Doktora Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/12
Browse
Browsing Doktora Tezleri by Department "Fen Bilimleri Enstitüsü / Biyoloji Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 47
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis A Research on Bioecology of Black-Crowned Night Heron (Nycticorax Nycticorax Linne, 1758) Living in Van Lake(2008) Durmuş, Atilla; Adızel, ÖzdemirBu çalışmada, Gece balıkçılı (Nycticorax nycticorax Linne, 1758)'nın Van Gölü Havzası'ndaki biyoekolojisi çalışıldı. Araştırma; Van Gölü içindeki adalar başta olmak üzere havzadaki diğer sulak alanlarda 16 Şubat 2006?04 Ekim 2007 yılları arasında gerçekleştirildi.Gece balıkçılının havzada üremek için (göl içerisindeki) adaları, beslenmek için ise tatlı suyun göle karıştığı sazlıkları ve bataklık alanları kullandığı gözlendi.Üreme döneminin yaklaşık 7 ay (Mart-Eylül) olduğu belirlendi. Üreme döneminde bir önceki yılın yuvalarının tamir edilerek kullanıldığı görüldü. Yuva tamirini dişi ve erkek bireyin birlikte yaptığı belirlendi.Yuvaya bırakılan yumurta sayısının Bir ile 6 arasında değiştiği tespit edildi. Havzadaki bütün üreme alanlarında tespit edilen 1364 aktif yuvada, 4571 adet yumurta sayıldı. Yuva başına düşen ortalama yumurta sayıları; Adır Adası'nda 2006 yılı için 3.32±0.86, 2007 yılı için 3.41±0.76, Çarpanak Adası'nda 2006 yılı için 3.36±0.79, 2007 yılı için 3.40±0.90, Akdamar Adası'nda 2006 yılı için 3.33±0.98, 2007 yılı için 3.12±0.91, ve Kuzu Adası'nda 2006 yılı için 3.61±0.79 iken 2007 yılı için ortalama yumurta sayısı 3.28±0.81 olarak hesaplandı. Üreme bölgelerinin yıllarla ve birbirleri ile olan ilişkilerinde istatistiksel olarak fark görülmedi (P>0.05).Araştırma süresince sayılan 4571 yumurtadan 4206 (% 92) tanesinde yavru çıkışının gerçekleştiği belirlendi. Çıkan yavrulardan da 3923 (% 93) tanesinin uçtuğu tespit edildi.Türün yuva kurmak için, Erik (Prunus sp.), Badem (Amygdalus sp.), Bıttım (Pistacia sp.) ve Kuşburnu (Rosa sp.) gibi ağaç türlerini yeğlediği belirlendi. Bunlar içerisinde en fazla tercih edilen ağacın % 39 (74) ile Erik (Prunus sp.) ağacı olduğu saptandı. Yumuşan-Alıç (Crataegus orientalis) ve Akçaağaç (Acer monspessulanum) türlerinde ve havzadaki sazlık alanlarda yuva tespit edilmedi.Yavruların gelişimlerini belirlemek amacı ile günlük olarak morfometrik ölçümleri; ağırlık, tarsus, gaga, kanat, boy ve orta parmak ile vücut sıcaklık ölçümleri alındı.Gece balıkçılının havzada hayvansal besinlerle beslendiği belirlendi. Altmış farklı bireyden alınan kusmuk örneklerinden 5 sınıfa özgü 7 hayvan türü (Chalcalburnus tarichi, Rana sp., Bufo sp., Mus musculus, Microtus sp., Helix sp., Neuropter larvası) tespit edildi.Doctoral Thesis A Revision of Exscapae F.n. Williams., Gypsophila L., Corymbosae Barkoudah and Ensifoliae Barkoudah Sections Belonging To Genus Gypsophila L. (Caryophyllaceae)(2013) Armağan, Metin; Özgökçe, FevziBu çalışmada Gypsophila L. (Caryophyllaceae) cinsine ait Exscapae F.N. Williams, Gypsophila L., Corymbosae Barkoudah ve Ensifoliae Barkoudah. seksiyonlarında yer alan 11 takson (G. serpylloides Boiss. & Heldr., G. adenophylla Barkoudah, G. peshmenii Güner, G. briquetiana Schischk., G. hakkiarica Kit Tan, G. pulvinaris Rech.f., G. davisii Barkoudah, G. graminifolia Barkoudah, G. brachypetala Trautv., G. tenuifolia M. Bieb. ve G. patrinii Ser.) araştırılmıştır. 2008 - 2012 yılları arasında gerçekleştirilen arazi çalışmaları ile seksiyonlara ait örnekler toplanmıştır. Bu materyaller üzerinde yapılan araştırmalar ile taksonların morfolojik, anatomik, ekolojik, palinolojik ve tohum yüzeyi özellikleri ile kromozom sayıları, doğal yayılışları, tehdit faktörleri ve habitatları araştırılmış ve bu incelemelere bağlı olarak yeni tehlike kategorileri önerilmiştir. Her bir taksonun ayrıntılı deskripsiyonu hazırlanmıştır. Diagnostik karakterler belirlenmiş, bu karakterlerle tür teşhis anahtarı hazırlanmıştır. DNA sekans çalışmaları ile taksonlar arası akrabalıklar ortaya konulmuştur. Bütün türlerin kromozom sayıları ilk defa bu çalışmada (G. tenuifolia hariç) belirlenmiştir. G. patrinii?nin Türkiye?de yayılışının olmadığı, G. hakkiarica?nın G. nabelekii Schischk.?nin bir sinonimi olduğu ilk defa bu çalışmada belirlenmiştir. Bilim dünyası için yeni bir tür olan G. karabukensis bu çalışma ile tanıtılmıştır. G. brachypetala tipten sonra ilk defa toplanmıştır.Doctoral Thesis A Taxonomic Research on Edible and Poisonous Macrofungi Growing in Muş and Bitlis(1999) Kaya, Abdullah; Demirel, Y. KenanXll OZ Bu çalışma 1997-1998 yıllarında Muş ve Bitlis il sınırları içinde yetişen yenen ve zehirli makromantarlar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan arazi ve laboratuvar çalışmaları sonucunda Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıfları içinde yer olan 20 familyaya ait 71 yenen ve zehirli makromantar türü tespit edilmiştir. Bunlardan 51 tanesi yenen 20 tanesi ise zehirli türdür. Toplam türler içinde yenen türlerin oranı % 71.83, zehirli türlerin oranı ise % 28.17'dir. Bu çalışma ile 14 adet yeni yenen ve zehirli makromantar türü ülkemiz makromantar florasına yeni ilave edilmiştir. Yeni kaydedilen bu türler, toplam türler içinde 19.72'lik bir yüzdeye sahiptir. Anahtar Kelimeler: Yenen ve zehirli makromantarlar, Taksonomi, Muş ve Bitlis.Doctoral Thesis A Taxonomical Investigation on Macrofungi Grown in Erzincan Province(2008) Keleş, Ali; Demirel, KenanBu çalışma, 2006?2007 yıllarında Erzincan yöresinden toplanan makrofunguslar üzerinde yapılmıştır. Arazi çalışmaları esnasında toplanan örneklerin doğal habitatlarında renkli resimleri çekilerek gerekli morfolojik ve ekolojik özellikleri ile yöre halkının makrofunguslar hakkındaki bilgileri kaydedilmiştir. Arazi ve laboratuar çalışmaları sonucunda teşhisleri yapılan örneklerin Myxomycetes, Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıflarına ait 9 ordo ve 30 familya içinde dağılım gösteren toplam 196 makrofungus taksonu olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan 72'si yenen, 99'u yenmeyen, 19'u zehirli ve 6'sının ise yenilebilirlik durumu bilinmemektedir.Diğer yandan bu çalışma ile 11 makrofungus taksonu ülkemiz biyoçeşitliliğine yeni kayıt olarak ilave edilmiştir. Bunlar; Leptopodia stevensii (Peck) Le Gal. (Helvellaceae), Conocybe peseudopilosella (Kühn.) Kühn. & Watl. (Bolbitiaceae), Coprinus echinosporus Bull., C. strossmayeri Schulzer, C. vosoustii Pilát, Psathyrella friesii Kits. v Wav. (Coprinaceae), Entoloma poliopus (Romagn.) Noordel. var. parvisporigerum Noordel. (Entolomataceae), Leccinum atrostipitatum A.H. Sm., Thiers & Watl. (Boletaceae), Russula cremeoavellanea Sing., R. dryadicola (Sing.) Fellner & Landa ve R. silvicola Schäeff. (Russulaceae)'dırDoctoral Thesis A Taxonomical Research on the Macrofungi Grown in Ardahan and Iğdır Province(2004) Uzun, Yusuf; Demirel, KenanBu çalışma, 2000-2001 yıllarında Ardahan ve İğdır ili sınırlan içerisinde toplanan makrofunguslar üzerinde yapılmıştır. Arazi çalışmaları esnasında toplanan örneklerin doğal habitatlannda renkli negatif ve slaytları çekilerek gerekli morfolojik ve ekolojik özellikleri ile yöre halkının tür hakkındaki bilgileri kaydedilmiştir. Laboratuvar ortamında gerekli mikroskobik incelemeler yapılarak mikroskobik veriler elde edilmiştir. Makroskobik ve mikroskobik verilerin sonucunda Myxomycetes, Ascomycetes ve Basidiomycetes sınıfları içinde dağılım gösteren 7 ordo ve 26 familyaya ait 109 makrofungus taksonu tespit edilmiştir. Bunların 64' ü yenir, 3 1 'i yenmez ve 14 tanesi ise zehirlidir. Ayrıca bu çalışma ile 10 tür ve 2 si varyete düzeyinde olmak üzere toplam 12 makrofungus taksonu ilk defa bu çalışma ile saptanarak ülkemiz makrofungus florasına ilave edilmiştir. Bunlar; Polyporus tuber aster Pers.: Fr., Calvatia rubroflora (Cragin) Morgan, Pluteus diettrichii Breş., Leucoagaricus subcretaceus Bon in Bon & Haluwyn, Agaricus fissuratus (Moell) Moell., A. xanthoderma Genevier var. griceus (Pears.) Bon & Cappelli., Amanita battarea Boud., A. pantherina var. mustisquamosa (Pk.) Jenkins., Coprinus romagnesianus Sing., Inocybe maculata Boud., Lactariusfiılvissimus Romagn. ve Russula badia Qu61. dır Teşhisi yapılan tüm makrofungus taksonlannın makroskobik ve mikroskobik özellikleri ile taksonomileri, yetişme yeri özellikleri, yayılışları ve diğer özellikleri verilmiştir.Anahtar kelimeler: Makrofonguslar, Taksonomi, Ardahan, İğdır, Türkiye.Doctoral Thesis Analysis of Phytochemicals and Evaluation of Potential Health Benefits of Plantago Anatolica Tutel & R.r. Mill Plant(2018) Mükemre, Muzaffer; Ünal, Murat; Dalar, AbdullahBu çalışma ile beraber ülkemizin Doğu Anadolu Bölge'sinde yayılış gösteren ve yöre halkı tarafından halk hekimliğinde çeşitli hastalıkların (diyabet, karın ağrısı) tedavisinde yoğun bir biçimde kullanılan endemik bir tıbbi bitki türü olan Plantago anatolica Tutel & R.R. Mill bitkisi farmakobotanik ve farmakognozik açıdan incelenmiştir. Farmakobotanik çalışmalar çiçeklenme ve meyvelenme dönemlerinde toplanan P. anatolica bitki örneklerinin morfolojik ve anatomik açıdan karşılaştırılması aşamalarını kapsamaktadır. Farmakognozik çalışmalar, P. anatolica bitki örneklerinden elde edilen liyofilize ardışık (sırasıyla; n-hekzan, kloroform, etil asetat, aseton, etanol ve saf su), infüzyon, dekoksiyon ve su ekstrelerinin antioksidan kapasite ve enzim inhibisyonu aktiviteleri ve fitokimyasal kompozisyonunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesi aşamalarından oluşmaktadır. Farmakobotanik çalışmalar P. anatolica bitkisinin diğer Plantago türlerinden köklerin inulin sferokristallerini içermesi, skapusun enine kesite 11 oluklu, yaprak sapının enine kesitte parankimatik hücreler içine gömülü 7 gelişmiş ve 2 tane az gelişmiş iletim demeti ile yaprağın alt ve üst yüzeylerinde anomositik ve polositik tipte stomaların olması ile anatomik olarak farklı olduğunu göstermiştir. Farmakognozik çalışmalar neticesinde P. anatolica bitki örneklerinden elde edilen ekstrelerin fenolik (kafeik asit, klorojenik asit, apicenin ve kemferol) ve lipofilik bileşikler (palmitik asit, linolenik asit ve benzotiazol) yönünden zengin kaynaklar olduğu tespit edilmiştir. Kafeik asit başta olmak üzere fenolik bileşikler yönünden zengin olarak tespit edilen ekstreler içerisinde, etanol fraksiyonu ve infüzyon ekstresi oldukça yüksek ORAC (1923 ve 1010 µmol Troloks eşdeğeri/g ekstre), FRAP (891 ve 660 µmol Fe2+/g ekstre), DPPH (IC50: 0,87 ve 0,34 mg/ml), demir şelatlama (IC50: 0,09 mg/ml), orta düzeyde antiamilaz (IC50: 4,31 ve 5,32 mg/ml), yüksek antiglukozidaz (IC50: 0,76 ve 0,64 mg/ml) ve antilipaz (IC50: 0,07 ve 0,04 mg/ml) aktiviteleri göstermiştir. Diğer Plantago türlerinden farmakobotanik açıdan farklı olan Plantago anatolica bitkisi fenolik ve lipofilik bileşikler açısından zengin bir kaynak olup, bu bitkiden elde edilen etanol fraksiyonu ve infüzyon ekstresi yüksek antioksidan ve enzim inhibitörlüğü özelliklerinden dolayı in vivo çalışmalar için seçilmiş aktif ekstreler olarak kullanılabilir.Doctoral Thesis Bazı Böcek Öldürücü Sentetik Pyrethroid'lerin Soğan (Allium Cepa L.)'da Hücre Bölünmesi ve Kromozomların Yapısına Etkileri(1993) Öbek, Erdal; Öztürk, Avniöz Birçok pestisid ilacın ve kimyasal maddenin mutagenik etkisinden dolayı piyasaya yeni sürülenlerin mutagenik etkisini incelemek için değişik test sistemleriyle sitogenetik çalışmalar başlatılmıştır. İnsektisid sentetik pyrethroidler sebze, meyve ve tarla bitkileri gibi çeşitli gıda ürünlerine saldırıda bulunan böceklerin kontrolü için tavsiye edilen ve yaygın olarak kullanılan bir bitki korama ilacıdırlar. Bunlar ev haşerelerine karşı da zehirli etkiye sahiptirler. Mavrık 2F (48-24-12 ppm), Sumicidin % 20 EC (38-19-9.5 ppm), Meothrin % 20 EC (37-18.5-9.25 ppm), Imperator (50-25-12.5 ppm), Baymroid EC 050 (100-50-25 ppm) ve Talstar EC 100 (20-10-5 ppm) 'ün belirtilen dozlarında köklendirilmiş 1.5-3 cm 'lik soğan kök uçları 4-8-24 ve 48 saat muamele gördü ve bu süre bitiminde kök uçları yıkanıp 1.5-3 cm'lik kök uçları kesilerek farmer (3 kısım alkol ve l kısım asetik asit) çözeltisinde fîkse edildi. Sitogenetik gözlemler de her dozun her süresi için, feulgen 'le boyanmış kök uçlarından kök ucu ezme preparatı yapılıp mikroskopta incelenmiştir. Kontrol grubu da ilaçsız olarak aynı şekilde işleme tabi tutulmuştur. Kontrol numuneleriyle mukayesede her ilacın 3 dozu da mitotik evrelerin gerek oluşum gerekse dağılımında düzensizlik meydana getirmiş, mitotik indekste düşüşe neden olmuş ve mitozun önlenmesine sebebiyet vermiştir. Profazda kromozom yoğunluğunda anormallikler, metafazda metafaz birikimi, kromozomal yapışkanlık ve kümeleşme, anafaz ve telofaz 'da köprü, anafaz ve telofaz sayısında azalma kullanılan ilaçların tümünün meydana getirdiği anormalliklerdir. İlaçtan ilaca değişen yani kimisinde görülüp kimisinde görülmeyen veya birkaçında gözlenen ortak anormallikler ise şunlardır: Profazın çözülmesi, düzensiz metafaz ve anafazlar, anafaz ve telofaz 'da geri kalmış kromozomlar, poliploid metafaz ve anafazlar, mikronukleuslu ve iki çekirdekli hücrelerin oluşması. XVBütün insektisid uygulamalarında anormalliklerin artışının, doz artışı ve uygulama süresinin uzamasına bağlı olduğu görülmüştür. Bu durumun istatistiki değerlendirmede X2 analizi ile önemli olduğu tespit edildi (PO.05). XVIDoctoral Thesis Determination of Acute and Chronic Toxic Effects of Methyl Parathion on Inci Kefali (Chalcalburnus Tarichi Pallas, 1811)(2008) Kankaya, Ertuğrul; Ünal, GülerBu çalışmada Van Gölü Havzasında en fazla kullanılan pestisitlerden olan metil paration (MP)'un havza için endemik ve ekonomik öneme sahip olan inci kefali (Chalcalburnus tarichi)'nde akut ve kronik toksik etkileri araştırıldı. Akut denemede, 6.45-15.00 mg/L arasında 9 farklı MP konsantrasyonu uygulandı. MP'nin bütün konsantrasyonlarında balıklarda davranış bozuklukları gözlendi. İlk tepki 15.00 mg/L konsantrasyonda uygulamadan 2 saat 10 dakika sonra, ilk ölüm 13.50 mg/L konsantrasyonda uygulamadan 3 saat 45 dakika sonra gözlendi. Letal konsantrasyon 7.97 mg/L, 96 saat LC50 değeri 11.44 mg/L, 96 saat EC50 değeri 6.89 mg/L ve LT50 değeri 28.14-289.29 saat arasında belirlendi.Kronik denemede hemoglobin ve hematokrit değerlerinin 2.10, 4.28 ve 6.11 mg/L konsantrasyonlarda azaldığı (P<0.05), eritrosit sayısı, ortalama eritrosit hacmi ve eritrosit başına düşen ortalama hemoglobin miktarı değerlerinin değişmediği belirlendi. MP'nin kan hemoglobin ve hematokrit değerleri esas alınarak LOEC 2.10 mg/L, NOEC 1.47 mg/L, MATC 1.76 mg/L, ACR 6.50 mg/L olarak belirlendi.MP'nin 4.28 mg/L konsantrasyonunda karaciğer hücrelerinde yağ birikimi, damarlarda genişleme ve genellikle damar etrafında lokal nekroz, sarı damlalar ve eozinofilik hücre gruplarının varlığı gözlendi. Solungaç yapılarında primer lamella epitelinde kalınlaşma ve sekonder lamellerin uç kısmında kıvrılma ve epitel tabakada kopmalar belirlendi. Ovaryumlarda herhangi bir histopatolojik bulguya rastlanmazken testislerde kanlanmalar, özellikle mitotik safhadaki üreme hücrelerinde bozulmalar, folikül lumeninde genişleme gözlenirken mitotik safhaya girmeyen testiste intersititiyal dokuda eozinofilik hücre gruplarının varlığı gözlendi.Karaciğer ve kas dokusunda asetilkolinesteraz (AChE) aktivitesinin değişmediği bununla birlikte beyin dokusunda azaldığı (P<0.05), butirilkolinesteraz (BChE) aktivitesinin ölçülen dokularda değişmediği belirlendi.Sonuç olarak MP inci kefali için bazı morfolojik, histolojik, hematolojik ve biyokimyasal kriterlere göre akut ve kronik toksik bir maddedir. Türün yaşadığı tatlısu ortamlarında MP konsantrasyonu 0.1144 mg/L'yi geçmemeli, MP tarımda kontrollü olarak kullanılmalıdır.Anahtar Kelimeler: İnci Kefali, Chalcalburnus tarichi, Metil paration, Akut toksisite, Kronik toksisite, Hematoloji, Histopatoloji, AChE, BChE, Ekotoksikoloji, LC50Doctoral Thesis Determination of Hepatoprotective and Antioxidant Role of Walnut (Juglans Regia L.) in Ethanol Induced Rats(2013) Bati, Bedia; Çelik, İsmailBu çalışmada, ceviz içinin etanol ile deneysel oksidatif stres oluşturulan sıçanlarda karaciğer koruyucu ve antioksidan rolünün belirlenmesi amaçlanmıştır. 36 adet Wistar albino cinsi sıçanlar 6 deney grubuna ayrılmıştır (kontrol, %20 etanol, %10 ceviz içi, %10 ceviz içi + %20 etanol, %5 ceviz içi ve %5 ceviz içi + %20 etanol). 50 gün muamele sonunda; ceviz içi katılımlı yemin karaciğer koruyucu ve antioksidan rolü için; karaciğer harabiyeti serum enzimlerinden aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), gamma glutamil transpeptidaz (GGT) ve laktat dehidrogenaz (LDH) enzim seviyeleri, beyin, karaciğer, eritrosit, kalp ve böbrek dokularında antioksidan savunma unsurlarından katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), glutatyon-S-transferaz (GST), glutatyon redüktaz (GR) enzim aktiviteleri ile redükte glutatyon (GSH) seviyeleri ve malondialdehit (MDA) içerikleri tespit edilerek değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; %20 etanol grubunun serum AST, ALT, GGT ve LDH enzim seviyeleri kontrol grubuna göre önemli düzeyde artarken, %10 ceviz içi + %20 etanol ve % 5 ceviz içi + %20 etanol grublarında ise bu enzimlerin seviyeleri %20 etanol grubuna göre önemli oranda azaldı. Diğer yandan; 50 gün deneysel muamele sonunda; kontrol grubu ile kıyaslandığında %20 etanol grubu beyin, dalak, kalp ve karaciğer dokularında MDA miktarı anlamlı artarken, %10 ve % 5 ceviz içi ilaveli yem grublarında ise %20 etanol grubuna göre sözkonusu dokularda istatistiki açıdan önemli düzeyde azalma olduğu görüldü. Ayrıca, etanole maruz bırakılan sıçanların farklı dokulardaki oksidatif stres sonucu antioksidan savunma sistem unsurlarının seviyelerinde dalgalanmalara neden olurken, ceviz içinin bu dalgalanmalara karşı kesin iyileştirici etkileri tespit edilememiştir. Sonuçlar gösterdi ki, ceviz içinin %20 etanolün 50 günlük süre boyunca oksidatif hasarına karşı karaciğer koruyucu ve antioksidan rolünün olabileceği sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Ceviz içi, Serum enzimleri, Antioksidan savunma sistemi, Malondialdehit, SıçanDoctoral Thesis Determination of Hepatoprotective and Antioxidants Effects of Apricot and Apricot Kernel Ethyl Alcohol Induced in Rats(2010) Yurt, Bayram; Çelik, İsmailBu çalışmada, kayısı ve kayısı çekirdeğinin etil alkol ile oksidatif stres oluşturulan sıçanlarda karaciğer koruyucu ve antioksidan rolünün belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için 56 adet Wistar albino cinsi sıçanlar 8 deney grubuna ayrılmıştır (Kontrol, etil alkol, % 15 kükürtlü kayısı, % 30 kükürtlü kayısı, % 15 kükürtsüz kayısı, % 30 kükürtsüz kayısı, % 15 kayısı çekirdekli ve % 30 kayısı çekirdekli grubu). 50 gün sonunda sıçanların karaciğer harabiyet biyobelirteçleri olan serum enzimlerinden aspartate aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), gamma glutamil transpeptidaz (GGT) ve laktat dehidrogenaz (LDH) enzim seviyeleri belirlenmiştir. Ayrıca sıçanların eritrosit, kalp, böbrek, karaciğer ve beyin dokularında antioksidan kapasite etkinliğinin göstergesi olarak değerlendirilebilecek antioksidan enzimlerden süperoksid dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), glutatyon-S-transferaz (GST), glutatyon redüktaz (GR) enzim aktiviteleri ile redükte glutatyon (GSH) seviyeleri ve lipid peroksidasyon (Malondialdehit=MDA) içerikleri tespit edilmiştir.Elde edilen sonuçlara göre; etil alkol grubunun serum AST, ALT ve LDH enzim seviyeleri kontrol grubuna göre önemli düzeyde artarken, % 30 çekirdekli grup dışında farklı işlenmiş ve içerikli kayısı ile % 15 çekirdek içerikli grupların serum enzim seviyeleri önemli düzeyde artmadığı tespit edilmiştir.50 gün deneysel muamele sonunda; kontrol grubu ile kıyaslandığında etil alkol tüm dokularda MDA miktarını artırırken, karaciğer dokusunun çekirdek içerikli grupları dışında farklı işlenmiş ve değişik oranlardaki kayısının ve kayısı çekirdekli grupların doku MDA içeriklerinin etil alkol grubuna göre önemli düzeyde azaldığı tespit edilmiştir.Ayrıca, etil alkolün sıçanların çeşitli dokulardaki oksidatif stres sonucu antioksidan savunma sistemi unsurlarının seviyelerinde dalgalanmalara neden olurken, farklı işlenmiş ve değişik oranlardaki kayısı ile değişik orandaki kayısı çekirdeğinin bu dalgalanmalara karşı kesin iyileştirici etkileri belirlenememiştir.Sonuçlar gösterdi ki, kayısı ve çekirdeğinin içerikleri etil alkolün 50 günlük süre boyunca oksidatif hasarına karşı karaciğer koruyucu ve antioksidan rolü olabileceği sonucuna varıldı.Anahtar kelimeler: Kayısı ve kayısı çekirdeği, Serum Enzimleri, Antioksidan savunma sistemi, Lipid peroksidasyonu, SıçanDoctoral Thesis Determination of the Ornithological Potential and Usage Areas of Istanbul Terkos (durusu) Lake Using Geographic Information Systems (gis)(2018) Azizoğlu, Erkan; Adızel, ÖzdemirBu çalışma 2015-2017 yılları arasında Terkos (Durusu) Gölü'nde yürütüldü. Çalışmanın amacı alanın ornitolojik potansiyelinin Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanarak ortaya konmasıdır. Çalışma sonucunda 19 takımdan oluşan 51 familyaya ait 197 tür ve 2 alttür tespit edildi. Bu türlerden 56'sına üreme 'Kesin' ve 'Muhtemel' kodu verildi. 56 kuş türünden 31'i kesin üreme ve 25'i muhtemel üreme şeklinde kodlandı. Alanda tespit edilen türlerin göç durumlarına göre 32 (% 16.1)'sinin sadece kış aylarında görüldüğü Kış Ziyaretçisi (KZ), 55 (% 27.6)'inin alanı çok kısa süreli kullandığı Transit Göçer (T), 38 (% 19.1)'inin alanda sürekli görüldüğü Yerli (Y) ve 74 (% 37.2)'ü ise çalışma alanını yalnız yaz aylarında kullanan Yaz Ziyaretçisi (YZ) statüsünde olduğu belirlendi. Ayrıca koruma statülerinden IUCN'e göre türlerden 185 (% 93.0)'i LC (Least Concern-En düşük derecede tehdit altında), 7 (% 3.5)'si NT (Near Threatened-Tehlikeye yakın), 4 (% 2.0)'ü VU (Vulnerable-Hassas), 1 (% 0.5)'i EN (Endangered-En büyük derecede tehdit altında) statüsünde ve 2 (% 1.0) tür ise kapsama dâhil edilmemiştir. BERN sözleşmesine göre 134 (% 67.3)'ü Ek II, 54 (% 27.1)'ü Ek III ve 11 (% 5.7) tür ise kapsam dışı kaldı. CITES'e göre ise söz konusu türlerden 3 (% 1.5)'ü Ek-I, 26 (% 13.1)'sı Ek-II ve 170 (% 85.4)'inin ise kapsam dışı olduğu belirlendi. Alanda 74 kıyı ve su kuşunun sazlık, bataklık, ormanlık, çayırlık alan, göl aynası ve tarım arazisi gibi alanları habitat olarak tercih ettiği görüldü. Kıyı ve su kuşlarının üremek için en çok çayırlık ve sazlık alanları, beslenmek için ise göl aynası habitatını tercih ettiği izlendi. Söz konusu habitatların, gölde insan müdahalesi sonucu meydana gelen düzensiz su dalgalanmalarından etkilendiği görüldü. Yağışın fazla olduğu ilkbahar kuluçka döneminde su baskınları neticesinde kuluçka kesimlerinin tahrip olduğu ve birçok kuşun bu nedenle alanı terk ettiği saptandı. İlkbahar ve sonbahar göç dönemlerinde çalışma sahası üzerinden süzülerek göçen 25 türü izlendi. Bu türlere ait 629 defada, toplam 6795 birey sayıldı. Alanda en çok sayılan tür 3595 (% 52.9) birey ile Ciconia ciconia (Akleylek) olduğu tespit edildi. Çalışma alanının avcılık, düzensiz yapılaşma, habitat tahribatı gibi yoğun insan baskısı altında olduğu görüldü. Anahtar Kelimeler: Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), Habitat, Kuşlar, Ornitofauna, Terkos (Durusu) Gölü,Doctoral Thesis Eco-Faunistic Studies on the Macroheterocera Species in Şirvan District of Siirt (Lepidoptera)(2014) Seven, Erdem; Koçak, Muhabbet KemalBu tez çalışmasında, Siirt'in Şirvan ilçesinin Macroheterocera faunası ve ekolojisi araştırılmıştır. Çalışmada, 2011-2013 yıllarının mart-kasım ayları arasında gece-gündüz yürütülen arazi çalışmalarında toplanan örneklerle birlikte tez çalışmaları öncesinde (2008-2010) elde edilen bir miktar örnek değerlendirilmiştir. Bölgedeki bitki örtüsüne bağlı olarak belirlenen 14 farklı habitattan toplam 9330 örnek toplanmıştır. Bu habitatlarda, 16 familya içerisinde tespit edilen 538 taksonun 510'u tür, 25'i cins ve 3'ü altfamilya düzeyinde teşhis edilmiştir. Tespit edilen taksonlardan, 433 tür Şirvan ilçesi faunası, 357 tür Siirt ili faunası ve Paidia rica (Arctiidae), Dasypolia timoi, Dichagyris iranicola, Dryobotodes glaucus ve Eublemma cochylioides (Noctuidae) türleri ile Ramitia (Geometridae) cinsi Türkiye faunası için yeni kayıt olmuştur. Tespit edilen her türün dünyadaki yayılışı, Türkiye'deki yayılışı, habitatı, fenolojisi, dikey yayılışı, etiket bilgileri verilmiş ve bazı taksonomik notlar değerlendirilerek tartışılmıştır. Ayrıca bölgenin coğrafik, jeolojik yapısı ve bitki örtüsü hakkında bilgi verilmiştir.Doctoral Thesis Effect of Pesticides on the Viability, Toxin Stability and Larvicidal Activity of Bacillus Sphaericus 2362 Strain(1998) Berber, İsmet; Çökmüş, Cumhur6. ÖZET Bu çalışmada, altısı fungusit, beşi herbisit ve biri afısit ve biri de akarisit olmak üzere toplam 13 adet ticari pestisitin sivrisinek patojeni olan H. sphaericus 2362 susunun gelişmesi, canlılığı, sporulasyonu, toksin stabilitesi ve larvasidal aktivitesi üzerine olan etkileri incelendi. Araştırmada, her pestisit için bakteri gelişiminin engellendiği en düşük pestisit konsantrasyonları (MİK) belirlendi. MİK denemelerinde; Tachigaren 70 WP pestisitinin 3,281 (mg/ml) hymexazol içeren konsantrasyonunda, Nissorun 5 EC pestisitinin 1,250 (mg/ml) hexythiazox içeren konsantrasyonunda, Agro D-Amin ile Cornox Amin pestisitlerinin 12,5 ve 62,5 (mg/ml) 2,4-D amin içeren konsantrasyonlarında, Nata Granül pestisitinin 1,187 (mg/ml) TC A içeren konsantrasyonunda, Koruma Göztaşı pestisitinin 1,530 (mg/ml) bakır sülfat içeren konsantrasyonunda ve Bakır WP ile Çaptan 50 WP Stauffer pestisitlerinin 3,90 (mg/ml) bakır ve çaptan içeren konsantrasyonlarında bakteri gelişiminin engellendiği bulundu. Ayrıca Primor 50 WG, Tordon 101 Mixture, Tefralin EC, Kimyagerler Pensikol ve Anvil pestisitlerinin farklı miktarda etken madde içeren bütün konsantrasyonlarında ise bakterinin normal olarak gelişip sporlanabildiği tesbit edildi. Buna ilaveten, belirlenen minimal inhibitor konsantrasyonları (MİK) ve daha yüksek pestisit konsantrasyonlarında bakterinin, 41,9 ve 51,4 kDa'luk toksin proteinlerini kaybettiği faz-kontrast mikroskobisi ve SDS-PAGE analizleriyle de doğrulandı. Bakteriyal sayım sonuçlarına göre, belirlenen minimal inhibitor konsantrasyonları (MİK) ve daha yüksek pestisit konsantrasyonlarında vejetatif hücre ve canlı spor sayısının 24, 48 ve 72 saat sonunda önemli seviyede düştüğü de tesbit edildi. Diğer taratan, pestisitlerin değişik miktarlarda etkili madde içeren bütün konsantrasyonlarında 24 ve 72 saat süresince geliştirilen B. sphaericus 2362 susunun larvasidal aktiviteleri 2-3. evre C. qinquefasciatus larvalarına karşı test edildi. Yapılan denemeler sonunda, bakteri gelişiminin engellendiği ve toksin proteinlerinin görülmediği en düşük (MİK) ve daha yüksek pestisit konsantrasyonlarında larvasidal aktivitenin97 tamamen kaybolduğu, toksin proteinlerinin görüldüğü pestisit konsantrasyonlarında ise larvasidal aktivitenin gerçekleştiği belirlendi., Sonuç olarak; Primor 50 WG, Tordon 101 Mixture, Tefralin EC, Kimyagerler Pensikol ve Anvil pestisitlerinin, sivrisinek larvalarının yaşadığı habitatlara yakın çevrelerde kimyasal mücadele amacıyla kullanılmasının önemli bir biyoinsektisit olan B. sphaerictıs 2362 susunun larvasidal aktivitesini ters yönde etkilemeyeceği, fakat Tachigaren 70 WP, Nissorun 5EC, Agro D-Amin, Koruma Göztaşı, Nata Granül, Cornox Amin, Bakır WP ve Çaptan 150 WP Stauffer pestisitlerinin kullanılmasının ise bakterinin larvasidal aktivitesini önemli seviyede düşüreceği görülmektedir.Doctoral Thesis Effects of Mercury Ii Chloride (hgcl2) on Some Anatomic, Morphological and Physiological Parameters in Mint (mentha Spicata L. Cv., Lamiaceae) Plant(2022) Arıca, Ahmet Oğuzhan; Tileklioğlu, BekirBu çalışmada nane (Mentha spicata L. cv., Lamiaceae) bitkisinde anatomik, morfolojik ve fizyolojik bazı parametreler üzerine cıva II klorür (HgCl2)'ün 0.5, 1, 1.5, 2, 2.5 ve 3 mg/L'lik dozlarının etkileri araştırıldı. Kum kültürü denemesi, beş tekrarlı tesadüf blokları deneme desenine göre oluşturuldu ve denemeye 60 gün devam edildi. Özellikle 2.5 ve 3 mg/L cıva konsantrasyonlarında bitkilerin gelişimsel olarak geri kaldığı belirlendi. Cıva uygulaması sonucunda kök, gövde ve yaprak anatomik parametrelerinde kontrol grubuna göre azalmalar tespit edildi. Ayrıca yaprakta stoma en ve boy uzunlukları ile üst epidermis kalınlığı artarken alt epidermis kalınlığında ise anlamlı bir değişim gerçekleşmedi. Bununla birlikte bütün morfolojik parametrelerde de azalmalar meydana geldi. Cıva uygulaması sonucunda kontrol grubuna göre fizyolojik parametrelere ilişkin aşağıdaki bulgular elde edildi: Uygulanan cıva miktarındaki artış yapraklardaki toplam klorofil miktarı, tohum çimlenme oranı ve çimlenme hızının azalmasına sebep oldu. Yaprak uçucu yağ parametreleri ile cıva miktarındaki artış arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmedi. Uygulanan cıva miktarı arttıkça aynı organlarda biriken cıva miktarı artış gösterdi. Aynı bitkideki farklı organlar arasında yapılan karşılaştırmada ise biriken cıva miktarının; kök > yaprak > gövde şeklinde gerçekleştiği tespit edildi. Sonuç olarak cıva uygulaması nane fidelerinde anatomik, morfolojik ve fizyolojik olarak zararlı etkilerin ortaya çıkmasına sebep oldu.Doctoral Thesis Effects of Subacute and Subchronic Treatment of Some Plant Growth Regulators on Antioxidant Enzymes Activity and Glutathione, Lipid Peroxidation Levels in Rat Erythrocyte and Various Tissues(2005) Tülüce, Yasin; Çelik, İsmailBu çalışma, iki bitki büyüme hormonunun (PGR) [Absisik asit (ABA) veGiberellik asit (GA3)] subakut (SA) ve subkronik (SK) uygulamalarına maruzbırakılan sıçanların çeşitli dokularındaki serum enzimler, antioksidan savunmasistemleri [glutatyon (GSH), katalaz (CAT), glutatyon-S-transferaz (GST), glutatyonredüktaz (GR), süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GPx)] ve lipidperoksidasyon (MDA) seviyeleri üzerine etkilerinin incelenmesini amaçlamıştır.Sıçanlar oral yolla 75 ppm'lik ABA ile GA3'in uygulamasına 25 ve 50 gün maruzbırakıldı. Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında PGR, sıçanların çeşitli dokulardakiserum enzimleri, antioksidan savunma sistemleri ve lipid peroksidasyon düzeyiüzerinde farklı etkilere yol açmıştır. Sonuçlar göre, ABA ve GA3, serum enzimaktivitelerini her iki uygulama periyodunda azaltmıştır. MDA seviyesi GA3uygulanan her iki periyottaki sıçanların tüm dokularında önemli derecede artmıştır.ABA, SA periyodu sıçanlarının eritrosit ve kas hariç tüm doku MDA'ini arttırmıştır.GA3'e maruz kalan her iki periyottaki sıçanların eritrosit ve beyin GSH seviyesiönemli ölçüde azalmıştır. Aynı düşüş GA3'in SK periyodunda da gözlenmiştir. SAperiyodundaki eritrosit hariç, ABA her iki periyotta tüm dokuların GSH miktarınıazaltmıştır. ABA, SA ve SK periyodu sıçanların SOD aktivitesini kasda arttırırken,diğer dokularda azaltmıştır. GA3'in her iki periyodunda sıçanların kas hariç tümdokularında SOD aktivitesi artmıştır. ABA ve GA3'in her iki periyodundakisıçanların tüm doku CAT aktivitesi istatistiki anlamda artış göstermiştir. PGRuygulamasının SA ve SK periyodunda eritrosit, karaciğer, beyin ve kaslarda GPx veGR aktivitesi ya önemli derecede artmış veya değişmemiştir. PGR'nin SAperiyodunda beyin GST aktivitesi istatistiki anlamda azalırken GA3'in SA periyodueritrositlerinde artmıştır. Sonuç olarak, ABA ve GA3 hepatik hasar enzimleriaktivitelerini önemli oranda arttırmıştır. Sıçanlar antioksidan mekanizması yoluylaoksidatif strese direnç göstermiştir. Bununla birlikte, antioksidan mekanizmasısıçanların dokularındaki lipid peroksidasyon artışını engelleyememiştir. Bu bulgulardeğişmekle birlikte, PGR'in SA ve SK periyodunda eritrosit, karaciğer, beyin ve kasdokusunda önemli sistemik organ toksisitesine yol açtığını ileri sürmektedir.Anahtar kelimeler: Bitki büyüme düzenleyicileri, Serum enzimler,Malondialdehit, Antioksidan savunma sistemi, Sıçanlar.Doctoral Thesis Epidemiological Study of Pseudomonas Aeruginosa Using Different Molecular Typing Methods(2018) Qader, Marwan Khalıl; Solmaz, HasanBu çalışmada kullanılan 225 adet P. aeruginosa izolatı Nisan 2015-Eylül 2015 tarihleri arasında Duhok ve Erbil / Irak'taki büyük hastaneden toplandı. Bunların 136'sı (% 60,4) erkeklerden, 89'u (% 39.6) kadınlardan izole edildi. Rasgele seçilen (Erbil ve Duhok bölgesi dahil her ilden 50) 100 adet P. aeruginosa izolatı antibiyotik duyarlılığı testine tabi tutuldu. Ticari kit kullanılarak çıkarılan genomik DNA konsantrasyonunun ortalaması 1.8 saflık ile 115.25 ng/μl, geleneksel yöntemle çıkarılan genomik DNA'nın ortalama konsantrasyonunun saflık değeri 1.6 saflık ile 1930.22 ng/μl bulundu. Tüm bu izolatların P. aeruginosa olduğu moleküler seviyede teyit edilmesi için tüm suşlarda 16srDNA loküsünün yaklaşık 956 bp'lik bir moleküler ağırlığa sahip olan tek bir bandını üreten genom başarıyla amplifiye edildi. Beş virülanla ilişkili genin (Opr-1, tox-A, ekzo-S, las-B ve nan-1) taranması sonucu bu izolatların onda birinin (% 10) herhangi bir test edilmiş virülans belirteçlerinden yoksun olduğunu ortaya koydu. Patojenite varlığı göstergesi için bir belirteç olarak oprI, diğer tüm virülans belirteçleri arasında izolatların 90'ında (% 90) en baskın belirteçti ve bunu takiben toks-A ve ekzo-S her ikisi de 86'sında (% 86) idi. las-B geninin yaygınlığı 82'inde (% 82) ve nan-1 35'inde (% 35) ile bulundu. Beş metalo β-laktamaz (MβL) geninin (Vim-1, imp1, spm-1, sim ve gim) saptanmasının sonuçları patojenite varlığının göstergesi olan Vim1, diğer tüm antibiyotik direnç belirteçleri arasında 46 (% 46) iken en baskın belirteç, bunu takiben imp1and spm-1 miktarları sırasıyla 45 (% 45) ve 35 (% 35) iken, sim geni miktarı 27 (% 27) ve gim 24 (% 24) bulundu. Genişletilmiş Spektrum β-laktamaz (ESβL) genlerini (oxa10, veb1 ve oxa2) içeren, patojenite belirteci olan oksa10 diğer tüm antibiyotik direnç göstergelerinin 91'ini (% 91), takip eden veb1 ve oksa2 sırasıyla 66(% 66) ve 36(% 36) olduğu belirlendi. P. aeruginosa izolatları (100) aynı zamanda iki ana kümeye atamak için ERIC-PCR parmak izi analizine tabi tutuldu. İzolatların % 92'si A Grubu ki; 46 izolat (% 46) alt grupA1'e aitti ve incelenen suşların 46'sı (% 46) alt grup A2 idi, grup B sadece %8'i temsil ederken 4'er (% 4) adet iki alt grupta oldukları belirlendi. Bu çalışmada da, P. aueroginosa klinik suşlarından onbeş izolat seçildi ve OprD porin kodlayan OPrD geni kullanılarak tek nükleotid polimorfizmlerine (TNPs) tabi tutuldu ve kullanılan P. aureoginosa Str.PA12 (erişim numarası KJ482587.1) ile karşılaştırıldı. Bir referans suş olarak. OPrD geninin tüm sıralı fragmanının % 3.77'sini muhafaza eden.19 polimorfik bölgede on dokuz nokta mutasyon ikamesinin (TNP) olduğu gözlemlendi. Bunlardan altısı (6/19) transversiyon tipi muhasebe % 31.57 iken, on üçü % 68.42 (13/19) geçiş idi. Transversiyon mutasyonu nedeniyle 328/503 bölgesinde sadece bir tane SNP sadece amino asit değişikliği (sens mutasyonu), diğer tüm mutasyonlar sessiz yer değiştirmelerle sonuçlandı. Dört allelotip tespit edildi. Dokuz suşun aynı amino asit değiştirmelerini G328C'yi (Val 110 Lucien) paylaştığı ortaya çıkarıldı. Çalışılan suşların dendogram analizi, klinik soyların iki ana küme halinde sınıflandırıldığını ortaya koydu; ilk küme iki alt gruba ayrıldı; (P. aureoginosa suşları1, 3, 4, 8, 13 ve 14); (P. aureoginosa suşları 2 ve 12); diğer küme aynı zamanda iki alt gruba (P. aureoginosa suşlar 5 ve 15) ve (P. aureoginosa 6,7, 9,10 ve P. aureoginosa 11) ayrılmıştır. Çalışma izolatlarının yaklaşık 53.3'ü referans suş P. aureoginosa Str.PA12 ile ayrılırken, suşların 46.6'sı diğer küme ile görevlendirildiDoctoral Thesis Histological Investigation of Changes in the Kidney During Reproductive Migration of Van Fish (alburnus Tarichi (güldenstädt, 1814))(2023) Erdemir, Ayşe Nur; Oğuz, Ahmet RegaibVan Gölü, hem tatlısu hem de deniz suyu ekosistemlerinden farklı fizikokimyasal özelliklere sahiptir. Suyu tuzlu ve sodalı olup, tuzluluk oranı ‰ 22, pH'sı ise 9.8 dir. Van balığı, bölge halkı için önemli bir geçim kaynağı olup ekonomik ve ekolojik değere sahiptir. Van balığı her yıl Nisan-Temmuz ayları arasında üremek için tatlısulara geçiş yapar. Bu göç esnasında suların farklı fiziko-kimyasal özelliklerinden dolayı çeşitli stres faktörleri ile karşılaşırlar ve hayatta kalmak için çeşitli adaptasyonlar gerçekleşir. Adaptasyonda görevli önemli dokulardan biri de osmoregülasyonun düzenlenmesinde görev alan böbrektir. Yaptığımız bu çalışmada Van balığının üreme göçü sırasında böbrek dokusunda meydana gelen değişimler histolojik ve immünohistokimyasal olarak incelendi. Van balığında böbrek dokusunun nefron yapılarının morfolojisi ve histolojisi incelendiğinde diğer kemikli balıklarda olduğu gibi, renal korpuskul, proksimal tübül, distal tübül ve toplama kanalına sahip olduğu görüldü. Göl ve tatlısulardan örneklenen balık böbreğinde proksimal tübül alanı ve çapı, toplama kanalı alanı ve çapı, glomerulus alanı, bowman kapsül alanları, glomerulus sayıları incelendiğinde farklılıklar gözlendi. Böbrek dokusunda Na+/K+ATPaz transmebran proteini, apoptotik hücreler ve HSP70 stres proteinleri her iki sucul alanda immünohistokimyasal olarak işaretlendi. Sonuç olarak Na+/K+ATPaz'ın akarsu örneklerinde yoğun olarak belirlendi. Apoptoz geçiren hücrelerin göl ortamından örneklenen dokularda sayıca fazla olduğu DNA hasarının ve ısı şok proteini içeren hücrelerin akarsu ortamında yoğun olduğu belirlendi. Proliferatif hücre nükleer antijeni işaretlemesi sonucu göl ve akarsu ortamında işaretleme seviyelerinde farklılık gözlendi. Sonuç olarak osmoregülasyonda görevli Van balığı böbrek dokusunun morfolojik yapılarının ve histolojik kısımlarının farklı ekosistemlerde çeşitli adaptif düzenlemeler gerçekleştirmesi hakkında temel bilgiler sağlandı.Doctoral Thesis Identification of Phenolic Compounds and Evaluation of Potential Health Benefits of Eryngium Bornmuelleri Nab.(2013) Dalar, Abdullah; Türker, MusaBu çalışmada ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesinde yerel halk tarafından, ağrı ve kanser tedavisinde kullanılan Eryngium bornmuelleri Nab. bitkisine ait yaprak organından elde edilen ardışık fraksiyonların fenolik kompoziyonunun tanımlanması ve potansiyel sağlık değerlerinin belirlenmesi ile ilgili çalışmalar yürütülmüştür. Sıvı metanol ekstreleri üzerine yürütülen ön çalışmalar sonucunda, E. bornmuelleri bitkisine ait yaprak organının, incelenen örnekler içerisinde en yüksek oksijen radikal absorbans kapasitesi (1489±17 µmol Troloks Eş./g KA), ferrik indirgeme gücü (250.3±2.2 µmol Fe2+/g KA ), Folin-Ciocalteu indirgeme aktivitesi (25.8±0.2 mg Gallik asit Eş./g KA) gösterdiği ve yüksek miktarda flavonoid (6.89±0.72 mg Rutin Eş./g KA), flavonol (5.27±0.20 mg Rutin Eş./g KA), hidroksisinnamik asit (2.89±0.02 mg Kafeik asit/g KA) ve düşük miktarda proantosiyanidin (0.012±0.001 mg Katekin Eş./g KA) bileşiklerini içerdiği tespit edilmiştir. Daha sonra yürütülen çalışmalar sadece E. bornmuelleri?nin yaprak örnekleri ile devam edilmiştir. Yaprak örnekleri sırasıyla etanol, aseton ve saf su çözücüleri ile ardışık olarak fraksiyonlara ayrılmıştır. Sıvı kromatografisi ve kütle spektrumu analizleri sonucunda hidrofilik ardışık fraksiyonların, kuersetin rutinosid (rutin), çeşitli flavonoid glikozitleri (kamferol glukozit, kamferol rutinosid ve kuersetin glukozit), klorojenik asit, kaftarik asit ve hidroksibenzoik asit hekzositten oluşan zengin fenolik bileşikler kaynağı olduğu tespit edilmiştir. Korelasyon analizleri (R2 ?0.7-0.9), fenolik bileşiklerin E. bornmuelleri bitkisinin yaprak kısmından elde edilen ardışık fraksiyonlardaki biyoaktivitelerden sorumlu bileşikler olduklarına işaret etmektedir. Kuersetin rutinosid (Rutin) yönünden zengin olarak tespit edilen fraksiyonlar içerisinde, etanol fraksiyonu en yüksek fenolik içerik (173.7±3.1 mg Rutin Eş./g KA) ve biyoaktiviteye sahip olup, bu fraksiyonda oldukça yüksek ORAC (4415±177.1 µmol Troloks Eş./g KA), FRAP (890.2±41.6 µmol Fe2+/g KA) ve FCR (809±1.6 mg Gallik asit Eş./g KA), orta düzeyde antiamilaz (IC50:8.3±0.1 mg/ml) ve antiglukozidaz (IC50:8.47±0.14 mg/ml), yüksek antilipaz (IC50:5.92±0.10 mg/ml), antihipertansiyon (IC50:2.6±0.1 mg/ml), hücresel antioksidan (EC50:1.048±0.02 mg/ml), H2O2 kaynaklı hücre ölümüne karşı koruyucu aktivite (0.8 mg/ml uygulamasında, %92.58 hayatta kalma oranı), antienflamatuar ve antiproliferativ (IC50:5.27±0.04 mg/ml) değerleri belirlenmiştir. Sonuç olarak, fenolik bileşikler açısından zengin bir kaynak olan Eryngium bornmuelleri Nab. bitkisine ait yaprak organı antioksidan, antihipergilisemik, antihiperlipidemik, antihipertansiyon, hücresel kemokoruyucu, antienflamatuar ve antikanser aktivite gösterdiğinden dolayı, alternatif veya tamamlayıcı bir polifarmakolojik ajan olarak kullanılabilir.Doctoral Thesis Immunohistochemical Determination of Some Endocrine Cells in the Digesti̇ve Tract of Van Fish (alburnus Tarichi (güldenstädt, 1814))(2022) Ergöz, Burcu; Oğuz, Ahmet RegaibVan balığı, Van Gölü havzasına endemik anadrom bir balıktır. Balık beslenme ve büyümesini gerçekleştirdiği Van Gölü'nden nisan-temmuz aylarında göle dökülen akarsulara giriş yapar. Bu sucul ortamlarda balığın beslenme davranışlarında farklılık gözlenir. Bu çalışmada Van Gölü ve akarsulardan örneklenen Van balığı sindirim kanalı morfometrik, histolojik ve immunohistokimyasal olarak incelendi. Morfometrik olarak çap, mukoza genişliği, mukoza uzunluğu, mukoza kıvrımları, muskularis kalınlığı, submukoza kalınlığı ve uzunluğu ölçüldü. Bu değerlerin, akarsulardan örneklenen balıklara kıyasla gölden örneklenen balıklarda daha fazla olduğu belirlendi. Sindirim kanalı histolojik olarak incelendiğinde özofagus, mide benzeri yapı ve bağırsak kısımlarından oluştuğu ve kanalın enine kesitinin seröz, muskularis, submukoza ve mukoza tabakalarından oluştuğu belirlendi. Bu histolojik bulguların her iki bölgede de benzer olduğu gözlendi. İmmunohistokimyasal olarak sindirim kanalında gastrin, kolesistokinin, nöropeptit Y, somatostatin ve bombesin içeren hücreler işaretlendi. Bu hücrelerdeki yoğunluğun ve lokalizasyonun sindirim kanalının kısımlarına ve örnekleme yapılan sucul alanlara göre farklılık gösterdiği belirlendi. Sonuç olarak Van balığı sindirim kanalının morfolojik, histolojik ve immunohistokimyasal değişimlerin balığın beslenme durumuna, içerisinde bulunduğu suyun fizikokimyasal özelliklerine ve balığın maruz kaldığı strese bağlı olarak değiştiği söylenebilir.Doctoral Thesis In Vivo and in Vitro Investigation of Effect of Some Natural Hormones and Estrogens Like Chemicals on Vitellogenin Synthesis in Chalcalburnus Tarichi(2008) Oğuz, Ahmet Regaib; Ünal, GülerBu çalışmada, inci kefaline (Chalcalburnus tarichi, Pallas 1811) enjekte edilen 17ß-estradiolun (E2); total ağırlık, karaciğer ağırlığı ve glikojen içeriği, gonad ağırlığı, hepatosomatik indeks (HSI), gonadosomatik indeks (GSI), plazma total protein ve vitellogenin (Vtg) seviyelerine etkileri araştırıldı. E2 enjeksiyondan sonra, ölçülen bütün değerlerde artış vardı. Ancak; bunlardan sadece karaciğer ağırlığı, HSI, plazma total protein ve Vtg seviyelerindeki artış istatistiksel olarak anlamlı bulundu (P<0.05). E2 enjeksiyonu sonucunda karaciğer glikojen içeriğinin değişmediği histolojik olarak gözlendi. Ayrıca SDS-PAGE ve Western Blot analizi sonucunda inci kefali Vtg'nin molekül ağırlığının 145 kDA olduğu belirlendi.Jüvenil inci kefali hepatosit kültüründe E2, insan (hrGH) ve sazan rekombinant büyüme hormonu (crGH), insülin (İ), progesteron (P) ve 11-deoksikortizol (11-DOC) hormonlarının Vtg sentezine etkileri araştırıldı. Kültürlerde hepatositler serum kullanılmadan iki haftadan fazla sürede yaşatıldı. E2 uygulanan kültürlerdeki hepatositlerde sentezlenen Vtg immunofloresan metod ile görüntülendi. Kültüre uygulanan doğal hormonlardan sadece E2'nin Vtg sentezinde doza ve zamana bağlı olarak etkili olduğu, hrGH, crGH, İ, P ve 11-DOC'un Vtg sentezinde etkili olmadığı belirlendi. Bununla birlikte hrGH ve 11-DOC hormonları E2 ile birlikte uygulandığında, Vtg sentezinde artış olduğu belirlenirken (P<0.05); P ile E2 birlikte uygulandığında Vtg seviyesinin azaldığı tespit edildi.İnci kefali hepatosit kültüründe 17?-ethynil estradiolün (EE2) Vtg sentezinde etkili olduğu, nonylphenolun (NP) ise toksik etkiye sahip olduğu ve Vtg sentezinde etkili olmadığı belirlendi.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »