Van Kentinde Meskun Alanlar ile Jeomorfoloji Arasındaki İlişkinin CBS Ortamında İrdelenmesi

No Thumbnail Available

Date

2025

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Abstract

Meskûn alanlar, insan yerleşimlerinin jeomorfolojik özelliklerle kurduğu doğrudan etkileşimin bir sonucu olarak şekillenmektedir. Özellikle eğimli ve engebeli arazilerde yerleşim olanaklarının kısıtlı olması, plansız yapılaşma, altyapı yetersizlikleri ve doğal afet risklerini artırmaktadır. Bu nedenle, yerleşim alanları ile jeomorfolojik birimler arasındaki ilişkinin ortaya konması; coğrafi sınırlamaların ve potansiyellerin doğru değerlendirilmesine, dolayısıyla doğal çevreyle uyumlu, güvenli ve sürdürülebilir kentleşmenin sağlanmasına olanak tanımaktadır. Bu çalışma, meskûn alanların mekânsal gelişimini jeomorfolojik uygunluk bağlamında değerlendirmek, yerleşim kararlarında coğrafi faktörlerin etkisini ortaya koymak ve doğal çevre verilerinin kentsel planlamaya entegrasyonunun önemini vurgulamak amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, Van kentindeki meskûn alanların jeomorfolojik birimlerle ilişkisi, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) aracılığıyla analiz edilmiştir. Ağırlıklı çakıştırma yöntemiyle yerleşime uygunluk haritası oluşturulmuş; mevcut yerleşim alanları ve imar planı verileri, Zonal Statistics yöntemiyle istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Analizler sonucunda, Van kentindeki mevcut yerleşim alanlarının büyük ölçüde yüksek jeomorfolojik uygunluk gösteren alüvyal ovalar, taraçalar ve eski alüvyonlar üzerinde konumlandığını ortaya konulmuştur. Ortalama uygunluk değerinin 4.36 olması, yapılaşmanın büyük oranda doğal koşullarla uyumlu olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, eğimli ve heterojen alanlarda yerleşimin sınırlı olduğu, bazı imar planı alanlarının ise düşük uygunluk değerine sahip birimlerle örtüştüğü belirlenmiştir. Jeomorfolojik uygunluk analizlerinin kent planlama süreçlerine entegrasyonu, doğal afet risklerinin azaltılması, altyapı yatırımlarının doğru yönlendirilmesi ve uzun vadeli arazi kullanım stratejilerinin geliştirilmesi açısından temel bir gereklilik hâline gelmektedir. Bu bağlamda, yerleşim kararlarında jeomorfolojik verilerin dikkate alınması; sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu, çevresel risklere karşı dirençli ve doğal eşiklerle bütünleşik dirençli kent modellerinin oluşturulmasında belirleyici bir rol üstlenmektedir. Çalışma, Van'daki kentsel büyüme dinamiklerinin jeomorfolojik koşullarla nasıl etkileşim kurduğunu açıklayarak sürdürülebilir yerleşim planlaması açısından önemli çıktılar sunmaktadır. Bu bulgular kentsel gelişimin yalnızca mevcut ihtiyaçlara değil, doğal çevrenin taşıma kapasitesine de duyarlı biçimde yönlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.Diğer taraftan CBS tabanlı mekânsal analizlerin kentsel planlama sürecine entegre edilmesinin de doğal afet risklerini azaltma ve çevresel sürdürülebilirliği sağlama açısından önemli bir katkı sunduğu sonucuna varılmıştır.
Built-up areas are shaped by the direct interaction between human settlements and geomorphological features. In particular, the limited suitability of steep and rugged terrains for habitation increases the risks of unplanned urbanization, infrastructure deficiencies, and natural disasters. Therefore, identifying the relationship between settlement areas and geomorphological units enables the accurate evaluation of geographical constraints and potentials, contributing to the development of safe, sustainable, and environmentally compatible urbanization. This study aims to evaluate the spatial development of built-up areas within the context of geomorphological suitability, to reveal the influence of geographical factors on settlement decisions, and to emphasize the importance of integrating environmental data into urban planning processes. In this context, the spatial relationship between built-up areas and geomorphological units in Van province was analyzed using Geographic Information Systems (GIS). A land suitability map was generated through the Weighted Overlay method, and statistical suitability was assessed using Zonal Statistics based on existing settlements and zoning plan data. The analysis results indicate that most of the current settlement areas in Van are located on geomorphologically suitable units such as alluvial plains, terraces, and old alluvium. An average suitability value of 4.36 demonstrates a strong alignment between urban development and natural conditions. Conversely, settlement in steep and heterogeneous areas is more limited, and some zones planned for development overlap with low-suitability units. Integrating geomorphological suitability analyses into urban planning has become essential for reducing disaster risks, guiding infrastructure investments, and developing long-term land-use strategies. In this regard, the consideration of geomorphological data in settlement decisions plays a critical role in forming resilient urban models that align with sustainability principles, mitigate environmental risks, and respect natural thresholds. This study provides valuable insights into how urban growth dynamics in Van interact with geomorphological conditions, highlighting the significance of sustainable spatial planning. The findings underscore the necessity of steering urban development not only according to current needs but also in harmony with the carrying capacity of the natural environment. Furthermore, the integration of GIS-based spatial analyses into planning processes contributes significantly to disaster risk reduction and environmental sustainability.

Description

Keywords

Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning

Turkish CoHE Thesis Center URL

WoS Q

Scopus Q

Source

Volume

Issue

Start Page

End Page

166

Collections