TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/5

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 7533
  • Article
    Emin Alper Sinemasında Biçem: Kurak Günler
    (2025) Karadaş, Nergiz; Diler, Kenan
    Sanatçının sanatsal tavrını öğrenebilmek adına önemli bir kavram olan biçem, eser içerisindeki anlatıya ve biçime dair tercihlerin bütününü kapsamaktadır. Sinemada biçem ise filmi oluşturan sinemasal bileşenlerin nasıl kullanıldığı ile ilgili bir kavramı işaret etmektedir. Son dönem Türkiye sinemasında ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda ödül kazanan Emin Alper’in filmlerinde farklı bir bakış açısı sunduğunu ve kendine özgü bir sinema dili geliştirdiğini söylemek mümkündür. Emin Alper’in yaratmış olduğu sinemasal evreni, biçemsel unsurlar ile nasıl meydana getirdiği analizin temel sorunsalını ortaya koymaktadır. Biçemsel tercihlerin film anlatısında ne derece etkili olduğunu irdelemek ve Emin Alper’in son uzun metraj yapımı olan Kurak Günler (2022) filminde yaratmış olduğu özgün biçemi analiz etmek ise çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, önce sinemada biçeme ve biçemsel unsurlara (anlatı yapısı, sinematografi, mizansen, kurgu ve ses) değinilmekte, sonrasında ise Kurak Günler’in biçemsel analizi yapılmaktadır. Analiz bulguları, Emin Alper’in özgün bir sinemasal anlatım dili geliştirdiğini ve biçemsel olarak kendine özgü bir estetik yapı kurduğunu ortaya koymaktadır. Yönetmenin sinematografi, mizansen, kurgu ve ses öğelerini tutarlı ve bilinçli bir şekilde kullanarak kişisel bir stil oluşturduğu tespit edilmiştir.
  • Article
    Çocuk Edebiyatında Korku Türünün Pedagojik İşlevi (Bir Derleme Çalışması)
    (2025) Şen, Erhan
    Derleme makalesi olarak yapılandırılan bu araştırmada çocukta korku duygusunun gelişimi, yaş düzeylerine göre sergilediği eğilim, korku edebiyatının çocuk edebiya-tındaki değeri ve tarihsel gelişimi, pedagojik işlevleri ve bu türün çocuklar açısından taşıması gereken nitelikler alanyazındaki bilgiler çerçevesinde tartışılmıştır. Korku türüne dönük olarak bazı araştırmacılar olumlu bir tutum içindeyken bazıları ise bu türün pedagojik açıdan riskli olduğunu öne sürmektedir. Korku türünün çocuğa uygun olmadığını düşünen araştırmalar bu türün çocuğu duyarsızlaştıracağını, şiddete yön-lendireceğini, pedagojik açıdan bir değer taşımadığını, basmakalıp bir kurgu olduğunu düşünmektedir. Olumlu bir yaklaşım içinde olanlar ise estetik ve pedagojik bir niteliğe sahip korku türündeki yapıtların çocuklara önerilebileceğini, hatta okuma kültürü edindirme sürecine katkı sağlayabileceğini, belli başlı ölçütleri karşıladığı zaman çocukta duygusal ve ruhsal kırılmaları da önleyebileceğini ifade etmektedir. Böylece bu tür yapıtlar korkuyu dayatan bir telkin aracı değil de bir pedagojik ve farkındalık kazandıran bir araca dönüşebilir. Bunun temel koşulu ise çocuk edebiyatındaki korku türü yapıtların hedef kitlenin ilgi, gereksinim ve gelişimsel özelliklerine uygun biçimde hazırlanmasıdır. Çocuklar için korku türündeki yapıtlar seçerken içerikte cinsellik, sansürlenmemiş şiddet, cinayet, uyuşturucu gibi çocuğun anlamlandıra-mayacağı ya da özdeşim sürecinde yanlış yorumlayacağı durum ve olayların olma-masına dikkat edilmelidir. Korku duygusu da eylem ve davranışların bir sonucu olmak yerine düşünsel bir aksiyona dayanmalıdır. Son olarak alanyazında bu türe dönük yeterli çalışmaların yapılmadığı söylenebilir. Bu nedenle çeşitli araştırmalarla bu türün çocuk açısından taşıdığı olası riskleri ya da yararları ortaya koymak, böylece bilimsel bulgulara ulaşmak gerekmektedir.
  • Article
    Âkif İnan Şiirinin Anlam Dünyası Üzerine Notlar
    (2025) Erzen, M. Arif
    M. Âkif İnan, 1960’lı yıllardan itibaren edebiyat ortamında etkinlik gösteren ve etrafında toplandıkları Edebiyat Dergisi, Mâverâ gibi süreli yayınlarla bir sanatkâr kuşağı meydana getiren şairler içerisinde yer alır. Zamanla bu kuşağa, İslâmî edebiyat çizgisinin yenilikçi sanat anlayışlarıyla devamı noktasındaki başarısıyla, hususî bir önem verilmeye başlanmıştır. Mensup olduğu sanatkâr çevresinin hayat görüşünü kendi şiir tarzıyla temsil eden İnan da bilhassa gelenekle kurduğu bağ itibarıyla; ondan yeni imkânlar elde etme iddiasıyla ilgi çeken bir şair olmuştur. Denebilir ki İnan’ın şiiri aslî bir görev olarak şunları üstlenir: İslâm dininin ışığıyla güç bulan Doğu medeniyetine ve bu medeniyeti var eden değerlere dönük saldırılara karşı bir savunu ortaya koymak. Bu savunuyu yalnızca fikrî planda değerlendirmekle, eserlerinin muhtevasını bu doğrultuda belirlemekle kalmayıp yapı bakımından da edebî geleneği göz önünde tutan bir poetik çizgide ısrarcı olmak. İnan’ın şiirlerinde hâkim bir fikir olarak moderniteyi temsil eden kent düzeninden, eşyanın işgalinden kaçış; bunun yerine manevî değerlerle kimlik kazanan öz’e ve onu temsil eden toprağa/tabiata bağlanış belirleyici olmaktadır. Birtakım örüntülerle birbirine bağlanan bu yönelimlerin bir anlam dünyası kurduğu; fikrî tutum ve söyleyiş bakımından bütünlük gösteren bu şiir birikimine bir çehre çizdiği söylenebilir.
  • Article
    Hemşirelerin Yapay Zekâ Kullanım Farkındalıklarının ve Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi
    (2025) Bulduk, Mehmet; Kahraman, Handan Aydın; Nas, Ibrahım; Can, Veysel
    Hayatımızın her alanında olduğu gibi hemşirelik mesleğinde de teknoloji ve yapay zeka (YZ) uygulamaları artan bir sıklıkta kulanılmaya başlanmıştır. Bu araştırma, hemşirelerin YZ farkındalıklarının ve bu farkındalıkları etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Nicel araştırma yöntemlerinden kesitsel-tanımlayıcı desenin kulanıldığı bu araştırma, 01 Kasım 2023 – 30 Mart 2024 tarihleri arasında Türkiye’nin doğusundaki bir ilde yer alan devlet hastanesinde yürütülmüştür. Veriler, literatür taranarak oluşturulan “Kişisel Bilgi Formu” ve “Yapay Zekâ Kullanım Farkındalığı (YZKF)” anket formları kullanılarak yüzyüze ve çevirimiçi olarak toplanmıştır. Araştırmanın örneklemini 416 hemşire oluşturmuştur. Araştırmadan elde edilen bulguların analizi sonucunda, hemşirelerin YZ farkındalıklarının orta değerin üstünde olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada, teknolojiyi takip edenlerin, eğitim düzeyi daha yüksek olanların, yaşı genç olanların, meslekte çalışma yılı ve haftalık çalışma saatleri daha az olanların, yoğun bakım (yetişkin-yenidoğan) ve cerrahi klinikte çalışanların ve ameliyathane hemşiresi olanların YZ farkındalıklarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Araştırmada hemşirelerin YZ farkındalıklarını belirlemek için ayrıca “Karar Ağacı Modeli” kullanılmıştır. Kullanılan bu modele göre bir hemşirenin yapay zeka ile ilgili farkındalık düzeyi %70 oranda teknolojiyi takip edip etmemesine, teknoloji yoğunluklu bir ortamda çalışıp çalışmadığına ve çalıştığı klinikteki görevine bakılarak tahmin edilebilir. Bu araştırmada, hemşirelerin YZ farkındalıkların orta değerin üstünde olduğu, hemşireler arasında eğitim düzeyi, yaş, mesleki deneyim, çalıştığı klinik, klinikteki görevi, haftalık çalışma süresi ve teknolojiyi takip etme durumu gibi faktörlerin YZ farkındalıklarını etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Hemşirelere yönelik YZ ve etkileyen faktörlerin dikkate alındığı eğitimlerin verilmesi ve hemşirelik müfredatına dahil edilmesi önerilebilir.
  • Article
    Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Sanal Laboratuvar Kullanımına Yönelik Görüşleri: Van Örneği
    (2025) Tuysuz, Mustafa; Yavuz, Ceylan
    Bu çalışmada, fen bilimleri öğretmenlerinin dersinde sanal laboratuvar kullanımına yönelik görüşlerinin derinlemesine incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışma için nitel araştırma desenlerinden durum (case) çalışması kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini Van İli Merkez ilçelerinde yer alan devlet okullarında görev yapan gönüllü 46 fen bilimleri öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada veri araçları olarak açık uçlu anket, yarı yapılandırılmış görüşme formu ve yapılandırılmamış gözlem formu kullanılmıştır. Toplanan veriler içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Yapılan çalışma sonucunda; fen bilimleri öğretmenlerinin ve öğrencilerinin sanal laboratuvar uygulamalarını kullanmalarına yönelik kendilerini eksik veya yetersiz olduklarını görüşünde oldukları belirlenmiştir. Çalışmada, öğretmenlerin, dersinde sanal laboratuvar kullanılmasının öğrencilere güvenli bir laboratuvar ortamı sağlayabileceğini ve birden fazla duyu organına hitap ederek anlamlı ve kalıcı öğrenmeler sağlayabileceğini belirtmişlerdir. Öğretmenler, sanal laboratuvar kullanımının öğrencilere gerçek deneyim sağlamamasını ve okullarda bu uygulamaları kullanmak için yeterli alt yapının olmamasını sanal laboratuvarın dezavantajları olarak belirtmişlerdir. Yapılan çalışma sonucunda: okullarda sanal laboratuvar kullanımına yönelik internet alt yapısının sağlanması, öğretmenlere hizmet içi eğitimlerin verilmesi, öğrencilere sanal laboratuvarın tanıtılmasına ilişkin öneriler sunulmuştur.
  • Article
    Küresel Bir Romancı Olarak Orhan Pamuk’un Portresi
    (2025) Demir, Fethi
    Edebiyat ve küreselleşme kavramlarının bir arada kullanılması, başta yadırgatıcı gelebilir. Edebiyat gibi varlığını dile, yani ulusal olana borçlu bir sanatın ulusalı aşmayı hedefleyen küreselleşmeyle yolunun kesişmesi pek mümkün değildir. Oysa bu algı, son çeyrek asırda tersyüz olmuş durumdadır. Çünkü ulusu inşa eden dil ve dolayısıyla edebiyat, artık ulusu aşma çabalarına hizmet eden ulus ötesi bir boyuta evirilmiştir. Küreselleşmenin günahlarıyla ve sevaplarıyla dünyanın inatçı alın yazısına dönüştüğü son dönemlerde, bu tür sorular daha fazla sorulmaya başlandı. Çünkü adı küresel edebiyatla anılan bir edebiyatçı profili oluştu. Nitekim Nobel başta olmak üzere prestijli pek çok ödülü kazananlar listesinde onların ismi başlarda sayılıyor. Bugünlerde, çoğu ABD, İngiltere, Kanada, Almanya, Fransa gibi Batı kapitalizminin merkezi ülkelerinde yaşıyor, başta İngilizce olmak üzere Batı dillerinde yazıyor, kendi ana dilinde yazanlar ise eserlerini beş altı dile çevirtip aynı anda yayımlatıyor. Son tahlilde bu edebiyatçıların etrafında elbette okurun, metnin, yayıncının da desteğiyle küresel edebiyat diye bir tür/akım/janr/eğilim doğuyor. İşte bu isimler arasında en çok öne çıkan yazarlardan biri de Orhan Pamuk’tur. Birçok eleştirmene göre Pamuk, küresel edebiyat ekosisteminin içerisinde gelişmiş başlıca yazarlardan biridir. Bu makale de Orhan Pamuk’un romancılık kariyeri ve roman sanatı hakkındaki düşüncelerinden yola çıkarak onun yerel ve ulusal aşamaları geçerek küresel bir romancıya dönüştüğü tezi bağlamında yazılmıştır.
  • Article
    Kabul ve Kararlılık Terapisi Yönelimli Psiko-eğitim Programının Ergenlerin Psikolojik Esneklik, Psikolojik Sağlamlık ve Depresif Belirti Düzeylerine Etkisi
    (2025) Tanhan, Fuat; Vangölü, Mehmet
    Okul temelli önleyici müdahale programları çocuk ve ergenklere psikolojik yardım süreçlerinin önemli bir parçasıdır. Önleyici çalışmalar kapsamında Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) uygulamalalarının okullardaki yaygınlığı artmaktadır. Mevcut çalışmada ACT temelli piskoeğitim programının lise düzeyinde eğitime devam eden ergenlerin psikolojik esneklik, psikolojik sağlamlık ve depresif belirti düzeylerine etkisi incelenmiştir. Çalışmanın örneklemini 15-17 yaş aralığında 10 ve 11. Sınıf eğitime devam eden ergenler oluşturmaktadır. Araştırmada, 2x3'lük split-plot/deneysel desen kullanarak öntest, sontest ve izleme testleriyle birlikte kontrol grubuyla karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. Katılımcılar, rastgele olarak deney (n=14) ve kontrol (n=14) gruplarına atanmıştır. Müdahale programının sonunda, deney ve kontrol gruplarına sontest uygulanmış, ardından 5 hafta sonra izleme testi yapılmıştır. Toplanan veriler, SPSS-26 yazılımıyla analiz edilmiştir. Analizlerde, ölçümler arasında ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olup olmadığı tekrarlı ölçümler için iki faktörlü varyans analizi (ANOVA) kullanılarak incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, ACT odaklı psiko-eğitim programının psikolojik esneklik düzeyini artırmakta ve depresif belirtileri azaltmakta istatistiksel olarak etkili olduğu, bu etkinin izleyen süreçte devam ettiği görülmüştür. Ancak, psikolojik sağlamlık düzeyindeki değişimin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır. Bu bulgular, literatür ışığında tartışılmış ve bazı öneriler sunulmuştur.
  • Article
    Suzuki Yönteminde Grup Dersleri
    (2025) Erten, Canan Fidan
    Shinichi Suzuki çocukların anadillerini hiçbir çaba harcamadan doğal bir şekilde öğrenip, konuşabildiklerini ve aynı yöntemle farklı yeteneklerini de geliştirebileceklerini keşfetmiş bir keman eğitimcisidir. Bu keşfiyle özellikle erken yaş çalgı eğitimine yeni bir boyut kazandırmış ve buna “Yetenek Eğitimi” adı vermiştir. Yetenek Eğitimi adı altında geliştirdiği Suzuki Yöntemini diğer geleneksel yaklaşımlardan ayıran en önemli unsurlardan biri de grup dersleridir. Grup dersleri Suzuki Yönteminin dünya genelinde büyük ilgi görmesi ve yaygınlaşmasının sebeplerinden biri olarak görülmektedir. Ortak Suzuki repertuvarı çerçevesinde yapılan grup çalışmaları dünyadaki tüm Suzuki öğrencilerini biraraya getirerek çeşitli konser, dinleti ve festival gibi etkinlikleri sergileme olanağı sağlamaktadır. Literatüre bakıldığında Suzuki Yönteminin önemli bir parçası olan grup dersleri ile ilgili yapılan çalışmaların sınırlı ve az sayıda olduğu görülmektedir. Bu sebeple Suzuki Yöntemi’'nde grup derslerini bütün yönleriyle açıklamak ve alanyazına katkı sağlamak bu çalışmanın oluşumuna yön vermiştir. Çalışmada araştırma yöntemlerinden betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma verileri grup dersine ilişkin alanyazın taraması sonucunda ulaşılan kaynaklardan elde edilmiştir. Çalışmada grup dersleri sosyal öğrenme, oyunla öğrenme, motivasyon, müzikal deneyim ve karakter gelişimi gibi konular bakımından incelenmiş; dersin yeri ve önemine değinilmiştir. Ayrıca grup dersinin içeriğine, nasıl işlendiğine ilişkin açıklamalar yapılmış ve çeşitli grup içi etkinlik önerilerinde bulunulmuştur.
  • Article
    Azospirillum Lipoferum ve Deniz Yosunu Özütünün Patlıcan (Solanum Melongena L.) Fidelerinin Büyüme Parametreleri ve Klorofil Değeri Üzerindeki Etkileri
    (2025) Üzal, Özlem; Yasar, Fikret; Doğan, Yadigar Leyla; Öztaş, Ömer
    Çalışmada, Azospirillum lipoferum (AzL) ve deniz yosunu özütünün (DY) farklı dozlarda uygulanmasının patlıcan (Solanum melongena L. cv. A 117 F1) fidelerinin büyüme ve gelişim parametreleri üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Azospiril- lum lipoferum ve DY düşük (1.25 mL L⁻¹), orta (2.5 mL L⁻¹) ve yüksek (5 mL L⁻¹) dozlarda tek başına ve kombinasyon halinde uygulanmış, uygulamalar fidelerde ilk gerçek yaprakların görüldüğü dönemde sulama yoluyla kök bölgesine uygulanmıştır. Gövde boyu, gövde çapı, boğum arası mesafe, yaprak sayısı, kök uzunluğu, yeşil aksam ve kök yaş/kuru ağırlıkları ile klorofil içeriği (SPAD) analiz edilmiştir. DY-3 dozu, gövde boyu, yaprak yaş ağırlığı ve toplam yeşil aksam yaş ağırlığında en yüksek değerleri sağlamıştır. Azospirillum lipoferum uygulamalarında düşük ve orta dozlar büyümeyi desteklerken, yüksek doz bazı parametrelerde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Azospirillum lipoferum ve DY kombinasyonları gövde ve yaprak gelişimini teşvik etmiş, en iyi sonuçlar AzL+DY-3 dozunda kaydedilmiştir. Bulgular, deniz yosunu özütünün içeriğindeki fitohormonlar ve besin maddeleri aracılığıyla bitki gelişimini teşvik ettiğini, Azospirillum lipoferum’un ise kök gelişimini desteklediğini ortaya koymuştur. Azospirillum lipoferum ve deniz yosununun birlikte kullanımı, kimyasal girdilere alternatif olarak sürdürülebilir fidecilik için etkili bir yöntem sunmaktadır. Biyostimülanların etkinliğini artırmak için uygulama dozları ve yöntemlerine yönelik daha fazla araştırma önerilmektedir.
  • Article
    Kadınların İş Gücüne Katılımının Çocuk Sahibi Olma Durumuna Etkisi: Ampirik Bir Araştırma
    (2025) Türkoğlu, Mesut Can; Ünkür, Pınar; Yiğit, Muhammet Faruk; Abiş, Taner
    Toplumda kadınlar, refahın artırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması açısından hayati bir rol oynamaktadır. Sanayi Devrimi ile birlikte toplum dinamiklerinde yaşanan değişimler, kadınların iş gücüne katılımını hızlandırmıştır. Bu araştırmanın amacı, gelir perspektifinden, kadınların iş gücüne katılımının çocuk sahibi olma durumu üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaçla, araştırmada kadınların iş gücüne katılımı, kadın başına düşen çocuk sayısı, ergen doğurganlık oranı (15-19 yaş) ve kişi başına düşen gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) değişkenlerine ait 1997-2021 yıllarını kapsayan yıllık veriler, Dünya Bankası ve Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) veri tabanından elde edilmiştir. Araştırmada Granger Nedensellik Testi ile değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi test edilmiştir. Johansen Eşbütünleşme Analizi ile değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkileri araştırılmıştır. Analizlerin sonucunda değişkenler arasında eşbütünleşme tespit edilmiştir. Ayrıca kişi başına düşen GSYİH’den kadın başına düşen çocuk sayısına doğru tek yönlü, kadınların iş gücüne katılımı ve ergen doğurganlık arasında çift yönlü ve kişi başına düşen GSYİH’den ergen doğurganlığa doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Sonuç olarak kadınların iş gücüne katılımı çocuk sahibi olma durumunu olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesinin ve kadın girişimciliğinin nüfus projeksiyonları açısından kritik öneme sahip olduğu ifade edilebilir. Politika yapıcıların kadınların iş gücüne katılımını artırırken aynı zamanda doğurganlık üzerindeki olumsuz etkileri hafifletecek önlemler almaları, kadınların iş gücüne katılımını desteklerken çocuk sahibi olmalarını da teşvik edebilir.
  • Article
    Effect of Arbuscular Mycorrhizal Fungi on the Demographic Parameters of Myzus Persicae (Sulzer, 1776) (Hemiptera: Aphididae) Mediated by Pepper Plant Under Laboratory Conditions
    (2025) Kara, Hilmi; Yigit, Nubar
    The green peach aphid, Myzus persicae (Sulzer, 1776) (Hemiptera: Aphididae), has a broad host range including pepper plants and causes significant economic losses worldwide. The effectiveness of arbuscular mycorrhizal fungi (AMF) in inducing plant immunity against pests has recently been tested on various plant insect pests. This study aims to investigate the impact of AMF colonization on the demographic characteristics of M. persicae feeding on the Demre type pepper cultivar. AMF (Glomus spp.) was ensured to colonize the pepper plant roots and the experiments were carried out in the climate room with plant growth LEDs under 25 ± 2 °C, 65 ± 5 RH and 16:8 light:dark conditions. As a result of daily counts, raw data on the aphid biology were analyzed in the Two-sex MSChart program. The findings indicated that AMF application did not result in any statistically significant differences in the biological and life table parameters of M. persicae. Furthermore, similar results were obtained when the results were compared with the control in the 45-day population simulation. Determining the AMF-plant-insect interactions with different plant species and insect species will make a significant contribution to increasing the success of biological control and preserving the natural balance.
  • Article
    Ameliorative Effects of Nettle (Urtica Dioica) Seed Extract on Methotrexate-Induced Hepatorenal Damage in Rats
    (2025) Dogan, Abdulahad; Celik, Ismail; Uslu, Sema; Uyar, Ahmet; Yaman, Turan; Uyar, Şule
    In this study, it was aimed to examine the potential therapeutic effects of Urtica dioica seed (UDS) oil on hepatorenal damage induced by methotrexate in rats. Thirty-two Wistar albino rats were divided into four groups: Control, Methotrexate (MTX, 20 mg/kg i.p.), UDS (30 ml/kg feed containing UDS), and MTX+UDS (20 mg/kg i.p. + 30 ml/kg feed containing UDS oil, respectively). At the end of the six-week study, the MTX-treated group demonstrated elevated levels of aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), and lactate dehydrogenase (LDH) in serum and increased levels of malondialdehyde (MDA), an indicator of lipid peroxidation in liver, kidney, and blood tissues. However, reduced glutathione (GSH) levels (apart from erythrocytes) showed a significant decrease (p<0.005). The MTX group's liver and erythrocyte tissues showed a significant decrease in glutathione reductase (GR) activity compared to the control. Additionally, there was a significant decrease in the activities of glutathione peroxidase (GPx) and catalase (CAT) in the MTX group as compared to the control. The co-administration of MTX+UDS decreased liver MDA concentration and the levels of the enzymes AST, ALT, and LDH compared to the MTX group. On the other hand, there was an increase in kidney glutathione S-transferase (GST) activity and GSH levels. Histopathological investigation revealed that pellets containing UDS oil significantly reduced the degenerative and necrotic changes that MTX had generated in the liver and kidney, including parenchymal and hydropic degeneration and inflammatory cell infiltration. Immunohistochemical staining showed that caspase 3, a marker of apoptosis, decreased significantly with the administration of UDS oil. In conclusion, MTX-induced hepatorenal damage was either prevented or greatly decreased by UDS oil.
  • Article
    Taşkın Prepare Edilmiş Kök Kanallarında Farklı İrigasyon Uçlarının Apikalden Taşan Solüsyon Miktarına Etkisi
    (2025) Şen, Özgür Genç; Alqassab, Safa
    Amaç: Bu çalışmada, apikal daralımı bozulmuş ve bozulmamış dişlerde kullanılan farklı tipte irigasyon iğnelerinin apikalden taşan solüsyon miktarına etkisi değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: 40 mandibular dişin apikal foramenleri dental operasyon mikroskobu altında belirlendi ve örnekler iki gruba ayrıldı (n=20). Gruplardan biri (sağlam apikal foramen grubu) apikal foramene 0.5 mm mesafede, diğeri ise (taşkın preparasyon grubu) apikal foramenin 0.5 mm ilerisinden taşkın olarak enstrümante edildi. Her bir preparasyon grubunun final irrigasyonunda biri açık uçlu ve üçü kapalı uçlu (yandan delikli) olmak üzere dört farklı iğne kullanıldı. Tüm örnekler, randomize çapraz tasarım kullanılarak tüm iğne tipleri ile ayrı ayrı irrige edildi. İşlemler esnasında apikal bölgeye taşan solüsyonlar, plastik kaplara yerleştirilmiş çiçek süngerleri içerisinde toplandı. Taşan solüsyon miktarları, kapların başlangıç ağırlıklarının son ağırlıklarından çıkarılmasıyla hesaplandı ve kaydedildi. İstatistiksel değerlendirmeler için Tekrarlanan İki-Yönlü ANOVA ve Tukey post-hoc testleri kullanıldı. Bulgular: Taşkın enstrümantasyon yapılan gruplarda, kullanılan iğnelerden bağımsız olarak, sağlam apikal foramene sahip dişlere göre önemli ölçüde daha fazla irrigan ekstrüzyonu gerçekleşti. Sağlam apikal daralıma sahip irigasyon gruplarında ekstrüzyon miktarı çift delikli kapalı uçlu iğnede en az, açık uçlu iğne grubunda en fazlaydı. Taşkın enstrümantasyon yapılmış gruplarda, en az ekstrüzyon tek delikli iğne grubunda, en fazla ise açık uçlu iğne grubunda gözlendi. Sonuç: Bu çalışmanın sınırlamaları altında, taşkın enstrümantasyon yapılmış dişlerdeki irigasyon işlemleri için tek delikli kapalı uçlu iğnenin kullanımı önerilebilir. NaOCl’nin minimal miktarları bile doku ile temas ettiğinde ciddi toksik etkiler oluşturabildiğinden, bu çalışmada elde edilen istatistiksel farkların, klinik olarak da önem taşıyabileceği söylenebilir.
  • Article
    Hayır Kurumlarına Güvenin Bağışta Bulunma Niyetine Etkisi
    (2025) Aydın, İbrahim; Ünal, Ahmet
    Hayır kurumlarına yapılan bağışlar bu kurumların faaliyetlerini yerine getirebilmeleri bakımından hayati öneme sahiptir. Bu çalışmada Kızılay’a güvenin bağışta bulunma niyetine etkisinde şeffaflığın düzenleyici rolü araştırılmıştır. Ayrıca güvenin bağışta bulunma niyeti ve şeffaflık üzerindeki doğrudan etkisi ve şeffaflığın bağışta bulunma niyeti üzerindeki doğrudan etkisi araştırılmıştır. Çalışmanın evrenini Türkiye’de yaşayanlar oluşturmaktadır. Örneklem ise 317 kişiden oluşmaktadır. Örnekleme sosyal medya platformlarında paylaşılan anket formuyla ulaşılmıştır. Ankette bir hayır kurumu olan Kızılay’a yönelik güven, şeffaflık ve bağışta bulunma niyetine ilişkin maddeler bulunmaktadır. Örnekleme ulaşmada kolayda örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Hipotezlerin test edilmesi için yapısal eşitlik modellemesi ve Process Macro kullanılmıştır. Yapılan analizlere göre, Kızılay’a güvenin bağışta bulunma niyetine etkisinde şeffaflığın düzenleyici rolünün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Güvenin bağışta bulunma niyeti ve şeffaflık üzerinde doğrudan olumlu etkisinin olduğu bulunmuştur. Şeffaflığın bağışta bulunma niyeti üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Tek örneklem t-testi kullanılarak elde edilen bulgularda, katılımcıların Türk Kızılayı'na güvenmedikleri ancak faaliyetlerini şeffaf bir şekilde yürüttükleri sonucuna ulaşılmıştır.
  • Article
    İlköğretim Matematik Öğretmenlerinin Matematik Öğretiminde Değerlendirme Boyutuna Yönelik Algıları ve Uygulamaları
    (2025) Gök, Mustafa; Yılmaz, Tuğba Yulet; Kantar, Emine Tuğba
    Eğitim sürecinde değerlendirme, öğretimi yönlendirme ve anlamlı öğrenmeyi sağlama açısından kritik bir öneme sahiptir. Öğretmenlerin gerçekleştirdiği değerlendirmeler, öğrenme süreci ile uyumlu değerlendirme yaklaşımlarının benimsenmesinde önemli bir rol oynar. Bu araştırma, ilköğretim matematik öğretmenlerinin matematik öğretiminde değerlendirme boyutuna ilişkin algılarını ve uygulamalarını incelemektedir. Araştırma, durum çalışması deseniyle yürütülmüş olup 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Türkiye’nin çeşitli illerindeki devlet ortaokullarında görev yapan 26 gönüllü öğretmen ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış ve elde edilen veriler içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Bulgular, öğretmenlerin değerlendirme yaklaşımlarında özetleyici ve biçimlendirici değerlendirmeleri ayırt ederek genellikle öğrenme çıktıları ve süreçlerine odaklandığını ortaya koymaktadır. Görüşme analizlerine göre, öğretmenlerin çoğunluğu özetleyici değerlendirme ve geleneksel değerlendirme araçlarını tercih etmekte, alternatif değerlendirme araçlarını ise sınırlı kullanmaktadır. Bunun yanı sıra sonuçlar, uluslararası sınavların öğretmenlerin değerlendirme yaklaşımları üzerinde hem fırsatlar hem de sınırlamalar yarattığını göstermektedir. Bu bağlamda, müfredat hedefleri ile mevcut değerlendirme yaklaşımları arasındaki uyumsuzluk dikkat çekmektedir. Süreç odaklı, yaratıcı ve kapsamlı değerlendirme yaklaşımlarını desteklemek adına, öğretmenlerin bu alanlarda daha fazla kaynak ve destekle güçlendirilmesi önerilmektedir. Bu sayede, değerlendirme süreçleri öğretim hedefleriyle daha uyumlu hale getirilerek, öğrencilerin daha anlamlı öğrenme deneyimleri yaşamaları sağlanabilir.
  • Article
    İzmir İlinde Afet Direncinin Sağlanmasında İlçe Belediyelerin Etkinliğinin Değerlendirilmesi
    (2025) Demirci, Kıvanç; Duran, Aytaç
    Afet kaynaklı krizlerin etkin şekilde yönetilerek kentsel dirençliliğin sağlanması için çok disiplinli ve paydaş katılımına olanak veren iş birlikleri önem taşımaktadır. Belediyeler de çok paydaşlı afet yönetimi süreçlerine planlama, risk değerlendirmesi, altyapı yatırımları, çevre düzenlemeleri ve farkındalık faaliyetleriyle katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışmada birçok afetin yaşandığı ve yaşanma riski olan İzmir ilinin afetlere karşı dirençli bir yerleşim olmasında vatandaşa en yakın hizmet birimi olan ilçe belediyelerinin etkinliğinin tespiti ve afet farkındalık düzeyinin ölçülmesi hususları ele alınmıştır. Veri toplama sürecinde nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış olup çıktıların analizinde MAXQDA 2022 programından faydalanılmıştır. Araştırma sonucunda, İzmir ilinin afetlere karşı dirençli bir kent olmasında ilçe belediyelerinin Birleşmiş Milletler Kentsel Dirençlilik Profil Oluşturma Aracı, Kentler İçin Afetlere Dayanıklılık Karnesi Raporu gibi afet direnci konusunda uluslararası alanda kabul gören çalışmalara olan uyum ve etkinlik düzeyinin düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada afet toplanma alanlarının altyapı açısından eksikliği ve belediyelerin risk/zarar azaltma konusunda yeterli çabayı göstermeyerek proaktif değil reaktif bir anlayışı benimsemeleri de afet direncini düşüren hususlar olarak saptanmıştır. Belediyelerin, afet yönetimi süreçlerinde diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği halinde olmaları ve kurum personeline hizmet içi afet eğitimi vermeleri ise sahadaki olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmiştir.
  • Article
    Domateste Esansiyel Yağ Kaynaklı Organo-Nanopartikül Uygulamalarının Morfolojik ve Biyokimyasal Parametreler Üzerine Etkisi
    (2025) Kıpçak, Selma
    Bu çalışma, domates bitkisinde (Solanum lycopersicum L.) farklı esansiyel yağ kaynaklı organo-nanopartikül (NP) uygulamalarının morfolojik gelişim ve antioksidan savunma sistemi üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Denemede beş farklı uygulama değerlendirilmiştir: Kontrol (NP0), nane [p(MO)], susam [p(SO)], soğan [p(OO)] ve sarımsak [p(GO)] kaynaklı organo-nanopartiküller. Bitkiler, uygun yetiştirme koşullarında büyütülmüş ve yaprak sayısı, bitki boyu, gövde çapı, sürgün-kök yaş ve kuru ağırlıkları gibi morfolojik parametreler ile katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD), askorbat peroksidaz (APX), malondialdehit (MDA), toplam fenol içeriği ve DPPH serbest radikal giderici kapasite gibi biyokimyasal parametreler analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, nanopartikül uygulamalarının bitki büyümesi ve fizyolojik tepkiler üzerinde anlamlı etkiler oluşturduğunu ortaya koymuştur. Özellikle susam bazlı nanopartikül uygulaması [p(SO)], hem morfolojik büyüme parametrelerinde (en yüksek bitki boyu, yaprak sayısı ve sürgün ağırlığı) hem de antioksidan savunma sistemi bileşenlerinde (en yüksek SOD ve fenol içeriği, en düşük MDA) en olumlu sonuçları vermiştir. Sarımsak kaynaklı nanopartiküller ise gövde çapı ve APX aktivitesi açısından dikkat çekici performans sergilemiştir. Bu bulgular, esansiyel yağların nanopartikül formda uygulanmasının bitkilerde büyüme teşvik edici ve oksidatif stres azaltıcı etkiler yarattığını göstermektedir. Sonuç olarak, esansiyel yağ bazlı nanopartiküller tarımsal üretimde biyostimülant olarak kullanılabilir potansiyele sahiptir. Ancak bu etkinin kalıcılığı ve çevresel etkileri için ileri düzey araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Article
    Akran Zorbalığı Sıklığının Okul Özellikleri Yönüyle İncelenmesi
    (2025) Mukba, Gamze; Aydoğan, İzzettin; Köylüoğlu, Rabia
    Bu araştırmayla on beş yaş grubu öğrencilerin maruz kaldıkları akran zorbalığı sıklığı ile okul özellikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma grubunu PISA 2022 değerlendirmesine katılan ve Türkiye örneklemi içerisinde yer alan 193 okuldan 7179 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri okul yöneticilerinin cevapladığı maddeleri içeren PISA 2022 okul anketi ve öğrencilerin yanıtladığı maddeleri içeren öğrenci anketi aracılığıyla elde edilmiştir. Araştırma verilerinin çözümlenmesi hiyerarşik doğrusal model tekniği aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Ulaşılan sonuçlara göre öğrencilerin maruz kaldığı akran zorbalığı sıklığının incelenen on altı okul özelliğinden sadece biri için anlamlı fark oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda olumsuz okul iklimine yol açan davranışların artmasıyla okullarda görülen akran zorbalığı sıklığının da artış eğilimi gösterdiği gözlenmektedir.
  • Article
    Mechanical Vector Potential of Houseflies (Musca Domestica) for Mites
    (2025) Aykut, Medeni; Ekici, Abdurrahman; Aydemır, Selahattın; Afshar, Milad Torkamanian; Yıldız, Rahmi; Barlık, Fethi
    Houseflies (Musca domestica), which live in common areas with humans, can be mechanical vectors of many pathogens. Mites are an extremely diverse community of organisms that occupy various microhabitats, and many species are harmful to human health. This study aimed to detect the presence of mites in the washing water of houseflies and assess the potential role of these flies in mite transmission. Houseflies collected from households within the boundaries of the Tatvan district in Bitlis were included in this study. Houseflies were gathered from 80 households, with 43 located in urban areas and 37 in rural regions, within the study’s scope. After washing with PBS, the collected wash water was meticulously scrutinized under a light microscope to detect the presence of mites. Mites were found in 15 (18.7%) of the 80 samples, 8 (21.6%) of the rural samples, and 7 (16.3%) of the urban samples (P=0.544). It was determined that 40% of the identified mites belonged to the order Trombidiformes, 40% to Astigmata, and 20% to Mesostigmata. In conclusion, we believe that house flies act as vectors, play a role in the spread of mite populations, and can carry certain mites into homes that can affect the health of humans.
  • Article
    Türkiye’de İç Hastalıkları Hemşireliği Alanında Yazılan Lisansüstü Tezlerin NANDA Hemşirelik Tanı Alanları Yönüyle İncelenmesi (1989-2023): Tanımlayıcı İçerik Analizi
    (2025) Üren, Yavuz
    Amaç: Bu ara ştırma Türkiye’de İç Hastal ıkları Hemşireliğinde (İHH) yazılan tezlerin Kuzey Amerika Hem şirelik Tanıları Birliği [North American Nursing Diagnosis Association (NANDA)] hemşirelik tanı alan- ları yönüyle incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Nitel araştırma metodolojisine uygun olarak yapılan bu araştırmada, tanımlayıcı içerik analizi tekniğiyle veriler toplanmıştır. Veriler Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı Tez Merkezi internet sayfas ında “detaylı tarama” menüsünde, ana bilim dalı olarak “İç Hastalıkları Hemşireliği” seçilerek gerçekleştiril- miştir. Tezler ara ştırmacı tarafından NANDA hem şirelik tanı alanlarına atanmıştır. Veriler, içerik analiz tekni ğine uygun olarak analiz edilmi ştir. İçerik analizi ile elde edilen veriler tan ımlayıcı düzeyde frekans ve yüzde- leri ifade eden tablolara dönü ştürülmüştür. Bulgular: Araştırmanın ama- cına uygun olarak İHH ana bilim dalı kriterine uyan 937 kayıt bulunmuştur. İHH’de yazılan 196 tezin (%20,9) NANDA hem şirelik tanı alanlarından “sağlığı geliştirme” alanı ile ilgili oldu ğu; rol ili şkileri (%3,8), beslenme (%3,3), cinsellik (%1,6), kendini alg ılama (%1,5), eliminasyon (%1,4) ve yaşam ilkelerine (%1,0) yönelik daha az sayıda tezin olduğu ve büyüme/ge- lişmeye yönelik herhangi bir tez çalışmasının gerçekleşmediği belirlemiştir. Sonuç: Türkiye’de İHH’de üretilen tezlerin son dönemde artt ığı belirlen- miştir. Ayrıca NANDA tanı alanları yönüyle incelendiğinde araştırmaların bazı alanlarda yoğunlaştığı, bazı alanlarda ise daha az olduğu görülmekte- dir. Özellikle NANDA hemşirelik tanı alanlarından rol ilişkileri, beslenme, cinsellik, kendini algılama, eliminasyon, yaşam ilkeleri ve büyüme/gelişme ile ilgili tez çalışmalarının yapılması önerilmektedir.