Tıpta Uzmanlık Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/13
Browse
Browsing Tıpta Uzmanlık Tezleri by Author "Akbay, Halil İbrahim"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine.listelement.badge Prediction of the Risk of Gastric Cancer Development and Early Diagnosis of Gastric Cancer in Van and Surrounding Provinces With High Incidence of Gastric Cancer With Stomach Specific Biomarkers (Gastropanel)(2025) Güleç, Recep; Çallı, İskan; Akbay, Halil İbrahimMide kanseri genellikle ileri evrelerde tanı alan ve mortalitesi oldukça yüksek olan bir kanser türüdür. Erken tanı mide kanserinin mortalitesini önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu çalışmada mide kanseri insidansının yüksek olduğu Van ve çevresindeki illerde Gastropanel biyobelirteçlerinin, mide kanseri gelişme riskini öngörmedeki ve erken teşhis koymadaki etkinliğini araştırmaktır. Çalışmada, mide kanseri riski taşıyan bireylerin erken dönemde tespit edilmesine yönelik Pepsinojen A(1),Pepsinojen C(2), Pepsinojen A(1)/C(2) oranı, H. pylori IgG, H. pylori IgA ve Gastrin-17 gibi biyobelirteçlerin rolü incelenmektedir. Hastalar ve Yöntemler: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakultesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Genel Cerrahi Polikliniği'nde üst gis semptomları olan yaşları 18-99 arasında değişen toplam 88 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu çalışma kapsamında üst gis semptomu olan hastalardan onam alınıp vaka grubu içine dahil edildi. Hastaların endoskopisi yapılıp eş zamanlı olarak 1 tüp biyokimya kanı alınıp santrifüj edildikten sonra plazma -80 derecede saklandı. Patoloji raporu sonucuna göre 41 hasta malign, 47 hasta ise benign grup olarak değerlendirilmiştir. Demografik özellikler (yaş,cinsiyet), patolojik sonuçlar ve mideye özgü biyobelirteçler (H. pylori IgG, H. pylori IgA, Gastrin-17, Pepsinojen A(1), Pepsinojen C(2), Pepsinojen A(1)/C(2) oranı) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Veriler SPSS 15.0 for Windows programında analiz edilmiştir. Tanımlayıcı istatistikler, Ki Kare testi, Mann Whitney U testi, çok değişkenli lojistik regresyon analizi ve ROC Curve analizi kullanılmıştır. Kesim değeri belirlemesi ve doğru sınıflandırma oranları belirlenmiştir. Bulgular : Çalışmaya 44 kadın 44 erkek olmak üzere toplam 88 hasta dahil edilmiştir. Hastaların 47' si benign patoloji , 41'i malign patolojiye sahip idi. Malign hastaların ortalama yaşı 65,4±10,0, benign hastaların ortalama yaşı 43,7±15,7 olarak hesplandı. Malign hastaların yaş ortalaması, erkek cinsiyet oranı benign hastalara göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (her ikisi için p˂0,001). Patolojik değerlendirmeye göre Malign grup hastalarının çoğunluğunu adenokarsinom (97,6%) oluştururken, benign grup hastalarının çoğunluğu hafif kronik gastrit (68,1%) tanısı almıştır. Gastropanel biyobelirteç sonuçlarına göre; Pepsinojen C(2) düzeyi, malign grup hastalarında anlamlı derecede yüksek bulunmuşken (p˂0,001), Pepsinojen A(1)/C(2) oranı malign grupta daha düşük olmuştur (p˂0,001). H. pylori IgG ve H. pylori IgA seviyeleri her iki grupta da benzer bulunmuş, ancak Gastrin-17 düzeyleri malign grupta daha yüksek olmuştur. Çok değişkenli lojistik regresyon analizine göre yaş ve Pepsinojen C(2) düzeyi, maligniteyi öngörmede anlamlı faktörler olarak belirlenmiştir (p˂0,001 ve p=0,006). Bu sonuç, yaşın ve Pepsinojen C(2)'nin, mide kanseri riskinin belirlenmesinde önemli rol oynadığını göstermektedir.ROC Curve analizlerine göre; Pepsinojen C(2) için AUC değeri 0,761 (p<0,0001) olarak bulunmuş ve kesim değeri 465,4 olarak belirlenmiştir. Bu biyobelirteç, yüksek sensitiflik (68,29) ve spesifite (87,23) ile mide kanseri riskinin öngörülmesinde güçlü bir araçtır. Pepsinojen A(1)/C(2) oranı için AUC değeri 0,705 (p=0,0013) olarak bulunmuş ve kesim değeri 0,23 olarak saptanmıştır. Sensitivite (70,73) ve spesifite (80,85) oranları da oldukça yüksektir. Benign grup hastalarında H. pylori pozitif olan hastaların Pepsinojen A(1) düzeyleri negatif olanlara göre anlamlı derecede düşüktü (p=0,010). İntestinal metaplazi olan ve olmayan hastaların biyobelirteç sonuçlarında ise istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Benign grup için Pepsinojen A(1): ROC Curve analizi ile Pepsinojen A(1), H. pylori tanısını öngörmede %85 sensitivite ve %71,43 spesifite ile ≤103,5 kesim değeriyle anlamlı bir biyobelirteç olarak belirlenmiştir. Bu sonuçlar, Pepsinojen A(1)'in benign hastalarda H. pylori enfeksiyonunu tespit etmede potansiyel bir belirteç olduğunu göstermektedir. Sonuç: Çalışma, Gastropanel biyobelirteçlerinin, özellikle Pepsinojen C(2) düzeyinin, mide kanseri riskini öngörmede önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Ayrıca, Pepsinojen A(1)/C(2) oranı ve H. pylori IgG, H. pylori IgA biyobelirteçlerinin erken teşhis stratejilerinde kullanımı önemlidir. Gastrin-17 ve Pepsinojen A(1) gibi biyobelirteçler ise, klinik uygulamalarda daha fazla araştırılmalıdır. Bu bulgular, Gastropanel biyobelirteçlerinin, özellikle yüksek riskli hastaların erken teşhisinde kullanılabilirliğini artıracak şekilde yönlendirebilir.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Role of Lrrc17, Catepsin-K, Tracp-5b and Some Bone Building Markers in the Diagnosis of Postmenopozal Osteopenia and Osteoporosis: Relationship With Frax(2024) Bozan, Hakan; Akbay, Halil İbrahim; Huyut, ZübeyirGiriş ve Amaç: Osteoporoz, düşük kemik mineral yoğunluğu ve kemik dokunun mikro-mimari yapısının bozulması sonucunda kemik gücünde azalma ve kırık riski artışı ile karakterize ilerleyici bir metabolik kemik hastalığıdır. Dünya genelinde yaklaşık 200 milyon kadını etkilediği bilinmektedir. Günümüzde, dual-enerji X-ışını absorbsiyometrisi (DXA) ile kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçümü, en yaygın kullanılan ve osteoporoz tanısında altın standart yöntem olarak kabul edilen yöntemdir. Ancak DXA'nın yüksek maliyet, daha uzun tarama süresi, az da olsa radyasyon içermesi, çekim tekniği ve cihaz kalibrasyonundan kaynaklanan hatalar, kolay bulunamaması ve taramayı yapacak uzman personele gerek duyulması gibi birtakım kısıtlamaları bulunmaktadır. Bu durum, osteoporoz tanı, tedavi ve yönetimi için alternatif bir tanı yöntemine ihtiyaç duyulmasını gerekli kılmaktadır. Yakın zamanlarda, hücresel kemik matriksi bileşenleri tanımlanarak, bu belirteçler kemik yapım ve yıkım belirteçleri olarak sınıflandırılmıştır. Kemik döngüsünü etkin bir şekilde gösteren biyobelirteçler, osteoporozun daha erken bir evrede değerlendirilmesinde faydalı bilgiler sunabilmektedir. Çalışmamızda kemik döngüsü belirteçlerinden P1NP, P1CP, Kemik-ALP, Osteokalsin, TRACP-5B, Katepsin-K ve yeni bir kemik döngüsü belirteci olabileceği değerlendirilen LRRC17'nin postmenopozal ostepeni-osteoporozda nasıl değiştiğini ve bu parametrelerin postmenopozal osteopeni-osteoporozu sağlıklı bireylerden ayırmada ve ayrıca osteopeni-osteoporozu birbirinden ayırmada DXA'ya alternatif tanı aracı olarak kullanılıp kullanılamayacağını ve kırık riski hesaplama aracı olan FRAX ile anlamlı bir ilişkisinin olup olmadığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu araştırmaya etik kurulu onayından sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Ek Hizmet Binasındaki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniklerine başvuran çalışma kriterlerine uyan 90 gönüllü kadın çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmaya katılan gönüllüler KMY lomber (L1-4) T skorlarına göre kontrol grubu (20), osteopeni grubu (35) ve osteoporoz grubu (35) olmak üzere üç gruba ayrıldı. Çalışmaya dahil edilen kişilerden alınan kanlardan santrifüj sonrası elde edilen serum örnekleri, çalışmanın yapılacağı zamana kadar -80 °C'de muhafaza edildi. Bu serum örneklerinden çalışma günü LRRC17, Katepsin-K, TRACP-5B, Osteokalsin, P1NP, P1CP ve Kemik-ALP ELİSA yöntemi ile ölçüldü. Verilerin istatiksel analizinde SPSS (versiyon 26.0, SPSS Inc, Chicago) paket programı kullanıldı ve p ≤ 0.05 istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Lomber ve Kalça T skorları osteoporoz ve osteopeni gruplarında kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise osteopeni grubuna göre daha düşük bulundu (p<0.001). OYMOKR ve OYKKR değerleri osteoporoz ve osteopeni gruplarında kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise osteopeni grubuna göre daha yüksek bulundu (p<0.001). Ayrıca, osteoporoz ve osteopeni gruplarında Osteokalsin ve Kemik-ALP değerleri kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise Osteokalsin osteopeni grubuna göre daha yüksek bulundu (p<0.001). TRACP-5B, LRRC17, P1CP ve P1NP değerleri, osteopeni ve osteoporoz gruplarında kontrol grubuna göre daha yüksek iken (p<0.001), osteopeni ve osteoporoz grupları arasında ise anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Osteopeni grubunda Kat-K düzeyleri kontrol grubuna göre daha yüksek iken (p=0.012), osteoporoz ve osteopeni grupları arasında anlamlı fark saptanmadı. Hastalığın (osteopeni ve osteoporoz) teşhisinde biyobelirteçlerin tanısal performansları değerlendirildiğinde TRACP-5B, LRRC17, P1NP, OK, Kemik-ALP, P1CP ve Kat-K biyobelirteçleri sırasıyla 0.98-0.97-0.96-0.95-0.93-0.74 ve 0.71 AUC değerleri ile hastaları sağlıklı gönüllülerden ayırt etmede başarılı parametreler oldu. Osteoporozu osteopeniden ayırmada biyobelirteçlerin tanısal performansları değerlendirildiğinde Kemik-ALP, OK, P1NP, LRRC17, TRACP-5B, P1CP ve Kat-K biyobelirteçlerinin sırasıyla 0.92-0.72-0.66-0.65-0.65-0.60 ve 0.56 AUC değerleri olduğu gözlendi. OYMOKR ile kemik döngüsü belirteçleri arasındaki ilişkisi incelendiğinde; OYMOKR ile TRACP-5B, Osteokalsin ve LRRC17 seviyeleri arasında pozitif yönde ve orta düzeyde (r değeri sırası ile 0.403- 0.471 ve 0.415) anlamlı bir korelasyonun olduğu tespit edildi. OYKRR riski ile kemik döngüsü belirteçleri arasındaki ilişkiler, OYKRR ile Osteokalsin ve LRRC17 seviyeleri arasında pozitif yönde ve orta düzeyde (r değeri sırası ile 0.493 ve 0.424) anlamlı bir korelasyonun olduğunu gösterdi. Ayrıca, çoklu regresyon analizi, Osteokalsin ve Katepsin-K'nın birlikte pozitif yönde OYMOKR'ne etki eden faktörlerden olduğunu gösterdi. Ek olarak regresyon analizi, bir birimlik Osteokalsin artışının OYMOKR değerini yaklaşık %20 ve bir birimlik Katepsin-K artışının ise OYMKOR değerini yaklaşık %37 artırdığını ortaya koydu. P1CP'nın ise yaklaşık bir birimlik artışının OYMOKR değerinde yaklaşık %2'lik azalmaya etki ettiği görüldü. Tartışma ve Sonuç: Çalışmamız özellikle TRACP-5B, LRRC17 ve P1NP belirteçlerinin hastaları (osteopeni-osteoporoz) sağlıklı kontrollerden ayırmada çok iyi performansa sahip olduğunu gösterdi. Ayrıca Kemik-ALP, osteoporozu osteopeniden ayırmada çok iyi bir performans gösterdi. Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük olan ülkelerde ve DXA'ya erişimde sıkıntı olan yerlerde DXA'ya göre daha kullanışlı, daha ucuz, tekrarlanabilirliği daha kolay olması amacıyla, KDB'lerden özellikle TRACP-5B, LRRC-17, P1NP, Osteokalsin ve Kemik-ALP'nin tanıda DXA'ya alternatif olarak kullanılabileceğini öngörmekteyiz. Ancak bu parametrelerin hem tanıda hem de osteopeni ve osteoporozu birbirinden ayırmada DXA'nın yerine kesin olarak kullanılmasını öngörebilmek için, daha geniş hasta popülasyonlarında ve moleküler düzeyde çalışmaların da dahil olacağı detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Use of Reflex Test in Clinical Biochemistry, Determination of Threshold Values and Cost Analysis(2024) Çelenk, Meryem Atasayar; Akbay, Halil İbrahimGiriş ve Amaç: Günümüz tıp uygulamalarında tanısal karar vermede laboratuvar test sonuçlarının kullanılması, alınan klinik kararı büyük ölçüde etkilemekte ve klinisyenleri sorunun kaynağına yönlendirmektedir. Teknolojik gelişmelere dayalı olarak kullanılabilirlik ve ulaşılabilirliğin artmasıyla birlikte laboratuvar test istemlerinin de artan bir şekilde uygunsuz istendiği görülmektedir. Uygunsuz laboratuvar tetkik istemlerinin azaltılması amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafın¬dan Akılcı Laboratuvar Kullanım Projesi kapsamında refleks ve reflektif test uygulamalarının önemi vurgulanmış ve laboratuvarlarda kullanımı teşvik edilmiştir. Bu amaç doğrultusunda literatürde refleks test uygulaması kapsamında yer alan ve alması muhtemel testlerin refleks test eşiklerini belirlemeyi ve refleks test uygulamasının maliyet açısından yararını göstermeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi polikliniklerine başvuran 18 yaş üzeri hastaların 2023 yılı ilk 6 ay verileri çalışmaya dahil edildi. Refleks test algoritmaları ve uygulamalarında kullanılacak en uygun cut-off değerleri ROC analizi ile belirlenerek laboratuvarımızda kullanılan referans değerlerle karşılaştırıldı. Refleks test sayıları kullanılarak maliyet etkinliği ve ekonomik katkı değerlendirildi. Bulgular: TSH-sT4 refleks test uygulamasında 63148 hasta sonucunun ROC analiziyle belirlenen alt ve üst cut-off değerleri sırasıyla 0,282 ve 6,77 μIU/mL olarak bulundu. Bu refleks eşik kullanıldığında %80,7 oranında sT4 testinden tasarruf edilebileceğini ve bununa birlikte %1,9 oranında da sT4 testinin eksik istenebileceği bulundu. Maliyet açısından (hastanemizdeki en son temin fiyatları dikkate alındığında) 1.094.043 ₺ tasarruf sağlanabileceği bulundu. Refleks Bilirubin uygulamasında 15291 hasta sonucunun ROC analiziyle belirlenen en uygun cut-off değeri 1,119 mg/dl olarak bulundu. Bu refleks eşikle %89,3 oranında gereksiz istemden kaçınılabileceği ancak %0,1 oranında istemin gözden kaçabileceği bulundu. Maliyet açısından 86.026 ₺ tasarruf sağlanabileceğini hesaplandı. Refleks İkter indeks uygulamasında 17203 hasta sonucunun ROC analiziyle belirlenen en uygun cut-off değerini 1,4 mg/dl olarak bulundu. 0,8 mg/dl eşik değeri için yapılan analizde %24 oranında total bilirubin testinden tasarruf edilebileceğini ve %0,1 oranında total bilirubin test isteminin gözden kaçabileceği bulundu. Maliyet açısından 24.915 ₺'e denk gelmektedir. Refleks ALT uygulamasında 69091 hasta sonucu için ROC analiziyle belirlenen en uygun cut-off değerini kadın, erkek ve total veride sırasıyla 25 U/L, 35 U/L ve 30 U/L olarak bulundu. Total veri için belirlenen refleks eşikle %83,8 oranında AST testinden tasarruf edilebileceği ve %0,8 oranında AST test isteminin gözden kaçabileceği bulundu. Maliyet açısından 364.845 ₺ tasarruf sağlanabileceğini hesaplandı. Refleks PSA uygulamasında 2607 hasta sonucu için belirlenen (tPSA :4-10 ng/ml) refleks eşikle %34 oranında sPSA testinden tasarruf edebileceği ve 14.857 ₺ tasarruf sağlanabileceği hesaplandı. TSH ve Anti-TPO için belirlediğimiz refleks test uygulamasında 3686 hasta sonucuna göre Anti-TPO testinden %87,3 oranında ve 172.495 ₺ tasarruf sağlanabileceğini hesaplandı. Anti-TPO ve Anti-Tg istemleri için belirlediğimiz refleks test uygulamasında 2216 hasta sonucu analiz ettik ve %16,3 oranında Anti-Tg testinden tasarruf edebileceğimizi bulduk.Maliyet açısından 21.400 ₺ tasarruf sağlanabileceği hesaplandı. Tartışma ve Sonuç: Refleks test uygulaması, akılcı laboratuvar kullanımı doğrultusunda uygunsuz istemlerin önlenmesi açısından değerli bir adımı oluşturmaktadır. Uygun hasta profili ve cut-off değerleri kullanılarak ve hasta güvenliğinden ödün vermeden pek çok testten kaçınılabilir. Bu çalışmadaki testler için gösterildiği gibi, tanımlanan refleks test algoritmaları, refleks testin temel amaçları olan zaman ve maliyet etkinliğini arttırmaktadır. Laboratuvar profesyonelleri olarak giderek artan test çeşitliliği, zaman kısıtlılığı ve maliyet etkinliği gibi durumlarla bu ve diğer testler için yeni refleks test algoritmaları ve cut-off değerlerinin belirlenmesi konusunda ilgi giderek artmaya devam etmektedir. Bu çalışmanın da benzer çalışmalara öncü olacağı daha ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Refleks test, Reflektif test, Akılcı laboratuvar kullanımı, Maliyet, Uygunsuz testspecialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Variation in Clinical Biochemistry; Biological Variation(2018) Akbay, Halil İbrahim; Çokluk, ErdemTotal test sürecinde son teknoloji ile analitik hata ve varyasyon kaynakları giderek azalmakta pre-analitik hata ve varyasyon kaynakları da sistemli kalite yönetimi ve eğitimi ile azaltılabilmektedir. Bireysel test sonucu değerlendirilmesinde analiz öncesi süreçten kaynaklanan olası varyasyon kaynakları minimize edilmeye çalışıldığından ve pratikte ihmal edildiğinden, sonuç değerlendirilmesinde doğal rastgele varyasyon-birey içi biyolojik varyasyon ve analitik varyasyon verileri kullanılmaktadır. Bu nedenle laboratuvar analitlerinin biyolojik varyasyon çalışmaları artan bir ilgi görmektedir. Bu yönelimin sebebi, bu bilginin tüm laboratuvar süreçlerindeki potansiyel pratik uygulamaları ile ilişkili olmasıdır. Biyolojik varyasyon verileri, test yorumları için popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanımının değerlendirilmesi için bireysellik indeksi, referans aralığı içinde yer alan test sonuçlarının tekrarlarında meydana gelen önemli değişikliğin tahmini gibi laboratuvar testlerinin yorumlanması ve kullanılması için önemli verilerin türetilmesine izin verir. Bu çalışmamızda sonuçları popülasyona dayalı referans aralıkları ile karşılaştırma kullanılarak değerlendirilen demir, transferrin ferritin folat vitamin B12 ve 25-OH vitamin D testlerinin birey içi ve bireyler arası BV verilerini elde etmeyi ve bu değerleri kullanarak bireysellik indeksi ve referans değişim değeri verilerini türeterek ilgili testler için popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanımını değerlendirmeyi amaçladık. Materyal-Metod: Çalışmamızda Demir, Transferrin, Ferritin, Vitamin B12, Folat ve 25-OH vitamin D testleri için birey içi biyolojik varyasyon bileşenlerinin ve referans değişim değerlerinin belirlenmesi amacıyla 22-50 yaş aralığındaki 21 (11 kadın, 10 erkek) sağlıklı gönüllüden bir ay içerisinde 0.1.7.14.ve 28. günlerde toplam 5 adet venöz kan örneği alındı. Tüm testler otoanalizörde çalışılmış olup her iki cinsiyet ve tüm grup için CVI, CVG, II, RCV değerleri hesaplandı. Bulgular: Tüm parametreler ve tüm gruplar için BV verileri sırasıyla; CVA (%) / CVI (%) / CVG (%) Demir, 0.67/27.3/32.3 Transferrin, 0.62/3.60/10.24 Ferritin, 2.27/6.21/105.6 Folat, 4.71/10.3/28.56 Vitamin B12, 6.16/5.77/34.6 ve 25-OH Vitamin D, 3.44/8.21/54.9 RCV için 2 yönlü olasılık 95% - 99% sırasıyla 74,9/98,7 10,1/13,3 18,3/24,1 31,4/41,3 23,4/30,8 24,7/32,5 ve bireysellik indeksleri sırasıyla 0.8 0,4 0,1 0,4 0.17 0,1 olarak bulundu. Sonuç: Demir, Transferrin, Folat, Vitamin B12, 25-OH Vitamin D için CVI ve CVG değerleri literatür ile uyumlu olup Ferritin için çalışmamızda bulduğumuz CVI ve CVG değerleri veri tabanında yer alan değerlerden farklı hesaplandı. Bu farklılığın çalışma için seçilen bireylerin özelliklerinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. II için bulunan değerler ile yapılan RA kullanımının uygunluk ve faydasını değerlendirmede; Demir için II < 0.6 ve II > 1.4 olarak alındığında RA kullanımı uygun olup, Transferrin, Folat, Vitamin B12, 25-OH Vitamin D için ise RA yerine RCV kullanımının daha uygun olduğu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Pre analitik varyasyon, Analitik varyasyon, Birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyon, Referans değişim değeri, Bireysellik indeksi.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Within-Subject and Between-Subject Biological Variation of First Morning Urine Samples in Healthy Individuals(2023) Akgüneş, Dilara Elif Bildirici; Akbay, Halil İbrahim; Alp, Hamit HakanAmaç: Sabah ilk idrarda ölçülen analitlerin (kreatinin, üre, ürik asit, albümin, total protein, amilaz, kalsiyum, sodyum ve potasyum) birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyonlarının (CVI, CVG), referans değişim değerlerinin (RDD), bireysellik indekslerinin (BI) ve analitik performans spesifikasyonlarının (APS) hesaplanması ve bu analitler için bir bireyin ardışık sonuçlarının değerlendirilmesinde referans aralık ve RDD'den hangisinin kullanılmasının uygun olacağının kararlaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: 18 yaşından büyük 28 (13 kadın, 15 erkek) sağlıklı gönüllüden 10 hafta boyunca haftada 1 kez aynı gün sabah ilk idrar numunesi toplandı. Alınan idrar numuneleri çalışma gününe kadar -40°C'de depolandı. Çalışma günü numunelerin hepsi aynı çalışmada rastgele ve çift tekrar çalışıldı. Her iki cinsiyet ve tüm grup için CVA, CVI, CVG, RDD, BI değerleri, homeostatik ayar noktalarını belirlemek için gereken numune sayısı ve analitik performans spesifikasyonları EFLM projesine ve biyolojik varyasyon verileri için kritik değerlendirme kontrol listesine (BIVAC) göre hesaplandı. Bulgular: Sabah ilk idrar analitleri ve analitlerin kreatininle oranlanarak elde edilen verilerinden BV bileşenleri hesaplanmıştır. Sabah ilk idrarda kreatinin, üre, ürik asit, total protein, amilaz, kalsiyum, sodyum ve potasyum için tüm grup CVI değerleri sırasıyla %29.6, %26.4, %33.9, %28.3, %44.7, %36.9, %33.3 ve %39.5, bu analitler için tüm grup CVG değerleri ise sırasıyla %37.5, %18.7, %25.1, %18.2, %70.7, %52.3, %29.5 ve %30.1 olarak bulunmuştur. Üre/kreatinin, ürik asit/kreatinin, total protein/kreatinin, amilaz/kreatinin, kalsiyum/kreatinin, sodyum/kreatinin ve potasyum/kreatinin için tüm grup CVI değerleri sırasıyla %18.3, %33.6, %28.2, %49.6, %36.3. %34.4 ve %26.7, bu analit/kreatinin oranları için tüm grup CVG değerleri sırasıyla %16.1, %21.6, %24.1, %56.7, %43.7. %29.8 ve %29.6 olarak hesaplanmıştır. Sonuç: Sabah ilk idrarla atılan analitler kreatininle oranlandığında birçok analit için kreatinine oransız haline göre CVI ve CVG değerlerinin düştüğü görülmektedir. Üre, ürik asit ve total protein için bireysellik indeksi 1.4'ten büyüktü. Bu nedenle üre, ürik asit ve total protein için hasta sonuçlarının değerlendirilmesinde popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanılması uygundur. Kreatinin, amilaz, kalsiyum, sodyum ve potasyum için ise popülasyona dayalı referans aralıkları ile birlikte RDD'nin kullanılması önerilir. Üre/kreatinin, ürik asit/kreatinin ve sodyum/kreatininin bireysellik indeksinin 1.4'ten büyük bulundu. Total protein/kreatinin, amilaz/kreatinin, kalsiyum/kreatinin ve potasyum/kreatinin ise bireysellik indeksleri 0.6-1.4 olarak bulundu. Üre/kreatinin, ürik asit/kreatinin ve sodyum/kreatinin için popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanılması, diğer analit/kreatinin oranları için popülasyona dayalı referans aralıklarının RDD ile birlikte kullanılması önerilir. Anahtar Kelimeler: Biyolojik varyasyon, birey içi biyolojik varyasyon, bireyler arası biyolojik varyasyon, referans değişim değeri, bireysellik indeksi, sabah ilk idrar