Diş Hekimliği Uzmanlık Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/14
Browse
Browsing Diş Hekimliği Uzmanlık Tezleri by Title
Now showing 1 - 20 of 25
- Results Per Page
- Sort Options
dentistry-specialization-thesis.listelement.badge A Bibliometric Analysis of Orthodontics Articles in Periodical Dentistry Journals in Turkey(2020) Dinç, Gönül; Ciğerim, Saadet ÇınarsoyBu çalışmanın amacı, son 15 yılda düzenli yayın yapan ulusal kaynaklı diş hekimliği dergilerindeki ortodonti yayınlarının bibliyometrik analizinin yapılmasıdır. Bu çalışmada 2005-2019 yılları arasında Türkiye'de düzenli yayın yapan diş hekimliği fakültelerinin dergileri, Türkiye Klinikleri Diş Hekimliği Bilimleri Dergisi ve Türk Ortodonti Dergisi (TOD)'ndeki ortodonti yayınları bibliyometrik açıdan incelenmiştir. Ortodonti yayınlarının yarısına yakınının TOD'da yayınlandığı ve toplam yayın sayısının yıllara göre dağılımında ise en yüksek sayının 2010-2014 yılları arasında olduğu saptanmıştır. Yayınlar tür yönünden incelendiğinde tüm dergilerde yayınların en fazla orijinal araştırma, en az ise olgu sunumu şeklinde olduğu görülmüştür. Yayınlar sorumlu yazarın ünvanı yönünden incelendiğinde TOD'daki yayınlarda, ünvanı Doç. Dr. ve Dt. olan yazarların oranı daha düşük iken, ünvanı Yrd. Doç. Dr. / Dr. Öğr. Ü. olan yazarların oranının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ortodonti yayınlarına en çok katkıda bulunan üniversiteler Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi olurken, en fazla yayın yapan yazarların Türkiye'den sonra Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, Azerbaycan ve Brezilya'dan olduğu belirlenmiştir. Yıllara göre toplam ortodonti yayın sayıları incelendiğinde yıllar arttıkça ortodonti yayın sayılarının da arttığı görülmüştür. Bölümler arası multidisiplinerlikte, ortodonti ile en fazla çalışma yapan bölümlerin, ağız diş ve çene cerrahisi, pedodonti ve protetik diş tedavisi olduğu ve TOD'daki yayınlarda ortodontistlerin daha çok farklı kurumlardaki ortodontistlerle çalışmayı tercih ettiği, aynı kurumda ve farklı bölümlerde uzmanlaşmış diş hekimleriyle daha az çalışma yaptıkları saptanmıştır. Sonuç olarak ülkemizde ortodonti alanındaki yayınların farklı özellikler bakımından incelenebilmesi için ulusal ve uluslararası ortodonti yayınlarının bibliyometrik analizinin yapılmasına ihtiyaç vardır.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Demands for the Effects of Whitening Toothpastes on the Physical Properties of Hybrid Cad Cam Blocks(2021) Naldemir, Beyza Karadağ; Eskitaşcioğlu, Murat; Değirmenci, Beyza ÜnalanAmaç: Bu çalışmada yaygın olarak kullanılan farklı kimyasal yapıya sahip dört beyazlatıcı diş macunu ile 3 ay, 1 yıl ve 5 yıllık zaman diliminde gerçekleştirilen diş fırçalama işleminin 4 farklı CAD/CAM bloğunun yüzey pürüzlülüğü, mikrosertlik ve üç nokta eğilme direnci üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Materyal ve metot: Çalışmada nanoseramik içeriğe sahip olan Cerasmart, Lava Ultimate, Grandio blok ve kontrol grubu olarak lösit ile güçlendirilmiş cam seramik içeriğe sahip G-Ceram kullanılmıştır. Her bir CAD/CAM bloğuna ait 144 örnek (1,2 x 4 x 14 mm3) olmak üzere toplam 576 adet örnek hazırlanmıştır. Örnekler 48 alt gruba ayrılmıştır (n=12). Bu örneklere üretici firmanın önerisi doğrultusunda yüzey bitim işlemleri uygulanmıştır. CAD/CAM bloklarından elde edilen bu kesitlere, beyazlatıcı ajan olarak mavi kovarin içeren (Signal White Now), hidrojen peroksit içeren (Colgate Optic White), aktif kömür içeren (Colgate Advanced Aktif Kömür) ve kontrol grubu olarak geleneksel içeriğe sahip (Colgate Triple Action) diş macunu solüsyonlarıyla 3 ay (2500 döngü), 1yıl (10000 döngü) ve 5 yıl (50000 döngü) olmak üzere 3 farklı zaman dilimde fırçalama işlemi uygulanmıştır. Fırçalama döngüleri sonunda örneklerin yüzey pürüzlülüğü ölçümlerinin yapılması için AFM analiziyle 3D yüzey topgrafyası ve SEM-EDX analiziyle 2D görüntüleri alınmıştır. Materyalin bütünlüğünü gözlemlemek için XRD analizi uygulanmıştır. Blokların mekanik dayanımlarını ölçmek için örneklere mikrosertlik analizi yapılmış ve 3 nokta eğilme direnci testi uygulanmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler IBM SPSS V23 ile analiz edilmiş ve çoklu örnek karşılaştırması için Tukey HSD testi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyinde α=0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Fırçalama döngüleri sonucunda G-Ceram blokların yüzeyinde diğer bloklara göre yüzey pürüzlüğü daha az gözlemlenirken tüm bloklarda aktif kömür ile fırçalanan bloklarda daha fazla yüzey pürüzlenmesi oluşmuştur. Bununla beraber fırçalama süresi arttıkça yüzey pürüzlülüğünde artış gözlemlenmiştir. Fırçalama sonrası tüm örneklerin silisyum (Si) oranlarında artış görülmüştür. Yüzey pürüzlülük verilerine paralel olarak mikrosertlik verilerinde azalma olmuştur. En az düşüş G-Ceram bloklarda görülürken bunu Grandio bloklar ile Lava Ultimate bloklar takip etmiştir. En düşük mikrosertlik değeri ise Cerasmart bloklarda tespit edilmiştir. 3 nokta eğilme testi verilerine göre en yüksek dayanım değeri Cerasmart bloklarından elde edilirken, en düşük değer ise Grandio bloklarda bulunmuştur. G-Ceram ve Lava ultimate blokların üç nokta eğilme testi direnci ise Cerasmart bloklarından daha düşük olarak buluşmuştur. Aktif kömür içerikli diş macunu tüm örnekler üzerinde en fazla negatif etkiyi oluştururken bunu hidrojen peroksit ve mavi covarin içerikli beyazlatıcı diş macunları takip etmiştir. Fırçalama süresinin artması da bütün örneklerde negatif etki oluşturmuştur. Sonuç: Fırçalama işlemi sonrası CAD/CAM bloklarının mekanik özelliklerin negatif yönde etkilendiği gözlemlenmiştir. CAD/CAM bloklarının ve hem estetik hem de oral hijyen için kullanılan beyazlatıcı diş macunlarının içeriklerinin iyileştirilmesi gerekmektedir.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Determination of the Mineral Content Change Caused by Different Chelation Agents on the Root Dentin Surface by Sem-Eds Analysis and Evaluation of the Effect of Bioceramic Root Canal Sealer on Dentin Bond Strength(2022) Taşan, Ahmet; Özlek, EsinBu tez çalışmasının amacı %17 EDTA, %10 CA, %18 HEBP gibi farklı şelasyon ajanlarının, kök dentin yüzeyinde meydana getirdiği mineral içeriği değişikliğinin SEM-EDS analiziyle değerlendirilmesi ve bu ajanlarla irrigasyonun, biyoseramik esaslı Well-Root ST (Vericom, Gangwon-Do, Kore) kanal patının dentine adezyonunun push-out bond strength testiyle ölçülmesidir. Çalışmada 80 adet yeni çekilmiş tek köklü alt premolar diş kullanılmıştır. Tüm dişler koronal kısımları uzaklaştırıldıktan sonra Protaper Next döner eğe sistemiyle X4'e kadar genişletilmiştir. Dişler final irrigasyonda kullanılan şelasyon ajanına göre rastgele olarak 4 gruba ayrılmıştır (n=20). Grup 1: %17 EDTA, Grup 2: %10 CA, Grup 3: %18 HEBP, Grup 4: Distile su (kontrol). Yıkama ve kurutma işlemleri tamamlandıktan sonra her gruptan 8 örneğe koronal, orta ve apikal üçlü bölgelerinde SEM-EDS analizi yapılarak mineral içeriği belirlenmiş ve SEM görüntüleri alınmıştır. Geriye kalan 12 örnek biyoseramik esaslı Well-Root ST kanal patı ve gutta percha ile doldurularak push-out bağlanma dayanımı testi gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel analiz için Kruskall-Wallis ve Dunn testleri uygulanmıştır. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05). SEM-EDS analizinde C, O, Ca, P, Ca/P içeriklerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Na, Mg elementlerinde gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Push-out bağlanma dayanımı sonuçlarına göre, %17 EDTA, %10 CA, %18 HEBP grupları kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Şelasyon ajanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Anahtar kelimeler: SEM-EDS, şelasyon, EDTA, sitrik asit, HEBP, Push-out bağlanma dayanımı, Well-Root STdentistry-specialization-thesis.listelement.badge The Effect of Application of Hydrofloric Acid To Cad-Cam Materials in Different Concentrations and Times on Color and Brightness(2021) Ak, Merve Öztürk; Kavut, İdrisAmaç: Günümüz diş hekimliğinde laminate veneerlerin yapımında sıklıkla CAD-CAM materyalleri tercih edilmektedir. Hidroflorik Asit laminate veneerlerin dişe simantasyonu aşamasında pürüzlendirme yöntemi olarak sıklıkla kullanılır. Bu çalışmada hidroflorik asidin, farklı konsantrasyon ve farklı sürelerde uygulanmasının laminate veneerlerin renk ve parlaklığına etkisini incelemektir. Materyal Metot: Çalışmada feldspatik seramik blok (Cerec Blok, Sirona Dental Systems GmbH, Bensheim, Almanya) lityum disilikat ile güçlendirilmiş seramik blok (IPS e.max CAD, Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihteştayn) zirkonya ile güçlendirilmiş lityum silikat bloklar (Vita Suprinity Vita Zahnfabrik, Bad Säckingen, Almanya) 1mm kalınlığında 240 adet örnek olacak şekilde hassas kesim cihazı (Isomet-1000 Buehler, Illinois, ABD) ile hazırlandı. Örnekler rastgele 24 gruba ayrıldı. Gruplara %5 hidroflorik asit (IPS Seramik asit ajanı, Ivoclar Vivadent, Schaan, lihtenştayn), %9 hidroflorik asit (Ultradent porselen asidi, South Jordan, ABD) ve 0, 20, 30, 60 sn. sürelerde ve sonrasında primer (Monobond Plus, Ivoclar Vivadent, Schaan, lihtenştayn) uygulaması yapıldı. Spektrofotometre (Vita Easyshade Advance 4.0, Bad Säckingen, Almanya) ile renk ölçümü yapıldı. Glossmetre (GQC6, Shenzhen, Çin) ile parlaklık ölçümü yapıldı. Veriler IBM SPSS V23 ile analiz edildi. ΔE00 ve P değerlerinin seramik, asit yüzdesi ve asitlenme süresine göre değişimleri 3 yönlü varyans analizi ile incelendi. Çoklu karşılaştırmalar Bonferroni düzeltmesi ile incelendi. Analiz sonuçları ortalama ve standart sapma olarak sunuldu. Önem düzeyi p<0,05 olarak alındı. Bulgular: Seramik türüne göre ortalama ΔE00 değeri farklılık göstermektedir. Vita suprinity grubunda daha yüksek sayısal değer gözlendi. ΔE00 değeri asit konsantrasyonu ve asitleme süresine göre farklılık göstermedi (p>0.5). P değeri seramiklere göre farklılık gösterdi. Tüm seramiklerde fark gözlendi; en yüksek değer e.max 'da elde edildi. Farklı asitleme süreleri için farklı değerler bulundu. En yüksek p değeri 0 sn. grubu içindir. 20 sn., 30 sn., 60 sn.nin sonuçları benzerdir. %9'luk HF Asit gruplarında %5'lik HF Asit gruplarına göre daha yüksek parlaklık değeri elde edildi (p>0.5). En yüksek ΔE00 renk farkı zirkonya ile güçlendirilmiş lityum silikat bloklar grubunda bulundu(2,322 ± 1,550). En düşük ΔE00 renk farkı lityum disilikat ile güçlendirilmiş seramik blok grubunda bulundu(1,017 ± 0,628). En yüksek p değeri lityum disilikat ile güçlendirilmiş seramik blok grubunda bulundu(10,101 ± 2,856). En düşük p değeri feldspatik seramik blokta bulundu(6,017 ± 2,591). Sonuç: Lityum disilikat ile güçlendirilmiş seramik blok grubunda en düşük ΔE00 renk farkı ve en yüksek p değeri bulundu. Lityum disilikat ile güçlendirilmiş seramik blok grubu renk değişimi ve parlaklık açısından en başarılı gruptur. Laminate veneer restorasyonlarda kullanımı önerilir. Anahtar Kelimeler: Tam seramik, hibrit seramik, hidroflorik asit, renk, parlaklıkdentistry-specialization-thesis.listelement.badge The Effect of Irrigation With Sodium Hypochlorite Enhanced by Twodifferent Methods on Postoperative Pain(2023) Karadak, Numan; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, kök kanal irrigasyonunda sodyum hipoklorit (NaOCl) solusyonunun sürfaktan ilave edilmiş veya edilmemiş formlarının geleneksel iğne irrigasyonu ve pasif ultrasonik aktivasyon ile uygulanmasının postoperatif ağrı üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir. Çalışmaya nekrotik pulpalı mandibular molar dişlere sahip 120 hasta dahil edilmiştir. Hastalar, kullanılacak solüsyon tipi ve irrigasyon prosedürüne göre rastgele 4 gruba ayrılmıştır: Grup 1: NaOCI+Geleneksel İğne İrrigasyonu, Grup 2: Sürfaktanlı NaOCI+Geleneksel İğne İrrigasyonu, Grup 3: NaOCI+Pasif Ultrasonik Aktivasyon, Grup 4: Sürfaktanlı NaOCI+ Pasif Ultrasonik Aktivasyon. Hastaların kök kanal tedavileri tek seansta ve lateral kondensasyon tekniği kullanılarak tamamlanmıştır. Postoperatif ağrı yoğunluğu, kök kanal tedavisini takiben 6, 24, 48, 72. saatler ve 7. günde, 11 seviyeli sayısal derecelendirme ölçeği (NRS) kullanılarak ölçülmüştür. Ayrıca var ise ağrı kesici kullanım adeti kaydedilmiştir. Ağrı skorları bakımından grupları karşılaştırmada; Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Grup içinde, zaman dilimlerini karşılaştırmada ise Friedman testi kullanılmıştır. Kategorik değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemede Ki-kare testi kullanılmıştır. Aynı irrigasyon yöntemi ve aynı zaman diliminde sürfaktanlı NaOCI ile sürfaktansız NaOCI solüsyonları arasında postoperatif ağrı açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır (p0.05). Aynı solüsyon ve aynı zaman diliminde geleneksel iğne irrigasyonu ile pasif ultrasonik aktivasyon yöntemleri arasında postoperatif ağrı açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır (p0.05). Aynı solüsyon ve aynı aktivasyon tekniği kullanıldığında postoperatif ağrının değerlendirildiği zaman dilimleri arasında anlamlı fark bulunmuştur (p0.05). En yüksek ağrı düzeyi 6.ve 24. saatlerde görülürken, 48.saatten itibaren tüm gruplarda ağrı tamamen sıfırlanmıştır. Sonuç olarak, bu çalışmanın sınırlılıkları dahilinde, nekrotik pulpalı dişlerde sürfaktanlı ve sürfaktansız NaOCI'nin geleneksel iğne irrigasyonu ve pasif ultrasonik aktivasyonu ile uygulanmasının, kök kanal tedavisi sonrası oluşan ağrı üzerinde önemli bir etkisi olmadığı ve tüm gruplarda ağrının ilk günden sonra kaybolduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Postoperatif ağrı, Sodyum hipoklorit, Sürfaktan, Geleneksel iğne irrigasyonu, Pasif ultrasonik aktivasyondentistry-specialization-thesis.listelement.badge Effect of Resin, Calcium Silicate and Silicone Based Root Canal Sealers on Postoperative Pain: Randomized Controlled Clinical Study(2022) Kadı, Gizem; Özlek, EsinBu prospektif randomize kontrollü klinik çalışmanın amacı kök kanal tedavisi sırasında kullanılan farklı kök kanal patlarının (AH Plus, iRoot SP ve GuttaFlow Bioseal) postoperatif ağrı üzerine etkilerinin karşılaştırılmasıdır. Çalışmaya geri dönüşümsüz pulpitis tanısı konulmuş olan mandibular molar dişlere sahip 84 hasta dahil edilmiştir. Hastalar kök kanal dolumu sırasında kullanılacak kök kanal patına göre rastgele 3 gruba ayrılmıştır(n=28); Grup 1: AH Plus, Grup 2: iRoot SP, Grup 3: GuttaFlow Bioseal. Tüm hastların tedavileri tek seansta tek kon tekniği kullanılarak tamamlanmıştır. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası 6.saat, 24.saat, 48.saat, 72.saat ve 1. haftada VAS skalası kullanılarak ağrı skorları kaydedilmiştir. Ayrıca var ise ağrı kesici kullanımının zamanı ve adeti kaydedilmiştir. İstatistiksel analizde normal dağılıma uygunluk için Kolmogrov-Smirnov testi, kategorik değişkenlerin karşılaştırılması için Ki-kare testi kullanılmıştır. Gruplara göre normal dağılmayan verilerin karşılaştırılmasında Kruskal Wallis, gruplar içi zamana göre ağrı skorunun karşılaştırılmasında Friedman testi, ağrı kesici kullanımının karşılaştırılmasında ise Cochran's Q testi kullanılmıştır. Gruplara göre farklı zamanlardaki ağrı VAS ortalama değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Gruplara göre 6. saat (p=0,658) ve 24. saat (p=0,355) ağrı kesici kullanımı durumlarının dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Kök kanal dolumu sırasında kullanılan rezin esaslı (AH Plus), biyoseramik esaslı (iRoot SP) veya silikon esaslı (GuttaFlow Bioseal) kök kanal patları postoperatif ağrı üzerine benzer etkiler göstermektedir. Anahtar Kelimeler; GuttaFlow Bioseal, iRoot SP, Postoperatif ağrı, Randomize kontrollü klinik çalışmadentistry-specialization-thesis.listelement.badge The Effectiveness of Three Different Irrigant Activation Methods in Removal of Enterococcus Feacalis From Root Canals(2019) Erdemir, Ali; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, kanal içi Enterococcus faecalis'in (E faecalis) azaltılmasında, geleneksel iğne irrigasyonu ve üç farklı irrigan aktivasyon yöntemiyle yapılan final irrigasyonların karşılaştırılmasıdır. Çekilmiş küçük azı dişlerinin kök kanalları döner enstrümanlar kullanılarak hazırlandı. Biyomekanik şekillendirme esnasında, her eğe değişiminden sonra sodyum hipoklorit (NaOCl) ile irrigasyon yapıldı. Etilendiamintetraasetik asit (EDTA) ve NaOCl'nin ardışık kullanımıyla smear tabakanın uzaklaştırıldı. Kök kanal preparasyonunun tamamlanmasını takiben, kök kanalları E faecalis ile kontamine edildi ve üç hafta süreyle inkübasyona bırakıldı. Örnekler, uygulanacak son yıkama işlemine göre, herbirinde 15'er diş olacak şekilde rastgele 4 deney grubuna ayrıldı: 1. grup, iğne ile geleneksel irrigasyon; 2. grup, pasif ultrasonik irrigasyon (PUI); 3. grup, XP-endo Finisher aktivasyon; 4. grup, lazerle aktive irrigasyon (LAI).Total irrigasyon süresi ve kullanılan irrigan hacmi tüm gruplarda sabit tutuldu. Final irrigasyon işlemlerinden önce ve sonra alınan bakteri örnekleri kültüre edildi, koloni sayımı yapıldı ve azalma yüzdeleri hesaplandı. İstatistiksel değerlendirmeler için Kruskal-Wallis ve Dunnet testleri kullanıldı. Bulgular, tüm gruplarda bakteri oranlarında istatistiksel olarak oldukça önemli bir azalma olduğunu gösterdi. Tüm aktivasyon yöntemleri geleneksel iğne irrigasyonuna göre istatistiksel olarak daha etkili bulundu. LAI, daha çok negatif örnekle sonuçlanmasına rağmen PUI ile arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. LAI, XP-endo Finisher'a göre de istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha etkili bulunurken, PUI ve XP-endo Finisher arasında istatistiksel olarak önemli bir fark bulunamadı. Bu çalışma koşullarında, E. feacalis kolonileri üzerinde en yüksek azaltma etkisini LAI ve PUI grupları gösterdi. LAI'nin daha çok sayıda negatif örnekle sonuçlanmış olması göz önüne alındığında, bu yöntem kök kanal dezenfeksiyonunun geliştirilmesinde bir alternatif olarak görülebilir.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluate the Technical Quality of Root Canal Fillings Performed by Preclinical Undergraduate Dental Students(2022) Aksan, Mehmet; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi klinik öncesi lisans öğrencilerinin yapmış olduğu kök kanal dolgularının teknik kalitesinin değerlendirilmesidir. Çalışmaya fakültenin preklinik öğrencileri tarafından çekilmiş dişlere yapılmış olan 1050 adet kök kanal dolgusu dahil edildi. Kök kanal dolgularının incelenmesinde sabit açılardan çekilen dijital periapikal röntgenler kullanıldı. Tedavi kalitesi Endodonti Anabilim Dalı'nın iki yüksek lisans öğrencisi tarafından kök kanal dolgusunun uzunluğu, homojenliği ve konikliği kriter alınarak değerlendirildi. Her kritere belirli bir skor (0, 1 veya 2) atandı, veriler kaydedildi ve istatistiksel olarak değerlendirildi. İki incelemecinin uyumunu karşılaştırmak için Kappa testi ve kök kanal dolgu kalitelerinin orantısal değerlerini karşılaştırmak için Z testi kullanıldı. 1050 kanal dolgulu dişin %65,9'unun (692) yeterli teknik kaliteye sahip olduğu ve alt premolar dişlerin kök kanal dolgu kalitesi oranının en yüksek olduğu belirlendi. Kanal sayısı arttıkça kanal dolgu kalitesinin düştüğü ve alt azı diş grubunun kanal dolgu kalitesi açısından en düşük değere sahip olduğu görüldü. Sonuç olarak, preklinik öğrencileri tarafından yapılan kanal dolgularının çoğunluğunun yeterli kalitede olduğu belirlendi. Öğrencilerin azı dişlerinde de diğer diş grupları gibi başarılı tedaviler yapabilmeleri için klinik öncesi eğitimde çok köklü dişlerin tedavisine daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Anahtar Kelimeler: Diş Hekimliği Öğrencisi, Eğitim, Endodonti, Kök Kanal Tedavisi, Preklinikdentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of Calcium Hydroxide Removal Efficiency From Standardized Artificial Internal Root Resorption Cavities of Activation of Sodium Hypochlorite at Different Concentrations by Laser, Xp-Endo Finisher and Ultrasonic(2022) Gökkaya, Nesibe Zeyneb; Özlek, EsinBu tez çalışmasının amacı; İnternal rezorpsiyon kavitesinden Ca (OH)2 uzaklaştırmada farklı konsantrasyonlarda NaOCl ve farklı irrigasyon aktivasyon yöntemlerinin etkinliğinin değerlendirilmesidir. Çalışmada kullanılan 120 adet insan maksiller keser diş kök boyları 12 mm olacak şekilde standardize edilmiştir. Kökler Endoart (İnci Dental,İstanbul,Türkiye) eğe sistemiyle sırasıyla #15, #20, #25, #30, #35, #40 ve 0,06 açılı döner eğeler ile genişletilmiştir. Köklerin bukkal ve lingual yüzlerine, uzunlamasına ve dişin uzun eksenine paralel oluklar açılmıştır. Daha sonra bu oluklara keski yardımıyla kuvvet uygulayarak dişler ikiye ayrılmıştır. Her bir dişin bukkal ve lingual yarılarının kök kanal dentininde standart yapay internal kök rezorpsiyon kaviteleri oluşturulmuştur. Kök yarıları tekrardan birleştirilerek lentülo yardımıyla kalsiyum hidroksit yerleştirilmiştir. Örnek dişler kullanılacak irrigasyon solüsyonuna göre rastgele 3 gruba ayrılmıştır: Grup1: %2,5 NaOCI, Grup2: %5.25 NaOCI, Grup3: Distile su (Kontrol Grubu). Örnekler final irrigasyonda kullanılacak aktivasyon yöntemine göre 4 alt gruba daha ayrılmıştır: Alt Grup A: XP- Endofinisher, Alt Grup B: Er,Cr:YSGG Lazer, Alt Grup C: Pasif Ultrasonik İrrigasyon (PUI), Alt Grup D: Aktivasyon yok. Aktivasyon işlemlerinden sonra her bir kök yarısının yapay oluşturulmuş rezorpsiyon boşluğunun görüntüleri, dijital kameraya bağlı bir stereomikroskop kullanılarak bilgisayara aktarılmıştır. Elde edilen 240 örnek image j programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Grup, alt grup ve etkileşim gruplarına göre kalsiyum hidroksit uzaklaştırma durumlarının karşılaştırılmasında Ki-kare testi ve çoklu karşılaştırmalar Bonferroni düzeltmeli Z testi ile incelenmiştir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda; %5,25 'lik NaOCl solüsyonu %2,5 'luk NaOCl solüsyonuna göre daha fazla Ca(OH)2 uzaklaştırmasına karşın elde edilen sonuçlarda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur (p>0,05). Kullanılan final irrigasyon aktivasyon yöntemlerinden Er,Cr:YSGG lazerler kalsiyum hidroksiti anlamlı düzeyde daha iyi uzaklaştırmıştır (p<0,001). Her iki konsantrasyonda da solüsyonun aktive edilmesi etkinliği arttırmıştır. Hiçbir aktivasyon yöntemi, Ca(OH)2'i kök kanalındaki yapay oluklardan %100 uzaklaştıramamıştır. Anahtar Kelimeler: kalsiyum hidroksit uzaklaştırma, XP-Endo Finisher, pasif ultrasonik irrigasyon, Er,Cr:YSGG lazer, yapay internal kök rezorpsiyonu.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of Pulp Tissue Dissolving Efficiency of Sodium and Calcium Hypochlorite Solutions Activated by Different Methods(2022) Öztürk, Öznur; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, sodyum ve kalsiyum hipoklorit solüsyonlarının, geleneksel iğne irigasyonu ve iki farklı irrigan aktivasyon yöntemiyle kullanıldıklarında pulpa dokusunu çözme kapasitelerinin karşılaştırılmasıdır. Çalışmada 108 sığır kesici dişine standart dentin kaviteleri açıldı. İrrigasyon solüsyonları ve aktivasyon işlemlerine göre, her birinde 12'şer örnek olacak şekilde dişler rastgele 9 gruba ayrıldı: 1, 2 ve 3. gruplarda NaOCL solusyonu sırasıyla geleneksel iğne, pasif ultrasonik (PUI) ve lazer aktive irrigasyon (LAI) ile birlikte uygulandı. 4, 5 ve 6. gruplarda sırasıyla aynı irrigasyon teknikleri Ca(OCl)2 kullanılarak yapıldı. 7, 8 ve 9. gruplarda ise aynı sıra ve tekniklerle distile su kullanıldı ve bu gruplar kontrol olarak işlev gördü. Ağırlıkları işlem öncesi tartılmış olan pulpa dokusu örnekleri, dentin kavitelerine yerleştirilerek yukarıdaki irrigasyon işlemleri yapıldı. Uygulama sonrası çıkarılan pulpa doku örnekleri kurutuldu ve tekrar tartıldı. Son ağırlıklar ilk ağırlıklardan çıkarılarak her bir örneğin işlem sonrasındaki ağırlık kaybı hesaplandı. İstatistiksel değerlendirmeler için İki Faktörlü (Faktöriyel) Varyans Analizi ve Duncan çoklu karşılaştırma testleri kullanıldı. Bulgular, NaOCI ve Ca(OCI)2 solüsyonlarının doku çözme etkinlikleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Her iki solusyon distile suya göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha etkili bulundu. Aktivasyon uygulanan gruplar (LAI ve PUI ), geleneksel iğne grubundan anlamlı düzeyde daha fazla miktarda pulpa doku çözünmesi sağladı. LAI grubunun, PUI grubuna göre anlamlı düzeyde daha etkili olduğu belirlendi. Distile su uygulanan grupların hiç birinde pulpa doku çözünmesi gözlenmedi. Bu çalışmanın sınırlamaları dahilinde, NaOCI ve Ca(OCI)2 solüsyonlarının pulpa dokusunu çözme kapasitelerinin benzer olduğu ve aktivasyon uygulanmasıyla her iki solusyonun da etkinliklerinin arttırılabileceği sonucuna ulaşıldı. Anahtar Kelimeler: Sodyum hipoklorit, Kalsiyum hipoklorit, Lazerle aktive irrigasyon, Pasif ultrasonik irrigasyon, Pulpa doku çözünmesidentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Bond Strength of Cad Cam Ceramics on the Dentin Surface Treated With Different Doses of Radiotherapy(2022) Yıldız, Zübeyde; Eskitaşçıoğlu, MuratAmaç: Bu çalışmada farklı dozlardaki iyonize radyasyonun 4 farklı rezin siman ile simante edilen CAD- CAM feldspatik seramik blokların dentine mikro-bağlanma dayanım gücü değerlendirilmiştir. Materyal ve metot: Bu çalışma için 48 adet çürüksüz 3.molar diş çalışmaya dahil edilmiştir. Mikrosertlik ölçümü Vickers mikrosertlik test cihazında radyoterapi öncesi ve sonrası yapıldı. Vickers testi sonrası dişler kontrol grubu da dahil olmak üzere 3 gruba ayrıldı (n=16). Kontrol grubuna radyasyon uygulanmadı. Bir gruba (n=16) toplam doz 70 Gy, diğer gruba (n=16) ise toplam doz 40 Gy olacak şekilde günlük 2 Gy fraksiyona maruz bırakıldı. Radyasyon sonrası her bir grup kendi içerisinde rastgele olacak şekilde 4 gruba (n=4) ayrıldı ve feldspatik CAD/CAM seramikler 4 farklı rezin siman ile dentin yüzeyine simante edildi. Her grup kendi içerisinde tekrardan 2'ye ayrıldı ve bir grup UV yaşlandırma cihazında (Prowhite, Turkey) yapay olarak yaşlandırıldı. Kontrol grubu ise yapay yaşlandırmaya maruz bırakılmadı. Böylece toplamda 24 grup oluşturuldu. Dişlerden elmas bıçak yardımıyla 1.5 mm2'lik kesitler elde edildi. Her grup için toplamda 12 örnek elde edildi. Elde edilen örneklerin mikrotensile bağlanma dayanımları ölçüldü. Örneklerin kopma yüzeyleri stereomikroskopta incelendi. Her grupta örneklerden rastgele biri seçilerek toplam 24 örnek SEM ile incelendi. Veriler IBM SPSS V23 ile analiz edildi. Normal dağılıma uygunluk Shapiro-Wilk ve Kolmogorov-Smirnov Testleri ile incelendi. Bulgular: Radyasyon ve radyasyon dozunun mikrosertlik verileri üzerinde etkisi olduğu görülmüştür. Radyoterapi 70 Gy uygulandığında en düşük mikrosertlik değerleri gözlemlenirken; en yüksek mikrosertlik değerleri ise radyasyon uygulanmayan örneklerden elde edilmiştir. Mann Whitney U testi verilerine göre UV yaşlandırmaya maruz bırakılan örneklerin mikrotensile bağlantı dayanımı, yaşlandırma yapılmayan örneklere göre daha düşük bulunmuştur. Radyoterapi dozu ana etkisi mikrotensile bağlantı dayanımı üzerine istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Simanlar kendi aralarında kıyaslandığında en yüksek mikrotensile bağlantı dayanımı G-CEM LinkForce grubunda gözlenirken, en düşük bağlantı dayanımı ise 3M ESPE RelyX U200 grubundan elde edilmiştir. Radyoterapi ve siman etkileşiminin mikrotensile bağlantı dayanımı üzerinde etkisi olduğu gözlemlenmiştir. En yüksek mikrotensile bağlantı dayanımı radyoterapi almayan ve G-CEM Link Force simanından elde edilirken; en düşük mikrotensile bağlantı dayanımı radyoterapi dozu 70 Gy olan ve 3M ESPE RelyX U200 simanından elde edilmiştir. Yaşlandırma yapılma durumuna göre başarısızlık tiplerinin dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık vardır (p<0,001). Radyoterapi, radyoterapi dozu ve simanlara göre ise başarısızlık tipleri farklılık göstermemektedir (p>0,050). Mikrotensile bağlantı dayanımı ile mikrosertlik değerleri arasında istatistiksel olarak pozitif yönde orta şiddette bir ilişki bulunmuştur (r=0,58; p<0,001). Sonuç: Radyasyon ve UV yaşlandırma sonrası CAD/CAM feldspatik seramiklerin bağlantı dayanımlarının negatif yönde etkilendiği görülmüştür. Anahtar kelimeler: CAD/CAM cam seramik bloklar, dentin bağlantı dayanımı, radyoterapi, ultraviyole yaşlandırmadentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Dentin Tubule Penetrations of Two Different Sodium Hypochlorite Solutions Activated by Different Irrigation Methods(2022) Korkmaz, Selin Ecem; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, sürfaktanlı (S-NaOCl) veya sürfaktansız (NaOCl) sodyum hipoklorit solüsyonlarının geleneksel iğne, sonik ve ultrasonik irrigasyon yöntemleriyle uygulanmasının dentin tübül penetrasyonuna etkisinin değerlendirilmesidir. Çekilmiş 56 adet tek köklü insan dişinin kronları uzaklaştırıldı. Kök kanallarına kemomekanik preparasyon yapılmasının ardından örnekler %10'luk bakır sülfat ve %1'lik rubeanik asit solüsyonu ile boyandı. Dişler final irrigasyon prosedürüne göre, her birinde 8 diş olacak şekilde rastgele yedi gruba ayrıldı: Grup 1: Kontrol grubu, Grup 2: Geleneksel iğne + NaOCl, Grup 3: Sonik + NaOCl, Grup4: Ultrasonik + NaOCl, Grup 5: Geleneksel iğne + S-NaOCl, Grup 6 Sonik + S-NaOCl ve Grup7: Ultrasonik + S-NaOCl. İrrigasyon prosedüründen sonra kök kanalı açığa çıkacak şekilde kökler dikey olarak iki eşit parçaya ayrıldı. Her bir parça stereomikroskoba bağlı dijital kamera ile fotoğraflandı. Solüsyonun dentin tübüllerine penetrasyonu Image J programında ölçüldü. Verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesinde İki Faktörlü Varyans analizi ve çoklu karşılaştırmalar için Duncan testi kullanıldı. Bulgular, sürfaktanlı NaOCl ile sürfaktansız NaOCl arasında dentin tübüllerine penetrasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını gösterdi. Koronal üçlüde, sonik ve ultrasonik aktivasyon yöntemleri geleneksel iğne ile irrigasyona göre dentin tübül penetrasyonu açısından istatistiksel olarak anlamlı derecede daha etkili bulundu. Orta üçlüde, sürfaktansız NaOCl grubunda sonik teknik aktivasyonsuz yönteme göre istatistiksel olarak daha etkili bulunurken, ultrasonik ve geleneksel yöntem arasında istatistiksel bir fark bulunamadı. Ultrasonik yöntem sürfaktanlı NaOCl ile birlikte kullanıldığında, geleneksel yöntemden anlamlı düzeyde daha iyi penetrasyon gösterdi. Kullanılan solusyon türünden bağımsız olarak sonik ile ultrasonik uygulamaların etkinliklerinin her bölgede istatistiksel olarak benzer olduğu görüldü. Sonuç olarak, irrigasyon aktivasyon yöntemleri genel olarak irrigasyon solüsyonlarının dentin tübül penetrasyonuna olumlu katkı sağlamıştır. NaOCl'ye sürfaktan ilavesi hiçbir aktivasyon grubunun değerlerinde önemli bir fark yaratmasa da penetrasyon derinliklerini bir dereceye kadar artırmıştır. Anahtar kelime: İrrigasyon aktivasyon yöntemleri, Sürfaktan, Kök kanal tedavisi, Penetrasyondentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Effect of Brush Abrasion on Color and Brightness of Different Cad Cam Ceramics(2022) Erkal, Tuğba Aycan; Uğur, MehmetGünümüzde farklı kimyasal içerikli birçok CAD/CAM seramik birbirlerine karşı sahip oldukları üstün özelliklerden dolayı pratikte sıklıkla uygulanmaktadır. Fırça abrazyonu CAD/CAM seramiklerin yüzey özelliklerini zamanla değiştirerek renk ve parlaklık değişimine neden olmaktadır. CAD/CAM seramiklerin çeşitli kimyasal yapısı ve nanodoldurucularının boyut ve sayısının farklı olması fırça abrazyonuna karşı farklı direnç göstermelerine sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı fırça abrazyonunun farklı kimyasal içeriklere sahip olan CAD/CAM seramiklerin renk ve parlaklığına etkisini incelemektir. Felspatik Vita Mark II, zirkonya ile güçlendirilmiş Vita Suprinity, polimer infiltre hibrit Vita Enamic ve güçlendirilmiş rezin kompozit Brillant Crios CAD/CAM seramik bloklardan aynı renkte disk şeklinde 12x14x2 mm ebatlarında 48 adet seramik örnek elde edildi (n=12). Herbir örnek yüzeyi sırasıyla 600, 800, 1000 ve 1200 gritlik silikon karbid su zımparası ile zımparalandı. Seramik örnek yüzeyleri her bir firmanın talimatları doğrultusunda yüzey bitirme ve cila işlemleri uygulandı. Seramik örnekler fırçalama simülatöründe 2N kuvvet altında, siklus frekansı 1,25 Hz olarak günde 20 fırça darbesi olmak üzere 1-3-5 yıllık fırçalama uygulandı. Seramiklerin fırçalama öncesi ve sonrası spektofotometre ve glossmetre yardımıyla renk ve parlaklık değerleri ölçüldü. Renk değişimi değerleri CIEDE2000 renk sistemi ile değerlendirildi. Veriler bir istatistik program kullanılarak değerlendirildi (IBM SPSS V23). 5 yıllık fırçalama sonucunda bütün seramik örneklerde istatistiksel olarak anlamlı şekilde renk ve parlaklık değişimi gözlendi (p<0,001). En yüksek renk değişimi ∆E00 Vita Enamic (1,92±0,74) ve Brilliant Crios (1,68±0,95) grubunda izlenirken, en düşük ∆E00 Vita Mark II (0,53±0,24) seramiklerde izlendi (p<0,001). Tüm gruplarda 1 yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık fırçalama sonucunda parlaklık değerleri zamanla azaldı ve her bir grup içinde parlaklık değerlerinin zamansal değişimi istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001). Fırça abrazyonu tüm seramik gruplarda klinik olarak kabul edilebilir sınırlarda renk değişimi gösterdi. Kimyasal yapı içerisinde bulunan rezin ve polimer akrilat matriksin fırça abrazyonu sonucu renk değişiminde etkilidir. Anahtar Kelimeler: diş fırçası abrazyonu, CAD/CAM seramikler, renk değişimi, parlaklıkdentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Effect of Different Activation Techniques on Intracoronal Bleaching and Dentin Microhardness(2021) Kırlı, Melike Çakır; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı, walking bleaching tekniğine ilave olarak sonik, ultrasonik ve lazer yöntemleri ile aktivasyon yapılmasının intrakoronal beyazlatmada ek etkinlik sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi ve kullanılan bu yöntemlerin dentin mikrosertliği üzerine etkisinin araştırılmasıdır. 80 adet çekilmiş tek köklü insan alt kesici dişi, koyun kanı ile yapay olarak renklendirildi. Dişler rastgele 4 deney grubu ve bir kontrol grubuna ayrıldı (n=16). Bir deney grubuna %35'lik hidrojen peroksit ile 'Walking Bleaching (WB)' yöntemi aktivasyonsuz olarak uygulandı. Diğer deney gruplarında ise Walking Bleaching'e ek olarak sonik, pasif ultrasonik veya Er,Cr:YSGG lazer yöntemlerinden birisi ile aktivasyon uygulandı. Sonuç olarak gruplar şu şekilde oluşturuldu: Grup 1: Kontrol grubu (beyazlatma yapılmayan grup). Grup 2: Aktivasyonsuz WB. Grup 3: WB + Sonik Aktivasyon. Grup 4: WB + Pasif Ultrasonik Aktivasyon. Grup 5: WB + Lazer Aktivasyon. Renk tespiti, renklendirme sonrası ve beyazlatmanın 1., 3. ve 7. günlerinde spektrofotometre ile CIE L*a*b parametreleri kullanarak yapıldı. Renk ölçümlerinin tamamlanmasından sonra, pulpa odasının ortasından kesilen dişlerin dentin mikrosertlik değerleri ölçüldü. İstatistiksel değerlendirmede varyans analizi (ANOVA) ve Duncan çoklu karşılaştırma testleri kullanıldı. Bulgular, tüm deney gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde daha fazla beyazlatma elde edildiğini gösterdi. Deney grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında ise beyazlama miktarları arasında anlamlı fark saptanmadı. Beyazlatma işlemleri sonrası ölçülen dentin mikrosertlik değerleri açısından kontrol grubu ve deney grupları arasında anlamlı fark bulunmadı. Bu çalışmanın sınırlılıkları altında, devital renklenmiş dişlerin beyazlatılmasında 'walking bleaching' tekniğinin herhangi bir ek aktivasyon yöntemi kullanılmadan da etkili ve güvenli bir şekilde kullanılabileceği sonucuna varılmıştırdentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Effect of Different Final Irrigation Activation Systems on Dentin Tubule Penetration of Intracanal Medicaments With a Confocal Laser Microscope(2020) Akkol, Elif; Özlek, EsinBu tez çalışmasının amacı; dört farklı final irrigasyon aktivasyon yönteminin iki farklı kanal içi medikamentin dentin tübül penetrasyon derinliğine etkisinin değerlendirilmesidir. Çalışmada kullanılan 96 adet insan mandibular premolar diş kök boyları 12 mm olacak şekilde standardize edilmiştir. Kökler Protaper Next döner eğe sistemiyle X3'e kadar şekillendirilmiş, kök kanalları her eğe değişiminde 2 mL %5,25 NaOCl solüsyonuyla irrige edilmiştir. Şekillendirilmiş kökler final irrigasyon aktivasyon sistemlerine göre dört gruba ayrılmıştır: Grup 1;EndoActivator, Grup 2;XP-endo Finisher, Grup 3;Pasif ultrasonik irrigasyon, Grup 4;Geleneksel iğne irrigasyonu grubu. Örneklerin final irrigasyonu 5 mL %5,25 NaOCl ve 5 mL %17 EDTA solüsyonunun 1'er dakika boyunca aktive edilmesiyle bitirilmiştir. Her grup yerleştirilecek kanal içi medikamente göre iki alt gruba ayrılmıştır: Alt grup A;Ca(OH)2 ve Alt grup B;mTAP. %0,1 Rhodamine B eklenmiş Ca(OH)2 ve mTAP kök kanallarına yerleştirilmiş ve kanal ağızları geçici dolgu materyaliyle kapatılmıştır. 24 saat %100 nemde bekleyen kökler akrilik bloklara sabitlenmiş ve kesit alınması için izomet kesme cihazına bağlanmıştır. Örneklerden; uzun aksa dik olacak şekilde apikalden koronale doğru 2, 5 ve 8 mm uzaklıklarda 1 mm kalınlığında kesitler alınmıştır. 288 kesitten konfokal lazer mikroskop ile 4x büyütmede görüntüler alınmış ve Zeiss LSM Image Browser v.4.2.0 programına aktarılmıştır. Programın imaj araçları yardımıyla dentin tübül penetrasyon yüzdesi ve maksimum penetrasyon derinliği hesaplanmıştır. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi three way ANOVA ile yapılmıştır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda; EndoActivator, XP-endo Finisher ve PUI aktivasyon yöntemlerinin tümünün geleneksel iğne irrigasyonuna göre kanal içi medikamentlerin dentin tübül penetrasyonunu anlamlı düzeyde arttırdığı (p<0,05); XP-endo Finisher ile irrigasyon aktivasyonun ise her iki kanal içi medikament için de en yüksek dentin tübül penetrasyon yüzdesi ve maksimum penetrasyon derinliği değerlerini gösterdiği tespit edilmiştir. Koronal bölgede kanal içi medikamentlerin dentin tübül penetrasyon yüzdesi ve maksimum penetrasyon derinliğinin apikal bölgeye göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). mTAP Ca(OH)2'e göre daha yüksek dentin tübül penetrasyon yüzdesi gösterirken (p<0,05); maksimum penetrasyon derinliği bakımından kanal içi medikamentler arasında anlamlı düzeyde bir farklılığa rastlanmamıştır (p=0,948). Bu çalışmada hiçbir final irrigasyon sisteminin kanal içi medikamentlerin dentin tübül penetrasyonunu %100 sağlamadığı fakat gruplar arasında dentin tübül penetrasyonunu en çok arttıran sistemin XP-endo Finisher eğe olduğu bulunmuştur.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Effect of Er,cr:ysgg Laser Activated Naocl in Final Irrigation on Rankl Opg Levels in the Gingival Crevicular Fluid of Mandibular Molars With Periapical Lesions at 1 and 3 Months(2023) Evrendilek, Furkan; Özlek, EsinBu çalışma periapikal lezyonlu mandibular molar dişlerin kök kanal tedavisinde kullanılan NaOCl'nin Er,Cr:YSGG lazer ile aktivasyonunun, tedavi sonrası 1. ve 3. Aylarda diş eti oluğu sıvısındaki RANKL/OPG düzeylerine etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışmaya 30 hasta dahil edilmiştir, her biri periapikal lezyonlu alt molar dişe sahiptir. Tüm hastalara iki seans kök kanal tedavisi uygulanmıştır. Hastalar, NaOCl aktivasyonunda kullanılan yönteme göre rastgele iki gruba ayrılmıştır (n=15); Grup 1, Er,Cr:YSGG lazer ile NaOCl aktivasyonu yapılan hastaları içermekteyken, Grup 2 (kontrol), herhangi bir irrigasyon aktivasyonu yapılmayan hastalardan oluşmaktadır. Tedavi edilecek dişlerin diş eti oluğundan tedavi öncesi, tedaviden 1 ay ve 3 ay sonra diş eti oluğu sıvısı örnekleri alınmış ve bu örnekler analiz yapılana kadar -80°C'de saklanmıştır. ELISA yöntemi kullanılarak yapılan analizlerde, diş eti oluğu sıvısındaki RANKL/OPG seviyeleri belirlenmiştir. İstatistiksel analizler için Mann Whitney U ve Fisher's Exact testleri kullanılmıştır. Gruplar arasında Er,Cr: YSGG lazer ile yapılan NaOCl aktivasyonunun diş eti oluğu sıvısındaki RANKL/OPG oranına istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir. Grup içi analizlerde ise RANKL/OPG oranının, her iki grupta da tedavi sonrası 3. ay değerlerinin tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı olmamasına rağmen azaldığı, Er,Cr YSGG lazer grubunda ise tedavi sonrası 1.ay değerlerinin tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azaldığı bulunmuştur.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Effect of Using Different Heat-Treated Single File Systems Working With Reciprocal and Rotational Motion Together With a Coronal Expansion Instrument on the Amount of Apically Extruded Debris(2022) Çağlar, Aycan Döğer; Özlek, EsinBu tez çalışmasının amacı tek eğe sistemlerinden resiprokal hareket yapan WaveOne Gold ve Reciprocal Blue ile rotasyonel hareket yapan One Shape ve Hyflex EDM eğe sistemlerinin One Flare koronal genişletme eğesi ile birlikte kullanımının apikalden taşan debris miktarını karşılaştırmaktır. Tüm örnekler şekillendirme ve genişletme sırasında kullanılacak tek eğe sistemlerine göre rastgele 4 gruba ayrılmıştır (n=20): Grup 1: WaveOne Gold (Dentsply Maillefer, Ballaigues, İsviçre), Grup 2: Reciproc Blue (VDW GmbH, Münih, Almanya), Grup 3: One Shape (Micro Méga, Besançon, Fransa), Grup 4: Hyflex EDM (Coltene/Whaledent, Altstatten, İsviçre). Daha sonra tüm gruplar koronal genişletme yapılıp yapılmamasına göre rastgele 2 alt gruba ayrılmış (n=10): Alt Grup A: Koronal genişletme yapılmayan, Alt Grup B: Koronal genişletme yapılan (One Flare (COLTENE MicroMega)). Kök kanallarının şekillendirilmesi ve genişletilmesi sırasında irrigasyon solüsyonu olarak distile su kullanılmıştır. Şekillendirme sırasında taşan debris ve irrigasyon solüsyonu Eppendorf tüplerinde biriktirilmiştir. Kuru debris ağırlığını belirlemek için tüpler etüv içerisinde 68 C° de 5 gün boyunca bekletilmiştir. Eppendorf tüpler işlem öncesi ve sonrasında hassas terazide tartılarak taşan debris miktarı belirlenmiştir. Veriler iki yönlü varyans analizi ile incelendi. Çoklu karşılaştırmalarda Bonferroni düzeltmesi kullanıldı. Analiz sonucunda kullanılan farklı tek eğe sistemlerinin kendi aralarında taşan debris miktarları karşılaştırıldıklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamış (p=0,726) ve en az taşan debris miktarının One Shape, en fazla taşan debris miktarının da Hyflex EDM eğe sisteminin olduğu görülmüştür. Koronal genişletme varlığının taşan debris miktarı üzerine etkisi de incelenmiş olup koronal genişletme yapılan ve yapılmayan gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmuş (p=0,027) ve koronal genişletme yapılan gruplarda eğe türleri dikkate alınmadığında koronal genişletme yapılmayanlara göre taşan debris miktarının daha az olduğu belirlenmiştir. Kullanılan eğe sistemleri ile koronal genişletme karşılaştırıldığındaysa herhangi bir eğe sisteminin koronal genişletme yapılması veya yapılmaması arasında taşan tebris miktarları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilememiştir (p=0,685). Anahtar Kelimeler: WaveOne Gold, Reciproc Blue, One Shape, Hyflex EDM, koronal genişletme, One Flare, apikal ekstrüzyondentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Efficiency of Removing Root Canal Filling Material of Different Rotary File Systems by Micro Computed Tomography(2020) Gündüz, Hüseyin; Özlek, EsinBu tez çalışmasının amacı; dört ayrı NiTi döner eğe sisteminin tekrarlayan kök kanal tedavisi etkinliklerini mikro bilgisayarlı tomografi ile incelemek ve tekrarlayan kök kanal tedavisi sırasında kök kanal dolgusunun uzaklaştırılması için geçen süreleri karşılaştırmaktır. Çalışmada 40 adet insan mandibular premolar dişi kullanılmış ve kök boyları 15 mm olacak şekilde standardize edilmiştir. Örnekler ProTaper Universal döner eğe sistemiyle F2'ye kadar şekillendirilmiş, tek kon yöntemiyle MTA Fillapex kök kanal patı ile doldurulmuştur. Kök kanalları geçici dolgu maddesi ile kapatılmış, 1 ay boyunca 37ºC ve %100 nemli ortamda bekletilmiştir. Kök kanal dolgularının tekrarlayan kök kanal tedavisi öncesi hacmini değerlendirilmek için mikro BT ile taranmıştır. Örnekler kök kanal dolgusunun uzaklaştırması için kullanılacak eğe sistemine göre olarak rastgele 4 gruba ayrılmıştır (n=10): Protaper Universal Retreatment NiTi sistemi, ProTaper NEXT NiTi sistemi, EdgeFile XR NiTi sistemi ve EdgeFile® X3 NiTi sistemi. Kök kanallarında kalan artık dolgu miktarının değerlendirilmesi amacıyla tüm örnekler ikinci kez mikro BT cihazı ile taranmıştır. Elde edilen görüntülerden μCT Evaluation Program kullanılarak kök kanallarından uzaklaştırılan dolgu yüzdeleri hesaplanmıştır. Ayrıca kök kanal dolgusunun uzaklaştırılması sırasında apekse ulaşmak için geçen süre ve tüm dolgunun sökümü için geçen süre kaydedilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizinde normal dağılıma uygunluk Shapiro Wilk testi ve gruplar arası karşılaştırmada Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. İstatistiksel analiz sonucunda; uzaklaştırılan kök kanal dolgu yüzdesi değerlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Ancak EdgeFile® X3 grubunda uzaklaştırılan kök kanal dolgu yüzdesi daha az olarak tespit dilmiştir. Gruplara göre apekse ulaşmak için ve tüm dolgunun sökümü için geçen süre EdgeFile® X3 sisteminde, diğer sistemlerinden daha yüksek elde edilmiştir. Bu çalışma sonucunda kullanılan NiTi eğe sistemlerinin hiçbirinin kök kanal dolgusunu tamamen uzaklaştıramadığı, EdgeFile XR sisteminin kök kanal dolgusu uzaklaştırma etkili olduğu ve EdgeFile® X3 sisteminin kök kanal dolgusu uzaklaştırma etkinliğinin diğer eğe sistemlerinden daha az olduğu tespit edilmiştir.dentistry-specialization-thesis.listelement.badge Evaluation of the Relationship Between Factors Affecting the Success of Root Canal Treated Molar Teeth and Apical Periodontitis: a Retrospective Study(2024) Şahin, Pelinsu; Gündüz, HüseyinBu çalışmada konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) kullanılarak Türk popülasyonunda endodontik tedavi görmüş maksiller ve mandibular molar dişlerde kök kanal tedavisinin kalitesi, apikal periodontitis prevalansı ve tedavi kalitesinin periapikal duruma etkisi değerlendirilmiştir. 282 hastanın (18-50 yaş arası) 396 endodontik tedavili maksiller ve mandibular birinci ve ikinci molar dişlerinin KIBT görüntüleri aksiyal, sagittal ve koronal kesitlerde incelenmiştir. Kanal dolgu uzunluğu, homojenlik, koronal restorasyon ve komplikasyonlar dahil olmak üzere endodontik tedavinin kalitesi ve lezyon boyutu, köke ilişkisi ve kemik yıkımının yeri gibi periapikal durum periapical and endodontic status scale (PESS) e göre değerlendirilmiştir. Veriler istatistiksel olarak Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis H, Yates düzeltmesi, Fisher-Freeman-Halton ve Pearson Ki-Kare testleriyle analiz edilmiştir. Dişlerin %57,6'sında apikal periodontitis tespit edilmiştir. Endodontik tedavi kalitesi periapikal lezyonun varlığı, boyutu, kökle ilişkisi ve kemik yıkım yeri ile ilişkili bulunmuştur (p<0,05). Dolgu maddesinin radyografik apeksten 2 mm uzakta olması (%51,1), kök kanalı dolgu homojenliğinin yetersiz olması (%77,5), koronal restorasyonun yetersiz olması (39,2), kök perforasyonu (%7.5) ve kök kanal tedavisinde kaçırılan kanalların varlığı (43,2) apikal periodontitis sıklığını arttırmıştır (p<0,05). Kök kanal dolgusu kısa olduğunda, 5 mm'den geniş lezyonlar daha sık görülürken, kanal dolgu homojenliği ve koronal restorasyon yetersizliğinde bu geniş lezyonlara ek olarak kortikal kemik yıkımı ve furkasyon lezyonlarının daha sık ortaya çıktığı tespit edilmiştir (p<0,05). Perforasyon ve kaçırılan kanal durumlarında ise lezyonlar genellikle 3 mm'den küçük, tek kökte sınırlı ve kök çevresiyle ilişkili bulunmuştur. Ayrıca bu çalışma endodontik tedavi kalitesinin, periapikal lezyonun varlığı, boyutu, kökle ilişkisi ve kemik yıkımı üzerindeki kritik rolünü vurgulamaktadır. Anahtar Kelimeler: Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi, Apikal Periodontitis, Periapikal Lezyon, Kök Kanal Tedavisinde Başarısızlık, Tekrarlayan Kök Kanal Tedavisidiş-hekimliği-uzmanlık.listelement.badge Evaluation of the Time-Dependent Chemical Alterations in Sodium Hypochlorite Solution Waited During the Treatment Period(2024) Güven, Elif Baştuğ; Şen, Özgür GençBu tez çalışmasının amacı endodontide en sık kullanılan sodyum hipoklorit (NaOCl) solüsyonunun farklı sürelerle açıkta bekletilmesinin pH, aktif klor miktarı ve yüzey gerilim değerleri üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir. Her bir grup için 10 adet şeffaf kap içerisine 20'şer ml taze NaOCl koyuldu. 1. Grupta solüsyon bekletilmeden ölçümler yapıldı (kontrol grubu), ikinci ve üçüncü gruplarda ise NaOCl solüsyonları sırasıyla 1 ve 2 saat sürelerle açıkta bekletildikten sonra aynı ölçümler yapıldı. Tüm gruplarda pH ölçümleri için dijital pH ölçüm cihazı, yüzey gerilim ölçümleri için Traube stalogmometresi ve aktif klor içeriklerinin belirlenmesi için iyodometrik titrasyon kullanıldı. Verilerin istatistiksel analizinde, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ve çoklu karşılaştırmalar için Duncan testlerinden faydalanıldı. Solüsyonların pH değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu gözlendi (p0.05). Bir saat ve iki saat bekletilen solüsyonların pH değerlerinin taze solüsyonunkinden anlamlı düzeyde düşük olduğu; yine iki saat bekletilen solüsyonun pH'ının bir saat bekletilene göre önemli düzeyde düşmüş olduğu belirlendi (p0.05). Yüzey gerilimi değerleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. Gruplar aktif klor miktarları açısından değerlendirildiğinde, taze örneklerle bir saat bekletilen örnekler arasında fark görülmezken (p0.05), iki saat bekletilen örneklerdeki aktif klor miktarının hem taze hem de bir saatlik örneğe göre anlamlı düzeyde artmış olduğu belirlendi (p0.05). Bu çalışma koşullarında, NaOCl solüsyonunun bekleme süresi arttıkça pH değerinin düştüğü, aktif klor miktarının arttığı, yüzey geriliminin ise değişmediği sonucuna ulaşıldı. Anahtar kelimeler: Aktif klor, İyodometrik titrasyon, pH, Sodyum hipoklorit, Traube stalogmometresi, Yüzey gerilimi