Akademik Tezler
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/10
Browse
Browsing Akademik Tezler by Language "ar"
Now showing 1 - 20 of 85
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis The Abrahamic Religions in the Light of the Quranic Verses and Contemporary Calls(2024) Huseyin, Abdurrahim; Sönmezsoy, Selahattinİslam şeriatı, asr-ı saadetten günümüze dek yıkım ve değişim girişimlerine maruz kalmaktadır. Nitekim günümüzde islamı yıkmak için feminizm, sekülerizm ve hristiyanlık-yahudilik-islam dinlerini 'İbrahimî Dinler' ismi altında toplamak gibi planlanan birçok proje görmekteyiz. Bu konu, İslam şeriatını yakından ilgilendirdiği için araştırmacı, bu meseleyle ilgili şüpheleri toplayıp cevaplayarak bu konuyu Kur'an ayetlerine arz etmek ve onu Kur'an terazisinde tartmaya ihtiyaç duymuştur. Araştırmacımızın bundan maksadı, şüpheleri, kur'anla ilgili yanlış yorumları yayarak, bazı hükümet ve oluşumlardan yardım alarak İslam'a zarar vermek isteyen akımlara engel olmaktır. Bu araştırma, giriş, sonuç ve 5 bölümden oluşmaktadır. Şöyle ki; giriş bölümünde araştırmanın hedefi, takip edilen metod, araştırmanın sorunları, konunun tercih edilme sebebi ve bu alanda yapılan çalışmalar anlatılmıştır. Birinci bölümde, diyanet kelimesinin sözlük ve terim anlamından ve dinlerin tahrif edilmesinden bahsettim. İkinci bölümde yahudilik ve hristiyanlığın tahrif olmalarının sebebinden, bu dinlerin her zaman ve mekan için geçerli olamayacaklarından, İslam dininin mahiyetinden ve diğer dinleri neshettiğinden söz edilmiştir. Üçüncü bölümde ise özelde ehl-i zimmet genelde ise müşriklerden bahsettim. Ehl-i kitab ile ilgili ayetler ve müfessirlerin bu ayetlerle ilgili görüşlerini serd ettim. Dördüncü bölümde İbrâhimî Dinler Projesi ve İslamı tahrif etmek için hazırlanan çağdaş fikirleri zikrettim. Bunun yanı sıra kadıyanilik, dinler arası diyalog, İslam dinini diğer dinlerle karıştırmak veyahut Seküler İslam, demokrasi gücü gibi bu projeye uyan düşünsel projeleri de aktardım.Beşinci ve son bölümde İbrâhimî Dinler Projesi, tarihi süreci, bu projeyi üstlenenlerin dayanakları ve Kur'an'ın İbrâhimî dinlere bakışını tanıttım. Sonuç bölümünde ise araştırma sırasında vardığım önemli neticeleri okuyuculara sundum.Master Thesis Ahmet Şevki'nin Şiirinde Çocuk Psikolojisi Child Psychology İn Ahmet Shawki's Poetry(2023) Durmaz, Selma; Timurtaş, AbdulhadiEdebiyatın her çeşidi tüm zamanlarda insanların kişilikleri için sağlam bir psikolojik yapı oluşturmak veya kendilerinde etki bırakan psikolojik hali yansıtmak için başvurdukları insani bir ihtiyaç olmuştur. Bundan dolayı edebiyatı diğer farklı alanlardan farklı ele alıp incelemek imkansız gibi bir şeydir. Geçmiş zamanlarda çocukluk kavramının hiçbir önemi ve değeri olmadığı için çocuklara, cinsiyet ve yaşadığı toplumun örf ve kültürlerine göre yetişkin muamelesi yapılıyordu. Kız çocuğu küçük yaştaki bir kadındır ve bu esasa göre davranış ortaya koyar. Etrafındakilerde onunla önce genç bir kız sonra da olgun bir kadın gözüyle muamele ederler. Erkek çocuk ise küçük yaştaki bir adamdır ve kendisinden bu esasa göre davranış ortaya koyması beklenir. Böyle bir çocuk yetişkinlerin bulunduğu meclislere ve çarşılara götürülür ve kendisiyle bilinç seviyeleri ve yapılan konuşmanın ne ölçüde farkında olduğu veya olmadığı önemsenmeksizin konuşulurdu. Bu araştırmada kalemini çocukluk hakkında değil, çocuk ve çocukluk hakkında yazan şair Ahmed Şevki'nin şiirlerindeki çocuk psikolojisi incelenmiştir. Girişin ardından çocuk edebiyatını tanıtıp tarihsel olarak inceleyerek gelişiminden bahsedeceğiz. Bu edebiyat tarih boyunca pek çok gelişme geçirerek bildiğimiz şekliyle günümüze kadar gelmiştir. Daha sonra birinci bölümde çocukluğa psikolojik açıdan değinildi; psikolojik çocukluğu doğum öncesi dönem, beşik dönemi ve bebeklik dönemi olarak ayırmak mümkün. Ve erken çocukluk. İkinci yıldan altıncı yılın sonlarına, geç dönem çocukluktan yetişkinliğe kadar. Ayrıca psikolojinin edebiyatla ilişkisi ve dinamiksel duyusal aşama da dahil olmak üzere çeşitli aşamalara ayrılan dilsel aşamanın çocuk ruhunun gelişimine yaptığı etki hakkında da konuşuldu. İkinci bölümde Ahmed Şevki'nin öne çıkan eserlerinden ve çocuk şiirinin gelişimindeki rolünden bahsettik. Aynı şekilde çocuk şiirlerinin özellikleri ve temaları, çocuklara ait şiirlerinin konuları, çocuk şiirinin eğitsel içeriği, çocuğun dil psikolojisi, ses ve sembol olguları, şiirinde hayvanların diliyle anlatılan hikaye de ele alındı. Araştırmayı eleştirmenlerin Ahmed Şevki'nin çocuk şiirleri üzerine yaptıkları eleştiri ve görüşleri ile sonlandırdık. Anahtar Kelimeler: Şiir, Ahmed Şevki, çocuk, edebiyat, psikoloji.Doctoral Thesis Aile Hayatında Kur'ân Metodu 'makasıdî Bir Araştırma'(2024) Saeed, Alı Rafeq; Sönmezsoy, Selahattinİslam toplumunun inşasında Müslüman aile ilk ve temel yapı taşı olarak kabul edilir. Ailenin salahı ve kenetlenmesi ışığında toplumun salahı, ardında da ümmetin salahı oluşur ve belirginleşir. Bu nedenle toplumun temel birimi olan aileye odaklanmak, onu korumak ve yaşatmak zorunlu bir durum olmuştur. İslam'ın, dini öğretileri içerisinde ilk andan itibaren sağlam temeli ve inşası, aile içinde yıkıcı tartışmalara yol açacak muhtemel gerginlikleri gidermek için koruyucu ve tedavi edici yöntemler geliştirmesi, sonra da devamlılığını sağlamaya çalışması, aile sözleşmesinin bozulmasına ve ailenin parçalanmasına doğrudan veya dolaylı katkıda bulunan sosyal hastalıkların sirayet etmesine izin vermemesi çerçevesinde aileye önem vermesi şaşırtıcı değildir. Bu nedenle İslam, makâsıd ve beş ilkesinden Müslüman ailenin ırz ve şerefini korumak için temel prensipler oluşturmuştur. Bu çalışmada İslam hukukunun ana kaynağı olan Kur'ân metodunu tercih etmemiz, sosyal mevzuatı, özellikle de aile hayatını ilgilendiren konuları türetmek için gerekli olmuştur. Dolayısıyla bu mütevazı çalışma, aile hayatının başlangıcından sonuna kadar ilgili Kur'ân âyetlerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, ailenin bir yönünü ilgilendiren Kur'ân âyetlerinin makâsidî bir incelemesine odaklanmaktadır ve konu, üç ana aşamaya ayrılmaktadır:Birinci aşama: Aile kurulmadan önce bir eşin diğerine seçilmesi ve seçim için arzu edilen kriterlerin belirtilmesine dair Kur'ân-ı Kerîm'in metodu. İkinci aşama: Ailenin kurulmasından sonra ve normal hayat sırasında Kur'ân-ı Kerîm'in metodu. Üçüncü aşama: Ailenin yıkılması durumunda Kur'ân-ı Kerîm'in metodu ve tedavisi. Ayrıca çalışmada Kur'ân-ı Kerîm'in aileyi kurma, koruma ve yıkılmaktan kurtarmadaki en belirgin ve önemli makâsıd ve hedefleri ele alınmaktadır. iyi anlaşılması adına en önemli makasıdî tefsirlere işaret etmiştir. Çalışmada genel olarak şunlar açıklanmıştır: Kur'ân-ı Kerîm, hayatın tüm meselelerine bütüncül bir metot olarak kabul edilmektedir. Bu meselelerin en önemlileri arasında kamusal yaşamın kendisine dayandığı ve kendisiyle devam ettiği aile hayatı yer almaktadır. Bu da hayat arkadaşı seçimi şeklinde bu projenin başlangıcından itibaren aile ve oluşumuna yönelik Kur'ân'da yer alan eksiksiz ve kapsamlı yönlendirme ve kurallar ile gerçekleşmektedir. Kur'ân-ı Kerîm bu aşamayı dini esasları içerisinde tasvir etmiş ve bu aşama için Kur'ân-ı Kerîm'de belirtilen temel ve arzu edilen dini ve ahlaki standartlar dâhilinde eşlerden her birinin birbirini nasıl seçmesi gerektiğini açıklamıştır. Daha sonra evlilik projesinin pratik aşaması yani günlük aile hayatı gelir. Kur'ân-ı Kerîm bu konuyu detaylandırmış, eşlerin sahip olduğu tüm hak ve görevleri açıklamış, ayrıca aile hayatı kervanının nihai varış noktasına ulaşana kadar güvenli ve huzurlu bir şekilde ilerlemesi için çocukların haklarını, leh ve aleyhlerinde olan şeyleri de zikretmiştir.Dünya hayatının, problemlerden, sıkıntılardan ve engellerden uzak, mükemmel bir hayat olmadığını biliyoruz. Aile hayatı, hukuki bir temele ve toplumsal kural ve yönlendirmelere dayanmasına rağmen, yaşamın doğasının bir parçası olan dünyevi sorun ve engellerden yoksun olmayan büyük tehditlerle karşı karşıyadır. Nitekim Yüce Allah (cc) 'Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz (Enbiyâ, 21/35)' şeklinde buyurmaktadır. Aile, eş ve çocuklar da dâhil olmak üzere tüm üyeleriyle birlikte, toplumdaki gerek aile hareminde gerekse aile haremi dışındaki aile yaşamlarında engellere ve zorluklara maruz kalabilmektedir. Bu sorunların mutlaka çözülmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere Kur'ân-ı Kerîm, zikretmediği veya atıfta bulunmadığı hiçbir şey bırakmamıştır. Nitekim Yüce Allah (cc) 'Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır (Kamer, 54/53)' şeklinde buyurmuştur. Bu nedenle Kur'ân-ı Kerîm, sorunlar, ister eşler ve çocuklar arasındaki duygusal boşluk, aile içi şiddet, zihâr, îlâ', kazıf, li'ân, boşanmaya ve ayrılığa yol açan eşler arasındaki geçimsizlik gibi dâhili olsun, ister şartlar yerine getirilmediği takdirde bazen aile ve toplumda kaos ve karışıklığa yol açan çok eşlilik gibi toplum meydanında harici olsun aile hayatında ailenin karşılaştığı sorunlardan ve engellerden bahsetmiştir.Toplumsal aile sorunlarından biri de evlilikteki sadakatsizliktir ve maalesef her geçen gün acı verici sebeplerden dolayı artmaktadır. Aile sorunları arasında genç erkeklerin bahsettiğimiz nedenlerden ötürü evlenmek istememeleri The third stage: The Holy Qur'an's approach and treatment of the family at the time of its collapse.This is with great emphasis on the most prominent and important purposes and objectives of the Holy Qur'an in forming the family, protecting it and preserving it from collapse.Kur'ân-ı Kerîm, bu ümmetin ebedi kitabı, kapsamlı anayasası, gerçek ve sadık rehberidir. Çalışmamın ortasında evlilik projesinin oluşması, ailenin inşası, yeryüzünün iskân edilmesi, insan neslinin korunması, toplumun kötülüklerden ve ahlaki bozulmalardan korunması, sosyal tanışıklık, eşler ve aile bireyleri arasında sosyalleşme, sevgi ve şefkatin sağlanması ve buna benzer konularda Kur'ân-ı Kerîm'in en önemli amaç ve hedefleri mümkün mertebe geniş bir şekilde ele alınmıştır. Aileyi korumayı ve oluşturmayı hedeflediklerini öne süren pozitivist teoriler tarafından ortaya atılmış, ancak gerçekte birçok kusur ve eksiklikle dolu olan ve arkasında Müslüman aileyi yok etmeye, yolsuzluğu teşvik etmeye ve toplumu çökertmeye çalışan habis bir niyete karşın Kur'ân-ı Kerîm'in açıklamalarında İslam ümmeti için kifayet ve şifa vardır. Anahtar Kelimeler: Tefsîr, Aile, Kur'ân-ı Kerîm, Metot, Evlilik, Makâsıd. Sayfa sayısı: 278+VIII Danışman: Prof. Dr. Selahattin SÖNMEZSOYMaster Thesis Âmâl El-zahâvi'nin Şiir Referansları(2020) Satar, Anwar Abdaljabar; Timurtaş, AbdulhadiBu çalışma Al Zahavnin şirinin kaynakları çerçevesinde dönmektedir, Öyleki bu çalışma giriş, önsöz, iki bölüm ve sonuçtan oluşmakta. Giriş bölümü Şairin referans kaynaklarını tanıtmakta. Şair ile ilgili en önemli kavramları, hayat biyografisi ve kültürünün kaynağını açıklamakta. Birinci bölüm referans kaynaklarını kişilik, düşünce, zaman ve mekân açısından düzenleyen mekanizme içermekte, Şair metini içinde geçen konuları referansları ile birlikte ela aldı. İkinci bölüm ise referansların türlerini, dini, tarihi, edebi ve efsanevi yönünden ele alarak her birini tanımlamakta ve şair bu tür şiirleri kendi şirinde nasıl kullandığını ve kendisinin ürettiği şiir üzerindeki etkisi içermekte, dini referans kaynaklarında şair kuran metinlerini kullandı. Edebi referans kaynaklarında ise şair kendisinden daha önceki şairlerin deneyimlerine dayandı ve Amal Al-Zavadi'nin şiirinin oluşmasına bu şairlerin etkisi vardır, Ayrıca konuşma ve Atasözleri gibi Nesir şiirinin oluşmasında başarılı oldu. Tarihi referans kaynaklarında ise şair kendi şirine etkileyen tarihi olay ve olgulara dayandı. Efsanevi referans kaynaklarında ise şair eski efsanevi olaylardan etkilenerek bu efsanevi olayların şairin kendi şiirinin oluşmasında bariz katkıları vardır. Sonuç olarak şairin bu çalışmada referanslarını çeşitlendirdiği, kendi fikri ile uyumlu olan dini, mirasi, edebi ve her türlü kaynaktan yararlanarak kendi tarihsel ve efsanevi şiirinin kontrolünü ele aldı, öyle ki tarihsel ve efsanevi olaylardan yararlanarak asrın konularını açıklamaya çalıştı. Anahtar Kelimler:Âmâl EZ-Zahâvî, Referanslar, Irak Şiiri, Referans Türleri, Edebiyat. Sayfa: 113 Danışman: Abdulhadi TİMURTAŞDoctoral Thesis Arap Edebiyatında Çiçek Mufaharaların Diyalog Yapısı(2022) Morad, Hasan; Çınar, Mehmet ŞirinBu çalışma, diyaloğun dilsel yapısıyla ilgilenen, anlatı diyaloğunun en önemli biçimlerini takip eden 'Arap Edebiyatında Çiçek Mufaharaların Diyalog Yapısı' konusunu objektif olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Çünkü diyalog herhangi bir roman, kısa hikâye, fahr veya tiyatronun üzerine inşa edilen en temel tekniklerden biridir. Diyaloğun içten ve dıştan başarılı olabilmesi için uygulanması gereken bazı şart ve kuralları vardır. Kültürler ve medeniyetler diyaloğa önem vermiş ve tarih bunun eşsiz görüntülerini korumuştur. Diyalog farklı ifade biçimlerinden biridir ve en önemli temel hitap ve iletişim aracı olduğu için günlük hayatımızda kullandığımız yöntemlerden biridir. Mufahara Arap edebiyatında büyük bir yere sahiptir. Araştırmacı ve eleştirmenler önceleri onu müstakil bir sanat türü olarak değerlendirmeyerek diğer edebiyat sanatlarından ayıran özelliklere sahip bağımsız bir dal olarak görmemişlerdir. Mufahara, bazen Makame bazen de Risale veya Münazara ya da Müarada olmak üzere övünen kişilerin hikmet sahibi olanlar veya sıradan insanlar olduğu ayırt edilmeden farklı isimler altında işlenmiştir. Hatta modern çalışmalarda da olduğu gibi; Mufahara Makamelere dahil edilmiştir. Mufaharalar okuyucunun hayal gücünü keskinleştirme kudretine sahip olduğunu gösteren cansız nesnelerin kişileştirilmesi ve ilgi çeken bir edebi diyalogu ihtiva etmektedir. Araplar bunu daha önce bilselerdi, yeni biçimiyle çocuklar için hayal gücünü besleyen hikayeler çıkarabileceklerdi. Mufahara, muhatapların karşılıklı konuştuğu ve birbirine karşı olduğu, uygun gördüğü delillerle hasmını susturmaya çalışan iki veya daha fazla insan dışındaki varlıklar arasındaki bir konuşmadır; bu da edibin övünmek için gerçekleşmesini istediği şeydir. Sanki yazar, Mufaharada iki veya daha fazla hayali varlıktan oluşur. Edip mücadele ve kavgasını tek bir metinde yazarken zihninde bu karakterleri konuşturur, tartıştırır ve birbirine nefret ettirir. Diyalog iki biçimde gerçekleşir: dış diyalog; roman olayları boyunca birbirleriyle temas halinde olan karakterlerin diyaloglarında, bazı işlerin bu kapsamda yürütülmesinde, birbirlerine karşı tepkilerini göstermelerinde, olaylar, vakalar vb. durumlarla karşılaşıldığında ağızlarından çıkan sözlerdir. İç diyalog; dış diyaloğun zıddıdır. Şöyle ki, taraflar arasında karşılıklı konuşma için iki veya daha fazla kişiye ihtiyaç yoktur. Tek taraflı bir diyalogdur. Herhangi bir konuda kişinin kendisiyle konuşması, geçmiş anıların hatırlanması ya da başkalarının duymasından ve karşı tarafın katılımından uzak bir konuşmadır. Eleştirmenler diyalog işlemi için iki vasıf şart koşmuştur: Birincisi; roman karakterlerine müdahale eden yabancı bir unsur gibi görünmemek için, diyaloğu hikâyenin merkezine yerleştirmek. İkincisi: diyalog akıcı, zarif, karakterin kişiliğine ve söylendiği duruma uygun, olayı, karakterlerin özünü, fiziki ve ruhsal hayatlarının derinliklerini izah edebilme gücüne sahip olmalıdır. Muhataplar arasında anlayışı derinleştirmek, toplum bireyleri arasında fikir alışverişinde bulunmak gerekir. Ta ki; birey, başkalarının bilmediği bilgi, değer ve adetlerle donansın. Böylelikle diyalog netleşir ve resim ortaya çıkar. Diyalog, bilgiyi canlandırma ve güncellemekle beraber kültürel mirasın nesilden nesile aktarılmasında etkin bir role sahiptir. Kendisinde iki temel rukün bulunması gerekir: muhatap iki taraf ve üzerinde diyaloğun gerçekleştiği konu veya problem. Mufahara, Cahiliye döneminden başlayarak Emeviler, Abbasiler ve Endülüs dönemine kadar birçok merhale geçirmiştir. Mufaharanın birden fazla çeşidi bulunmaktadır. Çiçekler ve güller arasında, meyveler arasında, bağ ve bahçeler arasında, şehirler arasında, insanın ten renkleri arasında ve bunlar dışında kalan eşyalar arasında vuku bulan üstünlük tartışması mufahara çeşitleri arasında yer alır. Bazı araştırmacılar, bu sanatın mucidi ve ilk defa yazıya geçiren kişinin İbn Burd el-Asğar olduğunu söylemişlerdir. Fakat çiçek çeşitleri arasındaki mufaharanın meydana çıkması İbn Rûmî'ye dayanmaktadır. Çiçeklerin mufahara yapısına gelince; mufahara sanatsal yapısına giriş açısından, mufahara genellikle Allah'a hamd Rasulullah'a salavatla başlar. Edip buradan tabiat hakkındaki hayali düşüncelerini betimlemeye geçer. Mukaddime hitaba giriş sayıldığı için büyük bir öneme sahiptir. Mukaddimenin yaratıcı, güzel, zarif ve arkasından geleni dinlemeye davet etmesi şart koşulmuştur. Mufaharada ibaresi süslü, musikisi uyarlı, sanatsal tasvir ve bazen semboller yer aldığı tasnî' üslubu kullanılmıştır. Ancak bu üslûp bazen daha üstün veya yumuşak yahut yazar, zorlaştırabilir. Fusha ve ammi olmak üzere diyaloğun iki biçimi vardır: insanı diğer canlılardan ayıran bir olgu olan sözlü diyalog. Kendisiyle her türlü iletişimi cisimleştirmeyi hedefleyen bilinçli etkileşim kast edilir. Bireyler arasındaki günlük diyalog, bu rolü mükemmel bir şekilde temsil eder. Çünkü toplumsal hayat diyalogla ayakta kalır. Şahıslar bu iletişimi kesemezler; çünkü farklı maslahatları elde edebilmek için yaşamları aralarındaki anlayışa dayalıdır. Sosyal etkileşim, insanların düşünce, duygu ve tepki alışverişi yoluyla birbirlerini etkileme ameliyesidir. İkinci tür sözsüz diyalogdur; ister bilinçli ve kasıtlı hareketler olsun, ister kendiliğinden ve kasıtsız olsun, günlük konuşmamıza eşlik eden sözsüz bir dil olan konuşan taraflar arasındaki bedensel hareketleri temsil eder. Bu çeşitli işaretler ve jestler, sağır ve dilsizlerin dilini temsil eder, bu sayede bu bireyler toplum içinde başkalarıyla onun aracılığıyla iletişim kurabilirler. Mekân, karakterlerin genel çerçevesinin, diyalogların ve olay örgüsünün şekillenmesinde büyük rol oynar. Mekan, diyaloğu sunan karakterlerin bilincinde etki eder. Mekan, olayı ilerletme ve roman karakterleri arasındaki diyaloğu yoğunlaştırma işlevi görür. Mekan ile diyaloğun gerçekleştiği zaman arasındaki alaka; diyalog, öyküleyici metinde sanatsal ve dilsel bir yapı sayılır ve konuşma sırasında değişebilen zamanla güçlü bir ilişkisi vardır. Romancı bize hayali bir hikayeyi geçmiş zaman kullanarak iki veya daha fazla kişi arasında geçen bir diyalog sunduğunda, geçmiş zaman şimdiki zamana dönüşür. Bu da okuyucunun hikayenin şimdiki zamanı içinde yaşadığı vehmini artırır. Çünkü hikaye geçmişte kaldığı için anlatım genellikle geçmiş zamanla ifade edilir. Diyalog, doğrudan diyalog şeklinde iletişim kuran iki karakter arasındadır.Master Thesis Bakara Süresi Işığında İslam Kültürü Konulu Bir Çalışma Islamic Culture İn The Light Of Bakaraas Objective Study(2022) -obaıdı, Mohammed Faısal Ahmed; Sönmezsoy, SelahattinBu çalışmada ،(Bakara Suresinin Işığında İslam Kültürü) konusu ele alınmaktadır. Kuranı kerimde İslam Kültüründen bahseden birçok süre mevcuttur ، ancak Bakara süresinin İslam kültürü ve onunla ilgili olan hükümleri daha çok içerdiğini görmekteyim. Zira Bakara süresi medeni bir süre olup Müslümanların ahkâmlarını belirtme ve yalnızca Yüce Allah'a iman etmek ve putlara inanmamaya aynı zamanda gaybe iman ،ölümden sonra dirilme ،cennet ،cehennem ، peygamberlere iman gibi temel ilkeleri içeren İslam akidesini açıklamak için nüzul olmuştur. Bunula beraber ،namaz ،oruç ،zekât ،hac ve her Müslümanın yapması veya vermesi gereken şeyler ،ne zaman yapılması gerektiği ve kime verilmesi gerektiği gibi ibadetleri de bu sürede yer almaktadır. Ayrıca ،kadının şeriatın gereği olan evlenme ،boşanma ،nişan ،hul' hükümleri ve bunların yerine geçen kelimeler ile mehir ،nafaka ve miktarı konusunda sahip olduğu her türlü hakkın şer'î ve evlenmek istediklerinde anlaşırlar. Allah bu hükümleri ancak merhamete ،şefkate ،iyi muameleye ،üremeye ve toplumun menfaatine olan diğer şeylere dayalı bir evlilik hayatı kurmak ve tesis etmek için kanunlaştırmıştır. Ancak aralarındaki uyumsuzluk ve evlilik hayatını tamamlamalarını zorlaştıran bir şey olursa ،boşanma en son çözümdür ve orta çözümdür bu da Allah'ın büyük hikmetidir. Bu hükümler Bakara Suresi'nde geçen şer'î hükümlerdir ve Allah'ın ،kocasına huzur ve güven veren kıldığı kadına davranışları ve muameleleri bakımından Müslümanların kültürünü yansıtmaktadır. Bu sürede bahsi geçen kültürler arasında ،gerek Allah ile melekleri arasında ، gerekse peygamberler ile inançta onlara karşı çıkanlar arasında diyalog ve içinde yer alan davranışlar yer almaktadır. Bu süre ،diyalog yöntemlerinin birçok şeklini gösterdi ve Kur'an-ı Kerim ،kavram ve fikirleri muhataplara iletme aracı olduğu için diyaloğa büyük önem verdi ve Kur'an-ı Kerim diyaloğun çeşitli şekilleriyle doludur. Ancak bu süre ،fikirleri ve gerçekleri kanıtlayan en önemli şekilleri içermektedir. Bu çalışma ،İslam kültürünün diğer kültürler arasındaki önemini göstermiştir. İslam kültürü ،İslam milletinin inşasında ve varlığının devamında büyük rolü olan ilahi ،meşru mirastır. Kültür konusu tüm toplumlarda önemli konulardan biridir ve insanların yeme içmeye ihtiyaçları olduğu kadar buna da ihtiyaçları vardır. Kültürsüz bir millet düşünülemez zira kültür ،Medeniyetlerinin ve ilerlemelerinin ve düşman güçler karşısındaki güçlerinin kaynağıdır. Kur'an-ı Kerim ،milletlerin geri kalmışlıklarından ve gerilemelerinden sonraki kültürlerinin temelidir. Diğer milletlerin kültürleri ise ،atalarından kalan mirastır ve çoğu ،tahrif edilmiş kitaplardan ya da başarmak için çıkarlarını ve bencilliklerini sürdürdükleri insan konularından gelmektedir. Yüce Allah Kuran-ı kerimde şöyle buyurur: (Onlara ، 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiğinde ،'Hayır ،atalarımızdan gördüğümüze uyarız' dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş ،doğru yolu bulamamışlarsa) 2/170. İslam kültürü kapsayıcılık ،esneklik ،denge ve pozitiflik ile karakterizedir. Böylece harika bir sağlıklı kültürün ilerlemesi için tüm malzemeleri içerir. İslam kültürü ،birçok gerekli ve önemli bileşenden yoksun olan diğer kültürler gibi değildir. Anahtar Kelimeler: Kültür ،Özellikler ،Önemlilik ،Kültürel İlkeler ،Bakar Süresi.Master Thesis Belagat Açısından Cennet Ve Cehennemim Sunulmasındaki Kur'an Metodu Ve Etkileri - the Approach of the Holy Qur'an and Its Effects on the Presentation of Paradise and Hell From a Rhetorical Angle(2020) Yousıf, Abdullah Hajı; Aydın, Hayati'Kur'an'ı Kerim'in Cennet ve Cehennemin Sunumunda Belagat Açısından İzlediği Yöntem' adlı bu tezimiz objektif bir bakış açısıyla yazılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı Kur'an'ı Kerim'in Cennet ve Cehennemden bahseden ayetlerinin zirvesinde bulundukları belagati açıklamak, kişiyi cennete götürecek sebeplere sarılmayı, cehennem azabından korumayı ve kişiyi dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak iyi amelleri yapmayı teşvik etmektir. Çalışmamızın birinci bölümde cennet ve cehennemin sözlük ve terim anlamı ile cennet ve cehennemin Kur'an'daki isimleri ele alınmış. İkinci bölümde ise; Kur'an'ı Kerim'in Cenneti tasvirdeki yöntemi, cennete giden yol, cennetin sıfatları, özellikleri, kapıları, mekanı ve cennete girmenin sebepleri üzerinde durulmuştur. Öte yandan çabayla veya altın ve gümüşle elde edilemeyen cennetin nimetlerine ulaşma, Yüce Allah'ın bu değerli yeri kullarına nasıl sunduğunu, insanın varacağı son yerin ya cennet veya cehennem olduğu ve benzeri konular da detaylı şekilde ele alınmıştır. Aynı zamanda müminlerin ruhlarından, cennetteki derecelerinden, sıfatlarından ve cennete mirasçı olmalarından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde ise Kur'an'ı Kerim'in cehennem tasvirindeki yöntemini ile cehennem bekçilerinden bahsedilirken kullandığı metoda değinilmiştir. Cehennem azabının şiddetine, özelliklerine, kapılarına, kâfirlerin yüzüstü sürülmelerine, cehenneme girme sebeplerine, cehennem ehlinin durumlarına, derekelerine, tabakalarına, orada ebedi kalmalarına, ateşin cehennem ehlinin tamamını kuşatması ve kalplerine kadar işlemesine de yer verilmiştir. Ayrıca varlık ve etki açısından cennet ve cehennemden bahsedilmiştir. Kur'ân Kerîm'in izlediği yönteminin cenneti arzulayıp cehennemden sakınanlar üzerindeki etki ve tesirinden tafsilatlı şekilde bahsedilmeye çalışılmıştır. Yine çalışmamız boyunca bütün konulara Kur'an ve sünnetten kısa bazı açıklama ve delillerle konuya giriş yapılmıştır. Bu durum bütün bölüm başlıklarda bir metot olarak uygulanmıştır. Aynı şekilde klasik ve modern belagat ve tefsir kaynaklarından yararlanmaya gayret gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Cennet. Cehennem ateşi. Etkileri. Retorik taraf.Master Thesis Booklet of Wuduh Al-Maram by Hafiz İsmail İmamzadeh, Studying and Investigating(2022) Hayrullah, Muhammed Samih; Akbaş, RıfatEbü'l-Hayr Şemsüddin Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Alî b. Yûsuf el-Cezerî (öl. 833/1429) tarafından kaleme alınan el-Cezeriyye metni tecvid ilminin en önemli kaynaklarından biri sayılmaktadır, İbnü'l-Cezerî de en büyük kıra'at alimlerinden olmakla bereber, Kur'an ilimlerinde büyük katkısı olmuş muazzam bir alimdir. Bunu, diğer kıra'at âlimlerinin yazdığı benzer eserlerden daha çok yazdığı eserlerin kabul görmesinde görebilmekteyiz. Dolayısıyla bu metne çok büyük bir ehemmiyet gösterilerek islam alimleri 50'den fazla şerh telif etmişlerdir. Metin üzerinde telif edilen en önemli şerhlerden biri de çalışmasını yaptığımız eserdir. konusu itibarıyla yani metnin irabı ve sözcüklerinin tetkiki açısından münferid bir çalışmadır. Eserin müellifi İmamzade adıyla bilinen Hafız Mukri İsmail bin Hüseyin El-rumi En-Naziftir. İlk bölümde, Hafız İmam Zâdenin biyografilerini daha sonra cezeriye metninin tanımı, önemi ve şöhretinin sebepleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde (Vudûhu'l-Merâm( eserinin tanımı yapılarak eserin iki nüshası tanıtılmıştır. Sonrasında Eser'in kaynakları ile müellifin üslûbu ve yöntemi analiz edilmiştir. Bu bölümde (Vudûhu'l-Merâm) söz konusu eserin tahkiki yapılarak anlaşılmayan sözcük ve ibareleri şerh edilmiş ve çağdaş i'mla kurallarına göre yazılmıştır. Sonuç kısmında önemli görülen sonuç ve tavsiyeleri aktarılmıştır. Anahtar Kelimeler: Arap dili, İ'râb, el-Hâfız İsmail İmâmzâde, Vudûhu'l- Merâm, Edisyon Kritik.Doctoral Thesis Câhız'ın El-buhala Adlı Eserinde Sofra Anlatıları(2023) El-husseini, Alı Jıhad Hamdoon; Çınar, Mehmet ŞirinBu tez, Cahız'ın el-Buhala/Cimriler adlı eserindeki anlatı öğelerini ortaya koymayı açmaçlamaktadır. Bunu yaparkende, yazara etkileyici, düşündürücü tabirler kullanmasını sağlayan yapının temel dinamiklerinden biri olan 'Sofra' anlatıları çerçevesini temel alacağız. Zira bununla Cahız, toplumda cimri şahsiyetler olarak öne çıkanlar üzerinden, genel ve özel hayatlarında karşılaşılan, düşünmeye sevkeden cimriliği okuyucuya açık bir şekilde sunmuştur. Nitekim Cahız tarafından sunulan karakterlerin davranışları hakkındaki gerçeklik, okuyucuya sunulan karakterlerin cimriliği, düşünce ve ilişkilerini açıklığa kavuşturacak ve onları elinde bir araç olarak kullanacak şekilde yapısal performans tekniklerini çizdiği anlatıcının diliyle edebi bir şekilde okuyucuya sunmaya gayret etmiştir. Bu yüzden bu çalışma, yemek, pişirilme ve sunulma şekli açısından onunla ilgili her şey üzerine, anlatı tekniklerinin varlığının ifadesine odaklanmış ve cimrilerin gerçek resmini çizmede onlardan yararlanmanın yanı sıra okuyucu için anlatı sunum sürecindeki rollerini ortaya çıkarmaya odaklanmıştır. Zira büyük bir edebi şahsiyet olan Cahız tarafından sunulan bir şekilde, diyalog kurma, karakterlerin varlığı ve tasvirinin yanı sıra yer ve zamanların çizimi açısından el-Buhala'nın bir edebi eser olduğu unutulmamalıdır. Kitabta anlatılan olayların, yazıldığı günden bu yana ilim insanlarını meşgul eden, üzerine inşa edilecek verimli bir zemin olarak gerçekleştiği, birçok edebi, tarihi, psikolojik, ekonomik ve hatta dini araştırmalara konu olmuştur.Master Thesis The Definite Articles in Surah Al-mu'minun(2019) Khalid, Shirwan İslam; Çıkar, Mehmet ŞirinMü'minun suresindeki ma'rifeleri pratik ve nahivsel açıdan ele alan bu araştırma, önsöz, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Birinci bölüm iki konuyu ele almaktadır. İlk konu, marife (belirli) ve nekra (belirsiz) kavramlarının sözlük ve terim anlamlarını içermektedir. Ayrıca bu iki kavramın, temel Arap dil ve gramer kaynaklarındaki karşılıklarını ve ikisi arasındaki farkları ihtiva etmektedir. Şöyle ki, bu iki kavram da muayyeni/belirliyi ifade eder. Ancak nekra zatı itibari ile muayyeni ifade ederken marife, muayyen olması itibari ile belirli olanı ifade etmektedir. Dolayısıyla bu bölümde marife/nekra kavramları ve temel yapıları ele alınmıştır. Bu bölümde mü'minun suresine dair genel bir değerlendirme de sunulmuştur. Burada da surenin isimlendirilme sebebi ve surenin fazileti gibi birkaç konu ele alınmaktadır. Surenin bu isimle isimlendirilmesinin iki nedeni bulunmaktadır: Birincisi, surenin mü'minlerin yedi niteliklerini sıralamakla başlaması. İkincisi ise surenin başında bulunan 'mü'minun' kelimesini içirmesinden dolayı olduğudur. Surenin, faziletine dair hadisler ve kimi görüşler bu bağlamda değerlendirilmiştir. Diğer bir konuda ise surenin amaçlarından bahsettik. Surenin birçok amaç ve hedefi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri, mü'minlerin niteliklerini zikretmektir. İkinci bölüm ise araştırmanın nahivsel tarafını oluşturmaktadır. Bu bölüm, marife-i mübhem ve marife-i gayr-i mübhem olmak üzere iki kısımdan ve her kısımda kendi içerisinde dört konudan oluşmaktadır. Bunlar: marife-i mübhem. Zati ile manasının sınırlandırılmadığı marifedir. Bunun da dört konusu bulunmaktadır. Bunlar: - Zamir: Muhatap, gaib veya mutekellime işaret eden isimdir. Temel olarak 'bariz' ve 'müstetir' olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır. Bariz zamirler de merfu muttasıl, mansub muttasıl, mecrur muttasıl, merfu munfasıl, mansub munfasıl gibi kısımlara ayrılmaktadır. Müstetir zamirler ise vacip müstetir ve caiz müstetir olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Basralıların, haber ve sıfat ayırımını yapmak üzere 'Fasıl zamiri' olarak isimlendirdikleri ve i'rapta mahalli olmayan bir zamir çeşidi daha bulunmaktadır. Ancak bu konu Basralılar ile Küfeiler arasında tartışmalara neden olmuştur. Biz bu konuda Basralıların görüşünü tercih ettiğimizden sadece onların görüşlerini alıp Küfelilerin görüşlerini burada zikretme ihtiyacı duymadık. Zamirlerden, ta'zim amacıyla isim veya fiil cümlesinden önce gelen ve cümlenin kendisine haber olup onu açıkladığı 'Zamir-u şan' olarak bilinen bir zamir türü daha vardır. - İsm-i mevsul: kendisinden sonra gelen cümleyle anlamlı bir bütün oluşturan isimlerdir. İki gruba ayrılmaktadır. Harfi mevsuller ki bunun meariflerle bir alakası yoktur. Ancak konumuz olan ism-i mevsullerle olan ilişkilerinden dolayı onlardan bahsedilmiştir. Bunlar mevsullerin ikinci kısmıdır. Genel ve özel olmak üzere iki çeşidi bulunmaktadır. Her iki çeşidin de lafızları vardır ve onlardan bahsedilecektir. - İsm-i işaret, kendisine işaret edilmek suretiyle tayin edilendir. İki kısma ayrılır: Birincisi sayı ve cinsiyet açısından ikincisi ise yakınlık ve uzaklık açısından ele alınandır. - Önceki mübhematlara izafe edilenler. Marife bir kelimeye izafe edilen başka bir kelime bu izafetten ötürü o da marife olduğundan bunlar da mübhem marifelerden sayılırlar. Marifeye izafet edilen kelime bu izafetten ötürü marifelik kazanır. O da izafet olunan kelime kadar marife olur. Zamire izafet, izafet edileni zamirleştirmez ancak onu marifeleştirir. İkinci konu: Marife-i gayri mübhem: Manaları zatıyla sınırlandırılmış marifelerdir. Bunun da dört konusu bulunmaktadır. Bunlar: - Alem, müsemmanın herhangi bir karine olmaksızın mutlak olarak tayin edildiği isimlerdir. Farklı açılardan birçok kısma ayrılmaktadır. Mananın şahsi olup olmaması açısından iki kısma ayrılmaktadır. Alem-i şahs ve alem-i cins. Lafız açısından müfred ve mürekkep olarak ikiye ayrılmaktadır. Konuluş açısından isim, lakap ve künye olarak kısımlara ayrılır. Literatürde menkul ve mürtecil olarak bölümlere ayrılmaktadır. - 'ال' takısı (harf-i târif) ile marife olanlar: 'ال' takısı (harf-i târif) başına geldiği her nekra kelimeyi marifeleştirir. İki ana kısma ayrılır. Birincisi 'Ahdiye' ki bu da üç kısımdır: Zikrî, zihnî ve hudurî. İkincisi 'Cinsiye'. Bunun da iki kısmı vardır. Beyan-ı hakiki ve istiğrakiye. - Bu ikisinden birine izafe edilenler. Marifelerle ilgili konu burada bitmektedir ancak önceki anlatılanlara ek olarak âlem ve ال takısı (harf-i târif) ile marife olan kelimelere izafe olmuş kelimeler tıpkı bunlar gibi marife olurlar ve marifelikte bunların bulunduğu seviyeye gelirler. - Nidada nekra-i maksude (Kast edilen belirsiz): En sahih görüşe göre marifenin çeşitlerinden biri olarak kabul edilir. Marifeliği kasıt ve yönelme ile sağlanır. Üçüncü bölüm, surede geçen ve konumuzla alakalı olan ayetlerin tatbiki yönünü oluşturmaktadır. Önceki bölümlerde yaptığımız gibi bu bölümü de kısımlara ayırdık. Bu bölümde ayetlerde geçen tüm marifeleri ve çeşitlerini belirleyip iraba dair bazı delilleri ve bu delillerin tefsirlerini ele aldık. Kalan şevahitler de ayet metinleri, ayet numarası ile birlikte tablolara konuldu. Surede marife çeşitlerinden en fazla zikri geçen, zamirlerdir. Tüm çeşitleriyle zikri geçen zamirlerin sayısı 472'dir. Surede tüm çeşitleriyle geçen ism-i mevsul sayısı 39, ism-i işaretler 16, üç çeşidi ile mübhematlara izafe edilenler 94, zamire izafe edilenler 90, ism-i mevsula izafe edilenler 1, ism-i işaretlere izafe edilenler ise 3'tür. Zikredilen âlem sayısı 21, أل (harf-i târif) ile marife olanların sayısı 84'tür. Mübhem olmayan iki marifeden birine izafe edilenlerin sayısı 16, âleme izafe edilenlerin sayısı 4 ve أل (harf-i târif) ile marife olmuş isme izafe edilenlerin sayısı 12'dir. Nidadaki zikredilen nekra-i maksudenin sayısı ise 1'dir.Master Thesis Dirâse mevdû'iyye, tahliliyye havle'l-Mekâsidi'ş-Şer'iyye ve tetbikâtihâ fi sûreti Muhammed an objective, analytical study on the legal purposes and their applications in surat Muhammed(2020) Ahmed, Farhan Hawı Ahmed; Güneş, AbdulbakiMuhammed Sûresi, İslâm şeriatının getirdiği hükümlerin konulduğu Medine döneminde inen sûrelerdendir. Bu sûre, düşmanla yapılan savaş hükümlerini içermektedir. Sûrede savaş mevzusunun öne çıkmasından dolayı bu sûreye 'Savaş Sûresi' de denmiştir. Sûrede, esirlerle ilgili hükümler ve onların fidye veya karşılıksız bırakılmalarıyla ilgili hükümler konmuştur. Şer'î maksatlar (Makasıd-ı Şer'iyye), İslâm'ın, hayatın düzgün olması ve Allah'ın muradına göre tanzim edilmesi için getirdiği şeriat meselelerindeki önemli kavramlardır. Bu maksatlar, zaruriyyât, hâciyyât ve tahsîniyyât şeklinde üç aşamadadır. Zaruriyyât, bunların en önde gelenidir. Çünkü hayat, ancak zaruriyyâtın varlığıyla düzgün olur, ondan vazgeçmek mümkün değildir. İslâm şeriatı, zaruriyyâtın muhafazasının gerekliliğini vurgulamıştır ki o, din, can, nesil, akıl ve malın korunmasıdır. Zaruriyyâttan sonra onun peşine hâciyyat ve tahsîniyyât gelir. Bu üç mertebenin muhafazası, varlık ve yokluk tarafı şeklinde iki yönlü olur. Bu maksatlar, umum yönünden makasıd-ı amme, makasıd-ı hassa ve cüz'î ve küllî maksatlar şeklinde çeşitli kısımlara ayrılır. Makasıd-ı amme, şeriatın hükümlerinden belli bir türe mahsus olmayacak şekilde şeriatın bütün veya çoğu konularında ve alanlarında gözlemlenir ki, bu kısma şeriatın vasıfları ve büyük gayeleri girer. Makasıd-ı hassa da şeriatın belli bir konu veya birbirine benzer konuları gerçekleştirmeyi hedefledikleridir. Mesela şârinin aile hükümleri, mâlî icraatlar, hüküm verme ve şahitlik ve bağışlar gibi konulardaki maksatları bu kabildendir. Bir diğer çeşit de cüz'î maksatlardır ki bunlar, alış-veriş ve mehirden yararlanma gibi fayda ve iyiliği bazı insanlara dönen füru fıkıh hükümleriyle ilgili cüz'î illetler ve hikmetlerdir. Küllî maksatlar da devletin korunması, Kur'ân ve sünnetin tahrif ve tağyirden muhafaza edilmesi, muamelatın icrası, yardımlaşma ve hoşgörü ruhunun yayılması, ahlaki değerlerin yerleştirilmesi gibi ümmetin tamamı veya çoğuyla ilgili maksatlardır. Hüküm koymada makasıd-ı şer'iyyenin önemli bir yeri vardır. Zira Şari'nin hüküm koymada murat ettiği hedefine uygun, doğru uygulamanın gerçekleşmesi için hükümlerin konulma sebebi olan gayeler ve sırlar ancak makasıd-ı şer'iyye ile bilinir. Aynı şekilde makasıd-ı şer'iyye, şari'nin muradına ulaşabilen fakihin deneyiminin kuvvetine dayanır. Hükümlerin şer'i maksatlarını bilmek bazı yollarla gerçekleşir. Bunların en önemlileri şunlardır: Kur'ân, Arapların dilinde indiği için Arapçayı doğru bir şekilde anlamak, Kur'ân'ın getirdiği ifadelerin anlaşılması, o ifadelerin indiği dili anlamaya göre olacaktır. Şer'i maksatları bilme yollarından biri de İslâm şeriatının nasslarıyla o nassların hükümleri arasında Şari'nin bu hükümlerden muradına ulaşmak için irtibat kurmak, bir diğeri de yasama hükümlerinin getirdiği illetleri bilmektir ki, sûrenin içerdiği şer'î maksatları bilmek şer'î hükmün istinbatında bize yardımcı olan nassın delâleti, nassın işareti ve muktezası ile mümkün olur. Kur'ân, Muhammed Sûresi'nde kâfirlerin durumlarını, Allah'ı inkâr ve Muhammed (sas)'in getirdiği hak dinden diğer insanları alıkoymak gibi eylemlerini ortaya koymaktadır. Küfür, İslâm dininden çıkaran ve sahibini ebedi cehennemde bırakan şeydir. Kâfir de dinde kesin olarak bilinen bir şeyi inkâr eden kimsedir. Küfreden kimse adeta Allah'ın yarattıklarından bir şeyi inkâr etmiş gibidir. Allah'ı sıfatlarında, yarattıklarından birine benzeten, Allah'ın kendini tesmiye ettiği sıfatlarından birini inkâr eden ya da Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı olduğunu inkâr eden kimse küfre girmiştir. İçinden Allah'ın bir olduğuna, bu dinin hak din olduğuna inanan ancak tekebbür, inat ve inkârından ötürü bunu diliyle söylemeyen kimse de kâfirlerdendir. Küfrün, inkâr ve yalanlama küfrü, büyüklenme küfrü, şek, insanları alıkoyma ve yüz çevirme küfrü ve nifak küfrü gibi kısımları vardır. Sûre-i celile, kâfirlere dair pek çok makasıd ve amellerin boşa gitmesi, öldürülme ve esir alınma, yok edilme ve yerle bir edilme, cehenneme girme gibi yaptırımlara sebebiyet veren şeyleri barındırmaktadır. Kâfirler söz konusu bu yaptırımlara işlemiş oldukları küfür ve Allah yolundan alıkoyma gibi amelleri sebebiyle müstahak olmuşlardır. Bunun sonucunda akıbetleri de ebedi kalacakları cehennem olmuştur. Mü'min görünüp, içlerinde küfürlerini gizleyenlere Kur'ân-ı Kerim münafık adını vermiştir. Münafıklar, Hz. Peygamber (sas) Medine'ye hicret ettiğinde Medine'de ortaya çıkmışlardır. O zaman bu kimseler, Hz. Peygamber'e ve ashabına açıktan karşı koyamadıklarından Müslüman görünüp küfürlerini gizlemişler, gizli bir şekilde Hz. Peygamberle savaşmışlardır. Büyük nifak sahibini ebedi cehennemde kılar. Çünkü o, Müslümanlığını ve Allah'ın hiçbir ortağı olmadığına ve Muhammed (sas)'in peygamber olduğuna dair imanını ortaya koymakta, hakikatte ise buna inanmamakta hatta bunu yalanlamaktadır. Allah'ın bir insana indirdiği kelâmıyla konuşup o kimseyi insanlara elçi yaptığına, Allah'ın izniyle onları doğru yola iletip azabından korkuttuğuna da inanmamaktadır. Bunun neticesinde münafıklar bu gibi fiillerine karşılık kalplerinin mühürlenmesi, tehdit, korkutma, lanete uğrama, şeytanın aldatması, yapmış oldukları iyiliklerin boşa gitmesi, sırlarının ifşa edilmesi gibi cezalarla cezalandırılmayı hak ettiler. Münafıkların uğradığı bütün bu cezalar, Allah'ın emirlerine karşı gelmeleri, Allah'a iman ve onun yolunda cihad etmede yer alan Allah'ın rızasını istememeleri gibi Allah'ı gazaba getiren amellere uymaları sebebiyledir. Bütün bunlar amellerinin kabul olunmamasına yol açmıştır. Kur'ân onları eleştirmiş, Hz. Peygamber'e tanıtmış ve onları ifşa etmiştir. Bu durum, onların işlemiş oldukları alçakça işler dolayısıyladır ki, Allah Teala onları dünya hayatında alçaklık ve rezillikle ve amellerinin boşa gitmesi ile tehdit etmiştir. Akıbetleri de cehennem olacaktır. Onlar, Müslümanlar için kâfirlerden daha tehlikelidir. Çünkü kâfirlerin tehlikeleri ve düşmanlıkları açıktır, ortadadır. Münafıkların ise ortaya çıkarılmaları kolay değildir. Çünkü onlar, İslâm örtüsüne bürünmüşlerdir. Bundan dolayı ancak İslâm ve Müslümanların zıddına olan noktalarda durmalarından tanınırlar. Mü'minler, Allah'a ve resulüne iman eden, peygamberin getirdiklerini tasdik eden, onun emrine uyup Allah'ı birleyen ve O'na hakkıyla kulluk edenlerdir. Bunların akıbetleri de Allah'ın durumlarını düzeltmesi, günahlarını bağışlaması, hidâyet ve takvalarını artırmak, dünya hayatında onları arındırmak ve saflarını temizlemek için çeşitli imtihanlarla sınadıktan sonra düşmanlarına karşı onlara yardım etmesidir. Ahirette ise, günahlarını bağışlayıp onları cennetine koyacaktır. Sûre-i celile, Allah yolunda cihad gibi Mü'minlere gereken ve onlara has şer'î hükümleri açıklamıştır. Cihad, zaruriyyâtı muhafaza için İslâm şeriatının getirdiği önemli hükümlerden biridir. Onun yüce gayelerinden bazıları şunlardır: İslâm dinine girme özgürlüğünü muhafaza etmek, kullarla ilgili şeâiri muhafaza etmek, Müslümanları sınamak ve ilâhî emirlere boyun eğme hususunda onları eğitmek, kâfirleri korkutup onların eziyetlerini def etmek. Sûrede Mü'minlere has şer'î hükümlerden diğer bazıları da Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığını bilmek, bütün işlerinde Allah ve resulüne itaatte bulunmak, dünya sevgisi ve ölüm korkusundan uzak durmayı emretmek, galip durumda iken barış çağrısı yapmamak. Sûrenin sonunda da Allah (cc) Mü'minleri Allah yolunda infak etmemekten sakındırmış ve Allah (cc)'a verdikleri sözlerini terk ederlerse onların yerine başkalarını getirmekle tehdit etmiştir. Anahtar Kelimeler: Kur'ân, Makasıd, Şeriat, zarûriyyât, hâciyyât, tahsîniyyâtDoctoral Thesis El-bakûlî'ye Göre Nahiv İlletleri- Şerhu'ı-luma' Eseri Bağlamında-(2022) Muhammedoğlu, Suheyb; Çınar, Mehmet ŞirinNahiv illetleri, klasik ve modern nahivcilerin çalışmalarının büyük bir bölümünü kapsayan en belirgin konulardandır. Neredeyse nahiv ta'lilden ibaret olarak görünmeye başlanmıştır. Bu konunun önemi sebebiyle, bu araştırmada el-Bâkūlî Şerhu'l Lüma' adlı eserinde geçen nahiv illetlerini gün yüzüne çıkarmaya çalıştım. Araştırmamızda kitapta yer alan nahiv illetlerinden en önemlilerini seçerek nahivin ilgili bölümlerinde sundum. Her birini ayrı ayrı araştırıp tartışmaya yöneldim. Bakuli'nin ta'lil metoduna vakıf olabilmek için mutekaddimin ve müteahhirin alimlerinin nahiv illetlerini ortaya koyarak onun lehinde ve aleyhinde olan görüşleri açıkladım. Nahiv ilminin çoğu konulardaki zengin birikimi vasıtasıyla nahiv illetlerini bilimsel bir şekilde tenkit ettim. Dil bilgisi dersine ve dilin doğasına en yakın olanı tercih ettim. Bazen da yeni illetleri ortaya koydum. Araştırmada Bakuli'nin bazı illetleri açıklarken yalnız kaldığı, diğer bir kısmını tercih ederken de bilimsel ve güçlü delillere dayanarak başka görüş tercih ettiği sonucuna vardım. Bakuli'nin kitabında sayısını elli beş olarak tespit ettiğim illetler arasında en çok Şibih (benzerlik) illetine yer verdiğini gördüm. Bu Aştırmamız altı fasıldan oluşmaktadır Birinci Bölüm: Nahivdeki illet kavramı, tarihçesi ve aşamaları, İkinci Bölüm: İsimlerde irab ve bina illetleri, Üçüncü Bölüm: Fiillerde irab ve bina illetler Dördüncü Bölüm: İsimler konusundaki nahiv illetleri, Beşinci Bölüm, Nevasih, harf, sayı ve tevabi'lerin illetleri, Altıncı Bölüm: Bakuli'nin nahiv talilindeki metodu ele alınmıştır. Araştırmanın sonucunda bazı öneri ve tavsiyeler ve araştırmada ulaştığım en belirgin hususlar yer almaktadır.Master Thesis El-Hayderî'nin Şerh Ala ez-Zevrâ li'Devvanî adlı eserinin edisyon kritiği ve muhtevasının değerlendirmesi - The edition criitique of al-Haydarî's book called 'Sharh Ala al-Zavrâ li Dawanî' and its content analysis(2020) Ramzı, Mahır Zakvan; Keskin, Mehmetİbrahim b. Hayder b. Ahmed b. Hayder b. Muhammed el-Hüseyn Âbadî el-Hayderî Hicri XII. Yüzyılda yaşamış bir İslam alimidir. Kendinden önceki İslam alimleri gibi İslami ilimler sahasında birçok eser yazmıştır. Bu eserlerden biri de müteahhir kelam döneminin meşhur simalarından Celalüddin ed-Devvanî'ye ait olan ez-Zevra adlı kitaba yazdığı eş-şerh ala ez-Zevra li'd-Devvanî adlı eserdir. Şerh olan bu eser tahkik edilmediği gibi bildiğimiz kadarıyla üzerinde akademik bir çalışma da mevcut değildir. Bu tezde el-Hayderî'nin hem hayatı hem de adı geçen esri ele alınıp incelenmiştir. Ayrıca el yazması eserin edisyon kritiği yapılarak muhtevası değerlendirilmiştir. Tez bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde metin yazarı olan ed-Devvanî'nin hayatı üzerinde ana hatları ile durulmuştur. Fakat şarih olan İbrahim el-Hayderî'nin yaşamı, ilmi kişiliği, eserleri gibi konulara daha geniş yer verilmiştir. İkinci bölümde yazmanın incelenmesi ve tahkik yapılmıştır. Burada eserin ismi, yazılma nedeni, kitabın söz konusu müellife nisbeti, yazmanın özellikleri ve takip edilen metod incelenmiştir. Ayrıca yazmada yar alan ayet, hadis, yer ismi, özel isimler, mezhep isimleri ve kapalı ifadeler üzerinde dip notta durulmuştur. Devvanî'ye ait olan ez-Zevrâ metni parantez içinde verilmiştir. Çalışma bir sonuç ile tamamlanmıştır. Anahtar kelimeler: ed-Devvanî, ez-Zevrâ, el-Hayderî, Şerh al ez-Zevrâ, ahkikMaster Thesis 'El-mekâsidü'l-Kur'aniyye fi Sûreti'l-Enbiyâ' (Enbiyâ sûresindeki Kur'anî maksatlar)(2020) Alı, Mohammed Jasım; Ayday, Mehmet SelimEnbiyâ sûresi kıyametin yaklaşmasından bahseden ve kıyamet ile ilgili konuları ele alan Mekkî sûrelerden biridir. Önceki ümmetlerin durumunu da konu etmektedir. Enbiyâ sûresi nebi ve resullerden bahsetmekten yanı sıra onların ümmetlerinin durumu, Hz. Muhammed'in ümmeti ile karşılaştırmaktadır. Allah'ın, kavimlerine karşı peygamberlerine nasıl yardım ettiğini, dualarını kabul ettiğini beyan etmektedir. Enbiyâ sûresi dünya ve ahirette müminleri güzel bir sonuç beklediğini açıklamaktadır. Mekâsidü'ş-şerîa' ilmi İslâm şeriatın önemli ilimlerinden bir tanesidir. Bu ilimden maksat Allah'ın Kur'an-ı Kerîm'in âyetlerinde kastettiklerinin bilinmesidir. İslâm şeriatı kulları ilgilendiren bazı amaç ve maksatlar doğrultusunda gelmiştir. Zira yüce Allah'ın işleri abesten münezzehtir. Allah'ın vahyinin amacı maslahatların celbi ve kötülüklerin defi ile kulları ıslah etmektir. Enbiyâ sûresinde birçok önemli mekâsidü'ş-şerîa' diye tabir edilen şer'i maksatlar bulunmaktadır. Bu maksatları konu edinen mekâsidü'ş-şerîa' ilmi muteber ilimlerden olup kulların dünya ve ahiretle ilgili maslahatlarını, bu maslahatların gerçekleşmesini ve zararların giderilmesini amaçlamaktadır. Ayrıca İslam dininin gerçek suretini ortaya konulması ve Allah'ın murad ve maksadını bilinmesi de bu ilmin konuları arasındadır. Kuşkusuz farklı kitaplarda dağınık bir şekilde ve satır aralarında yer alan mekâsidü'ş-şerîa' ilmi teşekkül edene kadar birçok aşamalardan geçmiştir. Özel olanlar ise aile kanunu, kısas, yetimlerin malının korunması ve hayatın diğer birçok alanlarında olduğu gibi belli ve özel bir amacı gerçekleştirmeyi gaye edinmektedir. Ayrıca kudreti ile kâinatta tasarruf eden yüce Allah'ın tevhidi, O'nun peygamberlerine tabi olmak ve elleri ile yaptıkları putlar ile Allah'a ortak koşan müşriklerin azarlanması (tevbih), akıl ve kalplerine galebe çalan cehaletlerinden ötürü ölüleri çıkartmaya kudretlerinin olduğunu iddia edeler de bu sûrenin ele aldığı konular arasındadır. Enbiyâ sûresi Allah'ın kudretini gösteren, vahdaniyetini ispat eden âyetlerin maksatlarını da irdelemektedir. Allah'ın yer, gök, yıldızlar ve bütün kâinatın yaratmasındaki ve insanı yoktan var etmesindeki kudretini gösteren âyetlerle nazil olan Kur'an-ı Kerîm Allah'ın her şeye kadir olduğunu beyan etmektedir. Enbiyâ sûresi aynı şekilde nebi ve resullerin sıfatlarını ve onların insanları Allah'ın ibadetine çağırmak için gönderildiklerini açıklamaktadır. Yine peygamberlerin beşer cinsinden olup diğer insanlar gibi hayatlarını idame etmek için yiyip içtiklerini, ölümlü olduklarını ve beşerin ihtiyaç duyduğu her şeye muhtaç olduklarını dile getirmektedir. Yüce Allah peygamberlerini insanlar içerisinden seçip ibadetine davet etmek, Allah'ın dinini diğer batıl din ve mabutlara karşı yüceltmek için deliller ile teyit ederek göndermiştir. Dolayısıyla tarih boyunca peygamberlerin gönderilmesindeki amaç tehvid, doğru inanç, hakkın ihkakı ve batılın ortadan kaldırılması şeklinde olmuştur. Ayrıca Allah'ın peygamberlerine faziletleri, kıyametin alametleri de Enbiyâ Sûresinin üzerinde durduğu konular arasında yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Kur'an, Makâsıd, Kur'aniyye, Şer'iyye, Enbiyâ SûresiMaster Thesis Erbil'deki Lise Öğrencileri Arasında Arapça Yazılı Anlatım Becerisini Öğrenmede Beyin Fırtınasının Kullanılmasının Etkisi - The Effect Of Using Brainstorming İn Learning The Skill Of Written Expression İn Arabic Among High School Students İn Erbil As A Model(2020) Abdullah, Azad Hamad; Timurtaş, AbdulhadiAraştırmanın önemi, yazılı deney becerisini, yeni öğretim yöntemi ile gelişmekte yansımaktadır. Bu da, geleneksel yöntem değil beyin fırtınası yöntemidir ki öğrencilerin yazılı deneyini öğrenmelerinde karşı karşıya kaldıkları zorlukları yenmekte yardımcı olacak. Ayrıca, öğrencilere olumlu katılım fırsatını sağlar, sorumluluklarını hissetmeyi öğretir. Çalışma, lise öğrencileri arasında beyin fırtınası kullanmanın Arapça yazılı anlatım becerisini öğrenme üzerindeki etkisini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amacı yerine getirmek için, çalışmadaki sorunlar aşağıdaki ana sorularda tanımlanmıştır: 1- Beyin fırtınası yönteminde, Arapça yazılı anlatım becerisini öğrenmekte baş vurulan metodun geçerliliğinin etkisi nedir? 2- Erbil şehrinde bulunan lise öğrencilerinin yazılı anlatım becerilerinin boyutları? Erbil Şehrindeki Eğitim Bakanlığı'na bağlı Özel Zhyar Lisesi'nde okuyan On Birinci sınıfta (40) öğenci, 2019-2020 akademik öğretim yılı araştrıma örneği olarak seçilmiştir. İnceleme iki gurup üzerinde gerçekleşmiştir: Birinci gurup, Arap Dili yazılı anlatımına dair deneysel grubu, ikinci grup ise kontrol grubu temsil etmektedir, bunun gayesi, özel sayım işlemlerine yardımcı olan üstün bilgileri elde etmektir. Sonuçlara, deneysel ve kontrol grubuna ait öğrenciler üzerinde uygulanan testler öncesi ve sonrası esas alınarak varılmıştır. Bu da, Arap Dili ders kitabında birinci ve ikinci bölümleri okuyan deneysel grubunun, beyin fırtınası yöntemini kulladığından dolayı, geleneksel yöntemleri ile iki bölümleri okuyan kontrol grubunu yenmiştir. Beyin fırtınasının yönteminin kullanışı, öğrencilerin yazılı becerisini öğretmesinde büyük katkı sağlamıştır. Çalışma ışığında, Arap dilinde yazılı anlatım becerisini öğrenmek için beyin fırtınası yönteminin ve modern öğretim yöntemlerinin kullanılması gerektiği önerildi, Zira öğrenci düşüncelerini aktif bir şekilde yazılı olarak anlatarak etkinliğe katılır. Çalışma, özellikle lise sınıflarındaki öğrenciler için tamamlayıcı modern öğretim yöntemlerini kullanarak yazılı anlatım becerisini öğrenmek ve Arapça ders kitaplarında yazılı anlatım becerisini öğrenmek için daha fazla alan ayırmak için programlar hazırlamanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler:Beyin fırtınası kullanımı, yazılı anlatım becerisini öğrenme, Arapça, lise öğrencileri.Master Thesis Et-Tahtî'nin Hulâsâtü'l-Akâid adlı eserinin edisyon kritiği ve muhtevasının değerlendirilmesi The edition critique of et-Tahtî's book called 'Hulâsat al-ʻAqâʼid,' and its content analysis(2020) Mosa, Kaıfı Murad; Keskin, Mehmeteş-Şeyh Abdülkadir b. eş-Şeyh Muhammed Said el-Tahtî Hicri XIII. Yüzyılda yaşamış bir İslam alimidir. Kendinden önceki İslam alimleri gibi inanç alanında 'Hulasatü'l-Akaid' adıyla bir eser yazmıştır. Fakat bu eser tahkik edilmediği gibi bildiğimiz kadarıyla üzerinde akademik bir çalışma da mevcut değildir. Bu tezde el-Tahtî'nin hem hayatı hem de adı geçen esri ele alınmıştır. Ayrıca el yazması eserin edisyon kritiği yapılarak muhtevası değerlendirilmiştir. Tezimiz bir giriş iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yazarın hayatı, eserleri, ve mezhebi mensubiyeti ele alınmıştır. İkinci Bölümde yazmanın incelenmesi ve metnin tahkiki yapılmıştır. Bu bölümde eserin ismi, yazılma nedeni, kitabın söz konusu müellife nisbeti, yazmanın özellikleri ve takip edilen metod incelenmiştir. Ayrıca yazma eserin edisyon kritiği yapılmıştır. El yazmasında yar alan ayet, hadis, yer ismi, özel isimler, mezhep isimleri ve kapalı ifadeler üzerinde dip notta durulmuştur. Çalışma bir sonuç ile tamamlanmıştır. Anahtar kelimeler: Mezhep, et-Tahtî, Hulasatü'l-Akaid, Akide, KelamMaster Thesis Ez-zehebü'l İbrîz Adlı Eseri Çerçevesinde Abdurrahmân Es- Se'âlibî ve Dilciliği(2020) Awla, Mohsın Hasan Awla; Akbaş, RıfatBu çalışmada, Abdurrahmân es-Se'âlibî'nin ez-Zehebü'l-İbrîz adlı eserinde dil konusunda göstermiş olduğu gayretleri inceleme konusu yapılmıştır. Müellifin söz konusu kitabı Kur'ân-ı Kerîm'in ihtiva ettiği kavram ve terimlerini geniş çaplı değerlendirme konusu yapan önemli kaynaklardan sayılmaktadır. Bu yüzden kitap birçok dil bilimcinin görüşlerini aktarması yönüyle bu sahada oldukça zengin bir muhtevaya sahiptir. Kelimelerin kökeni, vezni, iştikakıyla beraber ibdâl (harf değişimi) idgam ve hazf gibi konulardan da söz eden müellif sözü edilen kuramlar perspektifinde gerek kelime gerekse harflerin kullanış tarzlarını da detaylı bir şekilde ele alır. Çalışma, önsöz ve girişten sonra dört bölümden oluşmakta olup sonunda sonuç ve kaynakçaya yer verilmiştir. Tezin giriş bölümünde Abdurrahmân es- Se'âlibî'nin kısaca hayatı ele alınmıştır. Birinci bölümde kullanmış olduğu kaynaklar ve dilbilgisi bağlamında izlediği metot üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, imâle, idgam, işbâ, hemzenin tahkiki ve teshili gibi Se'âlîbî'nin dilbilgisi bağlamındaki fonetik görüşleri aktarılmıştır. Üçüncü bölümde Se'âlîbî'nin sarf (kelime bilgisi) hakkındaki görüşlerine yer verilirken dördüncü bölümde nahiv (cümle bilgisi) hakkındaki yaklaşımlarına değinilmiştir. Abdurrahman es-Se'âlîbî'nin ez-Zehebü'l-İbrîz adlı eseri ayetlerin tefsiriyle birlikte birçok kavram ve terimin tanımını içermesi, özellikle Arapların konuşma üslubu ve lehçeleriyle dolu olması hasebiyle bir nevi sözlük mahiyeti taşımaktadır. Bu kitabın özelliklerinden biri, müellifin kelimelerin sadece bir yönünü ifade etme ve analizini yapmakla yetinmemesi ve inceleme konusu yaptığı kelimeleri içerisinde sadece sahih olanı tercih ettiği görülmektedir.Kimi zaman da sadece nahivcilerin görüşlerini nakletmekle yetinen müellif -ki bunun birçok örneğini görmek mümkün- bu görüşlere herhangi bir müdahale ve hangisini tercih ettiğini belirtmeden konuyu kapatır. Bu anlamda Abdurrahmân es- Se'âlibî'nin bilgili bir araştırmacı ve harika bir müfessir kimliğine sahip bir şahsiyet olduğu söylenebilir. Nitekim araştırma esnasında kendisinin geniş çaplı ve çok yönlü bir bilgiye haiz olduğu ilk başta göze çarpmaktadır. Nüzul sebepleriyle birlikte Kur'ân-ı Kerîm'in farklı kıraatlerinden zaman zaman dayanak gösteren Se'âlîbî, bazen hadislere de müracaat ederek murad edilen mananın eksiksiz ve doğru anlaşılması noktasında üstün bir gayret ve çaba içerisine girerek kendisini fazlasıyla ispatlamıştır.Master Thesis Geçmişten Günümüze Tekfir Meselesi(2020) Elhumeydi, Halil; Yıldız, MetinBu araştırmadaki gayemiz, tekfir kavramını ve Tekfir ile ilgili kelamcı ve alimlerin belirledikleri kural ve kaidelerin neler olduğunu, tekfiri caiz olanla caiz olmayanın kimlerin olabileceğini, Ehl-i Sünnet alimlerinin müttefik oldukları konular dışında hiç bir Müslüman'ın tekfir edilemeyeceğini, tekfir hareketinin Haricîlerin ve Vahhabilerin varlığıyla ortaya çıktığını ve bu konularda Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in kelamcı ve hukukçularının ortaya koydukları yolu açıklamaktır. Bu tezimin araştırma konusu 'tekfir' ile ilgilidir. Daha önce yaşamış olan Haricîlerin yolunu takip eden birçok kişi, günahların büyüklük ve küçüklüğünü ayırdetmeksizin herkesi tekfir etmeğe başlamakla birlikte Hz. Peygamber'den sonra gelen insanların en faziletlisi sayılan ashab-ı kiramı dahi tekfir edip onları kafirlerden saydıkları bir tekfir hareketini konu edineceğiz. Oysa Hz.Muhammed (s.a.v.) ve ondan sonraki şerefli ashabı döneminde bu tekfir lafızları duymamışızdır. Bilakis onun, sahibinin helakına sebep olacak bu tür tekfir ifadeleri gelişigüzel kullanmaktan sakındırdığını biliyoruz. Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten olan kelamcı ve fıkıhçıların hanif şeriatın naslarından ne anladıkları ortaya çıkmıştır. Nitekim onlar bu süreç boyunca insanların kimin kafir olduğunu ve kimin tekfiri caiz olmadığını bilmeleri için doğru olan kural ve kaideleri açıklamışlardır. İlim ehli olan kelamcı ve fıkıhçıların tümü, alimlerin ittifakıyla küfrü gerekli kılan şeyler hariç; hiç kimsenin tekfir edilemeyeceği görüşündedirler. Onlar, insanları tekfir edenin ya ilminin yetersizliğindenÜçüncü bölümde ise bu asırdaki tekfircelerin bazı düşünceleri izah edildi. Birinci fasılda bu asrın tekfircilerinin ortaya çıkışları izah edildi. ya da hanif şeriatın naslarını anlayamadıklarından kaynaklandığını beyan etmişlerdir Bu araştırma bir önsöz, bir giriş, üç bölüm ve kaynakçadan oluşmaktadır. Önsöz kısmında; genel hatlarıyla tekfir kvramını, tekfirden bahseden geçmiş araştırmaları anlattık ve araştırmamın daha önceki araştırma ve makalelerden ayırdedici bazı özelliklerini açıkladık. Giriş kısmında ise; klasik ve modern bazı kaynakları açıkladığımız gibi bu araştırmanın konusunu, amacını, önemini ve araştırmada izlediğimiz metodu ve bu süreçte karşılaştığımız bazı sıkıntıları da anlattık. Araştırmamın birinci bölümünde; tekfirden ve insanların böylesi bir fikirle kendilerini nasıl yakabileceklerinden ve bu tür düşüncelerin yayılmasına sevkeden sebeplerden bahsettik. Daha sonra birinci bölümün birinci faslında; fukaha ve kelamcılar açısından gerçek tekfirin ne anlama geldiğini, ikinci fasılda; kelamcıların bakışıyla tekfirin tarifini anlattık. Üçüncü fasılda ise; sürdürdüğü takdirde insanın kendisiyle kafir olabilecek önemli düşünceler üzerinde durduk. Dördüncü fasla gelince onu da tekfir için(ortaya konulmuş) şer'i kural ve önemli dayanakların ne olduğuna tahsis ettik. Beşinci fasılda ise; Allahın şer'i hükmüyle hükmetmeyenin sorunuyla alakalı âlim ve sahabeyi kiramın inkar ve inkarsızlık etrafında yoğunlaşan görüşlerini anlattık İkinci bölümde Vehhâbîler ve Haricîlerin tekfir ile ilgili düşüncelerinden bahsettik. Bu bölümün birinci faslında Haricîlerdeki tekfirin menşeini ve sahabeyı kiramı tekfir ederken görüşlerini neye dayandırdıklarını anlattık. İkinci fasılda ise; Haricî ve onların tekfir edici düşüncelerinden sakındıran bazı ayet ve mervî hadisleri derçettik. Daha sonra üncü fasılda Haricilerin sahabe ve tabiînler hakkındaki tekfirle ilgili en önemli görüşlerini açıkladık. Sonra dördüncü fasılda Haricîlerin eylem ve görüşleri ile ilgili âlimlerin duruşlarını ve Haricîlerin Hz. Peygamber'in (s.a.v.) gösterdiği doğru yolda olmadıklarını, bilakis o yoldan uzak olan insanların en azgınları olduklarını anlattık.Master Thesis Glory and Humiliation Their Reasons and Treatment in the Holy Quran(2019) Omar, Khaleel Ibrahım Abdullah Al; Aydın, HayatiBu araştırma tezi şu konuyu ele almaktadır. 'Kur'an'ı Kerim'de izzet ve zillet, nedenleri ve ilaci' - Konulu çalışma-, Bu incelemenin hedefi izzet ve zillet kelimelerinin kavramlarının ve manalarının dil olarak ve ıstılah (terim) olarak açıklanması ve Kuranı Kerimdeki türevlerinin ve eş anlamlılarının ve arap dilindeki kökenlerinin beyanı . İkinci bölüme gelince araştırmacı bu kısımda izzetin Kuranı Kerimdeki önemini açıklamış, Ve bu kitap inananları izzetin yoluna yönlendirir ve onları aşağılanmaktan ve zilletten korur, Ve aynı şekilde araştırmacı Kuranı Kerimin müslüman şahsiyetin izzeti elde etmesine gösterdiği öneme değinmiş ve Kuranın müslüman şahsiyetin korunmasına, güçlü bir şekilde izzeti elde etmesine, onun terbiyesine yüksek ve değerli işleri ve izzeti talep etmesine yönlendirdiğine ve aynı şekilde aşağılılıktan ve rezil işlerden uzaklaşmaya yönlerdidiğine değinmiş, Ve araştırmacı uygulandığında toplumun yetişmesi ve terbiyesinde izzetin metodlarının ve özelliklerinin etkisinden ve izzetin metodlarının ne kadar isabetli, güzel ve belaği (anlaşılır) olduğundan bahsetmiş, Ve bu bölüm aynı şekilde İslamın ve Müslümanların izzetinden ve zaferinden bahsetmiş, Ve İslam ümmetinden zilletin kalkacağının müjdesini ve zaferi elde etmenin vesilelerini zikretmiş . Bu bölümdeki ikinci kısımda, araştırmacı Kurani ayetler ve Nebevi hadisler kapsamında zilletin yerilmesinden bahsetmiş ve heva ehli ile isyan ehlinin dünyada ve ateş ehlinin ise ahirette zelil olmasının açıklamasını yapmış, Ve Allah (azze ve celle)'nin küfre ve küfür ehline her iki dünyada da zelilliği vaad ettiğini bildirmiştir . V Araştırmacı üçüncü bölümü izzetin çeşitlerini açılamaya has kılmış. Burada övülen izzet ve yerilen izzet olarak iki çeşit izzet vardır, Övülen izzete gelince o Allah (azze ve celle)'nin şeriatine ve O'nun Rasulünün metoduna uygun olan izzettir, Yani Allah (azze ve celle) ile ve O'nun şeriati ve şeriatinde gelen şeyler ile izzetlenmektir, Ve yerilen izzete gelince o Allah (azze ve celle) ve O'nun Rasulünden başkası ile izzetlenmektir, Yada inkar edenlerin küfürleri ve isyan edenlerin günahlarıyla izzetlenmek ve mü'minleri bırakıp inkar edenleri dost edinmektir, Ve araştırmacı izzete ulaşmanın ve onu elde etmenin yollarını ve onu gerçekleştirmenin vesilelerini zikretmiş ve ondan bazıları şunlardır, İman, Allah'a ve Rasulüne bağlılık ve ahiret gününe iman etmek ve aynı şekilde inkar edenlere sevgi belememek ve onlarla dostluk kurmamak . Bu bölümdeki ikinci araştırma kısmına gelince, araştırma bu ksımda zilletin çeşitlerinden bahsetmiş, onun çeşitlerinden bir tanesi övülen ve diğeri ise yerilen zillet, Birincisi övülen zillet, bu Yaratıcı'ya boyun eğmeyi kapasayan kulluktur. Yahud tevazu manasına gelen anne ve babaya karşı ve mü'minler karşı gösterilen saygıdır, Yahud öğrencinin öğretmenine karşıgösterdiği saygıdır, Ve aynı zamanda mahlukatların insana gösterdiği boyun eğişir. İkincisine gelince yerilen zillet(boyun eğiş) o kulların Rabblerinden uzaklaşmayla bağlantılı olan ve kullara yaklaşma ve de izzeti onlardan talep etme ve onlardan yardım bekleme ve onlara tevekkul etme zillettidir. Sonra zillete düşmenin en önemli sebeplerinin açıklanması ele alınmış. Bu sebeplerden bazıları günahlara bulaşma ve onda ısrar etme, büyüklenme ve cihadın terk edilmesi Allah'ave Resûlü'ne karşı haddi aşmak ve hevaya tâbi olmak, Araştırma zilletin insanlardan giderilmesinin vesilelerini ve bunu nasıl bunun nasıl gerçekleşeceğinin açıklamasını yaparak bitmektedir.Doctoral Thesis Günümüz Hukuku ile İslâm Hukukunun Karşılaştırılması (kaynaklar, Ceza Hukuk ve Kazaî Deliller Açısından)(2018) Shakır, Najıb Muhsın Shakır; Beroje, SahipAraĢtırmamızda, Ġslâm hukuku ile günümüz hukuku kaynaklar, ceza hukuk ve kazaî deliller açısından karĢılaĢtırılması yapılmıĢtır. Birinci bölümde geçmiĢ milletlerin inanç ve hukuklarına değinilmiĢtir.Tarih ve Kur‟ân-ı Kerîm perspektifinde Sümerler, Babiller, Asurlular, Yunanlılar, Romalılar, Eski Mısırlılar ve Câhiliye döneminde yaĢamıĢ olanların hukuklarının ele alındığı bu bölüm Ġslâm hukukunun ortaya çıkma sürecinin anlatılmasıyla sonlandırılmıĢtır. Ġkinci bölümde de Ġslâm hukuku ve günümüz hukukunun kaynakları incelenmiĢtir. Ġslâm hukukunun kaynaklarına öncelik verilerek bu kaynakların aslî (birincil) ve fer„î (ikincil) Ģeklinde ikili ayırımı üzerinde durulmuĢtur. Aslî kaynakların sırasıyla Kur‟ân, sünnet, icmâ ve kıyastan ibaret olduğu vurgulandıktan sonra Kur‟ân lafzının delâlet açısından kat„î ve zannî olarak ikiye ayrıldığı konusu ele alınmıĢtır. Bu bölümde sünnetin Ġslâm hukukunun ikinci dayanağı olduğu özellikle de Kur‟ân‟ın sünnetle nesh edilebileceği meselesine etraflıca iĢlenmiĢtir. Ġcmâ ve kıyas dayanaklarının da ele alındığı bu bölümdeyasama, örf, geleneksel ilkeler ve adalet kurallarından ibaret olan vaz„î/beĢeri hukuk (ilgili ve yetkililer tarafından oluĢturulmuĢ hukuk kurallarına) da yer verilerek bir karĢılaĢtırmaya gidilmiĢtir. Üç ayrı baĢlık altında ele alınan üçüncü bölümde ise genel bir Ģekilde suç kavramının Ġslâm hukuku ve beĢerî hukuk boyutu incelenmiĢtir. Hadd cezalarının anlatıldığı birinci baĢlığın altında gerek Ġslâm hukuku gerekse beĢeri hukuk bazında haddin tanımı, çeĢitleri ve boyutları ele alınmıĢtır. Sonrasında ilgili alandaki söylemlerin bir arada toplanılabilmesi hasebiyle Malikilerin görüĢüne öncelik verilerek yedi tane suç unsuru sırasıyla incelenmiĢtir. Zina suçu, zina suçunun tespitine yönelik deliller, Ġslâm ve beĢeri hukuka göre cezası karĢılaĢtırmalı bir Ģekilde aktarıldıktan sonra fıkhî mezheplerin yaklaĢımları ile günümüz hukukunun öngörüleri bağlamında kazif, içki içme, hırsızlık,yol kesme, irtidâd (Ġslâm dininden çıkma), zülüm ve haksızlık suçları mukayeseli bir Ģekilde incelenip değerlendirmeye tabî tutulmuĢtur. Üçüncü bölümün ikinci baĢlığı altında kısas ve diyet gerektiren suçlara değinilerek 'katl' yani öldürme fiili ve fıkıh kitaplarında yer alan tüm benzeri eylemler tanıtılmıĢtır. Katl fiilinin üç çeĢidinin irdelendiği bu baĢlıkta her bir çeĢidi iki hukuk açısından mukayeseli olarak değerlendirilmiĢtir. Ayrıca varis olma ve vasiyet etme durumlarına da değinilmiĢtir. Üçüncü bölümün üçüncü baĢlığında ise ta„zîr gerektiren suçlar incelenmiĢ ta„zîrin ne olduğu, meĢruiyeti, çeĢitleri ve yargıdan sorumlu en üst kimlikli hâkimin, hakkında herhangi bir nassın olmadığı suçlarda yetkisini kullanarak uygun bir ceza verebileceği konusu üzerinde durulmuĢtur. Dördüncü bölümde ispat konusu Ġslâm hukuk ve beĢeri hukuk açısından incelenmiĢtir. Ġspat yollarından biri olan ikrar (itiraf) dan baĢlanarak tanımı, meĢruiyeti, Ģartları, rükünleri ve ilgili hükümler mukayeseli bir Ģekilde ele alınmıĢtır. Daha sonra Ģahitlik, tanıklığın reddi, yeminin reddi, yazı, parmak vs. izi, ip uçlar, yemin, hâkimin bilgisi, tanık ve bilir kiĢi raporları gibi diğer ispat delilleri detaylı bir Ģekilde ele alınmıĢtır. Bu bağlamda modern yöntemler olarak anestezi, hipnotize, yalan makinesi, eğitimli köpekler ve DNA‟nın ispattaki rolü üzerinde de ayrıca durulmuĢtur. Gâib (kaybolmuĢ-kendisinden haber alınamayan) kiĢinin Ġslâm ve beĢeri hukuka göre konumunun irdelendiği beĢinci bölümde gâibin tanımı, gâib sayılma süresi, gâible ilgili ilahi ve beĢerî hükümler mukayese edilmiĢtir. ÇalıĢmamızın sonunda araĢtırmamızdan elde ettiğimiz sonuçlar özetlenerek araĢtırma sonlandırılmıĢtır.