Doktora Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/12
Browse
Browsing Doktora Tezleri by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 909
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Bazı Böcek Öldürücü Sentetik Pyrethroid'lerin Soğan (Allium Cepa L.)'da Hücre Bölünmesi ve Kromozomların Yapısına Etkileri(1993) Öbek, Erdal; Öztürk, Avniöz Birçok pestisid ilacın ve kimyasal maddenin mutagenik etkisinden dolayı piyasaya yeni sürülenlerin mutagenik etkisini incelemek için değişik test sistemleriyle sitogenetik çalışmalar başlatılmıştır. İnsektisid sentetik pyrethroidler sebze, meyve ve tarla bitkileri gibi çeşitli gıda ürünlerine saldırıda bulunan böceklerin kontrolü için tavsiye edilen ve yaygın olarak kullanılan bir bitki korama ilacıdırlar. Bunlar ev haşerelerine karşı da zehirli etkiye sahiptirler. Mavrık 2F (48-24-12 ppm), Sumicidin % 20 EC (38-19-9.5 ppm), Meothrin % 20 EC (37-18.5-9.25 ppm), Imperator (50-25-12.5 ppm), Baymroid EC 050 (100-50-25 ppm) ve Talstar EC 100 (20-10-5 ppm) 'ün belirtilen dozlarında köklendirilmiş 1.5-3 cm 'lik soğan kök uçları 4-8-24 ve 48 saat muamele gördü ve bu süre bitiminde kök uçları yıkanıp 1.5-3 cm'lik kök uçları kesilerek farmer (3 kısım alkol ve l kısım asetik asit) çözeltisinde fîkse edildi. Sitogenetik gözlemler de her dozun her süresi için, feulgen 'le boyanmış kök uçlarından kök ucu ezme preparatı yapılıp mikroskopta incelenmiştir. Kontrol grubu da ilaçsız olarak aynı şekilde işleme tabi tutulmuştur. Kontrol numuneleriyle mukayesede her ilacın 3 dozu da mitotik evrelerin gerek oluşum gerekse dağılımında düzensizlik meydana getirmiş, mitotik indekste düşüşe neden olmuş ve mitozun önlenmesine sebebiyet vermiştir. Profazda kromozom yoğunluğunda anormallikler, metafazda metafaz birikimi, kromozomal yapışkanlık ve kümeleşme, anafaz ve telofaz 'da köprü, anafaz ve telofaz sayısında azalma kullanılan ilaçların tümünün meydana getirdiği anormalliklerdir. İlaçtan ilaca değişen yani kimisinde görülüp kimisinde görülmeyen veya birkaçında gözlenen ortak anormallikler ise şunlardır: Profazın çözülmesi, düzensiz metafaz ve anafazlar, anafaz ve telofaz 'da geri kalmış kromozomlar, poliploid metafaz ve anafazlar, mikronukleuslu ve iki çekirdekli hücrelerin oluşması. XVBütün insektisid uygulamalarında anormalliklerin artışının, doz artışı ve uygulama süresinin uzamasına bağlı olduğu görülmüştür. Bu durumun istatistiki değerlendirmede X2 analizi ile önemli olduğu tespit edildi (PO.05). XVIDoctoral Thesis Darende Cevizlerinin (J.Regia.l.) Seleksiyon Yoluyla Islahı Üzerinde Araştırmalar(1993) Beyhan, Ömer; Şen, Seyit MehmetThis selection study was carry out determine the promising walnut types, during the 3 years between 1990- 1992 in Darende. In this study 416 types were selected from about 6000 wild walnut trees (seedling) and fruit samples was collected these 62 walnut types were recommended as promising types from point of view of fruit quality and tree characteristics. In these selected types the average fruit weight was 7.53 g as average of 62 types and it ranged between 12.39 (44.DA.76)-18.49 (44. DA. 35) g. Kernel weight of selected types ranged between 6.50 (44.DA.002)-9.88 (44. DA. 406) g and average kernel weight were 7.53 g. Kernel percentage ranged between 42.06 % (44. DA. 236) -67. 73 (44. DA. 406) and average kernel percentage was found 50.50 %. In these selected types kernel color was found 40.32 % clean yellow. 51.61 % yellow and 8.07 % brown. Shell thickness as average of 62 types were 1.18 mm and this value ranged between 0.66 (44. DA. 406 )-l.56 (44. DA-.241) mm. The fat contents of selected types ranged between 50.00 % (44. DA. 207)- 73.61 % (44. DA. 127) and average value was 63.78 %. Fatty acid composition was determined in 15 walnut types. According to the walnut types average value was found as follows: myristic acid 0.415 %, palmitic acid 14.330 %, stearic acid 4.500 %, oleic acid 32.062 %. li- noleic acid 37.670 %. linolenic acid 11.020 % and arachidic acid 0.886 %.175 The protein contents of selected types ranged between 11.14 % (44. DA. 003) - 23.72 % (44. DA. 241) and ave rage protein content was 16.79 %. The ash contents of selected types ranged between 2.10 % (44. DA. 002) -2.95 % (44. DA. 251) and average ash percentage was found as 2.42 %. Flowering habits of selected types were determined as protandrous 68.66 %. protogynous 25.37 % and homogamous 5.97 %.Doctoral Thesis Van Tarım Meslek Lisesi İşletmesinde Yetiştirilen Esmer Sığırlarında Genetik Analizler(1993) Kaygısız, Ali; Vanlı, Yusuf6. ÖZET ' VAN TARIM MESLEK LÎSESÎ İSLETMESİNDE YETİŞTİRİLEN ESMER SI?IRLARDA GENETİK ANALİZLER ' Bu çalışmada Van Tarım Meslek Lisesi isletmesinde yetiştirilen Esmer sığırlarda süt ve döl verim özellikle rine ilişkin bazı genetik parametreler ile 305 günlük süt verimine ilişkin genetik yönelimler tahmin edilmiştir. Genetik parametreler Harvey tarafından yazılan LSMLMW paket programı yardımıyla tahmin edilmiştir. Kalıtım derecesinin tahmin edilmesinde baba bir üvey kardeşler benzerliğinden yararlanılmıştır. Gerçek süt verimi, 305 günlük süt verimi, ortalama günlük süt verimi ve laktasyon süresinin kalıtım dereceleri sırasıyla 0.359- ±0.059, 0.356±0.059, 0.254+0.0059 ve 0.224±0.058 olarak bulunmuştur. Buna göre süt verim özelliklerinin orta dere cede kalıtsal olduğu böylenebil ir. Buzağılama aralığı, servis peryodu. ve gebelik süresinin kalıtım dereceleri sırasıyla 0.071+0.104, 0.063+0.098 ve 0.142±0.036 olarak bulunmuştur. Tekrarlanma derecesinin hesaplanmasında grup içi korelasyon ' dan yararlanılmıştır. Gerçek süt verimi. 305 günlük süt verimi, ortalama günlük süt verimi ve laktasyon süresinin tekrarlanma dereceleri sırasıyla 0.692+0.236, 0.758±0.243, 0.767±0.222 ve 0.821+0.212 olarak bulunmuş tur. Elde edilen tekrarlanma dereceleri yüksektir ve erken yaslarda yapılacak seleksiyon için ümit vericidir. Buzağı lama aralığı, servis peryodu ve gebelik süresinin tekrar lanma dereceleri sırasıyla 0.143±0.039. 0.306+0.058 ve 0.462±0.174 olarak bulunmuştur.113 Ayrıca süt verim özellikleri arasında ve döl verim özellikleri arasındaki fenotipik ve genetik korelasyonlar da hesaplanmıştır. Genetik yönelimlerin hesaplanmasında 1968-89 yıllarına ait 305 günlük süt verim kayıtları kullanılmış tır. 130 günden uzun süren laktasyoniar değerlendirmeye alınmış ve tam iaktasyon kabul edilmiştir. 305 günden fazla sağılan hayvanların 305 günlük verimleri dikkate alınmıştır. 305 günlük süt verimleri İaktasyon sırası ve buzağılama mevsimi bakımından düzeltilmiştir. Aynı hayvan ların birbirini izleyen iki yıldaki verimleri arasındaki farkın yıldan yıla değişen çevreden ileri geldiği kabul edilerek çevresel yönelim hesaplanmıştır. Aynı hayvanların birbirini izleyen verimlerini kullanarak çevresel yönelim -28.55 kg/yıl ve ele alınan yıllara ait ortalamaları kullanarak fenotipik yönelim - 16.16 kg /yıl olarak bulunmuştur. Fenotipik yönelim, çev resel yönelim -t- genetik yönelim olduğuna göre bu ilişkiden genetik yönelimin +12.37 kg/yıl olarak gerçekleştiği anla şılmıştır. Her yıl elde edilen birinci iaktasyon kayıtla rını kullanarak yapılan tahminae ise fenotipik yönelim _~._6 kr-yii. rer.etık yönelim ise +1^.3^ kç/yıi olarak bulunmuş tui'. Oğuiiarı sürüde damızlık olarak kullanılan boğala rın ortalama genetik üstünlüğü 4.30 kg. boğalarla oğulları arasındaki generasyon aralığı ise 4.63 yıl olarak bulun muştur. Bu değerler babadan kıza olan gen nakil yolu için -6.17 kg ve 5.50 yıl, analardan oğula olan yol için ise 318.00 kg ve 6.47 yıl olarak bulunmuştur. Sürüdeki ineklerin analarının ortalama genetik üstünlüğü 22.95 kg.114 kızları doğduğunda analarının yası 5.13 yıl olarak bulun muştur. Böylece uygulanmış olan seleksiyondan süt verimin- deki genetik yönelim 1968-89 yılları arasında +15.15 kg/yıl olarak tahmin edilmiştir. Bu ilerlemenin % 90.4 'ü boğa analarının seçiminden sağlanmıştır. 305 günlük süt veriminde sağlanan genetik yönelim ler literatür bi idirısieriyie uyura içindedir.Doctoral Thesis Kısmi Endomorfizma Yakın Halkaları(1994) Görentaş, Necat; Yılmaz, AbdurrahimBu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmamız için gerekli olan genel tanımlar, teoremler ve önermeler detaya girilmeden verilmiştir. İkinci bölüm dört kesimden oluşmaktadır. Bu bölümde y-halkalar, invaryant y- halkalar ve homojen fonksiyon y-halkalarının tanımı, özellikleri ve bu halkalarla ilgili çeşitli örnekler verildi. Daha sonra bir TİB, D üzerinde sonlu ranklı bir modülün homojen fonksion kaynağı verildi. Son kesimde MR(R2) nin halka olma durumu incelendi. Üçüncü bölüm bir kesimden meydana gelmektedir. Bu kesimde (Maxson, 1990,1991) de incelemeye başladığı kısmı endomorfizma y-halkalarının özeti yapılarak MR(G) nin G nin muayen alt modüllerinden endomorfizma olarak temsil olunabilen /gMr(G) homojen fonksiyonların oluşturduğu alt y-halklar ile bu alt y-halkaların kısmi endomorfizma olma durumları incelendi. Ayrıca (Maxson, 1991) de MD(Dn)=N eşitliğinin TİB 1er üzerine keyfi modüller için doğru olup olmadığı ile ilgili sorunun çözümüne yaklaşmak için N=MR(G) eşitliğinin olmasının gerekmediği iki duruma ait örnekler verilmiştir. Son bölüm üç kısımdan meydana gelmektedir. Bu bölümde M ve jo nin G için örtü teşkil ettiği ve hAtjo olacak şekilde bir R-Modül G için EndR(G)=PER(G,M) ile EndR(G)=PER(G,;£>) eşitliğinin mümkün olduğu komütatif Noetherian y-halkalarının (Maxson and Walt, 1991) de başlatılan karakterizasyonun bir özeti yapılarak (Maxson, 1992) de açık soru olarak bıraktığı iki problemin çözümüne çeşitli şekillerde yaklaşılarak (Maxson, 1992) de n= 2,3,... için P^a £ P^V* bağıntısının doğru olup olmadığı sorusu n= 3 için incelendi.Doctoral Thesis A Work on Idempotents of Group Rings(1995) Batır, Necdet; Yılmaz, AbdurrahimBu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, daha sonraki bölümlerde kullanılan bazı tanımlar ve özellikler kısaca verilmiştir. İkinci bölüm iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda grup halkalarında idempotentler ve idempotentler ile olan ilişkisinden dolayı sıfır bölen elemanlarla ilgili yapılan bazı temel çalışmalar verilmiştir. İkinci kısımda da bu çalışmaları destekleyici nitelikte olan bazı grup halkaları (QDp ve CQ8)nın idempotentleri tamamen karekterize edilmiştir. Üçüncü bölümde grup halkalarında merkezsel idempotentlerle ilgili bazı özellikler verilmiştir.Doctoral Thesis Sütlerde Aflatoksin M1 Oluşumu ve Ürünlere Geçişi Üzerinde Bir Araştırma(1995) Bakırcı, İhsan; Akyüz, NurhanBu çalışmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Fabrikasına gelen çiğ süt örneklerinde aflatoksin Mı (AFMı) düzeylerinin ortaya konulmasına çalışılmıştır. Ayrıca, bu sütlerden üretilen çeşitli ürünlerdeki AFMj düzeyleri ile geçiş oranlan incelenmiştir. Analiz edilen 90 adet çiğ süt örneğinden 79'unda (% 87.77) AFMı oluştuğa tespit edilmiştir. AFMı bakımından pozitif çıkan örneklerin tamamı ülkemizde kabul edilen maksimum tolerans limiti olan 0.5 ppb düzeyinin altında kalmıştır. Pozitif örneklerde saptanan AFMı konsantrasyonları 0.0125 - 0.1236 ppb arasında değişirken, genel ortalama 0.0468 ppb değerini almıştır. Elde edilen sonuçlara göre; Mart - Nisan, Mart - Mayıs, Mart - Haziran (1995) aylarına ait ortalama AFMı miktarları arasındaki fark p<0,05 düzeyinde. Nisan - Hazkan> Mayıs - Haziran aylan arasındaki fark ise p<0.01 düzeyinde Önemli çıkmıştır. AFMı 'in ürünlere geçişini belirlemek amacıyla 93 adet süt ve süt ürününden oluşan örnekler üzerinde yapılan analizler sonucunda; kazan sütlerinin AFMı içeriği ile, pastörize süt, yağsız süt, yoğurt, yayık altı ve peynir altı suyunun AFMı içerikleri arasındaki fark önemsiz çıkmıştır. Buna karşılık, beyaz peynir ve kaşar peynirinde saptanan AFMı miktarları kazan sutlerindekilere göre önemli ölçüde (rxO.01) yüksek, krema ve tereyağında saptanan AFMı miktarları ise önemli ölçüde (p<0.01) düşük çıkmıştır.Doctoral Thesis Van'da Farklı Miktarlarda Uygulanan Azot, Fosfor ve Potasyumlu Gübrelerin Şeker Pancarında (Beta Vulgaris B.) Verim ve Kalite Üzerine Etkileri(1995) İlbaş, Ali İrfan; Günel, Erolöz Bu çalışma, 1992, 1993 yıllarında, Van ekolojik şartlarında 0, 8, 16, 24 ve 32 kg N/da; 0, 8, 16 ve 24 kg P2Û5/da; 0, 5 ve 10 kg K^O/da seviyelerinde uygulanan, azotlu, fosforlu ve potasyumlu ticaret gübrelerinin, şeker pancarında verim ve kalite üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada, şeker pancarının bazı fenolojik ve morfolojik özellikleri (birinci yılda tohuma kalkma, çatallı kök-gövdesi oranı, kök-gövdesi çapı, kök-gövdesi uzunluğu ve yaprak sayısı); verimleri (kök-gövdesi verimi, ham şeker verimi, arıtılmış şeker verimi ve yaprak verimi) ve kaliteye etki eden bazı kimyasal özellikleri (ham şeker oranı, arıtılmış şeker oranı, kuru madde oranı, öz suyu safiyeti, kül oranı, amino azotu içeriği, öz suyu K ve Na içeriği*) incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, Van 'da şeker pancarı üretiminde, kök-gövdesi verimi, ham şeker verimi ve arıtılmış şeker verimi bakımından 24 kg N/da azotlu, 24 kg P2Û5/da fosforlu ve 5 kg î^O/da potasyumlu gübre seviyelerinin, önemli artışlar sağlayabildiği; şeker oranının yüksek, kül oranı ve amino azotu içeriğinin düşük olması bakımından da 8 kg N/da azot, 16 kg P2C>5/da fosfor ve 5 kg K^O/da potasyum seviyesindeki gübrelemenin uygun olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak, verim ve kalite birlikte düşünüldüğünde, 16 kg N/da, 16 kg P2Û5/da ve 5 kg K^O/da seviyesinde yapılacak gübrelemelerin, kök-gövdesi verimi ve şeker veriminde önemli artışlar sağlayabilirken; kalite üzerinde de çok önemli derecede olumsuz etkiye sebep olmayacağı sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Şeker pancarı; Beta vulgaris L.; Gübreleme; N-P-K; Azot; Fosfor; Potasyum; Verim; Kalite; Van ( ) işaretli karakterler sadece 1993 yılında incelenmiştir.Doctoral Thesis Dalga Teorisinin Zamana Göre Periyodik Problemleri için Fark Şemaları(1995) Gülle, Aytekin; Tok, İsmailoz Bu çalışmada dalga teorisinin zamana göre periyodik problemleri için uygun baz fonksiyonları ve kalan terimi integral şeklinde olan interpolasyon kuadratur kuralları kullanılarak üç katlı fark şeması kurma prosesi sunulmuş, yaklaşık çözümün hatasının değerlendirilmesi yapılmıştır. ABSTRACT In this study, for periodic problems with respect to time of wave theory, presented to the process three-level difference schemes is constructed by the method of integral identities with the use of fitting basis functions and interpolating quadrature rules and remainder term in integral form. Error of difference solution is estimated.Doctoral Thesis Investigation of Toxic Heavy Metal Pollution (Pb,Cd,Cu,Ni,Mn,Zn,Bi,Co) of the Road Dust Samples in the Centre of Van(1996) Kılıçel, Fevzi; Nutku, Mustafa Yalçınoz Bu çalışmada, Van şehir merkezindeki yol tozlarında toksik ağır metal kirliliği araştırıldı. Şehir merkezinde seçilen 9 ve şehir dışında seçilen 2 merkezden bir yılın 4 mevsiminde numuneler alındı. Çözelti haline getirilen numuneler Alevli Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi (FAAS) metodu ile incelendi ve Pb, Cd, Cu, Ni, Mrı, Zn, Bi, Co konsantrasyonları ölçüldü. Esas nümunelerdeki eser element konsantrasyonları ile kontrol numunelerindeki eser element konsantrasyonları karşılaştırılarak, şehir merkezinde, bahsedilen elementler yönünden, toksik ağır metal kirliliği olup olmadığı tesbit edildi.Doctoral Thesis Aşılı Asma Fidanı Üretimi ve Aşı Kaynaşmasının Anatomik, Histolojik ve Biyokimyasal Olarak İncelenmesi(1996) Cangi, Rüstem; Şen, Seyit MehmetÖZET Bu çalışma 1994 ve 1995 yıllarında, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü araştırma parsellerinde aşılı asma fidanı elde etmek amacıyla yürütülmüştür. Çalışmada 420A, 5BB ve R99 Amerikan Asma anaçları ile Alphonse Lavallee, Çavuş, Erciş, Gamay, Razakı ve Yuvarlak Çekirdeksiz çeşitleri kullanılmıştır. Aşı amacıyla Tekirdağ, Manisa, Çanakkale ve Erciş'ten getirilen aşı materyalleri aşılama zamanına kadar dışarda kum havuzunda bekletilmiş ve 1994'de 3000 ve 1995 'te 2500 olmak üzere toplam 5500 aşı yapılmıştır. Aşılı çelikler dört hafta süreyle kontrollü şartlarda tutulmuş ve daha sonra araziye aktarılmışlardır. Aşılı çeliklerden 10,13,16,19,22,25,30,45,60,90 ve 230. günlerde alınan örneklerde anatomik ve histolojik incelemeler yapılmıştır. Aşılı çeliklerden 1, 30, 60, 90, 150, ve 230. günlerde alınan örneklerde ise flavan içerikleri tespit edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucu elde edilen sonuçlar aşağıda özetlenmiştir. 1- Aşı bölgesinde kallus oluşum düzeyi bakımından anaç, çeşit, çeşit x anaç kombinasyonları arasında istatistiki farklılıklar ortaya çıkmış ve kallus oluşum düzeyi ile tutma oranı arasında r= 0.150 düzeyinde pozitif bir ilişki belirlenmiştir. 2- Gözlerin sürme oranıyla kallus oluşum düzeyi arasında negatif bir ilişki (r= - 0.183) belirlenmiştir. 3- Aşılı asma fidanı üretiminde istenilmeyen bir özellik olan boğaz kök oluşturma yönünden Erciş çeşidi ön plana çıkmışıtır. Diğer taraftan boğaz kök oranıyla sürme oranı arasında pozitif bir ilişki belirlenmiştir. 4- Anaçların kaynaştırma sırasındaki köklenme düzeyleri yıldan yıla değişmekle beraber; ortalama köklenme oranı bakımından, 5BB (%36.88), R99 (%19.24), 420A (% 8.04) şeklinde sıralanmışlardır. Çelik başına kök sayısı bakımından da 5BB anacı en yüksek değeri vermiştir. Köklenme oranı ve kök sayısı ile fidan randımanı arasında sırasıyla r= 0.841 ve r= 0.568'lik pozitif ilişkiler belirlenmiştir. 5- Fidan randımanı bakımından yine anaçlar iki yılın ortalama değeri dikkate alındığında; 5BB (% 66.39), R99 (% 55.05), 420A (% 27.17) şeklinde sıralanmışlardır. Birinci boy fidan randımanı bakımından iki yılın ortalama değerleri dikkate alındığında; 5BB (% 48.96), R99 (% 34.42), 420A (% 17.56) olarak sıralanmışlardır; 6- Fidan randımanı ve birinci boy fidan randımanı açısından, çeşit x anaç kombinasyonları arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. Gamay/5BB kombinasyonu % 66.11 fidan randımanı ile en yüksek değeri verirken, % 21.67 ileÇavuş/420A en düşük değerde kalmıştır.1. Boy fidan randımanı bakımından % 56.70 ile Yuvarlak Çekirdeksiz/5BB en yüksek değeri veren kombinasyon olurken, % 9.20 ile Çavuş/420A en düşük değeri veren kombinasyon olmuştur 7- Yapılan anatomik ve histolojik incelemelerde tüm aşı kombinasyonlarında, aşı elemanları arasındaki kambiyal devamlılığın aşılamadan 16 gün sonra kurulmaya başladığı, 19-22 gün sonra örneklerin önemli bir kısmında kurulduğu, 25-30 gün sonra ise tüm örneklerde tamamlandığı gözlenmiştir. Ayrıca, aşılamadan 45 gün sonra birleşmenin özellikle kalem tarafında aksamaya veya zayıflamaya başladığı ve gelişmeden geri kaldığı gözlenmiştir. 8- Dikim öncesi köklenme oranının yüksek olduğu belirlenen 5BB anacının oluşturduğu kombinasyonlarda aşı kaynaşmasının çok başarılı olarak gelişme göstermesi, fidan randımanının yüksek oluşuyla ilişkili bulunmuştur. Oysa 420A anacının oluşturduğu kombinasyonlarda ise, fidan randımanın düşük oluşu, yapılan anatomik gözlemlerle de belirlendiği gibi, aktarma öncesi köklenme oranının düşük olmasıyla ilgili görülmüştür. R99 anacının oluşturduğu kombinasyonlardaki durum ise 5BB'den kötü ancak 420A'dan daha başarılı bulunmuştur. 9- Anaçlarda ve kalemlerde tespit edilen flavanların, vejetasyon periyodu ile birlikte arttığı, gelişme dönemi sonunda ise azaldıkları saptanmıştır. Anaçların flavan içeriği ile köklenme arasında pozitif bir ilişki (r=0.802) belirlenmiştir. Aşılama günü en yüksek flavan içeren 5BB anacı, en yüksek köklenme oranına sahip olan anaç olmuştur. Ayrıca kalemlerin flavan içeriği ile sürgün gelişimi arasında r=0.191'lik pozitif bir ilişki tespit edilmiştir.Doctoral Thesis On Topological Entropy for Transitive and Piecewise Monotone Transformations(1996) Pesen, Cahit; Tok, İsmail73 ÖZET Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmamız için gerekli olan temel tanımlar, teoremler ve önermeler detaya girilmeden verilmiştir. İkinci bölümde, topolojik geçişken, periyodik, sınırlı değişimli ve parçalı monoton dönüşümlerle ilgili bazı temel sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca minimal dönüşümlerin ve Wandering olmayan kümelerin bazı özellikleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Rohlin ve Walters'in çalışmalarından yararlanarak dinamik sistemin ölçüm entropisinin baza özellikleri detaya girilmeksizin verilmiştir (Rohlin, 1967 ve Walters, 1982). Daha sonra, Adler, Konheim, McAndrew (1965) ve Bowen (1971) çalışmalarından yararlanarak topolojik dinamik sistemin topolojik entropisinin temel özellikleri incelenmiştir. Ayrıca, geçişken, sınırlı değişimli ve parçalı monoton dönüşümlerin topolojik entropisi tanımlanarak bu dönüşümlerin topolojik entropisi ile ilgili bazı sonuçlar elde edilmiştir. Bu bölümün sonunda da topolojik entropi ile ölçüm entropi arasındaki ilişkiler incelenmiştir.Doctoral Thesis Some Properties of the Function Defined of in Fuzzy Topological Spaces(1996) Taşdemir, Cahit; Tok, İsmailöz Bu çalışmada, fuzzy topolojik uzaylarının bazı önemli özellikleri ve fuzzy sürekli fonksiyonlara ilişkin baza sonuçlar incelenmiştir.Doctoral Thesis Investigation of Sa, Lsa, Total Protein and Some Specific Liver Enzymes Activation in Experimentally Cirrhosis Produced Rabbit by Using Ccl4(1996) Ertekin, Ali; Bildik, Y. Ayşegül64 8. ÖZET Bu çalışmada, deneysel siroz oluşturulan tavşanların serumlarında sialik asit, lipid- bağlı sialik asit miktarları ile total protein ve bazı karaciğer enzimlerinin aktiviteleri araştırıldı. Siroz oluşumunun değişik evrelerinde bu parametrelerin konsantrasyonları ve aktiviteleri ölçüldü. Sirozlu gruplarda Sialik asit ve lipid-bağlı sialik asit miktarlarında önemli bir artış olurken kontrol gruplarında herhangi bir artış olmadığı ve sabit kaldığı gözlendi. Serum GOT ve GPT enzimlerinin miktarlarında da sirozlu gruplarda belirli bir artış olurken kontrol gruplarında bir artış olmadığı tesbit edildi. Total protein miktarlarında ise sirozlu gruplardaki karaciğer harabiyetinden dolayı protein sentezinde azalmalar gözlendi. Kontrol grubuna göre sirozlu gruplarda total protein miktarlarında bir düşme olduğu tesbit edildi. Akut siroz oluşturulan grupta Sialik asit, Lipid-bağlı sialik asit, Total protein, serum GOT ve GPT düzeyleri sırasıyla üçüncü saatte 8.34 ± 0.88 mg/ di, 30.1 ± 2.6 mg/ di, 7.6 ± 0.16 % gr, 2705 ± 51 U/ L, 2380 + 42 U/ L olarak bulunurken bu değerlerin kontrol grubunda yine sırasıyla 6.26 ± 0.52 mg/ di, 30 ± 3.7 mg/ di, 8.8 ± 0.23 % gr, 44 ± 4.9 U/ L, 56.4 ± 6.2 U/ L ' de kaldığı gözlenmiştir. 24. saatteki ölçümlerde ise bu değerler yine yukarıdaki sıraya göre akut siroz oluşturulan grupta 44.6 ± 9.3 mg/ di, 109.1 ± 16 mg/ di, 6.3 ± 0.24 % gr, 1164 ± 87 U/ L., 1332 ± 116 U/ L olarak bulunmuştur. Kontrol grubunda ise bu miktarlar LSA, Total protein, serum GOT ve GPT sırasına göre 36.6 ±3.2 mg/ di, 12.94 ± 1. 1 % gr, 49.9 ± 4. 1 U/ L, 68 ± 7. 1 U/ L olarak tesbit edilmiştir. Kronik sirozlu grupta ise bu miktarlar sırasıyla 2. haftada 3.23 ± 0.34 mg/ di, 18.43 ± 0.69 mg/ di, 6.52 ± 0.25 % gr, 357.9 + 6.1U/L, 332.57 + 3.8 U/ L olarak, 4. haftada 4.31 ± 0.3 mg/ di, 23.68 ± 0.87 mg/ di, 8.28 ± 0.12 % gr, 455.3 ± 1 1 U/ L, 425.67 ± 3.4 U/ L olarak, 6. haftada ise bu miktarlar 5.36 ± 0.19 mg/ di, 22.96 ± 0.68 mg/ di, 9.45 ± 0.09 % gr, 456.7 ± 8.7 U/ L, 470 ± 3.7 U/ L olarak saptanmıştır. Bu değerler kontrol grubunda ise 2. haftada yine sırasıyla 1.52 ± 0.09 mg/ di, 8.43 ± 0.46 mg/ di, 9.03 ± 0.27 % gr, 37.29 ± 1.0 U/ L, 37.43 ± 0.95 U/ L olarak, 4. haftada 1.69 ± 0.05 mg/ di, 6.98 ± 0.27 mg/ di, 1 1.08 ± 0.13 % gr, 37.5 ± 1.2 U/ L, 38.17 ± 0.79 U/ L olarak, ö.haftada ise 1.65 ± 0.12 mg/ di, 7.95 ± 0.27 mg/ di, 12.21 ± 0.09 % gr, 43.67 ± 1.3 U/ L, 37.5 ± 2.7 U/ L olarak bulunmuştur.65 Yapılan istatistiksel analizlerde konsantrasyonlar arasında önemli bir farkın olduğu gözlendi. Sonuçta, sirozun klinik teşhisinde, prognozunda ve iyileşmenin takibinde sialik asit ve lipid-bağlı sialik asitin enzimlere destek olarak biyokimyasal analizinin faydalı olabileceği kanatine varıldı.Doctoral Thesis Stiren Akrilonitril Kopolimerlerinin Fiziksel ve Termodinamik Özelliklerinin İncelenmesi(1996) Karagöz, Mustafa Hamdi; Ceylan, HasanI ÖZET Bu çalışmada, farklı monomer yüzdelerinde radikalik yolla hazırlanan Pol i (Stiren-ko-akrilonitril) polimerlerinin, invers gaz kromatografisi tekniği kullanılarak çözücü olmayan problarla bazı fiziksel ve termodinamik özellikleri incelendi. Bu amaçla hazırlanan kopolimerlerin önce İR, ^Hve 1 ^C-NMR ile yapıları, GPC ile ortalama molekül ağırlıkları, titrasyon yöntemiyle çözünürlük parametreleri ve Uhbelohde viskozimetresiyle limit vizkozite sayıları tayin edildi. Kopolimerler, Chromosorb W (45-60 mesh) destek katısı üzerine kaplandı ve bakır kolonlara dolduruldu. Herbir kolonun içerisinden 1 30°C'de 24 saat süreyle taşıyıcı gaz (N2) geçirilerek safsızlıklardan arındırıldı. 100-130°C arası 5°C'de bir olmak üzere, 60°C'den 200°C'ye kadar her 1 0T'de bir etil alkol, n-propil alkol, n-bütil alkol, n- pentan, n-hekzan, n-heptan, n-oktan ve n-nonan organik çözücüler prob olarak enjekte edildi. Her prob için alınkonma zamanlarından (tr) spesifik alıkonma hacimleri (Vg) hesaplandı. Bu değerlerden yararlanılarak 1, 2, 3 ve 4 nolu kopolimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları (Tg) 108, 115, 110 ve 106°C olarak belirlendi. Camsı geçiş sıcaklığı altında herbir prob için adsorpsiyon ısıları, camsı geçiş sıcaklığı üzerinde ise sorpsiyona ait molar ısı (AH^), serbest enerji (AGı) ve entropi (AS^) değerleri hesaplandı. Sonsuz seyreltik hal için probların kısmi molar 00 00 ısıları (AH-]), kısmi molar serbest enerjileri (AG-]), Flory-Huggins etkileşim parametreleri (X) ve ağırlık kesri aktiftik katsayısı (aı/w|)°° değerleri herbir kopolimer için hesaplandı. Her kopolimer için kısmi molar serbest enerji değerlerinden faydalanılarak hesaplanan ö1 - AG1 / V1 değerleri probların çözünürlük parametresi ö-|'e karşı grafiğe alındı ve bu doğruların eğimlerinden kopolimerlerin çözünürlük parametresi hesaplandı. Elde edilen değerler, (polimer- prob) sistemler için literatürde verilen değerlerle uyum içinde olduğu görüldü. Ayrıca kopolimerlerin termal kararlılıkları araştırıldı. Bu kapsamda TGA ile parçalanma ile ilgili aktivasyon enerjileri belirlendi. Anahtar Kelimeler : (Stiren-ko-Akrilonitril), İnvers Gaz Kromatografisi, Kopolimer, Fiziksel ve Termodinamik ÖzelliklerDoctoral Thesis Van Kıraç Şartlarında Yetiştirilen Mavi Ayrık (Agropyron İntermedium (Host) Beauv.)'a Uygulanan Değişik Sıra Aralığı ve Gübrelerin Ot ve Tohum Verimleri ile Bazı Verim Unsurlarına Etkileri Üzerine Bir Araştırma(1996) Deveci, Metin; Andiç, CengizVan kıraç şartlarında 1991-1994 yılları arasında yürütülen bu araştırmada; değişik sıra aralıkları (30, 45 ve 60 cm) ile farklı azot (0.5 ve 10 kg N/da) ve fosfor (0, 2,5 ve 5 kg P205/da) gübre dozlarının Mavi ayrık (Agropyron intermedium (Host.) Beauv.) bitkisinde verim ve kalite özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; değişik sıra aralıklarının yaş ot verimi, kuru ot verimi, ham protein oranı, ham protein verimi, tohum verimi ve bitki boyuna etkisi çok önemli olmuştur. Buna göre en yüksek yaş ot, kuru ot, ham protein ve tohum verimi 30 cm; ham protein oranı ve bitki boyu 60 cm sıra aralığında yapılan ekimlerden elde edilmiştir. Farklı azot dozlarının etkisi bütün verim unsurlarında da çok önemli bulunmuştur. En yüksek verimler dekara 10 kg azot (N) uygulamasından elde edilmiştir. Fosfor dozlarının da verim ve verim unsurlarına etkisi çok önemli olmuştur. En yüksek yaş ot, kuru ot ve ham protein verimi 5 kg P205/da gübre dozu uygulamasından elde edilirken; en yüksek ham protein oranı, tohum verimi ve bitki boyu 2.5 kg P205/da gübre dozu uygulamasından elde edilmiştir.Doctoral Thesis A Study on the Eccelerated Ripening of Kashar Cheese by Adding Starter Culture, Proteinase and Lipase Enzymes(1996) Tunçtürk, Yusuf; Akyüz, NurhanÖZET KAŞAR PEYNİRİNİN, STARTER KULTUR, PROTEINAZ VE LİPAZ ENZİMLERİ İLAVESİYLE HIZLI OLGUNLAŞTJRILMASI ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Bu çalışmada, biri kontrol örneği olmak üzere, 12 ayrı Kaşar peyniri yapılmıştır. Kontrol grubu peynir örnekleri pastörize edilmemiş sütten yapılırken, deneme peynir örnekleri 65 °C'de 30 dakika tutularak pastörize edilen sütten imal edilmiştir. Deneme peynirlerinin yapımında, % 1 oranında ve eşit miktarda Laciococcus lactis subsp. lactis ve Lactococcus lactis subsp. cremoris içeren starter kültür, proteinazlar (% 0.0022 Nötraz veya % 0.0035 Proteinaz 200L) ve lipaz (Palataz M) enzimlerinin farklı kombinasyonları kullanılmıştır. Peynir örnekleri 10±1° C ve % 80 oransal neme ayarlanmış soğuk depoda tutularak olgunlaştınlmıştır. Peynir örneklerine, 2., 15., 30., 60. ve 90. günlerde kimyasal, biyokimyasal, elektroforetik ve duyusal analizler uygulanmıştır. Ayrıca, olgunlaşma süresi sonunda peynir örneklerinde mikrobiyolojik analizler de yapılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; 1. Peynir pıhtısına proteinaz ve lipaz enzimleri ilavesi, Kaşar peyniri örneklerinde randıman oranını düşürürken, starter kültür ilavesi aynı değeri yükseltmiştir. En düşük randıman değerleri proteinazlar ve lipazm birlikte ilave edildiği NeuPal (% 9.30) ve ProPal (% 9.46) örneklerinden elde edilirken, en yüksek randıman oranı, yalnız starter kültür ilave edilen S (% 10.19) örneğinde tesbit edilmiştir. 2. Kaşar peyniri örneklerinin kurumadde oranları, enzim ve starter kültür ilavesinden önemli derecede (p<0.01) etkilenmiştir. En yüksek ortalama kurumadde içeriği % 66.70 ile SNeuPal ve % 66.34 ile SNeu örneklerinde bulunurken, en düşük oranlar Neu (% 61.56) ve Kontrol (% 62.12) örneklerinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, Kaşar peynirlerinin kurumadde içerikleri artmış ve bu artış istatistiki olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur. En yüksek ortalama kurumadde oranı % 68.81 ile 90. günde, en düşük kurumadde oram ise % 55.90 ile 2. günde tesbit edilmiştir.II Kaşar peyniri örnekleri kurumadde oranlarında peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu istatistiki olarak önemli bulunmuştur (p<0.01). 3. En yüksek ortalama yağ oranlan SNeu (% 32.01) ve SNeuPal (% 31,43) örneklerinde, en düşükleri ise S (% 27.98) ve Pro (% 28.10) örneklerinde saptanmıştır. Enzim ve starter kültür uygulaması, Kaşar peynirleri yağ oranında p<0.01 seviyesinde önemli farklılıklara neden olmuştur. Kurumadde oranındaki artışa bağlı olarak, yağ oranlan da olgunlaşma süresince artmıştır. Ortalama yağ oram olgunlaşma süresi ilerledikçe % 25.81'den % 32.72'ye kadar çıkmıştır. Kaşar peyniri örneklerinin yağ içeriği açısından peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu, p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 4. Kaşar peyniri örnekleri protein oranlan, olgunlaşma süresi boyunca önemli derecede (p<0.01) değişiklikler göstermiştir. Olgunlaşma süresine bağlı olarak peynir örneklerinin protein oranlan da artmış ve taze peynirlerde % 26.78 olan protein oranı, olgunlaşma süresi sonunda % 30.54'e kadar yükselmiştir. Protein oranındaki bu artış p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. En yüksek ortalama protein içeriğini % 30.75 ile SNeuPal örneği verirken, en düşük oranlar ProPal (% 27.44) ve NeuPal (% 28.21) örneklerinde bulunmuştur. Kaşar peyniri örnekleri protein oranlan bakımından, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 5. Kaşar peyniri örneklerinin tuz içerikleri enzim ve starter kültür ilavesi ve olgunlaşma süresinden önemli derecede etkilenmiştir (p<0.01). En yüksek tuz oranı % 3.51 ile NeuPal örneğinde, en düşük tuz oranı ise % 3.15 ile Starterli ve % 3.16 ile Kontrol peynirlerinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresince ortalama tuz oram % 1,96'dan, % 3.87'ye kadar yükselmiştir. Kaşar peyniri örneklerinin tuz içeriği açısından peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu önemli (p<0.01) bulunmuştur. 6. Kaşar peyniri örneklerinin kül oranlan, tuz içeriklerine bağlı olarak değişmiş ve bu değişiklik, p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. En yüksek kül oranlan ProPal (% 4.73) ve Pro (% 4.62) örneklerinde bulunurken, en düşük oran % 4.35 ile Starterli peynir örneğinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi boyunca Kaşar peyniri örneklerinin kül oranlan önemli derecede (p<0.01) değişmiş ve % 2.87'den % 5.15'e çıkmıştır. Peynirlerin tuz içeriğinde, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interakisyonu p<0.01 düzeyinde önemlidir. 7. Kaşar peyniri örneklerinin asitlik değerleri peynir çeşidi farklılığından önemli (p<0.01) derecede etkilenmiştir. En yüksek pH değerleri Neu (5.87) ve Pro (5.86)Ill örneklerinde, en yüksek titrasyon asitliği ise Kontrol (% 1.166) ve SPro (% 1.142) örneklerinde saptanmıştır. En düşük pH değerleri 5.26 ile Kontrol ve 5.27 ile SPal örneklerinde, en düşük asitlik değerleri ise % 0.709 ile Pal ve % 0.731 ile Pro örneklerinde belirlenmiştir. Olgunlaşma süresince Kaşar peynirlerinin hem pH değerleri, hem de titrasyon asitliği oranlan önemli derecede farklılıklar göstermiştir (p<0.01). Kaşar peyniri örneklerinin asitlik değerleriyle ilgili olarak peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonları p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 8. Kaşar peyniri örneklerinin proteoliz değerleri, enzim ve starter kültür ilavesi ile olgunlaşma süresinden önemli derecede etkilenmiştir (p<0.01). En yüksek olgunlaşma değeri ve NPN değerlerini sırasıyla NeuPal (% 49.63 ve % 30.36) ve ProPal (% 49.88 ve % 25.66) örnekleri vermiştir. En düşük olgunlaşma değeri % 17.30 ile SPal örneğinde, en düşük NPN oranı ise % 7.10 ile Pal örneğinde tesbit edilmiştir. En yüksek aminonitrojen oranlan SProPal (% 6.34) ve Kontrol (% 6.26) örneklerinde bulunurken, en düşük oran % 3.61 ile SPal örneğinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, bütün peynir örneklerinde proteoliz değerleri yükselmiştir. Bütün proteoliz değerleri için, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. 9. Kaşar peyniri örneklerinin lipoliz miktarları, enzim uygulaması ve olgunlaşma süresine bağlı olarak önemli derecede değişiklikler göstermiştir (p<0.01). En yüksek lipoliz miktarlan NeuPal (2.512 mM/100 g yağ) ve ProPal (2.502 mM/100 g yağ) örneklerinde bulunurken, en düşük lipoliz miktarı, yalnızca starter kültür ilave edilen Starterli peynir örneğinde (1.113 mM/100 g yağ) saptanmıştır. Olgunlaşma süresince ortalama lipoliz miktarı düzenli bir şekilde artarak, 0.903 mM/100 g yağ'dan 2.400 mM/100 g yağ'a yükselmiştir. Kaşar peyniri örnekleri lipoliz miktarında, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu önemli bulunmuştur (p<0.01). 10. Kaşar peyniri örneklerinde kazein fraksiyonları, değişen oranlarda farklılıklar göstermiştir. Neu, Pro, NeuPal ve ProPal örneklerinde daha fazla olmak üzere, proteinaz uygulanan örneklerde özellikle ^-kazein yüksek oranlarda parçalanmaya uğramıştır. Yalnızca starter kültür ilave edilen S peyniri ile starter kültür ve lipazm birlikte ilave edildiği SPal örneğinde P-kazein parçalanması en az olmuştur. Ogl ve as2-kazeinler ise proteinazlann tek başına veya lipazla kombinasyonlarının ilave edildiği peynir örneklerinde, Kontrol peynirinden daha fazla degredasyona uğramıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, tüm peynir örneklerinde kazein parçalanma ürünleri artmıştır.IV 11. Olgunlaşma süresi sonunda, en yüksek toplam mikroorganizma sayısı Kontrol peynirinde belirlenirken (log 6.55 l/g), diğer uygulamalar arasında istatistiki açıdan önemli bir farklılık oluşmamıştır (p<0.05). Laktik asit bakterileri sayısı, kontrol örneğinde ve genelde starter kültür ilave edilen peynir örneklerinde yüksek bulunmuştur. Maya-küf içeriği bakımından SNeuPal ve Kontrol peyniri örnekleri en yüksek değerleri vermişlerdir. Koliform grubu bakteriler ise log 2.00/g'm altında olmak üzere, 7 peynir örneğinde belirlenmiştir. 12. Renk ve görünüş açısından en fazla beğenilen peynirler, lipaz enzimi uygulanan örnekler olmuştur. Sadece proteinaz ilave edilen peynir örnekleri ile starter kültür ilave edilen örnekler ise renk ve görünüş açısından, Kontrol peynirine göre daha düşük puanlar almışlardır. 13. Tekstür yönünden NeuPal, SProPal örnekleri Kontrol peynirinden daha yüksek puan alırken, özellikle starter kültür ilave edilen peynir örnekleri fazla beğenilmemiştir. 14. Tat ve aroma kalitesi yönünden en fazla beğiniyi sırasıyla Pal, SProPal, SPro, SNeuPal ve SNeu örnekleri toplamıştır. Diğer peynir örneklerinde tat ve aroma kalitesi olgunlaşma süresi ilerledikçe artarken, NeuPal ve ProPal örneklerinde 60. günden sonra, Neu ve Pro örneklerinde ise 90. günde, acılaşmadan dolayı bir miktar düşüş olmuştur. 15. En yüksek tat ve aroma yoğunluğu değerlerini SProPal, SNeuPal ve NeuPal örnekleri alırken, diğer peynir örnekleri arasında istatistiki olarak bir farklılık oluşmamıştır (p<0.05). Genel olarak peynir örneklerinin tat ve aroma yoğunluğu değerleri, olgunlaşma süresince artmıştır. 16. Duyusal olarak en yüksek genel kabul edilebilirlik değerlerini sırasıyla SProPal, NeuPal, Pal, ProPal ve Kontrol peyniri örnekleri almıştır. En düşük puanlar ise Starterli peynir örneği ile, SPal örneğine verilmiştir.Doctoral Thesis The Effcets of Zeranol and Nandrolone (19-Nortestosteron Hekzaphen Ilpropionate), on the Weight Gain, Total Testosterone, FSH, LH, and Some Biochemical Parameters in Akkaraman Male Lambs(1996) Aksoy, Abdurrahman; Dağoğlu, Gürdal55 8. ÖZET Bu çalışmada, anabolizan amaçla kullanılan maddelerden zeranol ve nandrolon ( 19- nortestosteron hekzafenilpropiyonat )'un canlı ağırlık artışı, kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, klor, üre nitrojeni, total testosteron, FSH ve LH üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Araştırmada kullanılan hayvan materyalini; ortalama 6 aylık ve canlı ağırlık ortalamaları 27.58 ± 3.46 kg olan 35 adet Akkaraman ırkı, karakaş varyetesi erkek kuzu oluşturmuştur. Hayvanların yeme alıştırma, antiparaziter ilaç uygulaması ve gerekli aşılar yapıldıktan sonra canlı ağırlıkları tartılarak, grup ortalamaları birbirine yakın olacak şekilde 10 adet kuzu kontrol grubu, 12 adet nandrolon ve 13 adedi de zeranol grubu olmak üzere 3 gruba ayrılmışlardır. Nandrolon grubu kuzulara ayda bir olmak üzere, iki kez nandrolon 1.1 mg/kg dozunda kas içi uygulanmıştır. Zeranol grubu hayvanlara ise hayvan basma 12 mg zeranol kulak arkasına implante edilerek deneme 12 hafta boyunca sürdürülmüştür. Anabolizan madde uygulamasının canlı ağırlık artışı üzerindeki etkisi önemsiz bulunmuştur ( P>0.05 ). Kalsiyum değerlerinde kontrol ve deneme grupları arasında farklılıklar bulunmuştur. Altıncı haftada kontrol ve nandrolon grubu kalsiyum değerleri arasındaki fark istatistiki olarak önemli bulunmazken ( P>0.05 ), zeranol grubu kalsiyum değerleri kontrol grubuyla karşılaştırıldığında daha düşük bulunmuştur ( P<0.05 ). Onuncu haftada ölçülen değerlerde de aynı şekilde zeranol grubu kalsiyum değerleri kontrol grubuna göre önemli düzeyde daha düşük bulunmuş ve bu fark istatistiki olarak önemli bulunmuştur ( P<0.05 ). Onikinci haftada ölçülen kalsiyum değerlerinde ise nandrolon ve zeranol grubu, kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur ( P<0.05 ). Magnezyum değerlerinde ikinci haftada nandrolon ve zeranol grubunda, kontrol grubuna göre artış saptanmıştır ( PO.05). Dördüncü haftada yapılan ölçümlerde ise deneme gruplarında Mg değerleri, kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Altıncı haftada56 yapılan ölçümlerde ise ( 2. nandrolon uygulamasından sonraki ölçüm ) nandrolon grubu kuzularda Mg değerleri, kontrol ve zeranol grubuna göre daha düşük bulunmuştur (P<0.05). Kontrol ve deneme grubu kuzuların serum sodyum, potasyum, klor, üre nitrojeni değerlerinde, deneme boyunca birbirleriyle karşılaştırıldığında herhangi bir farklılık tespit edilememiştir (P>0.05 ). Nandrolon ve zeranol grubu kuzuların total testosteron değerlerinde istatistik! olarak önemli düzeyde düşüşler tespit edilmiştir ( P<0.05 ). İlk haftada total testosteron düzeyi kontrol grubu kuzularda 6.894 ± 1.75 pg/ml olarak ölçülürken, nandrolon grubunda 0.693 ± 0.2 pg/ml, zeranol grubunda ise 2.205 ± 0.89 pg/ml olarak bulunmuştur. Gruplar arasındaki fark istatistiki olarak önemli bulunmuştur ( PO.05 ). Üçüncü haftada ölçülen total testosteron değerleri deneme gruplannda kontrol grubuna göre daha düşük bulunmuştur ( PO.05 ) ( kontrol grubu 20.825 ± 5.99, nandrolon grubu 3.016 ± 1.07 pg/ml ve zeranol grubunda 4.358 ± 0.96 pg/ml ). Sekizinci haftada ise kontrol grubunda total testosteron düzeyi 2.828 ±0.57 ng/ml olarak tespit edilirken, nandrolon grubunda 1.826 ± 0.40 ng/ml ve zeranol grubunda 1.165 ± 0.36 ng/ml olarak bulunmuştur (PO.05 ). Denemenin sonunda ( 12.hafta ) ise ölçülen değerler arasında istatistiki olarak önemli bir farklılık bulunamamıştır ( P>0.05 ). Kontrol grubu FSH değerleriyle karşılaştırıldığında, deneme gruplarının FSH değerlerinde istatistiki olarak bir fark tespit edilememiştir (P>0.05). Sekizinci haftaya kadar olan zamanda, kontrol grubu LH değerleriyle, nandrolon ve zeranol grubu LH değerleri arasında istatistiki olarak önemli bir fark saptanamamıştır ( P>0.05 ). Sekizinci haftada yapılan ölçümlerde, zeranol grubunda LH düzeyleri 1.225 ± 0.84 mlU/mL olarak ölçülürken, nandrolon grubunda aynı değer 0.387 + 0.02, kontrol grubunda 0.560 ± 0.10 mlU/mL olarak belirlenmiş ve istatistiki olarak fark önemli bulunmuştur ( PO.05 ).Doctoral Thesis Çeşitli Aroma Maddelerinin Beyaz Peynirin Duyusal, Mikrobiyolojik ve Kimyasal Özelliklerine Etkileri Üzerinde Bir Araştırma(1996) Ayar, Ahmet; Akyüz, NurhanÖZET ÇEŞİTLİ AROMA MADDELERİNİN BEYAZ PEYNİRİN DUYUSAL, MİKROBİYOLOJİK VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİNE ETKİLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Bu çalışmada, biri kontrol grubu peynir örneği olmak üzere 8 ayrı beyaz peynir örneği imal edilmiştir. Deneme peynir örnekleri, gerekli kontrolleri yapılan ve 65°C'de 30 dakika tutularak pastörize edilen sütten imal edilmiştir. Kullanılan starter kültür % 1 oranında Lactococcus lactis subsp. lactis ve Lactococcus lactis subsp. cremorisrm eşit miktarlarım içermekte idi. Aroma katkı maddesi olarak sirmo, kekik, nane ekstraktlan ve sirmonun kendisi kullanılmıştır. Üretilen peynirler, alüminyum folyo ile ambalajlanmış ve yaklaşık 4°C'de 90 gün olgunlaşmaya bırakılmıştır. Olgunlaşma süresince yapılan değişik analizlerin sonuçlan ise aşağıda verilmiştir; 1. Deneme peynir örneklerine ait kurumadde miktarları üzerine, ilave edilen aroma maddelerinin önemli derecede etki ettiği (P<0.01) tespit edilmiştir. En yüksek kurumadde miktarı % 46.286 ile 2 nolu sirmo ilaveli peynir örneğinde en düşük değer ise % 44.172 ile kontrol grubu peynir örneğinde belirlenmiş olup genel ortalama % 45.48Ü0.144 olmuştur. Deneme peynir örneklerinde tespit edilen kurumadde miktarları olgunlaşma süresince sürekli bir artış göstermiş ve bu artış olgunlaşma dönemleri arasında önemli (P<0.01) bulunmuştur. 2. Deneme peynir örnekleri tuz miktarları % 4.426 (3 nolu sirmo aromalı peynir örneği) ile % 4.238 (1 nolu kontrol grubu) arasında değişmiş ve genel ortalama % 4.364±0.027 olarak hesaplanmıştır. Yapılan istatistiksel değerlendirmede, örnekler arasında ve dönemler arasında tuz miktarı bakımından önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) tespit edilmiştir. Peynir örneklerinde hesaplanan kurumaddede tuz miktarları ise, % 9.418 ile % 9.694 arasında değişmiş ve genel ortalama % 9.592±0.036 olmuştur. İstatistiksel açıdan örnekler arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğu (PO.01) tespit edilmiştir. 3. Kül miktarı, en yüksek % 6.382 ile 2 nolu sirmo ilaveli peynir örneğinde, en düşük % 5.658 ile 4 nolu nane aromalı peynir örneğinde bulunmuş ve genel ortalama % 6.095±0.046 olmuştur. Tuz ve kurumadde miktarlarındaki artışa paralel olarak olgunlaşma süresince kül miktarları da artmıştır. Kül miktarı bakımından, peynir örnekleri ve olgunlaşma dönemleri arasında istatistiksel yönden önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) belirlenmiştir. 4. Deneme peynir örneklerinde en düşük yağ miktarı % 21.250 ile 1 nolu kontrol grubunda, % 23.250 ile 2 nolu sirmo ilaveli peynir örneğinde saptanmış olup, genelII ortalama da % 22.1 10±0. 104 olmuştur. Olgunlaşma süresince, peynir örnekleri yağ miktarları sürekli artmıştır. Yağ oranı yönünden, peynir örnekleri ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar (P<0.01) vardır. Peynir örneklerinde belirlenen kurumaddede yağ miktarları ise % 47.614 ile % 50.245 arasında değişmiş ve genel ortalama % 48.599±0.140 olarak hesaplanmıştır. 5. Protein miktarı, % 18.390 ile en yüksek 6 nolu sirmo + nane aromalı peynir örneğinde, % 17.350 ile en düşük 2 nolu sirmo ilaveli peynir örneğinde tespit edilmiş ve genel ortalama % 17.777±0.051 olmuştur. Peynir örneklerinin protein miktarları olgunlaşma süresince sürekli artış göstermiştir. Protein miktarı bakımından, peynir örnekleri arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar (P<0.01) saptanmıştır. 6. Peynir örneklerinde belirlenen pH değerleri 5.296 ile 5.076 arasında değişmiş ve ortalama 5.219±0.035 olmuştur. Titrasyon asitliği değeri ise laktik asit cinsinden % 0.782 ile % 0.708 arasında değişmiş ortalama da % 0.747±0.008 olarak hesaplanmıştır. pH ve titrasyon asitliği değerleri yönünden peynir örnekleri ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklıklar olduğu (P<0.01) tespit edilmiştir. pH değerleri olgunlaşmanın 30.gününe kadar düşmüş, 30.günden sonra ise olgunlaşmanın sonuna kadar sürekli artmıştır. Titrasyon asitliği değerleri ise olgunlaşma süresince sürekli artış göstermiştir. 7. En yüksek olgunluk derecesi % 19.984 değeriyle 4 nolu nane aromalı peynir örneğinde, % 16.158 değeriyle en düşük 8 nolu sirmo+nane+kekik aromalı peynir örneğinde belirlenmiş ve genel ortalama 17.869±1.382 Suda çöz. azot/Toplam azot x 100 olarak hesaplanmıştır. Olgunlaşma süresince peynir örnekleri olgunluk dereceleri sürekli artış göstermiştir. Olgunluk dereceleri yönünden, peynir örnekleri arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) görülmüştür. Olgunluk dereceleri yüksek olan peynir örneklerinin protein tabiatında olmayan azot ve amino azot miktarları genelde yüksek, düşük olanlarda ise daha düşük bulunmuştur. 8. Lipoliz oranı 1.404 mM/lOOg yağ ile en yüksek 1 nolu kontrol grubunda, 1.298 mM7100g yağ ile de en düşük 7 nolu sirmo+kekik aromalı peynir örneğinde bulunmuş ve genel ortalama 1.349±0.034 mM/lOOg yağ olmuştur. Peynir örneklerinde belirlenen lipoliz oranlan olgunlaşmanın öO.gününe kadar artmış, 60 ile 90.günler arasında ise azalmıştır. Lipoliz oranlan yönünden peynir örnekleri ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) tespit edilmiştir. 9. Deneme peynir örneklerinde tespit edilen serbest uçucu yağ asitleri miktarlar % metil esterler cinsinden şöyledir; asetik asit miktan 2.002-2.384 arasında değişmiş ve genel ortalama 2.239±0.070 olmuş, propiyonik asit miktan 3.150-3.608 arasında değişmiş ve ortalama 3.409±0.086 olmuş, bütirik asit miktar 2.260-2.712 arasında değişmiş ve ortalama 2.488±0.058 olmuş, kaproik asit miktar 4.368-5.028 arasındaIll değişmiş ve ortalama 4.769±0.095 olmuş, kaprilik asit miktarı 1.028-1.260 arasında değişmiş ve ortalama 1.183±0.034 olmuş, kaprik asit miktar ise 4.738-4.978 arasında değişmiş ve ortalama 4.855±0.063 olmuştur. Yapılan varyans analizi, serbest yağ asitleri oranlan bakımından peynir örnekleri arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğunu (p<0.01) göstermiştir. 10. Deneme peynirlerinin tümünde olgunlaşma süresince a- ve P-kazeinde sürekli azalma, ası-I peptit, y-kazein ve diğer parçalanma ürünlerinde ise artış belirlenmiştir. En düşük kazein parçalanması 3 nolu sirmo aroması ve 5 nolu kekik aroması ilaveli peynir örneklerinde bulunmuştur. En yüksek parçalanma ise 1 nolu kontrol peynirinde olmuştur. 11. Toplam aerobik bakteri sayısı, maya ve küf sayısı ve laktik asit bakteri sayısı ortalama olarak en yüksek 1 nolu kontrol peynirinde bulunmuştur. En düşük toplam aerobik bakteri sayısı 5 nolu kekik aromalı peynir örneğinde, en düşük laktik asit bakteri sayısı ise 3 nolu sirmo aromalı peynir örneğinde ve en düşük maya ve küf sayısı da 5 nolu kekik aromalı ile 8 nolu sirmo+nane+kekik aromalı peynir örneklerinde belirlenmiştir. Mikroorganizma sayılan yönünden, peynir örnekleri arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) tespit edilmiştir. 12. Duyusal yönden en yüksek kabul edilebilirliğe toplam 18.644 puanla 6 nolu sirmo+nane aroması ilaveli peynir örneği, en düşük duyusal kabul edilebilirliğe ise 17.560 puanla 5 nolu kekik aromalı peynir örneği sahip olmuştur. Duyusal özellikler yönünden, peynir örnekleri arasında ve olgunlaşma dönemleri arasında önemli farklılıklar olduğu (P<0.01) görülmüştür.Doctoral Thesis Artvin`deki Mimari Eserler(1996) Aytekin, Osman; Uluçam, AbdüsselamArtvin im Osten der Schwarzen Meerküste, von Kars im Nordosten, von Erzurum in Südosten und Süden, von Rize im Westen; vom Schwarzen Meer im Norden und von der Georgischen Republik im Nordosten begrenzt, ist eine Grenzestadt der Türkei. Sie besteht aus 7436 qm2 und hat 7 Landkreise Die hauptsâchlichen Bautatigkeiten von Artvin, deren Vorgeschichte auf den Epochen v. chr. beruht, entstanden unter dem EinfluJ3 der christlichen Kultur im Mittelalter. Von den Osmanen im XVI. Jahrhundert erobert, hat Artvin zum ersten mal die Werke der islamischen Zivilisation kennengelerat. Wahrend aber eine wissenschaftliche Forschung, die die aile architektonischen Werke in dieser Gegend untersucht, ohne den Kulturunterschied zu betrachten und in die Epochen zu verteilen, nicht vorhanden ist, sind die Untersuchungen, die zu dem Mittelalter vor der osmanischen Zeit und den auslândischen Forschern gehören, nicht genügend; die wissenschaftlichen Forschungen nach dem XVIII. Jahrhundert aber sind so wenig wie möglich. Davon ausgehend werden die geschichtlich wertvollen 158 Bauwerke von dieser reichen architektonischen Erbschaft in Artvin untersucht. AuPerdem haben wir versucht, das Bauwesen dieser Gegend mit 84 Zeichnungen und 264 Bildern wissenschaftlich bekannt zu machen. Die bedeutendste architektonische Entwicklung in dieser Gegend geschah zwischen VIII. und XL Jahrhundert. Neben den prâchtigen Kirchen wurden auch zahlreiche Festungen, die eine strategische Bedeutung haben, von den Georgiern in Artvin und in ihrer Umgebung in der Zeit von Bagraten errichtet. Nach dern XI. Jahrhundert ist das Bauwesen in der Gegend zurückgedrângt. Mit der Herrschaft der Osmanen im XVI. Jahrhundert begann die zu der islamischen Zivilisation gehörenden Bauwerke errichtet zu werden. Aber die weite Entfernung dieser Gegend von der Residenz, die Verkehrsschwierigkeiten, der geringere Anteil dieser Gegend an Nationalprodukt, schlechte Situationen des Osmanischen Reisches in sozialer und wirtschaftlicher Hinsicht, wirkten negativ auf die Entwicklung der Bauwerke in dieser Zeit, und die Bauwerke führten ihr Wesen mit lokalen Eigenschaften. Als die Provinz von den Russen im Krieg 1878 zwischen Osmanen und Russen besetzt wurde, wurde die Bevölkerung umgesiedelt. Al ein gefangenes Volk konnte die Bevölkerung dieser Gegend nicht mehr die Gelegenheit finden, sich mit den kunstlerischen Tatigkeiten zu beschâftigen und das Bauwesen in dieser Gegend konnte nie die ehernalige Lage erreichen.Doctoral Thesis Sağıtım Dozlarında Uygulanan Bazı Sulfonamidlerin Alabalıkların (Oncorhynchus Mykiss) Yenilebilir Dokularında Kalıntı Düzeyleri ile Vücuttan Atılma Sürelerinin Belirlenmesi(1997) Türel, İdris; Yılmaz, OrhanGökkuşağı alabalıklarında tedavi amacıyla kullanılan sulfadiazin, sulfamerazin, sulfametazin, sulfametaksazol ve sulfadimetoksin'in dokulardaki kalıntı düzeylerinin ne kadar zamanda tolerans limitlerinin altına düştüğü, ilaç uygulamasından ne kadar süre sonra tüketime sunulması gerektiği ve sülfonamid grubu ilaçlar uygulandığı zaman dokularda hangi düzeylerde bulunduğu ortaya konulmuştur. Grup ortalama ağırlıkları birbirine yakın olacak şekildel80 adet balık her grupta 36 adet olacak şekilde 5 gruba ayrıldı. Grubun herbirine bir sülfonamid türevi uygulandı. Sulfadiazin, sulfamerazin, sulfametazin ve sulfametaksazolun 11. günde, sulfadimetoksinin ise 7. günde tolerans limitinin altına indiği saptanmıştır. Bu sonuçlara göre Gökkuşağı alabalıklarının sulfadiazin, sulfamerazin, sulfametazin ve sulfametaksazol için 1 1. günden, sulfadimetoksin için ise 7. günden sonra tüketime sunulabileceği kanısına varılmıştır. Gökkuşağı alabalığı kas dokusunda sulfadiazin 17. günde 18 ppb, sulfamerazin 19. günde 10 ppb, sulfametazin 17. günde 10 ppb, sulfametaksazol 15. günde 4 ppb, sulfadimetoksin ise 1 1. günde 3 ppb düzeyinde tesbit edilmiştir.