TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/5
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Journal "Acta Medica Alanya"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Article 2000 Hastada Konjenital Mediastinal Vasküler Anomali Tiplerinin ve Sıklığının Değerlendirilmesi(2022) Bursalı, İlke; Demir, Mustafa; Özkaçmaz, Sercan; Dadalı, YelizAmaç: Bu çalışmamızda bölgemizde konjenital mediastinal vasküler anomalilerin sıklığını araştırmayı planladık. Yöntem: Yaklaşık 2 yıllık bir süreçte non-spesifik semptomlar ile kontrastlı toraks Bilgisayarlı Tomografi çekilen hastaların özellikleri hastane veri tabanından retrospektif olarak tarandı. Yaş ve cinsiyet gibi demografik özellikler kaydedildi. Tüm Bilgisayarlı Tomografi görüntüleri, persistan sol superior vena kava, azygos lobu, aberran sağ subklavien arter, dilate sol superior interkostal ven, sağ taraflı arkus aorta, situs inversus ve parsiyel anormal pulmoner venöz dönüş anomalileri açısından yorumlandı. Çalışmamızda bulunan insidans değerleri ile önceki çalışmaların sonuçları karşılaştırıldı. Bulgular: Mediastinal vasküler anomali 62 (%3.1) hastada saptandı. Kadın hastaların 27 (%3.5)’inde ve erkek hastaların 35 (%2.6) ’inde bir mediastinal vasküler anomali gözlemlendi. Çalışmamızdaki en sık saptanan mediastinal vasküler anomali, sağ aberran subklavien arter (n:17, %0.9) ve en nadir görüleni ise parsiyel anormal pulmoner venöz dönüş anomalisi idi (n:1, %0.1). Persistan sol superior vena kava insidansı %0.3 (n:6), azygos lobu %0.7 (n:14), sağ taraflı arkus aorta %0.3 (n:5), situs inversus totalis %0.2 (n:3) ve genişlemiş sol superior interkostal ven ise %0.8 (n:16) olarak bulundu. Sonuç: Mediastinal vasküler anomaliler nadir olup sıklıkla asemptomatiktir. Ancak bu durumların görüntüleme bulgularının iyi bilinmesi, girişimsel işlemleri doğru biçimde planlamada ve aynı zamanda iatrojenik yaralanmaları önlemede gereklidir.Article Akut Pulmoner Emboli Tanı ve Tedavisi: Tek Merkez Deneyimi(2022) Balcı, Aydın; Bozkurt, Erhan; Atay, Emre; Aktas, Ramazan; Ertekin, AyşeAmaç: Pulmoner emboli, acil servislerde sıklıkla karşılaşılan, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir kardiyovasküler hastalıktır. Bilgisayarlı tomografi pulmoner anjiyografi, pulmoner emboli tanısında tercih edilen görüntüleme yöntemidir. Bu çalışmada, acil serviste akut pulmoner emboli tanısı konulan hastaları inceleyerek klinik bulguların ve tedavi yöntemlerinin prognoz ve mortalite üzerine etkilerini incelemeyi amaçladık. Yöntem: Bu retrospektif kohort çalışmada akut pulmoner emboli hastalarının kayıtlarına arşivden ulaşıldı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, tıbbi şikayetleri, ek hastalıkları, hastalara uygulanan tedavi yöntemi ve hastaların klinik sonuçları analiz edildi. Hastaların demografik ve klinik bilgilerinin istatistiksel dağılımı hesaplandı. Bulgular: Akut pulmoner embolili 206 hastanın en sık şikayeti nefes darlığıydı. Hastaların %25.7'sinde masif pulmoner emboli vardı. Masif pulmoner emboli hastalarında kan d-dimer, laktat ve troponin T düzeyleri submasif pulmoner emboli hastalarına göre daha yüksek bulundu. Akut pulmoner emboli hastalarının %6.8'ine trombolitik tedavi uygulanmış ve sağ kalımı istatistiksel olarak olumlu etkileyen bir yöntem olduğu saptanmıştır. Mortal hastalarda d-dimer, beyaz küre, nötrofil, kan üre nitrojen, laktat ve troponin T değerleri daha yüksek bulundu. Hastaların %13.1'inin hayatını kaybettiği belirlendi. Sonuç: Acil serviste ölümcül olabilen akut pulmoner emboli ne kadar erken teşhis edilir ve tedavisine başlanırsa mortalite oranı önemli ölçüde azalacaktır.Article Doksorubisin Kaynaklı Karaciğer Hasarında Oksidatif Stres, Apoptoz ve Değişen Trpm2 Kanalı Aktivasyonunun Rolü; Selenyumun Koruyucu Etkisi(2024) Yıldızhan, Kenan; Huyut, Zübeyir; Altındag, Fıkret; Bayir, Mehmet HafitAmaç: Doksorubisin (DOXR) çeşitli kanser türlerinin tedavisinde sıklıkla tek başına veya kombinasyon terapisi olarak kullanılmaktadır.doza bağlı olarak değişen yan etkiler bilinmesine rağmen, karaciğer sağlığı üzerindeki etkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu araştırma, DOXR ile tedavi edilen sıçanlarda geçici reseptör potansiyeli melastatin-2 (TRPM2) kanalının rolünü, TRPM-2 kanal blokörü N-(p-amilsinamoil) antranilik asit (ACA) kullanarak araştırmayı ve selenyum (Se)'un koruycu etkilerini araştırmayı amaçladı. Yöntemler: Sıçanlar altı gruba ayrıldı (n=10): kontrol, DMSO, DOXR, DOXR + Se, DOXR + ACA ve DOXR + ACA + Se. Serum AST, ALT, LDH, trigliserit ve total kolesterol seviyeleri ölçüldü. Ayrıca, karaciğer dokusunda TRPM2 kanalı, 8-OHdG ve kaspaz-3 (Casp-3) ekspresyonları için immünohistokimyasal testler ve ayrıca histopatolojik değerlendirme yapıldı. Bulgular: Serum AST, ALT, LDH, trigliserid ve total kolesterol seviyeleri ve ayrıca karaciğer 8-OHdG, TRPM2 kanalı ve Casp-3 ekspresyonları DOXR grubunda DOXR + Se, DOXR + ACA ve DOXR + ACA + Se gruplarına göre anlamlı derecede yüksekti (p <0.05). Ancak, bu parametreler Se ve ACA ile tedavi edilen gruplarda DOXR grubuna kıyasla önemli ölçüde düşmüştü (p <0.05). Sonuç: Sonuçlar, Se veya ACA'nın DOXR ile eşzamanlı uygulanmasının, DOXR kaynaklı hepatotoksisiteyle mücadelede etkili bir terapötik yaklaşım sağlayabileceğini göstermektedir.Article Van Yöresinde D Vitamini Düzeyleri ile Mevsimsel İlişkinin Değerlendirilmesi(2019) Alp, Hamit Hakan; Üçler, Rıfkı; Balaharoğlu, Ragıp; Huyut, Zübeyir; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Çokluk, ErdemAmaç: D vitamini, bazı gıdalarda bulunan ve güneş ışığına maruz kalan öncülerinden sentezlenebilen yağda çözünen bir vitamindir. Serum 25-hidroksi vitamin D (25-OH Vit D) konsantrasyonunun Vitamin D seviyesinin en iyi göstergesi olduğu bilinmektedir. D vitamininin ana kaynağı güneş ışığına maruz kalan ciltten sentez edilmesidir. Çalışmada Van'da hastanemize başvuran hastaların D vitamini düzeylerini geriye yönelik taradık. 25-OH vit D düzeylerinin yaş, cinsiyet ve mevsimsel farklılıkları arasındaki ilişkiyi araştırdık. Gereç ve Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaş Tıp Merkezine başvuran 01.01.2013 - 01.01.2014 tarihleri arasında 25-OH vit D düzeyleri tespit edilen ve kriterleri sağlayan sonuçlar dahil edildi. Bulgular: Erkeklerin yaş ortalaması (n = 306) 46.65 ± 16.62, kadınlarda (n = 1613) 43.58 ± 15.03 olarak bulundu. Erkeklerde ortalama 25-OH vit D 18.95 ± 7.93 ng / mL ve kadınlarda 14.79 ± 9.42 ng / ml olarak bulundu. Erkeklerin 25-OH D vitamini düzeyleri kadınlardan anlamlı derecede yüksek bulundu (p <0.05). Mevsime göre 25-OH D vitamini seviyeleri analiz edildiğinde, yaz mevsimi için 25-OH Vitamin D ortalaması kış mevsimine ya da Sonbahar-İlkbahar aylarına göre anlamlı olarak yüksekti (p = 0,006). Sonuç: Her ne kadar Van, konumu itibariyle en çok güneş alan şehirler arasında olsa da, tüm mevsimler ve yaş gruplarına göre vitamin D düzeylerinin düşük olduğunu düşünüyoruz. Bu bulgulara göre, Van ilindeki ve çevresindeki vitamin D eksikliğinin düzelmesi için hem beslenme desteğinin hem de D vitamini desteğinin önemli olduğu sonucuna vardık.Article Venlafaksi’nin C6 Glioma Hücrelerinde Hidrojen Peroksit Kaynaklı Sitotoksisitede Koruyucu Etkisi(2024) Taskiran, Ahmet Sevki; Ahlatcı, Adem; Yıldızhan, KenanAmaç: Nörodejenerasyon, nöron hücrelerinin ilerleyici kaybı ve yapısal bozulmasıdır. Hidrojen peroksit (H2O2) dismutasyonla oluşur ve nöron hücrelerinde oksidatif strese neden olur. Venlafaksin, sinaptik boşlukta hem serotonini hem de noradrenalini artıran bir ilaçtır.Bu çalışmada venlafaksi’nin C6 hücrelerinde H2O2 kaynaklı sitotoksisite üzerindeki etkisini araştırıldı. Yöntem: Öncelikle C6 glioma hücrelerinde uygun dozu bulmak için farklı dozlarda venlafaksin (25, 50 ve 100 µM) denendi. Daha sonra venlafaksi’nin hücrelerde H2O2 kaynaklı sitotoksisite üzerine etkisi araştırıldı. Bu amaçla hücre canlılık oranı, IL-1β, TNF-α, NO ve iNOS düzeyleri ELISA kitleri ile incelendi. Bulgular: H2O2 ile inkübasyon C6 glioma hücrelerinde sitotoksisiteye neden oldu. Venlafaksin 25, 50 ve 100 μM dozları hücre canlılığı açısından değerlendirildiğinde, 100 μM venlafaksin uygulanan grubun diğer gruplara göre hücre canlılığını anlamlı düzeyde arttırdığı görüldü. IL-1β ve TNF-α düzeylerine bakıldığında H2O2 uygulanan grupta artış, venlafaksin (100 μM) uygulanan grupta ise IL-1β ve TNF-α düzeylerinde anlamlı oranda azalma olduğu görüldü. H2O2 uygulanan grupta NO ve iNOS düzeylerinin diğer gruplara göre arttığı gözlendi. Venlafaksin tedavisinin H2O2'nin neden olduğu artan NO ve iNOS düzeylerini azalttığı görüldü. Sonuç: Çalışma sonuçları venlafaksinin C6 glioma hücrelerinde H2O2 kaynaklı sitotoksisite üzerinde koruyucu etkiye sahip olabileceğini gösterdi.