahmet; Kara, Muhammet Ali; Mikail, Nazire MemmedovaBu çalışmada, Siirt Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin tavuk eti tüketim alışkanlıkları ve bu alışkanlıkları etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma materyalini Siirt Üniversitesi’nde öğrenim gören toplam 217 önlisans ve lisans öğrencileri ile yüz yüze anket yöntemi ile elde edilen veriler oluşturmaktadır. Anket uygulaması 2019 yılı Nisan-Mayıs aylarında yürütülmüştür. Öğrencilerin tavuk etinin tercih edilen kısımları incelendiğinde, göğüs eti % 34.46 ile en çok tercih edilen kısım olurken, sakatat kısmı ise % 1.87 ile en az tercih edilen kısım olmuştur. İşlenmiş tavuk eti tercihlerinde de tavuk döner % 64.4 ile en üst seviyede yer almıştır. Tavuk eti satın alırken en çok tercih ettikleri unsur %62.92 ile son kullanma tarihi olmuştur. Tavuk eti satın alırken en çok tercih edilen yerler % 58.80 ile marketler olurken, en az tercih edilen yerler ise % 3.75 ile bakkal ve semt pazarları olmuştur. Ankete katılan üniversite öğrencilerinin % 68.5’inin tavuk etinin besleyici değerini bildiği, % 31.5’inin ise besleyici değerini bilmediği belirlenmiştir. Ancak bu sonuçların tersine öğrencilerin % 91.0’ının tavuklarda hormon kullanıldığını, % 82.4’ünün tavuklarda büyüme uyarıcı olarak antibiyotik kullanıldığını düşündüklerini bildirmişlerdir. Tavuk eti tüketiminde değişime neden olan faktörlerin cinsiyet ve bazı bilgi düzeylerine göre sonuçları incelendiğinde, hayvanlarda antibiyotik kullanılması, TV-radyo ve gazete haberlerinin, hayvan hastalıkları riskinin, yağ oranının düşük olması, kanatlı sektöründe medyanın etkisi gibi parametrelerin tavuk eti tüketiminde cinsiyetler arasında önemli farklılıklar yarattığı sonucuna varılmıştır (p<0.01). Bu değerlerin hepsinde kadınların değerleri, erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak, ankete katılan öğrencilerin tavuk eti tüketim değerleri yıl bazında hesapladığında bu değer Türkiye ortalamasının üzerinde olmuştur. Bu sonuç her ne kadar sevindirici olsa da, öğrencilerin çoğunun tavuklarda hormon kullanıldığını, büyüme uyarıcı olarak antibiyotik kullanıldığını bildirmeleri, onların tavuğun besleyici değeri hakkında tam bilgi sahip olmadıklarını göstermektedir. Bu konularda toplumun bilinçlendirileceği gerek görsel, gerekse yazılı basında konunun önemini vurgulayacak yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.