Doktora Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/12
Browse
Browsing Doktora Tezleri by Title
Now showing 1 - 20 of 909
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis 2x3r Robotics Modelling With Constant Frame Changing(2006) Baydaş, Şenay; Karakaş, BilentÖZET2x3R SAB T ÇATI DEĞ Ş ML ROBOT K MODELLEMEBAYDAŞ, ŞenayDoktora Tezi , Matematik Anabilim DalıTez Danışmanı: Prof. Dr. Bülent KARAKAŞŞubat 2006, 75 sayfaBu çalışmanın amacı yürüme ve merdiven çıkma hareketi üzerine 2x3Rsabit çatı değişimli hareketin kinematik denklemlerini oluşturmak ve denklemlerinkuaterniyon operatör formlarını hesaplamaktır.Hareketsiz durumdaki ilk konumun çatılarını yerleştirip kinematikdenklemlerini bulduktan sonra yürüme hareketine başlarken ilk adım ve takip edensol ve sağ adım hareketlerinin kinematik denklemleri yazıldı. Yürümeye devamedildiğinde görüldü ki, sonraki adımların hareket denklemleri ilk sol ve sağ adımhareket denklemleriyle aynı olup ardışık olarak zincir devam etmektedir. Yürümehareketinden merdiven çıkma hareketine geçerken, yani tırmanmaya başlarken ayrıbir hareket tanımlandı ve takip eden sağ ve sol tırmanma hareketlerinin kinematikdenklemleri de ayrı ayrı hesaplandı. Tırmanmanın ilk adımından son adımına kadarolan tüm adım-çiftleri tekrar niteliğindedir. Merdivenin son basamağından yürümeyegeçildiğinde hareketin kinematik denklemi yazıldı. Böylelikle hareketlerin ardışıktekrarlarıyla ?adım / adım-tırmanma / tırmanma / tırmanma-adım / adım? zincirioluşturuldu. Sonuçta tüm hareket bir bütün gibi düşünülüp kinematik denklemiverildi.Her bir hareket tamamlandığında sabit çatı ardışık olarak yerdeğiştirdiğinden her birinde üç revolute joint (3R) bulunan iki bacak hareketinin(2x3R) kinematik denklemleri yazıldı ve tanımlanan beş farklı hareketin her biri içinörneklendirme yapıldı.Anahtar kelimeler: Adım hareketi, Çatı değişimi, Hareket, Kinematik,Kuaterniyon, Link, Prizmatik joint, Revolute joint, Tırmanma hareketi.Doctoral Thesis A Comparative Study on Hatayi-I Tebrizi's and Molla Cami's Yusuf U Zuleyha Mesnevi (Comparison-Text)(2006) Demir, Recep; Macit, Muhsin27110. ÖZETAkkoyunlular döneminde özellikle Uzun Hasan ve Sultan Yakup'unhimayelerinde Tebriz, önemli sanat faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu dönemde eserveren şair ve nakkaşlar şiir ve minyatür sanatında bir Türkmen üslubunungelişmesinde katkı sağlamıştır. Şiirde Habûbû ve Kişverû gibi Türk şairleri yanında,Figânû ve Ehlû gibi Farsça yazan önemli şairler için Akkoyunlu sarayı bir sığınakolma özelliğindedir.Bu çalışmada Hatâyû'nin Yûsuf u Züleyhâ mesnevûsi ile Câmû'nin adnı adlımesnevûsi karşılaştırılmaktadır. Kaynaklarda hayatı hakkında bilgi bulunmayanHatâyû'nin eserini Sultan Yakup adına yazdığı bildirilmektedir. 1234 beyit olan vearuzun fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün vezniyle yazılan eser Fars etkisinden uzaktır. Dahaönce yazılmış olan Türkçe Yusuf kıssaları örnek alınmıştır.Edebû bakımdan XV. yüzyılda eser veren öteki Azerû sahası şairlerine görevasat sayılabilecek olan eser, Türkmen toplumların dinû duygularına hitap etmeküzere yazılmış görünümündedir.Fars edebiyatında yazılan Yûsuf kıssaları içinde en beğenilenlerden biri olanCâmû'nin aynı adı taşıyan mesnevûsi ise, 4500 beyit civarında ve aruzun mefâ'ilünmefâ'ilün fe'ûlün vezniyle yazılmıştır.Aynı konuyu işleyen iki mesnevûnin incelenmesi sonucunda, şairlerin kıssayıkendi zevk ve birikimlerine göre farklı biçimde ele aldıkları görülmektedir. Bu fark,hikâyenin olay örgüsünde belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır. Hatâyû kendisindenönce yazılmış olan Yûsuf kıssalarındaki hikâyeyi aynen tekrar ederken, Câmû tekraradüşmemiş, hikâyede kardeşlerin başından geçen olaylar ve Yûsuf'un kardeşleriylebuluşması gibi bazı bölümlere değinmemiştir. Hatâyû, hikâyesini Yûsuf'un bütünhayat hikâyesi üzerine kurgularken; Câmû, eserini Yûsuf ile Züleyhâ arasındaki aşkıişlemeye hasretmiştir. Bu aşk, Hatâyû'nin eserinde bir kesiti oluşturmaktadır. Olayörgüsündeki bu fark, Hatâyû'nin eserinde şahıs kadrosunu zenginleştirmiş. Câmû'nineserinde hikâyeye yön veren kahramanlar sayıca az fakat, edebû tasvirlerle tanıtıldığıiçin etkileyicidir. Hatâyû'de şahıs kadrosu kalabalık olmasında rağmen kahramanlaryeterince tanıtılmamıştır.İki şair arasındaki fark dile hakimiyet, veznin uygulanışı ve edebû sanatlardada belirgin şekilde görülmektedir. Hatâyû'de vezin kusurları oldukça fazladır ve çokbilinen benzetmelerden başka edebû sanatları da pek kullanamaz. Ancak Câmû, vezinkonusundaki mükemmeliyeti yanında, edebû sanatlar bakımından da son derecebaşarılıdır.Çalışmamızda karşılaştırmalı metnine de yer verdiğimiz Hatâyû'nin eseriTürk edebiyatında pek özgün bir yer tutacak nitelikte bir eser olmaktan uzaktır.Ancak Câmû'nin eseri yazılmış bütün Yûsuf kıssaları içerisinde en güzel ve en özgünmesnevûlerdendir.Doctoral Thesis A Comparative, Macro-Anatomic and Subgross Study on the Subclaviaan Vein and Its Branches in the White New Zealand Rabbits and Domestic Cats(1999) Özüdoğru, Zekeriya; Karadağ, HüseyinBu çalışmada, her iki cinsten ergin 30 'ar adet evcil kedi ve Beyaz Yeni Zelanda tavşanının v. subclavia ve dallan karşılaştırmalı makro-anatomik ve subgros incelendi. Materyallere korrozyon kast, latex enjeksiyon ve venography teknikleri uygulandı. V. subclavia'nın, kedide v. cava cranialis'in devamı olan v, brachiocephalicus'tan, tavşanda ise v. cava cranialis'ten doğrudan çıktığı gözlendi. V. thoracodorsalis ile v. thoracica superficialis tavşanda ortak bir kök oluşturarak v. axillaris 'ten ayrılırken, kedide böyle bir kök oluşumuna rastlanmadı. Ancak, kedide v. thoracodorsalis 'in v. subscapularis ile v. brachialis'in arasında oluşan r. communicans'tan çıktığı, v. thoracica superficialis 'in ise bulunmadığı tespit edildi. V. subscapularis 'in, kedi ve tavşanda m. teres major'un medial'inde v. axillaris'ten caudodorsal yönde ayrıldığı görüldü. V. brachialis'in, kedide v. brachialis superficialis 'i verdiği, tavşanda ise böyle bir damarın bulunmadığı tespit edildi. V. circumflexa humeri caudalis'in, tavşanda r. anastomoticus. cum v. circumflexa humeri caudalis vasıtasıyla v. cephalica humeri'ye bağlandığı belirlendi. Anahtar kelimeler: Anatomi, kedi, tavşan, ön bacak, vena.Doctoral Thesis A Field Study on Fresh and Frozen Embryo Transfer in Cows(2009) Mersin, Seyrani; Kaya, MustafaMersin S, İneklerde natif ve dondurulmuş embriyo nakli üzerine saha çalışması, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Dölerme ve Sun'i Tohumlama Anabilim Dalı, Doktora Tezi, VAN, 2009. Bu çalışmada ineklerde natif ve dondurulmuş embriyo transferinin saha şartlarında uygulanması ve sonuçlarının araştırılması amaçlandı. Çalışmanın birinci kısmında verici ineklerden süperovulasyon ile çoklu embriyo üretimi, değerlendirmesi ve nakli, ikinci kısmında ise ithal edilen dondurulmuş embriyoların alıcılara nakli gerçekleştirildi. Çalışmada, 18-21 aylık 2 adet düve ve 3?6 yaşlı 4 adet inek verici, 3-7 yaşlı 25 adet inek ise taşıyıcı olarak toplamda 31 adet hayvan kullanıldı. Hayvanlar 11 gün arayla 2 PGF2? (i.m.; 15 mg of Kloprostenol) enjeksiyonu ile senkronize edildi. Birinci PGF2? uygulamasından sonraki 8. gün sabah başlayan süperovulasyon, 17.6 mg oFSH'ın (Ovagen, 1., 2., 3. ve 4. günde azalan dozlar halinde sırasıyla 2.55, 2.55, 2.55, 2.55, 2.12, 2.12, 1.27 ve 1.27 mg günlük 2 enjeksiyon) bölünmüş dozlar halinde enjeksiyonuyla uyarıldı. İkinci PGF2? enjeksiyonundan 36 saat sonra 4 gün süreyle, her 12 saate bir kızgınlık tespiti yapıldı. Vericiler kızgınlığın gözlenmesinden sonra 10., 24. ve 36. saatte 3 kez dondurulmuş sperma ile tohumlandı. Dondurulmuş sperma payetleri 34 0C'deki suda 30 sn süreyle çözüldü. Vericilerde oluşan ovaryum yanıtları ultrason yardımıyla folikül ve korpus luteum takibi ve uterus yıkamasından sonra elde edilen embriyo sayısı ile belirlendi. Östrüs tespitinden 7 gün sonra, epidural anestezi ve hafif sedasyon altındaki vericilerin uterusları, 2 kanallı Foley kateteri kullanılarak 1000 ml hazır yıkama medyumuyla yıkandı. Embriyoların yıkanması, değerlendirilmesi ve transfer pipetinde konumlandırılarak hemen naklinde, kullanıma hazır % 0.4 bovine serum albumin (BSA) ve 25 mg/L oranında Kanamycin Sulphate içeren Emcare? Holding Solution (ICPbio) kullanıldı. Nakledilebilir olarak değerlendirilen 6 adet embriyo hemen epidural anestezi altındaki taşıyıcılara nakledildi. Embriyolar korpus luteumla ipsilateral kornuya nakledildi. Çalışmanın ikinci kısmında, 9 adet dondurulmuş embriyo kullanıldı. Dondurulmuş embriyolar alıcılara kızgınlığın başlamasından 183±3saat sonra nakledildi. Vericilerde FSH ve PGF2? ile östrüs arasında geçen ortalama süre sırasıyla düvelerde 145.00±0.70 ve 55.00±7.77 ineklerde 159.00±12.66 ve 70.42±7.19 saat olarak saptanmıştır. Taşıyıcı ineklerde PGF2? ile östrüs arasında geçen süre 77.20±7.75 idi. Vericilerde süperovulasyona cevap olarak oluşan folikül ve korpus luteum sayısı sırasıyla, 6.17±1.17 ve 4.67±1.12 olarak bulundu. Verici başına ortalama 3.75±0.75 embriyo elde edildi. Korpus luteum sayısı ile elde edilen embriyo sayısı arasındaki ilişki önemli bulundu (P<0.05). Folikül sayısı ile embriyo sayısı arasındaki koreleasyon önemsizdi (P>0,05). Düvelerde serviks geçilemediğinden uterus yıkanamadı. Verici başına ortalama nakledilebilir embriyo sayısı 1.5 olarak bulundu. Natif ve dondurulmuş embriyo transferinden sırasıyla % 50.00 ve %44.44 oranında gebelik elde edildi. Çalışma sonunda natif ve dondurulmuş embriyo transferinin saha şartlarında uygulanabilir olduğu sonucuna varıldı.Doctoral Thesis A Macroanatomic and Subgross Study on the Heart and Coronary Vessels of Turkey(2007) Çakmak, Gamze; Karadağ, HüseyinBu çalısma, hindide kalp ve koroner arterlerin makroanatomik özelliklerini belirlemek için yapıldı. Literatürde, hindi kalbi ve koroner arterleri üzerinde yapılan çalısmaların azlıgı nedeniyle böyle bir çalısmanın yapılmasına ihtiyaç duyuldu. Yapılan çalısmada hibrit konvanter (White Turkey ? Beyaz Hindi) 50 adet beyaz hindi kullanıldı. Materyallere latex enjeksiyonu ve corrosion cast teknikleri uygulandı. Kalbin, hindide thoracoabdominal bölgede, dördüncü ve altıncı kaburgalar arasında uzandıgı tespit edildi. Hindide kalbin lig. sternopericardiaca ile sternum'a baglandıgı görüldü. Hindi kalbinde apex cordis'in tamamen ventriculus sinister tarafından olusturuldugu saptandı. Ventriculus sinister'in duvarının ventriculus dexter'e oranla daha kalın oldugu tespit edildi. Ayrıca ventriculus sinister'in boslugunun, ventriculus dexter'e göre daha dar oldugu görüldü. Ventriculus sinister'de trabeculae carnea'lar tespit edilirken; sayılarının ventriculus dexter'dekinden daha fazla oldugu saptandı. Kalbin girisinde aorta ascendens ile truncus pulmonalis arasında dısardan baglantıyı saglayan lig. arteriosum yer almaktadır. Hindide a. coronaria sinistra'nın a. coronaria dextra'dan daha kalın oldugu saptandı. Ayrıca hindide atrium dextrum'a v. cava cranialis dextra, v. cava cranialis sinistra ve v. cava caudalis olmak üzere toplam üç adet v. cava'nın açıldıgı tespit edildi. A. coronaria sinistra'nın, r. superficialis ve r. profundus diye ayrıldıgı görüldü. Ayrıca a. coronaria sinistra'nın r. interatrialis, r. atrialis dextra, r. atrialis sinistra'yı verdigi saptanırken superfisiyal dalın da r. interventricularis paraconalis, r. circumflexus, rr. conales, rr. ventriculares, rr. atriales'i; profund dalın da rr. septales, rr. ventriculares'i verdigi tespit edildi. A.coronaria dextra'nın ise, r.superficialis ve r. profundus olarak iki dala ayrıldıgı ve daha sonra da bu dalların da dallanmalar gösterdigi saptandı. Superfisiyal dal r. interventricularis subsinuosus, r. circumflexus'u; r. circumflex'un da rr. ventriculares, rr. atriales,'i ve yine profund dalı'n da rr. septales ve rr. ventriculares'i verdigi görüldü. Truncus pulmonalis'in bifurcatio trunci pulmonalis'ten sonra iki adet a. pulmonalis'e ayrıldıgı tespit edildi. Anahtar kelimeler: Anatomi, Hindi, Kalp, Koroner Damar, Korozyon KastDoctoral Thesis A Morphological and Syntactical Study of Sumerian and Turkish(2014) Eratalay, Süleyman; Sarıca, Mustafa; Kılıç, YusufSümerce M.Ö. 3500 yılına dayanan, bilinen en eski yazının dilidir. Türkçenin ise tespit edilmiş ilk yazılı örneği M.S. VIII. yüzyıl ortalarına tarihlenen Orhun Abideleridir. Sümerce ile Türkçeyi biçimbilimsel ve sözdizimsel açıdan karşılaştırdığımız bu çalışma iki dilin birbirinden ayrı zamanlarda yazıya geçirilmiş olması nedeniyle artsüremli bir bakış açısına sahiptir. bu tür çalışmalar dillerin zaman içerisindeki evrimleri üzerine yoğunlaşır. İncelemeye tabi tutuğumuz bu dillerden Türkçe Ural-Altay dil ailesinde yer alırken Sümerce herhangi bir dil ailesine mensup diğildir. Her ne kadar söz konusu diller aynı dil ailesine mensup değilseler de biçimsel olarak bağlantılı dillerden oldukları bilinmektedir. Ülkemizde Sümerce ile Türkçe hakkında sözcüksel karşılaştırmalar yapılmış olmasına rağmen biçimbilimsel ve sözdizimsel özelliklerini ortaya çıkaracak yapısal bir karşılaştırma yapılmamıştır. Bu çalışmayla alandaki söz konusu eksikliklerin giderilmesi hedeflenmiştir. Çalışmamız, biçimbilimsel özellikler ve karşılaştırma ile sözdizimsel özellikler ve karşılaştırma olmak üzere iki ana bölümdeki incelemelere dayanmaktadır. Bu incelemeler dağılımsal çözümleme yöntemleri kullanılarak karşılaştırmalı bir şekilde yapılmıştır. İki bölümde elde edilen veriler değerlendirme bölümünde bir araya getirilerek açıklanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre iki dilin oldukça ilginç ve önemli ortak noktaları ortaya çıkarılırken, bazı temel farklılıkları bulunduğu tespit edilmiştir. Bu tespitler sonuç bölümünde açık bir şekilde ortaya konmuştur.Doctoral Thesis A Research on Adalet Ağaoğlu's Life, Novels and Short Stories(2003) Uğurlu, Seyit Battal; Kaplan, Ramazan816 ÖZET İnsanı ve toplumu anlatma sanatı olan roman ve hikâye, önceleri sokağa, ardından da insanın iç dünyasına çevrilmiş bir ayna olarak, bireylerin ve toplumların tarihe geçmemiş ve geçmeyecek hikâyesinin peşinde olan ve birbirine yakın iki edebî türdür. Roman, vardığı son aşamada insanı, içinde yaşadığı kaotik ortam ile kavramayı hedefleri arasına almıştır. Edebiyatın bu vazgeçilmez iki türü, insanı kavradığı sürece ölümsüzlüğünü koruyacaktır. Bütün dünya milletlerinde olduğu gibi Türk milletinin de, içinden geldiği toplumu ve insanı anlatan, buradan da evrensele açılabilmiş bir roman ve hikâyesi vardır. Batı edebiyatlarından, özelikle Fransız etkisi ile Türk edebiyatına giren roman ve hikâye, geçirdiği evrimlerle kendi yolunu bulmuş ve özgün örneklerini ortaya koymuştur. Aynasını topluma, toplum içindeki bireye yöneltmiş olan Adalet Ağaoğlu, Türk insanım, içinde yaşadığı farklı hayat biçimleri ile roman ve hikâyelerine başarılı bir şekilde yansıtan bir sanatçıdır. Ağaoğlu, modernist Türk roman ve hikâyesi içinde düşünce yönü de olan, birey ile toplumu bir arada işleyen özgün bir sanatçıdır.Doctoral Thesis A Research on Bioecology of Black-Crowned Night Heron (Nycticorax Nycticorax Linne, 1758) Living in Van Lake(2008) Durmuş, Atilla; Adızel, ÖzdemirBu çalışmada, Gece balıkçılı (Nycticorax nycticorax Linne, 1758)'nın Van Gölü Havzası'ndaki biyoekolojisi çalışıldı. Araştırma; Van Gölü içindeki adalar başta olmak üzere havzadaki diğer sulak alanlarda 16 Şubat 2006?04 Ekim 2007 yılları arasında gerçekleştirildi.Gece balıkçılının havzada üremek için (göl içerisindeki) adaları, beslenmek için ise tatlı suyun göle karıştığı sazlıkları ve bataklık alanları kullandığı gözlendi.Üreme döneminin yaklaşık 7 ay (Mart-Eylül) olduğu belirlendi. Üreme döneminde bir önceki yılın yuvalarının tamir edilerek kullanıldığı görüldü. Yuva tamirini dişi ve erkek bireyin birlikte yaptığı belirlendi.Yuvaya bırakılan yumurta sayısının Bir ile 6 arasında değiştiği tespit edildi. Havzadaki bütün üreme alanlarında tespit edilen 1364 aktif yuvada, 4571 adet yumurta sayıldı. Yuva başına düşen ortalama yumurta sayıları; Adır Adası'nda 2006 yılı için 3.32±0.86, 2007 yılı için 3.41±0.76, Çarpanak Adası'nda 2006 yılı için 3.36±0.79, 2007 yılı için 3.40±0.90, Akdamar Adası'nda 2006 yılı için 3.33±0.98, 2007 yılı için 3.12±0.91, ve Kuzu Adası'nda 2006 yılı için 3.61±0.79 iken 2007 yılı için ortalama yumurta sayısı 3.28±0.81 olarak hesaplandı. Üreme bölgelerinin yıllarla ve birbirleri ile olan ilişkilerinde istatistiksel olarak fark görülmedi (P>0.05).Araştırma süresince sayılan 4571 yumurtadan 4206 (% 92) tanesinde yavru çıkışının gerçekleştiği belirlendi. Çıkan yavrulardan da 3923 (% 93) tanesinin uçtuğu tespit edildi.Türün yuva kurmak için, Erik (Prunus sp.), Badem (Amygdalus sp.), Bıttım (Pistacia sp.) ve Kuşburnu (Rosa sp.) gibi ağaç türlerini yeğlediği belirlendi. Bunlar içerisinde en fazla tercih edilen ağacın % 39 (74) ile Erik (Prunus sp.) ağacı olduğu saptandı. Yumuşan-Alıç (Crataegus orientalis) ve Akçaağaç (Acer monspessulanum) türlerinde ve havzadaki sazlık alanlarda yuva tespit edilmedi.Yavruların gelişimlerini belirlemek amacı ile günlük olarak morfometrik ölçümleri; ağırlık, tarsus, gaga, kanat, boy ve orta parmak ile vücut sıcaklık ölçümleri alındı.Gece balıkçılının havzada hayvansal besinlerle beslendiği belirlendi. Altmış farklı bireyden alınan kusmuk örneklerinden 5 sınıfa özgü 7 hayvan türü (Chalcalburnus tarichi, Rana sp., Bufo sp., Mus musculus, Microtus sp., Helix sp., Neuropter larvası) tespit edildi.Doctoral Thesis A Research on Chickens and Turkeys Premedicated With Xylazine Hydrochloride and Anesthesia With Etomitade, Ketamine Hydrochloride and Propofol About Some Hematological, Biochemical and Clinical Parameters(2013) Kardoğan, Özlem; Taş, AbuzerÖZET Kardoğan Ö. Tavuk ve hindilerde Xylazin Hidroklorürle premedikasyon Etomidat, Ketamin Hidroklorür ve Propofol ile sağlanan anestezinin bazı hematolojik biyokimyasal ve klinik parametreler açısından araştırılması. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Van, 2013. Bu çalışmada; etomidat grubu için 6 tavuk, 6 hindi, propofol grubu için 6 tavuk, 6 hindi, ketamin grubu için 6 tavuk ve 6 hindi olmak üzere toplam 18 tavuk ile 18 hindi kullanıldı. Premedikasyon amacıyla xylazine hidrochloride (Rompun-Bayer) 1-2mg/kg kullanıldı. Premedikasyondan sonra ilk gruba 5 mg/kg etomidat (Johnson&Johnson) ikinci gruba 8 mg/kg propofol (Diprivan-Abbott™) vena subcutenea ulnarisden verildi. Üçüncü gruba 50 mg/kg dozunda ketamin hidrokloride (Ketasol-İnterhas) pectoral kas içine verildi. Parametrelere anestezi öncesi, anestezi sırası ve anesteziden 24 saat sonrasında bakıldı. Klinik parametrelerden kalp vurum sayısı, solunum sayısı ve beden ısısına bakıldı. Hematolojik parametrelerden; eristrosit (RBC), lökosit (WBC), hematokrit (HCT) değerlerine bakıldı. Biyokimyasal olarak; AST, ALP, ALT, Ca, Na, Glikoz, Total bilirubin değerlerine bakıldı. Sonuç olarak, etomidat kanatlılarda kullanılırken solunum sayısında azalmalara neden olabileceğinden akciğer rahatsızlığı olanlarda bu durumun dikkate alınması ve glikoz değerlerinde yükselişler gözlendiğinden kullanmadan önce kan şekeri düzeyinin ölçülmesi yararlı olacaktır. Ketamin hidroklorür kanatlılarda kullanılırkende hem kalp vurum sayısında hemde solunum sayısında azalışlar gözleneceğinden kalp ve solunum rahatsızlığı olanlarda bu durumun göz önünde bulundurulması ve tavuklarda glikoz değerlerinde gözlenecek artışlara da dikkat edilmesi gerekmektedir. Propofol kullanıldığında ise klinik, hematolojik ve biyokimyasal parametrelerin çoğunda değişiklikler meydana geleceği için dikkat edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Kanatlılarda ideal bir anestezik önerilmesi gerektiğinde kısa süreli bir uygulama için etomidat uzun süreli uygulamalar için ise ketamin önerilmektedir.Doctoral Thesis A Research on Talip Apaydın's Life and Works(2005) Erol, Kemal; Kaplan, RamazanEdebiyat geleneğimizin oluşum evrelerine baktığımızda, bu gün kullanmakta olduğumuz edebî nevilerin Batı tesirinde tam olarak Tanzimat'la birlikte geliştiği görülür. Roman türünün de ilk örnekleri yine bu dönemde Fransız edebiyatından tercüme yoluyla alındığı bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde cemiyetimizin bünyesinde yaşanan büyük değişmelerden genelde edebiyat sanatının, özelde roman ve öykü türünün de etkilendiği gözlenir. Edebiyatımızda 'toplumcu gerçekçi'liğin yolu, insanı ve toplumu çeşitli yönleriyle gerçekçi bir gözleme dayanarak ele alan 1940 kuşağı yazarlarca açılır. Romancılığımızda 'yenileşme süreci' olarak adlandırılan 1950-1960'h yıllarda 'toplumsal gerçekçilik', 'toplumsal eleştirel gerçekçilik' düzeyinde Köy Enstitüsü çıkışlı yazarlarla sürdürülür. Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal yapısının yansıtıldığı bu dönemin romanlarında aydın-köylü ilişkisi, köy-kasaba gerçeği işlenir. Köy Enstitülü yazarlardan biri ve tezimizin de konusu olan Talip Apaydın, şiir, gezi notları, oyun, deneme, öykü ve roman türü yazılarında toplumcu gerçekçiliğe bağlı kalmıştır. Apaydın, gözlemlediği Anadolu köylerinin genel durumunu ve köylülerinin yaşayışını, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel problemleriyle birlikte klasik roman ve öykü anlatımının içinde kalarak vermiş bir sanatçıdır.Doctoral Thesis A Research on the Novels of Orhan Pamuk(2011) Demir, Fethi; Karaca, AlaattinTürkiye'de 1980 sonrası dönemin en önemli yazarlarının başında gelen Orhan Pamuk, Nobel edebiyat ödülü dâhil olmak üzere birçok ödül alan, eserleri hem yurt içinde hem de yurtdışında büyük ilgi gören ve dünya edebiyatının önemli kalemleri arasında sayılan bir yazardır. Aynı zamanda hem edebi kimliği hem de siyasi, sosyal ve kültürel fikirleri sebebiyle hakkında birçok tartışma ve polemik üretilen, bazen övgülerle karşılaşan ve bazen de yergilere muhatap olan bir romancıdır. Tüm bunlara rağmen Pamuk'un eserleri üzerine yapılan bilimsel çalışmalar oldukça sınırlıdır. Ayrıca bu çalışmalar yazarın tüm yapıtlarını kapsamaktan ziyade ya tek bir eserini incelemektedir ya da yazarın tüm romanlarını tek bir roman unsuru (kişiler, tema vs.) bağlamında ele almaktadır. Karşılaştırmalı edebiyat sahasında yapılan çalışmalar ise Orhan Pamuk'un herhangi bir romanını, dünya edebiyatının çeşitli örnekleri ile mukayeseye dayanmaktadır. İşte Pamuk'un romanları üzerine yapılan bu çalışmanın önemi yazarın tüm romanlarının bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınmasından kaynaklanmaktadır.Orhan Pamuk'un eserleri incelenirken temelde analitik bir yaklaşım biçimi benimsenmiştir. Pamuk'un tüm romanları önce kendi arasında tasnif edilmiş, sonra da tasnif edilen bu romanlara en uygun inceleme yöntemi uygulanmıştır. Böylece Orhan Pamuk'un romanları üzerine bütünlüklü bir çalışma ortaya konularak bu alandaki boşluğun giderilmesi hedeflenmiştir. Bu yeni tasnifin, Orhan Pamuk'un romanlarını değerlendirmede yeni bir bakış açısı getireceğini, bundan sonraki çalışmalara bir perspektif sunacağını düşünmekteyiz. Ayrıca çalışmamızın Orhan Pamuk bağlamındaki tartışmalara yeni bir boyut kazandıracağını ve yazarın asıl değerlendirilmesi gereken yönü olan eserlerinin içeriği, edebi değeri, özgünlüğü vb. alanlarla ilgili yeni kanaatler oluşmasına katkı sunacağını ümit etmekteyiz.Doctoral Thesis A Research on the Yield and Yield Characteristics of Some Alfaalfa (Medicago Sativa L.) Cultivars Grown in Different Sowing Times(2010) Turan, Nizamettin; Çelen, A. EsenBu araştırma, Van koşullarında bazı yonca çeşitlerinin farklı ekim zamanlarındaki ot verimi ve bazı verim unsurlarını belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma, 2006-2009 yılları arasında Van ili Gürpınar İlçesinde üretici şartlarında yürütülmüştür. Deneme, Bölünmüş Parseller Deneme Desenine göre üç tekrarlamalı olarak kurulmuş olup, ekim zamanları ana parselleri (20.03.2006, 20.04.2006 ve 20.05.2006 ile 01.09.2006, 01.10.2006 ve 01.11.2006), çeşitler (Desica, Kayseri, Bilensoy, MA-414, MA324) alt parselleri oluşturmuştur. Denemenin ilk yılında temizlik biçimi yapılmış olup, veriler 2007 ve 2008 yıllarında alınmıştır.İlk yıl ekim zamanları arasında önemli fark olmamakla birlikte en yüksek yeşil ot verimi 2714.3 kg/da ile 20 Mart ekiminden alınırken, denemenin ikinci yılında ekim zamanları arasında önemli farklılıklar görülmüştür. En yüksek yeşil ot verimi 3385 kg/da ile yine 20 Mart ekiminden alınmıştır. Kuru madde verimlerinde de yine ilk yıl ekim zamanları arasında önemli farklılıklar görülmemiş olup, verimler 737.5-839.9 kg/da arasında değişmiştir. Denemenin ikinci yılında en yüksek kuru madde verimi 1231.9 kg/da olarak 20 Mart ekiminden alınmıştır.Çeşitler arasında da verim bakımından önemli farklar görülmüş olup, en yüksek yeşil ot ve kuru madde verimi her iki yılda ve iki yıl birleştirilmiş analizde sırasıyla 2976-969.1, 3772.1-1331.2 ve 3374.2-1150.2 kg/da olarak Bilensoy çeşidinden elde edilmiştir. Sonbahar ekimlerinde ise herhangi bir çıkış sağlanamadığından dolayı verim ve verim unsurları ölçülememiştir.Anahtar kelimeler: Yonca, Çeşit, Ekim zamanı, Yeşil ot verimi, Kuru madde verimi, Makro ve mikro besin elementleri.Doctoral Thesis A Revision of Exscapae F.n. Williams., Gypsophila L., Corymbosae Barkoudah and Ensifoliae Barkoudah Sections Belonging To Genus Gypsophila L. (Caryophyllaceae)(2013) Armağan, Metin; Özgökçe, FevziBu çalışmada Gypsophila L. (Caryophyllaceae) cinsine ait Exscapae F.N. Williams, Gypsophila L., Corymbosae Barkoudah ve Ensifoliae Barkoudah. seksiyonlarında yer alan 11 takson (G. serpylloides Boiss. & Heldr., G. adenophylla Barkoudah, G. peshmenii Güner, G. briquetiana Schischk., G. hakkiarica Kit Tan, G. pulvinaris Rech.f., G. davisii Barkoudah, G. graminifolia Barkoudah, G. brachypetala Trautv., G. tenuifolia M. Bieb. ve G. patrinii Ser.) araştırılmıştır. 2008 - 2012 yılları arasında gerçekleştirilen arazi çalışmaları ile seksiyonlara ait örnekler toplanmıştır. Bu materyaller üzerinde yapılan araştırmalar ile taksonların morfolojik, anatomik, ekolojik, palinolojik ve tohum yüzeyi özellikleri ile kromozom sayıları, doğal yayılışları, tehdit faktörleri ve habitatları araştırılmış ve bu incelemelere bağlı olarak yeni tehlike kategorileri önerilmiştir. Her bir taksonun ayrıntılı deskripsiyonu hazırlanmıştır. Diagnostik karakterler belirlenmiş, bu karakterlerle tür teşhis anahtarı hazırlanmıştır. DNA sekans çalışmaları ile taksonlar arası akrabalıklar ortaya konulmuştur. Bütün türlerin kromozom sayıları ilk defa bu çalışmada (G. tenuifolia hariç) belirlenmiştir. G. patrinii?nin Türkiye?de yayılışının olmadığı, G. hakkiarica?nın G. nabelekii Schischk.?nin bir sinonimi olduğu ilk defa bu çalışmada belirlenmiştir. Bilim dünyası için yeni bir tür olan G. karabukensis bu çalışma ile tanıtılmıştır. G. brachypetala tipten sonra ilk defa toplanmıştır.Doctoral Thesis A Study on Determination of Ampelograhic Characters of Grape Varieties Grown Siirt Province(2010) Uyak, Cüneyt; Kazankaya, Ahmet; Doğan, AdnanBu araştırma, Siirt yöresinde yetiştirilen üzüm çeşitlerinin ampelografik özelliklerini belirlemek, yöre bağcılığının sorunlarını ortaya koymak ve çözüm önerileri getirmek amacıyla, 2007-2009 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma, üretici bağlarında yetiştirilen üzüm çeşitleri üzerinde yürütülmüştür. Çeşitlerin ampelografik özellikleri ?Uluslararası Bitki Gen Kaynakları Merkezi? (IBPGR) tarafından oluşturulan ?Üzüm Tanımlayıcıları? metoduna göre belirlenmiştir.Araştırma sonunda, Siirt yöresinde yetiştirilen 35 üzüm çeşidinin Vitis vinifera L türüne ait oldukları belirlenmiştir. Tane kabuk renginin 21 çeşitte `yeşil sarı', 11 çeşitte `koyu kırmızı mor', iki çeşitte `kırmızı siyah', Hergifi çeşidinde ise `kırmızı' olduğu tespit edilmiştir. İncelenen çeşitlerde, ortalama salkım büyüklüğü 88.40-297.60 cm², ortalama salkım ağırlığı 148.18-520.73 g, ortalama tane ağırlığı 2.11-6.28 g, omca başına ortalama verim 2.66-7.23 kg, suda çözünür kuru madde (SÇKM) %13-26 ve titre edilebilir asit 3.15-9.82 g/l arasında saptanmıştır. Olgunlaşma zamanı 28 çeşitte `geç', Tarsus Beyazı, Hacı Mendi ve Hezirani çeşitlerinde ise `orta' olarak bulunmuştur. Çiçek yapısının 30 çeşitte `erdişi', Çiçike Nator, Gadöv, Silopi, Polati ve Rötik çeşitlerinde ise `morfolojik erdişi fizyolojik dişi' olduğu belirlenmiştir.Anahtar kelimeler: Ampelografi, Yerli üzüm çeşitleri, IBPGR, Siirt.Doctoral Thesis A Study on Peride Celal, Her Life and Works(2006) Zorkul, Tahir; Kaplan, RamazanPER DE CELAL' N HAYATI VE ESERLER ÜZER NE B R ARAŞTIRMATAH R ZORKULYÜZÜNCÜ YIL ÜN VERS TESSOSYAL B L MLER ENST TÜSÜTÜRK D L VE EDEB YATI ANAB L M DALIYEN TÜRK EDEB YATI B L M DALIÖZETRoman, Tanzimat'la birlikte Türk Edebiyatı'na girmiş bir türdür. Bizde butürün ilk örneklerini Fransızcadan yapılan çeviriler oluşturur. 1860-1880 yıllarıarasında başta Fransız yazarlar olmak üzere pek çok Batılı yazarın eseri Türkçeyeçevrilmiştir. Başlangıçta çeviriyle başlayan bu etkinlikler zamanla yerini yerliörneklere bırakır. Bu yöndeki ilk eser, Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Tal'at veFıtnat'ıdır. Bu dönemde Ahmet Mithat roman türünün gelişmesinde önemli katkılarsağlamış bir yazar olarak öne çıkar. Servet-i Fünûn dönemi yazarlarından HalitZiya'nın, Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnû romanları döneminin en olgun örnekleriolarak kabul edilirler.Cumhuriyet dönemine gelindiğinde çağdaş Türk romanının ilk örnekleriverilmeye başlanır. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu edinen romanlar yazılır.Köy ve kent romanları ayırımı da ilk olarak bu dönemde ortaya çıkar. Cumhuriyet'in1923'te ilânından sonra Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler ve budevrimlerin yol açtığı sosyal, siyasû ve kültürel değişmeler edebiyatımızı büyükölçüde şekillendirmiş, ona önceki dönemlerden farklı bir kimlik kazandırmıştır.Kent soylu bir yazar olan ve 1916'da stanbul'da doğan Peride Celal, romanve öykü türünde verdiği eserlerle Cumhuriyet döneminin üretken yazarları arasındakiyerini almıştır. Yüzlerce öykü ve otuza yakın romanında kadın kimliğini işlemiş vekadın dünyasına farklı bir pencereden bakmıştır. O, kadın sorunlarını feminist biranlayıştan çok, insani bir çizgide ele almıştır. Peride Celal'in yazın yaşamı esasındaiki farklı çizgide gelişir. lk öyküsünün yayımlandığı 1935'ten 1950'lere kadaryazdıkları popüler tarzda eserler yazarın yazın yaşamının ilk dönemi olarak kabuledilir. 1950'den sonra toplumsala açılan yazar, gözleme dayalı, bireyin iç dünyasınıçözümleyici, sanatsal eserler yazar. Bu dönemde yazdığı Üç Yirmidört Saat veKurtlar romanlarıyla ödüle layık görülür.Bu çalışmada, Peride Celal'in hayatı ve sanatının yanı sıra, kitap olarakyayımlanmış bütün roman ve öyküleri analitik bir yöntemle incelenmeye tabitutulmuştur. Bu eserler, ?temalar?, ?olay örgüsü?, ?kişiler?, ?zaman?, ?mekân?,?anlatım teknikleri?, ?dil ve anlatım? başlıkları altında ele alınmıştır. ?Giriş?bölümünde ise 1923'ten günümüze Cumhuriyet dönemi edebiyatının genel hatları vePeride Celal'in bu dönem edebiyatı içindeki yeri üzerinde durulmuştur.Doctoral Thesis A Study on the Anatomical and Histological Investigation of the Graft - Union and Cut - Rootting of Stone Pine (Pinus Pinea L.)(2000) Kurt, Haydar; Tekintaş, F. EkmelBu araştırma, fıstık çamında aşı kaynaşması ve adventif kök oluşumu sırasında meydana gelen gelişmeleri anatomik ve histolojik yönden değerlendirmek amacıyla yürütülmüştür. Yapılan incelemeler sonucunda; aşılarda kaynaşmanın bütün safhalarının gerçekleşmiş olduğu gözlenmiştir. Bazı aşı örneklerinde ise yetersiz kallüs oluşumu, kambiyum bölgelerinin iyi çakıştınlamamış olması ve nekrotik tabakaların olumsuz etkileri gibi nedenlerle bağlantının zayıf olduğu veya hiç kurulmadığı saptanmıştır. Diğer yandan odun çeliklerinde yapılan köklendirme çalışmalarda adventif kök oluşumuna rastlanılamamıştır. Anahtar Kelimeler: Fıstık çamı, aşı kaynaşması, köklenme ve anatomisiDoctoral Thesis A Study on the Eccelerated Ripening of Kashar Cheese by Adding Starter Culture, Proteinase and Lipase Enzymes(1996) Tunçtürk, Yusuf; Akyüz, NurhanÖZET KAŞAR PEYNİRİNİN, STARTER KULTUR, PROTEINAZ VE LİPAZ ENZİMLERİ İLAVESİYLE HIZLI OLGUNLAŞTJRILMASI ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Bu çalışmada, biri kontrol örneği olmak üzere, 12 ayrı Kaşar peyniri yapılmıştır. Kontrol grubu peynir örnekleri pastörize edilmemiş sütten yapılırken, deneme peynir örnekleri 65 °C'de 30 dakika tutularak pastörize edilen sütten imal edilmiştir. Deneme peynirlerinin yapımında, % 1 oranında ve eşit miktarda Laciococcus lactis subsp. lactis ve Lactococcus lactis subsp. cremoris içeren starter kültür, proteinazlar (% 0.0022 Nötraz veya % 0.0035 Proteinaz 200L) ve lipaz (Palataz M) enzimlerinin farklı kombinasyonları kullanılmıştır. Peynir örnekleri 10±1° C ve % 80 oransal neme ayarlanmış soğuk depoda tutularak olgunlaştınlmıştır. Peynir örneklerine, 2., 15., 30., 60. ve 90. günlerde kimyasal, biyokimyasal, elektroforetik ve duyusal analizler uygulanmıştır. Ayrıca, olgunlaşma süresi sonunda peynir örneklerinde mikrobiyolojik analizler de yapılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; 1. Peynir pıhtısına proteinaz ve lipaz enzimleri ilavesi, Kaşar peyniri örneklerinde randıman oranını düşürürken, starter kültür ilavesi aynı değeri yükseltmiştir. En düşük randıman değerleri proteinazlar ve lipazm birlikte ilave edildiği NeuPal (% 9.30) ve ProPal (% 9.46) örneklerinden elde edilirken, en yüksek randıman oranı, yalnız starter kültür ilave edilen S (% 10.19) örneğinde tesbit edilmiştir. 2. Kaşar peyniri örneklerinin kurumadde oranları, enzim ve starter kültür ilavesinden önemli derecede (p<0.01) etkilenmiştir. En yüksek ortalama kurumadde içeriği % 66.70 ile SNeuPal ve % 66.34 ile SNeu örneklerinde bulunurken, en düşük oranlar Neu (% 61.56) ve Kontrol (% 62.12) örneklerinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, Kaşar peynirlerinin kurumadde içerikleri artmış ve bu artış istatistiki olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur. En yüksek ortalama kurumadde oranı % 68.81 ile 90. günde, en düşük kurumadde oram ise % 55.90 ile 2. günde tesbit edilmiştir.II Kaşar peyniri örnekleri kurumadde oranlarında peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu istatistiki olarak önemli bulunmuştur (p<0.01). 3. En yüksek ortalama yağ oranlan SNeu (% 32.01) ve SNeuPal (% 31,43) örneklerinde, en düşükleri ise S (% 27.98) ve Pro (% 28.10) örneklerinde saptanmıştır. Enzim ve starter kültür uygulaması, Kaşar peynirleri yağ oranında p<0.01 seviyesinde önemli farklılıklara neden olmuştur. Kurumadde oranındaki artışa bağlı olarak, yağ oranlan da olgunlaşma süresince artmıştır. Ortalama yağ oram olgunlaşma süresi ilerledikçe % 25.81'den % 32.72'ye kadar çıkmıştır. Kaşar peyniri örneklerinin yağ içeriği açısından peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu, p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 4. Kaşar peyniri örnekleri protein oranlan, olgunlaşma süresi boyunca önemli derecede (p<0.01) değişiklikler göstermiştir. Olgunlaşma süresine bağlı olarak peynir örneklerinin protein oranlan da artmış ve taze peynirlerde % 26.78 olan protein oranı, olgunlaşma süresi sonunda % 30.54'e kadar yükselmiştir. Protein oranındaki bu artış p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. En yüksek ortalama protein içeriğini % 30.75 ile SNeuPal örneği verirken, en düşük oranlar ProPal (% 27.44) ve NeuPal (% 28.21) örneklerinde bulunmuştur. Kaşar peyniri örnekleri protein oranlan bakımından, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 5. Kaşar peyniri örneklerinin tuz içerikleri enzim ve starter kültür ilavesi ve olgunlaşma süresinden önemli derecede etkilenmiştir (p<0.01). En yüksek tuz oranı % 3.51 ile NeuPal örneğinde, en düşük tuz oranı ise % 3.15 ile Starterli ve % 3.16 ile Kontrol peynirlerinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresince ortalama tuz oram % 1,96'dan, % 3.87'ye kadar yükselmiştir. Kaşar peyniri örneklerinin tuz içeriği açısından peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu önemli (p<0.01) bulunmuştur. 6. Kaşar peyniri örneklerinin kül oranlan, tuz içeriklerine bağlı olarak değişmiş ve bu değişiklik, p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. En yüksek kül oranlan ProPal (% 4.73) ve Pro (% 4.62) örneklerinde bulunurken, en düşük oran % 4.35 ile Starterli peynir örneğinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi boyunca Kaşar peyniri örneklerinin kül oranlan önemli derecede (p<0.01) değişmiş ve % 2.87'den % 5.15'e çıkmıştır. Peynirlerin tuz içeriğinde, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interakisyonu p<0.01 düzeyinde önemlidir. 7. Kaşar peyniri örneklerinin asitlik değerleri peynir çeşidi farklılığından önemli (p<0.01) derecede etkilenmiştir. En yüksek pH değerleri Neu (5.87) ve Pro (5.86)Ill örneklerinde, en yüksek titrasyon asitliği ise Kontrol (% 1.166) ve SPro (% 1.142) örneklerinde saptanmıştır. En düşük pH değerleri 5.26 ile Kontrol ve 5.27 ile SPal örneklerinde, en düşük asitlik değerleri ise % 0.709 ile Pal ve % 0.731 ile Pro örneklerinde belirlenmiştir. Olgunlaşma süresince Kaşar peynirlerinin hem pH değerleri, hem de titrasyon asitliği oranlan önemli derecede farklılıklar göstermiştir (p<0.01). Kaşar peyniri örneklerinin asitlik değerleriyle ilgili olarak peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonları p<0.01 seviyesinde önemli çıkmıştır. 8. Kaşar peyniri örneklerinin proteoliz değerleri, enzim ve starter kültür ilavesi ile olgunlaşma süresinden önemli derecede etkilenmiştir (p<0.01). En yüksek olgunlaşma değeri ve NPN değerlerini sırasıyla NeuPal (% 49.63 ve % 30.36) ve ProPal (% 49.88 ve % 25.66) örnekleri vermiştir. En düşük olgunlaşma değeri % 17.30 ile SPal örneğinde, en düşük NPN oranı ise % 7.10 ile Pal örneğinde tesbit edilmiştir. En yüksek aminonitrojen oranlan SProPal (% 6.34) ve Kontrol (% 6.26) örneklerinde bulunurken, en düşük oran % 3.61 ile SPal örneğinde saptanmıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, bütün peynir örneklerinde proteoliz değerleri yükselmiştir. Bütün proteoliz değerleri için, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu p<0.01 seviyesinde önemli bulunmuştur. 9. Kaşar peyniri örneklerinin lipoliz miktarları, enzim uygulaması ve olgunlaşma süresine bağlı olarak önemli derecede değişiklikler göstermiştir (p<0.01). En yüksek lipoliz miktarlan NeuPal (2.512 mM/100 g yağ) ve ProPal (2.502 mM/100 g yağ) örneklerinde bulunurken, en düşük lipoliz miktarı, yalnızca starter kültür ilave edilen Starterli peynir örneğinde (1.113 mM/100 g yağ) saptanmıştır. Olgunlaşma süresince ortalama lipoliz miktarı düzenli bir şekilde artarak, 0.903 mM/100 g yağ'dan 2.400 mM/100 g yağ'a yükselmiştir. Kaşar peyniri örnekleri lipoliz miktarında, peynir çeşidi x olgunlaşma süresi interaksiyonu önemli bulunmuştur (p<0.01). 10. Kaşar peyniri örneklerinde kazein fraksiyonları, değişen oranlarda farklılıklar göstermiştir. Neu, Pro, NeuPal ve ProPal örneklerinde daha fazla olmak üzere, proteinaz uygulanan örneklerde özellikle ^-kazein yüksek oranlarda parçalanmaya uğramıştır. Yalnızca starter kültür ilave edilen S peyniri ile starter kültür ve lipazm birlikte ilave edildiği SPal örneğinde P-kazein parçalanması en az olmuştur. Ogl ve as2-kazeinler ise proteinazlann tek başına veya lipazla kombinasyonlarının ilave edildiği peynir örneklerinde, Kontrol peynirinden daha fazla degredasyona uğramıştır. Olgunlaşma süresi ilerledikçe, tüm peynir örneklerinde kazein parçalanma ürünleri artmıştır.IV 11. Olgunlaşma süresi sonunda, en yüksek toplam mikroorganizma sayısı Kontrol peynirinde belirlenirken (log 6.55 l/g), diğer uygulamalar arasında istatistiki açıdan önemli bir farklılık oluşmamıştır (p<0.05). Laktik asit bakterileri sayısı, kontrol örneğinde ve genelde starter kültür ilave edilen peynir örneklerinde yüksek bulunmuştur. Maya-küf içeriği bakımından SNeuPal ve Kontrol peyniri örnekleri en yüksek değerleri vermişlerdir. Koliform grubu bakteriler ise log 2.00/g'm altında olmak üzere, 7 peynir örneğinde belirlenmiştir. 12. Renk ve görünüş açısından en fazla beğenilen peynirler, lipaz enzimi uygulanan örnekler olmuştur. Sadece proteinaz ilave edilen peynir örnekleri ile starter kültür ilave edilen örnekler ise renk ve görünüş açısından, Kontrol peynirine göre daha düşük puanlar almışlardır. 13. Tekstür yönünden NeuPal, SProPal örnekleri Kontrol peynirinden daha yüksek puan alırken, özellikle starter kültür ilave edilen peynir örnekleri fazla beğenilmemiştir. 14. Tat ve aroma kalitesi yönünden en fazla beğiniyi sırasıyla Pal, SProPal, SPro, SNeuPal ve SNeu örnekleri toplamıştır. Diğer peynir örneklerinde tat ve aroma kalitesi olgunlaşma süresi ilerledikçe artarken, NeuPal ve ProPal örneklerinde 60. günden sonra, Neu ve Pro örneklerinde ise 90. günde, acılaşmadan dolayı bir miktar düşüş olmuştur. 15. En yüksek tat ve aroma yoğunluğu değerlerini SProPal, SNeuPal ve NeuPal örnekleri alırken, diğer peynir örnekleri arasında istatistiki olarak bir farklılık oluşmamıştır (p<0.05). Genel olarak peynir örneklerinin tat ve aroma yoğunluğu değerleri, olgunlaşma süresince artmıştır. 16. Duyusal olarak en yüksek genel kabul edilebilirlik değerlerini sırasıyla SProPal, NeuPal, Pal, ProPal ve Kontrol peyniri örnekleri almıştır. En düşük puanlar ise Starterli peynir örneği ile, SPal örneğine verilmiştir.Doctoral Thesis A Taxonomic Research on Edible and Poisonous Macrofungi Growing in Muş and Bitlis(1999) Kaya, Abdullah; Demirel, Y. KenanXll OZ Bu çalışma 1997-1998 yıllarında Muş ve Bitlis il sınırları içinde yetişen yenen ve zehirli makromantarlar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan arazi ve laboratuvar çalışmaları sonucunda Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıfları içinde yer olan 20 familyaya ait 71 yenen ve zehirli makromantar türü tespit edilmiştir. Bunlardan 51 tanesi yenen 20 tanesi ise zehirli türdür. Toplam türler içinde yenen türlerin oranı % 71.83, zehirli türlerin oranı ise % 28.17'dir. Bu çalışma ile 14 adet yeni yenen ve zehirli makromantar türü ülkemiz makromantar florasına yeni ilave edilmiştir. Yeni kaydedilen bu türler, toplam türler içinde 19.72'lik bir yüzdeye sahiptir. Anahtar Kelimeler: Yenen ve zehirli makromantarlar, Taksonomi, Muş ve Bitlis.Doctoral Thesis A Taxonomical Investigation on Macrofungi Grown in Erzincan Province(2008) Keleş, Ali; Demirel, KenanBu çalışma, 2006?2007 yıllarında Erzincan yöresinden toplanan makrofunguslar üzerinde yapılmıştır. Arazi çalışmaları esnasında toplanan örneklerin doğal habitatlarında renkli resimleri çekilerek gerekli morfolojik ve ekolojik özellikleri ile yöre halkının makrofunguslar hakkındaki bilgileri kaydedilmiştir. Arazi ve laboratuar çalışmaları sonucunda teşhisleri yapılan örneklerin Myxomycetes, Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıflarına ait 9 ordo ve 30 familya içinde dağılım gösteren toplam 196 makrofungus taksonu olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan 72'si yenen, 99'u yenmeyen, 19'u zehirli ve 6'sının ise yenilebilirlik durumu bilinmemektedir.Diğer yandan bu çalışma ile 11 makrofungus taksonu ülkemiz biyoçeşitliliğine yeni kayıt olarak ilave edilmiştir. Bunlar; Leptopodia stevensii (Peck) Le Gal. (Helvellaceae), Conocybe peseudopilosella (Kühn.) Kühn. & Watl. (Bolbitiaceae), Coprinus echinosporus Bull., C. strossmayeri Schulzer, C. vosoustii Pilát, Psathyrella friesii Kits. v Wav. (Coprinaceae), Entoloma poliopus (Romagn.) Noordel. var. parvisporigerum Noordel. (Entolomataceae), Leccinum atrostipitatum A.H. Sm., Thiers & Watl. (Boletaceae), Russula cremeoavellanea Sing., R. dryadicola (Sing.) Fellner & Landa ve R. silvicola Schäeff. (Russulaceae)'dırDoctoral Thesis A Taxonomical Research on the Macrofungi Grown in Ardahan and Iğdır Province(2004) Uzun, Yusuf; Demirel, KenanBu çalışma, 2000-2001 yıllarında Ardahan ve İğdır ili sınırlan içerisinde toplanan makrofunguslar üzerinde yapılmıştır. Arazi çalışmaları esnasında toplanan örneklerin doğal habitatlannda renkli negatif ve slaytları çekilerek gerekli morfolojik ve ekolojik özellikleri ile yöre halkının tür hakkındaki bilgileri kaydedilmiştir. Laboratuvar ortamında gerekli mikroskobik incelemeler yapılarak mikroskobik veriler elde edilmiştir. Makroskobik ve mikroskobik verilerin sonucunda Myxomycetes, Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıfları içinde dağılım gösteren 7 ordo ve 26 familyaya ait 109 makrofungus taksonu tespit edilmiştir. Bunların 64' ü yenir, 3 1 'i yenmez ve 14 tanesi ise zehirlidir. Ayrıca bu çalışma ile 10 tür ve 2 si varyete düzeyinde olmak üzere toplam 12 makrofungus taksonu ilk defa bu çalışma ile saptanarak ülkemiz makrofungus florasına ilave edilmiştir. Bunlar; Polyporus tuber aster Pers.: Fr., Calvatia rubroflora (Cragin) Morgan, Pluteus diettrichii Breş., Leucoagaricus subcretaceus Bon in Bon & Haluwyn, Agaricus fissuratus (Moell) Moell., A. xanthoderma Genevier var. griceus (Pears.) Bon & Cappelli., Amanita battarea Boud., A. pantherina var. mustisquamosa (Pk.) Jenkins., Coprinus romagnesianus Sing., Inocybe maculata Boud., Lactariusfiılvissimus Romagn. ve Russula badia Qu61. dır Teşhisi yapılan tüm makrofungus taksonlannın makroskobik ve mikroskobik özellikleri ile taksonomileri, yetişme yeri özellikleri, yayılışları ve diğer özellikleri verilmiştir.Anahtar kelimeler: Makrofonguslar, Taksonomi, Ardahan, İğdır, Türkiye.