TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/5

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 7468
  • Article
    Sporun Sınırda Kişilik, Şiddet ve Suça Eğilimi Üzerine Etkilerinin İncelenmesi
    (2025) Aydın, Savaş
    Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinde yalnızca sınırda kişilik özelliklerinin, spor yapma durumu ve demografik değişkenler bağlamında şiddet ve suça eğilimle ilişkisini incelemektir. Sınırda kişilik özellikleri ele alınmıştır çünkü bu özellikler dürtüsellik, öfke kontrolü zayıflığı ve saldırganlık gibi, şiddet ve suça yönelimle doğrudan ilişkili davranışlarla bağlantılıdır. Betimsel tarama modeline dayalı nicel bir yaklaşımla gerçekleştirilen bu araştırmaya üniversitede öğrenim gören ve rastgele örnekleme yöntemiyle seçilen 151 erkek, 233 kadın olmak üzere toplam 384 öğrenci katılmıştır. Veri toplama araçları olarak Borderline Kişilik Ölçeği (BPQ), Borderline Şiddet Değerlendirme Ölçeği (BŞDTÖ) ve Suça Yönelik Tutumlar ve İlişkiler Ölçeği ve araştırmacı tarafından oluşturulan demografik bilgi formu kullanılmıştır. Veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerde normallik sağlanmadığı için ikili grup karşılaştırmalarında Mann-Whitney U testi, çoklu grup karşılaştırmalarında Kruskal-Wallis H Testi, değişkenler arası ilişkiyi incelemek için Spearman Korelasyon Testi kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulardan hareketle üniversite öğrencilerinin Borderline Kişilik Ölçeği, Borderline Şiddet Değerlendirme Ölçeği, Suça Yönelik Tutumlar ve İlişkiler Ölçeği puanları ile cinsiyet, spor yapma durumu, spor yılı, sınıf düzeyi, okuduğu fakülte değişkenleri arasında anlamlı farklar tespit edilmiştir (p<0,05). Ölçek puanları arasında da anlamlı ilişki tespit edilmiştir (p<0,05). Sonuç olarak; araştırma bulguları, cinsiyet, spor yapma durumu, sınıf düzeyi ve fakülte/yüksekokul gibi değişkenlerin bireylerin kişilik durumları, şiddet eğilimleri ve suça yönelik tutumlarını farklı şekillerde etkilediğini göstermiştir. Özellikle, spor yapmanın genel olarak olumlu etkileri olduğu görülmekle birlikte, bazı spor türlerinin şiddet ve suç eğilimlerini artırıcı etkilere sahip olabileceği tespit edilmiştir. Ayrıca, farklı kişilik durumlarını taşıyan üniversite öğrencilerinin, şiddet ve suç eğilimlerinin daha yüksek olması, bu öğrencilere yönelik erken müdahale programlarının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
  • Article
    Okul Öncesi Öğretmenlerinin Çocuk Sevme Durumları ile Motivasyonları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (2025) Şahin-sak, İkbal Tuba; Dilek, Şeyma
    Nicel araştırma yöntemlerinden tarama deseninde yürütülen bu çalışmada, öğretmenlerin çocuk sevme durumları ile motivasyonları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi, Van ilinde görev yapan 406 okul öncesi öğretmeninden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Barnett Çocuk Sevme Ölçeği ve Öğretmen Motivasyon Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizinde, öğretmenlerin ölçek düzeylerine yönelik boyutlarının ilişkisi Pearson Korelasyon ve Lineer Regresyon ile ele alınmıştır. Analizler sonucunda, öğretmenlerin çocuk sevme durumları ile motivasyon düzeyleri arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmada yer alan öğretmenlerin yaş, deneyim, aylık gelir, kurum türü, sınıftaki öğrenci sayısı, çalıştıkları yaş grubu, medeni durum, çocuk sahibi olma, eğitim düzeyi ve sınıfta kaynaştırma öğrencisi olup olmaması değişkenlerine göre hem çocuk sevme durumları hem de motivasyon düzeylerinde anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Ancak, okul öncesi öğretmenlerinin motivasyon düzeyleri motivasyon ölçeğinin mesleki doyum ve kişisel gelişim alt boyutunda cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık göstermiş; kadınların mesleki doyum ve kişisel gelişim puanlarının, erkeklerin mesleki doyum ve kişisel gelişim puanlarından yüksek olduğu belirlenmiştir.
  • Article
    Ortak Sınav Uygulamalarına Yönelik Öğretmen Görüşleri: İlk Deneyimler
    (2025) Alkar, Elif; Avcı, Yusuf
    Mevcut araştırmada ortaokul öğretmenlerinin dönem içinde gerçekleşen ortak sınav uygulamalarına ilişkin görüş ve deneyimleri niteliksel yöntemlerle belirlenmiştir. Fenomenoloji deseninin uygulandığı çalışmada katılımcı grubu, Van il merkezi, ilçe ve köylerde görev yapan Türkçe ve Matematik öğretmenleridir. Araştırmada veri toplama aracı olarak yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Veriler, betimsel ve içerik analizi tekniği ile kodlanmış ve MAXQDA 2020 programı üzerinden görselleştirilmiştir. Araştırma bulguları; öğretmenlerin yeni ortak sınav uygulamalarını, mesleki iş ve işleyiş, sınıf içi uygulamalar, öğrenci görüşleri ve sınav sorularının niteliği temaları altında yorumladığı şeklindedir. Öğretmenler, dönem içi merkezi ortak sınavları, kazanımlara uygun, uygulama yönüyle pratik ve objektif bulmuşlardır. Diğer taraftan değerlendirmeden doğan iş yükünün artması ve bölgeler arasındaki farklılıkların eğitim sürecinde fırsat eşitsizliği yaratması yönüyle de sınavlar eleştirilmiştir. Merkezi ortak sınavların öğretmen, öğrenci, veli ve okul iklimi üzerinde oluşturduğu baskı ve kaygı durumu göz önüne alındığında bu tür sınav uygulamaların temel değerlendirme ölçütü olarak kabul edilmemesi adına süreç odaklı ölçme-değerlendirme uygulamalarına yönelik çalışmaların daha fazla desteklenmesi önerilmektedir.
  • Article
    Sosyal, Sağlık ve Eğitim Bilimlerinde Etik Konulu Tez Çalışmalarının Analizi: Sistematik Bir İnceleme
    (2025) Çetin, Adnan; Kıpçak, Merve
    Bu çalışma, Türkiye'de son beş yılda etik alanında yazılan tezlerin tematik, metodolojik ve disiplinlerarası özelliklerini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, 2020-2024 yılları arasında Türkiye'de etik alanında yayımlanmış 359 tez üzerinde yürütülmüştür. Bu tezlerin hangi alanlarda yayımlandığı, kullanılan araştırma yöntemleri ve ele alınan temalar ayrıntılı bir şekilde analiz edilmiştir. Veri toplama aracı olarak Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tez veri tabanı kullanılmış ve tezlerin başlıkları, anahtar kelimeleri ve içerikleri üzerinden veri toplanmıştır. Elde edilen sonuçlar, etik konulu tezlerin daha çok sosyal bilimler, sağlık bilimleri ve eğitim bilimleri alanlarında yoğunlaştığını ortaya koymuştur. Sosyal bilimler alanında etik konulu tezlerin diğer iki alana göre daha fazla olduğu görülmüştür. Ayrıca, etik konuların daha geniş bir disiplinlerarası perspektiften ele alındığı ve etik farkındalığın daha fazla araştırılması gerektiği de ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, uluslararası literatürle daha bütünleşik etik çalışmalarının yapılması önerilmektedir.
  • Article
    Öz Şefkat Programının Ergenlerde Öz Şefkat, Öznel İyi Oluş ve Yaşamın Anlamı Üzerindeki Etkisi
    (2025) Kardaş, Ferhat; Utkan, Rufeyde
    Bu çalışmanın amacı, Öz Şefkat temelli psiko-eğitim grup müdahale çalışmasının lise öğrencilerinin öz-şefkat, iyi oluş, yaşamın anlamı üzerinde bir artışa neden olup olmadığını incelemektir. Deneysel desenli bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemini, Türkiye'nin Van ilindeki 28 lise öğrencisi oluşturmaktadır; bu öğrencilerin 14'ü, deney grubunu, 14'ü kontrol grubunu oluşturmaktadır. Araştırmanın amaçlarına uygun olarak, deney grubuna öntest, sontest ve izleme testleri uygulanırken, diğer gruba öntest-sontest uygulanmıştır. Veriler, Öz-Şefkat Ölçeği Kısa Formu, Ergenler için Öznel İyi Oluş Ölçeği, Ergenler için Yaşamda Anlam Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırma verileri bağımlı ve bağımsız örneklemler için t-testi, tekrarlı ölçümler için iki yönlü ANOVA testi kullanılarak analiz edilmiştir. Öz- şefkat, iyi oluş ve yaşamın anlamı ön test sonuçlarının deney-kontrol grupları açısından anlamlı bir farklılık göstermediği görülüştür. Uygulama sonrasında, deney ve kontrol gruplarının öz-şefkat ve iyi oluş sontest puan ortalamalarının istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdiği bulunmuştur. Yaşamın anlamı ile ilgili olarak, deney ve kontrol grubundaki katılımcıların sontest puan ortalamaları artmasına rağmen, istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma gözlenmemiştir. Deney grubunun öz-şefkat ve iyi oluş boyutlarında sontest ve izleme testi sonuçları arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmazken, yaşamda anlam boyutunda sontest ve izleme testi puanları arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmuştur. Bulgular çeşitli boyutlarda tartışılmış ve bazı öneriler sunulmuştur.
  • Article
    Zerdüştî Kaynaklara Göre, İslâmlaşmanın Önüne Geçmek İçin Mecûsî Din Adamlarının Aldığı Önlemler
    (2025) Turun, Veysi
    Hulefâ-yı Râşidîn devrinde başlayan Sâsânî coğrafyasının fethi, Emevîler döneminin ilk yarısında tamamlanmıştır. Fethe maruz kalan coğrafyada Müslümanların siyasî hâkimiyetini benimseyenler olduğu gibi, farklı gerekçelerle buna karşı çıkan gruplar da olmuştur. Fütuhattan memnun olmayan kesimlerden biri de Mecûsîler ve bunlara liderlik eden din adamları (mobedân) sınıfıdır. Zira İslamiyet’in resmi din olarak İran coğrafyasına girmesi, Mecûsîliği günden güne zayıflattığı gibi mobedan sınıfının da nüfuzunu azaltıyordu. Sâsânîlerin resmi dini Mecûsîlik, hâkim ve galip din olmaktan çıkmış, yerini tedricen İslamiyet’e terkediyordu. İşte bunun önüne geçmek isteyen Mecûsî din adamları da Sâsânîleri yeniden canlandırmak veya Zerdüştî temelli bir devleti kurmak gayesiyle hicretin ilk iki asrında irili ufaklı birçok siyasî-askerî isyana liderlik yapmışlardır. İsyan hareketlerinin başarısızlığa uğraması ve İranlılar arasındaki İslamlaşmanın hızlanmasına paralel olarak mobedân, bütün mesaisini İslamlaşmanın önüne geçmek ve azınlık durumuna düşen Mecûsî toplumunun (Bıhdîn) varlığını korumak için harcamışlardır. Bu amaçla hicrî üç ve dördüncü asırda Avesta ve Zendleri yeniden yorumlayarak Mecûsî inanç ve fıkhına dair eserler meydana getirmişlerdir. Bu şekilde mücadele sahası siyasî-askerî arenadan dinî, fikrî ve ilmî alana kaydırılmıştır. Kuşkusuz dönemin reel politiği göz önünde bulundurularak yeniden üretilen Mecûsî ahkâmın temel gayelerinden birisi de İran’daki İslamlaşmanın önüne geçmek ve Mecûsî toplumun birlik ve dirliğini muhafaza etmek idi. Bu çalışmada, söz konusu asırlarda yazılan Mecûsî kaynakları esas alınarak İslamlaşmanın önüne geçmek için mobedânın dinî-fikrî mücadele sahasında aldığı tedbirler üzerinde durulmuştur. Buna göre Mecûsî din adamlarının başvurduğu başlıca önlemler şunlardır: Mürtedin (ekdîn) öldürülmesi. Sâsânîler döneminden beri tedavülde olan bu cezalandırma yöntemi, İslamî dönemde telif edilen kitaplarda –teorik düzeyde bile olsa- tekrar Mecûsî ahkâmındaki yerini almıştır. Buna göre Zerdüştîlik’ten İslamiyet’e geçen kişinin cezası ölümdür. İkinci cezalandırma yöntemi ise ekonomik cezalandırma ve baskılardır. Mecûsî ahkamına göre İslamiyet’e giren kişiyi caydırmak için malı müsadere edilmeli, mirastan mahrum bırakılmalı veya köyden kovulmalıdır. Keza aile baskıları da etkin bir şekilde uygulanarak kişinin din değiştirmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda herhangi bir bireyi İslamlaşan aile topluca sosyal boykota maruz bırakılmak suretiyle Mecûsî bireylerin İslamiyet’i seçmeleri engellenmeye çalışılmıştır. Mobedan sınıfı ayrıca ekonomik teşvik ve destekleri de din değişikliğinin önüne geçmek için araç olarak kullanmışlardır. Çeşitli bağış ve sadakalarla zengin Mecûsîlerin fakir dindaşlarını finanse etmelerini teşvik ederek özellikle cizyenin getirdiği mali yükü hafifletmeye çalışmışlardır. Mobedan sınıfı sadır ettiği fetvalarla Zerdüştîlerin gönüllü bir şekilde kendisini Müslüman camiadan soyutlamasını teşvik etmişlerdir. Müslümanlarla her türlü irtibatı kesmeyi büyük bir sevap şeklinde takdim etmişlerdir. Çünkü izolasyon iki toplum ve dini grup arasındaki etkileşimi minimize edecekti. “İnzivâ-yı/gûşegîrîyi hodhaste” adıyla formüle ettikleri bu uygulamaya göre kişi “kirlenmemesi” için mutlaka Müslüman toplumdan uzak durmalıdır. Zira Zerdüştîlik dışındaki dinlere mensup olanlar kirli ve necistir. Bunlardan teberri edilmelidir. Bunu daMecûsî fıkhında büyük bir yer tutan “âlûdegî” (kirin bulaşması) kavramı ile açıklamışlardır. Gönüllü izolasyon ve zorunlu tecride ek olarak Mobedan sınıfı yakın akrabalar arası evliliği (hveydûde) teşvik ederek de Zerdüştîlerin İslamiyet’i seçmelerini engellemeye çalıştılar. Bu evlilik ile bir yandan din değişikliğinin önüne geçmek isterken diğer taraftan da mal ve servetin Mecûsî aile içinde kalmasını hedefleyerek onları ekonomik açıdan güçlü tutmaya çalışmışlardır. Makale, Mecûsî toplumun İslamlaşma sürecini Pehlevi Metinler üzerinden irdelemektedir. Nitel araştırma yöntemlerinden kitap/belge analizi metoduyla hazırlanan bu çalışma, Mobedânın, dindaşlarının Müslümanlaşmasına karşı gösterdiği tepkileri ele alması ve III-IV/IX-X. asırların Müslüman-Mecûsî ilişkilerine ışık tutması bakımından özgündür. Ayrıca Türkiye’de İran coğrafyasının İslamlaşması üzerine yeterli çalışmanın olmaması, makalemizin önemini daha da artırmaktadır.
  • Article
    İran ve Türkiye Yedinci Sınıf Sosyal Bilgiler Ders Kitaplarının Demokrasi Kavramına Dayalı Olarak İncelenmesi
    (2025) Kaya, Kemal
    Bu çalışmada İran ve Türkiye yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitaplarında demokrasi ile ilgili kavramlara yer verilme düzeyleri incelenmiştir. Araştırma kapsamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile alan yazın ve uzman önerileri doğrultusunda demokrasi ile ilgili on bileşen üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Her iki ülke Milli Eğitim Bakanlıkları tarafından 2020 yılından itibaren beş yıl süreyle okullarda ders kitabı olarak okutulan kitaplar arasında yer alan 7. sınıf Sosyal Bilgiler ders kitapları doküman analizi yöntemiyle betimsel analiz yapılarak incelenmiştir. Okuma metinleri ve etkinlikler hariç kitaplarda demokrasi ile ilgili kavramların sayısı belirlenmiş ve yüzdesi hesaplanmıştır. Araştırma neticesinde genel olarak İran ve Türkiye yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitaplarında demokrasi ile doğrudan ilgili bazı kavramlara çok yer verildiği, ancak bunlarla ilgili bazı alt ve yan kavramlara yeterli düzeyde yer verilmediği görülmektedir. İran yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitabında demokrasi ile ilgili temel kavramlardan biri olan “seçme ve karar verme” bileşenine hiç yer verilmediği görülmektedir. Demokrasi kavramı ve bileşenlerine yer verilme düzeyi açısından değerlendirildiğinde Türkiye yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitabının (N=117, %66.42)’lik oranı ile İran yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitabında yer verilen (N=59, %33.48)’lik orandan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Demokrasi ve bileşenlerine Türkiye yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitabında, İran yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitabından daha fazla yer yer verilmiş olması her iki ülkenin siyasi yapılarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
  • Article
    Yenilenebilir Enerji Sistemleri için Düşük Maliyetli ve Yüksek Verimli Yeni Bir 15 Seviyeli Hibrit MLI Topolojisi
    (2025) Karakılıç, Murat; Hatas, Hasan
    Bu makalede, tek DC kaynaklı çok seviyeli invertörler (ÇSE) için yeni bir hibrit model önerilmektedir. Önerilen anahtarlamalı diyot (AD) ve yüksek frekans bağlantısı (YFB) hibrit yapısı, tek bir DC kaynak gerilimi kullanır ve PUC devresine çoklu DA gerilimleri sağlar. ÇSE, yalnızca 8 güç anahtarı kullanarak çıkış voltajı dalga formunda 15 seviye üretir. Kontrol karmaşıklığını azaltır ve 2,71'lik düşük maliyet fonksiyonu (MF) değeriyle uygun maliyetli bir çözüm sağlar. Literatürdeki son çalışmalarla kapsamlı bir karşılaştırma yapılmıştır. Çoğu çalışmanın aksine, gerilim kazancı için YFB kullanır. Yük akımının çoğu doğrudan giriş kaynağından çekilir ve küçük bir kısmı yüksek frekans transformatörü üzerinden çekilir. Bu, transformatör boyutunu ve maliyetlerini önemli ölçüde azaltır. Endüktif yüklerle yapılan testlerde, çıkış neredeyse saf sinüzoidal dalga biçimindedir. Toplam harmonik bozulma (THB) 50Ω + 25mH düşük endüktif yük ile %1,41 olarak ölçülmüştür. PLECS ile yapılan kayıp analizinde invertör verimliliği %96,48'dir. Polarite geçişleri sırasında oluşan gerilim pikleri diyot yerine kontrollü güç anahtarları kullanılarak giderilmiş ve stabilize bir çıkış elde edilmiştir.
  • Article
    Küresel Altın ve Petrol Fiyatlarındaki Belirsizliğin Hisse Senetleri Piyasası Endeks Getirileri Üzerindeki Etkisi: Mist Ülkeleri Örneği
    (2025) Pala, Fahrettin; Gorgün, Mehmet Ragıp; Barut, Abdulkadır; Torusdağ, Mustafa; Demirtaş, Furkan
    Bu çalışma MIST ülkeleri olan Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Türkiye borsalarının küresel altın ve fiyatlardaki belirsizlikten etkilenip etkilenmediğini belirlemeye çalışmıştır. Çalışmada, Covid-19 pandemisi ile başlamış ve Rusya-Ukrayna savaşı ile devam etmekte olan, altın ve petrol fiyatlarında belirsizliğe neden olan kriz dönemleri incelenmiştir. Buna dayanarak, çalışmanın veri seti 11 Mart 2020 ile 31 Ocak 2023 arasındaki günlük kapanış fiyatlarından oluşmaktadır. Elde edilen veriler En Küçük Kareler (ICC) ve panel kantil regresyon yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmadan, Türkiye, Endonezya ve Meksika ekonomileri için petrol fiyatları ve petrol volatilite endeksi ile hisse senedi fiyatları arasında anlamlı ve pozitif bir korelasyon, gelişmekte olan ülkeler için altın fiyatları ve altın volatilite endeksi ile hisse senedi fiyatları arasında anlamlı ve negatif bir korelasyon olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca, gelişmiş ülke Güney Kore ekonomisi için altın ve petrol fiyatları ile hisse senedi fiyatları arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca Güney Kore ekonomisi için petrol volatilite endeksi ile altın volatilite endeksi ve hisse senedi fiyatları arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma, COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel krizlerin eşzamanlı olarak hem altın hem de petrol piyasalarında oluşturduğu belirsizliklerin MİST ülkeleri borsa endeksleri üzerindeki etkisini incelemesi açısından literatüre özgün bir katkı sunmaktadır. Literatürde çoğu çalışma ya sadece bir emtia üzerine odaklanmakta ya da krizleri tekil dönemler olarak ele almaktadır. Bu bağlamda, iki büyük küresel şokun ortak etkisini ve hem fiyat hem de volatilite düzeyinde belirsizlik göstergeleri kullanılarak yapılan analizler, çalışmanın özgün yönünü oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular, politika yapıcıların kriz dönemlerinde altın ve petrol piyasalarındaki belirsizlikleri dikkate alarak ülke bazlı farklılaştırılmış finansal istikrar politikaları geliştirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
  • Article
    Ehmedê Xanî’de Çocuk Eğitimi
    (2025) Bulut, Kenan; Bayhan, Neclan
    İnsanlar ancak verdikleri kalıcı eserlerle adlarını dünyada yaşatmaya devam edebilirler. Bir Kürt âlimi, müderrisi ve mutasavvıfı olan Ehmedê Xanî de hem eserleriyle hem de milletine ve kültürüne yaptığı hizmetlerle ölümünden sonra adını dünyada yaşatmaya devam eden mümtaz bir şahsiyettir. Yaşadığı bölgenin toplumsal gerçekliğinden etkilenmiş ve halkının sorunlarıyla ilgilenmiş, söz konusu sorunlar için çözüm arayışı içine girmiş bulunan Xanî, yazdığı edebî eserler aracılığıyla evrensel bir bakış açısı geliştirmiştir. Ehmedê Xanî, yaşadığı toplumun meselelerini dile getirmenin yanı sıra insanlığın ortak problemlerine eğilerek bu problemlere yönelik sürekli bir çözüm arayışı içinde olmuştur. Yaşamını ilim ve irfanla geçirmiş, saray çevresini bilen, genç yaşta saray kâtipliği yapmış ve böylece saray çevresini yakından tanımış, çok sayıda talebe yetiştirmiş biri olarak Xanî, gerçek çözüm barındırmayan yüzeysel yaklaşımları reddetmiş ve kalıcı çözümler üretmeye çalışmıştır. Bir şair ve müellif olmanın yanında, Xanî’nin birikimi, onu tarih, psikoloji ve felsefe gibi disiplinlere vakıf, olayları ve durumları çok yönlü analiz edebilen derinlikli bir düşünür haline getirmiştir. Böylece Ehmedê Xanî, yaşadığı dönemin toplumsal, siyasal ve kültürel çalkantıları içerisinde halkının içinden çıkan ve onları yakından tanıyan, sorunlarına dair geliştirdiği derin kavrayışla çözüm önerileri sunmuş müstesna bir şahsiyet olmuştur. Xanî ortaya koyduğu çözüm önerileriyle çağının ilerisinde bir düşünce ufkuna sahip olduğunu göstermiş ve günümüzün düşünsel problemlerine ışık tutmuştur. Bilge, şair, edip, eğitimci, filozof bir Kürt müderrisi olan Ehmedê Xanî, yaklaşık altmış yıllık ömründe, yazdığı birçok beyitin yanı sıra ismiyle müsemma olmuş dört şaheserin de sahibidir. Xanî, bunların tamamını Kürtçe yazmıştır. Sadece eser yazmak için yazmamış, sanatını, hatta bütünüyle yaşamını milletinin geleceği için (tabir yerindeyse) feda etmiş âlim ve müderris bir önder kişiliktir. Büyüdüklerinde her türlü tutum ve davranışları insanlar üzerinde derin etkiler bırakacak olan çocukların, iyi bir kişiliğe sahip olmaları gerektiğinin farkında olan bir eğitmen olarak tarih sahnesine çıkan Xanî, genele yönelik eserlerinin yanı sıra toplumun geleceği olarak gördüğü çocuklar için de ayrıca iki eser yazmıştır. Çocuk eğitimi alanında çok önemli iki eser olan Nûbara Biçûkan ve ‘Eqîdeya Îmanê ilgili alandaki ilk çalışmalardandır. Bu çalışma, Ehmedê Xanî’nin çocukları dikkate alarak yazmış olduğu iki eserinin ‘çocuk eğitimi’ gibi spesifik bir alan açısından önemli olduğu ve bu yönden değerlendirilebileceği hipotezinden çıkmıştır. Buna göre “Ehmedê Xanî’nin çocuk eğitimine bakışı nasıldır?” ve “Nûbara Biçûkan ile ‘Eqîdeya Îmanê adlı eserlerinin bu konudaki rolü nedir?” soruları araştırmanın odak noktasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla çalışmanın amacı, Ehmedê Xanî’nin çocuklar için yazmış olduğu Nûbara Biçûkan ve ‘Eqîdeya Îmanê adlı eserlerinden hareketle şairin çocuk eğitimine yaklaşımını incelemektir. Xanî’nin çocuk eğitimi ile ilgili görüş ve yaklaşımlarının detaylı bir şekilde incelenmesi sonucunda yapılan çıkarımlar ve ulaşılan sonuçların günümüzün çocuk eğitimi ile ilgili yaklaşımlarına bir katkı sunması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman incelemesine göre yürütülmüştür. Yukarıda belirtilen amaç çerçevesinde ve doküman incelemesine uygun bir şekilde ilk olarak Ehmedê Xanî’nin hayatı, yetiştiği dönem ve o dönemin özellikleri, Xanî’nin düşünce tarihindeki yeri ve önemi, dönemin eğitim anlayışı ve çocuk eğitimi, Xanî’nin eğitimci kişiliği ve Ehmedê Xanî’de çocuk eğitimi konuları üzerinde durulmuştur. Ardından çocuk eğitimi ile ilgili yazdığı Nûbara Biçûkan ve ‘Eqîdeya Îmanê adlı eserleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Böylece bilge şairin çocuk eğitimi konusundaki görüşleri analiz edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen veriler sistematik, açık ve anlaşılır bir şekilde yorumlanarak ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma Xanî’nin eğitimci kişiliğini ve çocuk eğitimine bakışını müstakil olarak ele alması bakımından özgündür.
  • Article
    Investigation of the Prevalence of Hydatid Cysts and Liver Condemnation Losses in Sheep and Goats Slaughtered in Van Province, Türkiye
    (2025) Denizhan, Vural; Karakuş, Ayşe
    This study was conducted to determine the financial losses and distribution in internal organs caused by liver condemnation due to hydatid cysts in sheep and goats slaughtered in slaughterhouses in Van province of Türkiye. Hydatid cysts were detected in 247 out of 1200 sheep (20.58%) and 26 out of 150 goats (17.33%), totaling 273 animals (20.22%). According to organ localizations, hydatid cysts were most frequently seen in both the liver and lungs in 96 (39.52%) sheep and 9 (34.62%) goats, totaling 105 (38.46%) animals. It was determined that the prevalence of hydatid cysts in sheep and goats slaughtered in Van province was high. The high incidence of hydatid cyst infections in sheep and goats in Van province poses a risk to human and animal health in the region and causes significant financial losses. Therefore, studies should be carried out to prevent the spread of the disease and financial losses, and taking protective measures is essential.
  • Article
    Vitamin D ile İrritabl Bağırsak Sendromu Arasındaki İlişki: Randomize Kontrollü Çalışmalar ve Gözlemsel Araştırmaların Meta-analizi
    (2025) Alp, Hamit Hakan; Oflas, Nur Düzen
    Bu meta-analiz, randomize kontrollü çalışmalardan elde edilen verileri sentezleyerek D vitamini takviyesinin irritabl bağırsak sendromu (IBS) semptomları ve serum 25-hidroksi D vitamini 25(OH)D düzeyleri üzerindeki etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Ek olarak, sağlıklı bireyler ve IBS hastaları arasındaki bazal serum 25(OH)D düzeylerini karşılaştırmayı amaçlamıştır. Çalışma, gözlemsel ve randomize kontrollü çalışmaların (RCT) bir meta-analizidir. PRISMA kılavuzlarına uygun olarak yürütülen çalışmada, 11 çalışma değerlendirilmiş ve IBS-SSS, IBS-QoL ve serum 25(OH)D düzeyleri incelenmiştir. Veriler, heterojenliği değerlendirmek için I² testi kullanılarak analiz edilmiştir. Meta-analiz sonuçları, D vitamini takviyesinin IBS hastalarının yaşam kalitesini iyileştirdiğini göstermiştir (IBS-QoL için ortalama fark [MD]: 6,48, %95 GA: 1,14-11,83, p=0,02). Ancak IBS semptom şiddeti (IBS-SSS) üzerinde anlamlı bir etkisi olmadı (MD: 3.91, %95 GA: -60.99-68.81, p=0.91). Serum 25(OH)D düzeyleri D vitamini takviyesi ile anlamlı şekilde arttı (MD: 17.13, %95 GA: 8.09-26.17, p<0.0002). Serum 25(OH)D düzeyleri sağlıklı bireyler ve IBS hastaları arasında karşılaştırıldığında, IBS hastalarında anlamlı bir azalma gözlendi (standart ortalama fark [SMD]: -10.17, %95 GA: -15.57 ila -4.77, p=0.0005). D vitamini takviyesi IBS hastalarında yaşam kalitesini iyileştirmede ve serum D vitamini düzeylerini artırmada etkili olabilir. Ancak semptom şiddeti üzerindeki etkisini açıklığa kavuşturmak için daha homojen ve geniş ölçekli çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu sonuçlar IBS yönetiminde D vitamini takviyesinin rolü hakkında değerli bir bakış açısı sağlar.
  • Article
    Okul Öncesi Dönem Çocukların Dijital Oyun Bağımlılık Eğilimi ve Psikomotor Gelişimlerinin Araştırılması
    (2025) Aydın, Savaş
    Bu araştırmanın amacı, okul öncesi dönemdeki çocukların dijital oyun bağımlılığı eğilimleri ile psikomotor gelişim düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu değişkenlerin, demografik faktörlerle nasıl etkileştiğini ortaya koymaktır. Araştırma, betimsel tarama modeli temelinde nicel bir yaklaşımla gerçekleştirilmiştir. Araştırma grubunu eğitim ve öğrenimine devam etmekte olan 149 erkek ve 151 kız öğrenci olmak üzere toplam 300 okul öncesi çocuk oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak “Dijital Oyun Bağımlılığı Eğilimi Ölçeği” (DOBE) ve “Test of Gross Motor Development - 2” (TGMD-2) kullanılmıştır. Veriler Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H testi, Ki-kare testi ve Spearman Korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir. Araştırmada, cinsiyet, anne spor yapma durumu, çocuğun kendine ait odası olup olmaması, internet materyali varlığı, kardeş sayısı, ebeveyn eğitim düzeyi ve günlük teknoloji kullanım süresi gibi değişkenlere göre TGMD-2 ve DOBE ölçeklerinden elde edilen puanlar analiz edilmiştir. Araştırmada cinsiyet değişkenine göre psikomotor gelişim ve dijital oyun bağımlılığı puanlarında anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir. Anne spor yapma durumu, çocuğun kendi odasına sahip olma durumu, internet materyali varlığı ve kardeş sayısına göre bazı psikomotor gelişim puanlarında anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Ebeveyn eğitim düzeyi ve çocukların teknoloji kullanım süreleri dijital oyun bağımlılığı eğilimini anlamlı düzeyde etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca, öğrencilerin psikomotor gelişim puanları ile dijital oyun bağımlılığı puanları arasında negatif yönlü anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, dijital oyun bağımlılığının okul öncesi dönem çocukların psikomotor gelişimini olumsuz etkilediği; cinsiyet, aile yapısı, ebeveyn alışkanlıkları ve dijital ortamların erişilebilirliğinin bu ilişkide belirleyici olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Article
    Ercişli Emrah ve Selvi Han Halk Hikâyesinin “Monomit Kuramı” Bağlamında Çözümlenmesi
    (2025) Bulut, Ümit
    Halk hikâyeleri, insanoğlunun binlerce yıllık yaşamsal tecrübelerden damıtılan toplumsal refleksleri bünyelerinde barındıran ve sembolik kodlarla günümüze kadar ulaşmış anlatılardır. İnsanoğlunun dünyayı anlama ve anlamlandırma çabasının estetik ve sembolik değerlerle harmanlanmış, edebî yansımaları olan halk hikâyeleri; ideal kahraman üzerinden toplumda arzu edilen düzen hakkında ipuçları verir. Bu kahramanlar en temelde kendilerini var eden kolektif bilinçdışının anlatı aracılığıyla somutlaştırılan epik karakterleridir. Carl G. Jung, insanoğlunun davranış biçimleri üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda 'arketip' sembolizmini ortaya atmıştır. C.G. Jung arketip sembolizmiyle insanoğlunun ortak kolektif bilinçdışına vurgu yapar. İnsanoğlunun benzer durumlar karşısında benzer davranış kalıpları sergilediğini arketipler üzerinden açıklar. Carl G. Jung’un fikirlerinin takipçisi olan Campbell, farklı kültür ve coğrafyalara ait anlatı metinleri üzerine yaptığı çalışmalar sonucu yazdığı \"Kahramanın Sonsuz Yolculuğu\" kitabında bu anlatıların aslında benzer özelliklere sahip olduğunu \"kahraman\" arketipi üzerinden anlatmıştır. Campbell, halk anlatılarının kurgularındaki bu benzerlikleri ve döngüsel anlatımı \"monomit\" olarak tanımlamıştır. Campbell, monomit döngüsünde kahramanın yolculuğunu \"yola çıkış, erginleşme ve geri dönüş\" olmak üzere üç ana başlık ve on yedi alt bölüme ayırmıştır. XVII. yüzyılda yaşamış olan Ercişli Âşık Emrah’ın hayatı etrafında Doğu Anadolu’da teşekkül etmiş olan Ercişli Emrah ve Selvi Han halk hikâyesi, âşıklık geleneğinin birçok özelliğini içerisinde barındıran ilk halk hikâyesi olması bakımından müstesna bir hüviyete sahiptir. Hikâye, Selvi Han’ın Şah Abbas’ın iki askeri tarafından kaçırılması ve Şah Abbas’ın Selvi Han’ı Isfahana götürmesi ile Emrah’ın sevdiğini bulmak için girdiği yolculuğu anlatmaktadır. Bu çalışmada, Ercişli Emrah ve Selvi Han halk hikâyesi, Joseph Campbell’ın monomit kuramından yola çıkılarak kahramanın, yani Ercişli Emrah’ın “yola çıkış, erginleşme ve geri dönüş” şeklinde özetlenen kahraman arketipi açısından ele alınmış ve çözümlenmiştir.
  • Article
    Sinemada Osmanlı Askeri Teşkilatındaki “Deliler”in Kostüm Tasarımı Üzerine Bir Araştırma
    (2025) Alıcı, Birgül; Oskay, Nazan
    Osmanlı Dönemi’nde ortak giyilen kılık kıyafetle ilgili düzenlemeler, dönemin koşullarına göre sınıfsal ayrımın anlaşılması adına tercih edilen uygulamaların başında gelmiştir. Bu düzenlemelerin ilki askeri ve sivil kıyafet farklılaştırılması adına 14. yüzyılda Orhan Gazi döneminde kurulan yeniçeri ordusu için yapılmıştır. Osmanlı’da kuruluş döneminden itibaren giydikleri kıyafetler, kullandıkları silahlar ve manevraları gibi kendine has özellikleri ile diğer üniformalı askeri sınıflardan ayrılan bir de “deliler” askeri birliğinden söz edilebilir. Bu çalışmada, Deliler: Fatih’in Fermanı filmi üzerinden başta deliler sınıfı olmak üzere filmdeki kostümlerin seçimindeki etmenlerin kostümleri nasıl şekillendirdiğinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda doküman inceleme ve yarı yapılandırılmış mülakat tekniğine başvurularak adı geçen filmin kostüm tasarımcısı Makbule Mercan (Arkan) ile görüşülmüştür. Çalışma sonucunda, filmde Osmanlı Dönemi’ni anlatan dönemin önemli kaynakları ve tarihi danışmanları ile birlikte orijinalliğe uyum, zaman, maliyet, ergonomi gibi çeşitli etmenlerden dolayı kostüm seçimlerindeki yapay ve orijinal malzeme kullanımın şekillendiği bulgularına ulaşılmıştır.
  • Article
    Kültür Balıkçılığında Faj Terapisi Uygulamaları ve Karşılaşılan Zorluklar
    (2025) Üstündağ, Mustafa
    Kültür balıkçılığı ve su ürünleri yetiştiriciliği son yıllarda en hızlı büyüyen gıda sektörlerinden biridir. Ancak, kültür balıkçılığı ve su ürünleri yetiştiriciliğinde antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımı, antibiyotik direncinin gelişimine ve yayılmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, faj terapisi kültür balıkçılığında ekonomik kayıplara yol açan patojenlerin kontrol altına alınmasında alternatif, sürdürülebilir ve çevre dostu bir çözüm sunmaktadır. Kültür balıkçılığında faj terapisi uygulamaları, son yıllarda giderek yaygınlaşmaktadır. Faj terapisi, Vibrio, Aeromonas ve Flavobacterium gibi patojenlerin kontrol altına alınmasında umut vadeden sonuçlar göstermiştir. Bu yöntem, balık sağlığının iyileştirilmesi, antibiyotik kullanımının azaltılması ve fajların özgüllüğü sayesinde mikrobiyal dengenin korunması açısından etkili olabilmektedir. Ancak, fajların çevresel faktörlere duyarlılığı, bakterilerin fajlara direnç geliştirme potansiyeli, etkin faj formülasyonlarının oluşturulmasındaki güçlükler ve faj terapisindeki bilimsel eksiklikler, bu yöntemin etkinliği ve başarısını etkileyen önemli zorluklardır. Bu çözüm bekleyen konulardan, fajların etkinliğini artırılması ve çevresel faktörlere karşı dayanıklılığının sağlaması amacıyla biyoteknolojik ve nanoteknolojik yöntemlerden yararlanılmaktadır. CRISPR-Cas9 gibi yenilikçi teknolojiler, fajların hedef patojenlere olan spesifikliğini artırarak mikrobiyal dengeyi desteklemekte, mikroenkapsülasyon yöntemleri ise fajların stabilitesini güçlendirmektedir. Bununla birlikte, faj terapisinin geniş ölçekte uygulanabilirliğini sağlamak için yasal düzenlemelerin oluşturulması ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması gereklidir. Bu çalışmada, kültür balıkçılığında hastalıkların kontrol altına alınmasında ve çevre dostu, sürdürülebilir üretim uygulamalarında önemli potansiyele sahip olan fajların uygulamaları, etkinlikleri, formülasyonlarında kullanılan ileri düzey teknikler, faj terapisinde karşılaşılan zorluklar ve bilimsel eksiklikler ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir. Elde edilen bilgilerin, kültür balıkçılığında faj terapisi uygulamalarının artmasına, bu alanda farkındalık yaratarak antibiyotik kullanımının azalmasına ve sürdürülebilir üretimin sağlanmasına önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Article
    Rızâ Ferruhfâl’ın Ah İstanbul Öyküsünde Gelenek ve Modernizm Çatışması
    (2025) İşimtekin, Soner; Gedik, Melek
    İran edebiyatında gelenekselliğin ya da modernizmin etkileri hakkında herhangi bir ayrımdan bahsetmeden önce geleneğin, Fars edebiyatında her dönem etkin bir rolünün olduğu kabul edilmelidir. İran’ın klasik edebiyat anlayışı, geleneğin ve köklü kültürün edebiyata dâhil edilmesi olarak değerlendirilebilir. Özellikle, Fars edebiyatının temelini oluşturan şiirde işlenen konular, seçilen temalar ve dilsel kullanımlar bin yıllık geleneksel edebî anlayışın bir yansımasıdır. Modernist bakış açısıyla verilen eserler ise İran edebiyatının on ve on birinci yüzyılına tarihlenebilecek köklü ve kadim geçmişinin neredeyse son halkasını oluşturan zaman dilimini kapsamaktadır. Dil kullanımlarına ve konuların içeriğine bakıldığında, modern edebiyatın gerek şiir gerek düz yazı formunda on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıktığı ve ilk örneklerinin bu dönemde verildiği; ancak modernizm akımı doğrultusunda özellikle nesir türündeki örneklerin yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren kaleme alındığı görülmektedir. Çağdaş İran edebiyatında modernizm akımının öykü alanındaki temsilcilerinden olduğu düşünülen Rızâ Ferruhfâl’ın 1989 yılında kaleme aldığı Ah İstanbul öykü seçkisinde yer alan ve seçkiyle aynı adlı kurmaca öyküsünde, İran edebiyatında yaşanan modernleşme sürecinin, öykü karakterleri ile temsil edilerek sembolik ve alegorik bir anlatımla kaleme alındığı ve okurun alımlaması için İran edebiyatında gelenek ile modernite çatışmasının bu doğrultuda anlamsal betilerle kurgulandığı düşünülmektedir. Çalışmanın bütünlük arz etmesi ve okurların özellikle araştırma kısmında yer alan paradigmayı bütüncül bir yaklaşımla değerlendirebilmesi amacıyla, giriş bölümünde modernleşme, modernite ve modernizme dair kavramların açıklanmasına gayret edilerek bu kavramların dünya ölçeğinde nasıl şekillendiği hakkında kısaca bilgi verilmiş, ardından İran edebiyatında modernleşme eğilimin seyri aktarılmıştır. Sonrasında Ferruhfâl’ın öykü biçemi, söz konusu öykünün derin yapısında yer alan izlekler, öykü kişilerine atfedilen temsiliyetler ve olay örgüsüyle birlikte incelenmiştir.
  • Article
    Otonom Silah Sistemleri: Uluslararası İnsancıl Hukuk İçin Hukuki Bir Zorluk
    (2025) Bayar, Erdal
    Yapay zeka (AI) teknolojilerinin giderek yaygınlaşması, yasal çerçevelerin uyarlanması ve düzenleme eksikliklerinin giderilmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu teknolojilerin askeri alanda uygulanması ve silahlar üzerindeki insan denetiminin azalması, özellikle hukuk ve etik alanlarında çok sayıda tartışmaya yol açtı. İnsanların ölümcül robotlar tarafından nesnelere, stereotiplere ve veri noktalarına indirgenmesine karşı dünya çapında önemli bir direnç oluştu. Bu çalışma, yapay zeka destekli askeri teknoloji ve otonom silah sistemlerinin (AWS) yarattığı yeni güvenlik tehlikelerini Ulrich Beck'in Risk Toplumu teorisi ve Uluslararası İnsani Hukuk çerçevesinde inceleyecektir. Sonuç olarak, AI teknolojilerinin sivil ve askeri bağlamlarda giderek daha fazla kullanılması, özellikle uluslararası yasal düzenlemelerdeki mevcut eksiklikler nedeniyle otonom silah sistemleri (AWS) etrafındaki etik kaygılar ve tartışmalar göz önüne alındığında, dikkat gerektiren hem fırsatlar hem de riskler sunmaktadır.
  • Article
    Anlatı Grameri: Semantik Yapı Leylâ Erbil'in Eserlerinde Anlamsal Kökler ve Değerler
    (2025) Soylu, Hüseyin
    Anlatısal söylem, çeşitli sözce oluşumlarının kompleks örgüleriyle yapılandırılan dilbilgisel bir operasyondur. Bu dolaşık dilsel kurguyu hareketlendiren üretici sözce mekaniğine eğilmek, bütüncül bir anlatısal söylemin yapısal karakterini, yani anlam çekirdeklerini, mikro bir gramerle keşfetmeyi gerektirir. Bu anlamda üretici anlambilimi, bir anlatı gramerine uyarlamak ve çözümleyici dilbilgisel setler ortaya koymak mümkündür. Bu çalışmada üretici anlambilim aracılığıyla yazınsal söylemin anlam üniteleri generatif bir önermenin, argümanın deneysel hacminde ele alınır. Böylelikle, yazınsal söylemin içerik çekimlerini merceğe alan stratejik bir anlatı grameri teşekkül eder. Bu anlatı gramerinin paralel soruşturma hattını ise tekil anlam oluşumlarını söylemsel yapıya dağıtan izotopik sistem oluşturur. Bunun haricinde semantik yapı ayrıca, kurmaca dünyaya özgü hakikat ve sahicilik değerlerini ön plana çıkaran muhtemel dünyalar semantiği aracılığıyla çözümlenir. Bu çalışmanın amacı, Leylâ Erbil’in eserlerinde yer alan tahkiye formasyonunu semantik yapı aracılığıyla çözümlemek ve stratejik bir anlatı gramerinin teşekkülüne imkân tanımaktır.
  • Article
    Ahşap Esaslı Kompozit Levha Malzemeleri Yüzey Renk Özellikleri Üzerine Sıcak Su Buharının Etkileri
    (2025) Ayata, Ümit; Zor, Mustafa; Ulay, Göksel; Camlibel, Osman; Peker, Hüseyin
    Bu çalışmada, HDF, MDF ve yonga levhalarına ait renk parametrelerinin sıcak su buharı uygulaması karşısında meydana gelen değişleri incelenmiştir. Sıcak su buharı, çalışmada seçilen levha türlerinin yüzeyine homojen şekilde olacak uygulanmış ve yapılan işlem sonrasında renk değişimleri bir renk cihazı ile ölçülmüştür. Elde edilen sonuçlar, sıcak su buharının özellikle MDF ve HDF üzerinde daha belirgin renk değişimlerine yol açtığını göstermektedir. Kırmızılık (a*), ışıklılık (L*), ve sarılık (b*) değerlerinde önemli artışlar gözlenmiş, özellikle MDF’de sarılık ve kırmızılık değerlerinde büyük değişimler elde edilmiştir. Buna ek olarak, renk tonu açısında ise (ho) belirgin bir azalma ve renk doygunluğu (C*) değerlerinde artış tespit edilmiştir. Sıcak su buharı uygulaması sonrasında, Yonga levha, MDF ve HDF levhalarında sırasıyla 1.42, 8.01 ve 9.25’lik ∆E* değerlerine ulaşılmış, MDF orta düzeyde bir değişim göstermiş, HDF levha en yüksek renk değişimini sunarken ve Yonga levha ise en düşük renk değişimini vermiştir. Bu bulgular, sıcak su buharı uygulamasının, MDF ve HDF gibi malzemelerin estetik özelliklerini değiştirdiğini ve bu değişimin kontrollü bir şekilde yönetilebileceğini ortaya koymaktadır. Çalışmada kullanılan sıcak su buharı uygulamasının herhangi bir kimyasal madde kullanımına gerek kalmadan yüzey özelliklerini değiştirebilmesi için kullanılabileceği ve aynı zamanda çevre dostu bir yöntem sergilediği belirlenmiştir.