Browsing by Author "Kartal, Erhan"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Article 2010-2014 Yılları Arasında Van İlinde Otopsisi Yapılmış 65 Yaş Üstü Ölümlerin Retrospektif Olarak İncelenmesi(2017) Etli, Yasin; Hekimoğlu, Yavuz; Aşırdizer, Mahmut; Gümüş, Orhan; Demir, Uğur; Kartal, ErhanAmaç: Bu çalışmada, Van ilinde otopsisi yapılmış 65 yaş üstü ölüm olgularına ait demografik özelliklerin ve ölüm sebeplerinin tanımlanması, bu bulguların literatür ile karşılaştırılarak ülkemizdeki bölgesel farklılık ve benzerliklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2010-2014 yılları arasında Van ilinde otopsisi yapılmış 65 yaş ve üstü ölümlere ait otopsi raporları ve adli tahkikat evrakı retrospektif olarak incelenmiş; olgular, cinsiyet, yaş, meydana geldikleri yıllar ve mevsimler, ölüm nedenleri ve orijinleri yönünden sınıflandırılmış, elde edilen bulgular istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışma kapsamında değerlendirilen 84 olgunun yaş ortalaması 73.4±5.9 olup, olguların %81'i erkek %19'u kadındı. 65 yaş ve üstü ölümler yaz aylarında (%38.1) yoğunlaşmaktaydı. Ölümlerin başlıca orijini kazalardı (%64.3), onu doğal ölümler (%19), intiharlar (%9.5) ve cinayetler (%3.6) izliyordu. Kaza orijinli ölümler arasında trafik kazalarının oranı %72.2 idi. Sonuç: Van ilinde 65 yaş ve üstü doğal ölümlere yapılan otopsi sayısının Türkiye'nin diğer illerinde uygulanan otopsi sayısından daha düşük kaldığı tespit edildi. Ülkemizde ve özellikle yöremizde yaşayan halkın otopsiye karşı direncinin ve hekimlerimizdeki yaşlılardaki her ölümün, \"doğal ölüm\" olabileceği ön yargısının kırılması için yürütülecek eğitim faaliyetlerinin, yaşlılardaki otopsi sayısının artması konusunda önemli bir adım olacağı vurgulandı.Article Association of Ramadan and Death Rates in a Metropolitan City in Turkey: a Review of Literature and a Seasonally Adjusted Study(Springer, 2024) Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Asirdizer, MahmutIn this study, death rates for a metropolitan city were analyzed over a period of 33 years to investigate any potential relationship between the month of Ramadan and death rates. The study also aimed to obtain seasonally adjusted results using time series analysis. Ultimately, the total evaluation of the 33-year period revealed no significant variation in death rates between Ramadan and non-Ramadan periods. Separate analyses for each season with time series also yielded no significant findings for most parameters, with the exception that the number of female deaths during Ramadan in winter was significantly higher than expected. According to these results, the increase in the number of deaths observed among women during the winter Ramadan period requires further investigation to determine whether a causal relationship exists. The use of seasonally adjusted approaches and time series analyses in future Ramadan and health studies is crucial for the accuracy of the results.Article Bütan Gazı Soluması Sonucu Meydana Gelen İki Ani Ölüm Olgusunda Olay Yeri ve Otopsi Bulguları(2023) Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Demir, Uğur; Ata, Uğur; Asirdizer, MahmutSolvent inhalasyonu halen dünya çapında gençlerin morbidite ve mortalitesinden sorumlu olan ve toplum üzerinde olumsuz etkileri bulunan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türkiye'de solvent inhalasyonu, sigara ve alkol bağımlılığından sonra en sık görülen madde kötüye kullanımı olup, bütan ve propanın en sık solunan maddeler olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, biri intihar, diğeri kaza ile n-bütan solunması sonucu meydana gelmiş iki ölüm vakasının patoloji ve toksikolojik analiz sonuçları ile olay yeri bilgileri sunulmaktadır. Literatürde, bütan gazı solunmasına bağlı olarak hastaneye kaldırılan olgularda ve ölüm olgularında klinik bulgular ayrıntılı olarak tanımlanmış ise de, olay yeri ve otopsi bulgularını tanımlayan makale sayısı sınırlıdır. Bu olgu sunumunda, özellikle olay yeri ve ölü muayenesinde pratisyen hekimlerin karşılaşabilecekleri bulguların ve otopsi bulgularının tanımlanması amaçlanmıştır. Sonuç olarak, ceset muayenesine katılan pratisyen hekimlerin doğru toksikolojik analizler ve ölüm sebebinin doğru tespit edilebilmesi için, olay yeri ve ceset üzerindeki bulgular konusunda dikkatli olmaları önemlidir. Bu hekimlerin, cesede yakın yerde bulunan tiner, yapıştırıcı veya gaz kaynağı, cesedin başına geçirilmiş naylon torba, cesedin yakınında veya giysilerinde bulunan kusmuk lekeleri gibi bulguların varlığı veya yokluğu konusunda adli tıp uzmanlarına ipuçları vermeleri gerekmektedir.Article A Case Who Died Due To the Suicidal Intake of Aluminum Phosphide(2017) Hekimoğlu, Yavuz; Etli, Yasin; Kartal, Erhan; Gümüş, Orhan; Aşırdizer, Mahmut; Demir, UğurAlüminyum fosfit zehirlenmesi Türkiye ve gelişmiş ülkelerde nadir görülmesine rağmen yüksek ölüm oranı nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. \"% 57 Fumiphos\" ticari ad altında piyasaya sürülen, 3 g ağırlığındaki alüminyum fosfat tabletleri % 57 alüminyum fosfit ve % 43 amonyum karbonat içermektedir. Bu makalede, Türkiye'de nadir görülen bir alüminyum fosfit zehirlenmesi olgusunun klinik, olay yeri inceleme ve otopsi bulgularının tanımlanması ve olgumuzun verileri ile literatür bilgilerinin karşılaştırmalı olarak tartışılması amaçlanmıştır.20 yaşındaki erkek olgu, askerlik görevini yaparken, alüminyum fosfit alımını takiben ambulans ile hastaneye kaldırılmış ve yoğun kardiyo-pulmoner resusitasyon çabaları sonrası ex olarak kabul edilmişti. Tanık ifadelerinden, hastanın ağız yoluyla kutusunun üzerinde \"Fumiphos 57% aluminum phosphide\" yazan ve hastanın ceket cebinde bulunan bir zehir aldığı, sosyal medyada ölüm hakkında bazı ifadeler paylaştığı öğrenilmişti. Uygulanan adli otopside makroskobik bulgular tanımlanmış, otopside elde edilen doku örnekleri mikroskobik olarak incelenmişti. Otopside elde edilen örneklerin toksikolojik analiz sonuçlarında, mide içeriğinde 14184 ng/g alüminyum bulunduğu, iç organ ve kas örneklerinde p-tolüen sülfonik asit saptandığı rapor edilmişti.Otopside elde edilen makroskopik ve mikroskopik bulgular, literatürde tanımlanan non-spesifik bulgular ile uyumlu bulunmuştu. Suç mahalli, otopsi ve toksikolojik analiz bulgularının değerlendirilmesi sonucunda, kişinin ölümünün alüminyum fosfit zehirlenmesi nedeniyle meydana geldiğine karar verilmişti.Bu olgu sunumunda, zehirlenme şüphesi olan olgularda uygulanması gereken adli tıp prosedürüne dikkat çekilmiş, gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülen ancak Türkiye'de ve gelişmiş ülkelerde nadir görülen bir durum olan, alüminyum fosfit zehirlenmesinden ölen bir olgu sunulmuş ve alüminyum fosfit zehirlenmesine karşı alınacak önlemler tanımlanmıştır. Ayrıca klasik literatürde nadiren tanımlanmış olan mevcut olgunun makroskopik ve mikroskopik bulgularının adli tıp araştırmacılarına alüminyum fosfit zehirlenmesi için rehber olacağını düşünmekteyizSpecialist Thesis The Characteristics of Fractures Located in the Skull Base and Extending To the Skull Base, Observed in Traffic Accidents and Falls From Height(2023) Ekiz, Aykut; Kartal, ErhanKafa travmaları, baş bölgesinin dışarıdan gelen bir kuvvetin etkisiyle yaralanmasıdır. Kafa travmaları; skalp ve deri abrazyonları, fasiyal ve dental yaralanmalar veya kubbe kırıkları gibi baş bölgesinde oluşabilecek her türlü yaralanmayı içine alırken, bu travmalarda beyin ve beyin zarlarında bir hasar oluşması zorunlu değildir. Bu travmalar sonrası laserasyon, ekimoz, abrazyon veya fraktür gibi lezyonlar oluşabilmektedir (1). Travmatik beyin hasarı ise herhangi bir dış mekanik etki sonrası oluşan beyindeki yaralanmaları tanımlamaktadır. Travmatik beyin hasarı sonrası geçici veya kalıcı bilinç değişiklikleri, organik lezyonlar veya psikopatiler oluşabilmektedir. Daha ağır travmalarda epileptik nöbetler, koma, motor veya duyusal kayıplar ve hatta ölüm dahi meydana gelebilmektedir (1,2,3). Kafa travmaları sebeplerine göre iki ana başlıkta toplanabilmektedir: I. Künt Kafa Travması; a) Yüksek enerjili kafa travmaları, b) Düşük enerjili kafa travmaları. II. Penetran Kafa Travmaları; a) Ateşli Silah Yaralanmaları, b) Delici Alet Yaralanmaları. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde, 01.01.2012 - 31.12.2022 tarihleri arasında çeşitli sebeplerle çekilmiş olan Beyin Bilgisayarlı Tomografi (BT)'leri incelenerek, trafik kazası ve yüksekten düşme olguları ile ilgili olarak kafa kaidesini ilgilendiren kemik kırıkları bulunan 155 erkek ve 59 kadından oluşan toplam 214 kişilik popülasyona ait BT görüntüleri retrospektif olarak incelenmiştir. Olguların 155 (%72,42)'i erkek ve 59 (%27,57)'u kadındı. En yoğun yaş aralığı 135 (%63,03) ile 0-9 yaş grubuydu. Olgularımızın %78,5'i 20 yaş altındaydı. Orijine göre incelendiğinde erkeklerde %84,5, kadınlarda %84,7 ile yüksekten düşmelerin birinci sırada yer aldığı görüldü. Bunu %10,7 ile araç içi trafik kazası (AİTK) ve %4,67 ile araç dışı trafik kazası (ADTK) takip ediyordu. Tüm vakalar içinde en fazla görülen kırık şekli %71 ile lineer kırıktı ve en fazla kırık oluşan bölge orta fossa idi. En fazla kırılan kemik 90 (%42) adet ile frontal kemikti. Bunu 83 (%38,7) ile temporal kemik izlemiştir. Kafa içi lezyon grubu incelendiğinde en fazla vaka bulunan grup %23,3 ile lezyon görülmeyen gruptu. Lezyon görülen grupta ise erkeklerde ilk sırada, %23,9 ile 'diğer lezyonlar' görülürken; kadınlarda ilk sırada %22 ile epidural hematom (EDH) görülmüştür. Kafa travmaları sonucu oluşan kafa tabanı kırıkları ister tek başına görülsün ister diğer kafa içi lezyonlar ile birlikte görülsün, adli tıp açısından önemli bir sorundur. Çalışmamızda yüksekten düşme, AİTK ve ADTK sonucu kafa tabanı kırığı oluşan olguların özelliklerini belirlemeye çalıştık. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre, özellikle çocukluk çağında olmak üzere yaşamın tamamında görülen travmalara bağlı kafa tabanı kırıkları önemli bir morbidite sebebidir. Ev, iş ve okul gibi yerlerde düşmelere karşı güvenlik önlemlerin alınması, ailelerin çocuk yetiştirilmesi konusunda eğitilmesi, trafik kurallarına uyulması ve insanların trafik kültürü konusunda bilinçlendirilmesi hususlarının, çalışmamızdaki vakalarımızın %78,5'lik kısmının 20 yaş altında olması nedeniyle yararlı olacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Kafatası, Kafa Tabanı, Adli Tıp, Radyoloji, BT, Kırık, Kubbe, Kaide, Yüksekten Düşme, Trafik Kazası.Article Cinsel Suç Sanığının Tanımlanmasında Penisin Adli Görüntü Karşılaştırmaları(2022) Asirdizer, Mahmut; Kösem, Mehmet Esat; Kartal, Erhan; Akburak, ÖmerCinsel taciz, tüm halka açık yerlerde insanları etkileyen sosyal bir sorun olarak tanımlanmaktadır. İnternetin yaygınlaşması aynı zamanda cinsel taciz ve çocuk pornografisinin de yayılmasına yol açmıştır. Bu çalışmada, bir sosyal ağda 12 yaşındaki bir kız çocuğu ile paylaşılan penis-el görüntüsünün 2 şüphelisinin dermatolog ve üroloğun katkılarıyla analizi sunulmaktadır. İki zanlının elinde tutulan penislerin fotoğrafları sosyal ağda paylaşılan fotoğrafla karşılaştırıldığında, nevüs, yara izleri ve morfolojik özelliklerin zanlılardan birinin penisiyle uyumlu olduğu belirlendi. Karşılaştırmada aynı zamanda penisin dorsumundaki vasküler yapının benzerliğinden ve farklılığından da yararlanıldı. Sonuç olarak, özellikle şüpheli sayısının arttığı durumlarda, bu tür genital bölge görüntü karşılaştırmaları için bir karşılaştırma prosedürü oluşturulması önerilmiştir.Article The Effect of Altitude and Climate on the Suicide Rates in Turkey(Elsevier Sci Ltd, 2018) Asirdizer, Mahmut; Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Tatlisumak, Ertugrul; Gumus, Orhan; Hekimoglu, Yavuz; Keskin, SiddikSuicide is one of the most important public health problems. There was an association between suicide and several factors such as psychiatric diseases and psychological characteristics, somatic illness, cultural, socioeconomic, familial, occupational and individual risk factors. Also, high altitude and climatic factors including high temperature, cloudiness, more sunshine and low rainfalls were defined as some of these risk factors in the literature. In this study, we aimed to investigate correlation between suicide rates and altitudes of all cities in Turkey and between suicide rates and climatic factors including Rainfall Activity Index, Winter Mean Temperatures, Summer Mean Temperatures and Temperature Difference between January and July previously defined by several authors in the broad series in Turkey. In Turkey, 29865 suicidal deaths occurred in 10 years period between 2006 and 2015. Of them, 21020 (70.4%) were males and 8845 (29.6%) were females. In this study, we found that high altitude above 1500 m, winter median temperature lower than - 10 degrees C and hard temperature changes above 25 degrees C between winter and summer of settlements were important factors that affected on female suicide rates appropriate to knowledge which defined in previous studies. In conclusion, we suggested that the associations among suicide rates with altitudes and climate should be studied in wider series obtained from different countries for reaching more reliable results.Article The Effect of the Presence or Absence of Skull Fractures on Intracranial Lesion Development in Road Traffic Accidents(Elsevier Sci Ltd, 2021) Asirdizer, Mahmut; Kartal, Erhan; Ekiz, Aykut; Oymak, Ismail; Tilki, Ismail; Tilki, Gizem Demet SeverObjective: The aim of this study was to investigate the effect of the presence or absence of skull fractures on the development of intracranial lesions in cases of head trauma associated with traffic accidents. Materials and methods: A retrospective review was made of the medico-legal reports of 774 cases with injuries sustained in a traffic accident and which applied for expert examination as forensic cases at the Department of Forensic Medicine of our University between 1 January 2014 and 31 December 2019. A total of 162 cases (20.1%) were identified which were radiologically diagnosed with at least one skull fracture or intracranial lesion. These cases were evaluated in terms of age, gender, type of accident, and localization of skull fractures and/or intracranial lesions, and they were compared statistically to determine whether the presence or absence of skull fractures affected the development of intracranial lesions. Results: The 162 cases evaluated comprised 120 males and 42 females with a mean age of 25.1 +/- 16.4 years. Intracranial lesions were accompanied by skull fractures in 77 cases, skull fracture alone was determined in 18 cases, and intracranial lesion alone in 67 cases. Skull fractures were mostly (64.5%) seen in the 1-20 years age group, and the intracranial lesions (90%) were mostly seen in the >= 41 years age group. Linear and diastatic fracture rates were highest in the temporal and frontal regions. The intracranial lesion/case ratio was 1.5/1 in cases without skull fracture, and 1.2/1 in cases with skull fracture. Conclusion: The results of this study showed that the rate of linear or diastatic fractures was higher in females, which was associated with skull thickness. Skull fractures were found to occur most between the ages of 1 and 20 years, and the presence of skull fractures was determined to reduce the incidence of intracranial lesions by decreasing intracranial pressure.Specialist Thesis Investigation of Gender and Age-Related Morphological Changes in Human Hyoid Bone Using Three-Dimensional Computerized Tomography Images in Eastern Anatolia Population (turkey)(2023) Mutlu, Gizem Demet; Kartal, ErhanCesetlerin kimlik tespiti, dışarıdan teşhis edilemeyecek kadar bozulmuşsa, bir kaza veya doğal afet nedeniyle ciddi bir travma geçirmişse veya olay mahallinden sadece kemik parçaları çıkmışsa son derece zor olabilmektedir. Radyolojik görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere paralel olarak herhangi bir girişimsel işlem yapılmadan elde edilen 3 boyutlu BT görüntüleri adli kimlik tanımlamasında kullanılabilirlik açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Adli antropometrik incelemelerde her popülasyon için özgün parametreler oluşturmak ve dimorfizm gösteren bölgeleri değerlendirmek esastır. Literatürde standardize edilmiş geniş yaş grupları üzerinde hyoid kemiğinden cinsiyet belirlemek için pek çok kriteri kullanan bir çalışma yoktur. Aynı şekilde Doğu Anadolu'ya ait veriler için de literatürde herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Doğu Anadolu bölgesi popülasyonunda cinsiyet ve yaş tahmininde kullanılabilecek hyoid kemiği ölçümlerini ve morfolojik özelliklerini belirlemek ve bulguları diğer çalışmalarla karşılaştırmaktır. Bu amaca uygun olarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde 1 Ocak 2015-31 Aralık 2022 tarihleri arasında çekilen 160 erkek ve 160 kadın olmak üzere yaş ve cinsiyete göre standardize edilmiş 320 kişinin bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarının retrospektif analizi yapıldı. Çalışmada, BL (gövde uzunluğu), BH (gövde yüksekliği), RCL (sağ büyük kornunun maksimum uzunluğu), LCL (sol büyük cornu'nun maksimum uzunluğu), HLI (hyoid iç uzunluğu), HLE (hyoid dış uzunluğu), WCSI (kornuların iç üst uç genişliği), WCSE (kornuların dış üst uç genişliği)'ni içeren toplamda 8 ölçüm yapılmıştır. Ayrıca, hyoid kemikler, beş hyoid tipi için ve füzyon durumuna göre sınıflandırılmıştır. Bu ölçümlerden elde edilen veriler tanımlayıcı ve kapsamlı istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Hesaplamalarda SPSS istatistik paket programı kullanıldı ve istatistiksel anlamlılık düzeyi %5 olarak belirlendi. Ayrıca, ölçülen özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve yaş tahminine etkisini belirlemek için Tek Değişkenli Diskriminant Analizi ve Kademeli Diskriminant Analizi kullanılmıştır. Kademeli Diskriminant Fonksiyon Analizi, verilerin tümü birlikte kullanıldığında, erkek vakalarda %77,5, kadın vakalarda %75,0 ve toplamda %76,3 doğruluk oranıyla cinsiyet tahmini yapılabileceğini göstermiştir. Sadece metrik ölçümler kullanıldığında bu oranlar erkek olgularda %78,1, kadın olgularda %80,6 ve tüm olgularda %79,4 idi. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre hyoid kemiklerin radyolojik antropometrik ölçümlerinin orta derecede cinsel dimorfizm gösterdiği ve cinsiyet tahmini açısından tek başına kullanım için kabul edilebilir bir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı belirlenmiştir. Hyoid kemiği ölçümlerinden doğru yaş tahmini oldukça şüphelidir, çünkü kademeli diskriminant fonksiyon analizinde doğruluk oranları son derece düşük bir değere (%36,9) sahiptir. Sonuç olarak, cinsiyet belirlemede tek başına hyoid kemik ölçümlerinin güvenilirliği sınırlı bulunmuş; bu ölçümlerin başka ölçümlerle desteklenmesi gerektiği önerilmiştir. Yaş grubu ayrımının düşük olması nedeniyle elde edilen verilerin bu amaca uygun olmadığı da tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hyoid Kemik, Cinsiyet Tahmini, Yaş Tahmini, Radyolojik Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.Specialist Thesis Investigation of Sexual Dimorphism of Anthropometric Measurements in the Human Mandible Using Three-Dimensional Computed Tomography Images in the Eastern Anatolia Region Population (turkey)(2023) Mutlu, İsmail; Kartal, ErhanKimliklendirme canlı veya ölü insanın tanımlanması ve diğer şahıslardan ayırt edilmesini sağlayacak özelliklerin ortaya konulmasına işlemi olup, adli tıp açısından çok değerli, ancak bir o kadar da zorlu bir süreçtir. Adli kimliklendirmede, pek çok parametrenin yanı sıra, radyolojik görüntüleme yöntemleri ile elde edilen veriler de önemli bir yer tutmaktadır. Literatürde mandibulanın cinsiyet, yaş ve ırka bağlı değişikliklerinin kimliklendirme için kullanımına dair hem kuru kemikler üzerinde yapılan ölçüm sonuçlarını hem de radyolojik ölçüm sonuçlarını içeren çalışmalar mevcut ise de, mandibuladan cinsiyet tayinine ilişkin geniş standardize yaş gruplarında çok sayıda parametre kullanan bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, Doğu Anadolu bölgesindeki popülasyonda mandibula ölçümlerinin hangilerinin cinsiyet ve yaş tahmini için kullanılabileceğinin belirlenmesi ve sonuçların diğer literatür bulguları ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak, 01.01.2015- 31.12.2022 tarihleri arasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde çekilmiş, yaş gruplarına ve cinsiyete göre standardize edilmiş 160 erkek ve 160 kadın olmak üzere 320 kişinin bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmada iki kondil arası genişlik (BC), iki gonion dış tarafı arası genişlik (BG), iki gonion ön iç tarafı arası genişlik (BA), iki mental foramen arası genişlik (BM), çift taraflı foramen - çene kenarı arası mesafe (DMI), çift taraflı kondil ucu - angulus arası mesafe (MRH), çift taraflı kondil ucu - koronoid çıkıntı arası mesafe (MRB), çift taraflı kondil ucu – mentum ucu arası mesafe (MDL), çift taraflı angulus – mentum ucu arası mesafe (MBL), mandibulanın ön - arka mesafesi (DFB) olmak üzere toplamda 15 ölçüm yapılmıştır. Bu ölçümler ile elde edilen veriler için tanımlayıcı istatistik analiz yapılmıştır. Hesaplamalar için SPSS istatistik paket programından yararlanılmış ve hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi %5 olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, ölçümü yapılan özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve yaş tahmininde etkisini belirlemek üzere, Univariate Diskrimiant Analizi ve Adımsal (Stepwise) Diskriminant Analizi yapılmıştır. Yapılan Stepwise Diskriminant Fonksiyon Analizi'ne göre erkek olgularda %71,3; kadın olgularda %65,0 ve tüm popülasyonda %68,1 doğruluk oranında cinsiyet tahmini yapılabildiğini ortaya konulmuştur. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre alt çenelerin radyolojik antropometrik ölçümlerinin orta derecede eşeysel dimorfizm gösterdiği ve cinsiyet tahmini açısından tek başına kullanım için kabul edilebilir bir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı belirlenmiştir. Bu saptamalar doğrultusunda Doğu Anadolu popülasyonunun mandibulasının daha az cinsel dimorfizm gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Yaş tahmininde, Tek Değişkenli Diskriminant Analizi ile %30,3 ve genel popülasyonda Kademeli Diskriminant Fonksiyon Analizi ile %34,1 gibi düşük doğruluk oranları, çene ölçümlerinden doğru yaş tahmini olasılığının çok düşük olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak mandibula ölçümlerinin cinsiyet belirlemede tek başına güvenilirliğinin sınırlı olduğu, diğer ölçümlerle desteklenmesi gerektiği ve yaş grubu ayrımının düşük olması nedeniyle elde edilen verilerin bu amaca uygun olmadığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Mandibula, Cinsiyet Tahmini, Yaş Tahmini, Radyolojik Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.Article An Investigation of the Effect of the Covid-19 (sars-Cov Pandemic on Occupational Accidents (tokat-Turkey)(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2023) Demir, Ugur; Asirdizer, Mahmut; Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Hekimoglu, YavuzThe aims of this study were to compare the incidence of occupational accidents during one-year periods of the COVID-19 Pandemic and before the COVID-19 Pandemic, and to determine in which sectors occupational accidents occurred and what types of injuries were sustained in the population of Tokat, Turkey. A retrospective review was made of the records of Tokat State Hospital of patients injured in occupational accidents between 12.03.2019 and 11.03.2021. The patients injured in occupational accidents were classified according to age, gender, sector, accident type, trauma localization and type, time of the accident, and outcome of the injuries. Of 608 patients injured in occupational accidents, 384 (63.2%) were injured in the period before the pandemic and 224 (36.8%) were injured in the period during the pandemic (p < 0.001). Most work-related injuries occurred in the industry sector (n = 287; 47.2%; p < 0.001). Occupational accidents increased in the service sector (p < 0.001), but decreased in other sectors. The increase in occupational accidents in the health sector (p < 0.001) and transportation sector (p < 0.05) within the service sector caused a general increase despite the decrease in other service sectors (p > 0.05). In current study, the increase in the number of injuries in the transportation sector due to the increase of motor courier accidents, in health sector, and in pandemic quarantines were remarkable. It was evaluated that this narrow-scoped study pioneered comprehensive studies on the measures that can be taken to prevent occupational accidents in such pandemics in the future.Article Maluliyet Oranlarının Yaş ve Cinsiyet İle İlişkisinin Değerlendirilmesi(2017) Gümüş, Orhan; Kartal, Erhan; Demir, Uğur; Hekimoğlu, Yavuz; Aşırdizer, Mahmut; Etli, YasinAmaç: Bu çalışmada, Van ilinde maluliyet muayenesi için başvuran 548 olguya ait raporların geriye dönük değerlendirilmesinin yapılarak, Van ilindeki maluliyet olguların profillerinin belirlenmesi ve daha önce ülkemizde yapılan çalışmalarda rastlamadığımız üzere maluliyet oranları ile yaş ve cinsiyetin arasında istatistiksel bir ilişki olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda 01.01.2014 tarihinden, 31.12.2015 tarihine kadar olan 2 yıllık dönemde müracaat etmiş 548 kişiye ait maluliyet raporları geriye dönük olarak incelenmiş; bu olgular olay türü, yaş, cinsiyet, yaralanmanın meydana geldiği ay ve yıl, yaralanmanın meydana geldiği bölge, maluliyete esas teşkil eden veya maluliyete mahal olmayacak vücut bölgeleri, her vücut bölgesine göre maluliyet oranlarının dağılımı ve genel maluliyet oranları yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların %69,9'u erkek, %30,1'i ise kadındı. Olguların %91,6'sını trafik kazaları sonucu yaralanmaların oluşturduğu saptanmış, %19,5'inde yaralanmaları sekel bırakmadan iyileştiğinden maluliyet tayinine mahal olmadığına karar verilmişti. Sonuç: Çalışmamızda, kadın olguların ortalama maluliyet puanları ile erkek olguların ortalama maluliyet puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamış olmasına karşın; yaş gruplarına göre maluliyet oranı ortalama puanlarının 40 yaş üstündeki artışı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş olup, bu durum, yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan osteoporoz, artroz gelişimi, kalp ve akciğer hastalıkları v.b. gibi durumların travma sonucu ortaya çıkan hasarın şiddetlenmesinde ve iyileşme sürecinin gelişiminin engellenmesinde rol aldıkları şeklinde değerlendirilmiştir.Article Non-Traumatic Ecchymoses: a Literature Review From a Medico-Legal Perspective(Elsevier Sci Ltd, 2023) Asirdizer, Mahmut; Besik, Elif Zeynep; Kartal, ErhanEcchymosis, as a general term, refers to discoloration of the skin due to the presence of extravasated blood into the dermis and/or subcutaneous tissue. However, it can occasionally be observed without any trauma, as a symptom of disease, a clinical condition, or even during the course of treating a disease. It is extremely important that these non-traumatic lesions are known and recognized and can be distinguished from traumatic ecchymoses by both clinicians and forensic scientists.This review of the literature includes detailed descriptions of non-traumatic periorbital ecchymosis, Slapped Cheek Syndrome, Cullen's Sign, Grey Turner's Sign, Stabler's Sign, Ransohoff Sign, Bryant's Sign, postsacral ecchymosis, perianal ecchymosis, Fox's Sign, other lower leg ecchymosis, and ecchymosis on various body regions.In this article, it is emphasized that failure to correctly identify these findings may subject practitioners to malpractice lawsuits, and failure to correctly identify findings by forensic experts may result in unjust legal judgments against people or loss of rights. It is also this review encourages accurate diagnosis of non-traumatic ecchymoses.Article Pulmonary Parasitic Embolization Caused by Micro Ruptured Hydatid Cyst: an Autopsy Case(Duzce Univ, Fac Medicine, 2023) Ata, Ugur; Caglayan, Derya; Celik, Cemil; Kartal, Erhan; Akcay, ArzuEchinococcosis generally remains asymptomatic for many years, but it can also be fatal if complications like cyst rupture or superinfection occur. It is highly uncommon for a macroscopically non-ruptured cyst to cause death, and its exact mechanism is unknown. In the literature, there are several cases with identical characteristics diagnosed by autopsy. This autopsy case has illustrated the death due to a micro ruptured hydatid cyst. The deceased's lung underwent microscopic inspection, and it revealed broad intraalveolar hemorrhage, edema, severe hyperemia, neutrophil stasis in the interstitial capillary lumens, and a large number of parasites in the capillary lumen. Anaphylaxis against cyst contents that leaked into the bloodstream from liver cysts and non-thrombotic pulmonary embolization were shown to be the causes of mortality. In countries where echinococcosis is endemic, echinococcosis should be considered in all cases of anaphylaxis and sudden death.Article Sex Estimation From the Clavicle Using 3d Reconstruction, Discriminant Analyses, and Neural Networks in an Eastern Turkish Population(Elsevier Ireland Ltd, 2022) Demir, Ugur; Etli, Yasin; Hekimoglu, Yavuz; Kartal, Erhan; Keskin, Siddik; Yavuz, Alparslan; Asirdizer, MahmutSex estimation of skeletal remains is an important aspect of forensic anthropology. The clavicle is a bone with relatively high accuracy in sex determination. In this study, 7 clavicular parameters were obtained using the CT images and 3D reconstruction of 360 cases equally distributed as 180 males and 180 females. Sex determination was made using univariate, linear, and stepwise discriminant analyses, and multilayer perceptron neural networks. Maximum sex determination accuracy of 85.3% was achieved with univariate analysis, 89.4% with linear discriminant analysis, 90.0% with stepwise discriminant analysis, and 91.4% with multilayer perceptron neural networks. Significant changes were observed in the MLC, APMD-R and CDC parameters according to age, and these were determined to affect the accuracy of sex determination in different age groups. In forensic anthropological studies, more reliable results can be obtained by considering the confounding factors during sampling. Although high accuracy rates can be achieved with neural networks, the results should be approached with caution.Article Sex Estimation From the Hyoid Bone Measurements in an Adult Eastern Turkish Population Using 3d Ct Images, Discriminant Function Analysis, Support Vector Machines, and Artificial Neural Networks(Elsevier Ireland Ltd, 2024) Mutlu, Gizem Demet; Asirdizer, Mahmut; Kartal, Erhan; Keskin, Siddik; Mutlu, Ismail; Goya, CemilThe hyoid bone is one of the bones in the human body that shows sexual dimorphism. The anthropological and anthropometric characteristics that determine sexual dimorphism are influenced by demographic differences. The aim of this study was to investigate the rate of sexual dimorphism of the hyoid bone in the adult Eastern Turkish population from the examination of the 3D computed tomography images of 240 patients, using discriminant function analysis (DFA), support vector machines (SVM), and artificial neural networks (ANN). These evaluations were based on eight hyoid measurements that have been frequently used in previous CT studies. The results showed that all eight measurements were higher in males than in females (p = 0.000). It was determined that sex could be estimated accurately at up to 93.3 % using DFA, 93.8 % using SVM and 95.4 % using ANN. The maximum accuracy rate achieved to 94.2 % in males using SVM, and 95.8 % in females using ANN. These high rates of sexual dimorphism found using DFA, SVM, and ANN in this study indicate that characteristics of the hyoid bone can be utilized to determine sex in the Eastern Turkish population.Article Sex Estimation Using Foramen Magnum Measurements, Discriminant Analyses and Artificial Neural Networks on an Eastern Turkish Population Sample(Elsevier Ireland Ltd, 2022) Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Asirdizer, Mahmut; Hekimoglu, Yavuz; Keskin, Siddik; Demir, Ugur; Celbis, OsmanBackground: Although many studies have been conducted using the foramen magnum for sex estimation, recent findings have indicated that the discriminant and regression models obtained from the foramen magnum may not be reliable. Artificial Neural Networks, was used as a classification technique in sex estimation studies on some other bones, did not used in sex estimation studies on the foramen magnum until now. The aim of this study was sex estimation on an Eastern Turkish population sample using foramen magnum measurements, discriminant analyses and Artificial Neural Networks. Methodology: The study was performed on the CT images of a total of 720 cases, comprising 360 males and 360 females. For sex estimation, discriminant analysis and Artificial Neural Networks were used. Results: The accuracy rate was 86.7% with discriminant analysis and when sex estimation accuracy was deter-mined according to cases with posterior probabilities above 95%, the accuracy ranged from 0% to 33.3%. With the use of the discriminant formulas of 2 other studies, obtained from different Turkish samples, sex could be determined at a rate of 84.6%. Some formulas were found to be unsuccessful in sex estimation. Sex estimation accuracy of 88.2% was achieved with Artificial Neural Networks.Conclusion: In this study, it was found that sex could be determined to some extent with discriminant formulas from other samples from the same population, although some formulas were unsuccessful. With the use of image processing techniques and machine learning algorithms, better results can be obtained in sex estimation.Article Suicides in Turkey: 25-Year Trend (1995-2019)(Wiley, 2022) Kartal, Erhan; Demir, Ugur; Hekimoglu, Yavuz; Keskin, Siddik; Asirdizer, MahmutThe assessment of national suicide risks is considered critical in many countries for the establishment of suicide prevention initiatives aimed at considerably lowering suicide rates. The aim of this study is to identify at-risk suicide populations by reviewing the suicides in Turkey over a 25-year period. The Turkish Statistical Institute's suicide statistics for 1995-2019 in Turkey was retrospectively reviewed in current article. The data collected in the study was statistically analyzed using the MINITAB vn 14 software. Between 1995 and 2019, the total number of suicides in Turkey was 66,819, and suicide rates, especially in males, showed an increasing trend in this period. Males comprised 68.3% of the total cases, and most (27.2%) were aged 15-24 years. Suicides mostly occurred between May and July (27.7%), of individuals with a primary school level of education (51.7%) and who were married (6.0 per 100,000). Illness was most important risk factor for suicide (36.8%) and hanging (47.5%) was the leading suicide method in all age groups and in both genders. Despite the fact that Turkey's suicide rate is lower than many other countries, the growth in male suicide rates is concerning. Suicides are likely to become a severe problem in Turkey in the near future unless measures like education, psychiatric evaluations, the reactivation of psychological counseling service phone lines, and the establishment of youth counseling centers, as described in this paper, are taken.Article Türkiye'de Uygulanan Farklı Yönetmelik ve Tüzüklere Göre Değerlendirilen Vakalarda Maluliyet, Özürlülük, Engellilik Oranlarının Karşılaştırılması(2024) Demir, Uğur; Kartal, Erhan; Asirdizer, MahmutAmaç: Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 tahminlerine göre, dünya genelinde 1,3 milyar kişi, diğer bir deyişle 6 kişiden 1’i veya toplam dünya nüfusunun %16’sı ciddi derecede fiziksel veya mental olarak engellidir. Değişen maluliyet, özürlülük, engellilik (MÖE) yönetmelik ve tüzükleri, aynı yaralanma için farklı olarak MÖE oranlarının çıkmasına neden olabilmektedir. Sunulan çalışma, herhangi bir yönetmelik/tüzük kapsamında değerlendirilmiş MÖE oranı tanımlanmış olguların bu oranlarının diğer yönetme-lik veya tüzükler kapsamında MÖE oranının değişip değişmediğinin, değişiyor ise bu değişimin hangi oranda olduğunun saptanması amaçlanmıştır. Materyal ve metod: Çalışmada iki farklı üniversitede 100 olgu üzerinde farklı yönetmelik ve tüzüklere göre hesaplanmış MÖE oranları, A,B,C ve D olarak dört gruba ayrılan farklı diğer yönetmelik ve tüzüklere göre de hesaplanarak, aralarındaki farklılıklar istatistiksel olarak hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmada 70 erkek ve 30 kadın olmak üzere, toplam 100 kişiye (ortalama yaş: 31,4±16,0) ait MÖE raporları değerlendirildi. Farklı diğer yönetmelik ve tüzüklere göre yapılan toplam altı karşılaştırmadan 5’inde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptandı. Sonuç: Tıp ve hukuk alanında ortak bilimsel toplantılar düzenlenerek MÖE hesaplamalarının uluslararası standartları ve kişinin mesleği, yaşı ve cinsiyeti gibi özellikleri de göz önüne alacak şekilde tek bir kılavuz altında toplanmasının hak kayıplarının olduğu kadar haksız kazançların da önüne geçeceği öngörüldü.Article Vücut Sıvılarında Antemortem Postmortem Etil Alkol Düzeyinin Belirlenmesinde Kullanılan Biyobelirteçler(2016) Kartal, Erhan; Gümüş, Orhan; Hekimoğlu, Yavuz; Aşırdizer, Mahmut; Etli, YasinEtil alkol kullanımı pek çok açıdan adli tıp pratiği ile çakış-maktadır. Bu durum etil alkol kullanımının ve postmortemüretiminin tespit edilmesini adli tıp açısından son dereceönemli kılmaktadır. Buna karşın antemortem-postmortem alkoldüzeylerinin belirlenmesinde klasik yöntemlerin pek çokdurumda yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu durum etil alkolkullanımının tespiti için ek yöntemlere ihtiyaç duyulmasına sebepolmaktadır. Gama Glutamil Transferaz, Ortalama EritrositHacmi ve Karbonhidrat Takısı Eksik Transferrin gibi bazı yöntemlerinbelli dezavantajlarının olması da kullanım alanlarınıve yararlarını sınırlamaktadır. Son yıllarda etanol kullanımınıngöstergesi olarak tanımlanan etil glukronid, etil sülfat, fosfatidiletanol,5-hidroksitriptofol 5-hidroksiindol asetik asit oranıve yağ asidi etil esterleri gibi biyobelirteçlerin yararlılıkları pekçok çalışma ile kanıtlanmıştır. Bu derlemede, antemortempostmortem etil alkol ayrımı konusunda bu tür yeni yöntemlerinkullanımının yaygınlaştırılmasının öneminin vurgulanmasıamaçlanmıştır.