Tıpta Uzmanlık Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/13
Browse
Browsing Tıpta Uzmanlık Tezleri by Department "Tıp Fakültesi / Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine.listelement.badge Deneysel Koroziv Özofagus Yanığında Oksidatif Hasar ve Antioksidan Tedavi(2003) Bakan, Vedat; Demirtaş, İsmailBu çalışmada, ratlarda deneysel koroziv özofagus yanığı oluşturularak, serbest oksijen radikallerindeki değişiklikler, melatonin ve steroid tedavisinin koroziv yanığın akut dönemi olan ilk beş günde serbest oksijen radikalleri üzerine etkileri, 4. haftada ise striktür gelişimi üzerine etkileri araştırıldı. Sprague-Dawley cinsi ratlar sham, kontrol, steroid ve melatonin grupları olmak üzere dört gruba ayrıldı. Gehanno ve Guedon'un tariflediği, Lui ve Ricardson'un modifiye ettikleri standart metod kullanılarak % 20 NaOH ile kontrol grubunda yalnızca koroziv yanık oluşturulurken diğer iki grupta ise koroziv yanık oluşturulduktan sonra, bir gruba deksametazon, diğer gruba ise melatonin verildi. Kontrol, steroid ve melatonin grupları dört alt gruba ayrılarak bir, üç ve beşinci günler yanık özofagial dokularda malondialdehit (MDA) ve total glutatyon miktarları tayin edildi. Yirmi sekizinci gün öldürülen gruplarda ise histopatolojik inceleme yapıldı. Kontrol ve steroid grubunda MDA değerleri, bir ve üçüncü günde sham grubuna göre yüksek iken (p< 0.001), kendi aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Beşinci gün sham, kontrol ve steroid grubunun MDA değerleri arasında anlamlı bir fark yoktu (p> 0.05). Melatonin grubunda MDA değerleri, diğer üç gruba göre birinci (p< 0.01), üçüncü ve beşinci gün (p< 0.001) yüksekti. Kontrol grubunda, birinci gün glutatyon seviyeleri yüksek iken (p< 0.001), diğer üç grup arasında fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p> 0.05). Üçüncü günde, glutatyon değerleri steroid ve melatonin grubunda sham ve kontrol grubuna göre düşüktü (p< 0.01). Beşinci gün, total glutatyon değerleri açısından tüm gruplar arsındaki fark anlamlı değildi (p> 0.05). Histopatolojik incelemelerde gruplar arasında anlamlı fark yoktu. Bu çalışmada, koroziv özofagial yanığın akut nekrotik fazı olan ilk 1-4. günlerinde, doku MDA seviyelerinin yükseldiği gözlendi. Ratlarda % 20 NaOH ile oluşturulan koroziv yanıkta, melatonin (20 mg/kg/gün) prooksidan etki gösterdi. Deksametazonun (1 mg/kg/gün) glutatyonun tüketilmesini artırarak antioksidan sisteme kısmen katkıda bulunduğu gözlendi.specialization-in-medicine.listelement.badge Deneysel Testis Torsiyonuna Eritropoetinin Etkileri(2004) Yılmaz, Engin; Köseoğlu, Y. Burhan2.0ZET : Bu çalışmada, deneysel olarak testis torsiyonu oluşturularak, Eritropoetin (EPO)'in torsiyon ve detorsiyon sonrası testis üzerine etkileri araştınlmıştır. Bu amaçla toplam 25 adet prepubertal Sprague-Dawley cinsi erkek rat 3 guruba ayrılmıştır. 5 adet rat sham grubu olarak, diğer 20 adet rat ise testis torsiyonu ve detorsiyonu yapılarak, kontrol ve EPO grubu olarak ayrılmıştır. 30 gün boyunca kontrol grubundaki 10 rata haftada 3 gün 0.5ml serum fizyolojik ve EPO grubundaki 10 rata ise; 1000 Ü/kg intraperitoneal (İP) yolla EPO verilmiştir. Çalışma sonrası ratlar yüksek doz eter ile sakrifiye edildikten sonra sağ orşiektomi yapılmıştır. Makroskobik olarak testislerin ağırlıkları ölçülmüştür. Histopatolojik olarak ise, seminifer tübüller arasında kalan kapiller damar sayısı ortalamaları, nekrotik seminifer tübül yüzdeleri, Leydig hücre proliferasyonu, Sertoli hücreleri ve spermatogenez matürasyonu değerlendirilmiştir. EPO verilen grupta testis ağırlık ortalamalarının kontrol grubuna göre yüksek olduğu tespit edilmiştir. Histopatolojik olarak ise, EPO grubuna dahil edilen teslislerde kapiller sayısı ortalamasında artış, nekrotik seminifer tübül yüzdelerinde azalma, Leydig hücre proliferasyonu, Sertoli hücre yoğunluğu ve spermatogenez matürasyonunda kontrol grubuna göre artış tespit edilmiştir. Bu bilgiler ışığında, testis torsiyonu sonrası verilecek EPO'nun, testisi iskemi- reperfüzyon hasarından korumada etkili olabileceği ve testis histopatolojisine olumlu etki edeceği kanaatine varılmıştır. Bu çalışma, EPO'nun testis torsiyonu sonrası olası etkilerini tam olarak belirlemek ve atrofik bir tesliste klinikte kullanım yolunu açmak için, denek sayısı daha fazla ve kapsamı daha geniş çalışmalarla desteklenmelidir.specialization-in-medicine.listelement.badge Evaluation of Caustic Subtance Taking in Childhood(2011) Beger, Burhan; Melek, MehmetGiriş ve Amaç: Koroziv madde alımına bağlı özofagus yanıkları yüksek morbidite ve mortalite oranları nedeniyle çocukluk çağının önemli bir sağlık problemidir. Koroziv özofajitin tedavisi yıllar içinde gelişme gösterse de üzerinde fikir birliği oluşmuş bir tedavi seçeneği yoktur. Bu çalışma ile çocukluk çağındaki koroziv madde alımlarına ait bilimsel verileri ortaya koymayı ve önlenebilir özellikte olduğuna vurgu yapılan bu tip kazalara karşı gerekli toplumsal duyarlılığın sağlanmasına katkı sunmayı amaçladık.Materyal-Metod: Biz bu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Kliniğimize Haziran 2005 - Aralık 2010 tarihleri arasında koroziv madde alımı nedeni ile başvuran ve yatarak takip ve tedavisi yapılan 0-15 yaş aralığındaki 158 çocuk hastayı yaş, cinsiyet, sosyal ve demografik açıdan gözden geçirdik.Bulgular: Hastaların 97'si erkek (%61,4) ve 61'i kız (%38,6) idi. Olguların yaş ortalaması 4,07±2,7 olarak saptandı. Koroziv madde alımı en fazla (%58) 0-3 yaş gurubunda ve ikinci sıklıkta (%26) 3-6 yaş gurubunda görüldü. Her yaşta en sık içilen koroziv madde çamaşır suyu olarak saptandı. Olguların %36,1'inde içilen koroziv madde miktarı bilinmemekteydi. Koroziv maddenin içildiği kap sorgulandığında (%47.5) ile en kalabalık grubu koroziv maddeyi çay bardağından içen olguların oluşturduğu tespit edildi. %39,2' sinin koroziv maddeyi kendi kabından içtiği tespit edildi. Bu tip kazaların %89'unun ev içinde gerçekleştiği saptandı. Olguların %52,7'sinin koroziv maddeyi susuzluğunu gidermek için; %1' inin intihar amaçlı içtiği tespit edildi. Olguların %96,1'i koroziv maddeyi kendi içtiği saptandı. Olguların %73,2'si hasta yakının şüphesi ile hastaneye getirildiler. Olguların %89,8'ine hastaneye getilmeden önce bir ilk müdahale yapıldığı saptandı. Olguların %86,7 sinin ilk 24 saatte hastaneye başvurdukları tespit edildi. %72'sinde ilk fizik muayene normal olarak saptandı. Akut dönem olarak değerlendirdiğimiz ilk 3 gün boyunca oral alımını kestiğimiz olgulara intravenöz mayi verildi. Olgularımızın tümüne proflaktik amaçla antibiyotik tedavisi başlandı. Belirgin semptomları olan ve özofagoskobide pozitif bulgular saptanan 26 olguda tedaviye steroid de eklendi. 26 hastaya özofagoskopi yapıldı. Yedi hastada mukozal ödem ve hiperemi 1 hastada yüzeyel ülserler saptandı. Ortalama hastanede kalış süresi 73,82 ± 25,77 saat olarak gerçekleşti. Olguların %82,3'ü (n:130) semptomlarının gerileyip kaybolmasını takiben poliklinik kontrolümüze devam etmek üzere ve 21. günde de özofagografi çekilmesi planlanarak şifa ile taburcu edildi. 28 olgu ise hastanede tedavinin herhangi bir aşamasında tedaviyi reddederek kliniği terk etmek suretiyle takipten çıktı. Özofagografi sonucu ile polikliniğimize başvuran 61 olgunun 3'ünde değişik derecelerde striktür tespit edildi. Olguların %83,5'inin (n:132) il merkezinde yaşadığı saptandı. %76'sının kendine ait bir evde oturduğu saptandı. Olguların %83'ünün aynı hanede 5 kişiden fazla insanın barındığı kalabalık ailelerden geldiği tespit edildi. %35 (n:54) olguda anne-baba akrabalığı olduğu tespit edildi. Annelerin % 45,6'sı babaların %14'ü okur yazar değildi. Annelerin %95'i babaların %8,9'u çalışmamaktadır. Ailelerin %87,5'inin 1000 Tl' nin altında bir gelirle yaşadığı saptandı.specialization-in-medicine.listelement.badge Reduction With Saline in Cases of Intussusception in Childhood(2014) Avci, Veli; Bilici, SalimBu çalışma invajinasyon olgularında serum fizyolojik ile hidrostatik redüksiyonun başarısını ve bu başarıya etki eden faktörleri irdelemek amacı ile yapıldı. Çalışmada 01.01.2010 – 01.10.2012 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Cerrahisi Kliniğine başvuran invajinasyon tanısı almış ve serum fizyolojik ile redüksiyon denenmiş, 0-16 yaş arası çocuk hastaların dosya bilgileri tarandı. Çalışmaya 100 hasta dahil edildi. Bu hastaların şikayet süresi, hastanede yatış süreleri, tedavi şekli, nüks eden hasta sayısı, ameliyata alınma nedenleri, maliyet, hastaların ağırlığı, cinsiyet ve yaşları arasındaki farklılıklar ortaya kondu. Bunların SF ile redüksiyonun başarısına etkisi incelendi. Ayrıca SF ile redüksiyona kusma, kanlı gaita, invajine olmuş segmentin çapı ve uzunluğunun etkisi de ortaya konuldu. Çalışmaya peritonit, perforasyon, sepsis ve muhtemel barsak gangreni şüphesi nedeniyle redüksiyon uygulanmamış hastalar dahil edilmedi. Sonuç olarak serum fizyolojik ile yapılan redüksiyon işleminin basit, etkili, güvenilir, ekonomik, nüks olgularda tekrarlanabilen, komplikasyon oranı düşük ve yüksek başarı ile uygulanabilen bir tedavi yöntemi olduğu kanaatine varıldı.specialization-in-medicine.listelement.badge Urogenital System Anomalies in New Borns in the Region of Van(2014) Şimşek, Metin; Melek, MehmetAmaç: Bu çalışmada 2009-2012 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üiversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde doğumu gerçekleşen bebeklerin ürogenital organ anomali sıklığını ve çeşitliliğini belirlemek ve aynı zamanda tespit edilen bu ürogenital sistem anomalilerinin doğum haftası, doğum ağırlığı, akraba evliliği, gebelikte ilaç kullanılması gibi parametrelerle olan ilişkilerini belirlemeyi amaçladık. Materyal ve metod: Yüzüncü Yıl Üiversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Doğum Servisinde doğumu gerçekleşen 250 bebek çalışmaya alındı. Bebekler Kadın Doğum ve Yenidoğan servislerinde muayene edildi. Saptanan dış genital organ bozuklukları kay¬dedildi. Ayrıca servis kayıtlarından yaralanılarak bebeğin doğum ağırlığı ve doğum haftası, anne-baba akrabalık dereceleri, annenin kaçıncı gebeliği olduğu, annenin gebeliğinde kullandığı ilaçlar ve bebeğin kardeşlerinde ürogenital anomali olup olmadığı araştırıldı. Bulgular: 250 vakalık serimizde 12 inmemiş testis (%8,44) saptadık, bunların 5 tanesi sağ (%3,73), 4 tanesi sol (%2,98) ve 3 tanesi ise bilateral (%2,24) inmemiş testis olarak belirlendi. Çalışmamızda 7'si sağ (%5,45), 4'ü sol (%3,1) ve 3 ü bilateral (%2,36) olmak üzere 14 olguda (%10,91) inguinal herni; 3'ü sağ (%2,24), 1'i sol (%0,74) ve 3'ü de bilateral (%2,24) olmak üzere 7 hidrosel (%5,22); 2 olguda fimozis (%1,50); 2 olguda penil kordi (%1,50); 1 olguda hipospadias (%0,74); 1 olguda mea darlığı (%0,74); 2 olguda mikropenis (%1,50); 1 olguda labial anomali (%0,86); 4 olguda labial füzyon (%3,45); 2 olgudada klitoromegali (%1,72) saptadık. Çalışmamıza dahil edilen 41 olgunun doğum ağırlıkları 2500 gr'ın altında idi ve bu bebeklerden 5 tanesinde inmemiş testis (%12,19), 5 tanesinde de ingünal herni (%12,19) mevcuttu. 209 olgunun ise doğum ağırlıkları 2500 gr'ın üzerinde idi. Bu olgulardaki inmemiş testis oranı % 3,34 (n:7 olgu), ingüinal herni oranı ise %4,30 (n:9 olgu) olarak belirlendi. Toplam 41 olgunun gestasyon yaşları 28-35 hafta arasında değişmekteydi ve bu olgulardaki inmemiş testis oranı %17,07 (n:7 olgu), İngünal herni oranı %17,07 (n:7 olgu) olarak tespit edildi. 209 olgunun gestasyon yaşları ise 36-42 hafta arasında idi. Bu olgulardaki inmemiş testis oranı %2,40 (n:5 olgu), inguinal herni oranı ise %3,35 (n:7 olgu) olarak saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışmamızdan elde ettiğmiz sonuçlar değerlendirildiğinde; bebeklerin doğum ağırlığı azaldıkça inmemiş testis ve inguinal herni gibi ürogenital anomali sıklığının arttığı; gebelik haftaları arttıkça -özellikle inmemiş testis ve inguinal herni başta olmak üzere- ürogenital anomalilerin sıklığının azaldığı; inmemiş testis, inguinal herni ve hidroselin anlamlı olarak kardeşlerde de görüldüğü tespit edilmiştir. Akraba evlilikleri ve gebelikte ilaç kullanımı ile ürogenital anomali görülme sıklığı arasında bir ilişki saptanmamıştır. Dış genital organ anomalilerini erken yaşta saptayarak tedavi etmek gerekir. Bu nedenle temel sağlık görevlilerinin çocukların dış genital organ muayenelerini tam olarak yapmaları ve bir patoloji saptadıklarında uzmana sevk etmeleri gerekmektedir. Sorunun çözümünde; toplumun bilgilendirilmesi, eğiticilerin bu konuda eğitilmesi ve tüm hekimlerin yenidoğan bebeklerin genital muayenesine dikkat etmesi ve gereken önemi vermesinin çok önemli olduğu kanaatindeyiz.