Browsing by Author "Turun, Veysi"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Article Hüdâynâme: Klasik İslâm Tarihçilerinin Antik İran’a Dair Temel Bilgi Kaynağı(2025) Turun, VeysiHüdâynâme, Sâsânî hükümdarı I. Hüsrev Enûşîrevân’ın (531-579) emriyle yazılan, antik İran’a ait klasik resmî tarih kitabının adıdır. Yaratılıştan son Sâsânî şahı III. Yezdigird (öl. 31/651) dönemine kadar İran tarihini kapsayan Hüdâynâme, kadim İran’ın resmî-millî tarihi hüviyetindedir. Yaratılış, ilk insan, ilk hükümdar, Pîşdâdîler, Keyânîler, Eşkânîler (Partlar) ve Sâsânî hanedan tarihlerinin anlatıldığı bu eserde; İran millî destanları, kahramanlık öyküleri, dinî-ahlâkî öğütler, İranlı hükümdarların tarihi, Zerdüşt, Mecûsîlik, İran gelenekleri, âdâb ve İranlıların diğer kavimlerle yaptığı savaşlar yer almaktadır. İlkin İbnü’l-Mukaffa‘ (öl. 142/759) tarafından Pehleviceden Arapçaya çevrilen Hüdâynâme’nin, bilinen on küsür Arapça ve dört adet Farsça tercümesi yapılmıştır. Pehlevice aslı ile Arapça ve Farsça tercümeleri günümüze ulaşmayan Hüdâynâme, klasik İslam tarihi kaynaklarının antik İran tarihine ilişkin temel beslenme kaynağı mesabesindedir. İşte bu makalenin amacı, İslam öncesi İran’a dair klasik İslam tarihi kitaplarına kaynaklık eden Hüdâynâme kitabını tanıtarak İslam tarihi kaynaklarıyla bağını ortaya koymaktır. Bu bağlamda antik İran’da tarih yazıcılığının gelişim seyri, Hüdâynâme adının anlamı, kitabın yazılış tarihi ve amacı, içeriği ile eserin Arapça ve Farsça tercümeleri incelenmiştir. Keza, Arapça ve Farsça telif edilen klasik İslam tarihi kaynaklarında Hüdâynâme’nin izi sürülerek bu eser ile klasik İslam tarihi kitapları arasındaki ilişki irdelenmiştir. Kuşkusuz, İranlı araştırmacılar ve müsteşrikler Hüdâynâme’nin mahiyeti, içeriği ve İslam tarihi kaynakları ile münasebeti üzerine birçok araştırma yapmışlardır. Çalışmamızda ayrıca bu ilim adamlarının konu hakkındaki görüşlerine de yer verilerek Türkiye’deki araştırmacıların dikkatine sunulmuştur. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden belge analizi metoduyla hazırlanmıştır. Bu kapsamda klasik İslam tarihi kaynakları, Firdevsî’nin Şâhnâmesi ve modern araştırmalar gözden geçirilmiştir. Yapılan incelemede Hüdâynâme’nin klasik İslam tarihçilerinin İslam öncesi İran’a ilişkin en önemli bilgi kaynağı olduğu neticesine ulaşılmıştır. Keza Hüdâynâme’nin ne Pehlevice aslının ne de Arapça veya Farsça tercümelerinin müstakil bir şekilde günümüze gelmediği tespiti yapılmıştır. Hüdâynâme üzerine Türkçe etraflıca bir araştırmanın yapılmamış olması, bizleri bu konuda araştırma yapmaya sevk etmiştir.Article Zerdüştî Kaynaklara Göre, İslâmlaşmanın Önüne Geçmek İçin Mecûsî Din Adamlarının Aldığı Önlemler(2025) Turun, VeysiHulefâ-yı Râşidîn devrinde başlayan Sâsânî coğrafyasının fethi, Emevîler döneminin ilk yarısında tamamlanmıştır. Fethe maruz kalan coğrafyada Müslümanların siyasî hâkimiyetini benimseyenler olduğu gibi, farklı gerekçelerle buna karşı çıkan gruplar da olmuştur. Fütuhattan memnun olmayan kesimlerden biri de Mecûsîler ve bunlara liderlik eden din adamları (mobedân) sınıfıdır. Zira İslamiyet’in resmi din olarak İran coğrafyasına girmesi, Mecûsîliği günden güne zayıflattığı gibi mobedan sınıfının da nüfuzunu azaltıyordu. Sâsânîlerin resmi dini Mecûsîlik, hâkim ve galip din olmaktan çıkmış, yerini tedricen İslamiyet’e terkediyordu. İşte bunun önüne geçmek isteyen Mecûsî din adamları da Sâsânîleri yeniden canlandırmak veya Zerdüştî temelli bir devleti kurmak gayesiyle hicretin ilk iki asrında irili ufaklı birçok siyasî-askerî isyana liderlik yapmışlardır. İsyan hareketlerinin başarısızlığa uğraması ve İranlılar arasındaki İslamlaşmanın hızlanmasına paralel olarak mobedân, bütün mesaisini İslamlaşmanın önüne geçmek ve azınlık durumuna düşen Mecûsî toplumunun (Bıhdîn) varlığını korumak için harcamışlardır. Bu amaçla hicrî üç ve dördüncü asırda Avesta ve Zendleri yeniden yorumlayarak Mecûsî inanç ve fıkhına dair eserler meydana getirmişlerdir. Bu şekilde mücadele sahası siyasî-askerî arenadan dinî, fikrî ve ilmî alana kaydırılmıştır. Kuşkusuz dönemin reel politiği göz önünde bulundurularak yeniden üretilen Mecûsî ahkâmın temel gayelerinden birisi de İran’daki İslamlaşmanın önüne geçmek ve Mecûsî toplumun birlik ve dirliğini muhafaza etmek idi. Bu çalışmada, söz konusu asırlarda yazılan Mecûsî kaynakları esas alınarak İslamlaşmanın önüne geçmek için mobedânın dinî-fikrî mücadele sahasında aldığı tedbirler üzerinde durulmuştur. Buna göre Mecûsî din adamlarının başvurduğu başlıca önlemler şunlardır: Mürtedin (ekdîn) öldürülmesi. Sâsânîler döneminden beri tedavülde olan bu cezalandırma yöntemi, İslamî dönemde telif edilen kitaplarda –teorik düzeyde bile olsa- tekrar Mecûsî ahkâmındaki yerini almıştır. Buna göre Zerdüştîlik’ten İslamiyet’e geçen kişinin cezası ölümdür. İkinci cezalandırma yöntemi ise ekonomik cezalandırma ve baskılardır. Mecûsî ahkamına göre İslamiyet’e giren kişiyi caydırmak için malı müsadere edilmeli, mirastan mahrum bırakılmalı veya köyden kovulmalıdır. Keza aile baskıları da etkin bir şekilde uygulanarak kişinin din değiştirmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda herhangi bir bireyi İslamlaşan aile topluca sosyal boykota maruz bırakılmak suretiyle Mecûsî bireylerin İslamiyet’i seçmeleri engellenmeye çalışılmıştır. Mobedan sınıfı ayrıca ekonomik teşvik ve destekleri de din değişikliğinin önüne geçmek için araç olarak kullanmışlardır. Çeşitli bağış ve sadakalarla zengin Mecûsîlerin fakir dindaşlarını finanse etmelerini teşvik ederek özellikle cizyenin getirdiği mali yükü hafifletmeye çalışmışlardır. Mobedan sınıfı sadır ettiği fetvalarla Zerdüştîlerin gönüllü bir şekilde kendisini Müslüman camiadan soyutlamasını teşvik etmişlerdir. Müslümanlarla her türlü irtibatı kesmeyi büyük bir sevap şeklinde takdim etmişlerdir. Çünkü izolasyon iki toplum ve dini grup arasındaki etkileşimi minimize edecekti. “İnzivâ-yı/gûşegîrîyi hodhaste” adıyla formüle ettikleri bu uygulamaya göre kişi “kirlenmemesi” için mutlaka Müslüman toplumdan uzak durmalıdır. Zira Zerdüştîlik dışındaki dinlere mensup olanlar kirli ve necistir. Bunlardan teberri edilmelidir. Bunu daMecûsî fıkhında büyük bir yer tutan “âlûdegî” (kirin bulaşması) kavramı ile açıklamışlardır. Gönüllü izolasyon ve zorunlu tecride ek olarak Mobedan sınıfı yakın akrabalar arası evliliği (hveydûde) teşvik ederek de Zerdüştîlerin İslamiyet’i seçmelerini engellemeye çalıştılar. Bu evlilik ile bir yandan din değişikliğinin önüne geçmek isterken diğer taraftan da mal ve servetin Mecûsî aile içinde kalmasını hedefleyerek onları ekonomik açıdan güçlü tutmaya çalışmışlardır. Makale, Mecûsî toplumun İslamlaşma sürecini Pehlevi Metinler üzerinden irdelemektedir. Nitel araştırma yöntemlerinden kitap/belge analizi metoduyla hazırlanan bu çalışma, Mobedânın, dindaşlarının Müslümanlaşmasına karşı gösterdiği tepkileri ele alması ve III-IV/IX-X. asırların Müslüman-Mecûsî ilişkilerine ışık tutması bakımından özgündür. Ayrıca Türkiye’de İran coğrafyasının İslamlaşması üzerine yeterli çalışmanın olmaması, makalemizin önemini daha da artırmaktadır.