Tıpta Uzmanlık Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14720/13
Browse
Browsing Tıpta Uzmanlık Tezleri by Department "Tıp Fakültesi / Adli Tıp Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Characteristics of Fractures Located in the Skull Base and Extending To the Skull Base, Observed in Traffic Accidents and Falls From Height(2023) Ekiz, Aykut; Kartal, ErhanKafa travmaları, baş bölgesinin dışarıdan gelen bir kuvvetin etkisiyle yaralanmasıdır. Kafa travmaları; skalp ve deri abrazyonları, fasiyal ve dental yaralanmalar veya kubbe kırıkları gibi baş bölgesinde oluşabilecek her türlü yaralanmayı içine alırken, bu travmalarda beyin ve beyin zarlarında bir hasar oluşması zorunlu değildir. Bu travmalar sonrası laserasyon, ekimoz, abrazyon veya fraktür gibi lezyonlar oluşabilmektedir (1). Travmatik beyin hasarı ise herhangi bir dış mekanik etki sonrası oluşan beyindeki yaralanmaları tanımlamaktadır. Travmatik beyin hasarı sonrası geçici veya kalıcı bilinç değişiklikleri, organik lezyonlar veya psikopatiler oluşabilmektedir. Daha ağır travmalarda epileptik nöbetler, koma, motor veya duyusal kayıplar ve hatta ölüm dahi meydana gelebilmektedir (1,2,3). Kafa travmaları sebeplerine göre iki ana başlıkta toplanabilmektedir: I. Künt Kafa Travması; a) Yüksek enerjili kafa travmaları, b) Düşük enerjili kafa travmaları. II. Penetran Kafa Travmaları; a) Ateşli Silah Yaralanmaları, b) Delici Alet Yaralanmaları. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde, 01.01.2012 - 31.12.2022 tarihleri arasında çeşitli sebeplerle çekilmiş olan Beyin Bilgisayarlı Tomografi (BT)'leri incelenerek, trafik kazası ve yüksekten düşme olguları ile ilgili olarak kafa kaidesini ilgilendiren kemik kırıkları bulunan 155 erkek ve 59 kadından oluşan toplam 214 kişilik popülasyona ait BT görüntüleri retrospektif olarak incelenmiştir. Olguların 155 (%72,42)'i erkek ve 59 (%27,57)'u kadındı. En yoğun yaş aralığı 135 (%63,03) ile 0-9 yaş grubuydu. Olgularımızın %78,5'i 20 yaş altındaydı. Orijine göre incelendiğinde erkeklerde %84,5, kadınlarda %84,7 ile yüksekten düşmelerin birinci sırada yer aldığı görüldü. Bunu %10,7 ile araç içi trafik kazası (AİTK) ve %4,67 ile araç dışı trafik kazası (ADTK) takip ediyordu. Tüm vakalar içinde en fazla görülen kırık şekli %71 ile lineer kırıktı ve en fazla kırık oluşan bölge orta fossa idi. En fazla kırılan kemik 90 (%42) adet ile frontal kemikti. Bunu 83 (%38,7) ile temporal kemik izlemiştir. Kafa içi lezyon grubu incelendiğinde en fazla vaka bulunan grup %23,3 ile lezyon görülmeyen gruptu. Lezyon görülen grupta ise erkeklerde ilk sırada, %23,9 ile 'diğer lezyonlar' görülürken; kadınlarda ilk sırada %22 ile epidural hematom (EDH) görülmüştür. Kafa travmaları sonucu oluşan kafa tabanı kırıkları ister tek başına görülsün ister diğer kafa içi lezyonlar ile birlikte görülsün, adli tıp açısından önemli bir sorundur. Çalışmamızda yüksekten düşme, AİTK ve ADTK sonucu kafa tabanı kırığı oluşan olguların özelliklerini belirlemeye çalıştık. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre, özellikle çocukluk çağında olmak üzere yaşamın tamamında görülen travmalara bağlı kafa tabanı kırıkları önemli bir morbidite sebebidir. Ev, iş ve okul gibi yerlerde düşmelere karşı güvenlik önlemlerin alınması, ailelerin çocuk yetiştirilmesi konusunda eğitilmesi, trafik kurallarına uyulması ve insanların trafik kültürü konusunda bilinçlendirilmesi hususlarının, çalışmamızdaki vakalarımızın %78,5'lik kısmının 20 yaş altında olması nedeniyle yararlı olacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Kafatası, Kafa Tabanı, Adli Tıp, Radyoloji, BT, Kırık, Kubbe, Kaide, Yüksekten Düşme, Trafik Kazası.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Gender Determination of Clavicula From Anthropometric Measurements in Ct in Van(2019) Demir, Uğur; Aşırdizer, Mahmutİskelet haline gelmiş, çürümüş, parçalanmış veya tamamen yanmış cesetlerde kimliğinin belirlenmesi için gerekli morfolojik özelliklerin, parmak izlerinin ve DNA gibi biyolojik materyallerin elde edilememeleri nedeniyle pozitif kimliklendirme yöntemlerinin kullanılması bazen mümkün olamamaktadır. Bu durumlarda, genellikle diğer tanımlanabilir özelliklerden daha uzun süre dayanabilen dişler ve iskelet üzerinde yapılacak antropolojik kimliklendirme yöntemleri çok daha faydalı olabilmektedir. Literatürde Radyolojik Görüntüleme yöntemlerini kullanarak klavikula kemiğinden kimliklendirmeye ilişkin birçok çalışma bulunmakta olup; bunların çoğunluğu cinsiyet tayini üzerinde yoğunlaşmış ise de, yaş, ırk ve boy tayinine yönelik çalışmaların da mevcut olduğu görülmektedir. Çalışmamızda, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ve Radiyodiagnostik Anabilim Dalı tarafından 01.01.2015 – 01.01.2017 tarihleri arasında çekilmiş 21 yaş ve üstü olgulara ait PET Tüm vücut BT görüntüleri incelenerek, arasından seçilen ve literatürdeki diğer makalelerden farklı olarak yaş gruplarına ve cinsiyete göre standardize edilmiş 180 erkek ve 180 kadın olmak üzere, toplam 360 olgudan oluşan geniş bir seri üzerinde her iki taraf klavikula kemiklerinde yapılacak olan antropolojik ölçümler ve bu ölçümlerden yola çıkılarak yapılacak hesaplamalar ile elde edilen verilerin, cinsiyet ve tarafla birlikte değişimlerinin ve yine yaş gruplarına göre bir değişikliğe uğrayıp uğramadığının belirlenmesi, klavikula ölçümlerinin cinsiyet ve taraf tayini için kullanılıp kullanılamayacağının araştırılması ve sonuç olarak varsa farklılıkların olası sebeplerinin tartışılması amaçlanmıştır. Çalışmada her bir taraf klavikulasından Klavikulada maksimum uzunluk (MLC), Klavikulada eğrisel uzunluk (CLC), Midklavikular maksimum yükseklik (MMHC) ve Midklavikular maksimum ön-arka genişlik (MMWC) olmak üzere her bir taraf klavikulasından 4 ölçüm olmak üzere toplamda 8 ölçüm yapılmış; ayrıca Klavikula maksimum uzunluğu ile eğrisel uzunluk farkı (CDC), Midklavikular maksimum çevre (MMCC) ve Midklavikular maksimum alan (MMAC) olmak üzere her bir taraf klavikulasından 3 hesaplama olmak üzere toplamda 6 hesaplama kullanılmıştır. Bu ölçümler üzerinde tanımlayıcı istatistikler yapılmış; hesaplamalar için SPSS istatistik paket programından yararlanılmış ve hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi %5 olarak alınmıştır. Ayrıca, ölçümü yapılan özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve taraf tayininde etkisini belirlemek üzere, Univariate Diskrimiant Analizi ve Adımsal (Stepwise) Diskriminant Analizi yapılmıştır. Yapılan Stepwise Diskriminant Fonksiyon Analizi'ne göre erkek olgularda %86,4; kadın olgularda %89,7 ve tüm olgular göz önüne alındığında ise %88,1 doğruluk oranında cinsiyet tayini yapılabildiği; sol tarafta %59,7; sağ tarafta %61,4 ve tüm olgular göz önüne alındığında ise %60,6 doğruluk oranında taraf tayini yapılabildiği, ancak klavikulaların ölçümlerindeki yaş ile değişimlerden faydalanılarak, erişkinlerde yaş tayini yapılabilmesi mümkün görülmemiştir. Sonuç olarak, çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre klavikulalarının antropometrik ölçümlerinin orta derecede seksüel dimorfizm gösterdiği, cinsiyet tayini açısından tek başına kullanılması için kabul edilebilir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı tespit edilmiş; bu sebeple klavikula ölçümlerin tek başına cinsiyet tayinindeki güvenilirliğinin kısıtlı olduğu, buna karşılık yalnızca klavikula kemiklerinin bulunduğu durumlarda çalışmamızda elde edilen verilerin yön gösterici olabileceği, elde edilen verilerin taraf dimorfizmi için ise düşük değerlerde olması nedeniyle kullanılabilirliğinin oldukça kısıtlı olacağı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Klavikula, Cinsiyet Tayini, Taraf Tayini, Yaş Tayini, Adli Antropoloji, Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Investigation of Gender and Age-Related Morphological Changes in Human Hyoid Bone Using Three-Dimensional Computerized Tomography Images in Eastern Anatolia Population (turkey)(2023) Mutlu, Gizem Demet; Kartal, ErhanCesetlerin kimlik tespiti, dışarıdan teşhis edilemeyecek kadar bozulmuşsa, bir kaza veya doğal afet nedeniyle ciddi bir travma geçirmişse veya olay mahallinden sadece kemik parçaları çıkmışsa son derece zor olabilmektedir. Radyolojik görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere paralel olarak herhangi bir girişimsel işlem yapılmadan elde edilen 3 boyutlu BT görüntüleri adli kimlik tanımlamasında kullanılabilirlik açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Adli antropometrik incelemelerde her popülasyon için özgün parametreler oluşturmak ve dimorfizm gösteren bölgeleri değerlendirmek esastır. Literatürde standardize edilmiş geniş yaş grupları üzerinde hyoid kemiğinden cinsiyet belirlemek için pek çok kriteri kullanan bir çalışma yoktur. Aynı şekilde Doğu Anadolu'ya ait veriler için de literatürde herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Doğu Anadolu bölgesi popülasyonunda cinsiyet ve yaş tahmininde kullanılabilecek hyoid kemiği ölçümlerini ve morfolojik özelliklerini belirlemek ve bulguları diğer çalışmalarla karşılaştırmaktır. Bu amaca uygun olarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde 1 Ocak 2015-31 Aralık 2022 tarihleri arasında çekilen 160 erkek ve 160 kadın olmak üzere yaş ve cinsiyete göre standardize edilmiş 320 kişinin bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarının retrospektif analizi yapıldı. Çalışmada, BL (gövde uzunluğu), BH (gövde yüksekliği), RCL (sağ büyük kornunun maksimum uzunluğu), LCL (sol büyük cornu'nun maksimum uzunluğu), HLI (hyoid iç uzunluğu), HLE (hyoid dış uzunluğu), WCSI (kornuların iç üst uç genişliği), WCSE (kornuların dış üst uç genişliği)'ni içeren toplamda 8 ölçüm yapılmıştır. Ayrıca, hyoid kemikler, beş hyoid tipi için ve füzyon durumuna göre sınıflandırılmıştır. Bu ölçümlerden elde edilen veriler tanımlayıcı ve kapsamlı istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Hesaplamalarda SPSS istatistik paket programı kullanıldı ve istatistiksel anlamlılık düzeyi %5 olarak belirlendi. Ayrıca, ölçülen özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve yaş tahminine etkisini belirlemek için Tek Değişkenli Diskriminant Analizi ve Kademeli Diskriminant Analizi kullanılmıştır. Kademeli Diskriminant Fonksiyon Analizi, verilerin tümü birlikte kullanıldığında, erkek vakalarda %77,5, kadın vakalarda %75,0 ve toplamda %76,3 doğruluk oranıyla cinsiyet tahmini yapılabileceğini göstermiştir. Sadece metrik ölçümler kullanıldığında bu oranlar erkek olgularda %78,1, kadın olgularda %80,6 ve tüm olgularda %79,4 idi. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre hyoid kemiklerin radyolojik antropometrik ölçümlerinin orta derecede cinsel dimorfizm gösterdiği ve cinsiyet tahmini açısından tek başına kullanım için kabul edilebilir bir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı belirlenmiştir. Hyoid kemiği ölçümlerinden doğru yaş tahmini oldukça şüphelidir, çünkü kademeli diskriminant fonksiyon analizinde doğruluk oranları son derece düşük bir değere (%36,9) sahiptir. Sonuç olarak, cinsiyet belirlemede tek başına hyoid kemik ölçümlerinin güvenilirliği sınırlı bulunmuş; bu ölçümlerin başka ölçümlerle desteklenmesi gerektiği önerilmiştir. Yaş grubu ayrımının düşük olması nedeniyle elde edilen verilerin bu amaca uygun olmadığı da tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hyoid Kemik, Cinsiyet Tahmini, Yaş Tahmini, Radyolojik Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Investigation of Sexual Dimorphism of Anthropometric Measurements in the Human Mandible Using Three-Dimensional Computed Tomography Images in the Eastern Anatolia Region Population (turkey)(2023) Mutlu, İsmail; Kartal, ErhanKimliklendirme canlı veya ölü insanın tanımlanması ve diğer şahıslardan ayırt edilmesini sağlayacak özelliklerin ortaya konulmasına işlemi olup, adli tıp açısından çok değerli, ancak bir o kadar da zorlu bir süreçtir. Adli kimliklendirmede, pek çok parametrenin yanı sıra, radyolojik görüntüleme yöntemleri ile elde edilen veriler de önemli bir yer tutmaktadır. Literatürde mandibulanın cinsiyet, yaş ve ırka bağlı değişikliklerinin kimliklendirme için kullanımına dair hem kuru kemikler üzerinde yapılan ölçüm sonuçlarını hem de radyolojik ölçüm sonuçlarını içeren çalışmalar mevcut ise de, mandibuladan cinsiyet tayinine ilişkin geniş standardize yaş gruplarında çok sayıda parametre kullanan bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, Doğu Anadolu bölgesindeki popülasyonda mandibula ölçümlerinin hangilerinin cinsiyet ve yaş tahmini için kullanılabileceğinin belirlenmesi ve sonuçların diğer literatür bulguları ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak, 01.01.2015- 31.12.2022 tarihleri arasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde çekilmiş, yaş gruplarına ve cinsiyete göre standardize edilmiş 160 erkek ve 160 kadın olmak üzere 320 kişinin bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmada iki kondil arası genişlik (BC), iki gonion dış tarafı arası genişlik (BG), iki gonion ön iç tarafı arası genişlik (BA), iki mental foramen arası genişlik (BM), çift taraflı foramen - çene kenarı arası mesafe (DMI), çift taraflı kondil ucu - angulus arası mesafe (MRH), çift taraflı kondil ucu - koronoid çıkıntı arası mesafe (MRB), çift taraflı kondil ucu – mentum ucu arası mesafe (MDL), çift taraflı angulus – mentum ucu arası mesafe (MBL), mandibulanın ön - arka mesafesi (DFB) olmak üzere toplamda 15 ölçüm yapılmıştır. Bu ölçümler ile elde edilen veriler için tanımlayıcı istatistik analiz yapılmıştır. Hesaplamalar için SPSS istatistik paket programından yararlanılmış ve hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi %5 olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, ölçümü yapılan özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve yaş tahmininde etkisini belirlemek üzere, Univariate Diskrimiant Analizi ve Adımsal (Stepwise) Diskriminant Analizi yapılmıştır. Yapılan Stepwise Diskriminant Fonksiyon Analizi'ne göre erkek olgularda %71,3; kadın olgularda %65,0 ve tüm popülasyonda %68,1 doğruluk oranında cinsiyet tahmini yapılabildiğini ortaya konulmuştur. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre alt çenelerin radyolojik antropometrik ölçümlerinin orta derecede eşeysel dimorfizm gösterdiği ve cinsiyet tahmini açısından tek başına kullanım için kabul edilebilir bir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı belirlenmiştir. Bu saptamalar doğrultusunda Doğu Anadolu popülasyonunun mandibulasının daha az cinsel dimorfizm gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Yaş tahmininde, Tek Değişkenli Diskriminant Analizi ile %30,3 ve genel popülasyonda Kademeli Diskriminant Fonksiyon Analizi ile %34,1 gibi düşük doğruluk oranları, çene ölçümlerinden doğru yaş tahmini olasılığının çok düşük olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak mandibula ölçümlerinin cinsiyet belirlemede tek başına güvenilirliğinin sınırlı olduğu, diğer ölçümlerle desteklenmesi gerektiği ve yaş grubu ayrımının düşük olması nedeniyle elde edilen verilerin bu amaca uygun olmadığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Mandibula, Cinsiyet Tahmini, Yaş Tahmini, Radyolojik Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.