Browsing by Author "Turan, Menaf"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Article Sscb' de Toprak Mülkiyeti(2011) Turan, MenafBu çalışmada,1917 Ekim Devrimi’nden sonra 1922 yılında kurulan ve 1991 yılında dağılan SSCB’de toprak mülkiyeti ana hatlarıyla incelenmektedir. Ekim Devrimi’nden kısa bir süre sonra çıkarılan Toprak Kararnamesi ile SSCB’nin toprak mülkiyeti konusunda izleyeceği ilkeler ana hatlarıyla belirlenmiştir. Genel olarak devlet mülkiyetinin sovhozlar ve kolhozlar ile somutlaşmış olduğu SSCB yine 1990 yılında çıkarılmış olan bir toprak reformu yasanının ardından dağılmıştır. Bu çalışmada iki toprak yasası arasındaki tarihsel süreç, toprak üzerindeki mülkiyet biçimleri bağlamında incelenecektir.Master Thesis The Management and Allocation To Investments of Treasury Properties in the Example of Van Province(2012) Çalışkan, Nalan; Turan, MenafDevletin malvarlığı içinde yer alan, kamu hizmetine ya da kamunun kullanımına tahsis edilmiş mallara kamu malları denir. Toplumun ortak gereksinimlerini karşılama noktasında kamu malları büyük paya ve öneme sahiptir. Devlet, genel ve ortak ihtiyaçlara kamu malı ve kamu hizmeti sunarak cevap verir ve bu sayede kamu yararı sağlar. Kamu yararının sağlanması için de plan, proje ve hukuksal düzenlemenin yanında finansmanı için kamu kaynaklarına ihtiyaç duyulur.Hazinenin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallarının mevcut durumlarının tespiti, kayıt altına alınması, korunması ve elden çıkarılması ile ilgili işlemler 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne aittir.Hazine taşınmazlarının; kira, satış ve irtifak hakkı tesisi ile değerlendirilerek ülke ekonomisine orta ve uzun dönemde katkı sağlaması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, atıl taşınmazların değerlendirilmesi ve uygun taşınmazların yatırımcılara devri gibi uygulamalarla, taşınmazlar üzerinden sağlanan gelir, sürekli arttırılmaktadır.Çalışmamızda mülkiyet kavramı, hazine taşınmazları ile kamu malının tanımı, türleri, nitelikleri açıklanmıştır. Hazine taşınmazlarının kazanılması, yönetimi ve elden çıkarılmasına ilişkin usul ve yöntemler ile günümüzde bu taşınmazların yatırım aracı olarak değerlendirilmesi, istatistikî veriler ışığında, eski ve yeni düzenlemeler mukayese edilerek anlatılmıştır.Yeterince büyük bir kara parçasına ve üzerinde de kalabalık bir nüfusa sahip olan ülkemizde, ulusal kalkınmayı sağlamak, bölgeler arası gelişmişlik farklarını asgari düzeye indirmek ve istihdamı artırmak için yatırımlar oldukça büyük öneme haizdir. Bu amaçla devlet belli zamanlarda belli sektörlere yönelik yatırım teşvikleri uygulamaktadır. Bu destekler, daha ziyade vergilerde uygulanan muafiyet ve istisnalar, faiz indirimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu prim desteği ile kullanılmayan kamu taşınmazlarının bedelsiz ya da düşük bedelle girişimcilere sunulması olarak gerçekleşmektedir. Devletin asli vazifesi olan kamu hizmeti sunumunun yanında özel sektör için sağladığı bu destekler, Anayasamızda belirtilen ?sosyal devlet ilkesinin? bazı tezahürleridir.Çalışmanın son bölümünde ise, Van İlindeki taşınmazlar ile Hazine taşınmazlarının mevcut durumu, kullanımı ile 5084 sayılı Yasa'nın Van ilindeki uygulamaları anlatılmıştır. Konunun daha rahat anlaşılabilmesi için tablolardan yararlanılmıştır.Article Toprağın Menkulleştirilmesi(2010) Turan, Menaf; Bayram, MüfitBu yazıda, en önemli doğal kaynaklardan ve egemenliğin vazgeçilmez unsur-larından biri olan toprağın küresel mali sermayenin geliştirmiş olduğu yeni politika ve yöntemlerle nasıl piyasalaş tır ildiği tartışılmaktadır. Kuşkusuz bu sürecin yalnızca bugüne özgü olmadığı, bunun bir tarihsel arka planı oldu¬ğu bilinmekle birlikte, amacın aynı, farklılığın ise kullanılan yöntemlerden kaynaklandığı aşikardır. Yazının amacı, bu farklı yönleri bu politikanın uygulayıcılarının tezlerine yer vererek daha doğrusu onların cümleleriyle ve satır aralarında gizlenen düşünceleriyle anlatmaktır. İki ana tema üzerine oturtulan yazıda ilk tema, yurttaşların bir kısmının topraklarının ellerinden alınarak, onlara ait toprakların toplumun ayrıcalıklı kesimlerinin eline geç¬mesi ve bu yolla onların mülksüzleştirilmesi, ikinci tema da yeni geliştirilen yöntemlerle devletin egemenliğinin unsuru olan topraklarının küresel piyasa¬larda karşılığı olan birfinansal araca dönüştürülmesi ve dolayısıyla devletin mülksüzleştirilmesi.Master Thesis Turkish Security Services and Security Management(2011) Emiroğlu, Bahar; Turan, MenafGüvenlik kavramı insanoğlunun yaradılışından itibaren yerleşe gelmiş bir kavramdır. Zaman içerisinde sürekli bir değişim göstermiştir. Güvenlik gereksinimi insanoğlunun birey olduğu bilincine vardığı andan itibaren birincil önceliği olmuştur. Güvenliğin olmadığı bir yerde huzur, özgürlük, demokrasi v.b. kavramlardan söz edilemez. Demokratik toplumlarında iç güvenlik hizmetlerinden sorumlu kolluk teşkilatları bir kolluk kuvveti olarak değil, güvenlik hizmeti sunan kamu hizmetçiler olarak görev yapmaktadırlar. Ülkemizde de iç güvenliğin sağlanması görevi kanunlarca İçişleri Bakanlığına verilmiştir.Kavram olarak İç Güvenlik Yönetim, yönetimin uluslararası nitelik kazanması ve ülkeler arası işbirliği ve koordinasyonu esas alan bir yaklaşım içerir. 21.yy. başlarında evrensel nitelik kazanan iç güvenlik ile ilgili kavramların ortaya çıkışının temelinde bu düşünce yatmaktadır.Evrensel değerlere göre polislik mesleğinin icrası, evrensel değerler ve normlar çerçevesinde uygulama yapılmasını gerektiren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Polis Teşkilatının uluslararası nitelik taşıyan sistem, örgüt ve konuların yakın takipçisi olduğu görülmektedir.Küreselleşmenin ileri boyut kazandığı dünyada; kavramlar yeni anlam yüklenmiştir. Güvenlik, Türkiye'yi uluslararası terörizmle mücadele, silahların kontrolü ve silahsızlanma, yasadışı göç, insan ticareti, organize suç, yolsuzluk, uyuşturucu ticareti ve kara parayla mücadele gibi konularla çok daha kapsamlı ve derin bir şekilde ilgilenmeye zorlamakta, bu konularda bölgesel ve uluslararası işbirliğinde öncü rol almaya yöneltmektedir. Güvenlik sorununun çözümüne ulus-devlet temelli yaklaşımların artık geçersiz olduğu en açık şekilde 11 Eylül olayları ile ortaya çıkmıştır.